Burhan’ın Afrika ve Arap ülkeleri turunun amacı askeri mi sivil mi?

Sudan Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan’ın turunda, Rönesans (Nahda) Barajı dosyası, suyun bölünmesi ve el-Fuşka toprakları üzerinde Etiyopya ile yaşanan sınır çatışması gibi Hartum’un sonsuza kadar kapatmak istediği bölgesel dosyalar da ele alındı.

Sudan Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan, Afro-Arap turunun sonunda Çad Askeri Geçiş Konseyi (AGK) Başkanı Korgeneral Muhammed İdris Deby ile bir araya geldi. (Sudan Egemenlik Konseyi Basın Ofisi)
Sudan Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan, Afro-Arap turunun sonunda Çad Askeri Geçiş Konseyi (AGK) Başkanı Korgeneral Muhammed İdris Deby ile bir araya geldi. (Sudan Egemenlik Konseyi Basın Ofisi)
TT

Burhan’ın Afrika ve Arap ülkeleri turunun amacı askeri mi sivil mi?

Sudan Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan, Afro-Arap turunun sonunda Çad Askeri Geçiş Konseyi (AGK) Başkanı Korgeneral Muhammed İdris Deby ile bir araya geldi. (Sudan Egemenlik Konseyi Basın Ofisi)
Sudan Ordu Komutanı Abdulfettah el-Burhan, Afro-Arap turunun sonunda Çad Askeri Geçiş Konseyi (AGK) Başkanı Korgeneral Muhammed İdris Deby ile bir araya geldi. (Sudan Egemenlik Konseyi Basın Ofisi)

İsmail Muhammed Ali
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan’ın 25 Ekim 2021’de ülkede olağanüstü hal ilan etmesi ve Anayasal Bildiri Anlaşması’nı askıya almasıyla patlak veren Sudan krizi gerek bölgede gerekse uluslararası arenada tartışılmaya devam ediliyor. Birçok gözlemci, Burhan’ın 10 Mart’ta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile başlayan ve ardından Suudi Arabistan, Uganda ve Mısır ile devam ederek Çad’da sonlanan, beş Arap ve Afrika ülkesini kapsayan son yurt dışı turunu gerginliğin sürekli olarak arttığı, Sudan'da ortaya çıkan kaos ortamıyla ilişkilendirdiler. Sudan güvenlik güçlerinin aşırı şiddet kullanarak müdahale ettikleri gösterilerde bugüne kadar 93 kişi yaşamını yitirdi.  
Peki, Burhan’ın son yurt dışı turunda Sudan'ın siyasi krizden çıkış yoluna dair neler tartışıldı? Burhan'ın ziyaret ettiği beş Arap ve Afrika ülkesi hangi ortak paydada buluşuyorlar?

Bölgesel dosyalar
Sudanlı askeri ve siyasi ilişkiler uzmanı Tümgeneral İsmail Mezub, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan’ın bazı dost ve komşu Arap ve Afrika ülkelerine yaptığı son ziyaret turunun Sudan'ın iç siyasi, ekonomik ve güvenlik durumunu açıklamak için dış diplomasi yönünde atılmış bir adım olduğunu belirtti. Belki de yakında sivil bir hükümetin kurulması ve bir başbakanın atanması sürecine hazırlık olabileceğini düşündüğünü ifade eden Mezub dolayısıyla böyle bir adımın atılması için özellikle Sudan’ın dost ve kardeş ülkelerin desteğine ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Meczub, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu tur öncesinde, Burhan ve yardımcısına karşı birkaç hamle yapıldığını belirtmeliyiz. Ziyaretler sırasında Sudan'ın Afrika Birliği (AfB) üyeliğinin eski haline getirilmesi, Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi (IGAD) başkanlığının devam etmesine ilişkin anlaşma ve Sudan hükümeti ile silahlı hareketler arasında 3 Ekim 2020'de Cuba'da (Güney Sudan) imzalanan barış anlaşmasının başta iç güvenlik düzenlemeleri protokolü ve Cuba’daki barış görüşmelerine katılmayan diğer silahlı grupların sürece dahil edilmesi olmak üzere şartlarının uygulanması gibi başka dosyaların da ele alındığını unutmamalıyız. Burada Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) lideri Abdulaziz el-Hılu ve Sudan Kurtuluş Hareketi (SLM-AM) lideri Abdulvahid Muhammed Nur’u kastediyorum.”

