İran, Viyana’da anlaşmaya varılmazsa ‘kamera kayıtlarının’ silinebileceğini ima etti  

Kani: Düşmanın, savunma ve dış politika arasında ayrım yapma planı boşa çıkartıldı 

İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve kuvvet komutanları, balistik füzelerin bulunduğu yeraltı üssünü ziyaret ederken. (Reuters)
İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve kuvvet komutanları, balistik füzelerin bulunduğu yeraltı üssünü ziyaret ederken. (Reuters)
TT

İran, Viyana’da anlaşmaya varılmazsa ‘kamera kayıtlarının’ silinebileceğini ima etti  

İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve kuvvet komutanları, balistik füzelerin bulunduğu yeraltı üssünü ziyaret ederken. (Reuters)
İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve kuvvet komutanları, balistik füzelerin bulunduğu yeraltı üssünü ziyaret ederken. (Reuters)

İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, Viyana’da ‘2015 nükleer anlaşmasının’ canlandırılması amacıyla yürütülen müzakerelerde anlaşma sağlanamaması durumunda, İran’ın nükleer faaliyetlerine ait ‘kamera kayıtlarının’ silinebileceğini söyledi.  
Kemalvendi, Cumartesi akşamı İran basınına yaptığı açıklamada, santrifüj parçalarının üretimi için gerekli özel cihazların Kerec kentindeki tesislerden, İsfahan’daki Natanz Nükleer Tesisine taşındığını belirtti. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İran’ın uranyum zenginleştirmede kullanılan santrifüj parçalarının üretimi ve montajı için Natanz’da yeni bir atölye işletmeye başladığını duyurmuştu.  
Uranyum zenginleştirmede kullanılan santrifüjlerin parçalarını üreten Kerec kentindeki nükleer tesise Haziran 2021'de sabotaj saldırısı düzenlenmişti. İran saldırının sorumluluğunu İsrail’e yükledi. Söz konusu saldırı sonucu, uluslararası denetimin bir parçası olan kamera sistemleri de zarar görmüştü. İran, sabotajın ardından tesisteki kameraları kaldırmış ve kaydedilen verilerin, yaptırımlar tamamen kaldırılmadan UAEA'nın erişimine açılmayacağını duyurmuştu. UAEA’nın İran nükleer dosyasını Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne havale etmekle tehdit etmesinin ardından, Tahran yönetimi, 2021 Aralık ayında tesislerde yeniden ‘kamera sistemi’ kurulmasına izin verdi.  
Kemalvendi yaptığı açıklamada, “Kerec’deki Tissa atölyelerine yönelik terör eylemleri nedeniyle güvenlik önlemlerini arttırdık, buradaki cihazların bir kısmını Natanz’a bir kısmını da İsfahan’a taşıdık. Bu cihazları, son derece önemli olmaları hasebiyle daha güvenli bir yere taşımak durumundaydık, şu anda santrifüj parçalarının üretim süreci devam ediyor, bu konuda geniş kapsamlı bir programı uyguluyoruz” dedi.

