Iraklı araştırma ekibi: Erbil'de Mossad üssü olduğuna dair bir kanıt yok

Iraklı Kürt iş insanı Baz Kerim Berzenci'ye ait olan ve Erbil'deki füze saldırısında hedef alınan malikane (Reuters)
Iraklı Kürt iş insanı Baz Kerim Berzenci'ye ait olan ve Erbil'deki füze saldırısında hedef alınan malikane (Reuters)
TT

Iraklı araştırma ekibi: Erbil'de Mossad üssü olduğuna dair bir kanıt yok

Iraklı Kürt iş insanı Baz Kerim Berzenci'ye ait olan ve Erbil'deki füze saldırısında hedef alınan malikane (Reuters)
Iraklı Kürt iş insanı Baz Kerim Berzenci'ye ait olan ve Erbil'deki füze saldırısında hedef alınan malikane (Reuters)

Iraklı iki yetkili, İran'ın geçtiğimiz ay Erbil'e düzenlediği balistik füzeli saldırıyla ilgili devam eden soruşturmalara ilişkin yaptıkları açıklamada, ‘casusluk’ dosyasıyla ilgilenen yetkililerin İran'ın İsrail dış istihbarat servisi Mossad'ın Erbil’de gizli bir üssü olduğu yönündeki iddialarını destekleyecek hiçbir kanıt bulamadıklarını söylediler.
Kimliklerinin açıklanmaması şartıyla Şarku'l Avsat’a konuşan Iraklı iki yetkili, İran'ın daha önce de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) İran’a muhalif oluşumların olduğuna dair duyduğu endişeyi Bağdat ve Erbil hükümetlerine bildirdiğini belirttiler. Yetkililer İran’ın, Iraklı Kürt iş insanı Baz Kerim Berzenci’nin sahibi olduğu lüks evin bombalanmasından sonra Mossad ile ilgili olarak herhangi bir temasta bulunmadığını ifade ettiler.
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), 13 Mart’ta Şam yakınlarındaki İsrail hava saldırısında iki DMO subayının öldürülmesine karşılık olarak düzenlenen bir operasyonda, IKBY’de ‘İsrail’in stratejik merkezi’ olduğunu belirttiği bir noktayı 12 adet balistik füze ile hedef aldığını iddia etti.
Iraklı yetkililerden biri, şunları söyledi:
“Bağdat, Tahran’ı Mossad hakkındaki iddialarını tutarlı kanıtlarla güçlendirmeye çağırdı. Irak’ın bu çağrısını yinelemesine ve istihbarat servislerinin kanıt aramak amacıyla geniş çaplı bir soruşturma yürütmesine rağmen Tahran bunu yapmadı.”
Soruşturma dosyasıyla ilgili oturumlara katılan Iraklı bağımsız milletvekili olan diğer yetkili ise, İran'ın eski Bağdat Büyükelçisi İrec Mescidi’nin açıklamalarının Erbil’de Mossad’a ait gizli bir üssün olduğunu doğrulamak için yeterli olmadığını ve Mescidi’nin, Bağdat ile spekülatif suçlamalar dışında işe yarar bir bilgi paylaşmadığını söyledi.
Iraklı bağımsız milletvekili, Tahran’ın Erbil’de İran’a muhalif oluşumların olduğu suçlamalarından Mossad’a ait gizli bir üs olduğu suçlamasına geçişinin Iraklıları, balistik füzeli saldırıların, İran’ın geçtiğimiz Ekim ayındaki seçim sonuçları konusundaki kafa karışıklığının bir parçası olduğundan şüphelenmelerine yol açtığını düşünüyor.
Bu değerlendirme, Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) Mukteda es-Sadr’ın lideri olduğu koalisyona katılmasından bu yana füzeli saldırıyı Erbil'in karşı karşıya olduğu siyasi baskıdan ayrı tutmayan IKBY’nin siyaset sahnesinde yaygın olarak yapılan yorumlarla örtüşüyor. Ancak Iraklı her iki yetkili de incelemelerde bulundukları soruşturmaların partizan yorumlara dayanmadığını, sorgulama ve takip operasyonlarının istihbarat bilgilerinin yanı sıra kişi ve yer takibine dayandığını, ancak yine de Mossad’ın Erbil’de gizli bir üssü olduğu iddialarının zayıf kalmaya devam ettiğini belirttiler.
Yetkililer, istihbarat servislerinin, soruşturmaların, yasadışı faaliyetlerle ilgili olmadığını kanıtladığı Iraklı Kürt iş insanı Baz Kerim Berzenci'ye ait olan evin hedef alınması konusunda yaşadıkları kafa karışıklığı da dahil olmak üzere füzeli saldırıya ilişkin hassas bir süreçten geçildiğini söylediler. Yetkililerden biri, Baz Kerim Berzenci’nin soruşturmacılarla iş birliği yaptığını, ancak, olanlar karşısında duyduğu şaşkınlığın halen devam ettiğini belirtti.
Teknik bir soruşturma ekibinin füzeli saldırı düzenlenen evde derinlemesine incelemede bulunduğunu aktaran iki yetkili, ekibin İran’ın evin Mossad’ın gizli üssü olduğu yönündeki suçlamasını destekleyebilecek herhangi bir bulgu elde edemediğini ifade ettiler. Yetkililerden birine göre evin enkazı, herhangi bir şüpheye yer bırakmayan sivil bir bina olduğunu gösteriyordu.