Hükümetin büyük sıkıntısı
Sudanlı uzman Mezub değerlendirmesinin gündeme birçok başlığın geldiğine dikkat çekti:
“Ziyaret turunda ayrıca Rönesans (Nahda) Barajı dosyası, suların bölünmesi ve Sudan ile Etiyopya arasındaki el-Fuşka toprakları üzerinde yaşanan sınır çatışması gibi Sudan'ın sona erdirmek ve sonsuza dek kapatmak istediği bölgesel dosyaların yanı sıra yeni hükümet için endişe yaratabilecek ve başta ekonomi olmak üzere gerçekleştirmek isteyeceği çeşitli reformları engelleyebilecek diğer dosyalar da ele alındı. Birleşmiş Milletler (BM) Sudan Temsilcisi Volker Peretz'in Hartum hükümetinden ve Burhan'ın 25 Ekim 2021’de olağanüstü hal ilan etmesinden ve hükümetin sivil kanadıyla ortaklığı sona ermesinden bu yana ordunun siyaset sahnesinden çekilmesini talebiyle düzenlenen protesto gösterilerinin devam etmesinden memnun olmayan BM Güvenlik Konseyi'ne (BMGK) sunduğu rapor çerçevesinde BM’nin Sudan’daki Entegre Geçiş Yardım Misyonu (UNITAMS) ile Sudan krizinde beklenen gelişmeler tartışıldı.”
Ülkede yaşananların siyasi kriz açısından hükümete büyük sıkıntılar yaşattığına şüphe olmadığını vurgulayan Mezub sözlerini şöyle sürdürdü:
“Buna karşın herkes için kabul edilebilir çözümlere ulaşmak ve ülke için istenen istikrarı sağlamak için krizin taraflarından yeterli ve gerekli tavizler verilerek milli iradenin ortaya konması ve ülkenin çıkarlarının dikkate alınması gerekiyor.”

Güvenli çıkış
Sudanlı yazar Cemil el-Fadıl da Burhan'ın BAE, Suudi Arabistan ve Mısır'ı kapsayan Arap dünyasına yaptığı ziyaretin temel özelliğinin, bu üç ülkenin bölgesel eksenler oyunu çerçevesinde adeta bir ittifak gibi birbirlerine olan bağlılıkları olduğuna dikkat çekti. Bunun, Sudan'daki iç durum üzerinde önemli etkisi olan bir ittifak olduğunu vurgulayan Fadıl şunları söyledi:
“Geçiş dönemi üzerinde etkileri olduğu açık olan ittifak, geçiş hükümetinde askeri kanada daha yakındı. (Burhan’ın) Uganda ziyareti, özellikle IGAD grubu üzerinde etkili bir ülke olması ve Batılı ülkeler için Afrika kıtasında bir polis rolü oynaması nedeniyle Afrika’da önemli bir oyuncu olmasından kaynaklanırken Çad ziyareti de her iki ülkenin şu an yaşadıkları iç gerilimlerin gölgesinde içeride istikrar arayışında oynadıkları belirli rol çerçevesinde gerçekleşti.”
Sudanlı yazar Fadıl, Burhan'ın ziyaret turu sırasında özellikle Hartum hükümetinin Troyka ülkeleri, Avrupa Birliği (AB) üyeleri ve ABD tarafından uygulanan baskılardan rahatsız olmasından ve BM Sudan Temsilcisi Volker Peretz'in Sudan'daki duruma ilişkin BMGK’da yaptığı konuşmasından duyduğu hoşnutsuzluktan dolayı ülkesindeki siyasi krizi Batı'da etkili olan ülkeler aracılığıyla çözmenin anahtarlarını aradığını söyledi. Peretz'in BMGK’daki konuşması, Sudan’da resmi çevrelerde itirazlarla karşılanırken Peretz’in ülkeden sınır dışı edilmesi çağrıları yapılmasına neden oldu.

