Sadr’ın itikafı, Irak’ta ittifak haritasını yeniden şekillendiriyor

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Reuters)
Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Reuters)
TT

Sadr’ın itikafı, Irak’ta ittifak haritasını yeniden şekillendiriyor

Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Reuters)
Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr (Reuters)

Irak’ta Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr’ın girdiği ‘siyasi itikaf’ta geri sayım sürerken, itikafın sona ermesinin ardından siyasi ortamın yumuşayacağına dair ufukta herhangi bir işaret görülmüyor. Sadr, Şii Koordinasyon Çerçevesi çatısı altındaki siyasi hasımlarına bir çeşit meydan okuyarak hükümet kurmaları için 40 sün süre tanıdığını, bu süreçte ‘siyasi itikafa’ gireceğini ve Sadr Hareketi’nin hükümet kurma müzakerelerinde yer almayacağını ilan etti. Fakat Sadr, Irak’taki siyasi ittifakların kum bataklığı misali yumuşak bir zemin üzerinde hareket ettiğini ve dolayısıyla ittifak haritasının bu veya şu sebeple değişebileceğini dikkate almadı.
Sadr Hareketi, ideolojik bir siyasi grup olması dolayısıyla tutucu bir yapıya sahipken, Mukteda es-Sadr’ın Vatanı Kurtarma İttifakı’ndaki diğer müttefikleri (Sünni Egemenlik İttifakı ve Kürdistan Demokrat Partisi/KDP) ise siyasi koalisyonlar çerçevesinde siyasi çıkarlarını gözetiyor. Sadr Hareketi’ndeki ideolojik tutuculuk, tarihsel planda liderliği kesintiye uğramadığı için tutarlı bir pozisyona sahip olan Mesud Barzani’nin liderliğindeki KDP için de büyük ölçüde geçerli. Ancak Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi liderliğindeki Takaddum Partisi ile iş insanı Hamis el-Hancer liderliğindeki Azim Koalisyonu’ndan oluşan Sünni Egemenlik İttifakı için durum aynı görünmüyor. Sünni Egemenlik İttifakı; Davet Partisi, İslam Partisi veya Kürt partiler gibi tutucu bir ideolojiye ya da Sadr Hareketi gibi bir ideolojik grup olma özelliğine sahip değil. Bu durum Sünni Egemenlik İttifakı’nın siyasi haritalarda değişikliğe yol açan siyasi depremlerden diğer partilere göre daha fazla etkilenmesine yol açıyor.
Bu bağlamda, bir süredir dolaşımda olan bilgilere ve Irak’ın eski Meclis Başkanı Selim el-Cuburi’nin açıklamasına göre, Sünni Egemenlik İttifakı’nın Sadr’ın uzun itikaf döneminin ilk mağduru olduğu görülüyor. Sadr’ın itikafının başlamasının ardından Egemenlik İttifakı’nın iki liderinden biri olan Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi ile Meclis Birinci Başkan Yardımcısı ve Sadr Hareketi yöneticisi Hakim ez-Zamili arasındaki ilişkiler gerildi. Zamili resmi yazışmalarda ‘Başkan ve Yardımcıları’ ibaresi değil ‘Meclis Başkanlığı Heyeti’ ibaresinin kullanılmasında ısrar ediyor. ‘Meclis Başkanlığı Heyeti’ ibaresi, Halbusi’yi Meclis Başkanı değil, Meclis Başkanlığı Heyeti’nin bir üyesi yapıyor.
Halbusi ‘Meclis Başkanlığı Heyeti’ ibaresini kalıcılaştırma yönündeki tüm girişimleri reddederken, Zamili imzaladığı resmî belgelerde söz konusu ibareyi kullanmaya devam ediyor. Bu durum sadece Halbusi ve Zamili arasındaki kişisel ilişkilerin değil, aynı zamanda Vatanı Kurtarma İttifakı çatısı altındaki iki müttefik olan Sadr Hareketi ile Egemenlik İttifakı arasındaki ilişkilerin de gerilmesine yol açtı. Mukteda es-Sadr şu ana kadar bu meseleyle ilgili herhangi bir pozisyon almadı.
Egemenlik İttifakı mensupları, Vatanı Kurtarma İttifakı içindeki birliği etkilememesi adına Halbusi ile Zamili arasındaki meseleyi kontrol altına alma çabalarına devam ediyor. Ancak Eski Meclis Başkanı Selim el-Cuburi önceki gün bir televizyon kanalına verdiği demeçte, Egemenlik İttifakı yöneticilerinin ittifak haritasını değiştirmek hedefiyle Şii Koordinasyon Çerçevesi çatısı altındaki gruplarla iletişim kurmaya başladığını ortaya çıkarması, Egemenlik İttifakı ile Sadr Hareketi arasındaki anlaşmazlığın ve Sünnilerin en önemli kazanımı olan Meclis Başkanlığı’nın yetkilerini paylaştırma çabası gibi görünen Zamili’nin ısrarının Egemenlik İttifakı içinde neden olduğu homurdanmaların boyutunu gösteriyor.

