Abbas, Blinken ile görüşmesinde siyasi çözüme odaklandı

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas dün Ramallah’ta bir araya geldi(AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas dün Ramallah’ta bir araya geldi(AFP)
TT

Abbas, Blinken ile görüşmesinde siyasi çözüme odaklandı

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas dün Ramallah’ta bir araya geldi(AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas dün Ramallah’ta bir araya geldi(AFP)

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırlarındaki Filistin devleti topraklarına yönelik İsrail işgaline son verecek siyasi bir çözümün her zaman öncelik olması gerektiğini söyledi.
Abbas, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile dün Ramallah’ta yaptığı görüşmede, mülteci sorunu da dahil olmak üzere tüm kalıcı statü sorunlarının çözülmesi ve tüm mahkumların Uluslararası Dörtlü’nün himayesinde ve uluslararası meşruiyet kararlarına uygun olarak serbest bırakılması için çalışma çağrısında bulundu.
Blinken, İsrail Başbakanı Naftali Bennett ve diğer yetkililerle görüştükten sonra İsrail’den Ramallah’a geçti.
ABD’li Bakan, İsrail ziyaretinde yaptığı açıklamada ülkesinin İsrail’in güvenliğine ve iki devletli çözüme bağlılığını teyit etti.
Abbas ve Blinken görüşmede, barış sürecini canlandırmanın, Kudüs’teki ABD Konsolosluğu’nu yeniden açmanın ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) Washington’daki karargahını yeniden açmanın yollarını tartıştı.
Görüşmede ayrıca, ABD eski Başkanı Donald Trump döneminden bu yana askıya alınan Washington’ın Filistin yönetimine yönelik mali desteğinin yeniden başlatılması da ele alındı.
Abbas görüşmede, “Başkan Joe Biden yönetiminin, iki devletli çözüm, yerleşim birimleri ve yerleşimcilerin şiddetine son verilmesi, Mescid-i Aksa’nın tarihi statüsünün korunması ve içeride tek taraflı eylemlerin önlenmesi ve FKÖ’yü şiddete teşvik eden bir terör örgütü olarak kabul eden tüm ABD yasalarının iptaline yönelik düşüncesinin uygulanmasının önemini vurguluyoruz” dedi.
Avrupa’da yaşanan olaylarda açıkça görülen çifte standardı eleştiren Abbas, İsrail’in etnik temizlik ve ırk ayrımcılığı aşamasına ulaşan suçlarına, kutsallara karşı sürekli saldırganlığına ve uluslararası hukuka saygısızlığına rağmen sorumlu tutulmadığına dikkat çekti.
Filistin’de yaşananların sessiz kalınacak şeyler olmadığının altını çizen Abbas, “Uluslararası hukuk bölünemez” diye konuştu.
Blinken ise, “ABD, Filistin Yönetimi ve Filistin halkı ile ilişkilerimizi yeniden inşa etmeye kararlıdır. Filistinlilerin hayatlarını iyileştirmeye yardımcı olacak, UNRWA’ya yardımların yeniden başlatılması, geçen yılın Nisan ayından bu yana yarım milyar dolarlık insani yardım, Filistin özel sektörüne, küçük işletmelere ekonomik destek, gençler için iş eğitimi ve Batı Şeria’daki gıda güvencesi olmayan ailelere destek gibi somut yollara odaklandık” diye konuştu.
Bu desteklerin sadece ekonomik olmadığına vurgu yapan Blinken şu ifadelerle devam etti:
“Sivil toplumu destekleyerek Filistin’in sivil ve insan haklarını geliştirmeye odaklandık.  Doğu Kudüs’teki sivil toplum liderleriyle az önce görüştüm. Onlarla ve burada da başkan ve ekibiyle duyarlı, sorumlu yönetimin önemi hakkında konuştuk. Tüm bunların merkezinde, iki devletli çözümün temel ilkesine sürekli, kalıcı bir bağlılık var. Filistinliler ve İsrailliler eşit ölçüde özgürlük, fırsat, güvenlik ve haysiyetle yaşamayı hak ediyor ve bu temel ilkeyi ifade etmenin en etkili yolunun nihayetinde iki devlet aracılığıyla olduğuna inanıyoruz.”
İki tarafın birbirinden çok uzak olduğunu söyleyen Blinken şöyle konuştu:
“Bu yüzden onları daha da yakınlaştırmak için adım adım çalışmalarımıza devam edeceğiz. Her iki tarafın da tansiyonu yükseltebilecek eylemlerini önlemek için çalışacağız. Buna yerleşim birimlerini genişletme, yerleşimci şiddeti, evlerin yıkımları ve tahliyeler dahildir. Bugün de, bir ay içerisinde yaşanacak olan Ramazan’ın, Paskalya’nın, Fısıh Bayramı’nın barışçıl ve şiddet içermeyen bir şekilde geçmesi gerektiğini vurguladık.”
Blinken’in Abbas ile görüştüğü gerilimi düşürme konusu, bugün Ramallah’ta Ürdün Kralı 2. Abdullah ve Abbas’ın yapacağı görüşmede de masada olacak.
Ürdün Kralı’nın bu ziyaretinde, Ramazan ayından önce Filistin toprakları ve Doğu Kudüs’teki gerilimi azaltma çabalarına odaklanması bekleniyor.
Ürdün Kralı Ramallah’ı en son beş yıl önce ziyaret etmişti.
Ürdün, Kudüs’teki kutsal yerlerden sorumlu. Mescid-i Aksa, İsrail ile Ürdün arasında 1994’te imzalanan barış antlaşmasına göre Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığı’na bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresi’nin himayesinde bulunuyor.



ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
TT

ABD'nin silahların kontrolüne ilişkin belgesine karşı Hizbullah'tan farklı bir Lübnan pozisyonuna doğru eğilim

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Beyrut'a yaptığı son ziyaret sırasında (EPA)

Hizbullah, Lübnan’da silahların yalnızca resmi güvenlik kurumlarının elinde bulunmasına yönelik yerel ve uluslararası taleplere karşı ‘varoluşsal tehdit’ kartını öne sürdü. Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, ‘ulusal güvenlik stratejisinin’ tartışılmasına başlanmadan önce bu tehdidin ortadan kaldırılması şartını koştu. Bu durum, Lübnan devleti ile Hizbullah arasında bir ‘farklılaşmaya’ işaret ediyor. Zira devlet, ABD’li arabulucu Tom Barrack’ın önerisini ‘olumlu şekilde ele alacakken’ Hizbullah farklı bir tutum sergiliyor.

Kasım’ın son açıklaması, silahlarını teslim etme mekanizmalarının tartışılmasına karşılık daha önce öne sürdüğü şartlara eklenen yeni bir koşul olarak görülüyor. Bu şartların başında ise, İsrail’in ateşkes anlaşmasındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi koşuluyla Hizbullah’ın silah konusunu görüşmeye hazır olacağı yönündeki talep geliyor. Her ne kadar Lübnan’daki resmi çevreler, Hizbullah’ın bu dosyada ‘esnek davrandığını’ ve ‘ağır silahlarını (nokta atışlı füzeler ve insansız hava araçları) teslim etmeye hazır olduğunu’ ifade etse de, konuya yakın kaynaklara göre Hizbullah, İsrail’in önceden bazı adımlar atmasını şart koşuyor.

Hizbullah, ABD'nin İsrail'e son savaştan bu yana Lübnan içinde işgal ettiği beş noktadan çekilmesi, elindeki 16 kişiyi serbest bırakması, Lübnan topraklarına yönelik ihlal ve saldırıları durdurması ve son savaşta yıkılan yerleri yeniden inşa etme görevine başlaması için baskı yapmasını talep ediyor.

ABD elçisi yeniden geliyor

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın, Lübnanlı yetkililer tarafından geçtiğimiz pazartesi günü Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği'nden teslim alınan ve Lübnan'dan önümüzdeki aralık ayında sona erecek bir süre içerisinde silahların geri çekilmesi için ‘net’ bir takvim taahhüt etmesini talep eden ABD belgesine resmi bir yanıt almak üzere üçüncü bir ziyaret için yakında Beyrut'a gelmesi bekleniyor. Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Meclis Başkanı Nebih Berri ve Başbakan Nevvaf Selam'ın temsilcilerinden oluşan komite, Lübnan'ın iki hafta önce Beyrut'ta ABD elçisine verdiği bir belgeye ilişkin gözlemleri içeren belgeyi inceliyor. Başbakan Selam'ın bu hafta Meclis Başkanı Berri ile bir araya gelerek Lübnan'ın vereceği yanıtın ayrıntılarını görüşmesi bekleniyor.

Hükümetin esnekliği

Lübnan makamları, Amerikan taleplerini içeren belgeye karşı esnek bir tutum sergiliyor. Bununla beraber Amerikan heyetiyle yürütülen temaslara aşina kaynakların Şarku’l Avsat’a aktardığına göre Lübnan makamları, Washington’un talep ettiği şekilde Karz-ı Hasen Vakfı ile ilgili tedbirleri artırmak, mali ve idari reformları uygulamak gibi kendisine düşen görevleri de yerine getiriyor. Hizbullah ise silah meselesinde daha katı bir tutum sergiliyor.

