Fırat'ın doğusunda yeni bir  ‘toplum sözleşmesi’ ve yerel ‘demokratik seçimler’

Fırat'ın doğusunda yeni bir  ‘toplum sözleşmesi’ ve yerel ‘demokratik seçimler’
TT

Fırat'ın doğusunda yeni bir  ‘toplum sözleşmesi’ ve yerel ‘demokratik seçimler’

Fırat'ın doğusunda yeni bir  ‘toplum sözleşmesi’ ve yerel ‘demokratik seçimler’

Suriye Anayasa Komitesi’nin Mart ayı sonunda Cenevre’de düzenlenen toplantılarında önemli bir ilerleme sağlanmamıştı. Suriye savaşında 12 yıl dolduğu sırada askeri bölünmeler sürerken üç etki alanı arasındaki ateş hatları ise sabit halde. Böyle bir durumda ülkenin ‘Fırat’ın doğusu’ olarak zikredilen kuzeydoğu bölgelerindeki halk, Genel Konsey (küçük meclis mesabesinde) ile bölge ve ilçe meclisleri üyelerini seçmek için yerel seçimler düzenleme yolunda ilerliyor. Bunlar, uzman bir komitenin mevcut konsey tarafından onaylanmayı bekleyen ‘toplum sözleşmesi’ taslağını metne dökmesinin ardından sivil yönetim için yerel yönetim yapıları sayılıyor. Sözleşmenin aynı zamanda bölge sakinleri, yerel liderler, farklı din ve mezheplerden temsilciler tarafından tanınması gerekiyor.
Toplum sözleşmesini yazan mini komitenin üyesi Fevza Yusuf, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte, bu sözleşmenin düzenleyici bir yerel anayasa mesabesinde olduğunu, toplum fertleri ile yerel yönetim yapıları arasında, hem birbirleriyle hem de Fırat'ın doğusundaki bölgeyi yıllardır yöneten Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi yetkilileri ile olan ilişkilerini tanımlamak için örtük bir anlaşma görevi gördüğünü bildirdi. Bu alanlar, Washington liderliğindeki Uluslararası Koalisyon tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) askeri kontrolü altında kalıyor.
Suriye'nin kuzeyindeki Rakka şehrini merkez alan mevcut Genel Konsey, geçtiğimiz yıl haziran ayında, söz konusu sözleşme taslağının hazırlanması yönünde bir komite görevlendirmiş, taslak bu yılın başlarında hazır hale getirilmişti. 
Komitede siyasi partiler, halktan, kadın hareketleri ve bölge meclislerinden üyeler olduğunu belirten Fevza Yusuf, “Bu yönde bir kota belirlendi. Komitede 158 üye yer alıyor. İlk kuruluş toplantısında taslağı hazırlayıp yazmaları için 30 kişilik bir mini komite seçildi. Üyeler, dokuz ay boyunca yönetimin çalışmalarını siyasi, sosyal ve ekonomik yönleriyle düzenlemeye yönelik maddeleri tartıştı. Ana nokta, birbirimizi ikna ettiğimiz sonucuna vardığımız ölçüde, egemen otoritenin ve Özerk Yönetim’in salt yükümlülüğünün ötesinde kalıyor” ifadelerini kullandı.
Kürt lider, komitenin dayandığı anayasal kaynaklar konusunda ise Irak dahil olmak üzere bazı komşu ülkelerin anayasalarına, İsviçre, Norveç ve İsveç gibi bazı Avrupa ülkelerindeki anayasalara göz attıklarını aktardı. Aynı zamanda “Açıkçası Irak ve İsviçre gibi federal sisteme sahip ülkelerin modellerini baz aldık. Merkezi bir söylem taşıdığı için Suriye anayasasına itibar etmedik, fakat hukuki açıdan detaylıca inceledik” açıklamalarına başvurdu.
