Çin, Sudan’da ihtişamını yeniden kazanmayı mı planlıyor?

Pekin, ister seçilmiş ister askeri diktatörlük olsun, bağımsızlıktan bu yana tüm Sudan hükümetleriyle iyi ilişkilerini sürdürdü.

Çin, Sudan’a petrol yatırımları, ticaret ve altyapı projeleri ile giriyor. (Independent Arabia- Hasan Hamed)
Çin, Sudan’a petrol yatırımları, ticaret ve altyapı projeleri ile giriyor. (Independent Arabia- Hasan Hamed)
TT

Çin, Sudan’da ihtişamını yeniden kazanmayı mı planlıyor?

Çin, Sudan’a petrol yatırımları, ticaret ve altyapı projeleri ile giriyor. (Independent Arabia- Hasan Hamed)
Çin, Sudan’a petrol yatırımları, ticaret ve altyapı projeleri ile giriyor. (Independent Arabia- Hasan Hamed)

Muna Abdulfettah
Çin'in Ortadoğu ve Afrika Boynuzu'ndaki rolünü etkinleştirme çerçevesinde Sudan'da daha aktif bir rol oynamaya kararlı olduğu görülüyor. Ortadoğu Özel Elçisi’nin Sudan'ı da içine alan faaliyetleri de bunu kanıtlıyor. Pekin'in 11 Ocak'ta Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin Afrika gezisi sırasında Afrika Boynuzu'nda görev yapacak bir özel elçi atayacağını açıklaması bunun bir diğer kanıtı.
Çin, Sudan’da daha aktif bir rol oynamak istiyor çünkü bu ülke hem Arap hem de Afrikalı olduğundan, Arap-Çin İşbirliği Forumu ve Afrika-Çin Forumu'nun önemli bir üyesi konumunda. Hartum, önceki yıllarda bu iki forumun bir dizi periyodik toplantısına ev sahipliği yapmıştı.
Diplomatik olarak, Çin Ortadoğu Özel Elçisi’nin geçen haftaki Sudan ziyareti ve Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah Burhan ile yaptığı görüşme, bölgedeki birçok ülkeyi kapsayan tur rutin bir tur kapsamında gerçekleşti. Ancak Aralık 2018 devriminde Ömer Beşir rejiminin devrilmesinden sonra Sudan, son üç yılda birçok krize tanık oldu. Bunların olumsuz yansımalarının acısını çekti. Çin'in benzer koşullarda Sudan ve bir dizi Afrika ülkesinde geçmişte gerçekleştirdiği sızıntılar ve bölgeye güçlü dönüşü de bunlara ekleniyor. Tüm bunlar, söz konusu ziyareti ve kendisini takip edebilecek gelişmeleri, Çin’in rolünü pekiştirme, üçüncü dünya ülkeleriyle olan ilişkilerini belirli meselelere indirgeyen bağı koparma çabasına dönüştürüyor. ABD’nin Çin’e karşı bir propaganda olarak kullanmaya çalıştığı bu meseleler; Pekin’in Kıta’nın kaynaklarını ekonomik olarak sömürüsü, insan hakları ihlallerini görmezden gelmesi ve diktatör rejimlerle dostluğu ile ön plana çıkıyor.
Çin’in 1970’li yıllardan günümüze sürdürdüğü yayılma hedeflerine ek olarak, Asya, Ortadoğu ve Doğu Avrupa'yı karadan ve denizden birbirine bağlayan İpek Yolu ve Bir Kuşak Bir Yol projesi var. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping bu proje için çalışıyor. Kendisi ile bağlantılı altyapı projelerini finanse etmek için yaklaşık 40 milyar dolarlık bir fon kurdu. Dahası bölgede daha sağlam bir konumlanma dahil Çin’in jeopolitik hedefleri de var.
IMG-20220325-WA0033.jpg
Sudan hükümeti, 1994 yılında Ticaret Bakanlığı'nı ülke dışışında iş birliği alanları kurmakla görevlendirdi. (Independent Arabia- Hasan Hamed)

