Filistin ve Ürdün: İsrail, Mescid-i Aksa’yı ‘zamansal ve mekânsal olarak bölmeye’ çalışıyorhttps://turkish.aawsat.com/home/article/3598116/filistin-ve-%C3%BCrd%C3%BCn-i%CC%87srail-mescid-i-aksa%E2%80%99y%C4%B1-%E2%80%98zamansal-ve-mek%C3%A2nsal-olarak-b%C3%B6lmeye
Yahudilerin rutin ziyaretlerini kolaylaştırmak için Müslüman cemaatin Aksa’dan kovulmasının ardından İsrail polisi ile Filistinliler arasında çatışmalar yaşandı (AP)
Ramallah/ Keffah Zebun
TT
TT
Filistin ve Ürdün: İsrail, Mescid-i Aksa’yı ‘zamansal ve mekânsal olarak bölmeye’ çalışıyor
Yahudilerin rutin ziyaretlerini kolaylaştırmak için Müslüman cemaatin Aksa’dan kovulmasının ardından İsrail polisi ile Filistinliler arasında çatışmalar yaşandı (AP)
Filistinliler ve Ürdünlüler, yerleşimcilerin baskın yapmasını kolaylaştırmak için tüm cemaati camiden dışarı çıkarmak amacıyla 17 Nisan’da Mescid-i Aksa’ya yönelik ‘kapılarının kapanması, çatışmalar, darplar ve gözaltıların’ eşlik ettiği yoğun saldırıların ardından İsrail’i ‘Aksa’yı mekânsal ve zamansal olarak bölmeye’ çalışmakla suçladı.
Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, yaşananların Mescid-i Aksa’nın zamansal ve mekânsal bölünmesini yasalaştırmaya yönelik bir girişim olduğunu söyledi. Ebu Rudeyne, avlular yerleşimciler tarafından işgal edilirken İsrailli yetkililerin mescidin kapılarını cemaate kapatması tehlikesine karşı uyardı. Filistinlilerin bu zamansal ve mekânsal bölünmeyi, bedeli ne olursa olsun kabul etmeyeceklerini söyleyen Sözcü, “UNESCO’nun son kararları da dahil olmak üzere uluslararası meşruiyet kararlarına göre mescit, Müslümanların camisidir” dedi.
Özellikle de İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in herkesin Mescid-i Aksa’ya girip orada namaz kılma hakkına ilişkin açıklamalarından sonra Filistin Devlet Başkanlığı, Mescid-i Aksa’da yaşananları, sonuçlarına yalnızca İsrail hükümetinin katlanacağı tehlikeli bir gerilim olarak nitelendirdi. Ebu Rudeyne, Bennett’in açıklamalarının tamamen reddedildiğini ve bu açıklamaların, Mescid-i Aksa’nın zamansal ve mekânsal açıdan bölünmesini yasallaştırma girişiminin bir parçası olduğunu vurguladı. ABD yönetimine sessizliğini bozması ve tüm bölgeyi tutuşturacak bu saldırganlığı durdurması çağrısında bulundu.
Bennett, Mescid-i Aksa’da yaşananlardan sonra durumu değerlendirmek üzere bir toplantı düzenledi. Toplantı sırasında Bennett, her dinden insanın bayramını kutlayabilmesi için her türlü çabanın gösterilmesi ve kamu düzenini bozanlarla ilgilenilmesi gerektiğini söylerken, Ağlama Duvarı’na giden otobüslerin güvenliğinin artırılması talimatı verildi.
Mescid-i Aksa, 17 Nisan’da 4 saat süren çatışmalara tanık olurken, gözaltına alınanlar arasında 19 kişi yaralandı. İsrail polisi, Yahudilerin Fısıh Bayramı nedeniyle tapınak örgütlerinin çağrılarına yanıt veren yerleşimcilerin toplu akınlarına hazırlık olarak, tüm cemaati içeriden çıkarmak için erken saatlerde Mescid-i Aksa’ya baskın düzenledi. Ancak cemaat, İsrail güçlerine karşı direnirken, bu durum da çatışmaların şiddetlenmesine neden oldu.
İsrail polisi, Eski Belde’nin ve Aksa’nın kapılarını kapattı. Kıble Mescidi’nin çatılarına tırmandı, ardından cemaate saldırdı ve onları avlulardan dışarı çıkmaya zorladı. Daha sonra ise Kıble Mescid-i ve Kubbetü-s Sahra’da cemaati kuşattı.