"Rus ayısı"
Fadıl açıklamasında, Burhan’ın ziyaret turunun, başta Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalo’nun Rusya’nın Ukrayna'ya savaş açmasından iki gün önce Moskova'yı ziyaret etmesi ve ‘Rus ayısı’na yakın bir tutum sergilemesinin ardından ‘generallerin boynundaki ipleri çözme girişiminin bir parçası’ olduğunu belirtti. Fadıl ayrıca bu girişimlerin sürekli sokaklara dökülen milyonlarca göstericinin attıkları ‘üç hayır’ (İsrail'le barışa hayır, İsrail'i tanımaya hayır, İsrail'le müzakereye hayır!) sloganından rahatsız olduğu bir dönemde ordunun ya güvenli bir şekilde iktidarı bırakması ya da sınırlı yetkilerle de olsa hükümete katılması için bir formül bulma çabalarını yansıttığını vurguladı.



Gazze'nin işgalinden sonra ne olacak? İsrail korkunç bir sınavla karşı karşıya

 İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
TT

Gazze'nin işgalinden sonra ne olacak? İsrail korkunç bir sınavla karşı karşıya

 İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)
İsrailli rehinelerin yakınları ve aile üyeleri, 700 günlük esaretlerini anmak için sarı balonlar taşıyor (AFP)

Emel Şehade

Devlet Denetçisi Matanyahu Englman'ın raporunun yankıları gölgesinde ve Aksa Tufanı savaşının 700. günüyle aynı zamana denk gelen bu dönemde, İsrail toplumu, bir tartışmaya sahne oluyor. Tartışmanın konusu; ordunun bu dönemdeki başarıları ve karar vericilerin, İbrani devletinin 1948'deki kuruluşundan bu yana tarihindeki en uzun ve en tehlikeli savaş olarak kayda geçen bu uzun savaş döneminin sonuçlarından ders çıkarıp çıkarmadıklarıdır.

Devlet Denetçisi'nin raporu, bir yandan Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın artan tehditleriyle, diğer yandan da ordunun Gazze şehrini işgal etmenin tehlikesi hakkında artan uyarılarıyla aynı zamana denk geldi. Ordunun planına göre Gazze şehrini işgal etmek, saldırı ve çatışmaların yoğunlaşmasına yol açacak. Rapor ayrıca bazı güvenlik ve askeri uzmanları, iki yıla yaklaşan bu savaş hakkında araştırma ve incelemeler yapmaya sevk etti. Netanyahu’nun, İsrail'in yaşadığı durumdan, bu savaş sırasında savunma da dahil olmak üzere iç cepheyle ilgili her şeydeki başarısızlıklardan kendisini ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'i sorumlu tutan Devlet Denetçisi'ni hedef almakta haklı olup olmadığı da araştırılıyor.

İsrail'i neler bekliyor?

Cuma günü Gazze şehrindeki bir konut binasının bombalanmasıyla ilgili İsrail ve uluslararası gündeme damga vuran sahnelerden bu yana, Katz'ın Gazze'de cehennemin kapılarının açılmaya başladığını ima eden tehditleri eşliğinde, İsrail içi, bu operasyonda kendilerini neyin beklediği konusunda kafa karışıklığı ve endişe içinde. Zira Devlet Denetçisi raporuna göre, gerek hayatta kalan rehinelerin hayatlarına yönelik tehlikeler, gerekse çoğu bu savaş için eğitimsiz olan askerlere yönelik tehlikeler, dahası geri kalan cephelerin, tam bir hazırlıksızlık içinde olan, İsrail iç cephesini füzeleriyle bir kez daha tehdit etme tehlikesi bulunuyor.