Kaygan ittifaklar
Siyasi ittifakların kaygan yapısının ışığında Halbusi ve Zamili arasındaki anlaşmazlığın akıbeti, Sadr’ın siyasi itikafına son vereceği Ramazan Bayramı tatili sonrasına kadar meydana gelecek gelişmelere bağlı. Irak’ın anayasal boşluğa girip girmediği sorusunu Şarku’l Avsat’a yanıtlayan hukuk uzmanı Emir ed-Dami, “Anayasal boşluk diye bir şey yok. Çünkü anayasal boşluk, başkanlıklardan (cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve meclis başkanlığı) birinin herhangi bir sebeple boş kalmasıdır. Şu anda bizde olan şey Anayasa’nın hükümetin kurulması için belirlediği sürelerin ihlalidir. Bu, Anayasa’nın ilk kez ihlali edilişi değil, aksine bu ihlaller siyasi gruplar için bir adet haline geldi” dedi.
Dami, şu an ülkedeki gelişmelerin yasal bir dayanağa sahip olup olmadığı sorusuna, “Durumun bu şekilde devam etmesinin yasal dayanağı yok. Mevcut durum siyasi elitlerin Anayasa’yı bir kenara bırakmayı alışkanlık haline getirmesinden ibaret” diye cevap verdi.
Irak merkezli Siyasi Düşünce Merkezi Başkanı Dr. İhsan eş-Şammari, Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede şunları kaydetti:
“Mukteda es-Sadr’ın üçlü ittifaktaki (Vatanı Kurtarma İttifakı) müttefiklerinin yani Egemenlik İttifakı ile Kürdistan Demokrat Partisi’nin bağlılığını test etmek, Sadr’ın itikafının bir parçası. Sadr’ın itikafının bitmesinin ardından iki ihtimal var; birincisi siyasi ittifakları yeniden şekillendirmekle ilgili. Özellikle Sadr’ın ortaklarıyla ilgili olarak bu ciddi anlamda beklenen bir şey. Sadr’ın birkaç ortağı resmi bir şekilde ilan etmese de ittifaktan çekilme adı altında yeni ittifaklar kurabilir. İkincisi ise, Sadr Hareketi de dahil olmak üzere siyasi güçlerin çoğunluğu arasında uzlaşı olarak isimlendirebileceğimiz bir durumun gerçekleşmesi. Ancak yine de bu uzlaşının Sadr Hareketi’nin politikasında gedik açması zayıf bir ihtimal olarak kalıyor. Siyasi tıkanıklığın sürmesi halinde üçüncü bir senaryo veya gerçekleşmesi muhtemel bir öngörü olarak Sadr başka seçeneklere yönelebilir. Bu seçeneklerin ilki muhalefete geçtiğini ilan etmesi veya olup bitenlerin doğasını öğrenmek veya Meclis’in feshedilmesi amacıyla Yüksek Federal Mahkeme’ye başvurmasıdır.”



