World Vision: Suriyeli dul kadınlar kaldıkları kamplarda hayatta kalabilmek için cinsel ilişkiye zorlanıyor

Uluslararası bir rapor, dul kamplarındaki bazı Suriyeli kadınların hayatta kalmak için cinsel ilişkiye zorlandıklarını ortaya koyarken yardım görevlilerinden hesap vermeleri bekleniyor
Kadınların iş aramalarını önlemek için kamplardan çıkmalarına izin verilmiyor (Independent Arabian)
Uluslararası bir rapor, dul kamplarındaki bazı Suriyeli kadınların hayatta kalmak için cinsel ilişkiye zorlandıklarını ortaya koyarken yardım görevlilerinden hesap vermeleri bekleniyor Kadınların iş aramalarını önlemek için kamplardan çıkmalarına izin verilmiyor (Independent Arabian)
TT
20

World Vision: Suriyeli dul kadınlar kaldıkları kamplarda hayatta kalabilmek için cinsel ilişkiye zorlanıyor

Uluslararası bir rapor, dul kamplarındaki bazı Suriyeli kadınların hayatta kalmak için cinsel ilişkiye zorlandıklarını ortaya koyarken yardım görevlilerinden hesap vermeleri bekleniyor
Kadınların iş aramalarını önlemek için kamplardan çıkmalarına izin verilmiyor (Independent Arabian)
Uluslararası bir rapor, dul kamplarındaki bazı Suriyeli kadınların hayatta kalmak için cinsel ilişkiye zorlandıklarını ortaya koyarken yardım görevlilerinden hesap vermeleri bekleniyor Kadınların iş aramalarını önlemek için kamplardan çıkmalarına izin verilmiyor (Independent Arabian)

Mustafa Rüstem
Suriye'de İdlib'in kuzey kırsalındaki Meşhed Ruhin Kampı’nda dört kadının insani yardım görevlileri tarafından taciz edilmesiyle ilgili skandalın üzerinden bir yıl geçti. Yaşananların ardından World Vision International (Dünya Vizyonu) adlı sivil toplum kuruluşu, Suriye’nin kuzey batısındaki dul kadınların kaldığı kamplarda incelemelerde bulundu. Söz konusu kuruluşun hazırladığı şok edici raporda, dul kadınlar arasında yüksek düzeyde şiddet ve depresyon görüldüğü kaydedildi.
Bazı kadınlar, ‘dul kampları’ olarak tanımlanan yerlerde hayatta kalabilmek için cinsel ilişkiye girmek durumunda kalıyor.
 
Cinsel ilişki ve hayatta kalma
Sivil toplum kuruluşu dul kadınlar ile yaptığı görüşmenin ardından uyarıda bulunarak raporunda şu ifadelere yer verdi:
“Çok sayıda dul kadın ile yapılan görüşmenin ardından, bazılarının hayatta kalabilmek için cinsel ilişkiye girmek durumunda kaldığı görüldü. Kadınların yüzde 80'inden fazlası yeterli sağlık hizmeti alamadığını, yüzde 95'i ise umutsuzluk duygularını ifade etti.”
Eşini kaybedip veya boşanıp çocuklarıyla bir başına kalmış dul kadınların yer aldığı 28 kampta 419 kadınla görüşen kuruluş, neredeyse her dört kadından birinin kamplarda günlük, haftalık veya aylık olarak cinsel tacizlere maruz kaldığını kaydetti.
Rapor, kamplarda yaşayan kadınların cinsel istismara uğradığını ortaya koyarken aynı zamanda dul kadınların kamplardan özgürce çıkamadığı ifade edildi. Böylece ücret karşılığında çalışabilecekleri bir iş bulmaları ve ailelerine bakmaları engelleniyor. Bazıları, hayatta kalmak için cinsel ilişkiye girmekten başka seçeneklerinin olmadığını düşünüyor.