Reuters’ın geçtiğimiz Mart ayının sonlarında yayınladığı bir habere göre, Iraklı ve Türk yetkililer, İran tarafından Erbil'de düzenlenen balistik füzeli saldırının, İsrail'in katılımıyla IKBY’den Türkiye’ye ve Avrupa'ya doğalgaz ihraç etmek için yeni bir boru hattı projesini engellemeyi amaçladığını söylediler.
Iraklı bir güvenlik yetkilisi yaptığı açıklamada, enerji yetkilileri ile İsrailli ve ABD’li uzmanlar arasında kısa bir süre önce hedef alınan villada, IKBY topraklarından çıkan doğalgazının yeni bir boru hattıyla Türkiye'ye taşınmasının ele alındığı iki toplantı yapıldığını söyledi.
Iraklı güvenlik yetkilisi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İranlı üst düzey bir güvenlik yetkilisi, saldırının birçok kişi ve gruba gönderilmiş çok yönlü bir mesaj olduğunu söyledi. Yetkili, ‘Nasıl yorumlayacakları onlara kalmış. İsrail’in enerji sektöründen tarıma planladığı hiçbir şey gerçekleşmeyecek’ dedi.”
Ancak IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’nin ofisinden yapılan açıklamada, İsrailli ve ABD’li uzmanlar arasında Berzenci’nin villasında görüşme yapıldığına dair iddialar yalandı. IKBY yetkilileri, İsrail’in IKBY topraklarında askeri yahut resmi bir varlığı olmadığını belirtiyorlar. Iraklı soruşturmacılar, sivil yetkililerle Tahran’ın Erbil'de İran’a muhalif oluşumlar olduğuna dair suçlamalarının dayanağını incelediklerini ve merkezdeki yetkililerin kendileriyle daha fazla iş birliği yapmaları için Tahran’a temsilciler gönderdiğini açıkladılar. Iraklı soruşturmacılar Tahran’dan herhangi bir yanıt alamazken, aynı şekilde iş birliği yapmaları istenen IKBY’deki güvenlik yetkililerinin ise buna yanıt verdiği belirtildi.
Yetkililere göre soruşturmalar sırasında Erbil’de İran’a muhalif oluşumlar dosyası Iraklı üst düzey diplomatlarla incelendi ve bu incelemeler sonucunda Bağdat, İran tarafından verilen istihbarat bilgilerinin yalnızca ‘şüpheli ve abartılı’ olduğu sonucuna vardı.
Şarku'l Avsat, Iraklı iki yetkilinin geçtiğimiz ay Irak Meclisi’nde komisyon üyeleri ile yapılan oturumlarda aktardıkları bilgilere ulaştı. Söz konusu bilgilerde Irak tarafından yapılan soruşturmalardaki aktörlerin, ‘bölgenin son derece hassas süreçten geçtiği bir dönemde İran'ın böylesi tehlikeli iddialar formüle etme yöntemi karşısında hayal kırıklığına uğradıkları’ belirtildi.
Yetkililere göre İranlıların ‘IKBY’nin İran sınırı yakınlarındaki bölgelerinde İran’a muhalif üçten fazla askeri oluşumun olduğunu’ iddia etmeleri, Iraklıları Tahran'ın ‘abartılı iddialarda bulunduğuna’ ikna etmeye yetti.
Soruşturmacılar, soruşturmanın başlamasından itibaren bir ay içinde elde edilen bilgiler sonucunda ‘temelsiz bir anlatıya’ dayalı siyasi bir dosyayla uğraştıklarını hissettiler. Ancak soruşturmanın derinleştirilmesi, Irak'taki istihbarat servislerini, İsrail'in Irak'taki faaliyetlerini ve geçtiğimiz yıllarda Tel Aviv tarafından gerçekleştirilen casusluk eylemlerinin tekrarlanıp tekrarlanmadığını incelemeye itti.
Yetkililere göre İranlıların Erbil’de Mossad’a ait gizli bir üssün olduğu iddialarını boşa çıkaran soruşturmada, güvenlik şirketleri adı altında Avrupa uyruklu kişiler tarafından gerçekleştirilen casusluk girişimlerine de atıfta bulunuldu.
Soruşturmalar, Irak’ın orta kesimleri ve güneyindeki şehirlerin yanı sıra Musul'da bu tür olayların olduğunu ve yetkililerin bu olaylara karışanları tutukladığını, şüphelilerin bir kısmını yargıya sevk ederek sorunun çözüldüğüne işaret etti.
Iraklı iki yetkili, Irak’taki yetkililerin haftalardır Erbil’e düzenlenen balistik füzeli saldırının tehlikeli ve hassas nedenlerinin ve spekülasyonların peşinden koştuklarını, ancak herhangi bir kanıt bulamadıklarını belirttiler. Yetkililere göre bu durum, Iraklı yetkilileri, İran’ın daha önce eşi benzeri görülmemiş saldırılar için bahaneler uydurabileceği gerçeği ile karşı karşıya bıraktı.



