Washington, Pyongyang'ın yeni bir nükleer deneme hazırlığında olduğunu duyurdu

ABD ve Japonya, fırlatılan füzenin ardından Kuzey Kore'ye yaptırım uyguladı.

Dün Seul'deki ABD Büyükelçiliği önünde bu ay yapılması planlanan ABD-Güney Kore askeri tatbikatına karşı protesto gösterisi düzenlendi. (EPA)
Dün Seul'deki ABD Büyükelçiliği önünde bu ay yapılması planlanan ABD-Güney Kore askeri tatbikatına karşı protesto gösterisi düzenlendi. (EPA)
TT

Washington, Pyongyang'ın yeni bir nükleer deneme hazırlığında olduğunu duyurdu

Dün Seul'deki ABD Büyükelçiliği önünde bu ay yapılması planlanan ABD-Güney Kore askeri tatbikatına karşı protesto gösterisi düzenlendi. (EPA)
Dün Seul'deki ABD Büyükelçiliği önünde bu ay yapılması planlanan ABD-Güney Kore askeri tatbikatına karşı protesto gösterisi düzenlendi. (EPA)

Kuzey Kore'nin cephaneliğini geliştirmek ve siyasi baskıyı artırmak amacıyla 2017'den bu yana ilk kez, yakın bir zamanda  nükleer silah denemesi gerçekleştirebileceğine dair artan işaretler bulunduğu bildirildi. Açıklama ABD ve Güney Kore'den yetkililer ve analistler tarafından yapıldı. Washington ve Tokyo da Kuzey Kore kuruluşlarına yeni yaptırımlar uyguladı.
İki ABD'li yetkili Reuters'e yaptıkları açıklamada, Punggye-ri nükleer test sahasının yakınındaki faaliyetler de dahil olmak üzere, Pyongyang'ın belirli bir zaman çizelgesi olmamasına rağmen bir tür denemeler için hazırlanıyor olabileceğine dair işaretler olduğunu aktardı.
Güney Koreli bir yetkili, Kuzey Kore'nin nükleer testler için kullanılan tünellerden birini yeniden hayata geçirmeye yönelik faaliyetler yürüttüğünü doğruladı.
Pentagon Sözcüsü John Kirby ise konuya ilişkin yorum yapmayı reddetti. Ancak Washington'ın yeni testler olasılığından endişe duyduğunu çünkü bunun Kuzey Kore'nin cephaneliğini güçlendirmesi için bir fırsat olacağını söyledi.
Kriby geçtiğimiz Salı günü yaptığı basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Her denemede, daha fazlasını öğrenirsiniz. Bunun geliştirmek istedikleri bir program olduğunun farkındayız. Elbette bunu gerçekleştirmek için devam eden çabalardan endişe duyuyoruz.”
Analistler, daha fazla deneme yapmanın, Kuzey Kore'nin daha küçük nükleer savaş başlıkları geliştirme hedeflerine ulaşmasına yardımcı olabileceği görüşünde. Ayrıca nükleer denemelerin yeniden başlamasının bölgede siyasi şoklara yol açabileceğini savunuyorlar.
Kuzey Kore ordusu geçtiğimiz mart ayının sonlarında, ABD'ye ulaşabilecek yeni, daha güçlü bir nükleer kapasiteli kıtalararası balistik füzenin başarılı bir şekilde test edildiğini duyurmuştu. Ancak Güney Kore Savunma Bakanlığı, toplanan kanıtların füzenin aslında daha çok eski model bir kıtalararası balistik füzeye benzediğini gösterdiğini belirtti.
Kıtalararası balistik füzelerin menzili 5 bin 500 kilometreden fazla olarak biliniyor.
Çin ve Rusya, geçmiş denemeler konusunda Pyongyang'a yaptırım uygulanması hususunda ABD ve diğer Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyelerine katıldı.
Ancak Kuzey Kore geçen hafta bir kıtalararası balistik füze fırlattıktan sonra hem Pekin hem de Moskova yeni önlemleri protesto etti. Her iki ülke de yaptırımların hafifletilmesi gerektiğini bildirdi.
Washington dün Pyongyang'ı kıtalararası balistik füzelerin gelişimiyle ‘doğrudan bağlantılı’ olmakla suçlayarak beş Kuzey Kore kuruluşuna yeni mali yaptırımlar uyguladı. Böylece Pyongyang'a karşı yaptırımları artırdı.
ABD Hazine Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, yaptırımların Kuzey Kore füzelerinin geliştirilmesinden sorumlu bakanlığı ve dört yan kuruluşunu hedef aldığı bildirildi.
Bölünmüş Güvenlik Konseyi'nde ABD, füze denemesinin ardından Pyongyang'ı ‘giderek daha tehlikeli provokasyonlar’ yapmakla suçlayarak, Kuzey Kore'ye karşı daha sert uluslararası yaptırımlar çağrısında bulundu. Ancak Washington'un çağrısına kulak verilmedi.
Japon hükümeti de dün, son füze denemesi nedeniyle Kuzey Kore'ye yeni yaptırımlar uygulamayı kabul etti.
Japonya, Pyongyang'a yönelik tek taraflı yaptırımlar kapsamında ticareti ve gemilerin karasularına girişini yasaklamıştı. Ancak dün yapılan açıklamada, nükleer ve füze silahlarının geliştirilmesinde yer alan dört grup ve dokuz kişinin yaptırımlarla hedef alınacağı ifade edildi.
AFP’nin haberine göre Japon Hükümet Sözcüsü Hirokazu Matsuno, gazetecilere verdiği demeçte, söz konusu kuruluşların ve bireylerin ‘varlıklarının dondurulacağını’ söyledi.
1970'lerde ve 1980'lerde Japon vatandaşlarının Kuzey Kore ajanları tarafından kaçırılması, iki Doğu Asya ülkesi arasındaki ilişkilerin normalleşmesine engel teşkil ediyor.
Kuzey Kore yıllardır bu Japon vatandaşlarının ortadan kaybolmasıyla herhangi bir bağlantısı olmadığını iddia ediyor.
İlk kez dönemin Kuzey Kore lideri Kim Jong Il, 2002 yılının Eylül ayında adam kaçırma olaylarını kabul etmişti.



