Çin, Sudan’da ihtişamını yeniden kazanmayı mı planlıyor?

Pekin, ister seçilmiş ister askeri diktatörlük olsun, bağımsızlıktan bu yana tüm Sudan hükümetleriyle iyi ilişkilerini sürdürdü.

Çin, Sudan’a petrol yatırımları, ticaret ve altyapı projeleri ile giriyor. (Independent Arabia- Hasan Hamed)
Çin, Sudan’a petrol yatırımları, ticaret ve altyapı projeleri ile giriyor. (Independent Arabia- Hasan Hamed)
TT

Çin, Sudan’da ihtişamını yeniden kazanmayı mı planlıyor?

Çin, Sudan’a petrol yatırımları, ticaret ve altyapı projeleri ile giriyor. (Independent Arabia- Hasan Hamed)
Çin, Sudan’a petrol yatırımları, ticaret ve altyapı projeleri ile giriyor. (Independent Arabia- Hasan Hamed)

Muna Abdulfettah
Çin'in Ortadoğu ve Afrika Boynuzu'ndaki rolünü etkinleştirme çerçevesinde Sudan'da daha aktif bir rol oynamaya kararlı olduğu görülüyor. Ortadoğu Özel Elçisi’nin Sudan'ı da içine alan faaliyetleri de bunu kanıtlıyor. Pekin'in 11 Ocak'ta Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin Afrika gezisi sırasında Afrika Boynuzu'nda görev yapacak bir özel elçi atayacağını açıklaması bunun bir diğer kanıtı.
Çin, Sudan’da daha aktif bir rol oynamak istiyor çünkü bu ülke hem Arap hem de Afrikalı olduğundan, Arap-Çin İşbirliği Forumu ve Afrika-Çin Forumu'nun önemli bir üyesi konumunda. Hartum, önceki yıllarda bu iki forumun bir dizi periyodik toplantısına ev sahipliği yapmıştı.
Diplomatik olarak, Çin Ortadoğu Özel Elçisi’nin geçen haftaki Sudan ziyareti ve Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah Burhan ile yaptığı görüşme, bölgedeki birçok ülkeyi kapsayan tur rutin bir tur kapsamında gerçekleşti. Ancak Aralık 2018 devriminde Ömer Beşir rejiminin devrilmesinden sonra Sudan, son üç yılda birçok krize tanık oldu. Bunların olumsuz yansımalarının acısını çekti. Çin'in benzer koşullarda Sudan ve bir dizi Afrika ülkesinde geçmişte gerçekleştirdiği sızıntılar ve bölgeye güçlü dönüşü de bunlara ekleniyor. Tüm bunlar, söz konusu ziyareti ve kendisini takip edebilecek gelişmeleri, Çin’in rolünü pekiştirme, üçüncü dünya ülkeleriyle olan ilişkilerini belirli meselelere indirgeyen bağı koparma çabasına dönüştürüyor. ABD’nin Çin’e karşı bir propaganda olarak kullanmaya çalıştığı bu meseleler; Pekin’in Kıta’nın kaynaklarını ekonomik olarak sömürüsü, insan hakları ihlallerini görmezden gelmesi ve diktatör rejimlerle dostluğu ile ön plana çıkıyor.
Çin’in 1970’li yıllardan günümüze sürdürdüğü yayılma hedeflerine ek olarak, Asya, Ortadoğu ve Doğu Avrupa'yı karadan ve denizden birbirine bağlayan İpek Yolu ve Bir Kuşak Bir Yol projesi var. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping bu proje için çalışıyor. Kendisi ile bağlantılı altyapı projelerini finanse etmek için yaklaşık 40 milyar dolarlık bir fon kurdu. Dahası bölgede daha sağlam bir konumlanma dahil Çin’in jeopolitik hedefleri de var.
IMG-20220325-WA0033.jpg
Sudan hükümeti, 1994 yılında Ticaret Bakanlığı'nı ülke dışışında iş birliği alanları kurmakla görevlendirdi. (Independent Arabia- Hasan Hamed)