Sudan'daki İslamcılar, Dışişleri Bakanlığı'nın ‘dengeli’ tutumunun aksine İran ile ‘direniş bayrağını’ yükseltiyor

Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
TT

Sudan'daki İslamcılar, Dışişleri Bakanlığı'nın ‘dengeli’ tutumunun aksine İran ile ‘direniş bayrağını’ yükseltiyor

Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)
Sudan İslami Hareketi Genel Sekreteri Ali Ahmed Karti (Facebook)

Sudan'daki ordu yanlısı ittifakın İsrail ve İran arasındaki savaşa ilişkin tutumu ‘sessiz ve gürültülü’ arasında değişti. Dışişleri Bakanlığı kısa bir tepki göstererek, saldırıyı uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit olarak tanımladı ve derhal durdurulması için acil önlemler alınması çağrısında bulundu. Bu, bazılarının ‘dengeli’ olarak nitelendirdiği diplomatik bir tutumdu.

Ancak Müslüman Kardeşler'in Sudan kolu olan İslami Hareket, İran'a koşulsuz desteğini ilan etti ve İsrail'i caydırmak için ‘direniş bayrağını yükseltme’ ve ‘İslami bir cephe’ kurma çağrısında bulundu.

Genel Sekreter Ali Ahmed Karti tarafından imzalanan resmî açıklamaya göre İslami Hareket, İsrail karşısında İran'a koşulsuz desteğini ilan etti ve İslam dünyasındaki İslami hareketleri ‘sessizliklerini bozmaya, seslerini yükseltmeye ve tabanlarını bu Siyonist zorbalığa karşı birleşmek üzere harekete geçirmeye’ çağırdı.

