Libya’yı uzlaşı mı yoksa yeni bir bölünme mi bekliyor?

Çatışan taraflar daha fazla bölünmeyi ve zenginliklerin boşa harcanmasını önlemek istiyorlarsa ulusal çıkarları önceliklerinin ilk sırasına koymaktan başka seçenekleri yok.

Libyalılar, yıllardır süren kaostan kurtularak istikrara kavuşmayı bekliyor. (AFP)
Libyalılar, yıllardır süren kaostan kurtularak istikrara kavuşmayı bekliyor. (AFP)
TT

Libya’yı uzlaşı mı yoksa yeni bir bölünme mi bekliyor?

Libyalılar, yıllardır süren kaostan kurtularak istikrara kavuşmayı bekliyor. (AFP)
Libyalılar, yıllardır süren kaostan kurtularak istikrara kavuşmayı bekliyor. (AFP)

Nebil Fehmi
Libya ile ilgili birçok mesele, Mısır’ın da başlıca gündem maddeleri arasında yer alıyor. Bu meseleler arasında Libya ile Mısır arasındaki uzun ve ıssız ortak sınır, Libya’da bir devlet sistemi ve devlet kurumlarının bulunmaması ve çatışan uluslararası, bölgesel ve ulusal tarafların çokluğu yer alıyor. Tüm bunlar, istikrarsız bir ortamı körüklerken ve uzlaşıya varılmasını da güçleştiriyor.
Libya, otuz yılı aşkın bir süre boyunca Muammer Kaddafi'nin tek adam yönetimi altındaydı. Ardından son on yıl için çok sayıda hükümetin kurulduğuna ve bu hükümetlerin kendi aralarında savaştığına tanıklık etti. Uluslararası ve bölgesel taraflar, ülkede nüfuz, zenginlik ve güç elde etme umuduyla Libya topraklarına girdiler. Libya'nın Rusya ile ABD ve bazı Batılı ülkelerin yanı sıra Türkiye ile başta Mısır olmak üzere bazı Arap ülkeleri arasında küçük çaplı bir soğuk diplomatik savaşa tanık olduğunu söylersek abartmış olmayız. Bunun yanında farklı zamanlarda İtalya ve Fransa ile Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında yaşanan rekabetlere de tanıklık ettik. Libya doğu ve batı olarak bölünürken, güneyi herkese açık bir saha olarak kaldı.
Tüm bu gelişmeler sonucunda, Aralık 2021'de Libya’da cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin düzenlenmesi amacıyla Almanya ve Mısır'da yapılan görüşmelerin ardından bir eylem planı uygulama yönündeki çabalar başarısızlığa uğradı. Şimdi Libya’da anayasal sürecin yeniden başlatılması için hangi hükümetin meşru olduğu konusunda Abdulhamid Dibeybe ve Fethi Başağa arasında verilen mücadeleyi takip ediyoruz. Tüm bunlar, Libya’daki devlet kurumlarını yeniden şekillendirmek, daha doğrusu devlet kurumlarını yeniden kurmak için Libya'nın tüm tarafların üzerinde anlaştığı yolların belirlenmesine yönelik çok sayıda çabanın sonucuydu. Ancak bu çabalar başta ya yerine getirilemedi ya da etkili olmadı.
Libya’da merkezde aşırı yoğunlaşmadan tamamen geri çekilmeye, siyasi eylemin tamamen ortadan kalkmasından farklı akımların sayılarının çokluğuna, Başkanlık Konseyi’ne bağlı tek bir güvenlik kurumundan çok sayıda güvenlik birimi ve milis grubunun olmasına kadar birçok sorun var. Bu başlıklara ek olarak, Libya'daki bölünmeden faydalanarak uluslararası ve bölgesel tarafların Libya ile olan etkileşimlerinden, sahada çok sayıda birbiriyle uyumsuz gücün olmasına kadar benzersiz bir siyasi ve güvenlik durumu da yaşanıyor.
Dolayısıyla ülkedeki bu gerilimlere ve çalkantılara tanık olmamız hiç şaşırtıcı değil. Fakat bu denklemden çıkmak ve Libya'da etkili kurumların oluşturulmasının, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılmasının, Libya halkının istikrara kavuşmasının, siyasi düzenlemelerin sonuçlandırılmasının önünü açacak siyasi bir süreç başlatılmasına yönelik adımlar atmak için değişim sinyalleri var mı? Artık Libya’yı kargaşa ve devam eden uluslararası, bölgesel ve ulusal çatışmaların yuvası olarak görmekten kaçınabilecek miyiz?
Tüm bunların gölgesinde, Libya siyasetinin gelişimini yansıtan bazı göstergelerin ortaya çıkmasına rağmen Libya’nın istikrar yoluna girdiğini söyleyebileceğimiz nedenler bulmakta zorlanıyoruz.