Bu durum, eski Savunma Bakanı Ehud Barak'ın stratejik danışmanı Barak Sereh'in de belirttiği gibi, İsrail'i nereye gittiği konusunda hiçbir fikri olmadığı bir yol ayrımına getiriyor. Sereh “Siyasi kademenin Gazze şehrinin işgali ve yakın bir anlaşma için en ufak bir umut ışığı olmadan savaşın devam etmesiyle ilgili kararları giderek artan bir tehlike oluşturuyor. Dünya genelinde İsrail'e yönelik artan boykotlar ve İsrail içinde şiddetli gösterilerle birlikte siyasi bir tsunami yaşanıyor” diyor. Sereh, en tehlikelisi de “bizi neyin beklediğini bilmiyoruz. Her seferinde şu soru gündeme geliyor: Sırada ne var? Liderlik yanıt vermekten kaçınıyor ve bugünden sonra ne olacağı önemsiz ve ikincil bir mesele haline geliyor” diye ekliyor.

Sereh'e göre, “karar vericiler sonrasında ne olacağı, savaştan ne elde edeceğimiz, ertesi gün ne olacağı, hayatta kalan rehinelerin kaderinin ne olacağı ve İsrail'in bizi bekleyenlere hazır olup olmadığı sorularını cevaplamaktan korkuyorlar. Tüm bu sorular, Netanyahu hükümeti için duyulan korkudan kaynaklanan siyasi nedenlerle cevapsız kalıyor.” Sereh “Savaş ve İsrail'in yaklaşımları arasındaki tüm bu kafa karışıklığı bizi bu duruma, bu tehlikeli yol ayrımına getirdi” uyarısında bulunuyor.

 Netanyahu sorumluluktan kaçıyor

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Netanyahu liderliğindeki siyasi kadronun, kısmi rehine takası tekliflerini reddetmekte ve Gazze şehri ile Gazze Şeridi'nin merkezini işgal etme planını sürdürmekte inat etmesi, orduyu, rehinelerin aileleriyle görüşmeye ve onlara açıkça “çatışmanın tehlikeli olduğunu ve kısa sürede bitirilemeyecek bir savaş alanına dönüşecek bölgelerde yaşayan rehinelerin olup olmadığını bilmediğini” bildirmeye sevk etti.

Gazze'de, binanın havaya uçurulmasının ardından Katz, operasyonun ileri aşamasının başladığını duyurdu. Operasyon ilk aşamalarında tüm binaların yıkılmasını ve Gazze'nin dümdüz edilmesini içeriyor. Bu hedef aynı zamanda Gazzelilere evlerini terk edip güneye gitmeleri için baskı yapmanın bir yolu. Nüfusun en az yüzde 30'unun, yani yaklaşık 300 bin Filistinlinin evlerini terk etmeyi reddedeceği tahmini gerçekleşirse, ordunun çatışmada karşılaşabileceği zorluklar, saldırı planına önemli bir engel teşkil edecektir. Sakinler arasında yaşanması beklenen ölümler ve yaralanmalar sebebiyle gösterilecek uluslararası tepki de buna ekleniyor.

Bu değerlendirmeler karşısında Netanyahu geri adım atmayı reddediyor. Güvenlik ve askeri uzmanlara göre, pratikte, bu operasyonun olası sonuçları ve yansımaları konusunda sorumluluk almayı reddediyor; tıpkı savaşın başlangıcından bugüne kadar Devlet Denetçisi raporunun kendisine yüklediği sorumluluğu kabul etmediği gibi.

Ders Çıkarmak

Devlet Denetçisi raporunun vurguladığı temel başarısızlık, yalnızca savaşın başlangıcından bu yana geçen dönemde değil, aynı zamanda 2006'daki İkinci Lübnan Savaşı'ndan bu yana da dersler çıkarılmamış olmasıdır. İsrail hükümetlerinin hiçbiri ders çıkarmadı ve bu yılların çoğunda hükümete Netanyahu başkanlık ediyordu. Bugün, savaştan yaklaşık iki yıl sonra, hükümet önceki dönemden de ders çıkarmayı reddediyor.