“Görüntüler belki silinebilir”
Viyana’da Washington ve Tahran arasında anlaşma sağlanmayana kadar (Kerec’deki) söz konusu atölyenin ‘görüntü kayıtlarının’ UAEA ile paylaşılmayacağını yineleyen Kemalvendi, “Bu görüntüler belki de silinebilir” dedi.   
Viyana’daki müzakereler durma noktasına gelmişken, İran’ın kurduğu bu yeni atölye, Tahran’ın niyeti konusunda şüphe uyandırıyor. Reuters haber ajansı Ocak ayında bazı Batılı diplomatların şu sözlerini aktarmıştı:
“Kerec’deki tesislere ilişkin güvenlik kayıtları, tahrip oldukları gerekçesiyle uzun süredir UAEA ile paylaşılmıyor. Kaza sonrası Kerec’de ne yaşandığı bilinmiyor, nükleer silah üretiminde kullanılabilecek cihazlar gizlice bir başka yere mi taşındı konu belirsiz.”
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı 12 Nisan’da Natanz’da oluşturulan ‘santrifüj parçası üretim atölyesine’ kamera kurulumunu tamamladı. İran 13 Nisan’da yeni atölyede üretime başladığını bildirdi. Ancak UAEA’nın o tarihten itibaren ‘kamera kayıtlarına’ ulaşamadığı öğrenildi. UAEA müfettişlerinden biri, “Atölyelerde kurulan kameraların görüntülerine erişemeden, santrifüj parçalarının üretiminin başlayıp başlamadığını teyit edemeyiz” dedi. 
İran, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması (NPT) kapsamında uygulanan ek protokolleri 23 Şubat 2021’de sonlandırmıştı. Tahran bu tarihten itibaren UAEA ile işbirliğini azaltmaya başladı ve UAEA’nın bazı ‘hassas nükleer faaliyetlerle’ ilgili ‘görüntü kayıtlarına’ erişimini kısıtladı. ABD’nin 2018’de Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak bilinen ‘nükleer anlaşmadan’ tek taraflı olarak çekilmesinin ardından, İran aşamalı olarak ‘nükleer anlaşmadaki’ yükümlülüklerini terk etmeye başlamıştı. İran 2021’de nükleer faaliyetlerine başladığı tarihten bu yana ilk kez yüzde 60 oranında uranyum zenginleştirmeyi başardı. İran ve küresel güçler arasında, 2015 nükleer anlaşmasının canlandırılması amacıyla 2021 Nisan ayından itibaren müzakereler yürütülüyor. ABD’li yetkililer geçen ay yaptıkları açıklamada, ‘bu aşamada anlaşmanın yakın ya da kesin’ olmadığını belirttiler. İran dini lideri Ali Hamaney geçen hafta, ‘müzakerelerin iyi ilerlediğini ve İranlı müzakere heyetinin karşı tarafın abartılı taleplerine direndiğini’ açıkladı. Müzakereler geçen ay Rusya’nın, kendisine uygulanan yaptırımların İran ile ilişkilerini zedelemeyeceğine yönelik ‘garanti talep etmesi’ nedeniyle aksamış, bu engelin aşılmasının ardından, İran Devrim Muhafızları’nın ABD’nin ‘terör listesinden’ çıkarılması konusu müzakerelere ara verilmesine neden olmuştu.  

Kani: Dış siyaset ve savunma siyaseti bir bütündür
İran’ın nükleer müzakere heyeti başkanı Ali Bakıri Kani dün yaptığı açıklamada, ‘’Düşmanın, savunma ve dış politika arasında ayrım yapma planı boşa çıkartıldı’’ dedi. İSNA haber ajansının aktardığına göre ordu komutanları ile bir araya gelen Kani, “Dış siyaset ve savunma siyaseti bir bütündür, düşmanın bu ikisi arasında ayrım yapmaya çalışma planı, Mürşid’in basireti sayesinde boşa çıkartıldı” yorumunda bulundu.  
İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, “Silahlı güçlerimiz Mürşid Ali Hamaney’in tevcihi ile hiç olmadığı kadar güçlerini arttıracaktır” dedi. İran Ordu Günü münasebetiyle konuşan Bakıri, “İran ordusu, Mürşidimiz Ali Hamaney’in niyet ve tevcihleriyle, ordunun geliştirilmesi amacıyla devrimin ikinci yol haritası planını başlatmıştır” ifadelerini kullandı. Bakıri, Şah rejiminin devrilmesinin 40. yıldönümü münasebetiyle 11 Şubat 2019'da Hamaney tarafından onaylanan bir belgeye atıfta bulunuyordu. Yol haritası olarak bilinen söz konusu belgeye göre, önümüzdeki 40 yıl için İran’ın savunma, iç ve dış siyaset planlaması yapılmıştı.  
Son haftalarda birçok kaynak, Washington'un, ‘bölgesel faaliyetlerinin kısıtlanacağına yönelik teminat vermesi’ karşılığında, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu ‘yabancı terör örgütleri’ listesinden çıkarmayı planladığını bildirdi. Axios haber sitesi, ABD’li ve İsrailli kaynaklara dayandırdığı haberinde, Tahran’ın bu teklifi reddettiğini iddia etti. Reuters haber ajansına konuşan bir diplomatik kaynak, ABD’nin Kudüs Gücü hariç tutulmak üzere Devrim Muhafızları Ordusu’nu ‘terör listesinden’ çıkarmayı teklif ettiğini ancak İran yönetiminin bunu kabul etmediğini ileri sürdü. BBC, Joe Biden yönetiminin bir süre önce İran’dan, Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani suikastının intikamının alınmayacağına yönelik teminat istediğini ancak İran’ın olumsuz yanıt verdiğini aktardı. Washington Pos gazetesi geçen ay İran Özel Temsilcisi Rob Malley'nin geçen yıl, Washington'daki bazı tarafları DMO’nun ‘terör listesinden’ çıkarılmasına ikna ettiğini, ancak Biden yönetiminin son anda geri adım attığını bildirdi. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, geçen ay katıldığı bir televizyon programında, Devrim Muhafızları Ordusu’nun bazı komutanlarının kendisine, nükleer müzakerelerde anlaşmaya varılmasının önünde bir engel teşkil etmek istemediklerini, anlaşma noktasına varılırsa ülkenin menfaati gereği ‘yaptırımlara tahammül’ edebileceklerini söylediğini aktardı.
İran uzmanı Henry Roma, NBC News'e verdiği demeçte, "İran, müzakerelerde güçlü kartları olduğunu düşünüyor ve Batı'dan daha fazla taviz alabileceğinden emin görünüyor. İran ekonomisi istikrara kavuşmaya başladı, Avrupa’nın Ukrayna savaşı nedeniyle daha fazla enerjiye gereksinim duyması İran’ın elini güçlendiriyor. Tahran yönetimi bu durumu kendi avantajına kullanmaya çalışıyor" dedi. 



WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
TT

WSJ: ABD, ülkelere Gazze'ye asker göndermeleri için baskı yapıyor, ama henüz yanıt yok

Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimlerindeki Nuseyrat Mülteci Kampı’nda savaşın yol açtığı yıkımın ortasında yürüyen Filistinli bir kadın (AFP)

ABD gazetesi The Wall Street Journal (WSJ), ABD’li yetkililerin, Başkan Donald Trump yönetiminin Gazze Şeridi'ni istikrara kavuşturmak için ABD’li bir generalin komutasındaki 10 bin kişilik çok uluslu bir güç oluşturmaya çalıştığını söylediğini aktardı.

WSJ tarafından isimleri açıklanmayan yetkililere göre savaştan sonra Gazze'ye bu gücün konuşlandırılması önümüzdeki yılın büyük bir bölümünü alacak. Aynı yetkililer, söz konusu gücün görevinin Hamas'ı silahsızlandırmayı da içerecek şekilde genişletilme olasılığı konusundaki çekinceler nedeniyle hiçbir ülkenin asker göndermediğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın WSJ'den aktardığı habere göre ABD'li yetkililer, gelecek yılın başlarında 5 bin asker gönderme taahhüdü almayı umuyor ve bu sayının 2026 sonuna kadar 10 bine çıkmasını hedefliyor. Ancak diğer yetkililer, gücün asker sayısının 8 bini geçmeyeceğini düşünüyor.

WSJ, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın yaklaşık 70 ülkeye Gazze’ye konuşlandırılacak güce askeri veya mali katkı sağlamaları için resmi talepte bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker gönderme veya ekipman ve lojistik dahil olmak üzere başka şekillerde yardım sağlama konusunda istekli olduğunu bildirdi.

Katar'da salı günü 25'ten fazla ülkenin ABD'nin liderliğinde yapılacak toplantıda bir araya gelerek söz konusu gücün kurulması ve görev kapsamı için planlar hazırlaması bekleniyor.

WSJ, ABD'li yetkililerin Hamas'ın silahsızlandırılmasındaki herhangi bir gecikmenin İsrail ordusunun Gazze'den tamamen çekilmek yerine bölgede kalmasına neden olabileceğini söylediklerini aktardı.

Eski ABD Başkanı George W. Bush yönetimi döneminde Ortadoğu meselelerinden sorumlu eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi Michael Singh, konuya ilişkin değerlendirmesinde “Hamas ile çatışmaktan kaçınan bir barış gücü, bölgede yeni sorunlar yaratabilir” dedi.

