Suriye’nin kanayan yarası intihar: Lazkiye kentinde bir rahip hayatına son verdi

Rejim, muhalefet ve Özerk Yönetim’in kontrolündeki bölgelerde bulunan kamplarda intihar olgusu yayılıyor.

2021’de sadece rejim kontrolündeki bölgelerde hayatına son verenlerin sayısı 166’a ulaştı (Reuters)
2021’de sadece rejim kontrolündeki bölgelerde hayatına son verenlerin sayısı 166’a ulaştı (Reuters)
TT

Suriye’nin kanayan yarası intihar: Lazkiye kentinde bir rahip hayatına son verdi

2021’de sadece rejim kontrolündeki bölgelerde hayatına son verenlerin sayısı 166’a ulaştı (Reuters)
2021’de sadece rejim kontrolündeki bölgelerde hayatına son verenlerin sayısı 166’a ulaştı (Reuters)

Mustafa Rüstem
Suriye’nin Lazkiye kentinde bulunan St. George Rum Ortodoks Katedrali’nin rahibi George Rafik Hosh’un intihar ettiği bildirildi. Suriye İçişleri Bakanlığı’na bağlı adli tıp uzmanları yazdıkları raporda, “Rahip, sunağın (tapınak) içindeki bir sandalyede kendi kanı içinde oturuyor. Göğsünde bir kurşun yarası var” ifadelerini kullandı.
Davaya bakan soruşturma yetkililerinden aktarılan bilgilere ve İçişleri Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, rahip Katedral’in içinde bulunduğu sırada şahsi tabancasıyla hayatına son verdi. Rahibin el yazısıyla yazdığı kağıtlar bulundu. Bu kağıtlarda yazılanlar, rahibin psikolojik ve sosyal baskılar nedeniyle intihar ettiği tezini güçlendiriyor.

İntihar
Suriye Adli Tıp Kurumu Genel Müdürü Dr. Zahir Hacu, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, tıbbi bulguların, kurşunun yakından ateşlendiği, sol göğsüne isabet ettiği ve sırtın orta ve alt kısmını delip geçtiğini gösterdiğini söyledi.
İçişleri Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği incelemeler, rahibin intihar eyleminde 7.5 mm’lik kendi tabancasını kullandığına işaret ediyor. Kriminal ekipleri rahibin kanla kaplı bir sandalyede oturduğunu ve silahın yanında yerde durduğunu rapor etti. Ölü muayenesi sonrası kurşunun göğsünden girip sırtından çıktığı ortaya çıktı.
İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen incelemeler neticesinde olayın bir intihar olduğu sonucuna varıldı. Soruşturmalarla ilgili yapılan açıklamada, “Lazkiye’deki Eş-Şeyh Dahir Polis Karakolu’na George Rafik Hosh’un St. George Rum Ortodoks Katedrali içinde kendisine ateş ettiği ihbarı yapıldı” denildi.

Yetkilerin dondurulması
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, rahibin intihar olayı, Psikopos Metropolit Athanasyos Fahd'ın Hosh’un yetkilerini dondurmasının ardından geldi. Lazkiye Papazlık makamı ve Rum Ortodoks takipçileri yayınladığı açıklamada, rahip Hosh’un maddi, psikolojik ve sosyolojik baskılar sonucu hayatına son verdiğini belirtti.
Yetkilerin dondurulması, rahibin dini ayinleri yapmasına ve kiliseyi yönetmesine izin verilmemesi anlamına geliyor. Hosh, Lazkiye’ye geçmeden önce İdlib’in batı kırsalındaki Haluz köyündeydi.
St. George Rum Ortodoks Katedrali, Lazkiye’deki Rum Ortodoks mezhebine ait en büyük ve en eski kilisesi olarak biliniyor. Kilise 1723 yılında onarıldı.

İntihar sayıları
Her çeşit kriz ve savaşın yaşandığı ülkede intiharlar giderek artıyor. Suriye Adli Tıp Kurumu Genel Müdürü Dr. Zahir Hacu geçen yıl 166 intihar vakasının yaşandığını belirterek, bu vakaların 115’inin erkek, 51’inin kadın vatandaşlara ait olduğunu söyledi. Hacu, “Bu sayı sadece devletin kontrolündeki bölgelerde kaydedildi” dedi.
Son 10 yılı silahlı çatışmalarla geçen Suriye’de savaş, göç, hayat baskısı gibi nedenlerle intihar sayıları eşi görülmemiş bir şekilde arttı. Muhalefetin kontrol ettiği bölgelerde de intihar vakalarına sık rastlanıyor.
Ön bilgiler, Suriye’nin kuzeyinde 2022’nin başından bu yana 9 intihar vakasının olduğuna işaret ediyor. Bu vakaların sonuncusu, Türkiye sınırındaki Salkin kentinde grafik tasarım sanatçısı olarak çalışan 40’lı yaşlarındaki bir adam tarafından kaydedildi.
İntihar olgusu rejim, muhalefet ve Özerk Yönetim’in kontrolündeki bölgelerde -özellikle de kamplarda- eşit şekilde artıyor. Bu durum, yüzde 90'ı yoksulluk sınırına ulaşan Suriye halkının tüm kesimlerin içinde bulunduğu kötü koşulların bir kanıtı niteliğinde. Birleşmiş Milletler (BM) 6 milyon insanın açlık halkasına dahil olmasına karşı uyarıyor.

