Irak İçişleri Bakanlığı’ndan Şii din adamı Sarhi’nin takipçilerine kanun uyarısı

Şii dini merci Ayetullah Seyyid Mahmud el-Hasani es-Sarhi
Şii dini merci Ayetullah Seyyid Mahmud el-Hasani es-Sarhi
TT

Irak İçişleri Bakanlığı’ndan Şii din adamı Sarhi’nin takipçilerine kanun uyarısı

Şii dini merci Ayetullah Seyyid Mahmud el-Hasani es-Sarhi
Şii dini merci Ayetullah Seyyid Mahmud el-Hasani es-Sarhi

Irak İçişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, “fitne çıkarmaya çalışanlar” diye nitelendirdiği kişileri caydırmak için kanun ve düzene işaret etti. Bakanlık bu açıklamasıyla, bakanlığın ve güvenlik güçlerinin son iki gün içinde Şii dini merci Ayetullah Seyyid Mahmud el-Hasani es-Sarhi’nin takipçilerine karşı aldığı önlemlere atıfta bulundu. Bu, es-Sarhi’nin takipçilerinden biri tarafından türbelerin inşasını abartmanın caiz olmadığı yönündeki içtihadından sonra geldi.
Bu bağlamda Amara Soruşturma Mahkemesi, Mahmud es-Sarhi hakkında “dini şeaire saldırı ve hakaret” suçlamasıyla gözaltı emri çıkardı.
İçişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, ‘güvenlik ve istikrarın güçlendirilmesi, toplumsal barışın korunması için dikkatli ve sorumlu bir şekilde süreci izlediğini’ belirtti. Yanlış yola sapmış ve yıkıcı bir grubun din kisvesi altında yaptığı propagandalar ve çağrılar üzerine bazı illerde patlak veren gösterilere dikkat çekilen açıklamada, bu söylemlerin vatandaşların inanç ve duygularına hakaret içerdiği ve hedefinin ise halkın arasında kin ve nefreti yaymak olduğu belirtildi. Ayrıca açıklamada, “İçişleri Bakanlığı, bu sapkın hareketin karargahını yasal denetimler doğrultusunda kapatarak, inanç dışına çıkan sapkınların mahkeme önünde hak ettikleri cezayı almaları için haklarında tutuklama emri çıkardı” denildi.
Vatandaşlara güvenliği sağlamak ve barışı korumak için tüm illerde güvenlik güçleriyle işbirliği yapmaları çağrısında bulunulan açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
“Cezalandırmanın ve hakların geri alınmasının tek yolu hukuktur. Burada herhangi bir bireysel veya toplu kontrolsüz tepki, hukuka ve düzene kabul edilemez bir saldırı teşkil eder. Bu, yasal olarak kınanan ve aklı başında dini otoriteler tarafından reddedilen davranışlardır. Bundan yarar sağlayacak taraflar fitneciler ve iç barışa karşı komplo kuranlardır. Tüm vatandaşları güvenliğin sağlanması ve barışın korunması için valiliklerdeki güvenlik güçleriyle işbirliği yapmaya davet ediyoruz. İsyan çıkarmaya, inançları çiğnemeye, kamu ve özel mülklere zarar vermeye çalışan kimseler kanun ve düzen ile karşı karşıya kalacaktır.”
