Halep’in kuzeyinde Türkiye ve rejim arasında gerilim artıyor

SMDK: Çözüm için uluslararası bir irade yok.

Azez ilçesine düzenlenen saldırıda 1 kişi öldü.. Fotoğraf: AA
Azez ilçesine düzenlenen saldırıda 1 kişi öldü.. Fotoğraf: AA
TT

Halep’in kuzeyinde Türkiye ve rejim arasında gerilim artıyor

Azez ilçesine düzenlenen saldırıda 1 kişi öldü.. Fotoğraf: AA
Azez ilçesine düzenlenen saldırıda 1 kişi öldü.. Fotoğraf: AA

Suriye muhalefeti 2011’den bu yana devam eden kriz için siyasi çözüme ulaşma noktasında uluslararası bir irade görmediğini vurgularken, Suriye’nin kuzeyindeki Halep kenti kırsalı bir tarafta Türk güçleri diğer tarafta Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile rejim güçleri arasında gerilim tırmanıyor.
Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Salim el-Muslat, Suriye’de siyasi çözüme ulaşma noktasında uluslararası bir iradenin bulunmadığını belirterek, yerinden edilenlerin, köy ve beldelerine dönmesi için güvenli bir ortam sağlanmasını talep etti.
Muslat dün (çarşamba) İstanbul’daki SMDK binasında gerçekleştirdiği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Suriye’deki gelişmelere ve siyasi sürece değinen Muslat, “Mültecilerin güvenli bir şekilde dönmesi için gerekli olan siyasi süreç ve güvenli ortamdır” dedi.
Muslat, konuşmasında şunları kaydetti: “Tüm Suriye acı çekiyor. Türkiye birçok çok şey sundu ve ülkelerin yükünü üstlendi. Geçici olarak ihtiyacı karşılayacak olanı temin etmeye çalışıyoruz. Avrupa ülkeleri ve ABD’nin (Türkiye ve Suriye’nin kuzeydoğusunda desteklediği grupların kontrol ettiği) Barış Pınarı bölgeleri üzerindeki ablukayı kaldırmalı. Suriye’deki İran işgalinden mustaribiz. Ancak Türklerin varlığı hakkın destekçisidir. Aradaki fark büyük. Suriye’yi, Rusya havadan, İran mezhepçi milisler karadan işgal etti.”
Ukrayna’nın tanık olduğu savaşın benzerini Suriye’nin de yaşadığını ifade eden Muslat,  Rus uçaklarının Suriye'ye girmesi çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesi ve  göç etmesiyle sonuçlandığını ve bu durumun büyük acılara sebep olduğunu dile getirdi.
Suriye’de çözüme ulaşmak için uluslararası bir irade varsa çözümlerin de olması gerektiğini söyleyen Muslat, ülkeler çözümün olmasını istediğinde çözümü dayatmalarının zor olmadığını belirtti.
Suriye’de kurtarılmış bölgelerde tek bir yönetim olması gerektiğini vurgulayan Muslat, “Bu bölgede üniversite, okul ve hastane inşa edilmeli. Bunun için yatırımların kolaylaştırılması ve desteklenmesine ihtiyaç var. Türkiye’nin bizde ayrı bir yeri olmasına rağmen altyapı sağlandığında Suriyeliler geri dönmekte tereddüt etmeyecekler, her an ülkelerine dönebilirler” dedi.
Türk insani yardım kuruluşlarına, Suriye içinde çalışmalar yapma ve yardımların hak sahiplerine ulaştırılmasını denetleme çağrısında bulunan Muslat, desteğe ve ülkelerin BM aracılığıyla yerinden edilenlere tahsis ettiği yardımların ulaştırılmasının organize edilmesine ihtiyaç olduğunu ve bunun büyük bir çaba gerektirdiğini kaydetti.
SMDK Üyesi Abdulmecid Berekat, Avrupa ve ABD’nin tutumu nedeniyle Barış Pınarı Bölgesi’nin siyasi abluka altına alındığını ve hiçbir insan yardım kuruluşunun bölgeye girmesine izin verilmediğini söyledi. Bunun bir ‘sağlık ve insani’ abluka olduğunu ifade eden Berekat, bölgenin sadece Türk kuruluşlarından destek aldığını dile getirdi.
Suriye rejiminin Ukrayna’da Rusya’nın yanında savaşması için paralı askerler topladığını ve bu askerlerin Libya gibi başka bölgelerde de kullanılacağını belirten Berekat, sayıları yaklaşık bin 600’e ulaşan ve paralı askerlerin eğitim merkezinin şu anda Suriye’deki Rus Hmeymim Üssü’nde bulunduğunu aktardı. Berekat paralı askerlerin sayısının 10 bine ulaşmasının hedeflendiğini ifade etti.
Suriye’nin Rakka, Deyrizor ve Humus kenti ile sahil kentleri Tartus ve Lazkiye’de paralı askerler için toplama merkezlerinin kurulduğunu ancak eğitimlerin Hmeymim Üssü’nde yapıldığını söyleyen Berekat, toplanan paralı askerlerin çoğunun zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmeyen kişilerden oluştuğuna dikkat çekti. Rejimin bu kişilerden zorunlu askerlik hizmeti ile Ukrayna’da Rusya safında savaşma seçeneklerinden birini tercih etmesini istediğini belirten Berekat, rejimin Suriye halkını feci bir noktaya getirdiğini ve bu durumun paralı askerlik seçeneğinin kabul edilmesini kolaylaştırdığını kaydetti.
Suriye’nin kuzeyindeki Halep kenti kırsalı, bir tarafta Türk güçleri ile desteklediği silahlı muhalif gruplar diğer tarafta Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile rejim güçleri arasında çatışmaların yeniden başlaması sonucu gerilimin tırmanmasına tanıklık etti.
Türk güçlerinin Afrin kırsalındaki Şirava beldesine bağlı Bênê (Bîn) köyünün dışındaki rejim güçlerine ait noktaları roketlerle hedef alması sonucu rejim güçlerine bağlı 2 unsur ağır yaralandı. Nubl kentindeki hastaneye kaldırılan yaralılar tedavi altına alındı. Köyün yakınlarına birkaç roket mermisi düşerken, maddi hasarın boyutuyla ilgili herhangi bir bilgi aktarılmadı.

