Devrim Muhafızları: Tüm ABD komutanlarının öldürülmesi, Süleymani’nin ölümünün intikamını karşılamaz

Bir komutan ‘başka yollar’ izlenmesi çağrısında bulundu

İki gün önce Hamaney’in sitesinden yayınlanan fotoğrafta Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ve arkasında oturan Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani görülüyor
İki gün önce Hamaney’in sitesinden yayınlanan fotoğrafta Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ve arkasında oturan Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani görülüyor
TT

Devrim Muhafızları: Tüm ABD komutanlarının öldürülmesi, Süleymani’nin ölümünün intikamını karşılamaz

İki gün önce Hamaney’in sitesinden yayınlanan fotoğrafta Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ve arkasında oturan Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani görülüyor
İki gün önce Hamaney’in sitesinden yayınlanan fotoğrafta Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami ve arkasında oturan Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani görülüyor

Muhammed Pakpur, tüm ABD komutanlarının öldürülmesinin, Kasım Süleymani'nin ölümünün intikamını almak için yeterli olmayacağını söyledi. Pakpur’un açıklaması, ABD yönetiminin, Tahran'ın DMO’nun terör listesinden çıkarılmasına ilişkin talebi hakkında alabileceği kararla ilgili beklentilerin ortasında geldi.
Reuters haber ajansının İran medyasından aktardığına göre Pakpur dün yaptığı açıklamada “Tüm ABD komutanları öldürülse bile bu, Süleymani'nin kanının intikamını almaya yetmez. Süleymani'nin izinden gitmeliyiz. Ölümünün intikamını başka yollarla almalıyız” ifadelerini kullandı.
Süleymani'nin ölümünün ardından ülkesinin bir ‘caydırıcılık noktasına’ ulaştığını belirten Pakpur, “Şu ana kadar Siyonist varlığın ve ABD’nin eylemlerine sert bir şekilde yanıt verdik. Artık düşmanın anladığı bir denklemimiz var. Düşman dikkatli olmazsa ağır bir darbe alacağını biliyor. Bu denklemle devam edeceğiz” dedi.
İran merkezli ISNA haber ajansına göre Pakpur bu açıklamalarını, DMO’nun dış faaliyetlerini yürüten Kudüs Gücü’nün eski Komutanı Kasım Süleymani’nin mezarını ziyaret ettikten sonra yaptı. Süleymani, 2020 yılının Ocak ayında Bağdat’a geldikten birkaç dakika sonra eski ABD Başkanı Donald Trump’un talimatıyla ABD’nin gerçekleştirdiği bir hava saldırısı ile öldürülmüştü. İran, Süleymani’nin ölümünden sorumlu olan herkesten ‘sert bir intikam’ alacağına dair söz vermişti.
Pakpur'un bu sözleri, İran ve dünya güçlerinin 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmayı canlandırmak için yaptıkları Viyana müzakerelerinde ihtilaflı meseleleri çözmeye çalıştıkları bir sırada geldi. İran’ın dini lideri Ali Hamaney iki gün önce İranlı yetkililere, ‘ABD’nin (anlaşmadan çekilerek) verdiği sözleri tutmadığını, şu anda bir çıkmazda olduklarını ancak İran’ın aynı durumda olmadığını’ söyleyerek, İran nükleer müzakerecilerini ‘ABD’nin aşırı taleplerine karşı çıkma’ konusunda ısrarcı olmaya davet etti.
Hamaney açıklamasında, “Ülkeyle ilgili planlar yapmak için nükleer müzakereleri beklemeyin. (Planlar konusunda) ilerleme kaydetmeye devam edin. Müzakereler olumlu, yarı olumlu ya da tamamen olumsuz sonuçlara ulaşsa da çalışmalarınızın aksamasına izin vermeyin” ifadelerini kullandı.
Müzakerelerin askıya alınmasının üzerinden neredeyse bir ay geçmişken, çözülemeyen meselelerden biri, Washington’ın Tahran’ın nükleer anlaşmayı canlandırmak için istediği gibi DMO’yu ABD’nin yabancı terör örgütleri listesinden çıkarıp çıkarmayacağı konusu.
Pek çok kaynağın Washington’ın, İran’ın DMO’nun bölgesel faaliyetlerini kontrol edeceğine dair güvenceler vermesi karşılığında DMO’nun terör örgütleri listesinden çıkarılmasını gözden geçirdiğini teyit etmesinin ardından, Joe Biden yönetimi hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar tarafından ülke içerisinde eleştirilere maruz kalıyor.