Ortadoğu'da Dürziler: Gizemli doktrin ve önemli siyasi rol

Suriye’de bir cenaze sırasında Dürzi şeyhleri (AFP)
Suriye’de bir cenaze sırasında Dürzi şeyhleri (AFP)
TT

Ortadoğu'da Dürziler: Gizemli doktrin ve önemli siyasi rol

Suriye’de bir cenaze sırasında Dürzi şeyhleri (AFP)
Suriye’de bir cenaze sırasında Dürzi şeyhleri (AFP)

Dürziler, dini ve sosyal gizliliğini korumaya çalışırken, Ortadoğu'da Lübnan, İsrail ve Suriye gibi yayıldığı ülkelerde siyasi roller oynayan bir azınlığı oluşturuyorlar.

Son birkaç gün boyunca, Güney Suriye'deki Suveyda şehrinde Dürzi milisler, Bedevi milislerle çatışmaya girdiler ve bunun sonucunda yaklaşık 100 kişi hayatını kaybetti. Suriye hükümeti güçleri salı günü Suveyda şehrine girip ateşkes ilan ederken, İsrail Suriye güçlerini hedef alan hava saldırıları düzenlediğini duyurdu. Zira Tel Aviv daha önce azınlık Dürzi halkını korumaya ve Güney Suriye'de asker konuşlandırmayı önlemeye çalışacağına söz vermişti.

Peki Dürziler kimdir ve inançları, siyaset ve toplumdaki rolleri hakkında ne biliyoruz?

Dini inançları

Dürzilik, 11’inci yüzyılın başında, İmamiye’den (İsna Aşeriye) sonra Şiiliğin ikinci en büyük dalı olan İsmâiliyye mezhebinin bir fırkasıdır.

Kendilerine Muvahhidun diyen Dürziler, Lübnan'daki en yüksek dini otorite olan el-Akl Şeyhliğinin web sitesine göre, “Bir ve tek olan, yeri ve göğü yaratan Allah’a” meleklerine, peygamber ve resullerine, ahiret gününe inanırlar.