Şiddetli su kıtlığı, yağışların az olduğu bir dönemin ardından Beyrut'un sıkıntılarını daha da artırıyor

Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)
Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)
TT

Şiddetli su kıtlığı, yağışların az olduğu bir dönemin ardından Beyrut'un sıkıntılarını daha da artırıyor

Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)
Beyrut sokaklarında su taşıyan bir tanker, 3 Temmuz 2025 (AFP)

Beyrut sokakları, Lübnanlıların yıllardır görmediği ciddi bir su kıtlığıyla başa çıkmak için halkın satın aldığı su depolarıyla dolup taşıyor. Bu kıtlık, yağışların rekor düzeyde azalması, kuyuların kuruması ve dağıtım şebekelerinin yıpranmasına bağlı.

Beyrut'un güney banliyösü Burc el-Baracne'deki evinde mutfak eşyalarını özenle yıkayan 50 yaşındaki Rima es-Seba, “Su eskiden her gün geliyordu, ama şimdi üç günde bir geliyor” diyor.

Resmi kurumun su tedarikini kesmesi durumunda es-Seba ailesi, yaşadıkları binanın su depolarına su pompalayan özel tankerlere başvuruyor. Rima, mutfak eşyalarını paslandıran tuzlu suyla depoyu doldurmak için 5 dolar ödediğini belirtiyor. İçme suyunu ise Lübnan'daki çoğu kişi gibi hazır şişelerde satın alıyor.

Ancak sosyal hizmet alanında çalışan Rima es-Seba, bu maliyetlerin sınırlı gelire sahip aile için çok ağır olduğunu belirtiyor. Rima, “Bu parayı nereden bulacağım?” diye soruyor. Ülke, Hizbullah ile İsrail arasındaki savaşın yanı sıra, birçok vatandaşını yoksullaştıran ağır bir ekonomik krizle boğuşuyor.

Lübnanlılar uzun yıllardır su kıtlığına alışkın. Enerji ve Su Bakanlığı'nın Ulusal Su Sektörü Stratejisi metninde belirtildiği gibi, ‘nüfusun yüzde 50'den fazlası düzenli olarak kamu su hizmetlerinden yararlanamıyor’.

Bakanlık, barajlar gibi yüzey depolamanın bu açığı kapatmak için yeterli olmadığını, hükümetin sağladığı suyun yarısının ulusal su şebekelerindeki sızıntılar veya hırsızlık nedeniyle ‘israf edildiğini’ belirtiyor.

Yağışların azalması, krizi daha da kötüleştirdi.

Meteoroloji İdaresi'nin yüzey tahminleri bölüm başkanı Muhammed Kenc, 2024-2025 kışında yağış miktarının ‘çok az’ olduğunu belirterek, bu miktarın gözlemlerin başladığı günden bu yana ‘80 yılın en düşük yağış miktarı’ olduğunu söyledi.

cdfgthy
Beyrut'taki bir kuyu suyu dağıtım tesisinde tankerini dolduran bir adam, 3 Temmuz 2025 (AFP)

Ulusal Su Sektörü Stratejisi’ne göre iklim değişikliği su kıtlığını artıracak. Dünya Bankası ise yılın başında ‘iklim değişikliğinin 2040 yılına kadar kuraklık mevsiminde su miktarını yarı yarıya azaltacağı’ öngörüsünde bulundu.

Kısıtlama

Enerji ve Su Bakanı Joseph Saddi geçen hafta ‘mevcut durumun çok zor’ olduğunu bildirdi.

Su kıtlığı, Beyrut'un farklı bölgelerinde farklılık gösteriyor. Yollar, binaların çatılarında yoğun olarak bulunan su depolarını besleyen tankerlerle dolup taşıyor.

Hükümet geçen ay, su tüketimini azaltmaya teşvik etmek için bir kampanya başlattı ve ülke genelinde kurumuş kaynak ve göllerin fotoğraflarını yayınladı.

