Ürdün Kralı, İsrailliler ve Filistinlilerin bedelini ödediği şiddeti kınadı

Ürdün Kralı 2. Abdullah ve İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog (Reuters)
Ürdün Kralı 2. Abdullah ve İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog (Reuters)
TT

Ürdün Kralı, İsrailliler ve Filistinlilerin bedelini ödediği şiddeti kınadı

Ürdün Kralı 2. Abdullah ve İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog (Reuters)
Ürdün Kralı 2. Abdullah ve İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog (Reuters)

Ürdün Kralı 2. Abdullah, başkent Amman’da bulunan Hüseyniye Sarayı’nda bugün İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog ile bir görüşme gerçekleştirdi.
Ürdün Kralı görüşmede, ülkesinin bedelini Filistinliler ve İsraillilerin ödediği her türlü şiddeti kınadığını dile getirerek, iki taraf arasında çatışmanın devam etmesinin ‘radikaller için verimli bir zemin’ sağladığına dikkati çekti.
Ürdün Kraliyet Divanı tarafından yapılan açıklamaya göre, Kral Abdullah “Ürdün her türlü şiddeti kınıyor” diyerek, her iki taraftaki sivilleri hedef alan talihsiz saldırılara atıfta bulundu.
Ürdün Kralı, “Bu çatışma uzun süredir devam ediyor ve ortaya çıkan şiddet çok fazla acıya neden olmaya ve radikaller için verimli bir zemin sağlamaya devam ediyor” diye konuştu.
Tel Aviv’in doğusundaki Beni Barak şehrinde dün akşam düzenlenen saldırıyla birlikte bir hafta içinde İsrail’de düzenlenen saldırılar sonucu ölü sayısı 11’e yükseldi.
Filistinliler ve İsraillilerin bedel ödemeye devam etmemesi için barışı sağlamak amacıyla herkesin birlikte çalışması gerektiğini vurgulayan Kral Abdullah şu ifadeleri kullandı;
“Herzog’un ziyareti, adil ve kalıcı bir barışa ulaşmak ve herkes için umut vaat eden fırsatlara sahip, kriz ve şiddetten uzak, ortak güvenliğin sağlandığı bir gelecek inşa etme çabalarıyla nasıl ilerleyebileceğimizi derinlemesine tartışmak için bir fırsat. Bölge, işbirliği ve ekonomik entegrasyon için büyük fırsatlara sahip. Ancak, bu süreç dışlayıcı olamaz, hepimiz Ortadoğu’nun geleceğini çizebiliriz. Buna Filistinli kardeşlerimiz de dahil olmalı.”
Ürdün Kralı, dün ise Amman’da bölgesel güvenlik sorunlarını görüşmek üzere İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ile bir araya geldi.
Ürdün Kraliyet Divanı’na göre, görüşmede Ramazan ayının yaklaşmasıyla birlikte Kudüs’te kapsamlı sükûnet sağlanması ve gerginliğe yol açan provokasyonların önlenmesi ele alındı.



Dünya endişe içinde: Refah'ta neler oluyor?

BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)
BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)
TT

Dünya endişe içinde: Refah'ta neler oluyor?

BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)
BM Konut Hakkı Özel Raportörü Balakrishnan Rajagopal, İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde neden olduğu zorla yerinden edilmelere ilişkin "daha önce hiç böyle şok edici vahşet görmediği" değerlendirmesinde bulundu (Reuters)

Yüzbinlerce Filistinlinin Refah'ı terk etmesi için çağrıda bulunan İsrail bugün de Gazze'yi vurmayı sürdürdü. 

Fransız haber ajansının (AFP) bölgedeki kaynaklarına göre, İsrail'in Gazze'nin kuzey, orta ve güney kesimlerine yönelik hava saldırıları gece boyunca ve gündüz devam etti. 

Mısır sınırındaki Refah'ta son 24 saatte en az 18 kişinin öldürüldüğü bildiriliyor.

Gazze'nin orta kesmindeki Deyrel Balah bölgesinde baba-oğul iki doktorun hayatını kaybettiği de aktarıldı.

Cibaliya Mülteci Kampı'na dün gece yüzden fazla saldırı düzenlemesi üzerine binlerce Filistinli, kuzey bölgelerinden kentin batısına doğru göç etmek zorunda kaldı.

xsdvfb
İsrail Ordusu, hem güneydeki Refah'ta hem de kuzeyde uçaklardan attığı el ilanlarıyla tahliye çağrısı yapıyor (AFP)​​​​​

Diğer yandan uluslararası toplum da savaşın durması gerektiğini söylüyor. Bugün Kuveyt'teki bir bağış konferansına katılan Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, "acil insani ateşkes, rehinelerin koşulsuz serbest bırakılması ve insani yardımın hızlıca artırılması" için çağrıda bulundu:

Ancak ateşkes yalnızca bir başlangıç olacak. Bu savaşın yıkımı ve travmasını aşmak için uzun bir yol var.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk de bugün yaptığı açıklamada Refah'a kapsamlı kara operasyonuna karşı çıktı. "Olamaz" dediği bu operasyon hakkında, tüm devletlere engel olmak için güçlerinden geleni yapma çağrısında bulundu:

Son tahliye emirleri Refah'taki bir milyona yakın kişiyi etkiliyor. Peki şimdi nereye gitmeliler? Gazze'de güvenli bir alan yok! Bu tükenmiş ve açlık çeken kişilerin çoğu daha önce pek çok kez evinden oldu ve iyi bir seçeneğe sahip değil.

Uluslararası insan hakları hukukunun ve Uluslararası Adalet Divanı'nın iki kararının bağlayıcı gerekliliklerinin, tam kapsamlı bir saldırı bir yana, sivillerin bu kadar yoğun yaşadığı bir bölgeye yönelik son tahliye emirleriyle uyuşması için hiçbir yol göremiyorum.

İki tarafa da seslenen Türk, ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması için çağrıda bulundu.

nym
İsrail Güvenlik Kabinesi yaklaşık 1,5 milyon kişinin sığındığı Refah kentindeki kara saldırılarının "alanının genişletilmesine" ilişkin kararı 10 Mayıs'ta onaylamıştı (Reuters)​​​​​

BM Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese, Tunus'ta düzenlenen Mağrib Maşrik Forumu'nda konuştu:

Tereddüt etmeden Gazze'de yaşananların bir savaş değil, soykırım olduğunu söyleyebilirim. Batılı ülkelerde, soykırım kelimesinin kullanımı konusunda büyük bir rahatsızlık var. Bunun da sebebi, soykırım kelimesinin Holokost'u çağrıştırması. 'Holokost'a uğramış İsrail (Yahudiler) nasıl olur da soykırım yapar, böyle bir şey düşünülemez' diye. Fakat şu an tam da bunu yapmaktalar.

BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini sosyal medyada yaptığı paylaşıda İsrail'in Gazze'de halkı zorla yerinden etmeyi sürdürdüğünü belirtti:

Güvenli bölge iddiası yanlış ve yanıltıcıdır. Gazze'de hiçbir yer güvenli değil.

xscdf
Gazze'nin kuzeyindeki Daraj mahallesinde yaşayan çocuklar zafer işareti yapsa da yakınlardaki Cibaliya Mülteci Kampı'na gece boyunca yüzden fazla saldırı düzenledi (AFP)​​​​​

Diğer yandan ABD Başkanı Joe Biden da dün "Eğer Hamas elindeki rehineleri, kadınları ve yaşlıları serbest bıraksa yarın bir ateşkes olurdu" dedi. 

