Şarku'l Avsat, Suriye hükümet ile muhalefetinin heyetleri tarafından sunulan belgeleri ve Suriye Anayasa Komitesi toplantılarında yaptıkları değişiklikleri yayınlıyor: Rejime karşı tahrik vatana ihanettir

Cenevre'de Suriye hükümeti ve  muhalefetinin sunduğu belgeler
Cenevre'de Suriye hükümeti ve muhalefetinin sunduğu belgeler
TT

Şarku'l Avsat, Suriye hükümet ile muhalefetinin heyetleri tarafından sunulan belgeleri ve Suriye Anayasa Komitesi toplantılarında yaptıkları değişiklikleri yayınlıyor: Rejime karşı tahrik vatana ihanettir

Cenevre'de Suriye hükümeti ve  muhalefetinin sunduğu belgeler
Cenevre'de Suriye hükümeti ve muhalefetinin sunduğu belgeler

“Sen benim ne dostum ne de kardeşimsin, sadece bir meslektaşımsın…”
Bu sözler, Cenevre’de dün akşam sona eren Suriye Anayasa Komisyonu toplantısında Şam’dan gelen heyet üyelerinden biri tarafından ‘karşı taraf’ heyetine sarf edildi.
Şarku’l Avsat’ın ulaştığı ve okuyucularına aktardığı bu sözlü ve yazılı açıklamalar, toplantılarda katılımcılar arasındaki uçurumun derinliğinin ne denli büyük olduğunu ortaya koydu. Suriye Anayasa Komitesi’nin Suriye rejimini temsil eden Eş Başkanı Ahmed Kuzbari tarafından sunulan bir belgede, “Siyasi sistemin ihlal edilmesi, güç kullanılması, siyasi sistemin tehdit edilmesi, ona karşı kışkırtıcılık yapılması ya da devlet topraklarında saldırganlığın teşvik edilmesi, düşman taraflarla iletişim kurulması ve herhangi bir yabancı tarafla ülkenin ulusal çıkarlarına zarar verecek şekilde muhatap olunması vatana ihanettir ve cezalandırılır” ifadeleri yer aldı.
Başka bir belgede şu ifadeler yer aldı:
“Yasaya göre toplumun birliğini ve güvenliğini baltalayan ulussuz kimliklerin kurulmasını isteyenler suçludur. Anayasa, kültürel çeşitliliği ulusal birlik çerçevesinde korur.  Orduya zarar vermek, kanunla cezalandırılabilir bir suçtur.”

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen
Suriye Anayasa Komitesi toplantılarının yedinci turu Cuma günü sona ererken Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen’in Şam heyetinin Mayıs ayı sonlarında gerçekleşmesini istediğini açıladığı sekizinci turun yapılacağı tarih ile ilgili bir duyuru yapılmadı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, ABD Dışişleri Bakanlığının Suriye, Ürdün ve Lübnan ile ilişkilerden sorumlu Yakın Doğu İşleri Müsteşar Yardımcılığına Ethan Goldrich, Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal ve diğer Batılı yetkililer, BM Güvenlik Konseyi’nin, toplantıların ‘Suriye'nin liderliğinde’ yapılmasını şart koşan 2254 sayılı kararı çerçevesinde gerçekleştirilen Anayasa Komitesi’nin çalışmalarına eşlik ettiler.
Her zaman olduğu gibi basın toplantı yapmaktan kaçınan Pedersen, yaptığı açıklamada, Anayasa Komitesi üyeleri, toplantıların ilk dört günü ‘devlet yönetiminin esasları’, ‘devletin kimliği’, ‘ülkenin sembolleri’ ve ‘devlet makamlarının yapısı ve işlevi’ ile ilgili anayasal ilkeleri tartıştığını aktardı.
Toplantıların beşinci günü, yedinci tur öncesi yapılan bir anlaşma çerçevesinde heyetlerin son dört gün içinde yaptıkları tartışmaların içeriğine ilişkin incelemelerini sunması bekleniyordu. Pedersen'in açıklamasında, “Tüm heyetler, sunulan metinlerin bazılarında en azından bir takım değişiklikler yaptılar. Bu somut değişikliklerin bir kısmı, tartışmaların içeriğini tersine çevirme ve taraflar arasındaki anlaşmazlıkları azaltmaya yönelik bir gelişme sağlarken, bazıları herhangi bir değişim sağlamadı” dedi.