Baş müttefik
Çin ister seçilmiş ister askeri diktatörlük, ister komünist veya İslami karakterde olsun, bağımsızlıktan sonra tüm Sudan hükümetleriyle iyi ilişkilerini sürdürdü. Ancak 1989'da, sadece 3 yıl ülkeyi yöneten üçüncü demokratik ve seçilmiş hükümete karşı askeri darbe gerçekleştiğinde Sudan, Hasan el-Turabi'nin Batı'nın Hartum'da İslami bir hükümeti kabul etmeyeceği tavsiyesiyle doğuya, Çin'e yöneldi. Çin, 1997'de ABD ile ilişkilerin bozulması ve Sudan’a yaptırımların uygulanmasından sonra Sudan'ın ana müttefiki oldu. Sudan, Kurtuluş Hükümeti'nin kurulmasından sonra, 1994 yılında Ticaret Bakanlığı'nı Avrupa ve ABD tarafından uygulanması muhtemel yaptırımlara karşı önlem olarak ülke dışında iş birliği alanları açmakla görevlendirdi. Eski Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Muhammed Nuri Hamed şunları aktardı:
"Sudan, deniz hatlarını Karadeniz'den Sarı Deniz'e kadar uzatmak için Çin, Ukrayna ve Rusya ile 25 protokol imzaladı. Yaptırımlar hayata geçtikten sonra Çin, Sudan'a o dönemde Mısır'dan ithal edilen ve maliyeti yaklaşık 1 milyon dolar olan askeri üniformalar dahil olmak üzere ihtiyacı olan yardımları sağladı.”
Çin, petrol yatırımları için 1993'te Sudan'a yöneldiğinde, teorikte, ‘faydaların adil dağılımı kapitalist sistem altında gerçekleşemez. Güney ülkeleri halen yoksuldur ve sömürülmektedir. Çünkü tarihleri kapitalist sisteme bağımlı unsurlar gibidir’ şeklindeki komünist teoriye dayanan iş birliği (güney ve güney ülkeleri) perspektifini benimsiyordu. Ancak pratikte Pekin, o dönemde Çin açılım ve reformunun lideri Deng Şiaoping'in 1970’li yılların sonunda başlattığı dünyaya açılma aşamasının zirvesindeydi.
Çin'in Sudan ile ilişkilerindeki hedefi petrol ihtiyaçlarını güvence altına almakla sınırlı değildi. Aksine, siyasi ve kültürel ilişkileri pekiştirmenin yanı sıra ticaret ve altyapı alanlarını da kapsıyordu. İki rejimin ideolojik arka planı bu aktif iş birliğini engellemiyordu.  O kadar ki Sudan muhalefeti, özellikle iki devlet adına değil de iki parti adına yapılan toplantılarda Çin'de iktidarda olan Komünist Parti ile Sudan'daki İslamcı Ulusal Kongre Partisi'ni bir araya getirme girişimleri, Çin'in Sudan Devlet Başkanı Beşir'in Dostluk Sarayı ve Ulusal Kongre Partisi Merkezi gibi ülkeye yaptığı bağışlar hakkında sık sık alaycı açıklamalarda bulunurdu.

