Mısrata’dan Trablus’a askeri sevkiyat

Abdullah el-Lafi, Trablus'taki Mitiga Üssü’ndeki ortak operasyon odasını ziyaret etti. (Meclis)
Abdullah el-Lafi, Trablus'taki Mitiga Üssü’ndeki ortak operasyon odasını ziyaret etti. (Meclis)
TT

Mısrata’dan Trablus’a askeri sevkiyat

Abdullah el-Lafi, Trablus'taki Mitiga Üssü’ndeki ortak operasyon odasını ziyaret etti. (Meclis)
Abdullah el-Lafi, Trablus'taki Mitiga Üssü’ndeki ortak operasyon odasını ziyaret etti. (Meclis)

Vadi er-Rabi bölgesinde ani bir hamleyle askeri sevkiyat yapıldığı ve başkent Trablus'taki Tacura ile Kasr bin Guşeyr'i birbirine bağlayan yolun kapatıldığı bildirildi. Libya medyasında yayınlanan görüntüler, terörle mücadelede yedek kuvvete ait bir silahlı araç konvoyunun Mısrata'dan Trablus'a doğru ilerlediğini, Komutan Muhtar el-Cehavi'nin ‘alarm durumu’ ilan etmesinin ardından bölgeden ayrıldığını ortaya koydu. Sosyal medyadan yapılan kısa açıklamada tüm birimlerin derhal karargahlarına dönmesi çağrısında bulunuldu.
İttifaklarına işarette bulunarak ‘Es-Sumud’ Tugayı Komutanı Salah Badi, Tugay ve ‘Terörle Mücadele Gücü’nün amblemlerinin birleşimini yayınladı. Yerel kaynaklar, bu hareketliliği Yurtdışındaki Yaralılar Komitesi Başkanı Ahmed el-Mitan'ın Trablus Devrimciler Tugayı tarafından kaçırılması ve  İstikrar Destek Ajansı da dahil olmak üzere Dibeybe hükümetini destekleyen milislerin, Mısrata'dan bazı isimleri tutuklamak için bir kampanya başlatmasına bağladı.
Diğer yandan Tacura Belediye Başkanı Halid el-Ezrak ile görüşen Birlik Hükümeti İçişleri Bakanı Halid Mazen, tüm güvenlik bileşenleri arasında iş birliği ve koordinasyonun yanı sıra güvenliği artırmak için Başkanlık Konseyi ve hükümetin askeri ve güvenlik kurumları ile ana ortak oda ile bilgi alışverişi ihtiyacını vurguladı.
Diğer yandan yeni 'istikrar' hükümetinde İçişleri Bakanı İsam Buzreba, hükümetinin başarısızlığına rağmen bir yılı aşkın süredir bakanlık dışı atama ve geçici görevlendirme kararlarını iptal etme kararı aldı. Bu hamle, beş haftadan daha uzun bir süre önce Fethi Başağa başkanlığındaki Temsilciler Meclisi tarafından kurulan hükümetinin başkentte resmi olarak iktidarı ele almakta başarısızlığına rağmen gerçekleşti. Buzreba, yetkililer ve güvenlik müdürlerini, kendisi tarafından verilmeyen kararları iptal etmeye ve kendisine bağlı kuruluşlara katılmaları konusunda bilgi vermeye çağırdı.

Lafi’den Libya-Türkiye iş birliğine övgü
Başkanlık Konseyi Başkan Yardımcısı Abdullah el-Lafi, Libya-Türkiye arasında, askeri iş birliği alanında yürütülen ilişkilere övgüde bulundu. Operasyon odasında görevlendirilen Libyalı subayların, kendi uzmanlık alanlarındaki Türk meslektaşlarının deneyimlerinden yararlanma konusuna önem verdiğini vurgulayan Lafi, Libya Ordusu Yüksek Komutanı’nın, Trablus'taki Maitika Üssü’ndeki ortak harekat odasını konseyi sıfatıyla ziyaretine dikkat çekti. Ziyaret sırasında eğitim ve teknik alanlarda imzalanan anlaşmaların uygulanmasının ve Türk tecrübesinden yararlanmak da dahil olmak üzere iki ülkeyi askeri alanda bir araya getiren iş birliğinin önemini vurguladı. Lafi ayrıca cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir dizi adayla Trablus'ta bir araya gelerek Başkanlık Konseyi'nin seçimlerini Seçim Komisyonu kayıtlarına isimlerini yazdıran iki milyon 800 binden fazla kişinin arzusunu gerçekleştirmek için herkes tarafından kabul edilen bir anayasal kurala göre düzenleme taahhüdünü vurguladı. Konseyin herkes ile aynı mesafede durduğunun altını çizen Lafi’nin ofisinden yapılan açıklamaya göre Başkanlık Konseyi'nin Libya halkının seçim arzusunu gerçekleştirmek, ülkenin istikrar ve birliğini sağlamak için müdahale etme yeteneğine sahip olduğu vurgulandı. Lafi’nin adayların konseyin seçimlerin yapılmasını sağlamak için attığı tüm adımları desteklediği ve herkesin üzerinde anlaşmaya vardığı bir yasal çerçeveye göre adil seçimler yapma isteklerini gösterdiği ifade edildi.



