BM’den Libya'da ‘keyfi bir şekilde’ gözaltına alınanların serbest bırakılması çağrısı

Fotoğraf AFP
Fotoğraf AFP
TT

BM’den Libya'da ‘keyfi bir şekilde’ gözaltına alınanların serbest bırakılması çağrısı

Fotoğraf AFP
Fotoğraf AFP

Trablus'taki Bakanlar Kurulu binasının önünde düzenlenen barışçıl göstericilere yönelik saldırı insan hakları örgütleri tarafından kınandı. Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu (UNSMIL) ‘ülkede keyfi olarak gözaltına alınan herkesin derhal serbest bırakılması’ çağrısında bulundu.
Libya’nın birçok şehrinde geçtiğimiz aylarda çok sayıda siyasi aktivist ve insan hakları savunucusu gözaltına alındı. Uluslararası ve ulusal kuruluşlar, ülkedeki makamlara gözaltına alınanların serbest bırakılması ve yasaların takip edilmesini talep ettiler.
UNSMIL keyfi gözaltı furyasından aylar sonra, doğu ve batı Libya'daki güvenlik birimlerinin ‘uzun süredir hukuksuz bir şekilde gözaltında tutulan’ Libya Kızılayı Ecdebiye Şubesi Direktörü Mansur Atti, eski Libya Posta Telekom ve Bilgi Teknolojileri Şirketi Başkanı Faysal Gergab ve Libya Öğrencileri Genel Birliği Başkanı Muhammed el-Kıblevi’yi serbest bıraktıklarını bildirdi. Bu adımın memnuniyetle karşılandığını vurguladı.
ABD Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Leslie Ordman, Washington’ın ‘keyfi olarak gözaltına alınan birçok Libyalı'nın serbest bırakılmasını memnuniyetle karşıladığını’ belirtti. Aynı şekilde ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da insan haklarının ‘Libya ile ikili ilişkilerinde ABD için önemli olduğunu’ vurgulayarak ‘Libya'da hiç kimsenin keyfi olarak gözaltına alınmaması gerektiğini’ söyledi. UNSMIL iki gün önce yaptığı açıklamada, ‘tüm tutuklamaların ve gözaltıların, Libya'nın insan hakları alanındaki yükümlülüklerine uygun olacak şekilde kanuna dayandırılması’ gerektiğinin altını çizdi.
‘Terör ve Organize Suçlarla Mücadele’ teşkilatı 10 Ocak'ta Faysal Gergab’ı tutuklamıştı. Aynı şekilde Trablus Emniyet Teşkilatı birçok insan hakları aktivistini de çeşitli suçlamalarla gözaltına almıştı. Libya merkezli 218 Kanalı’nın muhabiri Ali er-Rifavi, geçtiğimiz hafta Libya'nın merkezindeki Sirte şehrinde bir güvenlik birimi tarafından gözaltına alınan isimler arasındaydı. Libya'daki İnsan Hakları Arap Örgütü, Rifavi’nin İç Güvenlik Teşkilatı tarafından keyfi olarak gözaltına alınmasından duyduğu endişeyi dile getirerek kendisinin ‘hiçbir yasal dayanak olmadan’ gözaltına alındığını bildirdi. Libya devletinin üzerine düşen uluslararası yükümlülüklerinin yerine getirilerek ‘kayıtsız şartsız’ bir şekilde Rifavi’nin derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. Kaynaklarının yaptığı açıklamada, muhabirin ‘belediyenin çalışmalarını ve şehirdeki vatandaşların sıkıntılarını haber yapmasından dolayı ’ gözaltına alındığını aktardığını belirtti.
