Rus ordusu, saldırılarını Ukrayna’nın doğusunda yoğunlaştırdı

Zelenskiy silahların gecikmesini eleştirdi ve Moskova’yı Donbass’ı yıkmakla suçladı

Sahil kenti Mariupol’deki yıkıma dair bir fotoğraf. (Reuters)  
Sahil kenti Mariupol’deki yıkıma dair bir fotoğraf. (Reuters)  
TT

Rus ordusu, saldırılarını Ukrayna’nın doğusunda yoğunlaştırdı

Sahil kenti Mariupol’deki yıkıma dair bir fotoğraf. (Reuters)  
Sahil kenti Mariupol’deki yıkıma dair bir fotoğraf. (Reuters)  

Rusya dün yüzlerce Ukrayna askeri hedefini bombaladığını ve füzelerle Ukrayna ordusuna ait çok sayıda komuta merkezini imha ettiğini duyurdu. Ukrayna, Rusya’nın doğuda yeni bir taarruz başlattığını, Donetsk ve Harkov’daki saldırılarını ise yoğunlaştırdığını açıkladı.
Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Rus hava kuvvetlerinin yüksek hassasiyetli roketlerle bir gün içerisinde, ülkenin güney ve doğusunda Ukrayna'ya ait 16 askeri tesisi imha ettiği ve 104 hava saldırısı düzenlendiği belirtildi. Ayrıca 315 askeri hedefin, karadan obüs ve toplarla bombalandığı kaydedildi. Rusya Luhansk bölgesinde de şiddetli bir taarruz başlattı. Ukrayna resmi haber ajansına açıklamada bulunan yerel bir yetkili, ‘’Büyük saldırının başladığını doğrulayabilirim, artık sivillerin tahliyesi imkansız hale geldi’’ dedi.  

Lviv bombalandı
Rusya Savunma Bakanlığı, Lviv şehrinde ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından Ukrayna’ya teslim edilen silahların bulunduğu lojistik merkezin imha edildiğini duyurdu. Ukraynalı yetkililer Rus ordusunun Polonya sınırına yakın Lviv kentindeki askeri tesisleri hedef aldığını doğruladı. Bu arada Donbass bölgesindeki ayrılıkçı güçler ve Rus ordusu Mariupol’da tam kontrol sağlamak için saldırılarını sürdürüyor. Ukraynalı savaşçıların Azovstal demir-çelik fabrikasına sığındığı ve teslim olmayı reddettiği öğrenildi.
Öte yandan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ülkesine sağlanan silah desteğindeki gecikmeyi eleştirerek, ‘’Silahların ulaşmasındaki her gecikme, Rusya’ya Ukraynalıların kanını dökmesi için onay verilmesi gibidir. Rusya Donbass’ta büyük bir saldırı başlatma hazırlığındadır, bu bölgeyi tamamen yıkmak istiyorlar. Mariupol’de yaptıkları gibi başka kentleri de hedef almak istiyorlar” dedi.
Rus ordusu, Kiev ve Harkov da dahil olmak üzere Ukrayna’nın farklı bölgelerini uzaktan hedef alırken, saldırılarını ülkenin doğusundaki Donbass bölgesine yoğunlaştırdı. Rusya Savunma Bakanlığı, Donetsk yakınlarındaki Parvenkov ve Dopropilia'da yüksek hassasiyetli füzelerle yakıt ve mühimmat depolarının tahrip edildiğini bildirdi. Ukrayna'nın Luhansk Valisi Serhiy Gaidai, “Bölge şiddetli bir şekilde bombalanıyor, kasıtlı olarak sivillerin yaşadığı beş katlı bir binayı hedef aldılar, iki kişi öldü ve beş kişi yaralandı” dedi.