İsrail saldırganlığı karşısında Suriye'nin seçenekleri

 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
TT

İsrail saldırganlığı karşısında Suriye'nin seçenekleri

 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)
 İsrail'in Suriye'ye saldırıları (Arşiv-Suriye İnsan Hakları Gözlemevi)

Mecid Kayalı

Mevcut koşullar altında İsrail, Hamas ve Hizbullah'ın gücünü ve konumunu zayıflattıktan, Suriye rejimi çöktükten ve İran'ın Arap Maşrık (Levant) ülkelerindeki nüfuzunu sonlandırdıktan veya sınırlandırdıktan sonra, bölgede politik ve güvenlik açısından yeni bir stratejik gerçeklik dayatmaya çabalıyor. Hatta Aksa Tufanı’nın, ABD'nin sınırsız desteği de dahil ortaya çıkardığı sonuçlardan yararlanarak, bu bölgede bir tür kırılgan rejimler kurmak için müdahalelerde bile bulunuyor.

Siyasi düzeyde İsrail, yalnızca zayıf ve dağılmış Arap sistemine karşı değil, aynı zamanda diğer iki bölge ülkesine, yani Türkiye ve İran'a karşı da bölgede daha güçlü bir bölgesel devlet veya baskın bir devlet olarak kendini dayatmaya çalışıyor. İsrail'in Türkiye ile sorunu, Türkiye'nin yeni Suriye'deki siyasi, ekonomik ve askeri ağırlığının azaltılmasıyla ilgili ise İran ile sorunu, İran'ın nükleer ve füze programlarını çökertme ve kendisini sınırları içine hapsetmekte ısrar etmesinden kaynaklanıyor. Filistinlilere gelince, İsrail onları siyasi denklemden silmeye, bağımsız bir Filistin varlığını engellemeye ve nehirden denize kadar üzerlerindeki hakimiyetini sağlamlaştırmaya çalışıyor.

Güvenlik açısından İsrail, yalnızca ordusunun prestijini yeniden kazanmasını sağlamayı veya yakın çevresinde herhangi bir askeri gücün belirmesini engellemek için önleyici savaşlara girişmeyi amaçlamıyor. Aynı zamanda Suriye ve Lübnan'da, kendine hayati bir alan yaratmaya çalışıyor. Gazze ve Batı Şeria'da oluşturulacak tampon bölgelerle birlikte, bu alan Suriye’de Dera, Kuneytra ve Suveyda illeri, Lübnan'da, Litani Nehri'nin kuzeyindeki Evveli Nehri sınırlarına kadar olan bölge dahil olmak üzere 60 kilometre derinlikte. Adı geçen iki ülkeye zaman zaman düzenlediği askeri saldırıların açıklaması da budur. Bu saldırılarla sanki hem devlet hem de milis güçler düzeyinde kendisi ile çatışmada askeri seçeneğin sonunu hazırlıyor.

Ancak İsrail, radikal hükümetinin savaşı sürdürme, Suriye, Lübnan, Gazze ve Batı Şeria’yı silahsızlandırma veya silahları sınırlandırma talebi konusundaki ısrarından da anlaşılacağı üzere, ayrıca Suriye ve Lübnan'daki mezhepsel ayrışmalara yatırım yaparak, komşu rejimlerin yapılarını değiştirmek için mevcut Arap, bölgesel ve uluslararası koşulları kullanmayı amaçlıyor. Böylece mezhepçi/Yahudi devleti karakterini genelleştirmeye çalışıyor. Zira Arap Maşrık ülkelerinin de kendisine benzemesi, onu Arap coğrafyasında bir Yahudi devleti olarak istisnai durumundan kurtaracaktır. Azınlıkları korumak ile övünmesinin anlamı da belki budur.

İsrail, tarih boyunca jeopolitik önemi nedeniyle, şu aşamada Suriye'ye diğer ülkelerden daha fazla odaklanıyor. Çünkü zorlu bir geçiş sürecinden yaşıyor ve Esed rejiminin bıraktığı ağır mirasın yükünü her düzeyde taşıyor.

Bu bakış açısının İsrail'de aşırı milliyetçi ve dinci sağın ideolojik cephaneliğinin her zaman bir parçası olduğu biliniyor. Bu, bazılarının inandığı gibi Suriye'yi sadece coğrafi olarak değil, aynı zamanda ve en önemlisi toplumsal düzeyde de bölmeyi amaçlıyor.