Muhabirin can güvenliğinden endişe ettiğini dile getiren örgüt, yalnızca yerel yetkilileri eleştirdiği için gözaltına alınmasının ‘ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlama olduğunu ve BM Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 19’uncu maddesinin ihlali’ olduğunu vurguladı. Muhabirin insani koşularda muamele gördüğüne ve kötü davranışlara veya işkenceye maruz bırakılmadığına dair güvence verilmesini talep etti.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) de kriz hattına girerek, 27 Mart'ta zorla alıkonan Rifavi'nin ‘derhal serbest bırakılması’ çağrısında bulundu. Rifavi’nin zorla alıkonulmasının ‘gazetecilerin Libya'da çalıştıkları zor şartları gösterdiğini’ belirtti. RSF’nin aktardığına göre Rifavi'nin akrabalarından biri, güvenlik güçlerinin Rifavi’nin basında ‘belediye ve çalışmaları hakkında kamuoyunu kışkırtan’ haberler yaptığı için gözaltına alındığını bildirdiklerini söyledi.
Libya'daki İnsan Hakları Ulusal Komitesi, geçen hafta ortasında Bakanlar Kurulu binasının önünde yaralı, hasta ve özel ihtiyaç sahiplerinin haklarını arayan barışçıl göstericilerin fiziksel ve sözlü tacizlere maruz kaldığını gözlemlediğini bildirdi. Komite dağıtılmak istenen ‘barışçıl göstericilere yönelik sözlü ve fiziksel saldırıların tekrarlanmasını büyük bir endişeyle’ takip ettiğini açıklayarak ‘suç’ olarak tanımladığı eylemleri, fiziksel ve sözlü tacizleri ve barışçıl göstericileri dağıtmak için aşırı güç kullanılmasını şiddetle kınadığını kaydetti.
Komite yaptığı açıklamanın devamında şu ifadeleri kulandı:
“Bu utanç verici davranışlar, insan ve vatandaşlık haklarına yönelik ciddi bir ihlal sayılıyor. Aynı zamanda Libya'daki düşünce ve ifade özgürlüğünün bariz bir şekilde baskı altına alındığını, hak ve özgürlüklerin gidişatında ciddi bir gerileme olduğunu gösteriyor. Bunların haklara, özgürlüklere ve demokrasiye inanmayan otoriter ve baskıcı diktatör rejimlerin davranışlarından bir farkı yok.”
Ulusal Birlik Hükümeti’nden (UBH) ve İçişleri Bakanlığı'ndan, güvenlik unsurlarının protestolara ve gösterilere yönelik tavrının, Libya'nın insan hakları alanındaki uluslararası yükümlülükleri ve uluslararası normlar ve sözleşmeler ile uyumlu hale getirilmesini talep ederek barışçıl gösteri hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğünü gasp etmek için mazeretler ve boş bahaneler öne sürmeme çağrısında bulundu.
ABD Dışişleri Bakanlığı, hafta ortasında tüm dünyadaki insan haklarının durumuna ilişkin bir rapor yayınladı. Raporda Libya'nın ‘cinayetlere, çeşitli silahlı grupların eliyle yapılan cebri kaybolmalara ve silahlı gruplar tarafından her kesime yapılan işkencelere’ tanık olunduğu belirtildi.
Raporda ayrıca ‘cezaevlerindeki ve gözaltı merkezlerindeki yaşamı tehdit eden ağır şartlara, keyfi tutuklama veya gözaltı uygulamalarına, siyasi isimlerin gözaltına alındığına veya tutuklandığına ve yargının bağımsızlığı ile ilgili ciddi sıkıntılar olduğuna’ işaret edildi. Gazetecilere yönelik şiddet ve itibarı karalama yasaları da dahil olmak üzere ‘ifade ve basın özgürlüğüne yönelik ciddi kısıtlamalar olduğuna’ dikkat çekildi. Raporda tüm bunların yanı sıra ‘hükümet içerisinde ciddi bir yolsuzluk’ olduğuna, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve insan kaçakçılığı faaliyetlerinin sorumlularından hesap sorulmadığına,‘örgüt oluşturma özgürlüğüne yönelik ciddi bir müdahale bulunduğuna ve mültecilerin ve sığınmacıların zorla geri gönderilmesine’ dikkat çekildi.



