Değişen demografisi Seyyide Zeyneb’i Suriye’den koparttı

Tahran, Seyyide Zeyneb bölgesini Şam’ın güneyindeki nüfuzunun sembolü haline getirdi

İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani’nin Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb’deki arşiv fotoğrafı (İran Devlet Televizyonu)
İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani’nin Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb’deki arşiv fotoğrafı (İran Devlet Televizyonu)
TT

Değişen demografisi Seyyide Zeyneb’i Suriye’den koparttı

İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani’nin Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb’deki arşiv fotoğrafı (İran Devlet Televizyonu)
İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani’nin Şam yakınlarındaki Seyyide Zeyneb’deki arşiv fotoğrafı (İran Devlet Televizyonu)

Suriye’de uzun yıllar süren iç savaşın etkileri, evsizlik, yerinden edilme, sığınma, yoksulluk ve trajedilerin yanı sıra yaklaşık yarım milyon can kaybı, on binlerce kayıp, tutuklu ve kaçırılmış kişi, ekonomik ve altyapının büyük bir bölümünün, şehirlerin, kasabaların ve köylerin tahrip edilmesi ile sınırlı kalmadı. Aksine bazı alanlarda yeni demografik gerçeklere neden oldu.
Başkentin güney kırsalında birçok Suriyeli açısından, Şam’ın 7 kilometre güneyinde bulunan ve İran, Irak, Lübnan, Afganistan ve Pakistan’dan binlerce ‘ziyaretçi’ tarafından ziyaret edilen Seyyide Zeyneb Makamı’nın bulunduğu Seyyide Zeyneb bölgesi görünüyor. Ancak halkın bir kısmı ve Haziran 1967 yenilgisinden sonra gelen Golan’ın yerinden edilmiş vatandaşları dışında bölge, sanki Suriye toprakları dışında bulunuyor ve ülkeyle artık hiçbir bağlantısı yokmuş gibi görünüyor.

Savaşçılar için bir ‘sembol’
Savaşın patlak vermesinden sonra şehirde meydana gelen yeni gelişme, bölgenin iki yıl boyunca (olayların başladığı Mart 2011’den 2013 yılının başına kadar) kontrol eden silahlı muhalif gruplardan ‘kurtaran’ yabancı savaşçı akını oldu. Savaş tarafları açısından şehir, kelimenin tam anlamıyla bir ‘sembol’ idi. İran, Irak, Lübnan, Afganistan ve Pakistan’dan buraya akın eden ve Şam’ın ana müttefiki olan İran’ın emrinde çalışan yabancı Şii savaşçılar, o dönemde ‘Hz. Zeyneb’e yardım için geldi. Ayrıca silahlı muhalif grupların savaşçıları, bölgenin kurtarılmasının Şam’ın güneyinin kurtuluşunun bir başlangıcı olduğuna inanıyorlardı.
Bu çatışma geçmişte kalmış olsa da bölge sakinleri, bölgenin nüfuz sahipleri tarafından kapatılıp, beton bloklar ve bariyerlerle kendi aralarında etki alanlarına bölünmesine alışmış durumda. Yerel kaynakların Şarku’l Avsat’a belirttiğine göre halk, bir yanda nüfuzlu kişiler ve kontrol noktaları, diğer yanda Suriye güvenlik yetkilileri arasında süregelen çatışmalar hakkında gizli gizli konuşmaya devam ediyor.
Rejim ordusunun ve İranlı milislerin şehrin kontrolünü silahlı muhalefet gruplarından geri almasının üzerinden yıllar geçmesine rağmen vatandaşların belirttiğine göre yabancı savaşçılar, şehri terk eden esnafın pazara dönmesini engellemek için tedbirler alıyor.
Kaynaklar, yabancı savaşçı gruplarının liderlerini-sn bu pazarlarda çok sayıda dükkân satın aldığını söylüyor. Özellikle de Seyyide Zeyneb’in, Irak’ta Necef ve Kerbela, İran’da ise Meşhed’den sonra dünyanın en önemli dört Şii merkezinden bir olması dolayısıyla bu gruplar, devasa finansal gelirler sağlamak için daha fazla dükkân satın almaya çalışıyor. Buradaki dükkanların yıllık kirası 10 milyon ila 20 milyon Suriye lirasına (1 ABD doları şu anda 4 bin Suriye lirası) ulaşırken, dükkân sayısı ise 500’ün üzerinde, ancak yarısı kapalı.
Yabancı Şii savaşçıların gayrimenkul satın almalarının en belirgin göstergesi, şehirdeki konut binalarının tanımındaki değişiklik. Zira birçok yüksek bina ve geniş alanlar, restorasyon çalışmaları sonrasında konutlardan otellere dönüştürüldü. Ara caddeler artık ‘ziyaretçileri’ ve yabancı savaşçıları barındıracak bir veya iki otel içeriyor.
Kaynaklara göre yabancı savaşçı grupların liderleri tarafından büyük meblağlara satın alınan bu evler, otellere çevrilmiş ve sayıları 40 ile 50 arasında değişen otellerdir. Çok sayıda küçük konut satın almalarının yanı sıra savaş ağlarının şüpheli faaliyetleri, çatışma sonrası faaliyetlerle ve şehrin ekonomik kapasitelerinin kontrolüyle bir ilerliyor.