Burada Libya’nın doğusunu ve batısını temsil eden taraflardan beşer kişilik iki heyetten oluşan 5+5 Ortak Askeri Komite'nin (AFK), herkes için son derece zorlu koşullar altında, olumlu ve etkili oldukları kanıtlanmış düzenli toplantılar yaptıkları ve istişarelerde bulundukları belirtilmeli. Bu, başlı başına bazı tarafların ulusal çıkarların kendi çıkarlarının önüne geçecek bir güvenlik vizyonu oluşturulmasının başlangıcına yönelik olumlu bir gelişmeydi. Ancak Libya’daki milli güvenlik kurumlarının birleştirilmesi ve tek merkezden yönetilmeleri için daha kat edilmesi gereken uzun bir yol olduğu da biliniyor. Bunu başarmak zor olsa da bir güvenlik kavramı oluşturmak ve güvenlik durumunu istikrara kavuşturmak için oldukça önemli ve gerekli.
Bir başka olumlu gelişme ise, doğu ile batı arasında devam eden çatışmaların kimseye fayda sağlamadığını ve uzlaşıya dayalı adımlar atılması gerektiğini vurgulayan Libyalı bazı siyasetçilerin ortaya çıkmasıdır. Bu siyasetçilerin arasında eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa da yer alıyor. Batı kanadına seslenerek Libya-Libya anlaşmazlığının daha fazla sürmemesi gerektiği konusunda uyaran Başağa, siyasi etkileşime yönelik adımlar atılması ve çatışmaların sona erdirilmesi çağrısında bulundu. Ayrıca Başağa’nın kurduğu yeni hükümet Libya Temsilciler Meclisi'nin ( TM) güvenoyunu almayı başardı.
Bunların hepsi olumlu işaretler olsa da durumun henüz bir atılımın habercisi olduğu söylenemez. Bazı fırsatçılar siyaset sahnesini zorbalık ve bazı bakanların kısa süreliğine kaçırılması da dahil olmak üzere yurtiçi, bölgesel ve uluslararası komplolarla karıştırmaya devam ederken, süreçteki diğer boşluklar ve aksilikler de göz ardı edilemez. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin yapılmasını kapsayan siyasi bir sürecin başlatılması konusunda da açıkça bir tutum çatışması yaşanıyor. Başağa, siyasi sürecin başlatılmasını isteyen bir tutum sergilerken Dibeybe, cumhurbaşkanını parlamento çoğunluğunun seçmesi temelinde sadece meclis seçimlerinin yapılmasında ısrar ediyor.
Başağa, hükümetinin TM’den güvenoyu almasından sonra başkent Trablus'a giderek iktidarı zorla değil, kanun gücüyle devralmak istediğini duyurdu.  Hiç kimsenin dışlanmadığını vurgulayan Başağa, Libyalı milislerin, silahlarını devlete doğrultmadan, devlet kurumlarına entegre olmaları çağrısında bulundu. Başağa aynı zamanda hükümetinin ülkeyi seçimlere götüreceğini vurgulayarak bu konuda Birleşmiş Milletler (BM) ile iş birliğine hazır olduğunu ifade etti.
Diğer yandan Mısır, Libya’daki siyasi çıkmazı kırmak ve seçimlerin düzenlenmesi konusunda anlaşmaya varılması amacıyla TM ile Devlet Yüksek Konseyi (DYK) tarafından kurulan ortak komitenin ilk toplantısı için çağrıda bulundu. Bu, istenilen bir hedef olsa da DYK’nın muhafazakar ve isteksiz çizgideki konumu çerçevesinde başarmak oldukça zor.
DYK üyesi Adil Kermus, BM Libya Özel Temsilcisi Stephanie Williams’ı TM ve DYK arasındaki mutabakatı görmezden geldiği ve kabul edilemez bir teklif sunduğu gerekçesiyle eleştirdi.
TM Başkanı Akile Salih geçtiğimiz günlerde, anayasada gerekli değişikliklerin yapılması amacıyla Kurucu Meclis tarafından hazırlanan anayasa taslağını gözden geçirecek bir komisyon kurulması talimatı verdi.
Rusya ile Batı ülkeleri arasında Ukrayna'da yaşanan olaylar nedeniyle artan gerilim, Libya arenasında iş birliğini güçleştirecektir. Ayrıca Rusya’nın Avrupalı rakiplerini Libya’ya daha az öncelik vermeye zorlayacaktır. BM de dahil olmak üzere uluslararası tüm çabalar ertelenecektir. Tüm bunlarla birlikte Rusya, şimdiye kadar BM Genel Sekreteri António Guterres’in Libya Özel Temsilcisi olan ABD vatandaşı Stephanie Williams'ın statüsünü teyit etmeye yönelik tüm girişimlerine de karşı çıktı.
Uluslararası toplumun yakın gelecekte Libya’da siyasi süreci ilerletme yolunda çaba sarf etmesi beklenmiyor. Libya’da çatışan taraflar eğer daha fazla bölünmeyi ve zenginliklerin boşa harcanmasını önlemek istiyorlarsa, ulusal çıkarları önceliklerinin ilk sırasına koymaktan başka seçenekleri yok. Bu olmazsa Libya üstü kapalı olarak batı, doğu ve güney ya da yerel liderler ve onlara bağlı milis gruplar veya dış mihraklar tarafından kontrol edilen çeşitli nüfuz alanları şeklinde bölünebilir. Bu da Libya'yı yeniden birleştirmek için gelecekte herhangi bir girişimde bulunulmasını zorlaştırıyor.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.