Uydu görüntüleri, Sudan'ın el-Faşir kentinde ‘toplu mezarlar’ olduğunu ortaya koydu

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
TT

Uydu görüntüleri, Sudan'ın el-Faşir kentinde ‘toplu mezarlar’ olduğunu ortaya koydu

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Yale Üniversitesi’nin Halk Sağlığı Fakültesi’ne bağlı İnsani Araştırmalar Laboratuvarı’na göre, uydu görüntüleri, Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) kontrolünü ele geçirdiği Sudan'ın batısındaki Darfur eyaletinin kuzeyinde bulunan el-Faşir şehrinde ‘toplu mezarlar’ ve ‘ceset imha faaliyetlerinin’ izlerini ortaya çıkardı.

Sudan ordusunun Darfur'daki son büyük kalesi olan el-Faşir'in HDK tarafından ele geçirilmesinin ardından Birleşmiş Milletler (BM), katliamlar, tecavüzler, yağmalamalar ve halkın toplu olarak yerinden edildiğini bildirdi.

HDK'nin sosyal medyada yayınladığı videolarla desteklenen çok sayıda tanık ifadesi, iletişimden tamamen kopuk olan şehirde yaşanan zulmü gözler önüne serdi.

s
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Dün yayınlanan İnsani Araştırmalar Laboratuvarı raporunda, el-Faşir'deki eski bir hastane ve caminin yakınında ‘toplu mezar olduğu düşünülen en az iki bölgede toprak bozulmaları’ olduğu belirtildi.

Raporda, ‘şu anda HDK tarafından gözaltı merkezi olarak kullanılan’ bir doğum hastanesinin dışında daha önce tespit edilen hendeklerin ve nesne yığınlarının ortadan kaybolduğu ifade edildi.

Raporda ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) 450 hasta ve personelin öldürüldüğünü bildirdiği Suudi hastanesine yakın bir caminin yakınında ‘yaklaşık 7 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğinde bir hendekten’ bahsedildi.

İnsani Araştırmalar Laboratuvarı raporunda, HDK'nin bir yıldan fazla süren kuşatma sırasında inşa ettiği toprak bariyerin yakınında toplu infazlara dair kanıtlar olduğu kaydedildi.

yu
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) pazartesi günü, ‘el-Faşir'de işlenen zulümlerin kanıtlanması halinde, Roma Statüsü uyarınca savaş suçu ve insanlığa karşı suç teşkil edebileceği’ uyarısında bulundu.

HDK şehri ele geçirdikten sonra on binlerce kişi şehirden kaçtı. AFP'ye konuşan tanıklar, bu güçlerin kaçmaya çalışan yüzlerce sivili gözaltına aldığını, ayrıca onlara şiddet uyguladığını ve öldürdüğünü söyledi.

BM bugün, saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısının yüzlerce olabileceğini bildirdi. Ordu destekli hükümet ise HDK’yi 2 bin sivili öldürmekle suçluyor.

BM'ye göre, Nisan 2023'te Sudan'da patlak veren çatışma on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve yaklaşık 12 milyon kişinin yerinden edilmesine neden olarak dünyanın en büyük yerinden edilme ve açlık krizine yol açtı.


Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
TT

Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)

İnci Mecdi

ABD, BM Güvenlik Konseyi'nden Gazze'de en az iki yıl süreyle uluslararası bir istikrar gücü konuşlandırma yetkisi talep ediyor. Uluslararası istikrar gücü, ABD Başkanı Donald Trump'ın eylül ayı sonunda sunduğu ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı uzun vadede sona erdirmeyi amaçlayan 20 maddelik planının temel unsurlarından biri.

Amerikan medya kuruluşlarının incelediği taslak karara göre, uluslararası güç, silahlı örgütlerin “kalıcı olarak silahsızlandırılması” da dahil olmak üzere Gazze'deki silahsızlandırma sürecini temin etmek için İsrail ve Mısır ile iş birliği içinde çalışacak. Ayrıca Filistinli polis memurlarına eğitim ve destek sağlayacak, sivilleri koruyacak ve insani yardım koridorlarının güvenliğini sağlayacak. ABD’li yetkililere göre taslak, 15 üyeli konsey ve diğer uluslararası ortaklar arasında kapsamlı müzakerelerden geçmesi beklenen bir ön taslak. Nitekim şu anda tartışılıyor ve bu istişareler doğrultusunda revize ediliyor.

Silahsızlandırma sürecini temin etmenin yanı sıra, bir barış gücü değil, güvenliği sağlamaktan sorumlu bir yürütme organı olacak olan bu gücün, Gazze Şeridi'nin hem İsrail hem de Mısır ile olan sınırlarını güvence altına alması, sivilleri ve insani koridorları koruması ve yeni bir Filistin polis gücü yetiştirmesi öngörülüyor. Taslak, katılımcı ülkelere, Gazze Şeridi’nin geçici yönetimini üstlenmesi beklenen ve henüz kurulmamış olan “Barış Konseyi” ile iş birliği içinde, 2027 yılı sonuna kadar Gazze'de güvenliği sağlama konusunda geniş bir yetki veriyor. Yine taslak, bu gücün Mısır ve İsrail ile yakın istişare ve koordinasyon içinde olmasını da öngörüyor.