Acil soruşturma
Öte yandan insan hakları aktivisti Rıdvan el-Ali, The Independent Arabia’ya yaptığı açıklamalarda, “World Vision tarafından yayınlanan raporda belirtilenler doğruysa, o zaman insani bir felaketle karşı karşıyayız” dedi.
Suriye'nin kuzeybatısında bin 300 kampta yaklaşık üç milyon yerinden edilmiş insanın bulunduğu bölgeyi kontrol eden makamların acil bir soruşturma yapması çağrısında bulunan Ali, “Bu korkunç verilerin üzerine perde indirilmemeli. Failler cezalandırılmalı. Raporda kadınların özgürlüklerini kısıtlamak için kamp dışına çıkmalarına izin verilmemesi bilgisi dikkat çekici. Yani para kazanmayıp çadırlarda daha çok tutsak konumunda kalıyorlar” dedi.
Suriyeli muhalif gruplar, ‘dul kamplarının’ bulunduğu bölgeleri kontrol ediyor. Muhalefetin önde gelen isimleri konu hakkında konuşmayı reddederken, Suriye'nin kuzeyinde insani yardım alanında çalışan aktivistlerden biri, şunları kaydetti:
“Bazı ihlaller var, ancak insani yardım çalışmaları kapsamlı, bunlar nadir vakalar. Bu suçlamalar, ‘insanları kurtarmak, onlara yardım etmek, fiziksel ve manevi yaralarını sarmak’ için gece gündüz çalışan yardım çalışanlarını ve gönüllüleri rahatsız ediyor.”
Adını açıklamamayı tercih eden aktivist, söz konusu iddiaların gerçek olması durumunda, kuruluşun bu kişileri işten çıkarma kararı alacağını kaydederek, “Bir yandan tacizcilerin cezalandırılması gerekirken bir yandan da bu kadar çok özverili ve dürüst çalışanın hakkını yememeliyiz. Lütfen genelleme yapmayın ki, sessiz ve özverili çalışan bir gruba haksızlık dokunmasın” dedi.
 
İnsanlık dışı insanlar
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, 2018'de yer değiştirme kamplarında çalışan bir insani yardım çalışanı, "Gizlenen daha büyük" diyerek başladığı konuşmasında şunları söyledi: “İddialarda belirtilenler insanlık dışı ve yüreksizce. Bazı insani yardım görevlilerinin ihlallerinin yanı sıra, birçok kadın ve çocuğun eksik sağlık hizmetleri ve yetersiz beslenmeleri nedeniyle yaşadığı acıların boyutunu bilmek gerekir. Az sayıda doktor bu kamplarda çalışıyor. Çok zor. Yiyecek, bebek maması ve un kıtlığı bir yana, hayatlarında meyvenin tadını hiç tatmamış birçok çocukta bir çaresizlik duygusu hakim.”
İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), bir yıl önce, İdlib’in Dana ilçesinde bulunan dul kampında mağdurlar ile konuşarak insani yardım alanındaki çalışanların cinsel taciz ve cinsel şantaj skandalını ortaya çıkardı. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), Mart 2020'den bu yana, ülkenin kuzeybatısında kadın ve kız çocukların durumuyla ilgili artan endişelerini dile getirdi. UNFPA yerinden edilenlerin %80'inin kadın ve çocuk olduğunu ve bunlar arasında yaklaşık 25 bin hamile kadının bulunduğunu kaydetti.
Suriye’nin kuzeyinde savaş ve siyasi krizin devam etmesi ile insani durum, yardımların ulaşmasındaki gecikme sorunu da eklenerek kötü bir hal alıyor. Yerinden edilmiş kişilerin sayısının artmasının yanı sıra, insan hakları ihlalleri durumu daha da kötüleştirdi. İstismarcıların cezalandırılması için acil soruşturma açılması talepleri ise yanıt bulamıyor.



İsrail, ABD'den İran'a saldırı izni alabilmek için mi Hamas'ın yazışmalarını yayınladı?

Analistler, Tel Aviv'in kamuoyunu seferber ederek İran'a saldırmak, gücünü ve kapasitesini yok etmek istediğini söylüyor (AFP)
Analistler, Tel Aviv'in kamuoyunu seferber ederek İran'a saldırmak, gücünü ve kapasitesini yok etmek istediğini söylüyor (AFP)
TT
20

İsrail, ABD'den İran'a saldırı izni alabilmek için mi Hamas'ın yazışmalarını yayınladı?

Analistler, Tel Aviv'in kamuoyunu seferber ederek İran'a saldırmak, gücünü ve kapasitesini yok etmek istediğini söylüyor (AFP)
Analistler, Tel Aviv'in kamuoyunu seferber ederek İran'a saldırmak, gücünü ve kapasitesini yok etmek istediğini söylüyor (AFP)

İzzeddin Ebu Ayşe

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ABD'ye ulaşmadan önce Tel Aviv, Hamas’ın gerçekleştirdiği, İsrail topraklarına saldırarak halen Gazze’de tutulan rehineler aldığı 7 Ekim 2023 saldırısındaki İran rolünün kesin kanıtı olarak nitelediği belgeleri yayınladı.

ABD Başkanı Donald Trump birkaç gün önce, Netanyahu'yu çeşitli konuları görüşmek üzere Washington'a davet etti. İsrail Başbakanı, ABD'de üç konuyu görüşeceğini açıkladı: İran meselesi, Gazze'deki rehinelerin serbest bırakılması ve Trump'ın İsrail mallarına uyguladığı gümrük tarifeleri meselesi.