Tarih boyunca sahip olduğu jeopolitik önem nedeniyle, İsrail'in şu aşamada Suriye'ye diğer ülkelerden daha fazla odaklandığı aşikâr. Çünkü zorlu bir geçiş sürecinden geçiyor ve Esed rejiminin geride bıraktığı ağır mirasın yükünü her düzeyde taşıyor. Yani bu dönem, İsrail'in Suriye'yi devlet ve halk olarak zayıflatması, gelecekte de siyasi, ekonomik ve sosyal güç elde etme kabiliyetini sınırlaması için en uygun dönemdir.

İsrail'in Suriye'ye yönelik müdahale ve saldırılarını, öncelikle terörist ve cihatçı etkinin artması korkusuyla örtbas ettiğini belirtmekte fayda var. İkinci gerekçesi, İsrail'e karşı düşmanlık beslediğini varsaydığı, sanki bu konuda İran'ın yerini alabilecekmiş gibi algıladığı Türkiye'nin nüfuzunun artmasını engellemek. Üçüncüsü, yeni Suriye rejiminin, İsrail'e karşı savaşmayacağına dair İsrail'i rahatlatacak ölçüde kesin işaretler vermemesi. Dördüncüsü, bölgedeki yeni denklemler ve gelişmeler doğrultusunda Suriye'yi İsrail ile normalleşme dalgasına çekmek.

Suriye'nin İsrail'in bu pusuları ve müdahaleleri karşısındaki sorunu, bitkin ve güçsüz olması ve onu parçalanmaya sürükleyen etkenlerin varlığıdır. İsrail ile hegemonya mücadelesi veren bölgesel güçlerin ortadan kalkması veya zayıflamasıdır. İran, tüm milis güçlerinin başına gelenlerden sonra artık kendi bekasıyla ilgileniyor. Siyasi ve ekonomik baskı altında olduğu gibi, nükleer ve füze programlarının belini kıracak olası bir saldırı tehdidiyle de karşı karşıya.

Suriye için mümkün olan ve en güvenli seçenek, onu iki yönden güçlendirmektir: Birincisi, devleti bir kurumlar ve hukuk devleti olarak inşa etmek, Suriyeliler her anlamda bir halk olsun diye vatandaşlığa dayalı bir toplum tesis etmektir

Türkiye’ye gelince, Suriye liderliğini kucaklamasına veya desteklemesine rağmen, ABD'nin desteklediği İsrail politikalarına karşı fazla bir şey yapması mümkün değil. Türkiye, NATO'nun önemli bir üyesi ve Suriye'ye olan ilgisi büyük ölçüde, hemen yanı başında bağımsız bir Kürt oluşumunun kurulmasını engellemekle sınırlı. Söylemi ne olursa olsun Suriye'deki rolünü sadece yumuşak güç, ekonomik imkânlar, altyapı ve hatta güvenlik güçlerinin eğitimi ile sınırlıyor.

Bu durum karşısında Suriye'nin seçenekleri sınırlı ve kısıtlı görünüyor; yorgun, bitkin ve parçalanmış, siyasi, ekonomik ve sosyal olarak acilen toparlanmaya ihtiyaç duyan bir Suriye gerçeğinde askeri seçeneği önermek pervasızlıktır. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre buna ilave olarak, Suriye ordusunun kapasitesinin ve altyapısının tahrip edilmesinden ve İsrail’in uzun elinin İran'a kadar bütün Ortadoğu'ya uzanabildiği ortaya çıktıktan sonra, savaşacak gücü ve kapasitesi de yok.

Dolayısıyla Suriye için mümkün olan ve en güvenli seçenek, onu iki yönden güçlendirmektir: Birincisi, devleti kurumlar ve hukuk devleti olarak inşa etmek, ikincisi de Suriyeliler her anlamda bir halk olsun diye vatandaşlığa dayalı bir toplum tesis etmektir. Kastettiğimiz, Suriye'de coğrafi bölünmüşlüğü reddedip, merkezi bir devlete yönelmekten bahsetmekle yetinmenin mümkün veya yeterli olmadığıdır. Çünkü böyle bir devlet ne bir güç göstergesidir ne de birlik göstergesidir, önemli olan halkın birliğidir. Bu da ancak etnik, mezhepsel ve siyasal ayrımlardan uzak, özgür ve eşit yurttaşlardan oluşan bir devletin kurulmasıyla gerçekleşebilir. İsrail devletinin kuruluşundan bu yana ihmal edilen veya bastırılan, İsrail'e karşı en etkili silah da budur.

İkinci boyut, Suriye'nin uluslararası, bölgesel ve Arap dünyasıyla ilişkilerinin güçlendirilmesini, dünyaya ve gerçekliğe karşılık vermesini ve uyum sağlamasını gerektiriyor. Çünkü böyle bir uyum, İsrail'in öne sürdüğü argümanları elinden alacaktır.

Burada Suriye'nin şu anda bir geçiş sürecinde olduğunu, Suriye'nin ve halkının geleceğinin, bu süreci sağlam ve doğru temeller üzerinde geçirmesinin belirleyeceğini kastediyoruz.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafınadan Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.