Beyrut Kuzey İstasyonları Bölümü Başkanı Zuheyr Kazzi, “33 yıldır buradayım ve bu, Beyrut'a pompaladığımız su miktarı açısından geçirdiğimiz en kötü yıl” dedi.

Beyrut ve Lübnan Dağı Su Tesisleri Teknik Uzmanı Antoine ez-Zağbi, geçtiğimiz temmuz ayında AFP ile yaptığı röportajda, başkentte su kısıtlamasının genellikle yaz mevsiminin bitiminden ve kış mevsiminin başlamasından önce, ekim ve kasım aylarında başladığını açıkladı.

Ancak ez-Zağbi'ye göre bu yıl su sıkıntısı erken başladı. Zira bazı kaynaklarda yağışların azalması nedeniyle su miktarının yüzde 50'si bitti. Ez-Zağbi, aşırı tüketim ve deniz suyunun sızma riskini azaltmak için bazı kuyularda kısıtlamanın haziran ayında başladığını belirtti.

Ez-Zağbi, barajlar da dahil olmak üzere daha fazla depolama tesisine ihtiyaç olduğunu vurguladı.

cf90p
Lübnan'ın Batroun kentindeki bir baraj, 10 Temmuz 2025... Lübnan, yağışların az olduğu bir mevsimden sonra bu yaz şiddetli su kıtlığı çekiyor. (Reuters)

Dünya Bankası geçtiğimiz ocak ayında, Beyrut ve çevresindeki bölgelerde su hizmetlerini iyileştirmek için 250 milyon dolardan fazla bir kredi onayladı.

2020 yılında ise çevre aktivistlerinin biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir vadiyi tahrip edebileceği gerekçesiyle, başkentin güneyinde bir baraj inşa etmek için verdiği krediyi iptal etti.

Kuyular

Beyrut'un güney banliyösünde yaşayan 66 yaşındaki emekli memur Ebu Ali Nasreddin, aylardır devletin su şebekesinden su alamadığını söyledi.

“Devletin suyu nerede? Nereye aktarılıyor? Kimse bilmiyor” diyen Nasreddin, yaşadığı binayı besleyen kuyunun da kuruduğunu belirtti. Nasreddin ayrıca, tankerlerin sağladığı suyun fiyatının da günden güne yükseldiğini ifade etti.

Bazı bölgelerde 2 bin litre kapasiteli su tankeri fiyatı 20 dolara ulaşıyor ve bu fiyat, tasarruflu kullanımla 5 kişilik bir ailenin bir haftalık ihtiyacını zar zor karşılıyor.

Küçük kamyonuyla su taşıyan 45 yaşındaki Bilal Selheb, suya olan talebin büyük ölçüde arttığını kaydetti.

“Su durumu çok kritik” diyen Selheb, kuyular kuruduğu veya tuzlu hale geldiği için su temininde zorluk yaşadığını belirtti.

Beyrut'un bazı bölgelerinde kuyular uzun zamandır devlet şebekesinin alternatifi veya tamamlayıcısı olarak kullanılıyordu. Ancak söz konusu kuyuların çoğu eskimiş durumda; bu da boruların hasar görmesine ve suyun tuzluluğunun artmasına neden oluyor.

Lübnan Amerikan Üniversitesi Sürdürülebilirlik Sorumlusu Nedim Faracallah, Beyrut'un iç savaşın (1975-1990) başlangıcından bu yana alan ve nüfus açısından büyük ölçüde genişlediğini, ancak su altyapısının bu büyümeye ayak uyduramadığını ifade etti.

Faracallah, birçok sakinin yasadışı olarak kuyular kazdığını, bunların arasında stratejik yeraltı su rezervlerine ulaşan kuyuların da olduğunu belirterek, “Kuyuların sayısını kimse bilmiyor” dedi.

Faracallah, mevcut krizle birlikte tasarruf ve farkındalık kampanyalarının daha erken başlaması gerektiğini düşünüyor.