Heterojen bir karışım
Toplumsal açıdan, şehrin asıl sakinlerinin arasına Haziran 1967 yenilgisinden bu yana yerinden edilmiş Golanlılar, el-Fuah ve Kafarya köylerinden yerinden edilmiş İdlibliler, Filistinli mültecileri, İranlı, Iraklı, Lübnanlı, Pakistanlı ve Afgan Şii savaşçılar da karıştı. 
Ekonomistler, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada kötüleşen ekonomik ve ticari koşulların devam etmesinin, bu taraflar arasındaki sürtüşmeyi daha da kötüleştirebileceğini söyledi. Ekonomistler, çünkü bu durumun, yerli halk üzerindeki ‘mülklerine el koyma’ baskısını artıracağını belirtirken, ancak ekonomik ve ticari bir patlamanın bu sürtüşmeleri hafifletebileceğini dile getirdi.
Yabancı savaşçı gruplarının yanı sıra Suriye güvenlik birimleri de şehir içerisinde aktif bir konumda. Ancak rolleri, şehri kontrol eden grupların rolüyle benzer. Bu çerçevede yerel kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada “Güvenlik birimleri, şehirdeki asıl insanların ve Suriye’nin içinden gelenlerin hayatta kalmasını destekliyor” dedi.
Bölgeye giriş, yalnızca iki ana yoldan yapılıyor; Birincisi Şam Uluslararası Havalimanı yolu üzerindeki ‘El-Mustakbel Kavşağı’ ve ikincisi ise güneydeki Kazzaz Mahallesi başlayarak, Babbila ve ardından Hucayra kasabalarından geçerek, Seyyid’e Zeyneb’e doğru, Şam üzerinden gerçekleşiyor. Bir yılı aşkın bir süre önce Hucayra yolu, kuzeyden arabaların girişlerini engelleyen devasa bir toprak bariyerle kapatılmıştı. Vatandaşlar, bu bariyerlerin yanlarından güçlükle geçerek evlerine ulaşabiliyordu. Ayrıca kimliği belirsiz savaşçılar, yoldan geçenlerin kimlik kartlarını ayrıntılı şekilde inceliyordu.
Seyyide Zeyneb içerisinde yaşayan insanlar arasında aşırı hassasiyet ne sebep şey, yabancı savaşçıların takip ettiği, havalimanı yolu üzerindeki kontrol noktasından, ‘ziyaretçileri’ taşıyan otobüslerin denetimsiz şekilde geçişi. Zira sıradan yolcularla dolu arabalar ve otobüsler kapsamlı bir şekilde denetleniyor.

