Uluslararası toplum Husi terörünün farkına vardı

Husi teröristler, Sana'da bir cenaze törenine katıldı (AP)
Husi teröristler, Sana'da bir cenaze törenine katıldı (AP)
TT

Uluslararası toplum Husi terörünün farkına vardı

Husi teröristler, Sana'da bir cenaze törenine katıldı (AP)
Husi teröristler, Sana'da bir cenaze törenine katıldı (AP)

Husilerin oluşturduğu Ensarullah terör örgütünün Yemen’de gerçekleştirdiği darbenin üzerinden yedi yıl geçti. Husiler 21 Eylül 2014'te de Yemen'in başkenti Sana'yı ele geçirmişlerdi. Terör örgütü hem Yemen’de hem de Yemen dışında suç teşkil eden eylemlerde bulundu. Dünya, Husi grubunun darbesinin üzerinden yedi yıl geçmesinin ardından suç teşkil eden eylemlerinin farkına vardı ve milisleri askeri ve siyasi baskılarla karşı karşıya bıraktı.
Sadece iki hafta içinde grup arka arkaya üç darbeye maruz kaldı. İlki, Husileri bir bütün olarak “terörist” olarak sınıflandıran ve silah ambargosu uygulayan Güvenlik Konseyi'nden geldi. Bunu, Arap İçişleri Bakanları Konseyi’nin Husileri “terörist” grup olarak tanımlanması izledi. Ardından da Avrupa Birliği, BM Güvenlik Konseyi kararını uygulayarak Husi grubunu kara listeye aldı.
Yemen Enformasyon Bakanlığı Müsteşarı Dr. Necip Gallab, “Bu grup kuşatıldı ve tüm ülkelerce açığa çıktı, dünya tahammül edemez hale geldi. Manevraları ve kumarı çıkmaza girdi ve eylemleri insanlık trajedisini en üst düzeye çıkarmaya ve savaşı uzatmaya doğru ilerliyor.”
Bu baskılar ve terörist grubun eylemlerinin bölgesel ve uluslararası düzeyde teşhir edilmesi üzerine kendileri ve Tahran'daki finansörleri için hareket alanı daralan Husiler ileriye doğru kaçma politikasını benimsedi.
Grup, küresel enerji arzını bozmak amacıyla birkaç Suudi sivil tesisine saldırdı. 1 Mart'ta BM Güvenlik Konseyi, başlangıçta bir dizi Husi liderine uygulanan silah ambargosunu İran destekli grubun tamamını kapsayacak şekilde genişletti. Bu, Birleşmiş Milletler'in uluslararası baskıyı artırmak, milislerin Yemen, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki sivillere ve sivil tesislere yönelik saldırılarına son vermek için aldığı son önlem.
Güvenlik Konseyi, Husilere kapsamlı bir silah ambargosu uygulanmasının gerekçelerini açıkladı. Açıklamaya göre Husiler Yemen'in barışını, güvenliğini ve istikrarını tehdit eden eylemlerde bulundular. Yemen'de sivillere ve sivil altyapıya yönelik saldırılar gerçekleştirdiler ve profesyonel ve politik olarak aktif kadınlara yönelik cinsel şiddet ve baskıya dayalı bir politika uyguladılar. Ayrıca, çocukların askere alınması ve kullanılması ve din ve milliyet temelinde de dahil olmak üzere gruplara karşı şiddete teşvik ile de meşgul oldular.
13 Mart'ta Arap İçişleri Bakanları Konseyi Genel Sekreterliği, Husi grubunu terörist grup olarak sınıflandırmaya ve terör eylemlerinin failleri, beyni ve finansörlerini Arap kara listesindeki ‘terörist varlıklar’ arasına dahil etmeye karar verdi.
Avrupa Birliği, bazı milislerin mal varlıklarını dondurdu ve onları birliğin kara listesine ekledi. Bu, Arap İçişleri Bakanları Konseyi ve BM Güvenlik Konseyi'nin kararından günler sonra geldi. Diğer yandan Yemen Dışişleri Bakanlığı, Husi milislerinin ahlaki olarak savaşı kaybettiğini ve bunun da yerel, bölgesel ve uluslararası düzeyde reddedilme olarak güçlü bir şekilde kendini gösterdiğini açıkladı.
Dr. Gallab, Husi grubuna karşı alınan bu ardışık kararların, hareketin kuşatıldığının, teşhir edildiğinin, ülkeler tarafından tanındığının ve dünyanın artık gruptan bıktığının açık kanıtı olduğunu düşünüyor. Husilerin manevraları ve kumarı çıkmaza girdi ve eylemleri insanlık trajedisini en üst düzeye çıkarmaya, savaşı uzatmaya ve içeride ve dışarıda çok yönlü terör üretmeye doğru ilerliyor.
BM, Arap Birliği ve Avrupa Birliği tarafından alınan kararları Yemen'de barış için bir baskı faktörü olarak gören Gallab, “Husilerin tüm çabaları engellemesi ve reddetmesi ışığında, Suudi girişiminden sonra herkes, grubun savaşın devamından başka bir amacı olmadığına ve pek çok yalan ve yanlışa başvurduğuna dair bir kanaate vardı. Husi grubunu barış sürecinde ortak yapmak için bu baskılar altında hala çaba gösteriliyor. Bir sonraki istişare toplantısında gerçekleşecek Yemen-Yemen diyaloğunun seyri, bu baskıyı hafifletmek açısından önemlidir. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Genel Sekreterliği'nde yapılacak istişare toplantısıyla ilgili olarak üç senaryo ile karşı karşıyayız: İlki, Husilerin katılımı ve barışın bir seçenek ve kapsamlı bir kurtarma haline gelmesi. İkincisi, Husilerin toplantıya katılımı reddetmesi ve böylece Husi terörüyle kesin bir yüzleşmeyle karşı karşıya kalınması. Üçüncüsü, savaşın, Husilere karşı daha etkili seçeneklere göre yeniden yapılandırılması” diye konuştu.
Marib merkezli Merkezu’l-Bilad Araştırma ve Medya Merkezi Başkanı Hüseyin es-Sufi, Şarku'l Avsat'a verdiği röportajda şunları söyledi: “Yedi yıl önce bu tür kararların alınması gerekiyordu. Husi milisleri kökeni, fikri, davranışı ve uygulamaları itibarıyla terörist olduklarından deniz seyrüseferini ve uluslararası ticaret koridorlarını etkilediler. Husiler Suudi Arabistan ve BAE'deki sivil nesneleri hedef aldı ve Yemen'i İran'ın kaos yaratmak ve komşularına ve dünyaya zarar vermek için bir platform olarak kullanmasını sağladı. Bu adımlar bu çeteyi ve arkasındakileri teslim olmaya, uluslararası yasalara ve sözleşmelere saygı duymaya ve barışa boyun eğmeye zorlamak için daha sert önlemler almak üzere Yemen ve Arap diplomasisini kullanmayı gerektiriyor.” 



Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından... Cep telefonlarımız uzaktan patlatılabilir mi?

Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)
TT

Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından... Cep telefonlarımız uzaktan patlatılabilir mi?

Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)

Lübnan genelinde Hizbullah çağrı cihazları ve telsizlerine yönelik eşi benzeri görülmemiş güvenlik ihlali ve salı ile çarşamba günleri binlerce eş zamanlı patlama, kişisel cep telefonlarının ne kadar tehlikeli olduğu ve nasıl uzaktan patlatılabildiği konusunda birçok soruyu gündeme getirdi.

Cep telefonu bataryaları son derece yanıcı kimyasallardan üretilir, ancak bir kontrol ünitesi doğrudan bataryaya bağlıdır ve bataryayı güvende tutmak için özel bir yazılımla donatılmıştır.

DeepSAFE Technology'nin kurucusu ve McAfee, Intel ve Nokia'da güvenlik ve koruma araştırmaları eski başkanı olan Ahmed Sallam'a göre bu kontrol ünitesi, en önemlisi tüm üniteyi bataryanın sıcaklığını ateşleme noktasına yükseltebilecek kötü amaçlı yazılım içeren başka bir ünite ile değiştirmek olan çok sayıda hackleme yöntemi ile kötü niyetli olarak manipüle edilebilir. Bu, Lübnan vakasında olduğu gibi belirli cihazları hedef almak için yapılabilir.

grbtny
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarında hayatını kaybedenler için düzenlenen cenaze töreninden (AFP)

Şarku’l Avsat'a konuşan Sallam, “Kötü niyetli bir şekilde üretilebilen bataryalar da var. Bunlar ya sıcaklığı belirli bir dereceye yükselterek ya da patlatma sistemini harekete geçiren bir ünite aracılığıyla ateşlenebilen patlayıcı maddeler içerirler. Tüm bunlar, radyo dalgaları ya da herhangi bir kablosuz elektrik dalgası yoluyla uzaktan sinyal alabilen harici bir iletişim ünitesi ile bataryaya içeriden bağlı çok küçük bir kontrol ünitesi yerleştirilerek yapılabilir” ifadelerini kullandı.

Sallam sözlerini şöyle sürdürdü: “Dış dünya ile iletişim olmasa da patlamalar senkronize edilebilir. Kötü amaçlı yazılım, tıpkı saatli bombaların çalıştığı gibi, tüm patlamaların aynı anda gerçekleşmesi için belirli bir anı bekleyebilir.”