Singh, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Güç kullanmaya isteksiz olan barış gücü, İsrail için ‘Hamas'ı silahsızlandırmada başarısız olmakla kalmayıp, yeniden silahlanmasına da zemin hazırlayan ve İsrail'in hareket özgürlüğünü kısıtlayan bir güç olma’ şeklindeki en kötü senaryoyu yaratma riskini taşıyor.”

ABD'li yetkililere göre Hamas, ağır silahlarını Mısır'ın gözetimi altında depolara kaldırmaya açık olduğunu özel olarak ifade etti.


Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

TT

Beyaz Saray yalanladı, tartışma büyüyor:  Trump yönetimi Avrupa Birliği’ni bölmeyi hedefleyen gizli strateji hazırladı

ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, Avrupa'nın göç politikalarını transatlantik ilişkilere yönelik bir tehdit olarak görüyor (Reuters)

İnci Mecdi

Savunma meselelerinde uzman bir Amerikan web sitesi, ABD Başkanı Donald Trump yönetimine atfedilen tartışmalı bir stratejik teklifi içerdiği iddia edilen bir belgenin ayrıntılarını yayınladı. “Avrupa'yı Yeniden Muhteşem Yapalım” başlıklı yeni strateji kapsamında dört Avrupa ülkesini Avrupa Birliği'nin politikalarından uzaklaştırmayı ve ABD'nin nüfuz alanına yaklaştırmayı amaçlıyor.

Arku’l Avsat’ın Defense One internet sitesinden aktardığı habere göre gizli belge, Washington'un Avrupa kıtasında siyasi bir depreme neden olacak bir adımla Avusturya, İtalya, Macaristan ve Polonya'yı Avrupa bloğunun politikalarından koparmaya çalışma niyetinden bahsediyor.

Avrupa'ya göç

Bu sözde sızıntı, resmi ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'nin yayınlanmasından bir hafta sonra geldi. 33 sayfadan oluşan strateji, “medeniyetinin silinmesi” olasılığına karşılık uyarısı, kıtanın demografisini değiştiren büyük göç dalgaları göz önüne alındığında, bazı Avrupa ülkelerinin “güvenilir müttefik” olarak kalıp kalamayacağına dair şüpheleri nedeniyle Avrupa'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Strateji  ayrıca mevcut eğilimlerin devam etmesi halinde kıtanın “20 yıldan daha kısa bir süre içinde tanınmaz hale gelebileceğine” de dikkat çekti.

Sızdırılan belge, “ABD'ye sadık kalarak egemenlik arayışında olan ve geleneksel Avrupalı yaşam tarzlarını koruyan veya yeniden canlandıran” partileri, hareketleri, düşünsel ve kültürel figürleri destekleme ihtiyacına işaret ediyor. Bu eğilim, resmi stratejide “Avrupa ülkelerinde kıtanın mevcut gidişatına karşı direnişin geliştirilmesi” şeklindeki ifadenin bir uzantısı olarak görülüyor. Buna ek olarak, milliyetçi partilerin artan etkisine de güveniliyor.

Bu partilerin isimleri açıkça belirtilmese de, tahminler bunların arasında Fransa'da Marine Le Pen liderliğindeki “Ulusal Miting”, İspanya'da “Vox”, İngiltere'de “Reform” ve “Almanya İçin Alternatif” partilerinin de yer aldığını gösteriyor. Bunlara ek olarak, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni liderliğindeki “İtalya'nın Kardeşleri” Partisi de bulunuyor.

Sahte haberler

Beyaz Saray, belge ile ilgili haberi “sahte haber” olarak nitelendirerek hemen bu iddiaları kesin bir dille reddetti. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Yardımcısı Anna Kelly, Başkan Trump'ın “şeffaf” olduğunu söyledi. İmzalı resmi strateji belgesinin, onaylanmış tek belge olup, alternatif veya gizli bir versiyon olduğu fikrini reddetti

Gözlemciler, açıklanan stratejinin gerçekten de Avrupa Birliği'ne yönelik keskin bir bakışı yansıttığını, zira liderlerini kitlesel göç karşısında çaresiz kalmakla suçladığını söylüyor. Keza  Brüksel'in politikalarını ulusal egemenliği baltalamaktan, siyasi özgürlükleri kısıtlamaktan ve üye devletlerin rolünü zayıflatmaktan sorumlu tutuyor. Avrupa'nın göç politikalarını “kıtanın çehresini değiştirmek ve huzursuzluk yaratmak” olarak tanımlıyor.