Azez’de roket saldırısı: 1 ölü
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) kaynağı Suriye rejim güçleri ve Kürt güçlerinin nüfuz bölgelerinden ateşlenen roket mermilerinin Ankara destekli grupların kontrol ettiği Halep kırsalındaki Azez kentindeki bölgelere düştüğünü bildirdi. SOHR’a göre saldırıda 1 kişi öldü 6 kişi yaralandı. Bölgede maddi hasar meydana geldi.

Türkiye’deki Suriyeliler ülkelerine dönmek istemiyor
Öte yandan yapılan yeni bir araştırma Türkiye’deki Suriyelilerin çoğunun mutlu olduğunu, ülkelerine dönmek istemediklerini ve baskı ve ayrımcılık hissetmediğini gösterdi.
Ankara merkezli Mülkiye Göç Araştırmaları Merkezi’nden Prof. M. Murat Erdoğan’ın liderliğinde gerçekleştirilen ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Türkiye’nin desteğini alan “Suriyeliler Barometresi 2020: Suriyelilerle Uyum İçinde Yaşamın Çerçevesi” isimli araştırmanın sonuçları Suriyelilerin Türkiye’deki hayatlarından memnun olduğunu ortaya koydu.
Erdoğan 2017 yılında gerçekleştirilen ilk Suriyeliler Barometresi’nde, katılımcıların yüzde 16,7’si geri dönmemeyi düşünürken, bu oranın 2019’da yüzde 51,8’e, 2020’de ise yüzde 77,8’e yükseldiğini söyledi.
Suriyelilerin iki meseleye oldukça önem verdiklerine işaret eden Erdoğan, birinci meselenin sahip oldukları ‘geçici statü’ olduğunu çünkü bu durumun geleceği düşünmede önlerinde büyük bir engel teşkil ettiğini, ikinci meselenin ise çalışma koşulları olduğunu ifade etti. Erdoğan, Suriyelilerin Türk toplumuyla daha yakın ilişkiler kurmaya çalışırken, Türk toplumunun onlardan hâlâ uzak durduğunu belirtti.



