Irak'ta Basra-Ürdün Petrol Boru Hattı projesiyle ilgili siyasi bir tartışma başladı

İlk olarak 1983 yılında önerilen projenin uygulanması ihtimali halen oldukça uzak görülüyor

Fotoğraf (AA_Arşiv)
Fotoğraf (AA_Arşiv)
TT

Irak'ta Basra-Ürdün Petrol Boru Hattı projesiyle ilgili siyasi bir tartışma başladı

Fotoğraf (AA_Arşiv)
Fotoğraf (AA_Arşiv)

Irak Bakanlar Kurulu'nun geçtiğimiz günlerde Basra-Ürdün Petrol Boru Hattı Projesi’ni gündeme getirmesi, hem siyaset arenasında hem de halk arasında geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Bu tartışmalar, projenin uygulanmasını engelleyebilir ya da uygulanması konusunda anlaşmaya varılsa da Başbakan Mustafa el-Kazımi hükümetinin artık sadece geçici bir hükümet olduğu ve bu tür büyük projelere karar verme yetkisine sahip olmadığı göz önüne alındığında meselenin bir sonraki hükümete bırakılmasına yol açabilir.
Irak ve Ürdün hükümetleri arasında 1983 yılında Irak'ın güneyinde yer alan Basra ilindeki petrol sahalarını Ürdün’ün Akabe Limanı’na bağlamak için önerilen petrol boru hattı projesinin yatırım hacmi ve ekonomik boyutuna rağmen yaşanan siyasi anlaşmazlıklar ve projeye yapılan itirazlar, projenin ortaya atıldığı ilk andan bu yana var olmaya devam ediyor. Bağdat ve Amman hükümetleri, 1983 yılında petrol boru hattının İsrail tarafından hedef alınmasını önlemek için ABD’den bazı garantileri talep etti. Amman, projenin önerilmesinin üzerinden yaklaşık 40 yıl geçmesine rağmen projenin detaylarında halen güçlü bir şekilde yer alıyor. Proje, başta İran’a yakın olanlar olmak üzere Iraklı bazı siyasi güçleri,  İsrail'in projeden yararlanan ülkeler arasında olabileceği gerekçesiyle projeyi reddediyor ve projenin hayata geçirilmesini engelliyorlar.
Genellikle projenin başlamasını engelleyen siyasi tartışmalar çerçevesinde 2012 yılında petrol boru hattının inşası konusunda anlaşmaya varmak üzere Ürdün'ü ziyaret eden dönemin Irak Başbakanı Nuri el-Maliki'nin geri döndüğünde projenin başlatılmasına karşı çıktığı, beklemeyi, uygulamaya konulmamasını ve konuyu bir sonraki hükümete bırakmayı istediği belirtildi. Maliki o dönem yaptığı açıklamada, petrol ihracatında bir dengeye ihtiyaç olduğunu ve çoğunun güneyle sınırlı kalmaması gerektiğini vurgulayarak, “Irak petrolünün önce Akabe'ye oradan da Siyonist oluşuma (İsrail) ulaşacağı şüphesi ortadan kaldırılmalı” dedi.
Eski Başbakan Maliki liderliğindeki Hukuk Devleti Koalisyonu’ndan yapılan açıklamada, Koalisyon’un Suriye’de güvenlik sağlandıktan ve Suriye topraklarından geçen petrol boru hattı onarıldıktan sonra orada ihracat noktalarının çok olması nedeniyle Suriye’nin Tartus Limanı’ndan petrol taşıma projesine destek verdiği belirtildi.
Projenin tamamlanması için ayrılan bütçenin miktarında da bazı çelişkili ifadeler söz konusu. Projeye karşı çıkan bazı taraflar projenin maliyetinin 18 milyar dolar olduğunu söylerken Irak Petrol Bakanlığı, projenin maliyetinin sadece 9 milyar dolara yakın olduğunu açıkladı.
Petrol Bakanlığı’ndan, geçtiğimiz Ocak ayında petrol boru hattı meselesini konuşmak için projeyi gerek siyasi gerekse ekonomi açısından destekleyenlerden alınan cesaretle yapılan açıklamada, “(Projeye karşı çıkanlar) Doğru bilgiden yoksunlar. Ya ne hakkında konuştuklarını bilmiyorlar ya da gerçeği biliyor fakat halkın çıkarı pahasına farklı çıkarlar, amaçlar ve niyetler amacıyla çarpıtıyorlar” denildi.
Petrol Bakanlığı, projenin komşu ülkeler ve bölge ile ekonomik ilişkileri güçlendirmeyi amaçlayan bir yatırım, ekonomik, stratejik ve kalkınma planı olduğunu vurguladı.
Önde gelen petrol uzmanı Nebil el-Mersumi ise konuya ilişkin değerlendirmesinde şunları söyledi:
“Proje, ham petrol ihracat satış noktalarının çeşitlendirilmesi ve yeni pazarlara girilmesi açısından Irak için büyük önem taşıyor. Projeye karşı çıkanlar ile projeyi destekleyenler arasındaki hararetli tartışmanın arka planında ise siyasi ve jeopolitik düşünceler yatıyor.”
Mersumi, Facebook sayfasından yaptığı yorumda, “Proje, bir yandan Irak’ın çıkarlarına hizmet ederken diğer yandan Ürdün, Suriye ve Türkiye’ye petrol ihraç etme imkanı sunacak” yazdı. Paylaşımında projenin bazı detaylarına da değinen Mersumi, “Bin 657 kilometre uzunluğundaki boru hattı iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm Basra - Hadise arasında yer alıyor ve günlük 2 bin 250 milyon varil kapasiteli bu hattın uzunluğu 685 kilometre. İkinci bölüm ise Hadise - Akabe arasında yer alıyor. Uzunluğu ise 972 kilometre” dedi.
Irak Planlama Bakanlığı'nın daha önce yaptığı projenin fizibilite çalışmasını inceleyen Mersumi, petrol boru hattının geçtiği bölgelerde terörist grupların (DEAŞ ve diğerleri) olması ihtimaline işaret ederek fizibilite çalışmasının Irak ve Ürdün'de boru hattının geçtiği bölgelerdeki güvenlik unsurlarını dikkate almadığını söyledi.