İsrail'in itirazı

Taslakta, önerilen uluslararası güce hangi ülkelerin katılacağı veya ne kadar askerle katkıda bulunacağı belirtilmedi. Ancak, istikrar gücüne katılmakla ilgilenen birçok Arap ve Arap olmayan devlet, BM'nin plana verdiği desteğin katılımları için ön koşul olduğunu ifade etti. ABD'nin BM misyonu, Independent Arabia'nın sorularına yanıt vermedi, ancak kaynaklar, ABD'nin talebi üzerine Gazze'de istikrarı sağlamak için uluslararası güce birkaç ülkenin katılmayı düşündüğünü belirtiyor.

Arap Amerikalılar Barış Komitesi Başkanı ve Gazze'de arabuluculuk yapan Bişara Bahbah, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'deki uluslararası istikrar gücüne hem Türkiye hem de Katar'ın katılmasına karşı çıktığını söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, gücün misyonunun “İsrail'in kendini rahat hissettiği tarafları veya İsrail'in rahatlıkla iş yapabileceği ülkeleri içermesi gerektiği” yönündeki açıklamaları da bunu teyit ediyor. Ancak Rubio belirli bir ülke adı vermedi veya olası bir vetodan bahsetmedi.

Azerbaycan merkezli ANewsZ kanalının haberine göre, ABD, çatışmalar sona erdiğinde Gazze'nin güvenliğini sağlamayı ve insani yardımların ulaştırılması faaliyetlerini genişletmeyi amaçlayan bir misyona katılımı için Azerbaycan ile iletişime geçti. Bakü, hem İsrail hem de Filistin Ulusal Otoritesi ile diplomatik ilişkilere sahip. Kasım 2022'de Azerbaycan Meclisi, Tel Aviv'de bulunması şartıyla İsrail’de bir büyükelçiliğin açılmasını onaylamıştı.

Büyükelçilik, diplomatik temsilcilik ve Bakü'den bir büyükelçinin atanmasıyla Mart 2023'te resmen açıldı. Aynı zamanda Azerbaycan, 2022'nin sonlarında Batı Şeria'daki Ramallah'ta bir “temsilcilik ofisi” kurdu. Bu ofis, Azerbaycan'ın İsrail ile yakın ortaklık ile Filistinlilerle dayanışmayı sürdürmeye yönelik diplomatik stratejisini yansıtıyor.

İsrailli muhalif milletvekili ve Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi üyesi Moşe Tur-Paz, “Diğer ordulara böylesine önemli bir rol vermek soru işaretleri yaratıyor ve bu İsrail'in çıkarına olmayabilir.” dedi. “Hamas'ın Gazze'deki yönetimine son verme çabalarına diğer ülkelerin katılımının iyi bir şey olduğu doğru, ancak aynı zamanda İsrail için bir tehdit de oluşturabilir,” diye ekledi ve Türkiye gibi bir ülkenin Hamas ile yakın bağları olduğunu belirtti.

İsrail'in böyle bir güce hangi ülkelerin katılacağını ne ölçüde belirleyebileceği ise henüz belirsizliğini koruyor. Ancak, Kudüs merkezli bir düşünce kuruluşu olan Yahudi Halkı Politika Enstitüsü'nden Yaakov Katz, basına yaptığı açıklamada, “İsrail'in bakış açısından sorun, artık istediği gibi hareket edememesi ve bunun sonuçları olacak” yorumunu yaptı.

Mısır bir temel taş

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'da bulunan Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Heysem Hasaneyn yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze'deki herhangi bir uluslararası gücün temel taşı olma ihtimalinin yüksek olduğunu ve Endonezya veya Azerbaycan gibi Arap olmayan Müslüman ülkelerin yanı sıra BAE, Ürdün ve Fas'ın da potansiyel katkıları olabileceğini belirtti.