Askeri kışlaya dönüşen ve İsrail güçlerinin cop, mermi ve gaz bombası kullandığı vur- kaç eylemlerine sahne olan mescitteki kuşatmanın kırılması için saatlerce cami hoparlörleri aracılığıyla yardım istendi. Mescid-i Aksa Vakfı Müdürü Şeyh Ömer el-Kisvani, işgal güçlerinin mescidi askeri kışlaya döndürerek, cemaate saldırdığını belirtirken, cemaati mescitten ayrılmaya zorlamak için avluya ateş ettiklerini ifade etti.
Çatışmalarda 19 kişi yaralandı
Kudüs’teki Filistin Kızılayı, işgal güçlerinin Mescid-i Aksa’nın avlularında bulunanlara yönelik düzenlediği saldırılarda ekiplerinin 19 yaralıyı tedavi ettiğini ve bunlardan 5’ini hastaneye naklettiğini açıkladı.
Yüzlerce Yahudi yerleşimci, Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlerken, gergin atmosfer çerçevesinde Telmud ayinleri düzenledi. Daha sonra çatışmalar Mescid-i Aksa’nın dışına taştı. Öyle ki Aksa’nın bitişiğindeki Babul Hıtta Mahallesi’nde ve Eski Belde mahallelerinde çatışmalar patlak verdi.
17 Nisan’da Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırı, Cuma günü mescitte uzun saatler boyunca devam eden çatışmaların ardından krizi yatıştırmak için müdahale eden arabulucuların İsrail’den ve Filistinli gruplardan ‘tansiyonu yükseltme niyetinde olmadıklarına’ dair mesajlar almasına rağmen yaşandı.
Hamas ve İslami Cihat hareketleri, 17 Nisan’da yaşanan olayların devam etmesinin kapsamlı bir çatışmaya doğru kaymak anlamına geldiği konusunda uyarırken, Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye ise Bennett hükümetini ‘kendi iç krizini Filistinliler pahasına ihraç etmeye çalışmala’ suçladı. Iştiyye, Mescid-i Aksa’nın tamamının Müslümanların mülkü ve hakkı olduğunu ve hiçbir şekilde bölünemeyeceğini söyledi.
Filistin yönetiminden birlikte hareket etme çağrısı
Öte yandan Filistin yönetimi, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Ürdün Krallığı ile temaslara başladı. Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu el-Gayt’a ve İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha’ya iki mektup gönderdi. Mektuplar aracılığıyla Maliki, Mescid-i Aksa’daki kanlı sahnenin tekrarının, ‘Yahudi aşırılık yanlılarının Aksa’ya girişini kolaylaştırmak ve mescidin mekânsal bölünmesine giden yolda zamansal bölünmesini güçlendirmek’ için yaşandığını söyledi. Bakan ayrıca, Arap Birliği’ne ve İİT’ye başta mübarek Mescid-i Aksa olmak üzere Kudüs’ü ve onun Hıristiyan ve İslam dini açısından kutsal mekanlarını desteklemek için tüm taraflarla birlikte hareket etme çağrısı yaptı.
Maliki, Ürdün Dışişleri ve Gurbetçi İşleri Bakanı Eymen es-Safadi ile ‘İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik gerilimi artıran adımlarına dair gelişmeleri ele aldı. İki bakan, Mescid-i Aksa’yı hedef alan eylemleri görüşürken, gerekli yönlendirmeleri sağlamak amacıyla temasların devamlılığı üzerinde uzlaşı sağladı.
Diğer taraftan Ürdün Dışişleri ve Gurbetçi İşleri Bakanlığı, İsrail’in mübarek Mescid-i Aksa’daki tarihi ve hukuki durumu değiştirmeye yönelik hedefli adımlarını sürdürmesine karşı uyarıda bulundu. Bakanlık, Mescid-i Aksa’da zamansal ve mekânsal bölünmenin dayatılmasını reddettiklerini söylerken bu adımın,’ tehlikeli bir tırmanışı’ ve ‘uluslararası hukukun ve işgalci güç olarak İsrail’in sorumluluklarının bir ihlalini’ temsil ettiğini vurguladı. Ürdün Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heysem Ebu el-Ful, kapsamlı sükûneti korumak ve güvenlik ve barışı tehdit eden şiddetin artmasını önlemek için sarf edilen tüm çabaları baltalayan bu gelişmelerin tehlikeli sonuçlarından tam olarak İsrail’in sorumlu olduğunu dile getirdi.