Anlaşma ile ilgili
Esed rejiminin temsil eden heyetin önceki turlarda, Hadi el-Bahra başkanlığındaki Suriye Anayasa Komitesi’nin muhalefet heyeti ile ortak formülasyonlar oluşturmayı reddettiğinden turun beşinci günü ile ilgili ortaya çıkan düğüm, Pedersen’in Moskova, Şam ve diğer başkentler arasında belgelerin beşinci günde taraflar arasında değiş tokuş edilmesine ilişkin bir anlaşmaya varılana kadar mekik diplomasi gerçekleştirmesini gerektirdi. Bazıları bunu ortak metinlere ulaşılması olarak değerlendirirken Şam, Pedersen'in yedinci tur için taraflara davet mektubunu kendi anlayışına göre gönderdiği gibi sadece yazılı yorum olduğu şeklinde değerlendirdi.
Ne var ki yedinci turun ilk dört günü boyunca sunulan 4 belgeye cevaben 15 belge sunuldu. Şarku'l Avsat'ın ulaştığı bu belgeler, taraflar arasındaki uçurumun ne denli derin olduğunu ve sorunlu bir bakış açısı olan ‘karşı taraf’ perspektifini ortaya koydu.
Beşinci günden sonra ara verilen toplantıların sabah oturumları Kuzbari başkanlığındaki ikinci oturumda devam etti. Son dört günde ortaya koyulanlar ve önerilen değişiklik belgelerinin ele alındığı oturumlar 30 dakika sürdü.

Suriye Hükümeti Heyeti üyeleri, heyetin sunduğu belgeye yöneltilen eleştirilerin gerçekte devletin önde gelen isimlerin yargı karşısına çıkarılması için yapılan kabul edilemez eleştiriler olduğuna inandıklarını açık yüreklilikle dile getirdiler. Suriye Muhalefeti Heyeti üyeleri ise sunulan belgedeki değişikliklerin şekil çerçevesinde kaldığını, kavram ve terminoloji noktasında bir değişiklik olmadığı değerlendirmesinde bulundu. Suriye Hükümeti Heyeti’nin başkanı Kuzbari, sundukları belgelerde herhangi bir değişiklik yapmayacaklarını belirtti, ancak ‘belgelerin geri kalanını geliştirebilecekleri’ önerisinde bulundu.

Ülkenin sembolleri 
Hükümet Heyeti Başkanı Kuzbari belgelerden birinde şu ifadeleri kullandı:
“Heyetimiz, toplantının üçüncü gününde ülkenin sembolleri ilkesi konusunda yapılan tüm tartışmaları ve diğer tarafların bu konudaki önerilerini takip etti ve herhangi bir tartışma veya değişiklik önerisine ikna olmadı. Heyetimiz, kendisi tarafından sunulan yukarıda geçen ilkeye bağlılığını aşağıdaki şekilde teyit eder. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin sembolleri, üstün ulusal ve köklü kültürel değerleri temsil eder ve tarihini, mirasını ve birliğini ifade eder. Tamamı değişmezdir. Bunlar şu şekilde sıralanır:
1 - Suriye Arap Cumhuriyeti bayrağı üç renkten oluşur. Bunlar Kırmızı, beyaz ve siyah olup, üzerinde her biri beş köşeli yeşil iki yıldızı vardır. Bayrak dikdörtgen şeklindedir. Genişliği uzunluğunun üçte ikisi kadardır. Bayrağın uzunluğu boyunca eşit boyutlarda, üstü kırmızı, ortası beyaz ve altı siyah olan üç dikdörtgenden oluşur. İki yıldız, beyaz dikdörtgenin ortasında yer alır.
2 - Suriye Arap Cumhuriyeti'nin ulusal marşı Humat ed-Diyar’dır.
3- Suriye Arap Cumhuriyeti'nin resmi dili Arapçadır.
4 - Suriye Arap Cumhuriyeti'nin para birimi Suriye lirasıdır.
5 - Suriye Arap Cumhuriyeti'nin simgesi, pençelerinde Kufi yazısıyla (Suriye Arap Cumhuriyeti) yazılı kurdele tutan bir kartal tarafından kucaklanmış, üzerine Suriye Arap Cumhuriyeti'nin ulusal bayrağı bulunan bir Arap kalkanıdır. Alt kısımda iki başak bulunur. Kartal, kurdele ve iki başak altın renginde, kartalın kanatları, yazı ve çizgiler ise açık kahverengi renktedir.”
Suriye Anayasa Komitesi’nin muhalefet heyeti, ‘ülkenin sembolleri’ ile ilgili sunduğu belgede şu ifadelere yer verdi:
“Suriye bayrağı, tarihinde birkaç kez, ülkedeki olaylar veya değişimler nedeniyle bazı değişiklilerle ve tadilatlarla güncellendi. İlgililerin bakış açısında, bayrağın değiştirilmesini ya da tadil edilmesini yahut tarihi olayların bağlamıyla ilgili bir nedenle yerine başka bir bayrağın kullanılması gerekti. Anayasa, ruhu olan bir metin olduğundan doğduğu ve yaşadığı gerçeklikten türer. Çünkü anayasa ile gerçeklik arasında karşılıklı bir etki ilişkisi vardır. Bu, siyasi gerçekliğin yazılı metinler üzerindeki etkisinde temsil edilen diyalektik bir ilişkidir. Anayasa metinleri, siyasi gelişmelere ve gerçekliğin gereklerine uyarlanmalıdır.  Suriye'de artık milyonlarca Suriyeli tarafından benimsenen iki bayrağımız var.  Suriyelilerin bir bölümü, 22 Şubat 1932 tarihli bağımsızlık bayrağının kendisini temsil ettiğine, diğer bölümü ise eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdunnasır tarafından kabul edilen 1 Ocak 1958 tarihli birlik bayrağının kendilerini temsil edildiğine inanıyor. Mart 2011 tarihinde barışçıl gösterilerle başlayan devrimin nasıl geliştiğini hepimiz biliyoruz. Bu olaylar ve koşullar, Suriye halkının yarısından fazlasının bayrak değiştirme konusunu yeniden gündeme getirmesi için bir neden olmayı hak ediyor. Şöyle bir geriye dönüp Suriye’de kabul edilen anayasaların bağlamlarına baktığımızda, bayrağın, ulusal simgenin ve marşın özel bir yasayla açıklandığını ve bu yasaya dayandığını görüyoruz.