Abiy Ahmed'in Eritre'ye yönelik Ukrayna atıflı tehdidi ne kadar ciddi?

xcfv
xcfv
TT

Abiy Ahmed'in Eritre'ye yönelik Ukrayna atıflı tehdidi ne kadar ciddi?

xcfv
xcfv

Mahmud Ebubekir

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in Eritre ile ilgili yaptığı son açıklamalar, özellikle 2018 yılından bu yana iki ülke arasındaki ilişkilerde eşi benzeri görülmemiş bir gerginliğin devam etmesinden dolayı hem Eritre'de hem de Etiyopya'da tartışmalara neden oldu. Başbakan Ahmed, ülkesinin komşusu olan Eritre'yi ülkesiyle savaşa girmemesi konusunda uyardı ve Rusya-Ukrayna savaşına atıfta bulunarak Ukrayna'dan ders alınması gerektiğini vurguladı. Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Ahmed, “Biz barış istiyoruz. Eğer Eritre de barış ve iş birliği istiyorsa buna hazırız, ancak iki ülke arasındaki ilişkilerin gelecekteki gidişatı, barış ve iş birliği ya da ağır sonuçlar arasında bir seçim yapmalarına bağlı” ifadelerini kullandı.

Etiyopya'nın Kızıldeniz'e erişim ve bir deniz limanı talebinin sakin ve ihtiyatlı bir şekilde ele alınması gereken yasal, tarihi, coğrafi ve ekonomik bir konu olduğunu vurgulayan Abiy Ahmed, ülkesinin Kızıldeniz stratejilerinden izole bir şekilde yaşayamayacağının altını çizdi. Etiyopya Başbakanı, 1993 yılında ülkesinin denize erişiminin reddedilme kararının haksız bir karar olduğunu ve o dönemde seçilmiş bir parlamentonun bulunmaması nedeniyle meşru Etiyopya kurumları tarafından alınmadığını belirtti. Ahmed’e göre ayrıca Etiyopya halkına bu konuda danışılmamış olması, bu tür kader belirleyici kararların alınma sürecinde yasal bir kusur olduğunu ortaya koyuyor.

Milletvekillerinden Eritre'nin bağımsızlığıyla ilgili yerleşik yasal anlatılardan uzaklaşmalarını ve Etiyopya'nın Kızıldeniz'e erişim taleplerine yasal ağırlık kazandıracak yeni anlatılar ortaya koymalarını isteyen Ahmed, hükümetinin, ülkesi ile Eritre hükümeti arasında arabuluculuk yapmak üzere ABD, Rusya, Çin ve Avrupa ve Afrika'daki birçok ülkenin hükümetleriyle defalarca kez temasa geçtiğini, ancak Asmara'nın egemen limanları ile ilgili herhangi bir müzakereye girmeyi reddetmesi nedeniyle tüm bu girişimlerin başarısızlıkla sonuçlandığını açıkladı.

İç durumdan kaçış

Şarku’l Avsat Al Majalla’dan aktardığı analize göre Afrika Boynuzu bölgesi meseleleriyle ilgilenen gözlemciler, Abiy Ahmed'in milletvekillerinin sorularına verdiği yanıtların Eritre'ye yönelik benzeri görülmemiş bir gerginliğe işaret etmesine rağmen, Asmara'nın bu konuda resmi bir açıklama yapmamasını özellikle de bu açıklamaların Eritre'nin egemenliğini ve bağımsızlığını açıkça sorgulaması açısından şaşırtıcı buldular. Zira Ahmed’in Ukrayna’ya atıfta bulunması Eritre'yi yeniden işgal etme tehdidini içeriyordu.

Afrika Boynuzu meseleleri uzmanı Süleyman Hüseyin, Etiyopya Başbakanı Ahmed’in son açıklamalarının farklı şekillerde yorumlanabileceğini ve daha da önemlisi kötüleşen iç durumdan kaçış için bazı açıklamalarda bulunarak gerilimi tırmandırmayı amaçladığını söyledi. Etiyopya'da güvenlik durumunun her geçen gün kötüleştiğini belirten Hüseyin “Çatışmalar, yüzölçümü ve nüfus yoğunluğu açısından en büyük bölgeler olan Amhara ve Oromia'da yayılıyor. Bu bölgeler Etiyopya nüfusunun yaklaşık yüzde 60'ını oluştururken ülkenin siyasi ve ekonomik merkezleri olarak kabul ediliyor. Ayrıca gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 61'inden fazlasını karşılıyor. İki bölgenin, kontrolünü kaybetmek üzere olan merkezi hükümete karşı silahlı isyan halinde olduğu göz önüne alındığında, iç krizlerinden komşu ülkeleri, özellikle Eritre'yi sorumlu tutmaya çalışan Etiyopya Başbakanı’nın yaşadığı hayal kırıklığı ve içinde bulunduğu çaresizlik anlaşılabilir” şeklinde konuştu.