Görünürden kaybolma
Şam’da bir yıldan uzun bir süredir İran’a bağlı yerel ve yabancı savaşçıların ‘Toma, el-Cura, el-Emin, el-Amara ve Zeynel Abidin mahallelerinde’ kontrol ettiği kontrol noktalarının çoğunun kaybolduğu fark edildi. İran’ın birkaç ay önce Şam ve kırsalındaki türbelere ‘ziyaret’ gezilerine yeniden başlamasının ardından Lübnan, Irak ve İran’dan gelen ‘ziyaretçi’ gruplarının otobüsleri bölgeye yeniden akın etmeye başladı. Ziyaretler, Kovid- 19 nedeniyle geçen yıl Mart ayında askıya alınmıştı. Geçen Mart ayından önce ise Lübnan, Irak ve İran’dan gelen ziyaretçi grupların otobüsleri, ‘Aşura’ ve ‘Erbain’ günleri vesilesiyle el-Hamidiyye, et-Tavil, el-Harika, el-Buzuriyah çarşıları ve adı geçen mahallelerin sokaklarını doldurdu.
Yabancı savaşçıların kontrol noktalarının ortadan kalkması ve eski Şam’daki yoğunluklarının azalması, başta ‘ton balığı, sardalya, çay, yağ, şeker’ gibi İran malları için de geçerli. 2011- 2016 yılları arasında bu mallar, Suriye pazarında yoğun bir şekilde yer ediniyordu. İran’ın Suriye’ye ihracatı, 2011- 2017 yılları arasında 361 milyon dolardan 869 milyon dolara yükselirken Suriye, İran ürünleri için bir pazar haline geldi. 2012’den Ağustos 2017’ye kadar Suriye’ye ihraç edilen İran mallarının değeri yaklaşık 313 milyon doları buldu. Suriye ihracatı ise 91 milyon doları geçmedi. Ama bu mallar kabul görmezken, halkın çoğunluğunun komşu ülkelerden kaçak mallara yöneldiği fark edildi.
Ancak uzmanlar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada eski Şam’daki yabancı savaşçıların bu görünür geri çekilmesini önemli görmezken, bu savaşçıların kurumlar, emlakçılar ve İran bankaları aracılığıyla gayrimenkul, ev, dükkân ve otel satın aldığına dikkati çekti. Bu alım ise şehir alanının yaklaşık üçte birine ulaşmış durumda.
Birkaç aydır İsrail’in üslerine ve karargahlarına yönelik saldırılarının ağırlığı altında kalan İran’ın, ABD varlığına baskı yapmak üzere halkını ülkenin güneyinden (Dera ve Kuneytra) Şam ve çevresine, ülkenin merkezine (Humus ve doğu çöl bölgesi), doğusunda (Deyr-i Zor) ve kuzeydoğusuna (Haseke) yaydığı fark edildi. Gözlemciler, Rusya’nın Ukrayna savaşıyla meşgul olması ve Tahran’ın Suriye’deki Rus boşluğunu doldurma sürecini yürütmesi nedeniyle İran’ın, geri çekildiği bölgelerde nüfuzunu büyük olasılıkla yeniden sağlayacağına inanıyor.



ABD, BMGK'da Gazze'de ateşkes çağrısı yapan taslak kararı veto etti

ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)
ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)
TT

ABD, BMGK'da Gazze'de ateşkes çağrısı yapan taslak kararı veto etti

ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)
ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus, dün Gazze'ye ilişkin BM Güvenlik Konseyi oturumunda veto için elini kaldırıyor. (Reuters)

ABD, dün veto yetkisini kullanarak, Gazze'de derhal, koşulsuz ve kalıcı bir ateşkes çağrısı yapan ve İsrail'in Filistin topraklarına yardım ulaştırılmasına yönelik tüm kısıtlamaları kaldırmasını talep eden BM Güvenlik Konseyi karar taslağını engelledi.

15 üyeli Güvenlik Konseyi'nin 10 seçilmiş üyesi tarafından hazırlanan taslak karar, Hamas ve diğer Filistinli gruplar tarafından tutulan tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz serbest bırakılmasını da talep ediyordu. Reuters'a göre taslak, 14 üyenin desteğini aldı.

ABD bu kararıyla, Gazze Şeridi'ndeki savaşa ilişkin Güvenlik Konseyi'nde veto yetkisini altıncı kez kullanıyor.

Hamas, ABD'nin Gazze'de ateşkes için hazırlanan karar tasarısını engellemek amacıyla veto hakkını kullanmasının "açıkça suç ortaklığı ve soykırıma tam ortaklık" anlamına geldiğini belirtti.

ABD'li diplomat Morgan Ortagus, oylama öncesinde yaptığı açıklamada, "Meslektaşlarım: ABD'nin bu karara karşı çıkması kimseyi şaşırtmayacaktır" dedi.

Ortagus, "Karar taslağı Hamas'ı kınamakta veya İsrail'in meşru müdafaa hakkını tanımakta başarısız oldu ve Hamas'a fayda sağlayan ve ne yazık ki bu Konsey'de kabul gören sahte söylemleri haksız yere meşrulaştırıyor" ifadelerini kullandı.