1950 Anayasası’nın 6. maddesinde, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin ulusal simgesi ve marşının kanunla sabit olduğuna işaret edilirken 1973 Anayasası’nın 6. maddesinde, devletin bayrağı, simgesi, marşı ve her biri için özel hükümlerin kanunla belirtildiği ifade edilir. Bu çerçevede, halkımızı ilgilendiren bir konu rapordan çıkarılmıştır. Bu da ülkenin sembolleri kararının nispeten ileriki bir döneme ertelenmesini gerektiren bir durumdur. Bu durum, bayrak, marş, simge ve diğer tüm semboller için geçerlidir. Değişim gerektiren tarihi bir dönemden geçiyoruz. Tarihi ve gerçekçi olan hiçbir anayasa aynı kalmaz, aksine ilk olarak kabul edildiği toplumsal sözleşmenin koşulları değiştiğinde de o da değişir.”

Devletin kimliği
Suriye Hükümeti Heyeti’nin belgesinde devletin kimliği ilkesi ile ilgili olarak şunlar yazılıydı:
“Heyetimiz, anayasal anlamda devletin kimliği adında bağımsız bir ilkenin olduğuna değil, anayasada devletin kimliğini yansıtan ilke veya ilkeler olduğuna inanıyor. Ancak yapılan öneriler ve tartışmalar çerçevesinde değişen vizyonumuzu aşağıda sunuyoruz:
1 - Araplık, bölgedeki tüm halkların temeli, tarihi kökeni ve kolektif kimliğidir. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin tüm vatandaşları için kültürel, sosyal, medeni ve insani açıdan birleştirici çerçevedir. Bir çıkar veya hedef tarafından yönetilen bir seçim değil, ırk, din, mezhep, dil veya çıkarla sınırlı olmaktan daha geniş bir mensubiyettir.
2 - Arapça, Suriye Arap Cumhuriyeti'nin resmi dilidir. Devlet, başta eğitim, öğretim, kültür ve medya kurumları olmak üzere tüm kurumlarıyla, ulusal kimliğinin temellerinden biri olarak Arapçanın güçlendirilmesini ve pekiştirilmesini garanti eder.
3 - Suriye halkı, çeşitli sosyal dokularıyla Arap ulusunun ayrılmaz bir parçasıdır. Devletleri parçalamayı amaçlayan tüm sömürgeci, ayrılıkçı ve terörist projelere karşı Araplığıyla, ulusuyla ve tarih boyu süregelen medeniyetiyle gurur duyuyor.
4 - Yasa, toplumun birliğini ve güvenliğini etkileyen ulussuz kimliklerin kalıcı olması çağrısında bulunan herkesi suçlu sayar. Anayasa, kültürel çeşitliliği ulusal birlik çerçevesinde korur.