Abiy Ahmed'in açıklamalarında açıkça çelişkiler olduğunu ve Etiyopya geçiş hükümetinin Eritre'nin bağımsızlığını onaylama yetkisi olmadığı gerekçesiyle Eritre'nin bağımsızlığının meşruiyetini sorguladığını ifade eden Hüseyin, “Bu, ya tarihten habersiz olmaktır ya da konuyu kasten karıştırma girişimidir. Eritre’nin Etiyopya'dan ayrılması için daha önce onun parçası olmalıydı, fakat değildi. Ancak Etiyopya, Birleşmiş Milletlerin (BM) iki ülke arasında federal bir birlik kurulmasına ilişkin kararlarını açıkça ihlal ederek Eritre’yi işgal etti. Bu birlik 1962 yılında eski Etiyopya İmparatoru Haile Selassie'nin tek taraflı kararıyla kaldırılmıştı” yorumunda bulundu.

Afrika Boynuzu meseleleri uzmanu Hüseyin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İkinci nokta, Eritre'nin bağımsızlığının, BM gözetiminde yapılan özgür bir referandumla sonuçlanan otuz yıllık bir kurtuluş savaşının ardından elde edilmiş olması. Bu durum, referandumun BM Şartı'nda yer alan dekolonizasyon ilkesi ve kendi kaderini tayin hakkı uyarınca uluslararası gözetim altında düzenlendiği için Etiyopya'nın onayı gerekmediği anlamına gelir.”

Hüseyin, 2018 yılında Asmara ve Cidde'de imzalanan iki barış anlaşmasının, Abiy Ahmed'in ülkesinin haksız bir şekilde kaybettiğini iddia ettiği Assab Limanı da dahil olmak üzere Eritre'nin egemenliğini ve tam bağımsızlığını açıkça tanıdığını da ekledi.

Müzakereler ne hakkında?

Abiy Ahmed’in milletvekillerinin sorularına verdiği yanıtta, müzakereye sıcak baktığını, ancak Asmara'nın bu seçeneği reddettiğini vurguladığını düşünen Hüseyin, “Ancak, asıl soruyu yanıtlamadı: Ne hakkında müzakere? Dünyada, yoksulluk ve yüksek nüfus yoğunluğundan kurtulmak için egemenliğini müzakere edebilecek veya topraklarının bir kısmını başka bir ülkeye devredecek bir ülke var mı? Elbette yok. Etiyopya Başbakanı bunu gayet iyi biliyor, ancak eski yayılmacı zihniyetiyle konuşuyor ve bu zihniyetle bir tarafın müzakere etmek istediğini, diğer tarafın ise reddettiğini ima ederek bir gerçeği dayatmaya çalışıyor. Bu da Etiyopya Büyük Rönesans Barajı ile ilgili aldığı kararlarla çelişiyor. Çünkü aşağı havza ülkeleriyle müzakerelere dönmeyi reddetmeye devam ediyor” dedi.

Ülkesinin ne Etiyopya ne de başka bir ülkeyle egemenliği konusunda müzakere yapmayacağını, buna karşın uluslararası hukuk ve karşılıklı çıkarlar ilkesine uygun meşru ekonomik iş birliğine açık olduğunu ve bunu defalarca kez vurguladığını ifade eden Eritreli analist, “Etiyopya liman hizmetlerinden yararlanmak istiyorsa, önce Eritre'nin egemenliğine saygı göstermeli, ardından diğer ülkeler gibi limanı kullanmayı talep etmeli” ifadelerini kullandı.

hy
Abiy Ahmed'in açıklamaları açıkça Eritre'nin egemenliğini ve bağımsızlığını sorguladı (AFP)

Eritre için Ukrayna’ya atıfta bulunulması karşısında şaşırdığını belirten Hüseyin, “Ukrayna'nın NATO liderliğindeki Batı ile Rusya arasındaki uluslararası çatışmanın arenası haline geldiğini, Eritre'nin ise komşusunun hırslarına karşı egemenliğini savunan bağımsız bir devlet olduğunu vurgulayarak, bu karşılaştırmanın yanıltıcı olduğunu ifade etti.