Mezhep mensupları ile sınırlı olan öğretilerinin gizliliğini açıklar şekilde, ritüellerine aşina olan ve adının açıklanmasını istemeyen birinin AFP’ye vurguladığı gibi, Dürziler inançlarında “zahiri mesaj ile batini mesaj”ı temel alırlar.

Bahsi geçen kişi, tek tanrılı dinlerin uzun bağlamlarına dayanan, dini kavramları felsefe ile karıştırma yoluyla Platon'un fikirlerinden etkilenen, “Allah’ın gerçek tevhidinde olgun bir aşamaya” dayanan öğretilerden bahsediyor.

Dürzilik, sözde doğruluk, iman kardeşlerini koruma ve karşılıklı yardım, İblis'i ve bütün şer güçleri tanımama gibi yedi temel tavsiyeyi (esası) benimser ve reenkarnasyonun “mezhebin bir parçası” olduğuna inanır.

Dini günler

Dini günleri, diğer mezhepler ile aynıdır. Ek olarak, kurban bayramından önceki on gün boyunca yapılan günlük toplantılar vardır. Bu toplantılarda dini okumalar, bazı ibadetler, bazı şiirler ve manevi okumalar yapılır. Bunlar Muvahhid birisinin yerine getirmesi halinde gerçek tevhidi uygulamış kabul edileceği yedi esası pekiştirmektedir.

Aynı şekilde, Hicri yeni yılı ihya ederler ve herkes gücü yettiğince zekat öder.

Şeyhleri iman kardeşlerini koruma ve iletişimi koruma ilkesini yerine getirmek için perşembe-cuma gecesi ritüelleri ve ibadetleri eda etmek, dini okumalar yapmak amacıyla toplanırlar.

Mezhebin öğretileri mensupları arasında gizli kalır ve bazı karma evliliklerin varlığına rağmen, genellikle Dürzilerin kendilerine mezhep mensuplarının dışında hayat arkadaşı seçmeleri hoş karşılanmaz.

Yayıldıkları bölgeler

Dindar erkeklerinin siyah kıyafetler giyinip başlarına beyaz sarık sardıkları, kadınlarının ise yine siyah kıyafetler giyip, başlarını ve yüzlerinin bir kısmını örten beyaz bir başörtü taktıkları Dürzilerin sayısının 1 milyondan fazla olduğu tahmin ediliyor.  

Dürzi mezhebi mensupları çoğunlukla Lübnan, Suriye, Filistin toprakları ve Ürdün'deki dağlık bölgelerde yoğun bir şekilde yaşıyorlar.

Suriye'deki nüfuslarının 700 bin olduğu tahmin ediliyor ve çoğu kaleleri sayılan Suveyda şehrinin bulunduğu ülkenin güneyinde yaşıyor. Ayrıca Şam kırsalındaki Ceramana ve Sahnaya ilçeleri ile ülkenin kuzeybatısındaki Idlib'de sınırlı sayıda bulunuyorlar.

Lübnan'da sayılarının yaklaşık 200 bin olduğu tahmin ediliyor ve yoğun olarak ülkenin merkezindeki dağlarda, özellikle de Şuf, Aliya ve el-Metn el-Ala bölgelerinde, ayrıca Cebel el-Şeyh’in batı eteklerindeki Hasbaya ve Raşiya gibi bölgelerde yaşıyorlar.

İsrail'de ise Celile, Karmel Dağı ve işgal altındaki Golan Tepeleri'nde 20'den fazla köyde dağınık bir şekilde yaşıyorlar. Merkezi İstatistik Bölümü'ne göre, İsrail vatandaşlığına sahip olanların sayısı 153 bin. Ek olarak, Golan'da yaşayan yaklaşık 23 bin Dürzi’nin büyük çoğunluğu kalıcı İsrail ikametgah belgesine sahip.

İsrail'deki Dürzi Mirası Merkezi'ne göre, İsrail mezhebi “kendi mahkemeleri ve bağımsız manevi liderliği ile tek başına bir oluşum olarak” tanıyor.

Tarihçi Sami Nesib Makarem, “Dürzi İnancı” adlı kitabında, özellikle Lübnan ve Kuzey Suriye'deki bazı Dürzilerin “16. yüzyıldan itibaren Cebel-i Havran'a göç ettiğini” ve bölgenin “Cebel-i Dürzi” olarak anılmaya başladığını belirtiyor.