Tekrarlanan aleni açıklamaları sırasında Trump, “kötüleşen Avrupa ülkelerini” ve onların “siyasi doğruculuğa takıntılı” liderlerini hedef alarak, göç politikalarının ülkelerini “yok ettiğini” ve bunun sonucunda Avrupa'nın “parçalandığını” varsaydı.

Ukrayna savaşı

Ukrayna savaşı da Atlantikli müttefikler arasında bir gerilim ve geniş çaplı anlaşmazlık noktasını temsil ediyor. Son günlerde ABD Başkanı Avrupalı liderlere yönelik açıklamalarını sertleştirerek onları zayıf olarak nitelendirdi ve Ukrayna'daki savaşı sonlandıramamakla suçladı. Trump ile Almanya, İngiltere ve Fransa liderleri arasında aynı konuyla ilgili gergin bir telefon görüşmesinin ardından gerginlik daha da arttı. Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Washington ile ek görüşmelerin beklendiğini ve önümüzdeki hafta başında Ukrayna konusunda uluslararası bir toplantı yapılması olasılığının bulunduğunu vurguladı.

Bu yönelimler, ABD-Avrupa ittifakını parçalamaya yönelik girişimlere karşı uyarıda bulunan Papa 14. Leo’nun kayda değer tutumu da dahil olmak üzere kapsamlı eleştirilere yol açtı. Papa, Trump'ın bazı açıklamalarının ABD ile Avrupa arasındaki tarihi ittifakın doğasında “köklü bir değişikliği” temsil edebileceğini söyleyerek, bu ittifakın mevcut aşamada zarar görme tehlikesine karşı uyarıda bulundu.

Beş güç

İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin haberine göre, iddia edilen belge tartışmaya başka bir boyut kazandırıyor. Zira küresel nüfuz dengesini yeniden şekillendirecek bir hamleyle, ABD, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'yı kapsayan “beş temel güç” adı verilen yeni bir uluslararası blok oluşturulması önerisinden bahsediyor.

Daha önce Trump, Rusya'nın G8’den çıkarılmasından ve böylece grubun G7’ye dönüşmesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek tartışmalara yol açmış ve bunu “çok büyük bir hata” olarak tanımlamıştı. Hatta daha da ileri giderek Çin'i de ekleyerek G9 adını verdiği bir grup oluşturmayı teklif etmişti.

Ulusal Güvenlik Stratejisi, bir adım daha ileri giderek, büyük güçlerin yer aldığı, üye devletlerin zengin olmasını ve demokratik sistemlerle yönetilmesini gerektiren G7’nin koşulları ile sınırlanmamış yeni bir blok inşa etmeyi öneriyor.

Beyaz Saray'dan gelen resmi yalanlamalara rağmen, bu sızıntılar Avrupa'nın transatlantik ilişkilerin geleceği ve Washington'un kıtanın siyasi haritasını yeniden şekillendirmedeki rolü konusunda giderek artan endişelerini büyütmeye devam ediyor. Daily Mail gazetesi, Avrupalıların tepkilerinin öfkeli ve hızlı olduğunu bildirdi. Chatham House Enstitüsü'nden araştırmacı Leslie Vinjamuri, yaşananların “Soğuk Savaş sonrasında ortaya çıkan uluslararası liberal düzenin sonunu” temsil ettiğini söyledi.

Bazı Avrupalı ​​liderler, Washington'un milliyetçi ve Avrupa Birliği’ne şüpheyle yaklaşan partileri güçlendirebilecek şekilde, kıtanın iç siyasi işlerine tekrar müdahale etmesinden duydukları endişeyi dile getirdiler.

Artan gerilimin gölgesinde ABD Kongresi, ABD yönetiminin Avrupa'daki Amerikan askeri varlığını yasama organının onayı olmadan azaltma yetkisini kısıtlamayı amaçlayan Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası'nı oylamaya hazırlanıyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.