IDF Operasyon Müdürlüğü'nün eski başkanı Israel Ziv, iki yıllık savaş hakkında bir araştırma yaptı ve bu süre zarfında savaşta önemli rol oynayan komutanlarla görüştü. İsrail'in Hamas'ı yenemeyeceği sonucuna vardı. Ordunun iki yıl içinde Hamas savaşçılarının yüzde 60'ını etkisiz hale getirdiğini tespit etti. Geriye kalan yüzde 40'lık kısım, yani 15 binden fazla savaşçı, İsrail ordusuna karşı bir güç oluşturuyor. Bunlara bir de Hamas’ın bünyesine kattığı yüzlerce yeni savaşçı ekleniyor. Ama Ziv, çoğunluğu 18 yaşın altında ve eğitimsiz gençler oldukları için yeni savaşçıları etkisiz bir güç olarak görüyor.

Ziv, ordunun Hamas liderliğinin yüzde 90'ını etkisiz hale getirmeyi başardığını ve bunun başlı başına mevcut çatışmalara devam etmeye gerek olmadığı anlamına geldiğini belirtiyor. “Karar vericiler tarafından 7 Ekim'in tekrarlanmasını önlemek için savaşın sürdürülmesinin gerekliliği konusunda öne sürülen tüm söylemler artık geçerli değil. Çünkü Hamas veya herhangi bir örgüt, böyle veya buna benzer bir saldırıyı gerçekleştirmek için kendini yeniden yapılandırmak istiyorsa, en az 10 yıla ihtiyacı olacaktır. Bu da, bugünden itibaren hazırlıklara başlar ve şu anda sahip olmadığı muharebe, askeri ve örgütsel kabiliyetlere sahip olursa mümkün. Ne var ki Hamas şu anda bunların hiçbirine sahip değil.”

İsrailliler için tehlike

Bu savaşın devam etmesinin bir diğer tehlikesi de, diğer cephelerin açık kalmasına neden olması ve İsrail'i, özellikle Yemen'den gelecek füze tehdidine maruz bırakmasıdır. Güvenlik uzmanları, özellikle Devlet Denetçisi raporunun çeşitli bölgelerde İsraillilerle başa çıkmadaki başarısızlıkları ortaya koymasının ardından, bu konuda uyardı.

Devlet Denetçisi, sivil savunmada ciddi bir örgütlenme ve yetkinlik eksikliğinin damga vurduğu Aksa Tufanı savaşının iki yılı boyunca sivil cephedeki tehlikeli boyuta dikkat çekti. Geçtiğimiz iki yılda olduğu gibi, bugün de, özellikle Gazze'ye ilk kez savaşmak üzere gönderilen askerlerin eğitimi veya işgal operasyonları için eğitilmemiş yedek askerler için hiçbir hazırlık yapılmadı.

Rapora göre, Netanyahu ve Smotrich, “merkezi bir organın kurulmaması ve birden fazla, koordineli olmayan iletişim merkezlerinin bulunması nedeniyle, sivil durum hakkında tam bir resmin yokluğun”ndan sorumlu.

Rapora göre, başarısızlıklar ve boşluklar İkinci Lübnan Savaşı'ndan bu yana devam ediyor. Raporda, “2006'dan bugüne, çoğunluğu Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetleri dersler çıkarmadı ve iç cepheyi ele almak için önerilerde bulunmadı. 7 Ekim'den sonra İsrail'deki duruma rağmen, acil durumlarda sivil alanı yönetmek için tam yetkili tek bir organ atanmadı ve net operasyonel prosedürler ve esaslı kararlar alınmadı” ifadeleri yer aldı.

Devlet Denetçisi, siyasi tarafları bu başarısızlıkları gidermek için derhal harekete geçmeye çağırdı ve “ülkenin kapsamlı ve devam eden bir savaşın ortasında olduğunu” vurguladı. Raporda, 7 Ekim'den sonra sivil savunmayı yönetecek mekanizmalar kurma girişimlerinin başarısız olduğu da belirtildi. Ekonomik ve Sosyal Konsey, işletmelere tazminat, istihdam sorunları ve psikolojik hizmetler gibi acil ihtiyaçları ele almadı.

