Avrupa’daki Tunuslu göçmenlerin zorla sınır dışı edilmesi tartışmalara neden oldu

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (Reuters)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (Reuters)
TT

Avrupa’daki Tunuslu göçmenlerin zorla sınır dışı edilmesi tartışmalara neden oldu

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (Reuters)
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said (Reuters)

Feshedilen Tunus Meclisi Milletvekili Mecdi el-Karbai, Sırbistan’ın Belgrad Havaalanı’nda birkaç Tunuslu vatandaşın gözaltına alındığı anları kaydeden bir video paylaştı. Bu görüntüler Tunus hükümetinin Avrupa devletleriyle Tunuslu vatandaşların zorla sınır dışı edilmesini kabul eden bir anlaşma imzalandığı iddiasını gündeme taşıdı ve büyük çaplı tartışmalara neden oldu.
Karbai, videonun ardından yaptığı açıklamada, “Tunus neredeyse tüm Avrupa ülkeleriyle Avrupa’da bulunan Tunusluların zorla sınır dışı edilmelerine izin veren anlaşmalar imzaladı” dedi. Bu açıklamaya tepki gösteren Tunus Dışişleri ve Göç İşleri Bakanlığı bu iddiayı kesin bir dille yalanladı. Bakanlık yaptığı açıklamada hiçbir Avrupa ülkesiyle bu türden bir anlaşma imzalanmadığını belirterek, “Yurtdışındaki vatandaşlarımızı korumak ve ikamet ettikleri ülkelerde itibarlarını ve çıkarlarını savunmak, Tunus’un tüm ülkelerle olan ikili ilişkilerinde en önemli önceliği oluşturur” ifadelerini kullandı.
Karbai’nin açıklamalarının ‘temelsiz’ olduğu ifade edilen Bakanlık açıklamasında, “Bakanlık Avrupa ülkeleriyle olan ikili işbirliği ve müzakereler kapsamında düzenli göç için resmi kanalların açılmasını sağlayacak şekilde göç konusunda rızayı gözeten bir davranış şeklini ve dayanışmanın artırılmasını teşvik ediyor. Yabancı ülkelerde yasa dışı olarak ikamet eden Tunusluların yeniden kabulü, yasalara ve imzalanan ikili anlaşmalara uygun olarak gerçekleştirilmektedir” denildi.
Karbai, Tunus devlet makamlarını, Tunus Anayasası ve Uluslararası İnsan Hakları Bildirisi tarafından güvence altına alınan seyahat özgürlüğüne zarar vermekle suçlamıştı. Karbai, “Avrupa ülkelerinde Tunus vatandaşları gözaltına alınıyor ve ardından zorla sınır dışı ediliyor” ifadelerini kullandı. Sınır dışı edilerek Tunus’a gönderilen herkes otomatik olarak ‘LS.17’ olarak bilinen sınır prosedürüne tabi tutulur.