İnsani koridorlar
Ukrayna Başbakan Yardımcısı, Rus ordusuyla ateşkes konusunda bir anlaşma olmaması nedeniyle, sivillerin tahliyesi için doğu Ukrayna'da oluşturulan ‘insani koridorların’ askıya alındığını duyurdu. Ancak Luhansk Valisi Serhiy Gaidai, Facebook hesabından yaptığı açıklamada, “Bu hafta çok zor olacak, kendinizi ve ailenizi Rusya'nın elinden kurtarma şansınız her gün azalıyor, bu sizin bölgeden ayrılmanız ve canınızı kurtarmanız için son fırsatınız olabilir” ifadelerini kullandı.  
Harkov’daki Rus saldırıları sonucu en az beş kişi yaşamını yitirdi, 20’den fazla kişi yaralandı.  
Son dört günde sadece Harkov’a yapılan saldırılarda 18 kişinin öldüğü, 100’ün üzerinde kişinin yaralandığı öğrenildi. AFP muhabirleri, Harkov’da Rus saldırıları sonucu beş bölgede yangın çıktığını bildirdi.  
Ukrayna Başbakanı Denis Şmihal, güneydoğu liman kenti Mariupol'un düşmediğini belirtti. Şmihal, şehirdeki Ukrayna kuvvetlerinin hala savaştığını ve Rusya'nın teslim olmaları yönündeki çağrılarına karşılık vermeksizin, sonuna kadar savaşmaya devam edeceklerini söyledi. Rusya Savunma Bakanlığı, Azovstal demir-çelik fabrikası civarındaki Ukraynalı savaşçılar dışında Mariupol'un kontrolünün tamamen ele geçirildiğini söyledi. Moskova, Azovstal’daki Ukraynalı savaşçılardan silahlarını bırakarak mevzilerini terk etmelerini istedi. Rusya Savunma Bakanlığı, Telegram aracılığıyla ‘silahlarını bırakan herkesin güvenliğinin garanti altına alınacağını ve bunun son şans olduğunu’ belirtti. Mariupol polis yetkilisi Mihail Verşinin, YouTube üzerinden yayınladığı bir video kaydında, kadın çocuk ve yaşlılardan oluşan sivillerin de Azovstal’a sığındığını, teslim olmak istemediklerini çünkü Rusların şehirde neler yaptığını gördüklerini söyledi. Rusya’nın bu stratejik şehri bütünüyle ele geçirmesi, kendisi açısından önemli bir zafer olacaktır. Böylelikle Azak Deniz’i kıyısındaki en önemli bölgelerde tamamen kontrol sağlayabilecektir.  
Mariupol'daki durumu insanlık dışı olarak nitelendiren Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Batı'yı Kiev'e haftalardır istediği ağır silahları ve savaş uçaklarını derhal sağlamaya çağırdı. Zelenskiy, savaştan önce Mariupol’de 441 bin kişinin yaşadığını ve şehirdeki ‘insani koşulların’ her geçen gün daha da kötüleştiğini hatırlatarak, şehirdeki kuşatmayı kaldırmak için iki seçenek bulunduğunu belirtti. Bunlardan ilkinin; Ukrayna’nın dostlarının, derhal en ağır silahları göndermesi olduğunu, ikincisinin ise, Rusya’ya baskı kurarak diplomatik bir çözüm bulunması olduğunu kaydetti. 



İsrail'in İran'a saldırısının sonuçları ve yansımaları

İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
TT

İsrail'in İran'a saldırısının sonuçları ve yansımaları

İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)
İsrail'in Tahran'a düzenlediği hava saldırısının ardından petrol rafinerisinde çıkan yangın sonucu yükselen duman (AFP)

Nebil Fehmi

İsrail'in İran’a saldırısı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun açıkça ifade ettiği gibi tüm bölgeye şiddet uygulayarak veya şiddet uygulamakla tehdit ederek, Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme kararlılığı çerçevesinde gerçekleşti. Askeri, güvenlik ve siyasi sonuçlar ile devam eden olaylar henüz tamamlanmadı. Nihayetinde tüm bunların dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.

İsrail'in İran'a yönelik son eylemlerinden anlaşıldığı kadarıyla hedeflerinin başında İran’ın nükleer programı ortadan kaldırmak, askeri kapasitesini sınırlandırmak, İsrail'in bölgedeki üstün ve ayırt edici askeri ve siyasi yeteneklerini teyit etmek, kendini savunma bahanesiyle önleyici güç kullanma hakkını pekiştirmek ve İsrail istihbarat teşkilatlarının bölgesel ve uluslararası saygınlığını geri kazanmak, İran rejimini değiştirmek ve içinde bölünmeler yaratmak geliyor. Peki, şimdiye kadar yaşanan gelişmelerden İsrail'in hedeflerine ulaştığı sonucuna varılabilir mi?