Ulusal Güvenlik Teşkilatı dün birçok ilde dini aşırılıkçılıkla suçlanan 29 kişinin tutuklandığını duyurdu. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Ulusal Güvenlik Teşkilatı adli tutuklama emirleri kapsamında dini inanç ve sembollere hakaret eden ve toplumsal barışı tehdit etmeye çalışan aşırılıkçı hareketlerin (Sarhiyyin) üyelerini takip ve tutuklamaya yönelik kapsamlı operasyonunu sürdürüyor. Operasyon kapsamında Kadisiye, Bağdat, Necef, Basra, Maysan, Babil, Zikar ve Musenna illerinde bu aşırı hareketlere mensup olmakla suçlanan 29 kişi tutuklandı. İfadeleri alınan bu kişiler hak ettikleri cezayı almaları için yetkili yargı mercilerine sevk edildi.”
Şii siyasi ve dini liderlerin çoğu Sarhiyyin grubunu kınadı ve kendilerinden hesap sorulmasını istedi. Şii dini merci Mahmud el-Hasani es-Sarhi’nin takipçileri, merkezleri ve camileri benzeri görülmemiş bir operasyona maruz kalıyor. Grubun çoğu muhafazakâr Şii'yi kızdıran açıklaması sonrasında mescitleri yıkılıyor ve tutuklanıyorlar.
Şii dini merci Mahmud es-Sarhi, merhum dini merci Muhammed Sadık es-Sadr'ın (Mukteda es-Sadr'ın babası) öğrencisidir ve 2003'ten beri çoğu Şii dini ve siyasi eğilimle ihtilaf içindedir. Pek çok kez bu kesimlerini öfkelerini çekecek açıklamalarda bulundu. Sarhi, Iraklı olmayan din adamlarının egemenliğinin aksine Arap dini otoritesi fikrini savunuyor ve İran'ın velayet-i fakih rejimine karşı açık düşmanca tavırlar sergiliyor ve alenen karşı çıkıyor. Sarhi, 2014’te DEAŞ’ın yükselişinden sonra Ali es-Sistani tarafından çıkarılan “kifai cihad” fetvasına da açıkça karşı çıkmıştı.
Sarhi ve takipçileri, 2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinden sonra çeşitli kesim ve pozisyonlarıyla Şii topluluğunun ‘uzlaşısını’ bozan neredeyse tek eğilimi temsil ediyor. Bu grup daha önce de bir dizi tutuklama operasyonuna maruz kalmıştı. Ancak bu derecede yaygın bir şiddet, tutuklamalar ve mescitlerin resmi ve gayri resmi olarak kapatılması ilk kez yaşanıyor. Aşırılıkçı gruplar ve resmi güvenlik güçleri, 5'ten fazla ilde Sarhi grubuna ait mescitleri yıktılar. Sarhi ve takipçilerine yönelik şiddetli tepkiler, tarihi rivayetlere dayanan ve “türbe inşa etmenin caiz olmaması” ile ilgili bir içtihada dayanıyor. Şii çevreler bu konuda son derece hassastır.
İran'a yakın fraksiyonlara ve akımlara yakın bir isim olan araştırmacı yazar Abbas Şemseddin, iki yıl önce yayınlanan “Sahte Türbeler” adlı kitabında 600'e yakın sahte ve mesnetsiz türbenin varlığından bahsetmişti.