Kaynaklar, ABD'nin yanıtını incelemekle görevlendirilen komitenin görevinde önemli ilerleme kaydettiğini belirterek, Lübnan devletinin Amerikan anlaşmasına olumlu yaklaşacağını ve hükümetin silahlanmada tekelleşmeyi aşamalı olarak uygulama sözü vereceğini ifade etti. Kaynaklara göre Lübnan'ın resmi yanıtı Hizbullah'ın taleplerindeki sert tutumundan farklı olacak. Kaynaklar, Hizbullah'ın garantiler talep ettiğini ve Kasım'ın açıklamalarının da gösterdiği gibi son zamanlarda tutumunu sertleştirdiğini belirtti.

Varoluşsal tehdit

Kasım dün akşam yaptığı konuşmada, “Hizbullah, Emel Hareketi, direniş ve Lübnan'ın bağımsızlığını isteyen ve Lübnan'ın Lübnanlılar için nihai bir vatan olduğuna inanan egemen bir hat olarak bizler, direnişe, çevresine ve bir bütün olarak Lübnan'a yönelik varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu hissediyoruz” ifadesini kullandı.

Görsel kaldırıldı.Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım dün akşam yaptığı konuşmada (Hizbullah medyası)

Kasım, “Lübnan'ın karşı karşıya olduğu üç gerçek tehlike var: güney sınırında İsrail, doğu sınırında DEAŞ ve Lübnan'ı kontrol etmeye, üzerinde vesayet kurmaya çalışan ve Lübnan'ın hareket ve yaşama kabiliyetini yok etmek isteyen Amerikan zorbalığı” dedi.

Kasım, Lübnanlılara hitaben şunları söyledi: “Sözümüz bir olsun ve öncelik için çalışalım. Tehlikeyi ortadan kaldırdıktan sonra savunma stratejisini ve ulusal güvenlik stratejisini tartışmaya hazırız. Sizi İsrail'e iyilik yapmamaya çağırıyorum. Çatışma halinde ABD hedeflerine ulaşamaz.”

Hizbullah silahlarına sarılıyor

Lübnan Kuvvetleri Partisi kaynaklarının Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamaya göre Kasım'ın son tutumu ‘silahlarına sarılma meydanından henüz ayrılmadığı, yani halen aynı noktada olduğu’ şeklinde değerlendiriliyor. “Bu tutum görünüşte çevresine yönelik ve üstü kapalı tavizler mi içeriyor?” diye soran kaynak, başkanlar (Avn, Berri ve Selam) tarafından dile getirilen bazı hususların işlerin kolay olduğuna işaret ettiğini hatırlattı.

Görsel kaldırıldı.Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile yaptığı görüşme sırasında (Reuters)

Kaynaklar, “Şu ana kadar görünen o ki, Hizbullah silah bırakmamakta ısrar ediyor. Hizbullah'ın maksimum yapabileceği şey Litani Nehri’nin güneyinden çekilmek. Savunma stratejisi diye bir şey yok. Ondan istenen, silahlarını teslim etmesi” ifadelerini kullandı. Kaynaklar, ‘Hizbullah'ın şimdiye kadar, varoluşsal tehditler konusunda aynı söylemleri sürdürdüğünü, hâlbuki bu silahlar ve destek savaşı aracılığıyla Lübnan’a varoluşsal bir tehdit teşkil edenin bizzat kendisi olduğunu ve silahları yüzünden savaşları ülkeye çektiğini’ ifade etti.

Kaynaklar, Hizbullah’ın yetkilileri aracılığıyla yaptığı açıklamalarda ‘ABD’ye İsrail sınırını korumaya hazır olduklarını, bunu da Litani’nin güneyinden tamamen çekilerek ve silah meselesini Litani’nin kuzeyinde hükümetle müzakere ederek yapabileceklerini anlatmak istediklerine’ dikkat çekti. Kaynaklar, ‘bu durumun ABD tarafından reddedildiğini, Washington’ın hamle karşılığında hamle ilkesine bağlı kaldığını, yani İsrail’in aşamalı olarak çekilmesi, esirlerin serbest bırakılması ve hedef almayı durdurması karşılığında devletin de Hizbullah’ın askerî yapısını dağıtarak egemenliğini tesis etmesini istediğini’ vurguladı.

Lübnan Kuvvetleri Partisi’ne yakın kaynaklar, ‘Hizbullah’ın artık bu yönde bir adım atmazsa hem kendisini hem de tüm Lübnan halkını yeni bir savaşa sürükleyeceğinin farkında olduğunu, eylül ayında önceki ABD temsilcisi Amos Hochstein’ın sunduğu fırsatı değerlendirmediğinde savaşla karşılaştığını ve şimdi Tom Barrack’ın sunduğu fırsatı değerlendirmemesi halinde Lübnan’ı tehlikeye atacağını bildiğini’ ifade etti. Kaynaklar, Lübnan’ın yeni şiddet sahnelerine sürüklenmemesi konusunda uyardı.