Diğer Konsey üyelerinin ABD'nin "kabul edilemez" ifadeler hakkındaki uyarılarını "görmezden geldiğini" belirten Ortagus, bunun yerine "vetoyu teşvik etmeyi amaçlayan gösterişli bir prosedür benimsendiğini" belirtti.

Bu oylama, ABD ve İsrail'in yaklaşık iki yıldır devam eden Gazze savaşıyla ilgili uluslararası izolasyonunu daha da belirginleştiriyor.

Gazze'deki savaş, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te Yahudi devletinin güney kesimine eşi benzeri görülmemiş bir saldırı başlatmasıyla patlak verdi. İsrail, harap olmuş Gazze Şeridi'nde şiddetli bir bombalama kampanyası ve askeri operasyonlarla karşılık verdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Hamas'ın 2023'teki saldırısı İsrail’de bin 219 kişinin ölümüne yol açtı.

Hamas saldırısında kaçırılan 251 rehineden 49'u hâlâ Gazze'de tutuluyor. Bunlardan 27'si İsrail tarafından ölü ilan edildi.

O tarihten bu yana İsrail, Birleşmiş Milletler'in güvenilir kabul ettiği Hamas'a bağlı Sağlık Bakanlığı'nın son rakamlarına göre Gazze Şeridi'nde çoğunluğu sivillerden oluşan 65 binden fazla Filistinlinin ölümüne yol açan yıkıcı bir savaşla karşılık verdi.


Şara: Washington, Şam'a İsrail ile anlaşmaya varması için baskı yapmıyor

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)
TT

Şara: Washington, Şam'a İsrail ile anlaşmaya varması için baskı yapmıyor

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (DPA)

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara, dün yaptığı açıklamada, İsrail ile güvenlik anlaşmasına varmak için devam eden müzakerelerin "önümüzdeki günlerde" sonuç verebileceğini söyledi.

Şam'da gazetecilere konuşan Şara, güvenlik anlaşmasını "zorunluluk" olarak nitelendirerek, anlaşmanın Suriye'nin hava sahasına ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini ve BM gözetimine tabi olmasını gerektireceğini ifade etti.


Süveyda için yol haritası: Suriye'nin güneyinde uzlaşıya giden zorlu yol

Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
TT

Süveyda için yol haritası: Suriye'nin güneyinde uzlaşıya giden zorlu yol

Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)
Suriye-Ürdün-ABD arasında Süveyda ile ilgili yol haritasına ilişkin anlaşma imzaladı (AFP)

Baha el-Avam

Suriye’nin güneyindeki Süveyda ilinde yaşanan krizi sona erdirmek amacıyla Suriye, Ürdün ve ABD’nin üzerinde uzlaştığı yol haritası hem içeriden hem de dışarıdan birçok tarafça memnuniyetle karşılandı. Ancak yol haritasının Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani tarafından açıklanan versiyonu ile Ürdün Dışişleri Bakanlığı'nın sosyal medya platformlarında yayınladığı versiyonu arasındaki tutarsızlıklar, yol haritasının açıklanmasından hemen sonra soru işaretlerine neden oldu.

Süveyda Yüksek Hukuk Komitesi, yol haritasının bazı maddelerine karşı çıkarak bunu reddetti. Ancak Amman, Şam ile Süveyda arasındaki uzlaşı için ‘yol haritası’ olarak adlandırılan süreci tamamlamak amacıyla, Süveydalıların temsilcileri ile hükümet arasında müzakereleri desteklemek üzere Washington ile iş birliği yapmasını ve diyalogun iki taraf arasındaki anlaşmazlık noktalarını çözmesini umduğunu belirtti.