Yapısal sorun
Bazı Afrika ülkeleri, Sudan-Çin ilişkilerini, ABD yaptırımlarına dayanması halinde örnek alınabilecek bir model olarak gördüler. Nitekim Güney Sudan’ın ayrılması ve petrol kaynaklarının yüzde 75'inin Güney Sudan toprakları içinde kalmasından sonra ilişkilerde bir kırılma yaşanması beklense de sürekliliği diğer Afrika ülkeleri ile Çin arasındaki ilişkilerin başlangıcı oldu. Çin, Sudan ile olan ilişkisinden çok şey kazandı ve karşılığında da ona çeşitli alanlarda krediler ve yardımlar sağladı. Gelgelim bazı ekonomi uzmanlarının yanı sıra eski Maliye Bakanı Ticani et-Tayyib de şu değerlendirmede bulundu:
"Çin’in Sudan'a yardımları, sahip olduğu dolar rezervlerinin faizsiz ve cömert krediler görüntüsü altında geçirilmesi amacıyla yapılmıştır. Ama bu Sudan'ın çıkarına değildi. Zira bir yandan Sudan'ın borçlarının birikmesini, diğer yandan Sudan petrolünün daha uzun yıllar Çin'e akmasını temin ediyordu."
Gerçekten de olan buydu ve Sudan'ın Çin'e olan ihtiyacı ve Çin’in de birden fazla petrol kaynağına olan ihtiyacının gölgesinde, Güney Sudan’ın ayrılması ve petrol kaynaklarının önemli bir bölümünün Güney’de kalmasından sonra bile Çin, Sudan ile ilişkisini sürdürdü. Petrol arzını başka bir bağlantı noktası ile korumaya almaya çalıştı. Sudan ve Güney Sudan'da devam eden istikrarsızlık durumunu sezince de uzun vadeli bir stratejiyi hayata geçirmeye hazırlandı. Sudan petrolünü yüklemek ve kara Kıta’dan petrol arzını ve onunla ticaretini sürdürmek amacıyla Kenya'nın Hint Okyanusu kıyısındaki Lamu Adası’nda bir deniz kompleksi inşa etmeye girişti.
Faydalarına rağmen Çin'in yatırım yapmaktan kaçındığı Sudan'ın yapısal sorunlarının başında tarım geliyor. Cezire eyaleti ve doğu Sudan'da pamuk ekimi projesi gibi sadece birkaç tarımsal proje Çin’in yardımlarıyla hayata geçti. Ama Pekin petrol, inşaat ve benzeri alanlarda olduğu gibi bu sektöre ağırlığını koymadı. Nedeni, üretim ve tüketim arasında temel bir boşluk olduğundan Hartum'un komşu ülkelerden gıda ithal eden bir ülke haline gelmesi ve bunun sonucunda bu alandaki yatırımların ekonomik fizibilitesinin Sudan'ın içi ile sınırlı kalması olabilir. Ayrıca Çin, tarımsal üretimde kendi kendine yeten bir ülke ve bu alana yatırım yapmaya da ihtiyacı yok. Ama başta petrol olmak üzere diğer kaynaklara susamış durumda.
IMG-20220325-WA0036.jpg
Çin, Sudan ile ilişkilerini ülkenin ikiye bölünmesinden ve petrol kaynaklarının Güney’de kalmasından sonra bile korudu. (Independent Arabia- Hasan Hamed)

Çin üzerindeki baskı
Çin, önceki rejimin gölgesinde ve Darfur'daki savaş faaliyetleri sırasında Sudan ile ilgili duruşu nedeniyle büyük bir baskıyla karşı karşıya kaldı. Ancak bunların çoğu siyaset ve medya alanıyla sınırlıydı. Nitekim ABD, Pekin'de düzenlenecek 2008 Olimpiyat Oyunlarını boykot etmeyi Çin’e karşı bir baskı aracı olarak kullandı ama AB’nin buna yanıtı, sporu siyasete alet etmeme kararı almak oldu.
Eğer ABD’nin Çin ile geçmişte Afrika’daki çekişmesinin nedeni diktatörlük rejimlerine verdiği destekse, bugün Sudan devrimi bunu ortadan kaldırdı. Ayrıca Joe Biden yönetimi, Donald Trump döneminden farklı olarak diktatör yöneticilere müsamaha göstermeyeceğine dair beyanlarından geri adım atma yolunda olabilir. Demokratik değerlere ve insan haklarına saygılı ülkelere ilişkilerde öncelik verileceğine dair açıklamalarına rağmen bu yönelim, Biden'ın dış politikasında henüz net bir şekilde görülmedi. Bu da Çin'in ister sivil isterse askeri olsun herhangi bir hükümetin yönetimi altında Sudan ile ilişkilerini sürdürmesini garanti ediyor.