Dayf’den Kaani'ye

İsrail Savunma Bakanı'nın, Askeri İstihbarat Müdürlüğü'ne bağlı ve “Amshat” olarak bilinen istihbarat ve teknik ganimet toplama birimini ziyareti sırasında İsrael Katz, Hamas liderleri ile İran arasında İsrail'i yok edecek ve haritadan silecek bir askeri saldırı düzenleme konusunda varılan anlaşmayı gösteren belgeleri açıkladı. Katz'ın elinde tuttuğu, videoya çekip sosyal medyada paylaştığı belgeler, bir yazışma niteliği taşıyor. Yazışmalar, Hamas Genelkurmay Başkanı Muhammed ed-Dayf, yardımcısı Mervan İsa ve hareketin Gazze Lideri Yahya Sinvar'ın da aralarında bulunduğu Hamas liderleri ile İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani ve İran Devrim Muhafızları'nın Filistin Şubesi Başkanı Said İzadi arasında yapılmış.

SDWEFRT5Y6U7
İsrael Katz, Hamas liderleri ile İran arasında İsrail'i yok edecek ve haritadan silecek bir askeri saldırı başlatma konusunda anlaşmaya varıldığını gösteren belgeleri kamuoyuna sundu (AFP)

İsrail ordusunun Gazze'ye yönelik kara harekâtı sırasında bulduğu yazışmalarda, İran'ın Hamas'ın 7 Ekim saldırı planına destek verdiği ve fon sağladığı belgeleniyor. Tahran'ın, Tel Aviv'i yok etmeyi amaçlayan Gazze kolunun faaliyetlerinin arkasında olduğunu doğruluyor.

500 milyon dolar

Hamas-İran yazışmaları, Filistinli örgütün, İsrail'e 7 Ekim'de düzenlenecek saldırıya hazırlık amacıyla askeri kapasitesini yeniden inşa etmek ve önemli ölçüde geliştirmek için Tahran'dan 500 milyon dolar talep ettiğini gösteriyor.

Sinvar, Dayf ve İsa'nın yazışmalarında şöyle deniyor: “Bu aşamada, öncelikle son çatışmada tükenen veya hedef alınan gücümüzü yeniden tesis etmek, bu büyük hedeflere ulaşabilmek ve kapasitemizi kat kat geliştirmek için tüm gücünüz, kararlılığınız ve desteğinizle yanımızda durmanıza şiddetle ihtiyacımız var. İnşallah bu hedefleri gerçekleştirerek dünyanın çehresini değiştireceğiz. İki yıl boyunca aylık 20 milyon, yani iki yılda 500 milyon dolarlık maddi desteğe acil ihtiyacımız var. Biz, sizin ve bizim bu iki yılın sonunda veya inşaallah bu müddet içerisinde, bu çarpık oluşumu ortadan kaldıracağımıza inanıyoruz. Hep birlikte bölgenin çehresini değiştireceğiz ve Allah'ın izniyle bu karanlık dönemi sonlandıracağız.”

İsrail Savunma Bakanı, “Hamas, 2021’de kendisine karşı başlatılan Duvarların Muhafızları Operasyonu’nun sona ermesinden yaklaşık bir ay sonra bu yazışmayı yaptı. Çatışmaların sona ermesinin ardından Filistinli hareket, İran'ın desteğiyle İsrail'e saldırı hazırlıklarına başlamıştı” diyor.

İsrael Katz, “Bu belge Gazze'de üst düzey Hamas yetkililerine ait tünellerde bulundu ve Tahran'ın Hamas'ın İsrail'i yok etme planına verdiği desteğin bir parçası olarak, İran, Yahya Sinvar ve Muhammed Dayf arasında doğrudan bir ilişkinin varlığını kanıtlıyor” dedi.

İran kabul etti ve cevabı bu oldu

Katz, İran ve Hamas'ın amacının sadece İsrail'i yok etmek değil, aynı zamanda ABD'ye karşı savaşmak olduğunu da açıkladı. İran Devrim Muhafızları Ordusu Filistin Şubesi Komutanı Said İzadi'nin Hamas'ın talebini kabul ettiğini ve örgüte fon sağladığını vurguladı.