Buradan bazıları, özellikle kuzeyde yaklaşık 15 bin ila 20 bin Dürzi'nin yaşadığı Ürdün'e göç etti.

Az sayıda Dürzi de Latin Amerika, Güneydoğu Asya ve Avustralya gibi dünyanın çeşitli bölgelerine ve ayrıca Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Meksika'ya göç etti.

Sosyal ve politik rol

Dürziler, farklı ülkelere yayılmalarına rağmen yakın bağlarını sürdürmeye çalıştılar.

Beyrut Amerikan Üniversitesi'nden tarihçi Profesör Makram Rabah, Dürziler, Maruniler ve Lübnan Dağı'ndaki çatışmalar üzerine yazdığı bir diğer kitapta şu açıklamayı yapıyor: “Karma evlilikler ve Dürziler arasında ilişkiler var ve din adamları bu ilişkinin sürdürülmesinde önemli bir rol oynuyorlar. Sınırlar çizilmiş olsa da, Dürziler onları gerçekte tanımadılar.”

Makram'a göre, bir azınlık olmalarına rağmen, Ortadoğu'da Dürziler “bölgenin siyasi ve sosyal yaşamında, ekonomik ve sosyal meselelerinde önemli ve bazen öncü bir rol” oynadılar.

Bu durum genellikle, azınlığın rolünü, büyüklüğünün ötesinde şekillendirmede önemli bir etkiye sahip olan feodal liderlerden veya aile liderlerinden kaynaklanıyordu.

Örneğin Lübnan'da lider Kemal Canbolat, 1950'lerden iç savaşın başlangıcı (1975-1990) ve 1977'deki suikastına kadar önemli bir siyasi rol oynadı.

Suriye'de Fransız manda yönetimi, 1921'de Cebel el-Dürzi bölgesine idari bağımsızlık verdi ve bu statü 1937'ye kadar devam etti. Ancak bu dönemde, en önde gelen Dürzi liderlerinden biri olan Sultan Paşa el-Atraş, 1925'te Fransızlara karşı patlak veren büyük bir ayaklanmaya liderlik etti.

İsrail'e gelince, Makram Rabah, Dürzilerin “devlete tamamen entegre olduklarını ve orduda görev yaptıklarını, bunun da onlara devlet nezdinde daha fazla nüfuz sağladığını” açıklıyor.

Suriye'de çatışmanın patlak vermesinin ardından Dürziler, kendilerini çatışmadan ve sonuçlarından uzak tuttular. Birkaç istisna dışında, genellikle rejime karşı silahlanmadılar veya muhalefete katılmadılar. Bulundukları bölgelerde çeşitli silahlı grupların parçası olan Dürziler, Beşşar Esed'in devrilmesinden sonra iktidara gelen yeni yetkililerle henüz bir anlaşmaya varamadılar.

Nisan ayı sonlarında Şam kırsalındaki iki bölgede patlak veren ve Suveyda'ya uzanan çatışmalar, Dürzi milisler ile güvenlik güçlerinin de aralarında olduğu en az 119 kişinin ölümüne yol açtı. Bu kanlı çatışmaya İsrail hava saldırılarıyla müdahale etti ve Şam’ı, Dürzilere zarar verilmemesi konusunda uyardı.

Nadir görülen bir siyasi ayrışmayla, Dürziler arasında son olaylara ilişkin tutumlar farklılaştı. Kemal Canbolat’ın oğlu Lübnanlı lider Velid Canbolat, Dürzileri Müslümanlar ile “sonsuz bir savaşa” sürüklemek konusunda uyarıda bulunurken, dini otoriteler ve Suriyeli Dürzi askeri gruplar, Dürzilerin ülkenin “ayrılmaz bir parçası” olduğunu vurguladılar. Buna karşılık, Suriyeli din adamları ve İsrail’deki Dürzilerin dini lideri Şeyh Muvaffak Tarif, İsrail'e Suriye Dürzilerini koruma çağrısında bulundular.

Rabah, bu tarafların “farklı ajandalara sahip olduğunu ve daha da önemlisi, üç ülkeye uzanan bir nüfuz mücadelesi olduğunu” belirtti.