Hüseyin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ayrıca, süper güç olan Rusya ile Etiyopya arasındaki karşılaştırma, hem bağlam hem de içerik açısından mantıksız. Fakat, askeri gücüyle övünmek ve Eritre'yi yeni bir Ukrayna'ya dönüştürmekle tehdit etmek, Amhara'daki Fano milisleri ve Oromo Kurtuluş Cephesi'nin elinde yenilgiler alan Etiyopya ordusunun gerçek gücüne aykırı agresif bir eğilim olduğunu gösteriyor.”

Hüseyin, Addis Ababa'nın tekrar tekrar yaptığı açıklamalara Eritre hükümetinin sessiz kalmasının nedenleri hakkındaki bir soruya, “Eritre'nin sessiz kaldığını düşünmüyorum, aksine medya savaşlarına çekilmemek ve bölgeyi istikrarsızlaştırmak isteyen dış güçler tarafından kışkırtılabilecek gerginliğin tırmanmasını önlemek şeklindeki iki hedefe ulaşmak için sakin ve rasyonel bir diplomasi izlediğini düşünüyorum. Asmara'nın, olası saldırgan girişimleri caydıracak güçlü bölgesel ortaklıklar kurmak için paralel bir şekilde çalıştığını ve böylece Afrika Boynuzu'nun güvenliği ve istikrarına hizmet ettiğini düşünüyor” yanıtını verdi.

Eritreli analist, Asmara ile Addis Ababa arasında doğrudan bir savaş çıkma olasılığı konusunda yaptığı değerlendirmede ise savaşın mümkün olduğunu, ancak olası olmadığını söyledi. Bunun nedeninin Etiyopya tarafının isteksizliği değil, istikrarsız iç durumun uzun süreli bir dış savaşa izin vermemesi olduğunu vurgulayan Hüseyin, “Eritre'nin silahlı muhalefeti desteklediği yönündeki suçlamalar doğrulanamazken Etiyopya'nın kendisi ‘Eritre muhalefeti’ olarak adlandırdığı gruba destek verdiğini açıklayarak siyasi retoriğinin ikiyüzlülüğünü ortaya koydu” dedi.

Vekalet savaşları

Öte yandan Etiyopya işleri uzmanı Behan Gideon, Etiyopya Başbakanı Ahmed’in Asmara'ya sert bir uyarıda bulunduğu son dönemdeki söylemlerinin tırmanışının temel olarak iki faktöre bağlı olduğunu düşünüyor. Gideon’a göre bunlardan birincisi, Asmara'nın Addis Ababa'ya karşı çıkan isyancı hareketlere verdiği sürekli destek, ikincisi ise, Etiyopya'nın Kızıldeniz'e güvenli erişim talebine ilişkin tüm yapıcı diyalog çağrılarını göz ardı etmesi.

Abiy Ahmed'in Eritre Devlet Başkanı Isaias Afwerki yüzünden derin bir hayal kırıklığı yaşadığını söyleyen Gideon, “Abiy Ahmed özellikle de, Afwerki ile kurduğu ittifakın, Massawa ve Assab limanlarının kullanımı da dahil olmak üzere yüksek düzeyde iş birliği ve entegrasyona yol açacağını ummuştu” diye ekledi.

2018 anlaşmalarının imzalanması için her iki tarafı da zorlayan ve destekleyen bölgesel güçlerin, Abiy Ahmed'i Eritre limanlarını yüksek ücretler ödemeden kullanabileceğine inandırdığını belirten Gideon, “Ancak Asmara'nın Abu Dabi ile ilişkilerinin bozulması, federal hükümet ile Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) arasındaki savaşın sonucu ve Asmara'nın Pretoria Anlaşması'ndan duyduğu memnuniyetsizlik, eski müttefikler arasındaki taahhütleri zayıflattı” değerlendirmesinde bulundu.

Etiyopya hükümetinin taleplerinde ciddi olduğu düşünülüyor. Bu taleplerin kısa vadede karşılanmayacağının da farkında, ancak bunları tekrar tekrar gündeme getirmek ona siyasi ve halk nezdinde bir koruma sağlıyor. Bu da özellikle Etiyopya'nın birden fazla bölgesinde tekrarlanan savaşların patlak vermesi, Amhara bölgesinde isyancı hareketlerin önemli ilerlemeler kaydetmesi ve özellikle 2026 seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte, meşruiyet krizinin aşılmasına yardımcı olabilir. Bu yüzden Gideon, denize erişim elde etme çabalarının önümüzdeki aylarda daha geniş ölçekte devam edeceğini düşünüyor.

