Yeni cumhurbaşkanını seçemeyen Irak, anayasal krize doğru ilerliyor

Yeni cumhurbaşkanını seçemeyen Irak, anayasal krize doğru ilerliyor
TT

Yeni cumhurbaşkanını seçemeyen Irak, anayasal krize doğru ilerliyor

Yeni cumhurbaşkanını seçemeyen Irak, anayasal krize doğru ilerliyor

Meclis’in 9 Şubat’ta düzenlenen ilk cumhurbaşkanını seçim oturumundan bu yana yeni bir cumhurbaşkanı seçmekte başarısız olması nedeniyle Irak yarın (çarşamba) anayasal boşluğa girecek. Cumhurbaşkanlığı makamı için 40 aday yarışıyor. Bunların başında Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) adayı ve mevcut Cumhurbaşkanı Berhem Salih ile Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) adayı Reber Ahmed geliyor.
Irak Yüksek Federal Mahkeme, KDP’nin önceki adayı Hoşyar Zebari’nin 2016 yılında Maliye Bakanlığı yaptığı döneme ait yolsuzluk suçlamalarından henüz beraat etmemesini gerekçe göstererek Zebari’nin adaylığını iptal etti. Nitekim Irak Meclisi o dönem Zebari’den güvenoyunu geri çekmişti. KDP bunun üzerine Reber Ahmed’i alternatif aday olarak gösterdi.
Irak’ta 2003 sonrası oluşan siyasi geleneğe göre üç başkanlık koltuğu (Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis Başbakanlığı) üç bileşen arasında (Şii, Sünni ve Kürt) paylaştırılıyor. Irak Anayasası’nda herhangi bir dayanağı bulunmayan bu geleneğe göre, ülkedeki en üst yürütme organı yani başbakanlık, Irak’ta nüfus açısından en büyük bileşen kabul edilen Şiilere veriliyor. Meclis Başkanlığı Sünni Araplara, Cumhurbaşkanlığı ise Kürtlere veriliyor.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) ve Bağdat’ta Kürtlerin payı kabul edilen devlet makamları iki büyük Kürt parti yani KDP ve KYB arasında paylaştırılıyor. Bu durum KDP ve KYB arasında imzalanan anlaşma ile sabit. Nitekim bu anlaşmaya göre Mesut Barzani liderliğindeki KDP’nin, IKBY’deki makamları (Başkanlık ve Başbakanlık) KYB’nin ise Irak Cumhurbaşkanlığı makamını alması öngörülüyor. Irak’ın eski Cumhurbaşkanı ve KYB lideri Celal Talabani’nin 2013’te hayatını kaybetmesinin ardından KYB üyesi Fuad Masum 2014-2018 arasında cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu. KDP ve KYB’nin cumhurbaşkanlığı koltuğu üzerindeki anlaşmazlıkları 2018 seçimlerinin ardından başladı. Zira KDP cumhurbaşkanlığı koltuğunun kendisine verilmesini istedi. Konuyla ilgili bir anlaşmaya varılamaması nedeniyle KDP ve KYB seçimlere kendi adaylarıyla girdi. KYB o dönem mevcut Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih’i aday gösterirken, KDP de mevcut Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin’i aday ilan etti. O dönem galibiyet Berhem Salih’e nasip oldu. 2018’den bu yana geçen 4 yıl içinde KDP ve KYB hem IKBY hem Bağdat’ta kendi aralarındaki sorunları çözemedi. Bu çözümsüzlük, Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’ın ulusal çoğunluk hükümetinin kurulmasında ısrarcı olması nedeniyle Irak’ta geçtiğimiz son dört seçimden farklı kabul edilen bu seçim döneminde KDP ve KYB arasındaki ilişkilere yansıdı. Nitekim Sadr Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Sünni Egemenlik İttifakı ve Mesut Barzani liderliğindeki KDP’yi kendi safına çekmeyi başardı. Ancak bu üç grubun bir araya gelerek kurduğu Vatanı Kurtarma İttifakı, Meclis’teki çoğunluğu elde etmesine rağmen cumhurbaşkanı seçim oturumunda toplantı yeter sayısının sağlanabilmesi için milletvekillerin üçte ikisinin oturuma katılmasını sağlayamadı. Federal Mahkeme yeni cumhurbaşkanı seçilene kadar mevcut Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in görevine devam etmesine karar verdi ve Meclis’ten, 6 Nisan’a (yarın) kadar kısa süre içinde yeni cumhurbaşkanını seçmesini talep etti. Meclis cumhurbaşkanını seçebilmek için 3 oturum düzenledi. Fakat Şii Koordinasyon Çerçevesi ile KYB’nin oturumda üçte iki çoğunluğun sağlanmasını engellemesi nedeniyle Vatanı Kurtarma İttifakı cumhurbaşkanı seçim oturumunun düzenlenmesi şartı olan üçte iki çoğunluğu sağlayamadı. Vatanı Kurtarma İttifakı Meclis’teki milletvekillerin üçte birine sahip olmasına rağmen oturumun düzenlenmesi için gereken üçte ikisinin (220 milletvekilin) oturuma katılımını garanti edemedi. Şii Koordinasyon Çerçevesi ve KYB, Meclis’te geri kalan milletvekillerinin üçte birine sahip. Koordinasyon Çerçevesi ve KYB, oturumun düzenlenmesini engelledikleri için kamuoyunda ‘engelleyici üçte bir’ ismiyle biliniyor.
Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, siyasi rakiplerine (Koordinasyon Çerçevesi çatısı altındaki Şii parti ve gruplar) Şevval ayının 9’una kadar hükümet kurma müzakereleri yürütmeleri için 40 gün süre tanıdı. Mukteda es-Sadr ayrıca Sadr Hareketi’nin bu müzakerelerin dışında tutulmasını istedi. Irak Yüksek Yargı Konseyi Başkanı Faik Zeydan’ın ifadesiyle, tüm taraflar yarın anayasal sürenin sona ermesi sorunu ve Anayasa’nın açık ihlali anlamına gelen bu durumun ortaya çıkaracağı sonuçlarla karşı karşıya kalacak. Sadr’ın tanıdığı süre bitmeden önce çeşitli partiler arasında özel görüşmeler başladı. Gözler şu anda Irak Meclisi’nden kısa süre içinde yeni cumhurbaşkanını seçmesini isteyen Yüksek Federal Mahkeme’ye çevrilmiş durumda. Mahkeme’nin tanıdığı ‘kısa süre’ aşılırsa, öncelikli görevi cumhurbaşkanını seçmek olan ve Mahkeme’nin verdiği tüm fırsatlara rağmen bu görevi yerine getiremeyen Meclis’in feshedilmesi de dahil olmak üzere Mahkeme’den her türlü karar çıkabilir.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24