Baş müttefik
Çin ister seçilmiş ister askeri diktatörlük, ister komünist veya İslami karakterde olsun, bağımsızlıktan sonra tüm Sudan hükümetleriyle iyi ilişkilerini sürdürdü. Ancak 1989'da, sadece 3 yıl ülkeyi yöneten üçüncü demokratik ve seçilmiş hükümete karşı askeri darbe gerçekleştiğinde Sudan, Hasan el-Turabi'nin Batı'nın Hartum'da İslami bir hükümeti kabul etmeyeceği tavsiyesiyle doğuya, Çin'e yöneldi. Çin, 1997'de ABD ile ilişkilerin bozulması ve Sudan’a yaptırımların uygulanmasından sonra Sudan'ın ana müttefiki oldu. Sudan, Kurtuluş Hükümeti'nin kurulmasından sonra, 1994 yılında Ticaret Bakanlığı'nı Avrupa ve ABD tarafından uygulanması muhtemel yaptırımlara karşı önlem olarak ülke dışında iş birliği alanları açmakla görevlendirdi. Eski Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Muhammed Nuri Hamed şunları aktardı:
"Sudan, deniz hatlarını Karadeniz'den Sarı Deniz'e kadar uzatmak için Çin, Ukrayna ve Rusya ile 25 protokol imzaladı. Yaptırımlar hayata geçtikten sonra Çin, Sudan'a o dönemde Mısır'dan ithal edilen ve maliyeti yaklaşık 1 milyon dolar olan askeri üniformalar dahil olmak üzere ihtiyacı olan yardımları sağladı.”
Çin, petrol yatırımları için 1993'te Sudan'a yöneldiğinde, teorikte, ‘faydaların adil dağılımı kapitalist sistem altında gerçekleşemez. Güney ülkeleri halen yoksuldur ve sömürülmektedir. Çünkü tarihleri kapitalist sisteme bağımlı unsurlar gibidir’ şeklindeki komünist teoriye dayanan iş birliği (güney ve güney ülkeleri) perspektifini benimsiyordu. Ancak pratikte Pekin, o dönemde Çin açılım ve reformunun lideri Deng Şiaoping'in 1970’li yılların sonunda başlattığı dünyaya açılma aşamasının zirvesindeydi.
Çin'in Sudan ile ilişkilerindeki hedefi petrol ihtiyaçlarını güvence altına almakla sınırlı değildi. Aksine, siyasi ve kültürel ilişkileri pekiştirmenin yanı sıra ticaret ve altyapı alanlarını da kapsıyordu. İki rejimin ideolojik arka planı bu aktif iş birliğini engellemiyordu.  O kadar ki Sudan muhalefeti, özellikle iki devlet adına değil de iki parti adına yapılan toplantılarda Çin'de iktidarda olan Komünist Parti ile Sudan'daki İslamcı Ulusal Kongre Partisi'ni bir araya getirme girişimleri, Çin'in Sudan Devlet Başkanı Beşir'in Dostluk Sarayı ve Ulusal Kongre Partisi Merkezi gibi ülkeye yaptığı bağışlar hakkında sık sık alaycı açıklamalarda bulunurdu.