Joe Biden, önceki gün yaptığı açıklamada da Refah'a büyük bir saldırı düzenlemesi halinde İsrail'e silah yardımlarını askıya alacağını söylemişti.

İsrail, sadık müttefiki ABD'nin baskılarına rağmen bu hafta Refah'ın doğusuna tank ve asker göndererek yardımların geçtiği kapıyı kapadı. Dün açıklama yapan İsrail ordusu, 300 bini aşkın Filistinlinin bölgeden ayrıldığını duyurdu. UNRWA da aynı sayıyı verdi.

Tel Aviv yönetimi, Gazze'nin tamamen Hamas'tan temizlenmesi için Refah'a operasyon düzenlenmesi gerektiğini savunurken uluslararası toplum Gazze'nin yıkılmış bölgelerinden kaçan sivillerin sığınacak yeri kalmadığını vurguluyor.

İsrail, Hamas öncülüğündeki Filistin güçlerinin 7 Ekim'de düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu'nda çoğu sivil 1170 kişinin öldüğünü bildiriyor. 

Tel Aviv'in tahminlerine göre Gazze'de rehin tutulan 128 kişiden 36'sı hayatını kaybetti. 

İsrail'in saldırılarındaysa 35 bini aşkın kişi öldü, 80 bine yakın da yaralı var. Gazze Sağlık Bakanlığı bunların çoğunun kadın ve çocuk olduğunu aktarıyor.

Mısır, Katar ve ABD'nin sürdürdüğü arabuluculuk çabaları henüz sonuç vermedi. 

zxscd
Diğer yandan İsrail'de Binyamin Netanyahu yönetimine karşı gösteriler de sürüyor (AFP)

Dün Tel Aviv'de sokaklara çıkan göstericiler, hükümetin ateşkes ve rehine anlaşması yapmasını istedi. Bu eylemden birkaç saat önce Hamas, İsrail ve Britanya pasaportlarına sahip Nadav Popplewell'in esir tutulurken İsrail saldırısı sonucu öldüğünü bildirmişti. 

Independent Türkçe


Gazze Şeridi'nde tekrarlanan tahliye çağrıları, İsrail'in savaş stratejisinin başarısızlığını nasıl ortaya koyuyor?

İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
TT

Gazze Şeridi'nde tekrarlanan tahliye çağrıları, İsrail'in savaş stratejisinin başarısızlığını nasıl ortaya koyuyor?

İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
İsrail ordusu tarafından verilen tahliye emrinin ardından Refah'ı terk etmeye hazırlanan yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)

Guardian gazetesine göre İsrail ordusunun dün (Cumartesi) Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bölgeler ve güneydeki Refah için yayınladığı tahliye emirleri, ‘İsrail'in savaş stratejisindeki zayıflıkları’ ortaya koyan iki ‘çarpıcı’ unsuru vurguladı.

İsrail savaş uçakları, dün savaşın 218’inci gününde Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerine yönelik bombardımanlarını sürdürdü. Diğer yandan İsrail ordusu yeni tahliye emirleri yayınlarken çeşitli bölgelere yönelik eşzamanlı bombardımanı genişletti.

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki bölge sakinleri ve yerinden edilmiş kişiler, dün sabah İsrail ordusundan ‘tehlikeli bir savaş bölgesinde’ olduklarını belirten telefonlar aldı ve batı bölgelerine gitmeleri istendi. İsrail ordusu güneydeki Refah kentine havadan broşürler bıraktı ve sosyal medya hesapları üzerinden paylaşımda bulunarak, bölge sakinlerinden bazı kampları boşaltmalarını ve ‘insani bölge’ olarak belirlenen el-Mevasi’ye gitmelerini istedi.

Guardian'a göre son tahliye uyarılarında özellikle iki unsur dikkat çekiyor. Birincisi, özellikle Refah'a yönelik uyarıların, ‘sanki İsrail ordusu yaklaşan saldırının önemini en aza indirmeye çalışıyormuş gibi’ sosyal medyadaki yazılı paylaşımların sonuna yerleştirilmiş olması.

Bunun nedeni, İsrailli askeri yetkililerin son günlerde medyaya, tek amacı Mısır sınır kapısını ele geçirmek olan kentte ‘hassas, sınırlı ve hedefe yönelik’ operasyonlar yürüttüklerini söylemiş olmaları olabilir. İngiliz gazetesine göre, bombardımanın genişlemesiyle birlikte durumun böyle olmadığı ve hiçbir zaman da böyle olmayacağı anlaşıldı.

İngiliz gazetesi, ‘İsrail ordusunun isteksizliğini’ ortaya koyarak savaşın yeni bir aşamasının başladığını ve bu aşamanın şaşırtıcı olmamakla birlikte çok kanlı olabileceğini vurguladı. Birleşmiş Milletler (BM) yetkililerinin böyle bir saldırının gerçekleştirilmesi halinde insani bir felaket yaşanacağı yönündeki uyarılarına ve başta İsrail'in en büyük destekçisi ABD olmak üzere pek çok büyük ülkenin Tel Aviv'i büyük bir diplomatik krizle tehdit eden muhalefetine rağmen, İsrailli üst düzey yetkililer aylardır Refah'ta kalan Hamas taburlarını ortadan kaldırmak ve esirleri geri almak için geniş çaplı bir saldırı başlatma tehdidinde bulunuyor.

İkinci unsur ise İsrail'in, tekrarlanan askeri operasyonların yapıldığı ve İsrail ordusunun ‘Hamas güçlerini yenilgiye uğrattığı’ yerleri boşaltma çağrısıdır.

Uyarılar, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde Hamas'ı etkili bir şekilde ortadan kaldırmasının ne kadar zor olduğunu ve olmaya devam edeceğini vurguluyor. Guardian'a göre, Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki ‘tünel ağının’ bazı kısımları halen sağlam ve İsrail'e fırlatmak için yeterli roket stokları mevcut. Ayrıca hareketin halk arasındaki ‘desteği’, İsrail güçlerinin bulunmadığı hemen her yerde rahatça var olmasını ve faaliyet göstermesini sağlıyor.

Siyasi, diplomatik ve ekonomik nedenlerden dolayı İsrail, Gazze Şeridi'nde çok sayıda askerini sahada tutmak istemiyor. Diğer yandan İsrail’in, Hamas'ı çıkardığı iddia edilen bölgelerde herhangi bir etkili yönetim kurmayı başaramaması, Gazze Şeridi'ndeki savaş stratejisinin başarısını tehlikeye atıyor.