Rahibin intiharı şok etkisi oluşturdu
Rahip Hosh’un intihar etmesi, din adamları ve kanaat önderlerinin toplumu psikolojik yönden destekleme konusundaki rolüne güvenen Suriye sokağında büyük bir şok etkisi yarattı. Sosyal Psikoloji alanında uzmanlaşan Mariana Gabriel, rahip Hosh’u intihar etmeye sevk eden koşullar hakkında daha fazla bilgiye ihtiyaç olduğunu belirtti. Gabriel, “Şartlar ne kadar zor olsa da bu hayatını sonlandırmak için bir gerekçe değil” dedi.
Gabriel, “Bu olay toplum olarak yaşadığımız psikolojik ve sosyal sorunların ciddiyetiyle ilgili derin bir etki bıraktı. Dolayısıyla bilinçlendirme için tüm çabalar seferber edilmeli ve artışa geçen intihar durumlarını sınırlandırmak amacıyla bilinçlendirme kampanyaları başlatılmalı. Bunun sebebi, insanların yaşadığı savaş ve yoksulluktur. Ancak tekrarlıyorum bu bir gerekçe değil. Kurtulan pek çok kişi zor koşulları geçti ve bu koşulları iradeleri ve sabırları sayesinde aştılar” ifadelerini kullandı.
Gabriel, Suriye’deki üniversitelerin çoğunun psikolojik destek ekipleri kurma eğilimi gösterdiğini, bu ekiplerin hayatın zorluklarıyla karşılaşan çeşitli yaş grubundan insana destek sunmaya hazır olduğunu aktardı. Gabriel üniversiteler bünyesinde bu amaçla kurulan merkezleri ‘özgüveni ve sorumluluk üstlenmeyi artırma merkezleri’ olarak nitelendirdi.



Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
TT

Unutulmuş Ukrayna savaşı daha tehlikeli ve zor olandır

23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)
23 Kasım'da İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde Rusya-Ukrayna savaşına karşı düzenlenen bir gösteri (AFP)

Refik Huri

Ukrayna savaşı, bazen unutulmuş bir savaş gibi görünse de Gazze ve Lübnan’daki savaştan ve İran'ın başını çektiği tüm “direniş ekseninden” çok daha tehlikelidir. Burada Ortadoğu için yeni bir sahne ya da büyüklerin onayladığı bir bölgesel güvenlik sistemine götürecek beklentiler olmaksızın çok fazla gürültü, slogan ve yıkım var. Gazze, savaş bitmeden sona erdi ve kimse onu yönetmeye hazır değil. Önceki “statüko”nun geri gelmesi yönündeki bahisler arasında, herhangi bir siyasi sempati olmaksızın ya da herhangi bir ülke İsrail ile ilişkilerinin gidişatında herhangi bir değişikliğe gitmeden Lübnan neredeyse tamamen yerle bir oldu. Ama Ukrayna'da oyun daha büyük.

Bu, kıtalararası balistik füzelerle ve Rusya'nın nükleer tehdidinin eşiğinde yürütülen bir savaş. Avrupa'yı kontrol etme ve yeni bir çok taraflı dünya düzeni kurma konusunda belirleyici bir savaş. Hayati bir jeopolitik ve stratejik konum ile bağlantıyı sağlama veya koparma savaşı. Zira Başkan Carter döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Profesör Zbigniew Brzezinski'nin tekrarladığı gibi, “Ukrayna olmadan Rusya'nın imparatorluk olmaktan çıktığı” tarihsel bir gerçektir. Tıpkı Batı'nın, Moskova'nın bir imparatorluk olmasını engellemek için Ukrayna'yı Rusya'dan uzaklaştırmakta ısrar etmesi gibi, Başkan Putin de imparatorluğu kurmak için Ukrayna'yı geri almakta ısrar etti. Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, başından beri bunu fark etmişti ve bunun nedenle anılarında Putin'i kızdırmamak için Ukrayna'nın NATO'ya katılımını ertelemeye çalıştığını söylüyor. Sovyetler Birliği ile Batı arasındaki Soğuk Savaş'ın sona ermesinden yıllar sonra, Rusya ile Batı arasında sıcak bir vekâlet savaşının yaşanması da bu nedenle kaçınılmaz.

ABD ile Çin arasında, Çin'in Tayvan'ı zorla ilhak etmeye karar vermesi durumunda daha da kızışabilecek soğuk savaşın kaçınılmazlığı da buradan kaynaklanıyor. Sahne her şeyi anlatıyor; ABD dünyanın zirvesinde endişeli ve gergin iken, Çin zirveye ulaştıktan sonra kendinden emin ve sakin. Rusya, korkutan ve korkan rolünde seferberlik halinde. NATO'nun kapısına kadar genişlemesinden korkuyor ve NATO'nun Ukrayna'yı kabul etmeyi düşünmesini engellemek için aceleyle savaşa girerek korkutuyor.