Sözcü, uluslararası toplumun sorumluluklarını üstlenmesi ve İsrail’e bu uygulamaları durdurması için baskı yapmak üzere derhal harekete geçmesi gerektiğini vurguladı. Heysem Ebu el-Ful, 144 dönümlük alanıyla Mescid-i Aksa’nın yalnızca Müslümanların ibadet yeri olduğunu söylerken, Kudüs Vakıfları Dairesi ve Ürdün’deki Mescid-i Aksa İşleri Dairesi’nin, mescidin tüm işlerini yönetmek ve içeri girişleri düzenlemek için münhasır yargı yetkisine sahip yasal otorite olduğuna dikkati çekti. İsrail’in ‘polisin gayrimüslimlerin camiye ziyaretlerini dayatma hakkına sahip olduğunu’ iddia eden açıklamalarını reddeden Ebu el-Ful, mevcut tarihi duruma göre bu ziyaretleri organize etmenin vakıf yönetiminin özel hakkı olduğunu vurguladı.
ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5134365-abdnin-suriyeden-sekiz-talebi-washington-ne-istedi-%C5%9Fam-ne-yan%C4%B1t-verdi
ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?
Görsel: Al Majalla
İbrahim Hamidi
Al Majalla ABD, Suriye ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan ve Şam ile hem Washington hem de BM arasındaki ilişkilerin potansiyel yönünü gösteren üç belgeye ulaştı.
ABD tarafından hazırlanan belgede, yaptırımların hafifletilmesi ve iki yıllık bir muafiyet için Şam'ın bazılarını kabul etmekte zorlandığı sekiz talep yer alıyor. Bu taleplerin ilki, tüm Filistinli grupları ve siyasi faaliyetleri yasaklayan genel bir resmi bildiri yayınlanması, ikincisi ise hem İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) hem de Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırarak ABD’nin kendi güvenliğine karşı tehdit olarak gördüğü herkesi hedef almasını kabul etmesiydi. ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Natasha Franceschi tarafından geçtiğimiz mart ayı ortalarında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’ye teslim edilen mektuba Şam'ın verdiği yazılı yanıtta, eski Suriye rejimine ait kimyasal silahların imhası, DEAŞ ve terörle mücadele ve ordunun kurulması da dahil olmak üzere çeşitli konularda ilerleme kaydedildiği belirtildi.
BM Genel Sekreter Yardımcısı ve eski Suriye Başbakan Yardımcısı Abdullah Dardari tarafından hazırlanan BM belgesinde ise Şam'ın BM Kalkınma Programı'nın (UNDP) Avrupa'da dondurulan ve yarım milyar dolar olduğu tahmin edilen Suriye devletine ait fonların ABD’nin yaptırımlarından muaf tutularak Suriye'deki projelere harcanmasını denetlemesini kabul etmesi önerisi ele alınıyor.
Suriye’nin Avrupa'da dondurulan 500 milyon doları serbest bırakılacak
Öte yandan Maliye Bakanı Muhammed Yasir Berniye ve Suriye Merkez Bankası Başkanı Abdulkadir el-Husriyye’nin de yer aldığı bir heyetin Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) toplantılarının yanında hafta sonunda Suriye konulu bir yuvarlak masa toplantısına katılmak üzere Washington'a yapacağı ziyaret için hazırlıklarda sona gelindi. Dışişleri Bakanı Şeybani de hafta sonunda BM Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) bakanlar toplantısına katılmak ve Suriye bayrağını göndere çekmek üzere New York'u ziyaret edecek.
Reuters , Suudi Arabistan hükümeti ve Dünya Bankası'nın ev sahipliğinde ev sahipliğinde Washington'daki uluslararası finans kuruluşlarının yıllık toplantıları çerçevesinde Suriye konulu bir toplantının gerçekleştirileceğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre Suudi Arabistan, Suriye'nin Dünya Bankası'na olan borcunun yaklaşık 15 milyon dolarlık kısmını ödeyerek, Suriye'nin yeniden inşası ve diğer ekonomik destek konuları için milyonlarca dolarlık potansiyel hibelerin önünü açmayı planlıyor.
