Mikati, İran’ın elektrik sektöründe yardım teklifini memnuniyetle karşıladı

Lübnan Başbakanı Necip Mikati, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ı kabul etti. (Dalati ve Nahra)
Lübnan Başbakanı Necip Mikati, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ı kabul etti. (Dalati ve Nahra)
TT

Mikati, İran’ın elektrik sektöründe yardım teklifini memnuniyetle karşıladı

Lübnan Başbakanı Necip Mikati, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ı kabul etti. (Dalati ve Nahra)
Lübnan Başbakanı Necip Mikati, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ı kabul etti. (Dalati ve Nahra)

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Lübnan ziyareti kapsamında Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Meclis Başkanı Nebih Berri ve Dışişleri Bakanı Abdullah Buhabib ile görüştü. Ardından a Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile bir araya geldi. Hizbullah’tan yapılan açıklamada da Genel Sekreter Hasan Nasrallah ile Abdullahiyan’ın görüşme gerekleştirdiği bildirildi.
Görüşmelerde, Viyana müzakereleri ve İran’ın Lübnan'a yardım etme konundaki isteği masaya yatırıldı. İranlı Bakan, Mikati'nin enerji santrallerinin kurulmasına İran’ın yardımcı olma konusundaki fikirlerini memnuniyetle karşıladığını ancak bunun gerçekleşmesini nükleer anlaşmaya bağladığını söyledi.
Lübnan Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın Abdullahiyan ile yaptığı görüşmede, ülkesinin İran İslam Cumhuriyeti, Güvenlik Konseyi ve Almanya arasında nihai bir anlaşmaya varmak için Viyana müzakerelerindeki gelişmeleri değerlendirdiğine değinerek, bunun bölge ülkelerinde ve dünyada istikrar ve barışa olumlu yansıyacağını kaydetti.
Avn görüşmede yerinden edilen Suriyeliler dosyası ve bunun olumsuz yansımalarına da değinerek ‘Lübnan ekonomisini tüketen, özellikle Suriye’de birçok bölgenin çoğunun güvenli hale gelmesi ve yerinden edilenlerin geri dönmesine izin verilmesi nedeniyle büyük bir sosyal ve mali yük haline gelen bu krize bir çözüm için İran’ın yardım etmesini’ istedi.
Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre Abdullahiyan görüşme sırasında, Viyana'daki müzakerelere ilişkin bilgi vererek yakında olumlu bir sonuca varılacağına dair iyimserliğini ifade etti. Ayrıca Moskova ve Ukrayna arasındaki askeri gelişmelerin, müzakerelerin yanı sıra dünya ülkelerindeki durumu da etkilediğine dikkat çekti. İran’ın Lübnan'ın çeşitli alanlarda ihtiyaç duyduğu yardımı sağlamaya hazır olduğunu vurgulayan Abdullahiyan, başta Mikati olmak üzere görüştüğü yetkililerle Rusya-Ukrayna savaşı sonucunda küresel bir gıda krizine neden olabilecek buğday ve diğer gerekli gıda maddelerinin temini konusunu görüştüğünü aktardı. Çalışmanın ayrıntılarını ve mekanizmalarını tartışmak için iki ülkedeki ilgili bakanlar arasında görüşme yapılacağını bildirdi.
Diğer yandan Hizbullah’a bağlı medya dün Nasrallah'ın İran Dışişleri Bakanı ve beraberindeki heyeti kabul ettiğini ve görüşmede Lübnan ve bölgedeki siyasi gelişmelerin gözden geçirildiğini duyurdu.
Abdullahiyan bir televizyon kanalına verdiği röportajda, İran'ın Lübnanlı yetkililere güney ve kuzeyde iki enerji santrali kurmak ve Lübnan'a İran gazını sağlamak için teklifler sunduğunu yinelediğini, Lübnan Başbakanı’nın da bunu memnuniyetle karşıladığını belirtti. Ancak bunun gerçekleşmesini nükleer anlaşmaya bağladığını kaydetti.
Açıklamasında, Viyana'da bir anlaşmaya varılması halinde ‘bölgedeki tüm tarafların kazanacağını’ vurgulayan Abdullahiyan, ülkesinin nükleer müzakerelerde uzlaşmaya yakın olduğunu ancak kendileri için asıl önemli başlığın yaptırımların nasıl kaldırılacağı olduğunu söyledi.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.