HRW: İsrail’in İran’daki Evin Hapishanesi’ne saldırısı savaş suçudur

İsrail'in saldırısı sonucunda Evin Hapishanesi'nin bir kısmı çökmüştü (AP)
İsrail'in saldırısı sonucunda Evin Hapishanesi'nin bir kısmı çökmüştü (AP)
TT

HRW: İsrail’in İran’daki Evin Hapishanesi’ne saldırısı savaş suçudur

İsrail'in saldırısı sonucunda Evin Hapishanesi'nin bir kısmı çökmüştü (AP)
İsrail'in saldırısı sonucunda Evin Hapishanesi'nin bir kısmı çökmüştü (AP)

ABD merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), İsrail'in İran'daki Evin Hapishanesi'ne düzenlediği saldırıyı savaş suçu saydı.

HRW'nin uydu görüntüleri, video kayıtları ve tanık ifadelerine dayanarak yaptığı araştırmaya göre İsrail ordusunun 23 Haziran'da düzenlediği saldırıda cezaevindeki ziyaret salonları, koğuşlar, mutfaklar, sağlık kliniği ve idari ofisler hasar aldı.

İncelemede, yaklaşık 80 mahkumun hayatını kaybettiği hapishanede "askeri hedef tespit edilemediği" belirtildi.

Raporda, saldırının cezaevine ziyaret saatinde gerçekleştirildiğine dikkat çekildi. HRW'nin Ortadoğu direktör yardımcısı Michael Page şu değerlendirmeleri yaptı:

İsrail'in 23 Haziran'da Evin Hapishanesi'ne düzenlediği saldırılarda, savaş hukuk ihlal edildi ve açık bir savaş suçu işlendi. Belirgin bir askeri hedef olmaksızın yapılan saldırılarda çok sayıda sivili öldü ve yaralandı. İsrail'in saldırısı, çoğu haksız yere tutuklanan muhalif ve aktivistlerden oluşan Evin Hapishanesi'ndeki mahkumların zaten risk altındaki yaşamlarını daha da tehlikeye attı.

Evin'e düzenlenen saldırı, İsrail ve İran arasında 12 gün süren çatışmalar sırasında gerçekleşmişti. ABD merkezli İran'daki İnsan Hakları Aktivistleri'ne (HRAI) göre İsrail'in İran'a saldırılarında 1190 kişi ölürken, 4 bin 475 kişi de yaralandı.

HRAI ayrıca İran güvenlik güçlerinin 12 günlük savaş boyunca 1596 kişiyi tutukladığı bilgisini de paylaştı.

HRW, saldırının ardından kadın mahkumların Karçak Hapishanesi'ne, erkeklerinse Büyük Tahran Merkezi Cezaevi'ne transfer edildiğini aktardı. Hak örgütü, sözkonusu hapishanelerde mahkumların çok kötü koşullarda tutulduğunu, transfer sürecinde şiddet gördüklerini savundu. Bazı mahkumların daha sonra Evin'e tekrar geri gönderildiği fakat bazılarından haber alınamadığı ifade edildi.

İsrail'in 13 Haziran'daki saldırısıyla başlayan çatışmalarda İran vakit kaybetmeden misilleme yapmıştı. ABD de devreye girerek İran'daki İsfahan, Fordo ve Natanz tesislerine 22 Haziran'da hava saldırısı düzenlemiş, operasyonda 14 "sığınak delici" GBU-57 bombası kullanılmıştı.

İran, ABD'nin saldırısına cevap olarak 23 Haziran'da Amerikan ordusunun Katar'daki El-Udeyd Hava Üssü'ne saldırmıştı. Operasyonda Tahran'ın önceden Washington'a haber verdiği ve hiçbir can kaybı yaşanmadığı aktarılmıştı.

Washington operasyonun ardından 24 Haziran'da taraflar arasında ateşkes sağlandığını duyurmuştu.

"Gazze'de yardım silah olarak kullanılmamalı"

Diğer yandan İsrail ordusu, Gazze'ye yönelik saldırı ve ablukayı sürdürüyor. Aralarında Oxfam ve Sınır Tanımayan Doktorlar'ın (MSF) da bulunduğu 100'den fazla yardım örgütü, Tel Aviv yönetimine gönderdikleri ortak mektupta bölgede yaşanan kıtlığın sonlandırılmasını istedi.

Yardım grupları, Gazze'de faaliyet göstermelerinin İsrail hükümeti tarafından engellendiğini belirtiyor. Amerika Yakındoğu Mülteci Yardımı'nın (Anera) CEO'su Sean Carroll, "Gazze'ye gönderilmeye hazır 7 milyon dolar değerinde hayat kurtarıcı yardım malzemesi var. Sadece birkaç kilometre ötedeki Aşdod'da bloke edilmiş durumda" dedi.

Tel Aviv yönetimi, yardım kuruluşlarının faaliyetlerini kısıtlayan düzenlemeleri martta yürürlüğe koymuştu.

Independent Türkçe, BBC, Guardian