Iraklı silahlı gruplar, İran'ın baskısıyla ‘arenaların birliğini’ yeniden canlandırmak istiyor

 Irak'taki Ketaib Hizbullah örgütüne mensup bir milis (X)
Irak'taki Ketaib Hizbullah örgütüne mensup bir milis (X)
TT

Iraklı silahlı gruplar, İran'ın baskısıyla ‘arenaların birliğini’ yeniden canlandırmak istiyor

 Irak'taki Ketaib Hizbullah örgütüne mensup bir milis (X)
Irak'taki Ketaib Hizbullah örgütüne mensup bir milis (X)

Irak'taki Ketaib Hizbullah, Lübnan'daki Hizbullah’ın direnişin silahsızlandırılmasını reddetme kararını savundu ve modern ve gelişmiş bir silah cephanesi ile desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Iraklı siyasetçiler ise bölgede olası bir çatışmaya hazırlık olarak, vekil güçler arasında ‘birlikteliği’ yeniden canlandırmak için İran'ın bir planı olduğunu ifade ettiler.

Ketaib Hizbullah Genel Sekreteri Ebu Hüseyin el-Hamidavi, herhangi bir tehditle yüzleşmek için ‘direnişin cephaneliğini’ gelişmiş silahlarla destekleme ve teknik kapasitesini güçlendirme çağrısında bulundu. Bu, Lübnan hükümetinin Hizbullah’ın silahsızlandırılmasına yönelik çabaları sürerken gerçekleşti.

El-Hamidavi yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi: “Suriye'deki rejimin düşüşü, ABD ve İsrail'in Yemen halkına yönelik saldırısı, İran'a karşı haince yürütülen savaş ve sistematik uluslararası baskı gibi son gelişmeler, halkları boyun eğdirmek ve iradelerini elinden almak için yapılan girişimlerden başka bir şey değil.”