Sudan ordusu ile HDK arasındaki çatışmaların ardından el-Faşir’de atmosfer yeniden normale döndü

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de yaşanan savaşın yıkıcı etkileri (AFP)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de yaşanan savaşın yıkıcı etkileri (AFP)
TT

Sudan ordusu ile HDK arasındaki çatışmaların ardından el-Faşir’de atmosfer yeniden normale döndü

Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de yaşanan savaşın yıkıcı etkileri (AFP)
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de yaşanan savaşın yıkıcı etkileri (AFP)

Sağlık kaynakları, Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir’de son yirmi dört saat içinde ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında meydana gelen şiddetli çatışmalar sırasında en az 17 kişinin öldüğünü ve 142 kişinin de yaralandığını açıkladı. Diğer yandan HDK tarafından El Cezire eyaletinde küçük bir kasabada gerçekleştirilen ve yerel halk aktivistleri tarafından belgelenen yeni bir katliamda 13 kişi öldürüldü.

Birleşmiş Milletler (BM) Sudan İnsani Yardım Koordinatörü Clementine Nkweta Selami, dün (cumartesi) el-Faşir kentinde devam eden çatışmalardan duyduğu endişeyi dile getirdi. Selami, söz konusu şiddet olaylarının orada yaşayan 800 binden fazla sivilin hayatını tehdit ettiği uyarısında bulundu.

BM tarafından yayınlanan açıklamada Selami, ağır silahların kullanıldığına, şehir merkezinde ve el-Faşir’in dış mahallelerinde nüfusun yoğun olduğu bölgelerde çok sayıda ölüme yol açan saldırı düzenlendiğine dair raporlara atıfta bulundu. Selami, sivillerin korunması ve savaşın durdurulması için çatışmaya dahil olan tüm tarafları uluslararası hukuka uymaya çağırdı.

Çatışmaların yeniden başlamasına dair endişeler

Şarkul Avsat’a konuşan el-Faşir’deki sağlık kaynakları, ağır silahların kullanıldığı şiddetli çatışmaların ardından dün şehre sükunetin geri döndüğünü doğruladı. Ancak siviller arasında her an çatışmaların yeniden başlayacağına dair korkular artıyor.

Sağlık kaynakları, 17 ölünün cesedinin kentin güneyindeki hastaneye ulaştığını bildirirken, kimliği belirlenemeyen başka ölülerin de olduğunu ve bunların hastaneye nakledilmesi için hazırlıkların yapıldığını belirtti. Başta acil servis için gerekli ilaçlar ve tıbbi malzemeler olmak üzere bazı ilaçların eksikliği nedeniyle sağlık sisteminin tamamen çöktüğünü belirten kaynaklar, hastanenin kapasitesinin çok sınırlı olması nedeniyle durumu tehlikeli olarak nitelendirdi. Öyle ki Cuma günkü çatışmalarda yaralananların birçoğu hastane içinde yere yatırılarak ilk yardım ve tedavi için sıranın kendilerine gelmesini bekledi.

xcdvfgbr
Kuzey Darfur eyaletinin başkenti el-Faşir dışında yer alan Zemzem Kampı’ndaki Sudanlı mülteciler (AP)

Güneydeki hastane, askeri operasyonlarda yaralananları kabul eden tek hastane durumunda. Ancak çatışmaların yeniden başlaması daha fazla can kaybına yol açacak, bu da hastanenin insanların hayatını kurtarma kabiliyetini azaltacak.

Ordu: Büyük bir zafer elde ettik

Ordu, Cuma gecesi ve dün, kuvvetlerinin büyük bir zafer elde ettiğini, düşmanı yenerek onlara büyük kayıplar verdirdiğini ve ayrıca bir dizi savaş aracını ele geçirdiğini ifade etti. Ordunun Facebook'taki resmi sayfasında, el-Faşir’deki 6’ncı Piyade Tümeni Komutanı’nın, ordu kuvvetlerinden ve yanında savaşan silahlı hareketlerden yaralıları teftiş ettiği bir video yayınlandı. Tümen Komutanı, ülkenin yeteneklerini yok etmek için yabancı bir projeyi benimseyerek Daklu kardeşler ve onların safında yer alan terörist milislere karşı savaşı çözmeye hazır olduğunu kaydetti.

HDK: Hain bir saldırı

HDK Sözcüsü el-Fatih Kuraşi, HDK güçlerinin el-Faşir kentinde Abdulfettah el-Burhan’ın milisleri ve onların paralı asker hareketlerinden yardımcılarının hain saldırısına karşılık verdiğini söyledi. Kuraşi, X platformunda önemli olarak nitelendirdiği bir açıklamada, paralı askerlerden bazı güçlerin üç eksende HDK mevzilerine sızdığından bahsetti. Kuraşi, onlara karşı ağır topçu ateşi açıldığını, bunun da yerleşim bölgelerindeki siviller ve şehir dışına kaçan diğer vatandaşlar arasında kayıplara yol açtığını belirtti.

Kuraşi, “HDK liderleri, sivil idarenin, bölgenin ileri gelenlerinin, yerel ve uluslararası örgütlerin ‘sivillerin hayatını korumak için ateş açılmaması’ yönündeki çağrılarına karşılık verdi” dedi. HDK’nin geçtiğimiz günlerde kendilerine yönelik 22 saldırıyı püskürtürken azami düzeyde itidal gösterdiğine dikkat çeken Kuraşi, güçlerinin kendilerini savunacaklarını, el-Faşir’de Burhan milisleri ve silahlı hareketlerin paralı askerleri tarafından yapılacak her türlü saldırıya karşı koyacaklarını vurguladı.

Uluslararası toplumu HDK’nin geçen Mart ayında şehir merkezindeki ordu karargahına doğru ilerlememe taahhüdünde bulunduğu konusunda uyaran Kuraşi, “Sivillerin varlığını dikkate almadan karşı taraftan gelen saldırı bizi şaşırttı” şeklinde konuştu.

HDK dijital platformlarında, ordu ile çatışmalar başlamadan önce güçlerinin el-Faşir kenti içindeki ana elektrik istasyonunu ele geçirdiğini ve burayı kontrol ettiğini gösteren videolar yayınladı.

Darfur Bölgesi Başkanı: HDK saldırısını bozguna uğrattık

Orduyla birlikte savaşan Sudan Kurtuluş Hareketi'nin başında bulunan Darfur Bölgesi Başkanı Minni Arko Minavi ise “Silahlı hareketlerin ve düzenli ordunun birleşik gücü, HDK tarafından başlatılan saldırıyı bozguna uğrattı ve onları el-Faşir’den geri çekilmeye zorladı” dedi. Minavi, X platformunda yaptığı bir paylaşımda “tüm hayati alanların kurtarıldığını, bunlardan ilkinin kısmen tahrip edilen elektrik istasyonu olduğunu” ifade etti.

Şarku’l Avsat’a konuşan el-Faşir sakinleri, ordu ile HDK arasındaki çatışmaların devam etmesi halinde bazı ailelerin kentten kaçmak için hazırlık yapmaya başladığını söyledi. Sudan'daki çatışmaların iki tarafı olan ordu ile HDK arasında, kent çevresindeki çatışmaların yatışmasından günler sonra, geçtiğimiz Cuma günü el-Faşir’de yeniden ve aniden şiddetli çatışmalar başladı. Geçtiğimiz Nisan ayında HDK el-Faşir’e 60 kilometre uzaklıktaki Melit kentini ele geçirdi ve kontrol ettiği dört eyaletin geri kalanından gelen güçlerini Darfur’da toplamak üzere burada bir tür askeri üs kurdu.

El Cezire’de katliam

Öte yandan Vad Medeni komiteleri, HDK’nin El Cezire eyaletinin doğusunda yer alan el-Harka’da yeni bir katliam gerçekleştirdiğini, ilk belirlemelere göre 13 ölü ve çok sayıda yaralının ülkenin doğusundaki el-Gadarif Hastanesi'ne nakledildiğini belirtti. Sosyal medyadaki aktivistler, Sudan ordusuna ait savaş uçaklarının Kuzey Kordofan eyaletindeki küçük bir köye düzenlediği hava saldırısı sonucunda onlarca sivilin öldüğünü ve yaralandığını, ölü sayısının ise teyit edilemediğini bildirdi.


Mısır: Barış anlaşmasının ihlalleri inceleyecek mekanizmaları var

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Sloven mevkidaşı Tanja Fajon ile Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Dışişleri Bakanlığı X hesabı)
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Sloven mevkidaşı Tanja Fajon ile Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Dışişleri Bakanlığı X hesabı)
TT

Mısır: Barış anlaşmasının ihlalleri inceleyecek mekanizmaları var

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Sloven mevkidaşı Tanja Fajon ile Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Dışişleri Bakanlığı X hesabı)
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, Sloven mevkidaşı Tanja Fajon ile Kahire'de bir araya geldi. (Mısır Dışişleri Bakanlığı X hesabı)

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri bugün (Pazar) yaptığı açıklamada, krizin ve yansımalarının kontrol altına alınması ve bölgeye yayılmaması için Gazze Şeridi'nde ateşkese varılması ve esirlerin takas edilmesi gerektiğini belirtti.

Kahire'de Sloven mevkidaşı Tanja Fajon ile birlikte düzenlediği basın toplantısında konuşan Şukri, İsrail ile yapılan barış anlaşmasının, “Mısır'ın 40 yıllık stratejik tercihi ve bölgedeki barışın temel direği” olduğunu vurguladı.

Şukri, “İsrail ile yapılan barış anlaşmasının, herhangi bir ihlali incelemek ve bunlarla başa çıkmak için harekete geçirilen kendi mekanizmaları var” ifadesini kullandı.

Şukri, İsrail ile Hamas'ın ateşkese varmak ve esirleri takas etmek için kabul etmesi gereken ılımlı ve tatmin edici öneriler olduğunu vurguladı.

Mısır Dışişleri Bakanı, herkesi ‘insani durum dayanılmaz olduğu için ateşkese ulaşma müzakerelerinde esnek olmaya’ çağırdı.

AP'ye konuşan ve adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Mısırlı yetkili, Kahire'nin ABD ve Avrupa hükümetleri nezdinde İsrail'i protesto ettiğini ve İsrail'in Refah'taki askeri operasyonunun ‘barış anlaşmasını tehlikeye attığı’ uyarısında bulunduğunu söyledi.


Katalonya seçim atmosferine girerken, Sanchez ayrılık girişimini sona erdirecek bir zafer istiyor

 İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve Sosyalist aday Salvador Illa, Barselona yakınlarındaki Vilanova Y La Gertru'da düzenlenen bir seçim mitingi sırasında kalabalığı selamlıyor. (AP)
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve Sosyalist aday Salvador Illa, Barselona yakınlarındaki Vilanova Y La Gertru'da düzenlenen bir seçim mitingi sırasında kalabalığı selamlıyor. (AP)
TT

Katalonya seçim atmosferine girerken, Sanchez ayrılık girişimini sona erdirecek bir zafer istiyor

 İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve Sosyalist aday Salvador Illa, Barselona yakınlarındaki Vilanova Y La Gertru'da düzenlenen bir seçim mitingi sırasında kalabalığı selamlıyor. (AP)
İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve Sosyalist aday Salvador Illa, Barselona yakınlarındaki Vilanova Y La Gertru'da düzenlenen bir seçim mitingi sırasında kalabalığı selamlıyor. (AP)

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez liderliğindeki Sosyalistler, bugün (Pazar) yapılması planlanan bölgesel seçimlerde zafer elde edip ayrılıkçı lider Carles Puigdemont'u yenerek, Katalonya'nın bağımsızlık hayalinden uzaklaşmasını sağlamayı umuyor.

Sabah saat dokuzda sandıkların açılmasıyla birlikte İspanya'nın kuzeydoğusunda yer alan yaklaşık 8 milyon nüfuslu zengin bölge, Katalan Parlamentosu'na 135 milletvekili seçmek için oy kullanmaya başladı.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre yapılan kamuoyu yoklamaları Sanchez liderliğindeki Sosyalistlerin, Puigdemont ve aşırı ayrılıkçı partisi Katalonya için Birlik Partisi ile bölgenin mevcut başkanı Pere Aragones liderliğindeki Cumhuriyetçi Sol Parti'nin önünde olduğunu gösteriyor.

Sandıklar akşam saat 8'de kapanacak. Sonuçların saatler sonra açıklanması bekleniyor.

Seçim kampanyasının sonunda Barselona’da düzenlenen bir mitingde konuşan Sanchez, “12 Mayıs'ta bir değişime ihtiyacımız var. Buna sadece Sosyalist Parti ve adayı Salvador Illa öncülük edebilir. Ancak bu isim ve parti Katalonya'yı bir arada yaşama ve sosyal haklar konusunda ileriye taşıyabilir” ifadelerini kullandı.

rgh5
Sanchez liderliğindeki Sosyalistler, Puigdemont ve aşırılık yanlısı ayrılıkçı partisinin önüne geçti. (AP)

Sanchez, Katalonya'daki ayrılıkçıların Ekim 2017'de başarısızlıkla sonuçlanan girişiminden yaklaşık 9 ay sonra, 2018'de başbakan olmasından bu yana, benzeri görülmemiş siyasi krizin neden olduğu yaraları iyileştirmek için çalıştı.

2021 yılında ayrılık girişimiyle bağlantılı olarak hapse atılanlar için af çıkaran Sanchez, Kasım ayında ayrılıkçıların kendisine verdiği desteğe karşılık, arananların affedilmesi için bir yasa çıkarmaya çabaladı.

Tasarı halen Senato'da ve birkaç hafta içinde onaylanması planlanıyor. Bu sayede ayrılma girişimine öncülük eden lider Puigdemont yasal kovuşturmadan kaçınmak için Belçika'ya kaçmadan önce ülkesine dönebilecek.

htjy
Halk, Katalan ayrılıkçı lider ve Avrupa Parlamentosu'nun İspanyol üyesi Carles Puigdemont'un dünkü son mitinginde yaptığı konuşmayı dinliyor. (AFP)

Bu tartışmalı af tasarısı, sağcı ve aşırı sağcı muhalefetin kitlesel protesto gösterileriyle sokaklara dökülmesine yol açtı. Sağcılar Sanchez’i, iktidarda kalabilmek için ayrılıkçıların kendisini rehin almasına izin vermekle suçladı.

Kazanmak ya da görevden ayrılmak

Katalonya'yı yaklaşık on yıldır yöneten ayrılıkçılarla Katalonya arasına mesafe koymak, ayrılma girişiminin yol açtığı krizde yeni bir sayfa açma çabalarında Sanchez için büyük bir zafer olacak. Bu aynı zamanda Sanchez’in Kasım ayında başlayan görev süresini yeniden başlatmasına da olanak tanıyacak.

Yeni döneme, aşırı sağcı muhalefetin hareketleri ve Sanchez'in eşinin yolsuzluk şüphesiyle hedef alınarak istifa olasılığına yol açan bir soruşturma damgasını vurdu.

Şubat 2021'de yapılan son bölgesel seçimlerde Sosyalistler en fazla oyu almalarına rağmen adayları Illa iktidar çoğunluğunu elde edememiş, ayrılıkçı partiler ise 74 sandalyeli bir koalisyon kurmuştu.

Puigdemont, kamuoyu yoklamalarında geride kalmasına rağmen, seçimlerde güçlü bir performans göstererek affın onaylanmasının ardından Katalonya'nın bölgesel lideri vasfıyla zaferle dönmeyi umuyor.

Puigdemont güney Fransa'daki seçim kampanyasının sonunda şunları söyledi: “Sandıkları oy pusulalarıyla dolduralım ve yeni bir döneme hazırlanmaya başlayalım.”

Eski Katalan lider, hakkında çıkarılan ve halen yürürlükte olan tutuklama emri nedeniyle İspanya'ya giremediği için seçim kampanyasını bölgeye yakın olan Güney Fransa'da yürüttü.

zxsdvdf
Sandıklar akşam 8'de kapanacak ve sonuçlar saatler sonra açıklanacak. (AP)

Katalan ayrılıkçı hareketi, Katalonya için Birlik Partisi ve daha ılımlı Cumhuriyetçi Sol Parti arasındaki ayrışma ile şu anda keskin bir şekilde bölünmüş durumda.

Yapılan kamuoyu yoklamalarına göre son aylarda ortaya çıkan aşırı milliyetçi Katalan İttifakı'nın bugünkü seçimlerde birkaç sandalye kazanacağı tahmin edilse de başka hiçbir partinin bu ittifaka girmeyecek olması tabloyu daha da karmaşık hale getiriyor.

Kamuoyu yoklamaları, Sosyalistlerin yaklaşık 40 sandalye kazanacağını gösteriyor. Yani hükümet çoğunluğunu sağlamak için gereken 68 sandalyeyi kazanmak için desteğe ihtiyaçları olacak. Sosyalistler, aşırı sol ve cumhuriyetçi sol ile ittifak kurma yoluna gidebilirler ki bu da ayrılıkçı hareketin içeriden parçalanmasına yol açabilir.


Mukteda es-Sadr Irak’ın siyaset sahnesine geri mi dönüyor?

Necef kentinde geçtiğimiz yıl düzenlenen yerel seçimlerin boykot edilmesi çağrısıyla düzenlenen gösterilerde Sadr'ın portreleriyle yürüyen Mukteda es-Sadr'ın destekçileri, 14 Aralık 2023 (AFP)
Necef kentinde geçtiğimiz yıl düzenlenen yerel seçimlerin boykot edilmesi çağrısıyla düzenlenen gösterilerde Sadr'ın portreleriyle yürüyen Mukteda es-Sadr'ın destekçileri, 14 Aralık 2023 (AFP)
TT

Mukteda es-Sadr Irak’ın siyaset sahnesine geri mi dönüyor?

Necef kentinde geçtiğimiz yıl düzenlenen yerel seçimlerin boykot edilmesi çağrısıyla düzenlenen gösterilerde Sadr'ın portreleriyle yürüyen Mukteda es-Sadr'ın destekçileri, 14 Aralık 2023 (AFP)
Necef kentinde geçtiğimiz yıl düzenlenen yerel seçimlerin boykot edilmesi çağrısıyla düzenlenen gösterilerde Sadr'ın portreleriyle yürüyen Mukteda es-Sadr'ın destekçileri, 14 Aralık 2023 (AFP)

İyad el-Anberi

Sadr Hareketi, genellikle sosyal olarak aktif olan, ancak siyasi karar alma süreçlerinde etkili olmayan bölgedeki etkili ve nüfuzlu siyasal İslamcı hareket modellerinden farklı olmasını sağlayan benzersiz özelliklere sahip. Şii toplumunda önemli bir yeri olan Sadr Hareketi, aynı zamanda tüm devlet kurumlarına nüfuz eden bir kitle hareketidir. Bu yüzden her zaman güç ve sosyal etki çemberleri içinde kalmaya gayret etti. Hareketin sosyal ve siyasi ortamda ve denklemle yönetilen bir ülkede güçlü kalmasına katkıda bulunan en önemli noktalardan biri belki de budur. Bununla birlikte toplumdaki nüfuz ancak siyasi nüfuz kapısından geçerek elde edilebilir.

Mukteda es-Sadr'ın Sadr Hareketi'ne liderlik etmesi bu dini-siyasi hareketin en önemli özelliklerinden biri. Halkıyla ilişkilerini düzenlemek için dini sembolizme odaklanan hareket, liderini dinleme ve itaat etme ilkesine bağlı. Bu yüzden partizan başlıklarla ve liderliğine olan güveni tazeleyen mitinglerle halkı kandırmak istemiyor. Harekette ilk ve son karar, Mukteda es-Sadr tarafından veriliyor. Örgütsel meseleler Sadr'ın güvenilir bulduğu kişileri seçtiği organlarca ele alınıyor.

Siyasi söylemini ulusal meselelere dönüştürmesiyle bilinen Sadr Hareketi, ABD’nin Irak’taki askeri varlığına karşı direniş bayrağını taşıyan ve kitlesinin bulunduğu coğrafyaya kendi nüfuzunu kabul ettirmeye çalışan bir hareket olarak ortaya çıktı. Ardından mezhepsel aidiyetini paylaşsa bile yabancıların nüfuzunu reddeden bir harekete dönüştü. Son olarak da uzlaşı hükümetini bozma ve ulusal çoğunluk yönetimine doğru ilerleme girişiminde bulundu.

Sadr Hareketi, kuruluşundan 2021 seçimlerinden sonra parlamentodan çekilmesine kadar, diğer Şii siyasi güçlere karşı her zaman tek başına hareket etti. Dolayısıyla her zaman Şii siyasi muhaliflerin uzlaşısına karşı isyancı bir tutum benimsedi. Bunun sebebi, Sadr Hareketi’nin 2003 yılından sonra ortaya çıktığı siyasi ortam olabilir. İslami Davet Partisi ve Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi'nden bağımsız olarak, Irak dışındaki Iraklı Şiilerin siyasi hareketinden uzak bir şekilde ortaya çıktı ve giderek büyüdü.

Yeni isim

Sadr Hareketi'nin adını ‘Şii Ulusal Hareketi’ olarak değiştirdiğinin duyurulması, hareketin siyaset sahnesine dönüşünün de habercisiydi.

Sadr Hareketi’nin siyaset tarihindeki en önemli an, 2022 yılının haziran ayında Sadr Grubu milletvekillerini Irak Temsilciler Meclisi’nden çekme kararıydı. Çekilme kararı, Sadrcıların 2003 yılında siyaset sahnesine girişlerinden itibaren siyasi karar alma süreçlerinde ve devlet kurumlarında elde etmeye ve güçlendirmeye çalıştıkları siyasi nüfuzu kaybettirecek bir meydan okumaydı. Bununla birlikte Mukteda es-Sadr’ın daha önceki ‘siyaseti bıraktım’ açıklamaları ve siyasi bir tutumu sürdürememesi sonucu klişeleşen imajını değiştirmek için bir kazanımdı.

Bu kez bir uzlaşı hükümetine katılmayı reddederek takdire şayan bir tutum sergileyen Sadr, 2021 yılındaki seçimlerden sonra hükümeti kurma görevinden çekilme kararını, siyasi reforma yönelik söylemine şüpheyle yaklaşanlara yanıt vermek ve yaşanan yıkım, yolsuzluk ve kaostan sorumlu tuttuğu siyasi uzlaşı ilkesine karşı çıkarak bu tutumunu sağlamlaştırmak için kullandı.

Mukteda es-Sadr, Sadrcıların nüfuz alanlarında zorlu bir isim ve bir sonraki adımı asla öngörülemiyor.

Sadr Hareketi’nin Irak Temsilciler Meclisi’nden çekilmesi, Sadrcıların siyasi tutumlarının çelişkili özelliklerini yansıtan tehlikeli bir ikilemi sona erdirdi. Sadrcılar, siyasi çalışmalarda güçlü bir şekilde yer almalarına ve siyasi olayların gelişiminde etkili olmalarına rağmen bir yandan kendilerini mevcut sistemin muhalifleri olarak sunarken diğer yandan önceki hükümetlerin kurulmasına ilişkin tartışmaları çözüme kavuşturan siyasi sistemin en önemli kutuplarından biri oldular.

Tahminlerin çoğunda Sadrcıların hükümetin dışında kalacağı öne sürüldü. Mukteda es-Sadr, onların nüfuz alanlarında zorlu bir isim ve bir sonraki adımı asla öngörülemiyor. Sadr ve ortaklarının kurmak istediği çoğunluk hükümetini engelleyen Koordinasyon Çerçevesi'nin bazı liderlerinin söylemlerinde görülen zafer coşkusuna rağmen herkes, Sadr'ın hükümette ve Temsilciler Meclisi’nde temsil edilmemesinin, Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin kuracakları hükümette elde edebilecekleri geçici kazanımları tehdit edeceğinin ya da belki de sokak hareketliliği kartını kendilerine karşı bir tehdit olarak kullanacağının ve tüm Irak Şii sahnesi için bir tehdit olmaya devam edeceğinin farkındaydı.

scsd
Mukteda es-Sadr'ın destekçileri Bağdat'ın Tahrir Meydanı'nda genel seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından kutlama yaparken, 11 Ekim 2021 (AP)

Öte yandan Sadrcıların siyasi olarak geri çekilmeleri, Irak’taki mevcut yönetim için herhangi bir tehdit oluşturmadı. Bu tutum, Sadrcıların davranış ve düşüncelerinde siyasi eyleme yönelik olumlu bir değişimin işareti olabilir. Sadrcılar, Koordinasyon Çerçevesi destekli hükümetin kurulmasının ardından nüfuzlarını kaybeden seçkinlerle iktidara yükselen seçkinler arasında şiddet yaşanması teorisinin aksine ne şiddete başvurdular ne de Seraya es-Selam gibi silahlı kanatlarının sahip olduğu silahları kullandılar. Daha ziyade kendi faaliyetlerine ve toplum içindeki varlıklarına odaklandılar ve 2023 yılının sonundaki il meclisi seçimlerine bile katılmadılar. Bu tutumun nedeni, bir dış faktör ya da Necef’teki Şii mercii tarafından belirlenen kurallara bağlılık olabilir. Fakat en nihayetinde şiddete başvurma seçeneğinin terk edilmesindeki en önemli faktör, silahlara ve halka sahip olan ancak siyasi eyleme bağlı kalmayı tercih eden Sadrcıların siyasi tutumundaki bir gelişmedir.

Sadrcılar sadece Şii Ulusal Hareketi adı altında geri dönemezler, zira siyaset sahnesi artık onların Temsilciler Meclisi’nden çekilmesi öncesindeki gibi değil.

Sadr Hareketi’nin ‘Şii Ulusal Hareketi’ adını almasının en önemli anlamı, Mukteda es-Sadr'ın Şii siyasi rakiplerine karşı ‘Şii ulusal hareketi’ sloganını kullanmasından kaynaklanıyor. Koordinasyon Çerçevesi güçleri, Sadr Hareketi’nin Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Tekaddum Partisi ve Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile yaptığı ittifakın Şiilerin yönetme hakkından taviz vermesine neden olduğu ve Sadr Hareketi’nin tüm Şiileri temsil etmediği yönünde bir siyasi propaganda yürüttüler. Sadr Hareketi ayrıca Şiilere ihanet etmekle ve bir tarafı diğerinin aleyhine destekleyerek Şiilerin siyasi rolünü zayıflatmaya yönelik ABD ve Körfez ülkelerinin gündemlerini uygulamaya çalışmakla suçlandı.

Ancak tüm bu suçlamalar boşa çıktı. Düşmanlar dostlara, müttefiklere ve stratejik ortaklara dönüştü. Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin liderleri tarafından dillendirilen en önemli başarı, Şii bileşenin iktidarı dostla ve düşmanla paylaşma haklarının korunması oldu. Sadr, yapılan tüm suçlamalara mezhepçi bir adım olarak ‘Şii Ulusal Hareketi’ adıyla yeni bir bayrakla siyaset sahnesine geri dönerek yanıt verdi. Belki de Sadr'ın bu seferki hesapları, siyasi hareketinin adında ‘Şii’ ifadesi geçtiğinden Şii siyasi rakiplerini engellemeye yönelik bir hamleye dayanıyordur. Ayrıca bu mezhepçi sıfatı eleştirmeye çalışanlara karşı da ‘ulusal’ ifadesini kullanarak yanıt veriyor. Mukteda Sadr ve hareketi, önümüzdeki günlerde ulusal olan ile mezhepsel olan arasında nasıl uyum sağlanacağı konusunda daha büyük bir meydan okumayla karşı karşıya kalacaklar.

Güçlü başlangıçlar ve öngörülebilir sonlar

Sadr Grubu milletvekillerinin istifa ederek Temsilciler Meclisi’nden çekilmesi, Sadr'ın tüm tahminleri ters köşe yapan ilk tutumu oldu. Mukteda es-Sadr, mevcut hükümete ve onun uzlaşılarına karşı hissedilen bir şoku ifade eden sloganlar kullanır, ardından Sadrcılar geri döner, diyalog masasına oturur ve aleyhtarlığını yaptıkları siyasi partilerle bir anlaşmaya vararak protesto hareketlerini sonlandırırlardı. Ancak bu kez öyle olmadı.

Sadr Hareketi’nin muhalifleri şimdiye kadar onun siyaset sahnesinden çekilmesinden bir tür memnuniyet duydular. Bazıları bunu iktidar çevrelerindeki kazanımlarını genişletmek için bir fırsat olarak görürken söylemlerinde Şii siyaset sahnesinde yeni ve daha etkili bir aktörün ortaya çıkışına işaret ettiler. Bazıları ise Sadrcıların siyaset sahnesindeki yokluğundan dolayı rahatlamış olsalar da bu yokluğun faydadan çok zarar getirdiğine inanıyorlar. Çünkü onlara göre Sadrcıların yokluktan faydalanan yeni güçler, Şiilerin nüfuz alanlarında geleneksel güçlerle rekabet etmeye başladılar. Bu da Şii siyasi kutuplar arasındaki güç dengesini bozabilir. Bu noktada, ortaklığın belirli sınırları olduğuna inanan Sadrcılarla anlaşmanın, devletin tamamını ve eklemlerini ele geçirmeyi nasıl planlayacaklarını bilmeyen yeni siyasi güçlerden daha iyi olabileceğini düşünüyorlar.

Diğer taraftan Mukteda es-Sadr, eğer önümüzdeki seçimlere katılmaya karar verirse kitlesinin dışından halkın destek kazanmak ve rakiplerini utandırmak için yeni olarak neler yapabileceğiyle ilgili zorlukla karşı karşıya.

Sadrcılar sadece Şii Ulusal Hareketi adı altında geri dönemezler, zira siyaset sahnesi artık onların Temsilciler Meclisi’nden çekilmesi öncesindeki gibi değil. Sadrcıların şimdi iki önemli deneyimi hatırlamaları gerekiyor. Bunlardan birincisi, 2018 seçimlerinde sivil güçlerle yaptıkları ittifakı değerlendirmek ve bu ittifakın kusurlarını ele alıp çözmek. İkincisi ise çoğunluk hükümetinin söylemini gözden geçirmek ve bunun sorunlu doğasıyla nasıl hayata geçirilebileceği üzerine düşünmek.

Sadr Hareketi’nin şimdi mevcut durumu değerlendirmesi ve halkı kutuplaştırmak için açık bir strateji formüle etmesi gerekiyor.

Ulusalcılık sloganı atan Sadrcıların şimdi yol haritası çizilmiş bir ulusal projeye ihtiyaçları var. Böylece Şii siyasi güçlerden ve onların dışından bu ulusal projeye inanan herkes için bir kutuplaşma noktası olabilsin. Bu proje net özelliklere sahip olmalı ve her seçimde ortaya atılan ve tüm siyasi güçler tarafından tekrarlanan eskimiş sloganlardan uzaklaşmalı.

Sadrcıların bir slogan olarak kullandıkları siyasi reformun bile açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Çünkü siyasi sistem sadece reform sloganıyla reforme edilemez ve isteksiz bir halkı kutuplaştıramaz. Irak'ta belki de reform için en güçlü slogan anayasanın değiştirilmesi ya da hükümet şeklinin değiştirilmesi sloganlarından biri olacaktır.

zsxsc
Bağdat'ın Tahrir Meydanı'nda toplanarak İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesini suç sayan yasa tasarısının kabul edilmesini kutlayan Mukteda es-Sadr'ın destekçileri, 26 Mayıs 2022 (AFP)

Çoğunluk hükümetle ilgili olarak şu an Sadrcıların önündeki en büyük zorluk çoğunluk hükümetini desteklemekten geri çekilmek yerine içinde bulundukları kırılgan durumu iyi değerlendirmek olacaktır. Çoğunluk hükümetinin temeli siyasi süreçteki başlıca aktörlerin ortaklığına dayanabilir. Bu ortaklığın temeli ise liderlerin hegemonyasına değil, devletin iyileştirilmesine öncelik veren açık ve net bir siyasi programa dayanmalı.

Sadr Hareketi’nin şimdi mevcut durumu değerlendirmesi ve halkı kutuplaştırmak için açık bir strateji formüle etmesi gerekiyor. Bunu yaparken de Şii siyasi güçlerin siyasi nüfuz denklemini, yükselen güçlerle geleneksel güçler arasındaki rekabetten faydalanan bir mantıkla ele alması ve siyasi liderlik denklemini sıfırlaması gerekiyor. Önümüzdeki seçimlerden sonra Sadrcıların önerdikleriyle uyumlu yeni bir ittifaklar haritası çizmek, seçimlere katılma ve hükümet kurma kararında belki de en önemli konu olacak.

*Bu makale Şarku’l avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


Irak: Asaib Ehli’l Hak, ABD’yi Irak'tan çıkarmanın zorluğunun farkında

Asaib Ehli’l Hak lideri Kays el-Hazali (AFP)
Asaib Ehli’l Hak lideri Kays el-Hazali (AFP)
TT

Irak: Asaib Ehli’l Hak, ABD’yi Irak'tan çıkarmanın zorluğunun farkında

Asaib Ehli’l Hak lideri Kays el-Hazali (AFP)
Asaib Ehli’l Hak lideri Kays el-Hazali (AFP)

Asaib Ehli’l Hak lideri Kays el-Hazali, ABD askerlerinin Irak'tan çıkmasının zorluğunu kabul ederek, Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani'nin teknik mekanizmalarla çekilmeyi yönetebileceğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Irak medyasından aktardığı habere göre Hazali dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, “ABD’lilerin Irak’tan çıkışı kolay bir mesele değil” ifadesini kullandı.

Hazali, ‘işgalci gücün halk tarafından ve siyasi olarak reddedilmesi gerektiğini’ belirterek, “Irak'ın güçlü bir pozisyona sahip olduğunu ve iradesini dayatabileceğini” vurguladı.

Hazali, “Başbakan, ABD güçlerinin teknik gerekçelerle ayrılacağı tarihi belirlemek için askeri uzmanların görüşünü bekliyor” şeklinde konuştu.

Direniş gruplarının ve operasyonlarının ‘işgalci güce net mesajlar gönderdiğini’ ifade eden Hazali, ‘ayrılış tarihinin uzun sürmeyeceğini’ belirtti. Hazali, iktidarda bulunan Koordinasyon Çerçevesi’nin liderlerinden biri ve hareketinin hükümette ‘yüksek öğrenim’ portföyünü yöneten bir bakanı var.


Gazze Şeridi'ne yönelik İsrail saldırıları sürerken Deyr el-Balah'ta iki doktor öldürüldü

İsrail ordusunun Refah'ta verdiği tahliye emrinin ardından Han Yunus'a doğru giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
İsrail ordusunun Refah'ta verdiği tahliye emrinin ardından Han Yunus'a doğru giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
TT

Gazze Şeridi'ne yönelik İsrail saldırıları sürerken Deyr el-Balah'ta iki doktor öldürüldü

İsrail ordusunun Refah'ta verdiği tahliye emrinin ardından Han Yunus'a doğru giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
İsrail ordusunun Refah'ta verdiği tahliye emrinin ardından Han Yunus'a doğru giden yerinden edilmiş Filistinliler (EPA)

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Kurumu bugün (Pazar) yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Deyr el-Balah şehrine düzenlediği hava saldırısında iki doktorun hayatını kaybettiğini duyurdu.

Sivil Savunma Kurumu'ndan yapılan açıklamada, “Dr. Muhammed Nemr Kazaat ve oğlu Dr. Yusuf'un, İsrail'in Gazze Şeridi'nin orta kesiminde yer alan Deyr el-Balah şehrine düzenlediği hava saldırısında hayatını kaybettiği ve cesetlerinin Aksa Şehitleri Hastanesi'ne nakledildiği” bildirildi.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığı habere göre iki doktor, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Tel el-Hava mahallesindendi. Ancak İsrail ile Hamas arasında başlayan savaşın ardından Deyr el-Balah'a göç etmek zorunda kaldılar.

İki doktorun ölümü, İsrail saldırılarının Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde, özellikle de güneydeki Refah'ta devam ettiği ve İsrail ordusunun dün (Cumartesi) şehrin doğusundaki diğer mahallelerin sakinlerinden tahliye edilmelerini istediği bir zamanda gerçekleşti.

AFP muhabirleri, Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerine gece boyunca düzenlenen saldırılarda, sağlık kaynaklarına ve görgü tanıklarına göre 30'dan fazla kişinin öldüğünü bildirdi.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, bugün İsrail'in Gazze Şeridi'nin farklı bölgelerine yönelik bombardımanında beş kişinin öldüğünü ve çok sayıda kişinin de yaralandığını bildirdi. Şarku’l Avsat’ın WAFA’dan aktardığına göre, İsrail savaş uçaklarının kentin güneydoğusundaki Zeytun mahallesinin güney eteklerine açtığı yoğun ateşin ardından Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesi'ne iki ölü ve beş yaralı ulaştırıldı.

İsrail'in gerçekleştirdiği üç hava saldırısı, Gazze'nin güneydoğusundaki Zeytun mahallesindeki evleri hedef aldı. Saldırılar sonucu bir kişi öldü, altı kişi de yaralandı.

Refah'a büyük bir saldırı düzenleneceğine dair uluslararası uyarılara rağmen İsrail ordusu hafta başından bu yana kentin doğusuna saldırılar düzenliyor.

Gazze Şeridi’nde devam eden savaş, 7 Ekim'de Hamas'ın İsrail'in güneyine eşi benzeri görülmemiş bir saldırı düzenlemesi ve çoğu sivil bin 170’ten fazla kişinin ölümüne yol açmasının ardından patlak verdi.

İsrailli yetkililere göre 250'den fazla kişi esir alındı; bunlardan 128'i halen Gazze'de tutuluyor, 36'sı ise hayatını kaybetti.

Saldırıya yanıt olarak Hamas'ı ‘ortadan kaldırma’ sözü veren İsrail, o zamandan bu yana Gazze Şeridi'nde çoğu sivil 34 bin 971 kişinin ölümüne neden olan yıkıcı bir bombardıman ve kara operasyonu başlattı.


Hizbullah, İsrail'in kuzeyindeki bir askeri üssü insansız hava araçlarıyla hedef aldığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırı (EPA)
Lübnan-İsrail sınırı (EPA)
TT

Hizbullah, İsrail'in kuzeyindeki bir askeri üssü insansız hava araçlarıyla hedef aldığını duyurdu

Lübnan-İsrail sınırı (EPA)
Lübnan-İsrail sınırı (EPA)

Hizbullah dün (Cumartesi) yaptığı açıklamada, insansız hava araçlarıyla (İHA) İsrail'in Beyt Hilel Askeri Üssü’nü hedef aldığını duyurdu.

Açıklamanın devamında, saldırıda üssün yanı sıra “Demir Kubbe platformlarının da hedef alındığı, bunların doğrudan vurulduğu ve bazılarının tamamen devre dışı bırakıldığı” ifade edildi.

Hizbullah dün şafak vakti İsrail'in kuzeyindeki Metula'da İsrail askerlerinin bulunduğu bir binayı hedef aldığını duyurdu.

Hizbullah, Telegram üzerinden yapılan açıklamada, savaşçılarının binayı ‘doğrudan vurmayı’ başardığını ve operasyonun ‘Gazze Şeridi'ndeki kararlı Filistin halkını desteklemek ve İsrail'in güney köylerine (özellikle de Tayr Harfa) yönelik saldırılarına yanıt vermek için’ gerçekleştirildiğini belirtti.

Diğer yandan İsrail ordusu, Lübnan'dan fırlatılan iki İHA’nın Beyt Hilel bölgesine düştüğünü ve olayda yaralanan olmadığını belirtirken, bölgede sirenlerin çaldığı kaydedildi.

Bir yandan İsrail ordusu, diğer yandan Lübnan'daki Hizbullah ve silahlı Filistinli gruplar arasında 7 Ekim'de Gazze Şeridi'ne yönelik İsrail saldırılarının başlamasından bu yana neredeyse her gün sınır ötesi bombardıman yaşanıyor.


Sınır savaşı Hizbullah'ı tüketirken İsrail'i endişelendiriyor

İsrail'in Lübnan'ın güneyinde bulunan Mervahin kasabasını hedef alan hava saldırısı sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyinde bulunan Mervahin kasabasını hedef alan hava saldırısı sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
TT

Sınır savaşı Hizbullah'ı tüketirken İsrail'i endişelendiriyor

İsrail'in Lübnan'ın güneyinde bulunan Mervahin kasabasını hedef alan hava saldırısı sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)
İsrail'in Lübnan'ın güneyinde bulunan Mervahin kasabasını hedef alan hava saldırısı sonucu bölgeden dumanlar yükseliyor. (AFP)

Hizbullah'ın Gazze Şeridi'ne destek vermek amacıyla başlattığı Güney Lübnan savaşı birkaç gün önce yedinci ayına girerken, Hizbullah savaşçılarının ‘eylemlerinde değişiklik’ ve askeri stratejilerinde ‘ayarlamalar’ yaptığını açıklamasıyla buradaki operasyonlar da yeni şekiller almaya başladı.

Mevcut savaş, Hizbullah'ın 2006'da İsrail'e karşı verdiği son savaşa kıyasla coğrafi olarak sınırlı kalıyor. Ancak uzmanlar, aylar süren çatışmaların ardından savaşın Hizbullah'a karşı bir ‘yıpratma savaşına’ dönüştüğünü ve Hizbullah'ın kayıp sayısının Temmuz 2006'daki savaşa yaklaştığını söylüyor. Her ne kadar 18 yıl önceki savaş 350 Hizbullah savaşçısının ölümüyle sonuçlanmış olsa da, mevcut savaşta kayıp sayısı 300'e yaklaşmış durumda.

Hizbullah'ın yıpranma süreci devam ederken İsrail, son olarak dün (cumartesi) bir askeri üsse iki insansız hava aracının (İHA) fırlatılmasıyla Lübnan'dan gelecek saldırılardan endişe etmeye devam ediyor. Ülkenin güneyindeki çatışmalar önceki günlere kıyasla daha hafif bir tempoda devam ederken Cuma günü Beyrut'ta düzenlenen bir törende konuşan Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım şu soruyu yöneltti: “Güney cephesindeki performansın nasıl değiştiğini, Mücahid kardeşlerin aldıkları derslerden, derslerden ve son dönemde kullanılan konulardan yararlanarak bunların bir kısmını tedavi edip belli kabiliyetleri ortaya çıkardıklarını fark etmediniz mi?!”

Kasım, “Dünyadaki tüm savaşlarda, savaş sona erdiğinde artıları ve eksileri üzerinde çalışılır ve bir sonraki savaş için olumsuzluklar ele alınır. Biz ilk iki aydan bu yana artı ve eksileri inceledik ve önemli bir başarı elde etmek için gerekli düzenlemeleri yaptık, mücahitler de bunu yaptı” ifadelerini kullandı.