Yapısal sorun
Bazı Afrika ülkeleri, Sudan-Çin ilişkilerini, ABD yaptırımlarına dayanması halinde örnek alınabilecek bir model olarak gördüler. Nitekim Güney Sudan’ın ayrılması ve petrol kaynaklarının yüzde 75'inin Güney Sudan toprakları içinde kalmasından sonra ilişkilerde bir kırılma yaşanması beklense de sürekliliği diğer Afrika ülkeleri ile Çin arasındaki ilişkilerin başlangıcı oldu. Çin, Sudan ile olan ilişkisinden çok şey kazandı ve karşılığında da ona çeşitli alanlarda krediler ve yardımlar sağladı. Gelgelim bazı ekonomi uzmanlarının yanı sıra eski Maliye Bakanı Ticani et-Tayyib de şu değerlendirmede bulundu:
"Çin’in Sudan'a yardımları, sahip olduğu dolar rezervlerinin faizsiz ve cömert krediler görüntüsü altında geçirilmesi amacıyla yapılmıştır. Ama bu Sudan'ın çıkarına değildi. Zira bir yandan Sudan'ın borçlarının birikmesini, diğer yandan Sudan petrolünün daha uzun yıllar Çin'e akmasını temin ediyordu."
Gerçekten de olan buydu ve Sudan'ın Çin'e olan ihtiyacı ve Çin’in de birden fazla petrol kaynağına olan ihtiyacının gölgesinde, Güney Sudan’ın ayrılması ve petrol kaynaklarının önemli bir bölümünün Güney’de kalmasından sonra bile Çin, Sudan ile ilişkisini sürdürdü. Petrol arzını başka bir bağlantı noktası ile korumaya almaya çalıştı. Sudan ve Güney Sudan'da devam eden istikrarsızlık durumunu sezince de uzun vadeli bir stratejiyi hayata geçirmeye hazırlandı. Sudan petrolünü yüklemek ve kara Kıta’dan petrol arzını ve onunla ticaretini sürdürmek amacıyla Kenya'nın Hint Okyanusu kıyısındaki Lamu Adası’nda bir deniz kompleksi inşa etmeye girişti.
Faydalarına rağmen Çin'in yatırım yapmaktan kaçındığı Sudan'ın yapısal sorunlarının başında tarım geliyor. Cezire eyaleti ve doğu Sudan'da pamuk ekimi projesi gibi sadece birkaç tarımsal proje Çin’in yardımlarıyla hayata geçti. Ama Pekin petrol, inşaat ve benzeri alanlarda olduğu gibi bu sektöre ağırlığını koymadı. Nedeni, üretim ve tüketim arasında temel bir boşluk olduğundan Hartum'un komşu ülkelerden gıda ithal eden bir ülke haline gelmesi ve bunun sonucunda bu alandaki yatırımların ekonomik fizibilitesinin Sudan'ın içi ile sınırlı kalması olabilir. Ayrıca Çin, tarımsal üretimde kendi kendine yeten bir ülke ve bu alana yatırım yapmaya da ihtiyacı yok. Ama başta petrol olmak üzere diğer kaynaklara susamış durumda.
IMG-20220325-WA0036.jpg
Çin, Sudan ile ilişkilerini ülkenin ikiye bölünmesinden ve petrol kaynaklarının Güney’de kalmasından sonra bile korudu. (Independent Arabia- Hasan Hamed)

Çin üzerindeki baskı
Çin, önceki rejimin gölgesinde ve Darfur'daki savaş faaliyetleri sırasında Sudan ile ilgili duruşu nedeniyle büyük bir baskıyla karşı karşıya kaldı. Ancak bunların çoğu siyaset ve medya alanıyla sınırlıydı. Nitekim ABD, Pekin'de düzenlenecek 2008 Olimpiyat Oyunlarını boykot etmeyi Çin’e karşı bir baskı aracı olarak kullandı ama AB’nin buna yanıtı, sporu siyasete alet etmeme kararı almak oldu.
Eğer ABD’nin Çin ile geçmişte Afrika’daki çekişmesinin nedeni diktatörlük rejimlerine verdiği destekse, bugün Sudan devrimi bunu ortadan kaldırdı. Ayrıca Joe Biden yönetimi, Donald Trump döneminden farklı olarak diktatör yöneticilere müsamaha göstermeyeceğine dair beyanlarından geri adım atma yolunda olabilir. Demokratik değerlere ve insan haklarına saygılı ülkelere ilişkilerde öncelik verileceğine dair açıklamalarına rağmen bu yönelim, Biden'ın dış politikasında henüz net bir şekilde görülmedi. Bu da Çin'in ister sivil isterse askeri olsun herhangi bir hükümetin yönetimi altında Sudan ile ilişkilerini sürdürmesini garanti ediyor.

