Libya’nın üzerindeki kara bulut: Kimliği belirsiz cesetler

Libya makamları, son on yılda ülke genelinde kayıp ve yerinden edilmiş kişilerin yanı sıra Arap ve Afrika ülkelerine ait olduğuna inanılan ‘kimliği belirsiz cesetlerin’ birikmesinden mustarip.

Tarhuna’daki toplu mezarda kimliği belirsiz cesetlerin çıkarılması için yürütülen çalışmalardan bir görüntü (Libya Kayıp Kişileri Arama ve Tespit Etme Genel Komisyonu)
Tarhuna’daki toplu mezarda kimliği belirsiz cesetlerin çıkarılması için yürütülen çalışmalardan bir görüntü (Libya Kayıp Kişileri Arama ve Tespit Etme Genel Komisyonu)
TT

Libya’nın üzerindeki kara bulut: Kimliği belirsiz cesetler

Tarhuna’daki toplu mezarda kimliği belirsiz cesetlerin çıkarılması için yürütülen çalışmalardan bir görüntü (Libya Kayıp Kişileri Arama ve Tespit Etme Genel Komisyonu)
Tarhuna’daki toplu mezarda kimliği belirsiz cesetlerin çıkarılması için yürütülen çalışmalardan bir görüntü (Libya Kayıp Kişileri Arama ve Tespit Etme Genel Komisyonu)

Libya makamları, son on yılda ülke genelinde kayıp ve yerinden edilmiş kişilerin yanı sıra Arap ve Afrika ülkelerine ait olduğuna inanılan ‘kimliği belirsiz cesetlerin’ birikmesinden mustarip.
Libya, 2011’de 17 Şubat Devrimi’nin patlak vermesinden sonra ülkenin tanık olduğu güvenlik kaosunun ardından kimliği belirsiz cesetlerin yayılması duruma aşina. Bu durum, Arap ve Asya ülkelerinden silahlı adamların ülkeye girişini ve Bingazi Devrimciler Şura Konseyi, Derne Devrimciler Şurası’nın kontrolü altındaki şehirlere entegrasyonunu ya da Libya’nın güneyindeki bölgelerde istikrara kavuşturmalarını kolaylaştırdı.
Libya Kızılayı, genellikle çölde toplu mezarlara gömülen kimliği belirsiz göçmenlerin cesetlerini buluyor. Ayrıca Misrata şehrinde morglarda yığılan ve DEAŞ militanlarına ait oldukları ifade edilen yüzlerce ceset, yerel yetkilileri rahatsız eden bir sorun olmaya devam ediyor. Bu mesele, Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Abdullah el-Lafi’nin Libya’daki Uluslararası Kızılhaç Heyeti Başkanı John Nicolas Marti ile geçen pazartesi günü başkentte yaptıkları görüşmenin gündemindeydi. Başkanlık Konseyi, Nicolas Marti’nin Lafi’ye yerel ve uluslararası kuruluşlarla koordineli olarak tutuklu ve kayıplar, kimliği belirsiz kişiler ve yerinden edilenlere yardım konusu başta olmak üzere birçok konuda brifing verdiğini söyledi. Uluslararası Kızılhaç Komitesi Koruma Koordinatörü Lina Milner, Libya Ordusu İnsani İşler Daimî Komitesi Başkanı ve Savunma Bakanlığı İnsan Hakları Ofisi Direktörü Hatim el-Kadiki’nin de katılımıyla görüşmelere dahil oldu.
Başkanlık Konseyi Yardımcısı, bu çetrefilli konuda komitenin gösterdiği çabalara övgüde bulunurken, yürütülen çalışmaların önemine de dikkati çekti. Lafi ayrıca, gözaltına alınanların akıbetinin, kayıpların kimliklerinin, Tarhuna mezarları konusu da dahil Libya’nın tüm bölgelerindeki kimliği belirsiz cesetlerin bilinmesi amacıyla elde edilen başarıların da Başkanlık Konseyi’nin ortaya koyduğu ulusal uzlaşı projesinin başarılarına katkı sağlayacağını söyledi. Başkanlık Konseyi’nde düzenlenen toplantı sırasında Lafi, kendisine verilen görevleri yerine getirebilmesi için insani yardım komitesinin çalışmalarına destek verdiğini vurguladı.
Özellikle silahlı çatışma bölgelerinde olmak üzere Libya’nın farklı şehirlerinde zaman zaman bulunan kimliği belirsiz cesetler, ülkedeki yerel makamlar üzerinde ek bir ağır yük oluşturuyor. Bu cesetlerin bir kısmı, yurtdışından terör örgütleri saflarına katılmak ve ulusal orduyla savaşmak için gelen yabancı unsurlara mensup.
Yaklaşık iki yıldır Misrata şehrindeki yetkililer, 700 DEAŞ unsurunun cesedinin morglarda bulunmasından şikâyet ediyor. Bu çerçevede Libya Ulusal İnsan Hakları Komitesi raportörü Ahmed Abdulhekim Hamza, Sirte ve Sabrata’daki çatışmalar sırasında ölenlerin cesetlerinin akıbetinin ‘gizliliğini koruduğunu’ belirtti.
Cesetlerin kimlikleri yalnızca yabancı savaşçılarla sınırlı değil. Ülkenin güneyindeki Çad isyancılarının yanı sıra Libya vatandaşları da ölü bulundu. Aynı şekilde güney ve batı çöllerinde yaşayan ya da donanma tarafından çıkarılmadan önce Akdeniz sularında boğulan kaçak göçmenler arasında da vatandaşların cesetlerine denk gelindi.
Beni Velid şehrindeki yerel makamlar, yakın zamanda Beni Velid Genel Hastanesi ile işbirliği içinde yasadışı göçmenlere ait kimliği belirsiz dokuz cesedi defnetti. Beni Velid’deki es-Selam Hayırseverlik ve Yardım İşleri Derneği CEO’su Hatim et-Tuvaycer, daha önce Mezar Kaldırma Bürosu ve Barış Derneği’nin Göçmen Bürosu’nun kimliği belirsiz göçmenlerin cesetlerini gömdüğünü açıklamıştı.
Ülkenin batısındaki Tarhuna şehrinde yerel yetkililer, Trablus’a yönelik askeri savaşın sona ermesinden ve Ulusal Ordu güçlerinin başkentin idari sınırları dışına çekilmesinden sonra onlarca ‘toplu mezar’ buldu. El-Kani milisleri, komutan Muhsin el-Kani ve kardeşi Abdulaziz’in öldürülmesine misilleme olarak, 14 ay önce askeri çatışmaların patlak vermesinden bu yana gözaltına alınan bir dizi mahkûmu tasfiye etme suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı.
Zorla alıkoyma konusuna dair ise Libya’daki insan hakları kuruluşları ve dernekler, Başkanlık Konseyi’ne bağlı İç Güvenlik Teşkilatı’nın eylemciler ve insan hakları savunucuları da dahil olmak üzere en az 7 kişiyi, ayrıca internet üzerinden son günlerde insan hakları sorunlarını, evsizlerin, göçmenlerin ve mültecilerin haklarını tartışan bazı kişileri tutukladığını açıkladı.
Söz konusu merkezler, Başkanlık Konseyi Başkanı’na ve Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’ye barışçıl aktivistlere ve insan hakları savunucularına karşı ‘hakaret ve şiddete teşvike’ son verme ve keyfi olarak gözaltına alınan bu kişileri derhal serbest bırakma çağrısı yaptı.
Bu merkezler, bazı kişilerin hala Abdurrauf Kareh liderliğindeki Özel Caydırıcı Güç tarafından yönetilen Mitiga gibi, herhangi bir yargı denetimi olmaksızın aşırılık yanlısı silahlı gruplar tarafından kontrol edilen hapishanelerde tutulduğuna dikkat çekti. Aynı şekilde bu cezaevlerinde işkence, kötü muamele, yargısız infaz ve diğer insan hakları ihlallerinin yaygın olduğu belirtildi.
6 Mart’ta İç Güvenlik Teşkilatı’nın eski bir üyesi olan Talib eş-Şeriri, Misrata’daki ortak güç üyeleri tarafından tutuklanması ve daha sonra serbest bırakılması hakkında internete açıklamada bulunması sonrasında vurularak öldürüldü.