Katz, İran'ın yanıt olarak gönderdiği belgeyi de yayınladı ve belgede şöyle deniyordu: “Açıklamaya gerek yok, bildiğiniz gibi ekonomik durumumuz çok zor. Ama şartlar ne olursa olsun elimizden gelen bütün imkânları seferber edeceğiz, çünkü önceliğimiz Siyonist düşmana karşı içeride direniş projesidir. Aynı zamanda sözümüzü tutmamış gibi görünmemek için size aylık bir miktar taahhüt edemiyoruz ama imkân buldukça mümkün olan mali desteği sunacağımızı vaat ediyoruz. Allah cömerttir. Elbette hareketin lideri olan değerli kardeşimiz de bu konuda bilgi sahibi olacak ama baskıya maruz kalmaması, kendisinden talepte bulunulmaması, sorumlu tutulmaması için konunun sizinle bizim aramızda kalması daha iyi. Bunun sorumluluğunu biz taşıyoruz ve sorulursa da bu bizim kararımız diyeceğiz.”

İran'ın yanıtına ilişkin yorumunda Katz, “Bu, İran'ın Hamas'ın 7 Ekim saldırı planına verdiği desteğin kesin kanıtıdır. Sonuç açık; yılanın başı İran'dır ve tüm inkarlarına rağmen tüm bölgelerde terörü finanse etmekte ve teşvik etmektedir” ifadelerini kullandı.

İran ve Hamas inkâr ediyor

İsrail, Tahran’ı Ekim 2023'te Hamas'ın İsrail topraklarına yönelik saldırısını desteklemekle suçladığı belgeleri üçüncü kez yayınlıyor. Ancak Tahran, Filistinli vekilinin Gazze'deki planlarından haberdar olduğunu sürekli olarak reddediyor ve bu planlarla ilgili herhangi bir sorumluluk kabul etmiyor.

Hamas'a gelince, Sözcüsü Sami Ebu Zühri, “İsrail'in yayınladıkları tamamen uydurma, yalan ve iftiradan ibarettir. İsrail'in sızdırdığı yazışmaların biçimi ve içeriği tuhaf ve yanlış. Belgeler gerçek değil” dedi.

Zamanlama masum değil

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre İran ve Hamas'ın bu belgeleri yalanlaması bir yana, “İsrail'in yazışmaları yayınlamasının zamanlaması bir tesadüf değil.” Siyasi araştırmacı Mümin Şahin bunu şöyle açıklıyor: “Trump ile Netanyahu arasındaki görüşmeden önce Tel Aviv, İran’a saldırmak ve gücünü, kapasitesini yok etmek için kamuoyunu seferber etmek istiyor. İsrail, Amerikan tehditlerini kullanıp bunları askeri operasyonla uygulamaya dönüştürmeyi arzuluyor.”

DFRGTYU7
Katz, İran ve Hamas'ın amacının yalnızca İsrail'i yok etmek değil, aynı zamanda ABD'ye karşı savaşmak olduğunu da açıkladı (AFP)

Katz, İsrail'in Tahran'ın nükleer silaha sahip olmasını engellemek için elinden gelen her şeyi yapacağını, İran ekseni ezilene, çökene kadar, bölgedeki kollarına yönelik saldırılarına devam edeceğini vurgulayarak İran'ı tehdit etti.

ABD Başkanı, İsrail'in Hamas-İran yazışmalarını ifşa etmesinden birkaç gün önce, 30 Mart'ta Washington ile nükleer programı konusunda bir anlaşmaya varmaması halinde, Tahran'ı bombalamakla ve ikincil gümrük tarifeleri uygulamakla tehdit etmişti.

Trump, “Amerikalı ve İranlı yetkililer iletişim halindeler ancak bir anlaşmaya varamazsak daha önce hiç görmedikleri bir bombardımana maruz kalacaklar” demişti.

Siyasi araştırmacı Şahin’e dönersek sözlerine şöyle devam etti: “Son haftalarda Washington'da Trump yönetiminin birçok yetkilisi İran'a saldırı çağrısında bulundu. İsrail, çatışma ve askeri kararlılığın gerekliliğini vurguladı ve Netanyahu, harekete geçmek için bundan daha iyi bir zaman olmayabileceğinin altını çizdi.”

Şahin, İsrail'in bu savaşta kesin zafer kazanmak ve Ortadoğu'nun çehresini değiştirmek bahanesiyle, İran'ı bombalamak, hükümetini, güvenlik ve askeri teşkilatları ile gücünü yok etmek için ABD'den yeşil ışık istediğini söyledi.

Şahin, İsrail'in Gazze, Lübnan, Suriye ve Yemen'i yerle bir etmesinin ardından sıranın İran'a geldiğini belirtti. Netanyahu'nun Tahran’ı vurup ona karşı bir zafer kazanmadan savaşı durdurmayı kabul etmeyeceğine dikkat çekti. Bu nedenle İsrail Başbakanı Trump'ın yeşil ışık yakmasını ve bu konuya müdahil olmasını istiyor. Onu kışkırtmak ve Tahran ile askeri çatışmaya girmeye teşvik etmek için de belgeleri yayınladı.

*Bu analiz Şarkul Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.