‘Direniş bayrağını yükseltme’ ve ‘birleşik bir İslami cephe’ oluşturma çağrısında bulunan Karti, “Siyonist varlık sadece güç dilinden anlar ve onun projesi ancak ulusun birliği ve sadık evlatlarının silahlarıyla yenilgiye uğratılacaktır” dedi.

csdfvg
Bera bin Malik Tugayları Komutanı el-Misbah Talha, Sudan Ordusu Komutan Yardımcısı Yaser el-Ata'nın yanında duruyor. (Facebook)

İslamcı aktivistler, başta Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) karşı savaşta ordunun yanında savaşan Bera bin Malik Tugayları Komutanı el-Misbah Talha olmak üzere bu çağrıya hızla yanıt vererek İran'ın yanında savaşmaya hazır olduklarını duyurdular.

Sudan Dışişleri Bakanlığı yaptığı kısa açıklamada, İran'a yönelik saldırıyı uluslararası barış ve güvenliğe yönelik ciddi bir tehdit olarak kınadı ve Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ni İsrail saldırganlığını derhal durdurmak için acil önlemler almaya çağırdı. Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan başkanlığındaki Egemenlik Konseyi ise alışılmadık bir şekilde sessiz kaldı.

Bu tutumlar, orduya sadık aktivistler, savaşın durdurulmasını savunanlar ve HDK destekçileri arasında bir tartışmaya yol açtı. Bazıları Dışişleri Bakanlığı'nın tutumunu ‘dengeli’ olarak nitelendirirken diğerleri ise İslami Hareket'in tutumunu bir ‘cihat’ ilanı olarak tanımladı.

fgbhjukı
Eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, devrilmesinin ardından yargılandığı duruşma sırasında (Facebook)

Aktivist Dr. Azzam Abdullah, Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasının ‘nispeten keskin olsa da dengeli’ olduğunu söyledi. Abdullah, “Yetkili ben olsaydım, sessiz kalır ve iç meselelerimle ilgilenirdim. Şayet bir açıklama yapmak zorunda kalsaydım, kendimi kınama ve itidal çağrısıyla sınırlardım” ifadelerini kullandı.

Dr. Abdullah, İhvan ve cihatçı örgütlerin tutumlarının ülkedeki durum üzerindeki etkisi konusunda uyarıda bulunarak, “Bera bin Malik Tugayları Komutanı’nın tutumu Sudan'ın aleyhine olacak” dedi.

Sosyal medya fenomeni Muhammed Halife, İslamcıların ve Bera bin Malik Tugayları Komutanı’nın tutumunu ve ‘İran'a tam destek beyanlarını’ eleştirdi.

adfgth
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, ülkeyi ziyaret eden İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen'i kabul etti. (Arşiv - SUNA)

Sudanlı İslamcılarla İran arasındaki ilişkiler, 1970’li yılların sonlarında gerçekleşen İran Devrimi’ne kadar uzanır. Her ne kadar iki İslami oluşum arasında itikadi farklılıklar bulunsa da, 1989 Haziran’ında İslamcıların bir darbeyle iktidara gelmesinden sonra bu ilişki bir ‘ittifaka’ dönüşmüştür. Bu dönemde İran, Ömer Hasan el-Beşir başkanlığındaki İslamcı rejime siyasi ve askerî destek sağlamıştır.

Söz konusu ilişki zamanla güvenlik, silahlanma ve askerî iş birliğine evrildi. Bu çerçevede İran, savunma sanayisini Sudan’a aktardı. Başkent Hartum’da, 1990’ların ortalarında kurulan Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi bu iş birliğinin zirvesini temsil eder. O dönemde, bu fabrikanın İranlı uzmanlar tarafından yönetildiği ileri sürüldü. Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi, uzun süre gizli tutulmuş, ancak Ekim 2012’de İsrail Hava Kuvvetleri’nin gerçekleştirdiği saldırıyla tahrip edilmesinin ardından varlığı kamuoyuna yansımıştır.

Güvenlik alanındaki iş birliği kapsamında, İran’ın Sudan istihbarat teşkilatının kurulmasında önemli rol oynadığı belirtilmiştir. O dönemki raporlara göre, teşkilat mensubu subay ve görevliler, İran güvenlik birimleri ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) tarafından eğitilmiştir. Bu yapıya o dönemde birçok ‘vahşet’ ve geniş çaplı insan hakları ihlalleri atfedilmiştir.