Bu bağlamda, bağımsız bir insan hakları kuruluşu olan Tunus Ekonomik ve Sosyal Haklar Forumu, sınır dışı edilerek Tunus’a gönderilen birkaç Tunuslu vatandaşın kötü muameleye maruz kaldığını bildirdi. Forumun yayınladığı raporda, “İspanyol makamları, göçmenlerin haklarını ihlal eden ve zorla sınır dışı için bir kılıf oluşturan haksız bir anlaşmayı Tunus hükümetine dayatmak için göçmenleri baskı ve pazarlık kozu olarak kullanıyor. Korkunç bir izdihamın olduğu kamplarda alıkonulan birkaç çocuğun yanı sıra İspanya ve İtalya’da 2020 yılında aralarında 12 ailenin bulunduğu yaklaşık 500 Tunuslu zorla alıkonuldu” ifadelerini kullandı. İtalya’da yaşayan Tunuslu düzensiz göçmenlerin durumunun İspanya’dakilerden çok da farklı olmadığı belirtilen raporda, İtalya’daki yüzlerce Tunuslu düzensiz göçmenin zorla sınır dışı tehditleri almalarının yanı sıra zorlu ikamet koşullarından mustarip olduğu ifade ediliyor. Raporda, “Hatta durum öyle bir noktaya ulaştı ki göçmenler haftalık seyahat turlarıyla sınır dışı edilir hale geldi” denildi.
Tunus siyaseti, Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İşleri Komitesi üyelerinin önceki gün yayınladığı açıklamayı büyük bir ihtiyat ve çekinceyle karşıladı. Nitekim Tunus’ta aylardır derinleşmekte olan siyasi krize çözüm getirilebileceğine dair olumlu işaretlerin ortaya çıktığı bir dönemle tamamen zıt olan bu açıklama dikkat çekti. Komitesi üyeleri, önceki gün yaptıkları yeni açıklamada, Tunus’ta siyasi reformlar yapılması gerektiğini vurgulayarak, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said ile milletvekillerinin siyasi meşruiyetinin “eşit şekilde halktan ve Anayasa’dan kaynaklandığını” ifade etti.
AP’nin açıklamasında, Tunus’taki tüm ilgili taraflara “hükümet, siyasi partiler, işçi sendikaları, uluslararası toplum ve kadın örgütlerinden temsilcileri kapsayacak ve fiili, sistematik ve geniş bir şekilde düzenlenecek kapsamlı bir ulusal diyaloğa katılma” çağrısı yapıldı. Açıklamada, bu krize çözüm bulmanın ancak siyasi ve ekonomik krizi acilen iyileştirmek amacıyla tüm ilgili tarafların tam katılımıyla mümkün olabileceği kaydedildi. Ancak bu açıklama, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’in Avrupa tarafını ikna etme çabasıyla açık bir siyasi yol haritası uygulamaya başlayacağını ilan etmesinin ardından Avrupa’nın alması beklenen pozisyonla tamamen zıt bir tablo oluşturdu. Zira Said, söz konusu yol haritası doğrultusunda sanal istişare düzenleme, referandum yapma ve bu yılın sonunda meclis seçimlerini düzenleme kararı aldığını duyurmuştu.
AP’den bir heyet 11-13 Nisan’da Tunus’u ziyaret etmişti. Michael Gahler başkanlığındaki heyette Avrupa İçin Liberal ve Demokrat İttifakı’ndan Javier Nart, Yeşiller ve Avrupa Özgür İttifakı’ndan (The Greens/EFA) Jakop Dalunde ve İtalya merkezli Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı’ndan Andrea Cozzolino yer almıştı.



Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?
TT

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Colin P. Clarke

Lübnan ve Suriye’nin bazı bölgelerinde salı günü gerçekleştirilen eş zamanlı bir saldırıda, Lübnan’daki Hizbullah Hareketi tarafından kullanılan yüzlerce çağrı cihazı peş peşe patladı. Saldırıda en az 10 kişi öldü, binlerce kişi yaralandı.

Birçok kişi saldırının neden şimdi düzenlendiğini ve saldırının zamanlamasının daha geniş bir anlamı olup olmadığını merak ediyor.

İsrail, ABD'nin daha geniş çaplı bir operasyonun, bölgede topyekûn bir savaşa yol açabileceği yönündeki uyarılarına rağmen, Hizbullah’ın saldırılarını önlemenin savaştaki hedeflerinden biri olduğunu açıkladı. Çağrı cihazı saldırısı İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a karşı yürüteceği uzun vadeli bir askeri harekatın başlangıcı olabileceği gibi, İsrail ile İran'ın vekilleri arasında uzun süredir devam eden gölge savaşının son gizli operasyonu da olabilir. İsrail, saldırıyı fark edilmeden gerçekleştirilebileceği zaman aralığı sınırlı olduğu için de böyle bir saldırı düzenlemiş olabilir.

İsrail'in istihbarat servisi Mossad için bu saldırı, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırısında yaşanan başarısızlıklar nedeniyle ciddi şekilde zedelenen itibarını iyileştirme yolunda atılan sağlam bir adım olabilir. Saldırı aynı zamanda bir casus romanından fırlamış gibi görünüyor. Mossad'ın böylesine büyük ve dramatik bir operasyonu nasıl gerçekleştirebildiğine dair çok sayıda hipotez ortaya atıldı. Patlayıcıların çağrı cihazlarına üretim aşamasında mı yoksa tedarik süreci sırasında mı yerleştirilmiş olabileceğini henüz bilmiyoruz.

Hizbullah, İsrail'in siber saldırılarına karşı önlem amacıyla çağrı cihazları gibi eski iletişim araçlarını kullanıyordu. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın alternatif iletişim araçları kullanmaya çağırdığı Hizbullah üyeleri 7 Ekim saldırısının ardından cep telefonu kullanmaktan büyük ölçüde kaçındılar.

Bazı kişiler cihazlara sızan kötü amaçlı yazılımın pillerin aşırı ısınmasına ve sonunda patlamasına neden olduğunu düşünüyor. Oysa saldırı titiz bir planlama ve ayrıntılara gösterilen özenle dikkatlice organize edildi. Saldırının anlık etkisi ne olursa olsun, ortaya çıkan tablo Hizbullah'ın paranoyasını arttıracak ve Mossad'ın gelecekte yapabileceklerine karşı daha fazla temkinli olmasına yol açacak. Hizbullah'ın bu saldırının ardından iç güvenlik aygıtında bir revizyona gidebilir, operasyonel güvenliğindeki boşlukları gözden geçirebilir ve üyelerinin yeteneklerini arttırmaya çalışabilir. Tüm bunlar aynı zamanda Hizbullah içinde kan dökülmesine yol açabilir ve içeride bir casus avı başlayabilir. Bu da İsrail istihbaratı için bir başka kazanç olacaktır.

Saldırı, titiz bir planlama ve ayrıntılara gösterilen özenle dikkatlice organize edildi.

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’ye geçtiğimiz temmuz ayı sonlarında Tahran'da düzenlenen suikastta olduğu gibi çağrı cihazı saldırısının arkasındaki nedenlerden biri de Mossad'ın prestijini yeniden kazanma konusundaki kararlılığıydı. İsrail istihbaratı 7 Ekim 2023 saldırısından önce her şeye gücünün yetebileceği yönünde güçlü bir imaja sahipti. Mossad efsaneleri, Steven Spielberg yönettiği Münih ve Netflix yapımı Kaos gibi popüler casusluk filmleriyle ekranlara taşınmıştı.

İsrail'in hedef odaklı suikastlarında, geçtiğimiz ocak ayında Beyrut'ta Hamas'ın Siyasi Büro Başkan Yardımcı Salih el-Aruri, temmuz ayı sonlarında yine Beyrut'ta Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Şükür ve Şükür’den kısa bir süre sonra da İsmail Heniyye öldürüldü.

dfv fdev
Patlayan çağrı cihazlarından birinden geri kalanlar Beyrut'ta sergilendi, 18 Eylül (AFP)

İsrail'in gizli operasyonlarının Mossad'ın imajını iyileştirmenin yanı sıra daha pratik bir etkisi de var. Saldırı büyük olasılıkla Hizbullah'ın komuta ve kontrol merkezini yok etti. Bu da öngörülebilir gelecekte Hizbullah için büyük iletişim sorunlarına yol açacak. Dahası, salı günü gerçekleşen saldırıda yüzlerce Hizbullah üyesi yaralandı. Bazılarının parmaklarının ya da ellerinin koptuğu ya da geçici de olsa sahadan uzaklaşmalarına neden olan başka yaralanmalar gibi fiziksel bozukluklara sebep olduğu şüphesiz.

Yemen'deki Husiler, Irak ve Suriye'deki milisler ve İran'ın diğer vekilleri daha fazla önlem almaya başlayacaktır. Bu durum söz konusu grupların birbirleriyle iletişim kurma şekillerinde değişikliklere yol açarak koordinasyon düzeylerini doğrudan etkileyebilir ve saldırı düzenleme kabiliyetlerini engelleyebilir.