Britanya'nın Hain Kralı belgeseli: VIII. Edward, Nazileri Birleşik Krallık'ı bombalamaya teşvik etti

Yeni ortaya çıkarılan arşivler, eskiden beri süregelen iddiaları destekliyor

VIII. Edward, Ekim 1937'deki Almanya ziyaretinde Nazi askerleri tarafından karşılanmıştı (Bundesarchiv - CC BY-SA 3.0 DE)
VIII. Edward, Ekim 1937'deki Almanya ziyaretinde Nazi askerleri tarafından karşılanmıştı (Bundesarchiv - CC BY-SA 3.0 DE)
TT

Britanya'nın Hain Kralı belgeseli: VIII. Edward, Nazileri Birleşik Krallık'ı bombalamaya teşvik etti

VIII. Edward, Ekim 1937'deki Almanya ziyaretinde Nazi askerleri tarafından karşılanmıştı (Bundesarchiv - CC BY-SA 3.0 DE)
VIII. Edward, Ekim 1937'deki Almanya ziyaretinde Nazi askerleri tarafından karşılanmıştı (Bundesarchiv - CC BY-SA 3.0 DE)

Channel 4'da yayımlanan yeni bir belgesele göre II. Dünya Savaşı'nda VIII. Edward "Nazileri, Birleşik Krallık'ı teslim olması için bombalamaya teşvik etti".
VIII. Edward: Britanya'nın Hain Kralı (Edward VIII: Britain’s Traitor King) adlı belgesel eski kralın Almanya'ya bilgi aktardığına ve Nazilerin kendisini yeniden kral ilan etmesinden önce onları Britanya'yı bombalamaya teşvik ettiğine dair kanıt gösterecek. VIII. Edward, 1936'da Anglikan Kilisesi'nin, hükümetin ve halkın Amerikalı sosyetik Wallis Simpson'la evlenme kararını kınamasının ardından tahttan çekilmişti. 
The Independent'ın haberine göre, belgeselin, VIII. Edward'ın 1940'ta Fransa'nın düşüşünde Nazilere yardım ettiğine dair kanıtlar göstereceği de bildiriliyor.
27 Mart Pazar günü yayımlanacak açıklayıcı belgesel, Hain Kral (Traitor King) adlı kitabı mayısta piyasaya sürülecek tarihçi Andrew Lownie'nin çalışmasına dayanıyor.
Edward'ın, Paris'te yaşarken Fransız ordusundaki zayıflıkları ifşa eden 4 rapor yazdığı biliniyordu.
Belgesel, Kraliyet Arşivleri'nde tutulan, ele geçirilmiş Alman belgelerinden kanıtları kullanıyor.
Edward'ın, Paris'te yaşarken kötü liderlik dahil Fransız ordusundaki zayıflıkları ifşa eden raporlar yazdığı biliniyordu. Söz konusu bilgi daha sonra, belki de farkında olmadan, Nazi sempatizanı Charles Bedaux'ya aktarılmıştı.
Buckingham Üniversitesi'nde modern tarih profesörü olan ve belgeselde konuştuğu görülen Jane Ridley şunları öne sürüyor:
"[Edward], Fransız savaş savunmasının yetersizliğiyle böbürlendiğinde bunun Almanya'ya gideceğini biliyordu."
1937'de Edward ve eşi Hitler'le tanıştı ve Edward, meşhur olduğu üzere Nazi selamı verirken görüntülendi.
O dönem başbakan olan Winston Churchill'in, Dük'ü Bahamalar'ı idare etmesi için göndermesinin ardından Edward, bir Nazi tanıdığına Avrupa'ya dönmeye istekli olduğunu söyleyen şifreli bir telgraf yollamıştı.
VIII. Edward ve Wallis Simpson, Hitler'le 1937'de Almanya'da tanışmıştı.
Lownie, belgeselde bunun Almanya'nın Dük'ü kukla bir devletin başı olarak tekrar tahta çıkarma planı olan Willie Operasyonu'ndan Edward'ın haberdar olduğunu gösterdiğini savunuyor.
Bu söylentiler eskiden beri süregeliyor. Londra Üniversitesi'nin İleri Araştırmalar Fakültesi'ndeki Tarih Araştırmaları Enstitüsü'nden araştırmacılar 2015'te Almanya, İspanya ve Rusya dahil 30 ülkedeki açık arşivleri bir araya getirdi.
Araştırmacılar, Windsor Dükü Edward'ın İspanyol diplomat Don Javier Bermejillo'ya İngiltere'nin etkili şekilde bombalanmasının "barış getirebileceğini" söylediğini ortaya çıkardı.
Söz konusu araştırma üzerinde emek harcayan kıdemli araştırma görevlisi Dr. Karina Urbach şunları söyledi:
"Bu rapor Franco'ya gitti ve daha sonra Almanlara geçti. Britanya'nın bombalanması 10 Temmuz'da başladı."