Asmara ile Addis Ababa arasında doğrudan bir savaş olasılığı olmadığını, çünkü Addis Ababa'nın halen siyasi ve diplomatik çözümleri tercih ettiğini belirten Gideon, “İki ülkenin de yönetimleri vekalet savaşlarına başvurabilir. Asmara, Tigray ve Afar bölgelerinin sınırlarında güçlerini seferber ederken ve Etiyopyalı muhalif hareketleri rejime karşı savaşmaya hazırlarken Addis Ababa, Etiyopya'nın Afar bölgesindeki Eritreli muhalif grupları silahlandırmaya çalışabilir. Bunun sonucunda bölge, her iki tarafın da birbirlerinin muhaliflerini destekleyerek ya da doğrudan savaş ilan etmeden belirli operasyonlar düzenleyerek vekalet savaşlarına sürüklenebilir” yorumunda bulundu.


Fetih'in Filistinli grupların Kahire'de yapılacak toplantısına katılma ihtimali düşük

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın doğusunda bulunan Cuhr ed-Dik köyünde, yakıt sıkıntısı nedeniyle yemek pişirmek için odun toplayan Filistinli çocuklar (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın doğusunda bulunan Cuhr ed-Dik köyünde, yakıt sıkıntısı nedeniyle yemek pişirmek için odun toplayan Filistinli çocuklar (AFP)
TT

Fetih'in Filistinli grupların Kahire'de yapılacak toplantısına katılma ihtimali düşük

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın doğusunda bulunan Cuhr ed-Dik köyünde, yakıt sıkıntısı nedeniyle yemek pişirmek için odun toplayan Filistinli çocuklar (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc Mülteci Kampı’nın doğusunda bulunan Cuhr ed-Dik köyünde, yakıt sıkıntısı nedeniyle yemek pişirmek için odun toplayan Filistinli çocuklar (AFP)

Filistin Kurtuluş Örgütü'nden (FKÖ) iki kaynak dün Şarku’l Avsat'a, bu hafta Kahire'de bazı Filistinli grupların katılacağı bir toplantı düzenlenmesi için görüşmelerin sürdüğünü, ancak El Fetih'in bu toplantıya katılmayacağını açıkladı. Söz konusu toplantıda, son zamanlarda bu konuyla ilgili yaşanan anlaşmazlıkların ardından Gazze yönetim komitesinin oluşturulması ele alınacak.

Kaynaklardan biri, “İslami Cihad Hareketi, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC), Demokratik Reform Akımı ve Demokratik Kurtuluş Cephesi gibi bazı gruplar zaten Kahire'de. Hamas henüz gelmedi” dedi. Kaynak, ‘Kahire'nin toplantıyı organize ettiğini, ancak El Fetih'in katılmak istememesi nedeniyle halen özel istişareler sürdüğü için resmi davetiyelerin gönderilmediğini’ belirtti.

El Fetih'e yakın bir kaynak, herhangi bir diyalogun, daha önce Mısır ve Çin'de olduğu gibi, kapsamlı bir ulusal diyalogun parçası olması gerektiğini söyledi. Kaynak, bazı grupların bir araya gelmesinin ‘ulusal düzeyde bir uzlaşma sağlandığı, bölünmenin sona erdirilebileceği ya da bütüncül bir ulusal strateji hakkında konuşulabileceği anlamına gelmediğini; özellikle de bazı tarafların Gazze Şeridi’ni ayırma girişimleri karşısında bunun mümkün olmadığını’ ifade etti.

Kaynak, tüm tarafların katılacağı kapsamlı bir ulusal toplantının ‘Filistinliler için önemli meseleleri koruyan bir stratejinin uygulanması için önemli’ olduğunu belirtti ve bu toplantının yakın gelecekte yapılmasını beklediğini söyledi.

fvgyh
Mısır Kızılayı, Filistinlilere 300 binden fazla gıda paketi taşıyan 64. Zadu’l İzze konvoyunu yola çıkardı. (Mısır Kızılayı)

Filistinli gruplar, 24 Ekim’de Kahire’de düzenlenen (ve El Fetih’in katılmadığı) bir toplantıda, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını destekleme ve sürdürme, Gazze Şeridi’nin yönetimini, bölgeden bağımsız kişilerden oluşacak geçici bir Filistinli komiteye devretme, bölgenin yeniden inşasının finansmanı ve uygulanmasını denetleyecek uluslararası bir komite kurulması ve Filistin siyasi sisteminin birliği ile ulusal bağımsız kararın korunması konularında mutabakata vardılar.