Devlet Denetçisi tarafından gündeme getirilen bu ve diğer hususlar, Aksa Tufanı savaşından 700 gün sonra İsrail gündemine hakim olmaya devam ediyor. Gazze işgalinin bir yıl daha sürmesi beklenirken, ekonomik durum kötüleşmeye devam ediyor, yaşam maliyeti artıyor ve İsrailliler kötüleşen ekonomik durum nedeniyle kendilerini daha az güvende ve emniyette hissediyor. Bu durum, İsrail'in son iki yılın en tehlikeli ve en kötü dönemine girdiğini gösteriyor.


Trump'ın karşı çıktığı sosyalist Müslüman Mamdani'ye Sanders'tan destek

83 yaşındaki Sanders, 2016 ve 2020'de Demokrat Parti'nin adayı olmak için mücadele edip Hillary Clinton ve Joe Biden'a kaybetmişti (AFP)
83 yaşındaki Sanders, 2016 ve 2020'de Demokrat Parti'nin adayı olmak için mücadele edip Hillary Clinton ve Joe Biden'a kaybetmişti (AFP)
TT

Trump'ın karşı çıktığı sosyalist Müslüman Mamdani'ye Sanders'tan destek

83 yaşındaki Sanders, 2016 ve 2020'de Demokrat Parti'nin adayı olmak için mücadele edip Hillary Clinton ve Joe Biden'a kaybetmişti (AFP)
83 yaşındaki Sanders, 2016 ve 2020'de Demokrat Parti'nin adayı olmak için mücadele edip Hillary Clinton ve Joe Biden'a kaybetmişti (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, New York Belediye Başkanlığı yarışına müdahil olmaya çalışırken solcu Demokrat aday Zohran Mamdani, bir dönem Demokratların başkan adayı olmak için kampanya yürüten Bernie Sanders'ın etkinliğine katıldı. 

Düzenlediği "Oligarşiyle Mücadele" turu kapsamında 20 eyaleti dolaşmaya başlayan bağımsız Vermont Senatörü Bernie Sanders, New York'un Brooklyn bölgesindeki belediye binasında halkla bir araya geldi. 

Cumartesi düzenlenen toplantıya katılan yaklaşık 1700 kişiye konuşan Sanders, mevcut New York Belediye Başkanı Eric Adams ve eski New York Valisi Andrew Cuomo'nun bağımsız aday olmasına tepki gösterdi. 

Zohran Mamdani'nin 4 Kasım'daki seçimlerde Cumhuriyetçi Parti'nin adayı Curtis Sliwa'nın yanı sıra bu iki siyasetçiyle mücadele edecek olmasını "New York eyaletindeki önemli Demokrat liderler nasıl Demokratların adayını desteklemiyor, anlamakta güçlük çekiyorum" diye yorumladı.  

ABD'deki oligarşiyi hedef alarak "Servete sahipler, güce sahipler ama halk bizim yanımızda" diyen Sanders, Mamdani için "Demokrat Parti'nin geleceği" ifadesini kullandı. 

Diğer yandan Trump da Hint asıllı Müslüman Mamdani'nin kazanmaması için elinden geleni yapıyor.

"Eğer birden fazla aday onun karşısına çıkarsa bu seçim kazanılamaz" diyen Trump, Cuomo'nun Mamdani'yi yenebileceğine inanıyor. 

ABD basını, Adams'a federal hükümette bir rol verilmesinin planlandığını bildiriyor. 

New York'taki mevcut emlak vergisi sistemini adil bulmadığını savunan Mamdani, "daha zengin ve daha beyaz" mahallelerin vergilendirilmesi gerektiğini söylüyor.

Yıllık geliri 1 milyon doları aşanlara yüzde 2 vergi getirilmesini önererek kira dondurma, devlet destekli konut inşaatı ve ev sahiplerine sıkı denetim vaatlerinde bulunuyor.