İhtişamı yeniden kazanma
Buna göre Çin'in Sudan ile ilişkilerinde yeni ve sürekli bir yol izlemedeki başarısı, yönetici sınıfının yönelimlerine bağlı olmayabilir. Nitekim Abdullah Hamduk'un başbakanlığı sırasında geçiş hükümetinin yönelimi, bazılarının kendisini komünist bağlarına geri döndürme girişimlerine rağmen Batılıydı. Batılı kuruluşlarla bağlantısı, Batılı sisteme çok fazla bağlılık göstermesine neden olmuştu.
Batı, çeşitli Sudanlı siyasi akımların askeri bileşeni reddetmesi ve iktidarı bırakmayıp ona sıkı sıkı tutunması korkusu gölgesinde, askeri bileşene karşı katı davranırsa Çin yardıma ve desteğe hazır olacaktır. Pekin'in Sudan ile geçmişteki deneyimlerine baktığımızda çoğu zaman ülkelere planlarını ve önceliklerini kendi koşullarına göre değiştirmelerini dayatan Batılı ülkelerin aksine Sudan veya diğer Afrikalı ortaklarının taleplerini hiçbir zaman reddetmemiş olduğunu görürüz. Çin, kendi iradesini dayatmadan veya ortaklık ilkesi temelinde müzakere talebini reddetmeden bu ülkelerin planlarına uyum sağlamaya çalışıyor. Bu durum Sudan ile deneyimine özgü olmayıp Güney Sudan, Libya, Somali ve diğerleri gibi siyasi ve ekonomik krizlerden muzdarip diğer ülkeler için de geçerli.
Çin Ticaret Bakanlığı'na göre Çin bugün, 40 yıllık reform ve dışa açılımından ve 2001'de Dünya Ticaret Anlaşması'na katılmasından 20 yıl sonra mal ticaretinde dünyanın en büyük ülkesi haline geldi. Şimdi de kendisini dizginlemeye çalışan uluslararası toplum konvoyunda sakince ilerliyor. Ancak bunu Sudan ile ilişkilerini kesmeden ve geri kalan Afrika ülkeleri ile projeleri etkilenmeden yapıyor.
Çin'in stratejisi bölgesel ve uluslararası dönüşümlere göre değişebilir. Ancak her kadim uygarlık gibi ihtişamını yeniden kazanmanın gerekliliğine dayalı yaklaşımını sürdürmeyi başardı.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



BM Sudan Özel Temsilcisi Şarku'l Avsat'a konuştu: Silahlanma askeri yanılsamaları besliyor

Birleşmiş Milletler Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra (BM)
Birleşmiş Milletler Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra (BM)
TT

BM Sudan Özel Temsilcisi Şarku'l Avsat'a konuştu: Silahlanma askeri yanılsamaları besliyor

Birleşmiş Milletler Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra (BM)
Birleşmiş Milletler Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra (BM)

“Barış dayatılmaz, yapılır. Sudanlılar başaramazsa, dışarıdan gelmeyecektir.” Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri'nin Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra, BM misyonunu üstlenmesinden bu yana gerçekleştirdiği ilk kapsamlı röportajı bu cümleyle sonlandırmayı tercih etti. Ancak aynı cümle, krizin hüküm sürdüğü bölgedeki en karmaşık savaşlardan birine yaklaşımda Lamamra'nın felsefesini anlamak için de bir giriş noktası olabilir.

Uzun yıllar Cezayir'de dışişleri bakanlığı yapmış ve Afrika'da zorlu arabuluculuklarda bulunmuş bir diplomat olan Lamamra, yanlış bahisleri sürdürmenin bir anlamı olmadığını düşünüyor ve savaşı kemik kıran bir savaş olarak yönetme mantığını kabul etmiyor. Ona göre silah ve savaşçı akışının devam etmesi, ‘askeri yanılsamaları körüklediği ve trajediyi uzattığı’ için çözümün önündeki en büyük engel.

Lamamra, Londra'daki Sudan Konferansı’na katılımının ardından Port Sudan, Addis Ababa ve Kahire'ye yaptığı mekik seyahatleri arasında Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, Sudanlı taraflardan başlayıp yurtdışında son bulan siyasi mesajlar gönderdi. Bu mesajlar arasında yabancı askeri desteğin sonuçlarına ilişkin uyarılar da yer alıyordu. Bunun sadece yanılsama getirdiğini belirten Lamamra, barışın temenni ile değil, yerel iradenin mevcudiyeti ve uluslararası çabaların bütünleşmesi ile geleceğine inanıyor.

