İnsan hakları örgütleri, Suriye rejiminin kimyasal silah kullandığına dair ek kanıt sağladı

İnsan hakları örgütleri, Suriye rejiminin kimyasal silah kullandığına dair ek kanıt sağladı
TT

İnsan hakları örgütleri, Suriye rejiminin kimyasal silah kullandığına dair ek kanıt sağladı

İnsan hakları örgütleri, Suriye rejiminin kimyasal silah kullandığına dair ek kanıt sağladı

Avrupa merkezli insan hakları örgütleri Almanya, Fransa ve İsveç’teki soruşturma ve savcılık makamlarına Suriye rejiminin 2013-2017 yılları arasında kimyasal silah kullandığına dair ek kanıt sunduklarını duyurdu.
Suriye Medya ve İfade Özgürlüğü Merkezi, Suriye Arşivi, Açık Toplum Adalet Girişimi ve Sivil Hak Savunucuları isimli sivil toplum kuruluşları tarafından dün ortak açıklama yapıldı.
Açıklamada, rejimin İdlib’in Han Şeyhun ilçesine yaptığı kimyasal silah saldırısının beşinci yıldönümünde tanıklar, kurbanlar, sığınmacılar ve işbirlikçilerle yapılan görüşmeleri içeren ek kanıtların sunulduğu belirtildi.
Söz konusu açıklamada, rejim güçlerinin 4 Nisan 2017’de Han Şeyhun’a sarin gazı kullanarak yaptığı saldırıda 32’si çocuk ve 23’ü kadın olmak üzere 100’den fazla kişinin öldüğünü hatırlatıldı.
Sivil toplum kuruluşları, önümüzdeki Perşembe gününün (7 Nisan) 78 sivilin öldüğü Duma’ya yapılan kimyasal saldırının dördüncü yıldönümü olduğunu vurguladı.
Yapılan ortak açıklamada, “Han Şeyhun ve Duma, Suriye rejiminin halka karşı zehirli kimyasallar kullandığı ilk yerler değildi, çünkü daha önce Ağustos 2013’te Guta’da bin 400’den fazla insanın ölümünde de kimyasal silah kullanılmıştı” denildi.
Sivil toplum kuruluşlarının ortak açıklamasında, “Suriye Medya ve İfade Özgürlüğü Merkezi ile Suriye Arşivi, bu suçların sorumlularından hesap sorulabilmesi için Ağustos 2013’te Guta’ya ve 2017’de ise Han Şeyhun’a yapılan kimyasal saldırılarla ilgili ek kanıt ve bilgi topladı. Suça ilişkin soruşturmalarının devam ettiği Almanya, Fransa ve İsveç’teki yetkililere iletti” ifadelerine yer verildi.
Suriye Medya ve İfade Özgürlüğü Merkezi Direktörü Mazen Derviş, “Uluslararası toplum, Suriye’de kimyasal silah kullanımına karışanlara karşı önümüzdeki günlerde ciddi adımlar atmalı ve adaletten kaçamayacaklarına dair net bir mesaj vermelidir” dedi.
Sivil Hak Savunucuları Hukuk Müşaviri Aida Samani ise, “Uluslararası toplumun, Suriye hükümetinin uluslararası standartları tamamen göz ardı etmesi ve sivillerin hayatını kaybetmesine çözüm bulmaması, rejim ve müttefikleri (Rusya) tarafından Suriye ve başka yerlerde işlenen daha büyük ölçekli vahşetlerin önünü açtı” şeklinde konuştu.
 



Filistinliler yardım kuyruğunda katlediliyor: Kıyamet günü gibi

GHF'nin erzak noktalarında yaşanan saldırılar dünya gündeminden düşmüyor (AFP)
GHF'nin erzak noktalarında yaşanan saldırılar dünya gündeminden düşmüyor (AFP)
TT

Filistinliler yardım kuyruğunda katlediliyor: Kıyamet günü gibi

GHF'nin erzak noktalarında yaşanan saldırılar dünya gündeminden düşmüyor (AFP)
GHF'nin erzak noktalarında yaşanan saldırılar dünya gündeminden düşmüyor (AFP)

Gazze'deki sağlık çalışanları, ABD ve İsrail destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'nın (GHF) erzak dağıtım noktalarında her gün Filistinlilerin öldürüldüğünü anlatıyor.