Yeni bir Filistin polis gücünün eğitilmesi konusuna gelince, Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, ülkesinin Filistin güvenlik güçlerini eğitmeye başladığını açıkladı. Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Medbuli, Mısır'ın “Gazze'ye uluslararası desteğin, sahada görev yapacak bir misyonu da kapsamasını memnuniyetle karşıladığını” belirtti. Bu misyonun yetkilerinin “Gazze ile Batı Şeria'da (Doğu Kudüs de dahil) bir Filistin devletinin kurulmasına giden süreci temsil eden tek bir siyasi paket kapsamında uluslararası güçlerin konuşlandırılması yoluyla, Güvenlik Konseyi tarafından belirlenmesinin” şart olduğunu da ifade etti.

Net bir çerçeve ve siyasi bir plan

Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nden gözlemciler, Gazze'nin geleceğinin yalnızca Kudüs'te veya Gazze Şeridi'nde değil, aynı zamanda Riyad, Abu Dabi, Ankara ve Doha'da da belirleneceğine inanırken, Körfez ülkelerinin Gazze'ye doğrudan müdahale konusunda çok istekli olmadıklarını belirtiyorlar. Nitekim savaş sırasında diplomatik çerçevelere verdikleri destek, sahada fiili bir katılımdan ziyade, İsrail’e çatışmayı sona erdirmesi ve siyasi süreci yeniden başlatması için baskı yapmayı amaçlıyordu.

Benzer şekilde, Hasaneyn de, Gazze'nin Hamas sonrası geleceği için net, ABD öncülüğünde bir çerçeve ve güvenilir bir siyasi plan olmadığı sürece Körfez ülkelerinin katılımının uzak bir ihtimal olduğunu belirtti ve “hiçbir Arap hükümeti Gazze'yi İsrail adına yönetiyormuş gibi görünmek istemiyor” dedi.

Hamas'ın silahsızlandırılması, Trump'ın ateşkes ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için hazırladığı 20 maddelik planın temel meselelerinden biri olmaya devam ediyor; ancak Hamas bu adımı henüz tam olarak kabul etmedi. Hamas liderleri, tüm silahları bırakmanın teslim olmak anlamına geldiğini ve İsrail'e karşı silahlı mücadelenin hareketin ideolojisinin temel bir parçası olduğunu defalarca dile getirdiğinden, uluslararası gücün Gazze'de silahsızlanmayı nasıl gerçekleştireceği belirsizliğini koruyor.

İsrail Savunma Kuvvetleri ile Hamas unsurları arasında bir tampon bölge oluşturmak için “Sarı Hat” adıyla bilinen hat boyunca çokuluslu bir güç konuşlandırılması planlanıyor. ABD tampon bölgenin haritasını çıkarırken, İsrail önemli stratejik noktaların kontrolünü elinde tutacak. Bu arada, AP'ye göre, Ürdün, BAE ve Fas'ın yardımıyla Gazze'nin güneyinde ve kuzeyinde insani yardım bölgeleri kuruluyor.

İngiltere Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bakanı Hamish Falconer, Trump’ın planının ikinci aşamasıyla ilgili birçok soru işareti olduğunu ve ilk aşamanın uygulanmasının henüz tamamlanmadığını söyledi. Falconer, Gazze'deki herhangi bir istikrar gücünün “BM Güvenlik Konseyi yetkisiyle desteklenmesinin” önemli olduğunu da vurguladı.


İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
TT

İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz bugün (Cuma), ordunun Gazze Şeridi'ndeki tüm Hamas tünellerini “son tünele kadar” imha etmesini ve ortadan kaldırması talimatını verdiğini açıkladı.

Katz, X hesabındaki mesajında şu ifadeleri kullandı:  “Tüneller olmazsa Hamas da olmaz.” Geçen ay Katz, Gazze'yi silahsızlandırma sürecinin sadece grupları silahsızlandırmakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda Hamas'ın tünel ağının tamamen yok edilmesini de içerdiğini belirtmişti. Alman Haber Ajansı  DPA'ya göre, ordu İsrail kontrolündeki sarı bölgede tünellerin yıkımını  öncelik hale getirdi.

Görsel kaldırıldı.
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusı  İsrail'in kontrolündeki Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü temsil eden sarı hattın doğu tarafında, Hamas unsurlarının tünellerde hala saklandığını tahmin ettiklerini belirtti.