Lamamra acı bir şekilde şu ifadeleri kullandı: “Savaşın patlak vermesinin ikinci yıldönümü geçti. Bu yıldönümünün, Sudan'daki sivillerin acı çektiği savaş sona ermeden gelmeyeceğini ummuştuk. Savaşın üçüncü bir yıldönümünü asla kabul edemeyiz.”

Hayaller kurşunlara dönüştüğünde

BM Sudan Özel Temsilcisi Lamamra, Port Sudan'a yaptığı son ziyarette Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile bir araya geldi. Lamamra toplantıdan ‘cesaret verici’ bir izlenimle ayrıldı, ancak daha gidilecek uzun bir yol olduğunu da gizlemedi. Diğer yandan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) liderliği ile iletişim ise devam ediyor ve yakında bir toplantı düzenlenmesi bekleniyor.

sadfrgthyj
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, BM Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra'yı Port Sudan'da kabul etti. (Sudan Egemenlik Konseyi Medya Ofisi)

Lamamra, savaşın devam etmesiyle ilgili en tehlikeli olgulardan birinin ‘zafer mantığı’ olarak tanımladığı şey olduğuna inanıyor; yani ulusal dokuya maliyetini hesaplamadan tam bir çözüm arzusu. Lamamra, bazı yerel güçlerin zaman faktörü üzerine bahis oynamaya devam ettiğini ve tam bir zafer elde edilene kadar barış ertelenebilirmiş gibi davrandığını, oysa işin aslının ‘bu savaşın askeri bir çözümü olmadığı’ olduğunu belirtti.

Lamamra, “Sudan'ın siyasi bir çözüme ihtiyacı var. Bugün gördüğümüz şey, çoktan ölmüş bir fikrin, yani çözümün güç kullanarak mümkün olabileceği fikrinin hayali bir devamından başka bir şey değil” dedi. Sudan'ı kurtarmak için çıkar mantığının intikam mantığına üstün gelmesi gerektiğine inanan Lamamra sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu anda en büyük zorluk, Sudan siyasi manzarasında derinleşen ayrışmaların giderek artması tehlikesidir. Bu tehlikeli yola girilmesinin durdurulması ve Sudan ekseninin birliğe doğru yönlendirilmesi gerekiyor. Ayrışma yolunda değil, birlik yolunda ilerlemeliyiz.”

Kalabalık arabuluculuk... Kayıp bir hedef

BM'deki görevine başladığından beri Lamamra, genişlemeden ziyade koordinasyona odaklanmaya hevesli. Öyle ki Lamamra, Sudan dosyasındaki ‘arabuluculukların aşırı kalabalığından’ sanki başlı başına bir krizmiş gibi bahsediyor.

Bu nedenle, öncelikleri yeniden düzenleyen ve savaşı sona erdirme yolunda amaç birliği sağlayan diplomatik bir denge oluşturmak amacıyla Afrika Birliği (AfB), Arap Birliği ve Sudan'daki barış girişimlerine arabuluculuk yapan ülkeler de dahil olmak üzere bölgesel örgütlerden aktörlerin yer aldığı bir danışma grubu kurdu.

Kahire, Cibuti ve Moritanya'da bir araya gelen grup, Avrupa Birliği'nin (AB) daveti üzerine Brüksel'de dördüncü bir toplantıya hazırlanıyor. Grup ayrıca, Mısır ve Suudi Arabistan'daki yetkililerin yanı sıra BM Güvenlik Konseyi üyeleri, Sudan'ın komşu ülkeleri ve diğer birçok ilgili ülkeyle de sürekli iletişim halinde.

Lamamra, yolların çokluğunun bazı Sudanlı tarafların çelişkili uluslararası pozisyonlar üzerine bahis oynamasına ve hatta konjonktürel kazanımlar elde etme umuduyla bazı girişimleri engellemesine izin verdiğini söylüyor.