Bu çerçevede Dünya Bankası, geri ödemenin ardından Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA) aracılığıyla elektrik ve altyapı sektörü için beklenen 300 milyon dolar ile Suriye'yi destekleyebilir.
Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.
Öte yandan Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.
UNDP tarafından hazırlanan belgede, 2011 yılından sonra Avrupa'nın eski rejime yaptırım uygulamasından bu yana, Suriye devletine ve Suriyeli şahıslara ait, yaklaşık yarım milyar dolar (500 milyon dolar) olduğu tahmin edilen ve uluslararası yaptırımlar kapsamında dondurulan yurt dışındaki mal varlıkları olduğu belirtiliyor. Belgede UNDP'nin Suriye Merkez Bankası ile koordinasyonlu olarak bu sorunun çözümü için Suriyeli ve uluslararası taraflar arasında arabulucu ve kolaylaştırıcı bir rol oynaması öneriliyor.
Belgedeki öneriler arasında dondurulan söz konusu fonların doğrudan Suriye devletine verilmesi yerine BM, yani UNDP aracılığıyla Suriye'deki kalkınma ve yeniden inşa projelerinin finansmanına yatırılması için kurumsal bir mekanizma kurulması da yer alıyor. Zira bağışçı ülkeler, bu fonları meşruiyeti ve kötüye kullanılma potansiyeli ile ilgili hukuki ve siyasi sorunlar nedeniyle doğrudan Suriye makamlarına teslim etmekten çekiniyor.
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills ile Suriye'nin başkenti Şam'daki Halk Sarayı'nda bir araya geldi (SANA)
Batılı bir diplomat, dondurulan fonların Suriye devletine ait olduğunu ve aracı olmadan elden çıkarılabileceğini, bunun da paranın harcanması ve ülkedeki projelerin finanse edilmesindeki mali yükü arttıracağını söyledi.
Bu arada BM, bu dosyadaki herhangi bir hamle için gerekli yasal ve kurumsal senaryoları geliştirdi. Bu senaryolar arasında, birkaç gün önce Suriyeli ekonomist Abdulkader Husrieh tarafından teslim edilen ve Suriye Merkez Bankası'na bu fonların uluslararası yasalara uygun olarak talep edilmesi ya da kullanılması, şeffaflığın ve yaptırım kararlarına uyumun sağlanması için yasal yollar konusunda danışmanlık yapılması yer alıyor.
New York'ta Suriye bayrağının göndere çekilmesi
Hafta sonunda New York'a gidecek olan Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’nin BM merkezinde Suriye bayrağını göndere çekeceği ve BMGK toplantılarına katılacağı bir programı var. BMBGK’daki toplantılar çerçevesinde 25 Nisan'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen bir brifing verecek ve 29 Nisan'da Ortadoğu'nun durumuna ilişkin bir oturum düzenlenecek.
Şeybani ziyaretini, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulunmasının ardından gerçekleştirdi. Washington, Beşşar Esed rejiminin son on yıllık dönemi boyunca bu adımı hiç atmamıştı.
ABD Dışişleri Bakanlığı, New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulundu.
ABD’de hakim olan iki eğilim
Esed rejiminin 8 Aralık'ta düşmesinin ardından Arap ve Avrupa ülkeleri, Şam’daki yeni hükümet ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile ilişkilerini başlattı. Washington temkinli bir yaklaşım benimserken ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, Şam'da Ahmed eş-Şara ile görüştü. Washington ayrıca Şara hakkında verilecek bilgi için koyduğu 10 milyon dolarlık ödülü de iptal etti.
Öte yandan terörle mücadele alanında da ABD ile Suriye arasında iş birliği ve bilgi alışverişi yapıldı. Washington Şam'a en az sekiz terör eyleminin engellenmesini sağlayan bilgiler sağladı. Ayrıca Cumhurnbaşkanı Şara, Trump'a başkanlık seçimlerindeki zaferi dolayısıyla bir tebrik telgrafı gönderdi. Şara, İngilizce olan tebrik mesajında, “Onun (Trump’ın) Ortadoğu'ya barış getirecek ve bölgeye istikrarı yeniden kazandıracak bir lider olduğuna eminiz. İki ülke arasındaki ilişkileri diyalog ve anlayış temelinde geliştirmeyi dört gözle bekliyoruz. Yeni yönetim altında ABD ve Suriye, her iki ülkenin de isteklerini yansıtan bir ortaklık kurma fırsatından yararlanacaktır” ifadelerini kullandı.