Uluslararası sistem: Zenginlik, güç ve akıllı liderliğin yokluğu

Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
TT

Uluslararası sistem: Zenginlik, güç ve akıllı liderliğin yokluğu

Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
Amerikan ve Çin bayrakları (AP)

Nebil Fehmi

Çağdaş uluslararası sistemin biçimi ve kutuplar hakkında çeşitli soru işaretleri bulunuyor; Amerikan ve Rus iki kutupluluğu geri mi dönecek, Rusya'nın yerini Çin mi alacak, ya da dünyada üç kutup var olmaya devam mı edecek? Yahut sadece ABD veya Çin’in tek kutup olduğu bir sistem tarafından mı yönetileceğiz? Hiçbir tarafın tek taraflı karar alma yetkisine sahip olmadığı dengeli, çok taraflı bir sistemin kurulma olasılığı nedir? Yoksa güçlü, çatışan tarafların çoğaldığı çok kutuplu bir sistemin eşiğinde miyiz? Bunlar çalkantılı, hassas ve tehlikeli bir geçiş döneminde sorulan çeşitli ve farklı sorular.

Dikkatler her zaman en zengin ve en güçlü tarafların üzerindedir ve onlar, savaş ve barış, inşa etme ve yıkma, ekonomi ve finans, sanayi ve ticaret gibi alanların birbirinden farklı olmasına ve hatta bazen birbiriyle çelişmesine rağmen, belli alanlarda en başarılı ve seçkin olanlar olarak kabul edilirler.

Zenginlik ve güce dair değerlendirme, buna dahil edilen çeşitli yaklaşımlar ve kriterlerle birlikte şartlara ve durumlara göre değişir. Bir ülkede zenginliği belirlemede kişi başına düşen milli gelir doğru ölçüt olursa, dünyanın en zengin ülkesinin Lüksemburg olduğunu, onu Singapur ve Çin'in Makao bölgesinin izlediğini görürüz. Bu sıralamada dünyanın en büyük ekonomisi ABD 10. sırada yer alırken, dünyanın beşinci büyük ekonomisi Hindistan ise 124. sırada yer alacaktır. Zenginlik için doğru ölçüt, kişi başına düşen milli gelire paralel olarak satın alma gücü olursa, ülkelerin şu şekilde sıralandığını göreceğiz: Çin, ABD, Hindistan, Rusya, Japonya, Almanya, Endonezya, Brezilya, Fransa ve İngiltere.

Askeri harcamaların 2,46 trilyon dolara ulaştığı ve en fazla harcama yapan ülke olan ABD'nin bunun 824 milyar dolardan fazlasını üstlendiği bir dünyada gücün değerlendirilmesi için ölçütler belirlemeye çalışırsak, bunlara askeri ve siyasi kabiliyetleri eklemeli, dahası buna öncelik vermeliyiz. Buna ilave olarak, bildiğimiz gibi güç mutlak değildir. Her durum ve her arenanın coğrafi yapısına bağlı olarak karada, denizde ve havada uzun ve kısa vadeli askeri yaklaşımlar, genel bir bakış açısıyla, bölgesel veya uluslararası düzeydeki siyasi hedefler ve iddialar vardır.

Batı-ABD-Avrupa'nın hırs ve emellerinin rekabet ettiği, ancak Rusya ve hatta Çin'in Avrasya perspektifinden farklılaştığı herkesçe biliniyor. Bunların hepsi ise Latin Amerika, Afrika ve Asya'nın büyük bölümündeki ülkelerin siyasi perspektifleri ve hedefleri ile ayrışıyorlar. Birinin uluslararası iddia ve emelleri, diğerinin ise sadece ulusal veya bölgesel iddia ve emelleri olduğu için doğrudan askeri çatışmaya girmeleri imkânsız olan ülkelerin askeri kabiliyetlerini karşılaştırmanın anlamı nedir? Okyanuslara ve denizlere hâkim geniş ülkeler ile denize kıyısı olmayan küçük ülkeler arasında, denizde ve karada kimin daha üstün kabiliyetlere sahip olduğunun önemi nedir?