Suriye-İsrail görüşmelerinde “büyük uçurum”

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, cumartesi günü Bakü'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın terasından etrafı izlerken (AP)
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, cumartesi günü Bakü'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın terasından etrafı izlerken (AP)
TT

Suriye-İsrail görüşmelerinde “büyük uçurum”

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, cumartesi günü Bakü'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın terasından etrafı izlerken (AP)
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, cumartesi günü Bakü'deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın terasından etrafı izlerken (AP)

Şam ve Tel Aviv'den Bakü'de yapılacak Suriye-İsrail görüşmesi hakkında çelişkili haberler çıkarken, Şarku’l Avsat’a konuşan siyasi kaynaklar, iki ülke arasındaki ön görüşmelerin pozisyonlar arasında “büyük bir uçurum” olduğunu ve Şam'ın İsrail’in işgali altındaki Suriye toprakları Golan Tepeleri’nden tamamen çekilmesi talebinden vazgeçmediği sürece İsrail'in derin bir normalleşme konusunda istekli olmadığını ortaya koyduğunu söyledi.

Aynı kaynaklar, İsrail'in Suriye’nin normalleşmenin ‘bir miktar’ olması ve Beşşar Esed rejiminin düşüşünden sonra işgal ettiği bölgelerden çekilmesiyle sınırlı kalması yönündeki tutumunu reddettiğini ve bu bölgelerin büyük bir kısmında kalmak karşılığında daha fazla normalleşme istediğini söyledi. Kaynaklar, İsrail'in Şeyh dağlarının zirvelerinde ve Golan Tepeleri’nin doğusunda işgal ettiği 9 bölgede kalmakta ısrar ettiğini vurguladı.

İsrail, Suriye'deki birçok tarafın Golan Tepeleri’ndeki Yahudi yerleşimlerine saldırı düzenleme niyetinde olduğuna dair bilgilere sahip olduğunu iddia etti. Bu bilginin, İsrail ordusunun geçtiğimiz haftalarda Suriye'nin iç kesimlerinde gerçekleştirdiği tutuklamalarla doğrulandığını ve İran'a bağlı milis güçlerin üyelerinin, Suriye'nin güneyinde faaliyet gösteren cihatçı gruplarla iş birliği içinde yerleşim yerlerine saldırı düzenlemeyi planladıklarını itiraf ettiklerini öne sürdü.

cvfgh
İşgal altındaki Golan Tepeleri'ndeki bir eğitim alanında askeri eğitim sırasında ilk yardım eğitimi alan İsrail askerleri (AFP)

İsrailli bir yetkili, hükümetinin Suriye yönetimine güvenmediğini ve onun vaatlerine güvenemeyeceğini belirterek, İsrail ordusunun sadece İsraillilerin güvenliğini sağlayacak savunma önlemleri almakta kararlı olduğunu, bu nedenle sıkı güvenlik garantileri içeren tam bir barış anlaşmasının imzalanmasının bu güvenliği sağlamanın tek yolu olduğunu düşündüğünü söyledi.