İsrail basını, saldırının ilk günlerinde İran’ın üst düzey siyasi ve askeri isimlerinin öldürüldüğünü ve İran'ın önemli hedeflerinin vurulduğunu hızla duyurarak, İsrail'in istihbarat ve askeri yeteneklerini büyük ölçüde öne çıkarmayı başardı. Aynı zamanda İsrail'deki can ve mal kayıplarına ilişkin bilgileri de kontrol altında tuttu.

İsrail, siyasi ve askeri açıdan önemli 20’den fazla isim ve nükleer alanda uzman bilim adamını öldürdü. İran’ın askeri kontrol merkezleri ve nükleer tesisleri, enerji santralleri ve askeri üsler dahil olmak üzere 100'den fazla stratejik hedefi, üstün askeri gücü ve Batı'nın güvenlik desteğiyle vurdu. İsrail, İran sınırları içindeki operasyonlar sırasında büyük askeri kayıplar vermeden İran'ın genel kapasitesini etkilemeyi başardı. Buna rağmen İran, İsrail'e füze saldırılarına devam etti. İsrail’e bazı kayıplar verdiren İran, İsraillilere gerçek bir savaşta oldukları hissettirdi, ancak tam verim alamadı.

İran'ın nükleer programının İsrail saldırısından ne ölçüde etkilendiği ve Natanz ve Fordo nükleer tesislerinde ne derecede kayıp verdirdiği henüz net değil. Çünkü bu programı ortadan kaldırmak amacıyla nükleer silahların üretimi için gerekli nükleer malzemelerin engellenmesi, ihtiyaç duyulan cihazların imha edilmesi ve İran’ın tüm bu malzemeleri nükleer silahlara dönüştürmesi için gerekli bilgisinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunların hiçbirinin gerçekleştiğine dair somut bir kanıt bulunmadığından, İsrail'in bu hedefine ulaştığı henüz söylenemez.

Dikkat çekici nokta, İran'ın on yılı aşkın süredir Batı'nın yaptırımlarına maruz kalmasına rağmen, kurumlarını hızla yeniden yapılandırmayı başarması ve İsrail'e karşı yüzlerce füze fırlatmaya devam etmesi oldu. Bu durum, İsrail'in İran'a büyük kayıplar verdirdiğini, ancak İran'ın nükleer olmayan askeri kabiliyetlerini henüz tamamen ortadan kaldıramadığını gösteriyor.

İsrail, tek taraflı ve önleyici amaçlı güç kullanarak, bu şekilde güç kullanımını yasaklayan BM Şartı'nın ikinci maddesinin dördüncü fıkrasını ihlal etti ve uluslararası hukuku ve insancıl hukukun tüm maddelerini bir kez daha çiğnedi. Ayrıca, nükleer tesislerin hedef alınmasını yasaklayan Cenevre Sözleşmesi Ek Protokolü'nün 56. maddesini de ciddi şekilde ihlal ederek uluslararası nükleer tesisleri hedef aldı. Bilindiği üzere Batılı ülkelerin çoğu bu anlaşmanın tarafları arasında yer alıyor. Ancak yine de İsrail'in kendini savunma hakkını desteklediklerini ilan ederek, tüm uluslararası hukukun güvenilirliğini zedeliyor ve zayıflatıyorlar.

İsrail'in elde ettiği en büyük başarı, İran’a derinlemesine sızarak son derece hassas ve önemli bilgiler elde etmek suretiyle İsrail askeri istihbarat sistemine ve kurumlarına büyük ölçüde prestij kazandırması ve bu sayede uluslararası ve bölgesel düzeyde geniş çapta etki yaratması oldu. Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye'nin başkent Tahran'da İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) koruması altındaki bir konutta öldürülmesi de bunun bir teyidi idi. Bu olay, İran'ın siyasi ve kurumsal yapısında birçok zayıf nokta olduğunu açıkça ortaya koydu. Ayrıca, İran'ın İsrail'e istihbarat açısından da sızdığını gördük, ancak onunki İsrail’e kıyasla daha düşük seviyelerdeydi.