Geçen ayın sonunda Axios haber sitesine konuşan ABD’li ve İsrailli kaynaklar, İran'ın, askeri birimi üzerindeki kısıtlamaların gevşetilmesi karşılığında bölgede tansiyonu düşürmeyi taahhüt etmesine ilişkin ABD tarafından sunulan bir şartı kabul etmediğini ortaya çıkarmıştı. Bunun ardından ABD merkezli Farsça yayın yapan Radio Farda’ya konuşan müzakerelere yakın bir kaynak, İran'ın ‘Süleymani suikastının intikamını almak için gelecekteki herhangi bir girişimden vazgeçmesinin DMO’nun ABD terör örgütleri listesinden çıkarılmasının temel şartlarından biri’ olduğunu belirtti. Kaynak, ABD istihbarat biriminin elinde ‘Tahran’ın Süleymani suikastine karışmakla suçladığı ABD’li yetkilileri hedef alma planları’ hakkında ‘önemli bilgiler’ olduğuna işaret etti
Geçtiğimiz cuma, Tahran'ın Cuma Namazı İmamı ve Hamaney’in temsilcisi Kazım Sıddıki hutbesinde, bazılarının ‘ABD kuvvetlerine yönelik saldırının nükleer anlaşmaya engel teşkil ettiğini’ söylediğini belirtti. Sıddıki, ‘nükleer anlaşma ile ABD güçlerine yönelik saldırıların arasında bir bağlantı olmadığını’ söyleyerek ‘bölgedeki ABD güçlerinin yasadışı varlıkları sona erdirilene kadar bu saldırıların devam edeceğini’ ifade etti.
Bunun öncesinde İran Başsavcısı Muhammed Cafer Montazeri 3 Nisan'da yaptığı açıklamada, ülkesinin ‘bu olayın (Süleymani'nin öldürülmesi) sorumluları yaptıklarının cezasını çekene kadar Süleymani’nin dosyasını takip etmekten vazgeçmeyeceğini’ söyledi.
Geçtiğimiz hafta ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley, ABD Senatosu Silahlı Hizmetler Komitesi önünde yaptığı açıklamada, Tahran tarafından 2015 nükleer anlaşmasının canlandırılması için sunulan ‘Kudüs Gücü’nün ABD’nin yabancı terör örgütleri listesinden çıkarılması talebine karşı olduğunu belirtti.
Milley’in bu açıklaması, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in verdiği bir televizyon röportajında, DMO’nun bir terör örgütü olduğunu söylemesinin üzerinden 24 saat geçtikten sonra geldi.
ABD yönetiminden üst düzey bir yetkili Washington Post'a verdiği röportajda, Biden’ın DMO’yu terör örgütleri listesinden çıkarma niyetinde olmadığını söyledi. Yetkili “Açık açık müzakere yapmayacağız. Hala ihtilaflı noktalar var. Bu aşamada özellikle bu konuda sorumluluk İran'a düşüyor” dedi.
ABD ve İran, Süleymani'nin öldürülmesinin ardından savaşın eşiğine geldi. DMO, Irak’ta ABD güçlerinin bulunduğu bir üsse balistik füzeler fırlattı. İran'ın ilk misillemelerinden biri DMO savunma güçlerinin Tahran'ın güneyinde Ukrayna Havayolları’na ait bir yolcu uçağını vurması olmuştu. Uçaktaki 176 yolcunun hepsi hayatını kaybetti. Bu yılın başlarında, yolcu uçağında hayatını kaybedenlerden iki kurbanın aileleri, DMO Komutanı Hüseyin Selami’nin kazadan haftalar sonra kendilerine ‘uçağın düşürülmesinin ABD ile on milyon insanın ölümüne yol açabilecek bir savaşa girilmesini engellediğini’ söylediğini belirtti.
ABD, İran tarafından gelen ‘ciddi ve inandırıcı’ tehditler yüzünden eski ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve İran dosyasından sorumlu eski üst düzey yardımcısı Brian Hook için 24 saatlik koruma sağlamak amacıyla ayda 2 milyon dolardan fazla para harcıyor.
Associated Press’in (AP) geçen ayki haberine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın ‘hassas ancak gizli olmayan’ bir raporunda Ağustos 2021 ile Şubat 2022 arasında Pompeo ve Hook'u korumanın maliyetinin yaklaşık 13,1 milyon dolara ulaştığı belirtildi.
İran'da en üst askeri rütbeye sahip olan Süleymani'nin öldürülmesi, dört yıl önce Washington’ın nükleer anlaşmadan geri çekilmesiyle başlayan ‘maksimum baskı’ stratejisine karşılık İran’ın petrol sevkiyatlarını engelleme tehdidinde bulunmasının ardından Washington ile Tahran arasındaki artan gerilimde bir dönüm noktası oluşturdu. Süleymani, 2018 yazında, bölgede ABD'ye karşı ‘orantısız bir savaş’ başlatma sözü vermişti.



Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
TT

Mücteba Hamaney gerçekten babasının yerine mi hazırlanıyor?

Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)
Helikopterin düşüşünün kaza olmadığını düşünenlerin aklındaki olası faillerden biri de Mücteba Hamaney (AP/Arşiv)

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin ölümüyle birlikte ülkenin yönetimine dair sorular ortaya atılırken en çok zikredilen isimlerden biri de Yüce Lider'in oğlu Mücteba Hamaney oldu. 

Hiçbir resmi rolü bulunmasa da ülkenin en etkili figürlerinden biri gibi görülen Hamaney, pek çok İranlı için gizemini koruyor. Zira kendisi ne kamuoyunda sıklıkla görülüyor ne de konuşma yapıyor. 