Yeni sözleşmede ifade edilen yaklaşım şu üç ana noktada özetleniyor: Bazı evrensel hak ve özgürlük ilkelerinin benimsenmesi, halklar arasında en adil ve eşit küresel demokratik deneyimlerden yararlanılması ve herhangi bir tecrübenin taklit edilmemesi.
Yusuf aynı zamanda, “İktidar deneyimi ardından ihtiyaçlarımızdan, görüşümüzden ve meselelere ilişkin kendi vizyonumuzdan çıkacak yaklaşıma hevesliydik. Kadınlara yüzde 50 oranında bir kota verildi. Başka bir ülkede böyle bir deneyim yok. Bu da yeni bir ekleme” ifadelerine başvurdu. Komiteden bir üyenin ifade ettiğine göre konseylerde sivil topluma ve toplumun tüm kesimlerinden temsilcilere yer verilmesi, idare tecrübesinin başarısı için büyük bir önem arz ediyor.
Önde gelen Kürt partilerden Suriye Demokratik Birlik Partisi (PYD), 2014 yılından bu yana Arap, Hıristiyan ve Kürt siyasi partilerden ortakları ile ittifak halinde Fırat'ın doğusundaki geniş alanları yönetiyor. Bu kapsamda yedi farklı şehir, Halep'in doğu ve kuzey kırsalı, Rakka ve bir kısım kırsalı, Deyrizor'un doğu kırsalı, Haseke ve kırsalı olmak üzere dört farklı Suriye ilindeki kasabalar yer alıyor. Bu alanların 185 bin kilometrekare ile Suriye topraklarının üçte birini kapsadığı tahmin ediliyor.
Yusuf aynı zamanda, “Yıllar süren tecrübenin ardından bu topluluğun inşasında herkesin rolü olması gerektiği, falanca kesimi otorite, filanca kesimi ise muhalefet haline getirmememiz gerektiği sonucuna vardık. Yani toplum sözleşmesi kapsayıcı bir anayasa olduğu kadar siyasi partiler arası bir sözleşme olmamalı, geçmişteki hatalar tekrarlanmamalı” açıklamalarında bulundu.
Suriye hükümeti, destekçisi Rusya, muhalefet ve destekçisi Türkiye, bu adımların bir emrivaki dayatıp ülkenin bölünmesine yol açacağı konusunda uzun süredir uyarıda bulunuyor. Ancak Yusuf, “Sözleşme önsözünde ve bildirisinde,  Suriye topraklarının birliğine, ülkenin kuzeydoğusunun Suriye topraklarının ve halkının ayrılmaz bir parçası olduğuna inandığımıza ve buna bağlı olduğumuza dair birçok temel ilke belirledik. Ülke çapında uzlaşmaya dayalı bir anayasa üzerinde uzlaşmaya varıldığında, bu toplumsal sözleşme genel ulusal çıkarlar doğrultusunda değiştirilecektir” vurgusunda bulundu.
Ancak ülkedeki savaşın yakında sona ermeyeceğini düşünen Yusuf, şunları dile getirdi:
“Bu kriz daha uzun sürecek. Dolayısıyla hayatlarımızı ve kurumları örgütlemek durumundayız. 2011 başında patlak veren halk hareketinin en belirgin taleplerinden biri de anayasanın değiştirilmesiydi. Kriz öncesinde Suriye'deki Kürtlerin hakları korunmuyordu. Bizi hiç tanımayan bir anayasayı biz nasıl tanıyabiliriz? Bilhassa Deyrizor, Rakka ve Haseke halkından Arap bileşenler ise anayasada temsil edilmiyordu. Zirâ Şam merkezli karar alma mekanizmasının dışında kalıyorlardı. Ülkenin kuzey doğusundaki bu illerden kaynaklı ülke zenginliği, bu bölge halkının kullanımına açık değil.”
Söz konusu taslak, muhalif Kürt Ulusal Konseyi partisi temsilcilerinin yokluğunda kaleme alındı. Kürt İlerici Demokratik Partisi ve Suriye muhalif koalisyonu ile bağlantılı Kürt Ulusal Konseyi, muhalif saftaki Asur Demokratik Örgütü’ndeki (ADO) en büyük partilerinden biri sayılıyor.