Filistin'den İsrail'in Mescid-i Aksa'yı havaya uçurma planları konusunda uyarı

Mescid-i Aksa (Reuters)
Mescid-i Aksa (Reuters)
TT

Filistin'den İsrail'in Mescid-i Aksa'yı havaya uçurma planları konusunda uyarı

Mescid-i Aksa (Reuters)
Mescid-i Aksa (Reuters)

Filistin Dışişleri Bakanlığı bugün, ‘Mescid-i Aksa'nın havaya uçurulması ve yerine tapınak (Süleyman Mabedi) inşa edilmesine ilişkin olarak Yahudi örgütlere ait platformlarda dolaşıma sokulan haberlerin tehlikesi’ konusunda uyarıda bulundu.

Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığına göre Dışişleri Bakanlığı, söz konusu planı, ‘işgal altındaki Kudüs'te bulunan kutsal mekanların hedef alınmasına yönelik sistematik bir kışkırtma’ olarak değerlendirdi. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, “İsrail'in iktidardaki sağ kanadı, özellikle Gazze Şeridi'nde işlediği soykırım suçlarına ve tezahürlerine yönelik cılız uluslararası tepkiler ışığında yayılmacı ve ırkçı Yahudileştirme planlarını uygulayabileceğini düşünüyor” denildi.

Bakanlık, uluslararası toplumu ve yetkili Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarını ‘bu kışkırtmayla ciddi bir şekilde ilgilenmeye, İsrail hükümetinin Filistin halkı üzerindeki tekeline son vermek için uluslararası hukukun dayattığı önlemleri almaya, İsrail’i uluslararası meşruiyet kararlarına ve soykırımı durdurmaya yönelik uluslararası mutabakata uymaya ve halkımızı koruyacak mekanizmaları sağlamaya zorlamaya’ çağırdı.

Diğer yandan İsrail makamları, Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa'nın Batı Şeria'nın Ramallah ve Nablus vilayetlerindeki bazı kasaba ve köyleri ziyaret etmesini engelledi.

Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu’nun Facebook sayfası üzerinden yapılan paylaşımda, “İsrail işgal yetkilileri, önceden uyarıda bulunmaksızın, Başbakan Muhammed Mustafa'nın Nablus vilayetindeki Duma ve Kusra kasabalarını, Ramallah vilayetindeki Berka ve Deyr Dibvan kasabalarını ziyaret etmesini engelledi” denildi.

Paylaşımın devamında, “Bu keyfi adım, işgal makamları tarafından Filistin hükümetine karşı alınan bir dizi ırkçı tedbirin devamı niteliğinde olup, hükümet ile Filistin vatandaşları arasındaki güveni sarsmaya yönelik umutsuz bir girişimdir” ifadesi yer aldı.