Emlak vergisi planının hayata geçebilmesi için eyalet meclisi ve valinin de onay vermesi gerekiyor. 

Yahudilerin güçlü olduğu New York'u yönetmeye talip olan siyasetçi, İsrail'i soykırımla suçlayıp Filistinlilere destek vererek ülke gündemini salladı. 

Halk otobüslerinin ücretsiz hale getirilmesi ve belediye tarafından işletilen halk marketleri açılması gibi vaatlerde bulunan Mamdani, birçok ırkçı tehditle karşı karşıya.

Independent Türkçe, Guardian, AP


Michelle Obama, Barack Obama'nın hangi çocuklarını büyütmekte zorlandığını anlattı

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP
TT

Michelle Obama, Barack Obama'nın hangi çocuklarını büyütmekte zorlandığını anlattı

Fotoğraf: AP
Fotoğraf: AP

Michelle Obama, eşi, eski ABD Başkanı Barack Obama'nın en küçük kızı Sasha'yı büyütürken yaşadığı zorlukları samimiyetle paylaştı.

Eski first lady'nin IMO podcast'inin 20 Ağustos Çarşamba günkü bölümünde, ağabeyi Craig Robinson'la birlikte Michelle, 27 yaşındaki Malia'yla 24 yaşındaki Sasha arasındaki farkları ve Barack'ın en büyük kızını büyütmeyi neden daha kolay bulduğunu anlattı.

Michelle, o haftanın konukları Gabrielle Union ve Dwyane Wade'e, "Barack'a şunu söylemek isterdim: En büyük kızımız Malia söz konusu olduğunda, o senin kim olduğunu, nelerden hoşlandığını anlayacak ve bunu konuşacağız" dedi.

Malia'nın sürekli babasını hoşnut etmeye çalıştığını, Sasha'nın ise bunu umursamadığını açıklayarak devam etti.

Becoming yazarı, "Malia gençken dışarı çıkma sıklığında azalma veya farklı şeyler yapma gibi bir durum söz konusu değildi" dedi. "

Bana, 'Bu hafta sonu dışarı çıkıyorum ama içeri girip babama 15 dakika kadar zaman vereceğim' derdi.

Normalde en büyük kızı bunu babasıyla siyaset konuşmaya çalışarak yaparmış.

Michelle, "Beyaz Saray Durum Odası'na girer ve 'Bana Suriye'den bahset' derdi" diye anımsıyor ve Barack'ın konuşmadan, "Malia'yla harika sohbet ettik" diye bahsettiğini ekliyor.

Ancak Barack, Sasha'yla neden aynı ilişkiyi kuramadığını anlamakta zorlanıyor ve onu "zor" diye niteliyormuş. Michelle daha sonra en küçük çocuğunu savunmaya geçti. "Sasha kedi gibi" dedi.

'Bana dokunma, beni okşama. Seni memnun etmiyorum. Sen bana gel' diyor.

Anne babaların "bukalemun gibi" olması, her çocuğun farklı bir kişiliği olmasına ve yanıt verdiği ebeveynlik tarzına uyum sağlaması gerektiğini söyledi.

Ebeveynlik zorluklarına rağmen Barack, geçen ay eşinin podcast'ine katılarak, iki kızı yerine bir erkek çocuk yetiştirmenin zor olacağını itiraf etmişti.

Barack o dönemde, "Kızlarımızı yetiştirmede epey iyi bir iş çıkardığımızı düşünüyorum ancak bir erkek çocuk yetiştirmenin daha zor olacağını düşündüğümü çokça söyledim" demiş ve Michelle de "Katılıyorum" diye yanıtlamıştı.

Eski başkan, "Daha yargılayıcı, daha sert olabilirdim ve denerdim. Öz farkındalığımın bununla mücadele edecek kadar yüksek olacağını düşünmek istiyorum ama özellikle de bana bunu gösterecek bir babam yoksa, benim için baba-oğul ilişkilerinin daha zor olabileceğini düşünüyorum" diye eklemişti.

Independent Türkçe