Fraksiyonlar, ‘ulusal bir strateji üzerinde anlaşmak için tüm Filistinli güçlerin ve fraksiyonların acil bir toplantı yapmasını’ talep etti.

Toplantının ardından Gazze Şeridi'ni yönetmesi gereken komitenin başkanlığı konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıktı. İsrail medyası, grupların idari komitenin başkanlığına Emced eş-Şava'yı atama konusunda anlaştığını sızdırdı.

El Fetih Sözcüsü Abdulfettah Duvla, birkaç gün önce Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, hareketinin ‘Gazze Şeridi'nden profesyonel isimlerden oluşacak Gazze İdari Komitesi için önerilen hiçbir ismin önünde engel oluşturmayacağını’ söyledi.

Duvla, bu isimlerle ilgili ayrıntı vermekten kaçındı. Ancak hareket içinde yetkili bir kaynak, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Filistin Sağlık Bakanı Dr. Macid Ebu Ramazan, hâlâ Gazze İdari Komitesi başkanlığı için aday gösterilen isimler arasında yer alıyor. Kendisi, Filistin hükümetinde bakan olmasının yanı sıra Gazze Şeridi’nden gelen, yüksek yetkinliğe ve sahada geniş deneyime sahip ulusal bir şahsiyet olarak bu sorumluluğu üstlenmeye liyakatlidir.”

dcfrgt
Gazze şehrinde İsrailli rehine cesetlerinin arandığı bir bölgenin yakınında yürüyen Filistinliler, 3 Kasım 2025 (AFP)

Hamas liderlerinden Tahir en-Nunu, geçtiğimiz hafta Doha'da verdiği bir röportajda, hareketin Gazze İdari Komitesi’ne katılmak üzere 45 bağımsız teknokratın ismini önerdiğini doğruladı. En-Nunu, önerilen isimlerin hiçbir siyasi bağlantısı olmadığını ve 24 Ekim'de Kahire'de yapılan toplantıda tüm Filistinli gruplar tarafından kabul edildiğini belirtti.

En-Nunu, Hamas'ın, El Fetih'in ‘Gazze İdari Komitesi başkanlığının Filistin Yönetimi'nden bir bakan tarafından üstlenilmesi’ yönündeki önerisini kabul ettiğini açıkladı. En-Nunu, isimlerin Mısır liderliği ile görüşüldüğünü ve Kahire'nin komite üyelerini seçeceğini, komitenin Hamas veya başka herhangi bir tarafın müdahalesi olmadan Gazze Şeridi'nin güvenlik dahil tüm idaresine ilişkin çalışmalarına derhal başlayacağını ifade etti.

Washington Post gazetesi pazar günü, Arap ve Filistinli yetkililerin, Hamas liderliğindeki sekiz Filistinli grubun bu hafta Kahire'de yapılacak toplantıda Gazze Şeridi'nin geçiş yönetiminin temel unsurları üzerinde anlaşmaya varmak için çalışacaklarını söylediğini bildirdi.

Görüşmelere aşina olan yetkililere göre, grupların Gazze Şeridi'ni yönetmek üzere önerilen teknokratik komitenin başına kimin geçeceği ve mevcut ateşkesin devam etmesi halinde bu fiili hükümetin Filistin Yönetimi çatısı altında çalışıp çalışmayacağı konularını tartışması bekleniyor.

Washington Post, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati'nin, hedefin tamamen Gazze'den teknokratlardan oluşan bir idari komite kurmak olduğunu söylediğini aktardı.


Washington, Gazze'ye iki yıl süreyle uluslararası güç konuşlandırılması için BM Güvenlik Konseyi'ne karar taslağı sundu

Arama kurtarma ekipleri Gazze Şeridi'nin doğusundaki enkaz yığınları arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken yakınlarında nöbet tutan bir Kassam Tugayları üyesi (EPA)
Arama kurtarma ekipleri Gazze Şeridi'nin doğusundaki enkaz yığınları arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken yakınlarında nöbet tutan bir Kassam Tugayları üyesi (EPA)
TT

Washington, Gazze'ye iki yıl süreyle uluslararası güç konuşlandırılması için BM Güvenlik Konseyi'ne karar taslağı sundu

Arama kurtarma ekipleri Gazze Şeridi'nin doğusundaki enkaz yığınları arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken yakınlarında nöbet tutan bir Kassam Tugayları üyesi (EPA)
Arama kurtarma ekipleri Gazze Şeridi'nin doğusundaki enkaz yığınları arasında İsrailli rehinelerin cesetlerini ararken yakınlarında nöbet tutan bir Kassam Tugayları üyesi (EPA)

ABD dün, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin bir dizi üyesine, Gazze Şeridi'nde en az iki yıl süreyle uluslararası güç oluşturulmasına yönelik bir karar taslağı gönderdi.