Los Angeles'taki California Üniversitesi Kimya Bölümü'nde yardımcı doçent olan ve pil geliştirme ve üretiminde uzmanlaşmış bir ABD şirketi olan Nanotech Energy'nin bilim ve teknoloji şefi Maher el-Kady, “Lübnan'daki patlamalar tesadüfen değil, kasıtlı olarak meydana geldi. Büyük olasılıkla cihazlara uzaktan etkinleştirilen bir kontrol devresi yerleştirilmişti. Bu da patlamaların senkronizasyonunu açıklıyor” şeklinde konuştu.

cdvfgthy
Lübnan Ordusu tehlikeli gördüğü telsiz ve çağrı cihazlarını imha etmek üzere topluyor. (AFP)

Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan el-Kady, “Herhangi bir bataryanın patlamasına yol açabilecek birkaç mekanizma vardır. Bunlardan ilki, mobil cihazın ya da elektrikli otomobilin bataryaya metal bir cismin girmesine yol açan bir kazaya maruz kalması ya da batarya parçalarının sıkışmasına ve parçalarının tahrip olmasına yol açan yüksek orandaki basınç yahut da bataryanın yüksek bir yerden düşerek parçalarının tahrip olmasıdır. İki olasılık daha var: Birincisi bataryanın sıcaklığının çok yüksek oranlara çıkmasına neden olarak patlamasına yol açan harici bir katalizörün varlığı ve ikincisi de bataryanın içindeki pozitif terminalin negatif terminale bağlanmasına yol açan harici bir etkileyicinin varlığıyla ilgili” ifadelerini kullandı.

Uzmanlara göre cep telefonları hacklenebilir. Ayrıca üretim ya da tedarik aşamalarından herhangi birinde ya da internet üzerinden erişilerek patlatılmak üzere içlerine kötü niyetli yazılımlar entegre edilebilir.

El-Kady, kasıtlı bir dış neden olmaksızın, üretim hataları nedeniyle bir pilin patlama olasılığının 10 milyon pil başına bir pili geçmediği konusunda kamuoyuna güvence verirken, pillerin 150 santigrat derecenin üzerine çıkabilen yüksek sıcaklıklara dayanmasını sağlamak için titiz testler yapıldığını da belirtti. Ancak bu durum, çağrı cihazlarında ve modern mobil cihazlarda bulunan lityum-iyon pilleri ‘saatli bomba’ olarak tanımlamasına engel olmadı. “Pil patlamalarının neden olduğu hasar, pilin boyutuna ve kullanıcının konumuna veya insan vücudunun hayati organlarından herhangi birine ne kadar yakın olduğuna bağlıdır” diyen el-Kady, elektrikli arabalar söz konusu olduğunda durumun daha da kötüleşeceğini, çünkü batarya boyutlarının bir cep telefonu bataryasının 5 bin ila 7 bin katına ulaşabileceğini belirtti.

Tedarik zincirleri

Yaşananların tekrarlanmasının nasıl önlenebileceği konusunda ise Sallam, tedarik zincirinin güvence altına alınması gerektiğine işaret ederek, Lübnan'a gelen cihazlarda olası değişiklikleri kontrol etmenin ve içlerine yeni bileşenler yerleştirilip yerleştirilmediğini test etmenin birçok yolu olduğunu açıkladı.

 

ascdvrg
Lübnan'daki çağrı cihazı patlamalarının ardından insanlarda cep telefonlarının saldırıya uğraması ve patlaması korkusu hakim (AFP)

Teknik olarak, hassas bir terazi kullanılarak, ne kadar küçük olursa olsun cihazın ağırlığındaki herhangi bir değişiklik tespit edilebilir, böylece üzerinde herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığı anlaşılabilir. Bu hassas terazi, başta batarya olmak üzere her bir birimin ağırlığını doğru bir şekilde hesaplamak için kullanılmalıdır. X-ray ve CT Scan gibi radyolojik cihazların yanı sıra patlayıcılar için kimyasal tespit üniteleri de kullanılabilir ve tüm bu teknik araçlar genellikle havaalanlarının içinde kullanılır. “Lübnan örneğinde meselenin ele alınışında büyük bir güvenlik açığı olduğunu düşünüyorum” diyen Sallam, herhangi bir patlayıcı maddenin varlığını ya da yokluğunu teyit etmek için kullanılabilen teknolojilerin mevcut olduğunu vurguladı.

fvrbgty
Çağrı cihazı patlamalarının kurbanları (AP)

Medya kuruluşlarına göre, Lübnan'daki çağrı cihazları Tayvanlı bir şirket tarafından tasarlanmış ve Avrupa'da bilinmeyen başka bir şirkete üretim lisansı verilmişti. Bu nedenle üretim güvenliği ve uygulama kalitesi ile ilgili konular tespit edilememiş olabilir.

Genel olarak çağrı cihazları, ister alıcı uçta tek yönlü bir bağlantı olsun, ister alıcı ve verici uçta iki yönlü bir bağlantı olsun, iletişim sürecini kontrol etmek için bir sunucuya ihtiyaç duyar. Ancak Sallam'a göre bu sunucular veri tabanlarına sahip ve genellikle siber saldırılara ve hacklere karşı savunmasız olan dijital işletim sistemlerini çalıştırıyor.

“Çağrı cihazları tedarik zinciri boyunca değiştirilebilir, aynı şey sunucular için de geçerli olabilir” diyen Sallam, cihazların kendilerinin de değiştirilebileceğini ve üretim süreçleri ya da nakliye ve tedarik zincirleri sırasında ‘kötü niyetli’ yazılımlar eklenebileceğini açıkladı.