El-Hamidavi, “İşgalcilere direnmek ve saldırganları caydırmak, yasalar ve şeriat tarafından güvence altına alınmış meşru bir haktır. Halkların silahları, namuslarını, kutsallarını ve topraklarını savunmak için bir kalkan olmaya devam edecektir. Bu nedenle, direnişin cephaneliğini gelişmiş silahlarla desteklemek, teknik kapasitesini güçlendirmek, savunma ve imha kabiliyetini artırmak, en yüksek hazırlık düzeyine ulaşmak ve her türlü tehdide karşı koymak için gerekli” ifadelerini kullandı.

İran destekli Iraklı örgütün bu tutumu, Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın ‘direnişin silahlarını teslim etmeyi’ reddettiğini açıklamasından bir gün sonra geldi. Kasım, Lübnan hükümetini ‘Hizbullah'ı silahsızlandırma’ kararıyla ‘İsrail projesine hizmet etmekle’ eleştirdi.

Ketaib Hizbullah mensupları, Eylül 2024'te Bağdat'ta düzenlenen geçit töreninde (Reuters)Ketaib Hizbullah mensupları, Eylül 2024'te Bağdat'ta düzenlenen geçit töreninde (Reuters)

Arenaların birliği

Iraklı gözlemciler, Ketaib Hizbullah’ın Hizbullah ile uyumlu tutumunun, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani'nin geçen hafta iki ülkeye yaptığı ziyaretle aynı zamana denk geldiğini ifade etti. Gözlemciler, nispeten sakin bir dönemin ardından ortaya çıkan bu yeni tutumları, İran'ın bölgedeki temsilcileri arasında ‘arenaların birliği’ ilkesini yeniden tesis etme girişimi olarak değerlendirdi.

Adının açıklanmasını istemeyen bir Iraklı siyasetçi, Laricani'nin ziyaretinin sadece iki ülke arasında bir mutabakat zaptı imzalamak amacıyla yapılmadığını, bunun ülkesinin ABD ile gelecekte karşılaşabileceği endişelerini teyit etmek için bir bahane olduğunu ve Irak'ın bu konudaki tutumunu öğrenmek istediğini söyledi.

Diğer yandan Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Irak Ulusal Güvenlik Danışmanı Kasım el-Araci ile İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani arasında bir güvenlik mutabakat zaptının imza törenine katıldı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, mutabakatı reddettiğini açıklayarak, ABD'nin hedefleriyle çelişen ve Irak'taki mevcut güvenlik kurumlarını güçlendirme çabalarına aykırı olan her türlü adıma karşı olduğunu vurguladı.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Irak ile İran arasındaki sınır iş birliğini koordine etmek için bir mutabakat zaptının imza törenine katıldı. (Irak Başbakanlığı)Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Irak ile İran arasındaki sınır iş birliğini koordine etmek için bir mutabakat zaptının imza törenine katıldı. (Irak Başbakanlığı)

İran'ın endişeleri

Şarku’l Avsat’a konuşan Iraklı siyasetçi, “Söz konusu mutabakat zaptıyla İran, Amerikalılara Bağdat ile ilişkilerinin hiçbir koşulda gerilemeyeceğini ima etmek istiyor” dedi.

Iraklı siyasetçi şöyle devam etti: “Mutabakat zaptının imzalanma nedeni, Tahran'ın ABD'nin İsrail hava desteğiyle karadan işgal etme olasılığından korkması olabilir. Bu da Tahran'ın, düşündüğü olasılıklar arasında yer alan bu karadan işgali önlemek için mutabakat zaptını imzalamasına neden oldu.”

Iraklı siyasetçiler, İran'ın Halk Seferberlik Güçleri’ni (Haşdi Şabi) korumadaki ısrarının bu endişelerle bağlantılı olduğunu yaygın olarak tartışıyor.

İran Dini Lideri Ali Hamaney'in Danışmanı Ali Ekber Velayeti, ülkesinin Lübnan hükümetinin Hizbullah’ın silahsızlandırılması kararını reddettiğini doğruladı. Velayeti, Irak'taki Haşdi Şabi’nin Lübnan'daki Hizbullah’ın rolünü üstlendiğini belirterek, “Haşdi Şabi olmasaydı, Amerikalılar Irak'ı yutardı” dedi.