Halkların ihtiyaçlarını karşılamak ve ülkelerin çıkarlarını korumak için maddi ve askeri imkânlara ihtiyaç duyulur, ancak zenginlik ve güce aşırı vurgu yapılıyor. Zenginliğin veya gücün kalıcı olduğunu, baskın zenginliğin zararlı, kaba kuvvetin ise adaletsiz olduğunu varsaymanın yanlış olduğunu düşünüyorum.

Zaman içinde yaşanan siyasal ve küresel gelişmeler devletler düzeyinde geniş çaplı değişimlere yol açtı. Bunlar arasında şunlar sayılabilir; eski Avrupa sömürgeciliğinin aşınmasına ve çöküşüne eşlik eden gelişmeler, Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki Soğuk Savaş’ın dönemsel olarak sona ermesi. Enerji şirketlerinin, dünyanın en büyük ve en zengin şirketleri listesindeki kontrolünün telekomünikasyon, programlama, dijitalleşme, teknoloji şirketleri lehine kaybolması, bunların daha önce hayal bile edilemeyen seviyelerdeki zenginlik merdivenlerini hızla tırmanması. Bu gelişmeler uluslararası sistemin biçimini ve niteliğini, güç tanımını, savaşların niteliğini değiştirdi, savaşlar daha ölümcül hale geldi ve artık daha uzak mesafelerden yönetilmeye başlandı.

Güç ve servet açısından baskın oyuncular genellikle orta veya uzun vadede pozisyonlarını korurlar ve liderlik kademeli olarak aktarılır. Bunlar, denklemleri ve rekabeti değiştiren önemli anların ortaya çıkmasıyla hızlanabilir. Bu anlar şunlarla bağlantılıdır; dünya savaşları gibi siyasi olaylar, kurtuluş hareketleri gibi yeni politik eğilimler veya geçen yüzyılın sanayi devrimi veya son 50 yıldaki teknolojik ve iletişim devrimi gibi teknolojik atılımlardan kaynaklanan ekonomik ve sosyal gelişmeler. Bunun nedeni dünyanın zenginlik oranlarının ve güç dengelerinin değiştiği sürekli bir değişim halinde olmasıdır.

Ancak liderlik tamamen farklı bir konudur. Zenginlik ve gücü aşar ve başkalarını etkileme, başkalarının uzun süreler boyunca örnek almak istediği pozisyonları, politikaları ve deneyimleri benimseme yeteneği gibi birkaç başka hususu da kapsar. Bunların sahiplerinden haklara saygı duymaları, yanlış ve hataları reddetmeleri, genel yararı göz önünde bulundurmaları, başkalarının umduğu ve arzuladığı bir örnek ve deneyim olmaları beklenir. Sovyetlerin geçen yüzyılda öncülük ettiği sosyalist felsefe ve yakın on yıllara kadar ABD'nin öncülük ettiği Batılı liberal sistem bunlara örnektir. Bunlardan biri başarısız olup dağıldı, diğerinin içeride ve dışarıda çifte standart uyguladığı ifşa oldu ve bu da ona parlaklığını ve güvenilirliğini kaybettirdi. Bağlantısızlar Hareketi, dünyanın vicdanı ve dengesi için başka bir alternatif sunmak amacıyla hızla yükseldi. Ancak, üyeleri istikrarlı bir uluslararası düzene en çok ihtiyaç duyan orta gelirli ülkeler olmasına rağmen, üyeleri günlük sorunlara ve kısa vadeli hırslara daldıkça parlaklığını ve itibarını kaybetti.

Bugün dünya zenginlik ve güçle dolup taşıyor, ancak sağlam, bilge ve dengeli bir liderlikten yoksun. Sistemlerimiz ve kurumlarımız şu anda çalkantılı bir aşamadan geçiyor ve hangi ülkelerin veya kuruluşların uluslararası düzeyde gelecekte liderlik rolünü hak ettiği ve üstleneceği henüz belli değil. Bu, meseleleri kontrol altına almak ve büyümelerini önlemek için acilen bazı proaktif, geçici adımlar atmamızı gerektiriyor. Kriz yönetimi kavramına benzer şekilde, uluslararası sistemin tamamen çökmesini ve dağılmasını önleyecek, aynı zamanda mevcut uluslararası sistemi küresel siyasal gerçeklikle daha uyumlu, işler tekrar kontrolden çıkmadan önce gelecekteki zorluklarla başa çıkabilecek hale getirecek reform yollarını bulmaya yönelik araştırmaları ve ciddi çabaları yoğunlaştırmayı amaçlamalıyız.