ABD'nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, 85 yaşındaki Ayetullah Ali Hamaney'in 54 yaşındaki oğlunu mercek altına aldı.

Mücteba Hamaney'in, kendi kişisel gücü olmadığı ve itaatkar bir tavır gösterdiği söylenen Reisi'nin döneminde istihbarat ve güvenlik yapılarındaki nüfuzunu artırdığını bildirdi. 

İran Yüce Liderliği için Reisi'nin hazırlandığının düşünüldüğü ancak helikopterin düşmesiyle birlikte bu konudaki soru işaretlerinin arttığı aktarıldı. 

WSJ'nin konuştuğu uzmanlara göre Mücteba Hamaney'in, babasının yerine geçme ihtimali düşük ve spot ışıklarının altından kaçınarak daha da güç kazanması bekleniyor.

Alman Uluslararası Politika ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü'nde çalışan İran uzmanı Hamidreza Azizi şöyle düşünüyor:

Son 20 yıldır işler, Mücteba ve etrafındaki şebekenin kontrolünde. Şimdi Hamaney için asıl mesele, Reisi'yle aynı özelliklere sahip birini bulmak. Böylece Mücteba toplumun gözünün önünde olmadan gücünü koruyup artırabilir.

Mücteba Hamaney'in haziran sonunda düzenlenmesi planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de önemli bir rol oynaması bekleniyor. 

İran'ın geçici cumhurbaşkanı Muhammed Muhbir'in de Mücteba Hamaney'e sadık bir isim olduğuna işaret ediliyor. 68 yaşındaki Muhbir seçimlere kadar tüm meselelerde belirleyici olacak üç kişilik bir konseyin parçası.

Yüce Lider'e bağlı, milyar dolarlık yatırım fonu Setad'ın başkanlığını neredeyse 15 yıl boyunca yürüttü. 

Haberde 1969'da Meşhad'da doğan Mücteba Hamaney'in geçmişine de değinildi. Yüce Lider'in sitesine göre, Şah Rıza Pehlevi döneminde evlerine düzenlenen baskınlardan birinde babasının dövüldüğünü gördü. 

1979'de devrimden sonra Tahran'a taşınan ailenin babası hızla yükselirken oğlu da 1980-1988'de Irak'la yürütülen savaşta cepheye gitti. 

Daha sonra Devrim Muhafızları'nda önemli görevlere gelecek kişilerle burada tanışan Mücteba'nın nüfuzu özellikle 2000'lerin ortalarında geniş çaplı olarak konuşulmaya başladı. 

Değişimciler, 2005 ve 2009'da Mahmud Ahmedinecad'ın kendilerine karşı kazandığı zaferlerin Mücteba Hamaney tarafından ayarlandığını öne sürdü.

ABD, 2019'da Devrim Muhafızları ve Besic milisleriyle "babasının istikrarı bozan bölgesel hırslarını ve ülke içindeki baskıya dair hedeflerini ilerletmeye" çalıştığı gerekçesiyle onu yaptırım listesine aldı. 

2022'de Mehsa Emini'nin gözaltında ölmesinin ardından ülke çapında patlak veren gösterilerde nefret objesi oldu. Ev hapsinde tutulan eski cumhurbaşkanı adayı Mir Hüseyin Musevi, Yüce Lider'e seslenerek o pozisyona oğlunu hazırladığı haberlerini yalanlamasını istedi. Ancak yanıt gelmedi. 

Ali Hamaney hakkında kitap yazan ABD ve İran yurttaşı Mehdi Khalaji bütün bunlara rağmen söylentilere karşı çıkıyor:

Mücteba'nın yeni Yüce Lider olma arzusuna dair fikirler tamamıyla bir mit. Tarihsel deneyime dayanarak Hamaney'in ne kendi oğlunu ne de başkasını işaret edeceğini sanmıyorum.

İslam Cumhuriyeti'ni kuran Ruhullah Humeyni ve yerine geçen Ali Hamaney'in Yüce Liderlik pozisyonunun babadan oğula geçmesine karşı çıkmasını İslam'a aykırı görmesi de Khalaji'nin tahminlerini güçlendiriyor. 

Mücteba Hamaney'in yönetim deneyimi ve dini yeterliliği de bu göreve uygun görülmüyor.

Tennessee Üniversitesi'nden Saeid Golkar şöyle diyor:

Önemli kararların alındığı yerlerde onlarca yıldır tecrübe edinen Mücteba Hamaney'in rejimdeki bağlantıları eşsiz. Ancak onun atanması monarşiyi geri getirerek Hamaney'in mirasını lekeler.

Bazı uzmanlar da Ahmed Humeyni'nin Mücteba Hamaney'den de güçlü görüldüğünü ancak babasının 1989'da ölmesiyle birlikte işlerin değiştiğini bildiriyor. Hamaney ve dönemin cumhurbaşkanı Ekber Haşimi Rafsancani'yle sorunlar yaşayan Ahmed Humeyni, 1995'te henüz 45 yaşındayken hayatını yitirmişti. Kalp krizinin ölüme neden olduğu bildirilmişti.

Independent Türkçe, WSJ, BBC Türkçe