Suriye'nin Haseke vilayetinin kuzeydoğusunda, Suriye-Türkiye sınırındaki petrol sahalarında devriye gezen ABD askerleri, 3 Eylül 2024 (AFP)
Ancak ABD yönetimi, bazı Arap ülkelerinin Washington'a Suriye konusunda daha açık bir yaklaşım benimsemesi yönündeki tavsiyeleri karşısında tutumunu değiştirerek daha temkinli bir yaklaşım benimsedi. ABD'nin tüm kurumlarının katılımıyla Suriye'ye ilişkin bütüncül bir ABD politikası oluşturulması için ülke içinde çalışmalar devam ediyor. Eski Başkan Barack Obama yönetiminde Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Joel Rubin, Suriye dosyasını denetleyecek en önemli pozisyonu devralması bekleniyor.
Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills’i Şam’daki Halk Sarayı'nda kabul etti. Böylece yeni yönetimin göreve gelmesinden bu yana ilk kez bu tür bir ziyaret gerçekleşmiş oldu. Dışişleri Bakanı Şeybani de Mills ile bir araya gelerek Suriye'deki güvenlik ve ekonomik durum ile Şam ve Washington arasında karşılıklı saygı ve ortak çıkarlara dayalı stratejik bir ortaklık kurulması olasılıklarını görüştü.
Toplantıda ayrıca sınır ötesi milisler, uyuşturucu ve organize suçların yayılması ve ABD'nin Suriye'ye uyguladığı tek taraflı yaptırımların etkisi gibi iki ülkenin ve bölgenin karşı karşıya olduğu ortak tehditler ele alındı. Suriye tarafından yapılan resmi açıklamaya göre görüşmede Suriye tarafı, iki ülke arasında güvenin tesis edilmesi ve yapıcı bir iş birliğine girilmesi yönünde temel bir adım olarak bu yasadışı yaptırımların kaldırılması gerektiğini vurguladı.
Al Majalla’ya konuşan yetkililere göre ABD yönetiminin iki eğilimi var. Bunlardan ilki Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri, Ulusal İstihbarat Direktörü DNI) Tulsi Gabbard ve Trump'ın Terörle Mücadele Danışmanı Sebastian Gorka tarafından temsil ediliyor. Gabbard ve Gorka, Suriye’deki yeni hükümetle herhangi bir angajman anlaşmasına karşı çıkarken BMGK’nın ve Washington'ın HTŞ'yi ve HTŞ yöneticilerini ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırma kararı merceğinden bakıyorlar. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından temsil edilen ikinci eğilimdeki grup ise şartlı angajman anlaşması yapılmasını destekliyor. Bu gruptakiler, yeni Suriye yönetiminin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını düşünüyorlar.
ABD’de yeni Suriye yönetimimin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını kabul eden güçlü bir eğilim var.
ABD'nin sekiz talebi
Bu doğrultuda ABD’nin eski ve yeni yönetimlerinden temsilciler, ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Franceschi’nin geçtiğimiz mart ayında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’ye teslim ettiği ve ‘güven inşa edici’ sekiz talep ve Washington'ın atabileceği ilgili adımları içeren bir mektup hazırladılar.
Al Majalla’nın bir kopyasına ulaştığı belgeye göre bu talepler arasında ‘profesyonel bir ordunun kurulması, kritik öneme sahip komuta kademelerine yabancı askeri isimlerin yerleştirilmemesi, tüm kimyasal silah tesislerine ve programlarına erişim izni verilmesi, başta gazeteci Aston Tice olmak üzere Suriye’de kaybolan ABD vatandaşları için bir komisyon kurulması, Suriye'nin kuzeydoğusunda Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki el-Hol Kampı’nda kalan DEAŞ üyelerinin ailelerinin teslim edilmesi, DEAŞ'a karşı mücadelede Uluslararası Koalisyonla iş birliği yapılacağı taahhüdünde bulunulması, ABD’nin Suriye topraklarında Washington'ın ulusal güvenliğine karşı bir tehdit olarak gördüğü herkese karşı terörle mücadele operasyonları yürütmesine izin verilmesi, Suriye'deki ‘tüm Filistinli milisleri ve siyasi faaliyetleri yasaklayan’ resmi bir bildiri yayınlanması ve ‘İsrail'in endişelerini gidermek için’ Filistinli grupların üyelerinin sınır dışı edilmesi, İran'ın Suriye’de konuşlanmasının engellenmesi ve hem DMO hem de Hizbullah'ın terör örgütü olarak tanımlanması’ yer alıyor.