Bu noktada BM Güvenlik Konseyi'nin 2724 sayılı kararını hatırlatan Lamamra, kendisine BM çatısı altındaki çabaları koordine etme görevi veren bu kararın sahaya yansıtılmasının, uluslararası sesi gerçekçi bir barış vizyonu arkasında birleştirmekle başlayacağına inanıyor.

Unutulmaması gereken bir savaş

Sudan'daki savaşın unutulup unutulmadığı sorulduğunda Lamamra, medyadaki ilginin zaman zaman azaldığını, ancak trajedinin tüm ayrıntılarıyla devam ettiğini söyledi. Lamamra, “Her gün özellikle Kuzey Darfur'daki kurbanları ve Zemzem Kampı’ndaki trajik ve kötüleşen durumu takip ediyoruz, bu da kalbimizi kırıyor” dedi.

Lamamra, ülke içinde yerinden edilmiş milyonlarca kişiden ve ülke dışındaki mültecilerden, sağlık ve eğitim hizmetlerinin çöküşünden, artık sıcağa ya da soğuğa karşı koruma sağlamayan kamplardan ve yardım ulaştırmak için canlarını ortaya koyan insani yardım çalışanlarından bahsetti.

Lamamra, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Sudan'daki vahim duruma gösterdiği ‘özel’ ilgiye atıfta bulundu.

asdfrgt
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra ve ekibiyle gerçekleştirdiği toplantıda (BM)

Lamamra, “Sudan’daki durum, ülke içinde yerinden edilme ve mülteci sayısı bakımından mevcut dönemin en büyük insani krizidir. Silahların, bölünmenin ve uluslararası sessizliğin baskısı altındaki bir ülkeden bahsediyoruz” şeklinde konuştu.

Bu nedenle Lamamra, önceliğin savaşı durdurmak olduğunu ifade etti. Bu çerçevede, Cidde Bildirgesi’ni halen canlandırılabilecek bir adım olarak gören Lamamra, “Cidde şehrinin adı, özellikle sivillerin korunması konusunda önemli bir fikir birliği oluşturabilecek insani bir belgeyle ilişkilendirildi” diyerek Suudi Arabistan'ın rolünü övdü.

BM Sudan Özel Temsilcisi Lamamra, Bağdat'ta yapılacak Arap zirvesini ise savaşı durdurma çabalarında ortak Arap ağırlığını kullanmak için uygun bir an olarak görüyor. “Sudan çok önemli bir ülke ve Arap kimliğinin kalbindeki yeri etkisiz hale getirilemez” diyen Lamamra, Sudan'daki çözümün kolektif bir Arap iradesiyle korunması gerektiğini vurguladı.

Silah akışını kim sağlıyor?

Lamamra'nın konuşmasında en çok tekrarlanan mesaj dış müdahaleye yönelikti; silah akışının hiçbir mantıkla haklı gösterilemeyeceğinde ısrar ediyordu. “Savaşı silahlarla beslemek çözüme yardımcı olmak değil, yanılsama ve bölünme yaratılmasına doğrudan katkı sağlamaktır” diyen Lamamra, ‘çabaların gerekli olana odaklanması gerektiğini’ ve bunun da ‘Sudan'ın birliğini koruyacak bir barış’ olduğunu belirtti.

Lamamra, bazı bölgesel ve uluslararası aktörlerin, savaşın kontrol edilecek hiçbir şey bırakmadığını unutarak, gelecekteki nüfuzları için Sudanlı bir tarafa destek veriyormuş gibi davrandıklarına inanıyor. Lamamra, “Sudan'ın parçalanması kimsenin çıkarına değil. Nüfuz sahibi herkes çatışmayı körüklemek yerine çözümün bir parçası olmalı” ifadelerini kullandı.

BM'nin silah akışının derhal durdurulması, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarının sıkı bir şekilde uygulanması ve yurtdışından gelen askeri finansman kaynaklarının kurutulması çağrılarına son vermediğini vurgulayan Lamamra, “Aktörlerin ve dış müdahalelerin çoğalmasına rağmen, çatışmaları durdurarak yeni bir umut sayfası açmak Sudanlıların sorumluluğudur” dedi.

