Lübnan seçimleri: 17 Ekim’den önce Hizbullah

AA
AA
TT

Lübnan seçimleri: 17 Ekim’den önce Hizbullah

AA
AA

Lübnan’da genel seçimlerin yaklaşması, siyasi ittifakların giderek netleşmesine yol açtı. Seçim sürecinde henüz isimleri açıklanmayan diğer aday listelerinin açıklanmasıyla, adayların ve seçmenlerin dikkatini çeken iki konu var; Sosyo-ekonomik kriz ve krizin ana koruyucusu ve tüm yönetim sisteminin ilk savunucusu olarak Hizbullah’ın siyasi sistemdeki rolü.
“17 Ekim İntifadası” olarak da adlandırılan milyonlarca insanın sokağa çıktığı halk hareketi güçlerine bağlı ya da aileler ve yerel yandaşlar arasında destek arayan bazı adaylar, bilinen ihanet kampanyalarında maruz kalma ve Şii bölgelerinde çok sayıda potansiyel oyu kaybetme korkusuyla, Hizbullah’ın ülkede fiili gücü elinde bulunduruyor olmasına değinmekten kaçınıyor. Ayrıca krizin derinliği, iktidar güçlerinin ve ittifaklarının tanık olduğu koşulları, adayların manevralarına geniş bir alan bırakmayacak şekilde yeniden sunuyor.
Birkaç yaklaşım, bu iki konu arasında ayrım yapmaya özen gösteriyor. Bu yaklaşımlardan biri, ekonomik krizi mezhepçi sistemin ulaştığı son çıkmaz yol olarak değerlendirmekte. Ülkeyi etkileyen kapsamlı çöküşü durdurmak amacıyla bir sosyal adalet ölçüsüne ulaşma hazırlığı yapılırken, iktidarın tüm yapısını ve içindeki mezheplerin rolünü yeniden gözden geçirmeden toplumsal felaketten çıkış yolu yoktur.
Bu durum, son yıllarda iktidara katılan ve ‘hukukun üstünlüğünü, güçler arası ayrılığı ve dengeyi benimseyen bir devletin inşasına başlamaya, bir başka deyişle; modern sivil bir devlete doğru bir yürüyüşe hazırlık olarak’ Lübnan’ı mevcut durumuna getiren geleneksel siyasi güçlerin hegemonyasının azaltılmasınıgerektiriyor. 
Sosyo-ekonomik durumla ilgili olan, ama Lübnan’da Hizbullah’ın kamusal yaşam üzerindeki egemenliğini ve sadece Şii toplumu ve nüfus çoğunluğunun oluşturduğu bölgeleri dikkate almayan her türlü konuşmanın, ‘gerçek krizi ve en belirgin nedenlerini görmezden gelmekle’ eşdeğer olduğunu söyleyenler var. Bu görüşe sahip olanlar, Hizbullah’ın Lübnan hükümeti ile Uluslararası Para Fonu (IMF) ve diğer uluslararası kuruluşlar arasında herhangi bir olası anlaşmayı engelleyeceğini, çünkü böyle bir anlaşmanın Lübnan ekonomisini rasyonelleştirmeyi ve kurumsallaştırmayı amaçladığını ve nihayetinde de devlet kurumlarında olup bitenler hakkında derin ve utanç verici soruları gündeme getireceğini belirtiyor. 