ABD Kongre Üyesi Cory Mills, Suriye'nin başkenti Şam’da Eski Şehir bölgesinde yürürken, 18 Nisan 2025 (Reuters)
Listede ‘kapsayıcı bir hükümet’ kurulması talebi ya da geçiş dönemi adaleti, insan hakları, anayasal reform ve siyasi süreçle ilgili somut konular ise yer almadı. Buna karşın belgede, 6 Ocak'ta muafiyetlerin ilan edilmesinin ardından, altı aylık süre temmuz ayında sona erdiğinde yaptırımların hafifletileceği ve muafiyetlerin uzatılacağı sözü verildi. Ayrıca talepler konusunda ilerleme kaydedilmesi halinde Başkan Donald Trump'ın Suriye ekonomisinin hareketlenmesi ve dış yardım sağlanmasının önündeki başlıca engel olan ‘Caesar (Sezar) Yasası'nın belirli bir süre için dondurulmasına yönelik bir kararname imzalayabileceği belirtildi.
Şam’ın yanıtı iş birliği ve yaptırımların hafifletilmesi talebi oldu
Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı. Şam, çeşitli tarafların, özellikle grupların ‘siyasi faaliyetlerinin’ yasaklanması, ‘şahısların peşine düşülmesi’ ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin Suriye topraklarında serbestçe hareket etmesine izin verilmesi yönündeki tavsiyelerine rağmen bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.
Suriye Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz hafta sonu, attığı adımları ve bazı taleplere ilişkin çekincelerini içeren yazılı bir yanıtı Washington'a gönderdi. Washington, şu an bu talepleri inceliyor. Batılı yetkililer, Şam'ın kimyasal silahlarla ilgili adımların birçoğunu zaten yerine getirdiğini düşünüyor.
Suriye Cumhurbaşkanı Şara, geçtiğimiz şubat ayında Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Genel Direktör Fernando Arias başkanlığındaki bir heyeti kabul etti. Bu görüşme, ‘Suriye’de savaş sırasında kimyasal silah kullanmakla’ suçlanan Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra OPCW tarafından Şam'a yapılan ilk resmi ziyaretti.
Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı ve bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.
Arias, OPCW heyetinin Şam'daki görüşmelerinin Suriye'nin kimyasal silah dosyasının nihai olarak kapatılmasının önünü açtığı yorumunda bulundu. Şam'a yaptığı ziyaretin ‘yeni bir başlangıç’ için bir fırsat olduğunu söyleyen Arias, Esed döneminde yıllarca süren gerginliğin ardından bu konuda yeni bir sayfa açma şansı yakaladıklarını belirtti. OPCW, Suriye'nin silah programıyla bağlantılı olabilecek ve Esed rejiminin çöküşünden sonra keşfedilen 100'den fazla alan olduğunu tahmin ediyor.
Şam ayrıca Filistinli silahlı grupların faaliyetlerini engellemek, DEAŞ ile mücadele etmek ve Washington'ın müttefiki SDG ile ilişkilerini geliştirmek gibi adımlar da attı.
Bu çerçevede Şara, ABD yapımı helikopteriyle iki kez Şam'a giden SDG lideri Mazlum Abdi ile bir anlaşma imzaladı. Şam'da 10 Mart'ta imzalanan ilkeler belgesinin uygulanması için çeşitli adımlar atıldı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) önümüzdeki aylarda Suriye'de konuşlu ABD askerlerinin sayısını binin altına indirmeyi planladığını açıkladı. ABD gazetesi New York Times’ın (NYT) haberine göre ABD ordusu Suriye'nin kuzeyinden yüzlerce askerini çekmeye başlarken bölgedeki sekiz askeri üsten üçünü kapatmaya hazırlanıyor.
Şara'nın Abdi ile yaptığı anlaşmanın uygulanmasının yanında SDG ile Türkiye arasında Suriye'nin kuzeydoğusunda, Washington'ın ABD askerlerinin sayısını azaltma söylemiyle bağlantılı olarak bir ateşkes hali hakim.