Bunu savunanların sessiz kalması gayet doğal ve mantıklı. Sistemler ve toplumlar, kayıpların boyutunu, niteliğini ve etkilerini derinlemesine değerlendirdikten sonra durumu gözden geçirmeli. İsrail'in özellikle de Başbakan Binyamin Netanyahu'nun öne çıkardığı hedeflerden biri olan İran rejimini değiştirme konusunda da şimdiye kadar başarılı olamadığı açıkça ortada.

Siyasi ve askeri gözden geçirme sürecinin İsrail'i de kapsayacağı ve hatta diğer ülkeler ve alanlara da yayılacağı tahmin ediliyor. Herkesin olayları, sonuçlarını, İran ve İsrail taraflarının davranışlarını ve uluslararası toplumun zayıf ve farklı tepkilerini gözden geçirdikten sonra, olayların militarize olması ve diplomasinin daralması nedeniyle sürprizlere ve gerginliklere karşı ihtiyatlı olmak artık acil bir ihtiyaç haline geldi.

Tüm bu olayları takip ediyorum ve 1974 yılından bu yana Mısır'ın İran ile iş birliği içinde Ortadoğu’nun nükleer silahlardan arındırılması için attığı adımları ve 1990'lı yılların başlarında tek başına bölgede nükleer silahların ve diğer kimyasal ve biyolojik kitle imha silahlarının ortadan kaldırılması için başlattığı bilinçli girişimleri hatırlıyorum. Bu girişimler, bölgedeki mevcut gerilimleri ve bunlarla bağlantılı nükleer tehlikeleri önleyebilirdi. Ancak tüm bu çabalar, İsrail'in nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasına katılmayı reddetmesi ve Mısır'ın girişimlerinin hayata geçirilememesi nedeniyle başarısız oldu. Ayrıca, anlaşmayı imzalayan ülkeler olan ABD, Sovyetler Birliği ve İngiltere’nin politikalarının ve standartlarının tutarsızlığı ve ikiyüzlülüğü ile İsrail'in nükleer programını ciddiye almamaları da bu çabaların boşa gitmesine sebep olan faktörler arasında sıralanabilir.

Son olayların ardından gerçek güvenlik tehditler ortaya çıkmıştı. Hava ve deniz taşımacılığına yönelik saldırıların ekonomik yansımaları hem bölgedeki bütün ülkeleri hem de ötesini etkiliyor. Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan aktardığı analize göre uluslararası toplumun hızlı hareket etmesi ve BMGK’nın beş daimi üyesinin bir araya gelmesini talep etmesi gerekiyor. Zira BMGK, uluslararası barışı ve güvenliği korumak ve aşağıdaki amaçlarla ortak, acil ve yoğun diplomatik temaslarda bulunmakla görevlidir. İşte o amaçlar:

1- İsrail ve İran arasında ateşkesin derhal başlatılması ve krizin diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğinin vurgulanması.

2- BMGK’nın daimi üyesi olan beş ülkenin, ateşkesin uygulanmasını uzaktan denetlemesi ve ateşkesin ihlali durumunda BMGK’ya rapor vermesi.

3- ABD-İran nükleer müzakerelerinin derhal yeniden başlatılması, İran'ın nükleer programıyla ilgili endişelerin giderilmesi ve bu konuda gerekli şeffaflığın sağlanması, Tahran'ın nükleer enerjinin barışçıl kullanımından yararlanma hakkının saygı görmesi.

4- Nükleer savaşların önlenmesi ve uluslararası anlaşmalara uyulması, güç kullanımı veya nükleer tesislerin hedef alınmaması gerektiği konusunda BMGK’nın tutumunun vurgulanması.

5- BMGK’nın bölgesel barışa yönelik güven artırıcı bir adım olarak Ortadoğu'nun istisnasız olarak tüm nükleer silahlardan arındırılması için önümüzdeki sonbaharda yapılacak BM Genel Kurul oturumu öncesinde müzakerelere başlanması konusunda bir karar almaya ve Filistin-İsrail çatışmasını çözerek Ortadoğu'da bölgesel bir güvenlik yapısı oluşturmaya çağırılması.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.