İki tarafın pozisyonlarına ilişkin değerlendirmesinde ihtiyatlı olduğunu gizlemeyen Lamamra şu ifadeyi kullandı: “Resmi toplantılar değil, çözüme yönelik gerçek kararlılığı yansıtan pratik bir süreç istiyoruz.”

fvgtrhyju
Londra’da Nisan 2025'te düzenlenen Sudan Konferansı sırasında BM Sudan Özel Temsilcisi Ramtane Lamamra (BM)

Lamamra, çözümün parçalı değil kapsamlı olması ve arzulanan çözümün sadece savaşın tezahürleriyle değil kökleriyle de ilgilenmesi gerektiğini vurguladı. Yeni bir ulusal mutabakat çerçevesinde geliştirmeye açık olmakla birlikte, savaş öncesi referans şartlarına geri dönülmesi fikrini ortaya koydu.

Sudanlılara mesaj

Şarku’l Avsat aracılığıyla Sudan halkına doğrudan bir mesaj göndermek isteyen Lamamra şunları söyledi: “Sudan halkını selamlıyor ve kayıplarını saygıyla anıyorum. Birkaç gün önce Port Sudan'daydım, üst düzey yetkililer ve vatandaşlarla bir araya geldim. Bu halkın misafirperverliği ve çektikleri çilenin üstesinden gelme konusundaki güçlü iradesi beni çok etkiledi.”

Mesajında BM'nin daha fazlasını yapma taahhüdünü de dile getiren Lamamra sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu büyük halkın potansiyeline yakışır bir gelecek için umutla beklediğini gözlemledim. Biz BM olarak, ciddiyetine rağmen zorlukların üstesinden gelmelerine yardımcı olmak için elimizden geleni yapmaya kararlıyız.”

Ciddi bir insani kriz ve vicdanları yaralayan rakamlar

Sudan’daki insani krizi vahim olarak nitelendiren Lamamra, “En az 13 milyon yerinden edilmiş insan ve komşu ülkelerde yaşayan milyonlarca mülteci var. Güvenlik, finansman eksikliği ve hatta bölgeler arası koordinasyon da dahil olmak üzere büyük zorluklar var” dedi. BM'nin devam eden çabalarına rağmen uluslararası müdahalenin vasatın altında kaldığını ifade eden Lamamra, durumu iyileştirmek ve bağışçılardan daha geniş çaplı yardım toplamak için ortaya konan bir dizi girişime işaret etti.

Lamamra, “Trajedi çok büyük… Bu trajedinin kurbanları çocuklar, kadınlar ve yaşamın asgari gerekliliklerinden yoksun vatandaşlar… Sudan bir Arap ve Afrika ülkesi, orada yaşananlar hepimizi etkilemeli” şeklinde konuştu.

Yetkililer ve insani yardım kuruluşları arasındaki iş birliği sayesinde insani durum bazı bölgelerde nispeten iyileşiyor olsa da, Lamamra bu olumlu gelişmelerin ihtiyaç duyulanın gerisinde kaldığını ifade etti. “Tek ve gerekli çözüm savaşı durdurmaktır. Zira sivilleri korumanın ve sahadaki durumu iyileştirmenin en iyi yolu budur” diyen Lamamra, Sudan halkının ‘alternatifi olmayan bir vatanda güven içinde yaşamayı hak ettiğini’ vurguladı.

Savaş sonrası

“Zaman kimsenin lehine işlemiyor. Her gecikme daha fazla parçalanma ve daha fazla kan anlamına geliyor” uyarısında bulunan Lamamra, sadece bir anlaşmayı değil, aynı zamanda krizi yönetmek için farklı bir mantığı da müzakere ediyor gibi görünüyordu. Lamamra sözlerini, “Barış dayatılmaz, yapılır. Sudanlılar başaramazsa, dışarıdan gelmeyecektir” diyerek bitirdi.

BM Sudan Özel Temsilcisi Lamamra son bir çağrı gibi görünen sözlerinde şöyle dedi: “Barış acil bir durum değil, uzun soluklu bir projedir... Eğer şimdi başlamazsak, birkaç ay içinde üzerine inşa edecek hiçbir şeyimiz kalmayabilir.”