ABD'nin İsrail Büyükelçisi: Gazze Şeridi'ne yardımların yeniden başlaması için Tel Aviv'e değil Hamas'a baskı yapılmalı

ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, 18 Nisan 2025 tarihinde Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde yer alan Ağlama Duvarı'nı (Burak Duvarı) ziyaret etti. (Reuters)
ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, 18 Nisan 2025 tarihinde Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde yer alan Ağlama Duvarı'nı (Burak Duvarı) ziyaret etti. (Reuters)
TT

ABD'nin İsrail Büyükelçisi: Gazze Şeridi'ne yardımların yeniden başlaması için Tel Aviv'e değil Hamas'a baskı yapılmalı

ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, 18 Nisan 2025 tarihinde Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde yer alan Ağlama Duvarı'nı (Burak Duvarı) ziyaret etti. (Reuters)
ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, 18 Nisan 2025 tarihinde Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde yer alan Ağlama Duvarı'nı (Burak Duvarı) ziyaret etti. (Reuters)

Üst düzey bir Dünya Sağlık Örgütü (WHO) yetkilisinin Gazze Şeridi'ne insani yardım girişine izin verilmesi için İsrail'e baskı yapılmasını istemesi üzerine ABD'nin İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee, bölgeye yardımın yeniden başlamasını içeren bir esir değişimi anlaşması imzalaması için Hamas'a baskı yapılması gerektiğini söyledi.

ABD'nin yeni İsrail Büyükelçisi Mike Huckabee dün yaptığı açıklamada, Hamas'ı savaştan zarar gören Gazze Şeridi'ne yardımın girmesine izin verecek bir anlaşma imzalamaya çağırdı.

Huckabee, X platformundaki hesabı üzerinden paylaştığı bir videoda, “Hamas'tan Gazze Şeridi'ne insani yardımın en çok ihtiyacı olan insanlara ulaşabilmesi için bir anlaşma imzalamasını istiyoruz. Bu gerçekleştiğinde ve esirler serbest bırakıldığında, ki bu hepimiz için çok önemli, insani yardımın akmasını ve engellenmeden ulaşmasını umuyoruz. Bunun Hamas el koymadan yapılacağını biliyoruz” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın AFP'den aktardığına göre Huckabee'nin mesajı, Hamas'ın perşembe günü İsrail'in, bir Hamas kaynağının Filistinli tutuklular ile İsrailli esirlerin takasını ve yardım girişini içerdiğini söylediği son ateşkes önerisini reddettiğinin sinyalini vermesinin ardından geldi.

Hamas'ın baş müzakerecisi, hareketin ‘kısmi’ anlaşmaları reddettiğini ve ‘savaşın durdurulmasını, işgalin Gazze Şeridi'nden çekilmesini ve yeniden inşayı’ içeren kapsamlı bir anlaşma istediğini söyledi. Gazze Şeridi’ndeki savaş, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas'ın İsrail'in güneyindeki yerleşimlere saldırmasının ardından başladı.

Katar, ABD ve Mısır ile birlikte Gazze Şeridi'nde İsrail ile Hamas arasında 19 Ocak'ta yürürlüğe giren ve 15 aydan fazla süren savaşı büyük ölçüde durduran bir ateşkese aracılık etti.

Gazze Şeridi'nde tutulan İsrailli esirler ile İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinli mahkûmların takasını içeren anlaşmanın ilk aşaması iki ay sürdü. İkinci aşama müzakerelerinde yaşanan anlaşmazlıklar sonucu anlaşma bozuldu.

fregtyu
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü mensupları, İsrail'in 21 Nisan'da Gazze'ye düzenlediği hava saldırısının ardından yerinden edilmiş insanların çadırlarında çıkan yangını söndürüyor. (EPA)

İsrail ilk aşamanın uzatılmasını isterken, Hamas, kalıcı ateşkes ve ordunun Gazze Şeridi'nden çekilmesini öngören ikinci aşama için görüşmeler yapılmasını talep etti.

İsrail, daha önce yardım girişini durdurduğu Gazze Şeridi'ne yönelik hava ve kara saldırılarına 18 Mart'ta yeniden başladı. İsrail Hamas'ı yardımları yönlendirmekle suçlarken Hamas bunu reddediyor. Geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler (BM) Gazze Şeridi'nin savaşın başlamasından bu yana en kötü insani krizle karşı karşıya olduğunu açıkladı.