Yönetimin temelleri ilkesi
Suriye Anayasa Komitesi muhalefet heyeti, Pazartesi günü ‘Yönetim Sisteminin Temelleri’ başlıklı bir belge sundu. Belgede, Suriye’nin ‘hukukun üstünlüğüne, insan onuruna ve halkın iradesine saygı duyan, özgür, adil ve dayanışmacı bir toplum inşa etmeye tam bağlı bir cumhuriyet’ olması önerisinde bulunuldu. Belgede, “İktidar, Anayasa’da yer alan oylama yoluyla halk tarafından belirlenir. Böylece halkın, siyasi çoğulculuk ve iktidarın barışçıl bir şekilde geçişi çerçevesinde, ulusal ve yerel düzeylerde, kendi adına iktidara kimin geleceğini seçme iradesini özgürce ve demokratik bir şekilde ifade etmesine olanak sağlanır. Siyasi partiler, siyasi çoğulculuğu ifade eder. Halk iradesinin oluşumuna ve ifadesine katkıda bulunur. Siyasi katılımın önemli bir aracıdır. Siyasi partiler, Anayasa hükümlerine aykırı olmayacak şekilde çalışmalarını düzenleyen kanunlar çerçevesinde kurulur ve özgürce faaliyet gösterirler” denildi.
Kuzbari, karşı belgede şunları kaydetti:
“Karşı tarafın, Yönetim Sisteminin Temelleri adıyla sunduğu belge, anayasal bir ilke oluşturmuyor. Heyetimiz bunu toplantılarda açıkça belirtti.  Bu madde için aşağıdaki değiştirilmiş vizyonu anayasal değil, kavramsal bir bakış açısıyla sunuyoruz:
Anayasa, ülkedeki siyasi yönetim sistemini, herhangi bir şekilde ihlal edilmekten korur. Siyasi sistemin ihlal edilmesi, güç kullanılması, siyasi sistemin tehdit edilmesi, ona karşı kışkırtıcılık yapılması ya da devlet topraklarında saldırganlığın teşvik edilmesi, düşman taraflarla iletişim kurulması ve herhangi bir yabancı tarafla ülkenin ulusal çıkarlara zarar verecek şekilde muhatap olunması vatana ihanettir ve cezalandırılır. Devlete, kurumlarına ve ordusuna sadakat her vatandaşın görevidir.  Dışarıdan devlete yönelik yapılan her türlü zorbalık, prestijini ya da rolünü zedelemek veya zayıflatmak amacıyla devlet kurumlarının yapısını değiştirmeye çalışmak suçtur. Siyasi partiler siyasi çoğulculuğu ifade eder ve halk iradesinin oluşumuna katkıda bulunur ve lisanslı partiler dışında herhangi bir siyasi faaliyet kanunen yasaklanmıştır. Siyasi partilerin ve kuruluşların kuruluşu ve finansmanı, ulusal yasa ve yönetmeliklere tabidir. Dinci, mezhepçi, bölgesel, etnik veya dışa bağlı hiçbir parti, kuruluş veya grup oluşturulamaz.”
Hükümet heyeti, ‘devlet makamlarının yapısı ve işlevi’ üzerine başka bir belgeye yanıt olarak şu belgeyi yayınladı:
“‘Devlet makamlarının yapısı ve işlevi’ ifadesi bir ilke değil, genel bir başlıktır. Yasama, yürütme ve yargı mercilerinin görev ve işleyişleri ile bunlardan kaynaklanan kurum ve kuruluşların net bir tanımı yapılmadan bundan söz edilemez.”

Gerginlik ve sakinlik
Rusya, ABD, bölge ve Batı ülkelerinin temsilcilerinin katılımıyla yapılan toplantılar sırasında herhangi bir tartışma olmasa da atmosfere, sakinlik ile gerginlik arasında gidip gelen bir hava takimdi. Suriye hükümeti heyeti açıkça dostluk ve kardeşlik gibi bir yakınlaşmayı reddederken toplantılardaki ilerlemeyi nihai tekliflere dönüştürmek için henüz bir ivme olmasa da daha fazla konunun el alınması ve fikirlerin geliştirilmesi çağrıları yapıldı.
BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen, tartışma, diyalog ve fikirlerin dinlenmesi konusunda daha büyük bir iştah olduğunu fark ederek, ‘oturumların sonunda başlangıçtan daha iyimser bir hava olduğunu’ düşündüğünü belirtti. Ancak iki tarafın halen bir birine uzak konumlarda olduğunu ve Anayasa Komitesi’nin çalışmalarını düzenleyen standartlar belgesi ve usul kuralları çerçevesinde uzlaşıya varmak için gereken diyalog ruhunun tartışmalardaki ilerlemeye rağmen hala yakalanamadığının altını çizdi. Pedersen, Suriye Anayasa Komitesi’nin eş başkanları Kuzbari ve Bahra ile görüştükten sonra Mayıs ayında bir sonraki turun tarihini belirlemeye çalışacağını ve 7 turdan sonra sürecin gidişatını iyileştirmek ve daha pratik öneriler geliştirmek için yeniden bir değerlendirme yapmak üzere hükümet ve muhalefet heyetleri ile iletişime geçeceğini söyledi.
Pedersen'e göre Suriye Anayasa Komitesi’nin çalışmalarına başlatılmasının üzerinden iki buçuk yıl geçtikten sonra artık, çalışmalarında kararlılığı somutlaştırması ve komitenin halkın oylayacağı bir anayasa reformu hazırlama görevi konusunda önemli ölçüde ilerleme kaydetmeye başlaması gerekiyor.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.