Han Yunus’taki Nasser Hastanesi’nden Dr. Muhammed Sakr, haftalardır yüzlerce kişinin acile getirildiğini belirterek şunları söylüyor: 

Görüntüler gerçekten şok edici, kıyamet gününün dehşetini andırıyor. Bazen yarım saat içinde 100 ila 150 arasında, ağır yaralanmalardan ölümlere kadar çeşitli vakalar geliyor. Bu yaralanma ve ölümlerin yaklaşık yüzde 95'i ‘Amerikan gıda dağıtım merkezleri’ olarak adlandırılan erzak noktalarından geliyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı verilere göre, GHF’nin faaliyetlerini başlattığı 27 Mayıs’tan 2 Temmuz’a kadar en az 640 kişi erzak dağıtım merkezlerine giderken öldürüldü. 4 bin 500’den fazla kişinin de yaralandığı aktarılıyor. 

Guardian’a konuşan doktor, GHF’nin yarattığı kaosun halihazırda çökmenin eşiğindeki sağlık sistemine daha fazla yük bindirdiğini belirtiyor: 

Zaten her yatakta bir hasta var ve bu ek vakalar bize inanılmaz bir yük getiriyor. Hastaları acil servisin zemininde tedavi etmek zorunda kalıyoruz. Yaralanmaların çoğu göğüs ve kafaya ateşli silahla yapılan saldırılarla oluşmuş. Bazı hastalar bacakları ve kolları ampute edilmiş halde geliyor.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nden yapılan açıklamada da doktorların büyük bir yük altında ve çok zor koşullarda çalıştığı ifade ediliyor. Özellikle yaralı sayısında ciddi artış olduğuna dikkat çekiliyor: 

Bir aydan biraz fazla bir sürede tedavi edilen hasta sayısı, önceki yıl boyunca meydana gelen tüm kazalarda tedavi edilen toplam hasta sayısını aştı. Yaralılar arasında bebekler, gençler, yaşlılar ve anneler var. Yaralıların çoğunu genç erkekler ve çocuklar oluşturuyor. Birçok kişi sadece aileleri için yiyecek veya yardım almaya çalıştıklarını söylüyor.

Komitenin Refah’taki hastanesinde çalışan sağlık görevlilerinden Haytam Hasan, günde 30 ya da 40 kişinin ameliyathaneye alındığını belirtiyor.

İsrail ordusu, 7 Ekim 2023’ten beri sürdürdüğü saldırılarda Gazze’deki 36 hastanenin neredeyse yarısını kullanılmaz hale getirdi. Kalan hastanelerse çok düşük kapasitede çalışıyor. Bunlara ek olarak Gazze Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre İsrail, savaşın başından bu yana en az 1580 doktoru ve sağlık görevlisini öldürdü.

Filistinli yetkililer, Netzarim ve Refah bölgelerindeki GHF'ye ait erzak dağıtım noktalarının "insani yardım" kisvesi altındaki ölüm tuzaklarına dönüştüğünü ve İsrail'in sivilleri kasıtlı olarak hedef aldığını savunuyor. İsrail ordusuysa iddiaları reddederek kurallara uymayan kişilere "uyarı ateşi" açıldığını öne sürüyor.

Diğer yandan İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, pazartesi günü yaptığı açıklamada, orduya Gazze'nin güneyindeki Refah şehrinde "insani yardım kenti" kurulması talimatını verdiğini duyurmuştu. Gazze'deki tüm sivillerin kademeli olarak bu bölgeye toplanması, daha sonra da başka ülkelere sürülmesi hedefleniyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze'yi "Ortadoğu'nun Rivierasına" çevirme planı da tepki çekmişti. Trump, Filistinlilerin çevre ülkelere yerleştirilmesiyle bölgenin kontrolünün ABD'ye geçmesini ve Gazze'nin turizm merkezine dönüştürülmesini önermişti. 

Reuters’ın görüştüğü Gazzeliler, ABD ve İsrail’in sürgün planını kabul etmeyeceklerini söylüyor. Filistinli Mansur Ebu Hayer, şu ifadeleri kullanıyor: 

Burası bizim toprağımız. Kime bırakacağız, nereye gideceğiz?

Independent Türkçe, Guardian, Times of Israel, Reuters