İsrailli kaynaklar, Suriye yönetiminin şu aşamada İsrail ile ‘karşılıklı olarak saldırganlığı durdurma’ garantisi veren bir güvenlik anlaşması yapmakla ilgilendiğini doğruladı. Bu anlaşma, 1974 yılında imzalanan iki ülke arasındaki kuvvetlerin ayrılması anlaşmasına ve İsrail'in bu anlaşmada kabul edilen sınır hattına çekilmesine dayanıyor.

Ancak İsrail, ilişkilerin bir miktar normalleşmesi ile bağlantılı olsa bile geri çekilmeyi reddediyor. İsrail ordusu, Suriye ile birincisi İsrail sınırları içinde (yani İsrail'in Golan Tepeleri’nde işgal ettiği bölge) olup, burada İsrail ordusu büyük bir kuvvet ve ağır tahkimatlarla konuşlanacağı, ikincisi, sınır boyunca 3-5 kilometre genişliğinde bir güvenlik kuşağı oluşturulması ve bu kuşağın içinde silahlı kişilerin bulunmasının yasaklanacağı, üçüncü ise Şam'dan güney ve güneybatıya kadar silahsızlandırılacak üç bölge oluşturulmasını öngören ‘yeni bir güvenlik doktrini’ belirlemişti. Söz konusu güvenlik kuşağında 9 adet müstahkem askeri üs kuran İsrail, bu üsleri kalıcı olmasında ısrar ediyor.

vfbghyj
İsrail ordusuna ait Hummer araçları, 8 Temmuz'da işgal altındaki Golan Tepeleri'ndeki bir eğitim alanında askeri tatbikat sırasında (AFP)

İsrail'in Arapça, İbranice, İngilizce ve Fransızca yayın yapan haber sitesi I24 dün, ‘Suriyeli bir kaynağa’ dayandırdığı haberinde Şara'nın ‘cumartesi günü Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de İsrailli yetkililerle en az bir kez yüz yüze görüşme yaptığını’ bildirdi.

I24, Şara’ya yakın olduğu belirtilen kaynağın, görüşmenin iki taraf arasında Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ve Suriye hükümetinin İsrail ile güvenlik toplantılarını koordine eden Ahmed ed-Dalati'nin de katıldığı iki veya üç toplantılık görüşmelerde yer aldığını açıkladığını iddia etti.

vfgbhy
İşgal altındaki Golan Tepeleri ile Suriye arasındaki sınır yakınlarında bir İsrail askeri aracı, 4 Mayıs 2025 (Reuters)

İsrail heyetinin Başbakan Binyamin Netanyahu’nun özel temsilcisinin yanı sıra üst düzey güvenlik ve askeri yetkililerden oluştuğunu söyleyen aynı kaynağa göre toplantılar, Suriye ve İsrail arasında olası bir güvenlik anlaşmasını görüşmek ve İran'ın Suriye ve Lübnan’daki varlığı, Hizbullah'ın silahları, Filistinli silahlı gruplar, Lübnan'daki kamplar, Gazze'den gelen Filistinli mültecilerin geleceği ve Şam’da diplomatik nitelikte olmayan bir İsrail koordinasyon ofisi açılması olasılığını ele almak amacıyla gerçekleştirildi.

İsrail televizyonu KAN, cumartesi günü Bakü'de Suriye ve İsrail yetkilileri arasında bir toplantı yapıldığını ve bu toplantıda tarafların Suriye'nin güneyinden İsrail güçlerinin çekilmesi talebini ve iki taraf arasında çok sayıda ‘koordinasyon’ konusunu görüştüğünü bildirdi. KAN ayrıca Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile İsrailli mevkidaşı Gidon Sa'ar'ın bugün Brüksel'deki Avrupa Birliği (AB) merkezinde bir araya geleceğini, ancak ayrı bir ikili toplantı konusunda kesin bir bilgi olmadığını aktardı.