ABD, tüm uyarılara rağmen güçlünün yükselen güçten korkmasını simgeleyen “Thucydides” tuzağına düştü. Tarihçilere göre bu, Atina ile Sparta arasında yaşananların bir örneğidir. Güçlü Atina Sparta'nın artan gücünden korktuğu için kendisine savaş açmıştı. Ancak Çin, her ne kadar daha büyük, daha geniş bir tuzağa hazırlanıyor olsa da bu tuzağa düşmemeye çalışıyor.

Biden yönetimi Çin ile ilişkileri üç şekilde özetliyor: rekabet, husumet ve iş birliği. Trump yönetimi ise daha büyük bir şeyden söz ediyor. Başkan Şi Cinping iş birliği arzusunu kullanıyor ancak pratikte “dünyayı yeniden oluşturmak, Batı değerlerini uluslararası kurumlardan kovmak ve doları tahtından indirmek” istiyor. Stanford Üniversitesi'nden ve “Çin'e Göre Dünya” kitabı yazarının Elizabeth Economy’nin söylediğine göre, Şi ayrıca, “Kuşak ve Yol, küresel büyüme, küresel güvenlik ve küresel medeniyet” programlarını gerçekleştirmek için uluslararası uzlaşma çağrısında bulunuyor. Bu ise kısaca, sadece çok kutuplu bir sistemden ibaret olmayan yeni bir dünya düzenidir.

Ancak ABD'de ve tabii ki Avrupa'da, Çin ile anlaşmayı savunanlar da az değil. G7 ve G20 arasında ABD ve Çin’den oluşan “G2” fikrini öne sürenler var. Nitekim tarihçi Adam Tur, “Çin'in tarihsel yükselişine uyum” çağrısında bulundu. Siyaset bilimci Graham Allison, “Asya'daki Çin etkisinin” kabul edilmesi çağrısında bulundu. Ancak olumsuz dalga da artıyor. Tufts Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü Michael Buckley, “hayati çıkarların çatıştığına ve iki ülkenin sistemlerinde bunun güçlü köklere sahip olduğuna, güç dengesinde büyük bir değişiklik olmadan düşmanlığın azaltılamayacağına, düşmanlığın iki tarafın birbirini yanlış anlamasından değil, birbirini iyi tanımasından kaynaklandığına” inanıyor. Dahası eski ulusal güvenlik danışman yardımcısı Matt Pottinger ve eski kongre üyesi Mike Gallagher Çin ile rekabeti yönetmeyi reddedip, Pekin ile çatışmacı bir söylem ve böylece “rekabeti kazanmayı” talep ediyorlar.

Şi’ye gelince Çin'in yükselişte, ABD'nin ise düşüşte olduğuna inanıyor. Çin Komünist Partisi'nin 2021 yılında yayınlanan “100 Yıllık Resmi Tarihçe”sinde şu ifadelere yer verildi: “Çin, dünya sahnesinde merkeze eskisinden daha yakın. Kendi doğuşuna hiçbir zaman bugün olduğundan daha yakın olmamıştı.”  Şi'nin istediği, Çin ile savaşın üzerinde çok fazla duman görmek isteyen ABD ile “dumansız bir savaş” kazanmaktır. Gerçek şu ki her zaman soğuk savaş zihniyetinden uzaklaşma çağrısında bulunan Çin, ABD’ye karşı bir soğuk savaş başlattı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre ABD'ye karşı koymak ve dünyadaki Amerikan hegemonyasını zayıflatmak için Rusya ile “sınırsız ortaklık” kurmayı tercih etti. Her ne kadar Çin, Kuşak ve Yol çerçevesinde yüzden fazla ülke ile anlaşmalar imzalamış olsa da Pew Vakfı'nın 2023 yılında tüm kıtalardan 24 ülkede yaptığı kamuoyu yoklaması, katılımcıların yüzde 22'sinin Çin'i tercih ettiğini, yüzde 60'ının ise ABD'ye olumlu baktığını ortaya koydu.

Oyun ikili bir oyun değil, üçlü bir oyun; Çin ve Rusya, ABD'ye karşı. Sıcak arena Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa, Gazze ve Lübnan savaşları nedeniyle de Ortadoğu ise ekonomik ve jeopolitik rekabetin soğuk arenası, Küresel Güney olarak adlandırılan bölgedir. Ama bu, Hindistan, Güney Afrika, Brezilya ve Endonezya gibi rolleri olan büyük ülkeleri içerdiğinden coğrafi olarak tamamen güneyli değil. Aynı zamanda İran, Türkiye ve İsrail gibi rolleri olan bölge ülkelerini de içeriyor.

Hiç kimse bir soğuk savaşı tamamen kazanamaz. İlk soğuk savaş bile bir ölü ve bir yaralı ile sona erdi. Zafer coşkusu ve “tarihin sonu” konuşmalarının ardından yaşanan olayların da doğruladığı gibi, ölen Sovyetler Birliği, yaralı ise ABD’deydi.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.