İhtişamı yeniden kazanma
Buna göre Çin'in Sudan ile ilişkilerinde yeni ve sürekli bir yol izlemedeki başarısı, yönetici sınıfının yönelimlerine bağlı olmayabilir. Nitekim Abdullah Hamduk'un başbakanlığı sırasında geçiş hükümetinin yönelimi, bazılarının kendisini komünist bağlarına geri döndürme girişimlerine rağmen Batılıydı. Batılı kuruluşlarla bağlantısı, Batılı sisteme çok fazla bağlılık göstermesine neden olmuştu.
Batı, çeşitli Sudanlı siyasi akımların askeri bileşeni reddetmesi ve iktidarı bırakmayıp ona sıkı sıkı tutunması korkusu gölgesinde, askeri bileşene karşı katı davranırsa Çin yardıma ve desteğe hazır olacaktır. Pekin'in Sudan ile geçmişteki deneyimlerine baktığımızda çoğu zaman ülkelere planlarını ve önceliklerini kendi koşullarına göre değiştirmelerini dayatan Batılı ülkelerin aksine Sudan veya diğer Afrikalı ortaklarının taleplerini hiçbir zaman reddetmemiş olduğunu görürüz. Çin, kendi iradesini dayatmadan veya ortaklık ilkesi temelinde müzakere talebini reddetmeden bu ülkelerin planlarına uyum sağlamaya çalışıyor. Bu durum Sudan ile deneyimine özgü olmayıp Güney Sudan, Libya, Somali ve diğerleri gibi siyasi ve ekonomik krizlerden muzdarip diğer ülkeler için de geçerli.
Çin Ticaret Bakanlığı'na göre Çin bugün, 40 yıllık reform ve dışa açılımından ve 2001'de Dünya Ticaret Anlaşması'na katılmasından 20 yıl sonra mal ticaretinde dünyanın en büyük ülkesi haline geldi. Şimdi de kendisini dizginlemeye çalışan uluslararası toplum konvoyunda sakince ilerliyor. Ancak bunu Sudan ile ilişkilerini kesmeden ve geri kalan Afrika ülkeleri ile projeleri etkilenmeden yapıyor.
Çin'in stratejisi bölgesel ve uluslararası dönüşümlere göre değişebilir. Ancak her kadim uygarlık gibi ihtişamını yeniden kazanmanın gerekliliğine dayalı yaklaşımını sürdürmeyi başardı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Lübnan'ın Birleşmiş Milletler misyonu: Patlayıcılar ülkeye gelmeden önce iletişim cihazlarına yerleştirildi

İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
TT

Lübnan'ın Birleşmiş Milletler misyonu: Patlayıcılar ülkeye gelmeden önce iletişim cihazlarına yerleştirildi

İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)
İsrail'in Hizbullah telsizlerine yönelik saldırılarının ardından Lübnan güçlerinin imha etmeye hazırlandığı bir iletişim cihazı görülüyor (AFP)

Lübnan'ın BM Daimî Temsilciliği, dün (Perşembe) Güvenlik Güvenlik Konseyi'ne yazdığı bir mektupta, Lübnanlı yetkililer tarafından yapılan ön incelemelerin, bu hafta patlayan iletişim cihazlarının “Lübnan'a gelmeden önce düzenlenmiş olduğunu” gösterdiğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre konuyla ilgili bir toplantı öncesinde konseye gönderilen mektupta, “Ön incelemeler, hedef alınan cihazların Lübnan'a varmadan önce profesyonelce düzenlendiğini ve bu cihazlara elektronik mesajlar gönderilerek patlatıldığını göstermiştir” denildi. Misyon, saldırıların planlanması ve gerçekleştirilmesinden İsrail'in sorumlu olduğunu ifade etti.

15 ülkeden oluşan BM Güvenlik Konseyi, bombalamaları görüşmek üzere bugün toplanacak. Hizbullah'ın iletişim araçlarına yönelik saldırılar 37 kişinin ölümüne ve yaklaşık 3,000 kişinin yaralanmasına yol açtı. Bu durum Lübnan hastanelerinin üzerindeki yükü artırdı ve grubun yeteneklerinin tükenmesine yol açtı.

İsrail saldırılarla ilgili doğrudan yorum yapmadı, ancak bazı güvenlik kaynakları saldırıları İsrail istihbarat servisinin (Mossad) gerçekleştirmiş olabileceğini söyledi. Mossad'ın yabancı topraklara karmaşık saldırılar düzenleme konusunda uzun bir geçmişi var.