Şarku’l Avsat’ın Axios internet sitesinden aktardığına göre karar taslağı, ABD ve diğer katılımcı ülkelere 2027 sonuna kadar Gazze Şeridi'ni yönetme ve güvenliği sağlama konusunda geniş yetkiler verecek ve bu sürenin daha sonra uzatılması da mümkün olacak.

Axios'a konuşan bir ABD yetkilisine göre karar taslağı, ocak ayına kadar Gazze Şeridi'ne ilk birliklerin konuşlandırılması amacıyla önümüzdeki günlerde BM Güvenlik Konseyi üyeleri arasında yapılacak müzakerelerin temelini oluşturacak.

ABD yetkilisi, uluslararası güvenlik gücünün ‘barış gücü değil, yaptırım gücü’ olacağını doğruladı.

Güç, katılımcı ülkelerden askerleri içerecek ve ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceğini açıkladığı barış konseyi ile istişare edilerek oluşturulacak.

Karar taslağı ayrıca, barış konseyinin en azından 2027 sonuna kadar görevde kalmasını öngörüyor.

Taslağa göre, uluslararası güvenlik gücü Gazze'nin İsrail ve Mısır sınırlarının güvenliğini sağlamak, sivilleri ve insani yardım koridorlarını korumak ve bu göreve katılacak yeni bir Filistin polis gücünü eğitmekle görevlendirilecek.

Taslakta ayrıca uluslararası gücün, Gazze’de güvenlik ortamının istikrarına katkıda bulunacağı; Gazze Şeridi’nde silahsızlandırma sürecini garanti altına alarak, askeri, terörist ve taarruz amaçlı altyapıların tahrip edilmesi ve bunların yeniden inşasının engellenmesi ile birlikte devlet dışı silahlı grupların silahlarının kalıcı olarak toplanması da dâhil olmak üzere rol oynayacağı belirtiliyor.

Karar taslağı ayrıca, uluslararası gücün ‘İsrail'in Gazze'nin diğer bölgelerinden kademeli olarak çekileceği ve Filistin Yönetimi'nin Gazze Şeridi'ni uzun vadede kontrol etmesini sağlayacak reformları gerçekleştireceği bir geçiş döneminde Gazze Şeridi'nde güvenliği sağlamayı amaçladığını’ belirtiyor.

Karar taslağı, gücün kurulması ve faaliyetlerinin ‘Mısır ve İsrail ile yakın istişare ve iş birliği içinde’ yürütüleceğini ve gücün ‘uluslararası hukuk, uluslararası insani hukuk dahil olmak üzere, görevlerini yerine getirmek için gerekli tüm önlemleri alma’ yetkisine sahip olacağını vurguluyor.

Taslak, ‘geçici yönetim organı’ sıfatıyla barış konseyinin, Gazze Şeridi’nin yeniden inşası için öncelikleri belirlemesine ve finansman toplamasına imkân tanınmasını da öngörüyor. Bu düzenleme, Filistin Yönetimi’nin reform programını başarıyla tamamlamasının ardından, barış konseyinin onayına tabi olacak şekilde planlanıyor.

Buna ek olarak barış konseyi, Gazze Şeridi'ndeki kamu hizmetleri ve idarenin günlük faaliyetlerini yönetmekten sorumlu olacak, yetkin Filistinlilerden oluşan, siyasi olmayan bir Filistin teknokratik komitesini denetleyecek ve destekleyecek.

ABD yetkilisi, barış konseyinin teknokratik komite kurulmadan önce çalışmalarına başlamasını beklediğini söyledi.

Taslakta ayrıca, BM, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) ve Kızılay dahil olmak üzere barış konseyi ile çalışan kuruluşların yardımların ulaştırılmasından sorumlu olacağı belirtiliyor. Yardımları kötüye kullanan kuruluşlar ise yasaklanacak.