Yol haritasının Bakan Şeybani tarafından açıklanan resmi versiyonu, yedi maddeden oluşuyor. Yol haritasında; Birleşmiş Milletler (BM) soruşturma ve inceleme sistemi ile koordineli olarak sivillere ve mülklerine saldıranların hesap vermesi, Süveyda’ya insani ve tıbbi yardımın ulaştırılmasının sağlanması, mağdurlara tazminat ödenmesi, köylerin ve kasabaların yeniden inşası, yerinden edilen kişilerin geri dönüşünün kolaylaştırılması, temel hizmetlerin yeniden sağlanması, günlük hayata dönüş için gerekli koşulların oluşturulması, İçişleri Bakanlığı'na bağlı yerel güçlerin yolları korumak ve insanların ve ticari ürünlerin akışını güvence altına almak için konuşlandırılması, kayıpların akıbetinin ortaya çıkarılması ve tüm taraflardan tüm tutukluların ve kaçırılanların iade edilmesi ve Süveyda halkının tüm taraflarının dahil olduğu bir iç uzlaşı sürecinin başlatılması öngörülüyor.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan açıklama ise Şeybani'nin duyurduğu bilgileri netleştirerek anlaşmada yer alan bazı başka noktalara da değiniyor. Bunların başında, Şam'ın BM Suriye Gerçekleri Araştırma Heyeti'ni Süveyda'yı ziyaret etmeye ve geçtiğimiz temmuz ayında Süveyda’da yaşanan olayları soruşturmaya davet etmesi geliyor. Bu soruşturma sonucunda hazırlanan rapor temelinde Suriye hükümeti, suç işleyenlerden, geçmişleri veya siyasi ve sosyal bağlantıları ne olursa olsun hesap soracak.

Yol haritası üzerine varılan uzlaşıdaki bir nokta ise Ürdün ve ABD’nin Süveyda'ya insani yardım ulaştırılmasını sağlamaya katılması oldu. Bu durum, Süveyda’daki krizin başlangıcından beri Ürdün topraklarından Suriye'nin bu iline insani yardım geçişi için koridor açılmasının mümkün olup olmadığına dair sorulan temel bir soruyu gündeme getirdi. Stratejik ilişkiler araştırmacısı Amer es-Sabaileh'e göre yol haritası Ürdün'e bu koridoru açmak için yasal gerekçe sağlıyor. Ancak bunun pratikte uygulanması için bu insani yardım koridorunu kimin koruyacağı ve Amman bu adımı atarsa Suriye tarafında kiminle muhatap olacağı gibi birkaç noktanın açıklığa kavuşturulması gerekiyor.

ABD ve Ürdün'ün, ildeki hasarlı alanların ve tesislerin yeniden inşası için gerekli finansmanın sağlanmasında vereceği yardımın da netleştirilmesi gerekiyor. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, ülkesinin bu konuda Suriye'nin kendi kaynaklarını yatırmasına destek verdiğini söyledi. Ancak Amman, Süveyda'nın yeniden inşası için gerekli mali desteği nasıl sağlayacağı konusunda net bir açıklama yapmadı.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Suriye hükümetinin eyaleti korumadaki güvenlik rolü, eyaletin idari sınırlarını korumak ve Şam'a bağlayan yolun güvenliğini sağlamakla sınırlı. İç güvenlik ise İçişleri Bakanlığı tarafından atanan bir kişinin liderliğinde Süveyda'nın çeşitli kesimlerinden oluşan yerel polis gücü tarafından sağlanacak. Bu adım, Ürdün ve ABD'nin himayesinde Suriye hükümeti ile Süveydalıları bir araya getiren istişareler ve toplantılar sonucunda kararlaştırılacak.

Toplantılar ve görüşmeler sonucunda sadece polis gücü kurulmakla kalmayacak, aynı zamanda yerel sakinler ile devlet kurumları arasında koordinasyon sağlanarak ildeki sivil ve idari kurumlar da yeniden faaliyete geçecek. Ancak ‘Tüm bu süreçte Süveyda adına kim müzakere edecek?’ sorusu, yanıt bekleyen en önemli soru olmaya devam ediyor.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia'dan aktardığı analize göre Ürdün'ün başkenti Amman'dan konuşan Sabaileh, Yüksek Hukuk Komitesi üyelerinin Süveyda'da bulunmaması ve Suriye’deki Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri'nin temsilcilerinin toplantılara katılmamasının yol haritasının ölü doğduğunu gösterdiğini belirtiyor. Bunun nedeni, onların uzlaşı sürecinin kilit oyuncuları olmaları. Onların yokluğu krizin çözülmesini sağlamayacak, aksine krizi daha da şiddetlendirecek ve uzatacak. Suriye hükümeti onları temsil etmiyor ve Şam'da onlarla ilgilenenler Süveyda'yı temsil etmiyor ve orada hiçbir etkisi yok. Ayrıca Ürdün, sahada aktif olan bu taraf adına konuşamaz.