Bu çerçevede mevcut duruma ekonomik bir çare bulmaya yönelik tüm çabalar, sonuçsuz kalacak ve Hizbullah’ın ‘kurumları, ajansları ve idareleriyle’ devlet üzerindeki kontrolü olarak isimlendirilen duvara toslayacaktır. Bu görüşe göre bazı muhaliflerinin itirazlarına aldırmadan, Hizbullah ve müttefiklerinin bir sonraki mecliste kontrol edecekleri sandalye sayısını azaltmaya çalışmak ve dengeli bir meclis bloğu oluşturmak, faydalı olacaktır. Bu blokla ise mevcut krize iki bileşeniyle (yani Hizbullah’ın hegemonyası ve reformun engellenmesi) bakan ciddi bir tedavinin temelleri atılmaya çalışılacak. Zira bu iki bileşen, sosyo-ekonomik felaketin kötüleşmesine yol açıyor. Ayrıca bu görüşe göre 17 Ekim Hareketi temsilcilerinin tüm çabaları anlamsız olduğu için bu ikisini, devlet üzerindeki partizan denetimi sonlandırmaya öncelik vererek birleştiren karmaşık bir yaklaşım olmayacak.
Bu iki yaklaşımın somut haline, Beyrut’ta aday listelerinin oluşturulması için verilen savaşlarda denk gelinebilir. Başkentin çoğunluğu Hristiyan olan ilk seçim bölgesinde, (Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi’ni destekleyen güçlü bir bloğun varlığı, sivil toplum destekçilerinin bir başka bloğunun varlığı ve (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket’in daha az varlığı göz önüne alındığında, güç dengesi daha anlaşılır görünüyor. Ancak Sünni ve Şii mezheplerinin hâkim olduğu ikinci seçim bölgesinde ise işler daha karışık. Eski Başbakan Saad Hariri'nin geri çekilmesi, destekçileri tarafından seçimlere aday olmak isteyen herkese karşı yürütülen şiddetli bir savaşa çevriliyor. Dolayısıyla Hariri’nin müttefiki olan eski Başbakan FuadSinyora, (Sünni) Müstakbel Hareket hesaplarında onun düşmanı haline geliyor. Benzer bir şey, Müstakbel’inönde gelen Sünni adayların varlığını reddettiği Trablusşam’da da yaşanıyor. Öyle ki şehir, birini aday gösterme niyeti taşımadığını açıkladı.
Beyrut’taki Sünni seçmenlerin atmosferinde parçalanmanın artmasının, şehrin temsilinin Hizbullah ve yandaşlarına devredilmesi anlamına geleceğini söylemeye gerek yok. Zira Hizbullah, başkentte önemli sayıda seçmene sahip. Bu durum, Hizbullah’ın adayı Emin Şirri’nin Saad Hariri’den daha fazla oy aldığı 2018 seçimlerinde açıkça görüldü.
Bu noktada ortaya şu soru çıkıyor; Bu yılki seçimler, kentin kimliğinde, çehresinde ve geleceğinde devam eden değişimi güçlendirecek mi? Cevap, basit. Böyle bir değişim, durmayacak. Ayrıca Lübnanlıların ve Arapların Lübnan’ın bağımsızlığından bu yana bildiği Beyrut isegeri dönüş olmayacak şekilde sona erdi. Hizbullah’ın adayları gibi insanlar ve Hizbullah’ın oylarını alıp kentte meclis sandalyesi kazanmasına yardımcı olmak isteyenler, gelecek yıllarda Beyrut’un ‘gerçek yüzü’ olacak. 
Yukarıdakilerin tümü, büyük iç ve bölgesel hesaplamalar uyarınca seçimlerin ertelenmesi veya iptal edilmesi olasılığı konusunda büyük bir soru işaretine neden oluyor.



Abdulati, Gazze Şeridi'nin altyapısının yeniden inşa edilmesi çağrısında bulundu

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
TT

Abdulati, Gazze Şeridi'nin altyapısının yeniden inşa edilmesi çağrısında bulundu

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)
Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati (EPA)

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati bugün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nin altyapısının yeniden inşa edilmesinin ve insani yardımların bölgeye güvenli, hızlı ve engelsiz şekilde ulaşmasının önemini vurguladı.

Açıklama, Abdulati’nin Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Eşitlik, Hazırlık ve Kriz Yönetimi Komiseri Hadja Lahbib ile gerçekleştirdiği görüşme sonrasında Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Temim Hallaf tarafından duyuruldu.

Hallaf’ın açıklamasına göre Abdulati, mart ayında yayımlanan ortak bildiriyle Mısır-AB ilişkilerinin kapsamlı ve stratejik bir ortaklığa yükseltilmesinden bu yana yaşanan olumlu gelişmeleri memnuniyetle karşıladı. Bakan, ortaklığın altı ana ekseninin uygulanması çerçevesinde karşılıklı çıkar alanlarında iş birliğini güçlendirmeye kararlı olduklarını belirtti. Ayrıca uluslararası toplumun bölgedeki jeopolitik krizler ile mülteci ve göçmen sorunlarının yükünü paylaşma sorumluluğunu hatırlatarak, komşu ülkelerdeki krizler nedeniyle milyonlarca yabancıya ev sahipliği yapan Mısır’ın ağır bir yük taşıdığını ifade etti.

Abdulati, Lahbib’i Gazze Şeridi’ndeki son duruma ve ateşkesin Şarm eş-Şeyh Barış Anlaşması doğrultusunda kalıcı hâle getirilmesine yönelik yürütülen çabalara dair bilgilendirdi. Ayrıca Mısır’ın, erken toparlanma, yeniden inşa ve Gazze’nin kalkınmasını ele alacak uluslararası konferansa yönelik hazırlıklarını sürdürdüğünü aktardı.

Mısır Dışişleri Bakanı, 20 Kasım’da Brüksel’de yapılan Filistin Bağışçılar Grubu’nun ilk toplantısını da memnuniyetle karşıladı. AB ve üye ülkelerden yeniden imar sürecinin finansmanına etkin katılım beklediklerini belirten Abdulati, Filistin halkına ve Filistin Yönetimi’ne destek sağlayan Avrupa mekanizmalarının etkinleştirilmesi ve bütçelerinin güçlendirilmesinin önemini vurguladı.

Suriye dosyasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Abdulati, Mısır’ın Suriye’nin birliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini savunan kararlı tutumunu yineledi. Abdulati, ülkenin istikrarını zayıflatabilecek her türlü girişim ve müdahaleye karşı olduklarını belirterek, Suriye halkının beklentilerini karşılayacak kapsamlı bir siyasi sürecin hayata geçirilmesi çağrısında bulundu.

Açıklamaya göre Lahbib, Mısır’ın bölge barışı ve istikrarı için yürüttüğü çabaları ve Gazze Şeridi’nde ateşkesin sağlanması ile insani yardımların ulaştırılmasındaki kritik rolünü takdir etti. AB’nin Mısır’ın bu yöndeki çalışmalarını desteklediğini ve stratejik ortaklığı güçlendirmeye önem verdiğini ifade etti.

Hallaf, görüşmede Sudan’daki gelişmelerin de ele alındığını aktardı. Abdulati’nin, özellikle el-Faşir bölgesinde işlenen ağır ihlalleri kınadığı ve Sudan’daki çatışmaların durdurulması ile devletin birliği ve bütünlüğünün korunması için Mısır’ın dörtlü mekanizma kapsamında yürüttüğü çabaları anlattığı belirtildi.

Abdulati, insani yardımların Sudan’a ulaştırılmasının önemine dikkat çekerek, ülkenin egemenliğine saygı duyulması ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği içinde yardım akışının kolaylaştırılması yönündeki kararlılıklarını vurguladı.

Görüşmede ayrıca Lübnan’daki gelişmeler ele alındı. Abdulati, Mısır’ın Lübnan’ın birliği, egemenliği, güvenliği ve istikrarına verdiği desteğin değişmez olduğunu ifade etti.


Stockholm ve Şam, hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacak

İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
TT

Stockholm ve Şam, hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacak

İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)
İsveç Göç ve İltica Bakanı Johan Forssell (Arşiv- AP)

İsveç Göç Bakanı Johan Forssell, bugün yaptığı açıklamada, Stockholm ve Şam'ın, İsveç'te işlenen suçlardan hüküm giymiş Suriyelilerin sınır dışı edilmesini artırmak için iş birliği yapacağını duyurdu. Bu, Stockholm'ün Suriye'ye yaptığı yardımların bir kısmını dağıtmaya devam edebilmesi için koyduğu bir koşuldu.

Forssell, İsveç kamu yayın kuruluşu SR'de yaptığı açıklamada, söz konusu kişilerin "İsveç'te bulunan ve orada suç işlemiş Suriye vatandaşı kişiler olduğunu ve sınır dışı edilmeleri gerektiğini, ancak bunun çeşitli nedenlerle bazen çok zor olduğunu" belirtti.

Forssell ve Uluslararası Kalkınma Bakanı Benjamin Dossa, bu hafta Suriye'yi ziyaret ederek Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara ile görüştü. Bu, İsveçli bakanların 2011'den bu yana Şam'a yaptığı ilk ziyaretti.

2015 yılında savaştan kaçan birçok Suriyeliye İsveç'te sığınma hakkı tanıyan büyük göçmen akınının ardından, ardışık sol ve sağ hükümetler sığınma kurallarını sıkılaştırdı.

Forssell, "İsveç'in en önemli önceliklerinden biri konusunda iş birliği yapmayı kabul ettik," diyerek, "İsveç'e gelenlerin büyük çoğunluğu dürüst ve yasalara saygılı, ancak suç işleyenler de var" ifadeleriini kullandı.

Forssell, "Bu insanları sınır dışı edebilmeliyiz; İsveç'te onlara yer yok" dedi.

İsveç kalkınma yardımlarını düzenleyen ve artık göçü azaltmayı ve sınır dışı işlemlerini hızlandırmayı da içeren yeni ilkeye işaret etti; bu iki hükümet önceliği var.

"İsveç çıkarlarımız tehlikede... Kalkınma yardımı sağladığımızda, bu ülkelerin bizimle iş birliği yapmalarını ve vatandaşlarını, özellikle de İsveç'te suç işleyenleri geri almalarını bekliyoruz. Benzer adımlar atılmazsa, kalkınma yardımı sağlamayacağız" dedi.

İki bakan, Suriyelilerin geri dönüşü konusunu eş-Şara ile genel olarak görüştü. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre ülkelerine dönmek isteyen Suriyelilere, seyahat masrafları ve diğer lojistik giderlerini karşılamak üzere mali yardım alma hakkı tanınıyor.


Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü toplantısında: Rus silahlarının etkili olduğu kanıtlandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
TT

Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü toplantısında: Rus silahlarının etkili olduğu kanıtlandı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (KGAÖ) genişletilmiş zirve toplantısı öncesinde Kremlin sözcüsü Dmitriy Peskov'u dinliyor, (EPA)

Alman Haber Ajansı'nın (DPA) haberine göre, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) toplantısında Rus silahlarının etkinliği hakkında konuştu.

Rus haber ajansı Interfax'ın aktardığına göre Putin, bugün Kırgızistan'da düzenlenen askeri ittifak toplantısında, "Gerçek muharebe operasyonlarında etkili olduğu kanıtlanmış modern Rus silahları ve teknolojisiyle birleşik silahlı kuvvetleri donatmak için geniş çaplı bir program başlatmayı öneriyoruz" dedi.

Rusya, Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşta düzenli olarak yeni silah sistemleri test ediyor.

Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te konuşan Putin, hava ve savunma kabiliyetlerine odaklanan ortak askeri tatbikatların planlandığını söyledi.

 KGAÖ, Rusya'nın hakim olduğu bir askeri ittifaktır.

Şu anda eski Sovyet cumhuriyetleri olan Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Belarus'u kapsamaktadır.

Ermenistan, Dağlık Karabağ bölgesindeki anlaşmazlıkta Azerbaycan'a yenilmesinin ardından Rusya ile gerginliğin artması üzerine Şubat 2024'te ittifak üyeliğini dondurdu.