Hem Hartum hem de Tahran’a yönelik bölgesel ve uluslararası muhalif tutumlar ile üzerlerine uygulanan boykot, her iki tarafı da 1990’larda basının ‘Sürgünler İttifakı’ olarak adlandırdığı bir birlikteliğe yöneltti. Bu ittifak, uluslararası terörü desteklemekle suçlandı. Sonrasında iki ülke arasındaki ilişkiler daha da derinleşti ve Hartum, İran’ın açık desteğiyle radikal İslamcı örgütlerin merkezi hâline geldi.

scdfgthy
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı ve Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Şubat 2020'de Uganda'da bir araya geldi. (Facebook)

O dönemde İsrail basınında yer alan haberlere göre Hartum yönetimi, İran silahlarını Hamas’a ulaştırıyordu. Bu nedenle Tel Aviv, Hartum’u azılı bir düşman olarak sınıflandırdı. İsrail savaş uçakları 2009 yılında Gazze Şeridi’ne silah sevkiyatı yapıldığı gerekçesiyle Sudan’ın doğusunda bazı araç ve şahısları hedef aldı. Bu olay, Yermuk Savunma Sanayi Kompleksi’nin imhasından önce yaşanmıştı.

İki ülke arasındaki ilişkiler güçlü ve sağlam biçimde sürüyordu. Bu durum, Ocak 2016’da Ömer el-Beşir’in, herhangi bir ön işaret vermeden ve aniden Şiî mezhebinin yayılması iddiasıyla bu ilişkiyi kesmesine kadar devam etti. Oysa hakikatte, bazı Sünni İslamcılar Şiîliğe geçmiş olsalar da İslamî Hareket’e olan sadakatlerini korumaktaydılar.

Sudan, İran ve İsrail arasındaki ilişkiler çok daha karmaşık bir hâl aldı. Burhan, Şubat 2020’de Uganda’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşerek İsrailli bir yetkiliyle görüşen ilk Sudanlı lider oldu. Bu görüşmenin ardından Sudan, İbrahim Anlaşmalarını imzaladı ve İsrail’i boykot yasasını yürürlükten kaldırdı.

İran ile ilişkiler ise kesintisiz olarak kopuk kaldı. Ta ki, Ekim 2021’deki darbeyle ülke yönetimini tek başına ele alan Burhan’ın, Nisan 2023’te, yani ordu ile HDK arasında patlak veren savaşın ardından bu ilişkiyi yeniden tesis etmesine kadar. Bu adım, İran silahlarına geri dönüş anlamına geliyordu.

Burhan, silah ve mühimmat temini için İran’la ilişkiyi yeniden kurmak zorunda kaldı. İran da hızlı bir şekilde ona ihtiyaç duyduğu silahları ve mühimmatı sağladı. Bu destek, insansız hava araçlarını (İHA) da kapsıyordu. Burhan halen bu İHA’ları HDK'ye karşı kullanıyor.

İsrail ile İran arasında savaşın patlak vermesi, Sudan’ı derin bir ikilemin içine soktu. Çünkü Burhan, İsrail’in müttefiki olarak İbrahim Anlaşmalarına imza atmış, İsrail’i tanımış ve diplomatik ilişkiler kurmuştu. Ancak öte yandan, İran’dan İHA’lar ve çeşitli mühimmat temin ederek silah desteği aldı. Dahası, Burhan’ın yanında HDK'ye karşı savaşan İslamcı müttefikleri, İran’a açık destek veriyor ve İsrail’e karşı cihad ilan etmiş bulunuyor. Bu durum, Burhan’ın İsrail’le olan ilişkisiyle, sahadaki fiilî ittifakları arasında ciddi bir çelişki oluşturuyor. Öte yandan, Burhan’ın rakibi olan HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) da İsrail’le ilişki kurmuş durumda. Hatta yardımcısı Abdurrahim Daklu’nun yakın zamanda Tel Aviv’e bir ziyaret gerçekleştirdiği iddia edilmişti. Tüm bu gelişmeler, İsrail’in geçici başkent olarak kullanılan Port Sudan’daki hükümete –yani Burhan yönetimine– nasıl bir karşılık vereceği sorusunu gündeme getiriyor.