Süveyda Yüksek Hukuk Komitesi medya ofisi tarafından sosyal medya üzerinden yayınlanan bir açıklamada, ‘Suriye Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasının dikkatle incelendiği ve Suriye'ye ilişkin bağımsız bir uluslararası soruşturma komisyonu çağrısı ile Suriye yasaları kapsamında hesap verebilirliğin korunması ve uygulanması arasında çelişki olduğunun görüldüğü’ belirtildi. Açıklamada, yol haritasının Suriye hükümetini uzlaşı arayan tarafsız bir taraf olarak gösterdiği, fakat ‘hükümetin ve güvenlik ve askeri kurumların Suriye halkına karşı işlenen katliam ve ihlallerin doğrudan ortağı olduğu’ vurguladı.

Suriye’deki yargı organlarının siyasileştirildiğini, yürütme organına bağlı olduğunu ve adil yargılama garantisi veremediğini belirten komisyon, yerel konseyler ve ortak polis güçleri hakkında ise bunların ‘Süveyda'ya yeni bir vesayet dayatma ve toplumda meşruiyetini yitirmiş ve halkının davasına ihanet etmiş kişileri destekleyerek halk arasında ayrılık tohumları ekme girişimi’ olarak nitelendirdi.

Suriye hükümetinin Süveyda'da güvenlik komutanı olarak Selman Abdulbaki adlı bir kişiyi atama kararına atıfla Süveydalıların bu kişiyi geçtiğimiz temmuz ayında ‘kendilerine karşı suç işleyen silahlı milislerle iş birliği yapmakla’ suçladıklarını belirten Komisyon, bu kişinin Süveyda dışında yaşadığını ve resmi devlet kurumlarının bulunduğu şehir merkezine ulaşamadığını ifade etti.

Komisyon, tüm bunlar çerçevesinde Süveyda'da yaşananlarla ilgili uluslararası bir soruşturma ve uluslararası bir yargılama yapılmasında ısrarcı olduğunu vurgularken, ildeki çeşitli aktörlerin Birleşmiş Milletler (BM) ve ilgili kuruluşlar aracılığıyla tesis etmeye çalıştıkları kendi kaderini tayin hakkına olan bağlılığını yineledi.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Barrack, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Süveyda'da uzlaşının tek bir adımla başladığını söyledi. Barrack, Şam'da Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ve Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi ile Süveyda konusunda imzalanan yol haritasının sadece iyileşme için bir rota çizmekle kalmayıp, aynı zamanda gelecek nesil Suriyelilerin herkes için eşit hak ve görevlere sahip bir vatan inşa ederken izleyebilecekleri bir yol olduğunu yazdı.

Suriyeli gazeteci Louay Ghabra, Süveyda krizini sona erdirmek için hazırlanan yol haritasının etkinliği konusunda, İsrail'in bu konudaki tutumuna odaklanan başka bir soru daha gündeme getirerek, yol haritasının bir şekilde Suriye ile İsrail arasında henüz imzalanmamış bir güvenlik anlaşmasının önünü açtığını belirtti. Ürdün Dışişleri Bakanı Safadi'nin yol haritasının açıklanması sırasında İsrail'in Suriye'nin güneyine ilişkin güvenlik kaygılarının dikkate alınmasının önemine açıkça değindiğini hatırlatan Ghabra, bunun da Şam ile Tel Aviv arasındaki diyaloğun söz konusu yol haritasına ilişkin ABD, Ürdün ve Suriye arasında varılan uzlaşıya bağlı olduğu ve birinin başarısız olması durumunda diğerinin de otomatik olarak çökeceği anlamına geldiğini söyledi.

Şam'ın İsrail ile yapılacak bir güvenlik anlaşmasıyla ilgilendiğini ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'nın eylül ayında New York'a yapacağı ziyaret sırasında anlaşmayı sonuçlandırması için ABD'nin önemli bir baskı uyguladığını belirten Ghabra, ancak medyada yer alan haberlere göre İsrail'in şartları sert görünüyor ve bu şartları kabul etmek, bazılarının inandığı gibi Şara yönetimine Süveyda'yı kontrol etme izni vermeyeceğini, aksine eğer bu tek seçenekse ve Süveydalılar kendi kaderini tayin hakkını elde edemezse, Şam ile gelecekteki müzakerelerde Süveyda’nın konumunu güçlendireceğini vurguladı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrildi.