Fas Başbakanı Ahnuş, enflasyonla mücadele planını Meclis’e sundu

Fas Başbakanı Ahnuş Meclis’teki aylık oturumda (Fas Parlamentosu)
Fas Başbakanı Ahnuş Meclis’teki aylık oturumda (Fas Parlamentosu)
TT

Fas Başbakanı Ahnuş, enflasyonla mücadele planını Meclis’e sundu

Fas Başbakanı Ahnuş Meclis’teki aylık oturumda (Fas Parlamentosu)
Fas Başbakanı Ahnuş Meclis’teki aylık oturumda (Fas Parlamentosu)

Fas Başbakanı Aziz Ahnuş, ülkede artan enflasyonla mücadele için harekete geçti. Ahnuş, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, Kovid-19 salgını ve iklim değişikliğinin yansımalarının, Fas'ın enerji yeterliliğini sağlama ve gıda güvenliğini koruma ile ilgili büyük stratejilerin uygulanmasını hızlandırmasının önemini vurgulayan nedenlerinden olduğunu söyledi.
Ahnuş, Meclis’te düzenlenen aylık oturum sırasında yaptığı açıklamada, Fas’ın, dünyanın geri kalanı gibi, ekonomik belirsizlik, ardışık sorunlar ve yüksek fiyatlar aşamasından geçtiğini belirterek, özellikle sosyal yön dahil hükümetin programında yer alan tüm yükümlülüklere bağlılığı vurguladı.
Halkın satın alma gücünü korumak, sosyal sektörlere yatırım yapmak ve koruyucu işlevi güçlendirmenin hükümetin yerine getirmeye çalışacağı ulusal görevlerden olduğuna dikkati çeken Ahnuş, “Fas ve küresel ekonominin içinden geçtiği zorlu bir dönemin ortasında olduğumuz doğru. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, pandemi sonrası aşama ve yağış azlığının mali ve ekonomik dengeler üzerinde bir etkiye sahip yansımaları olacağına şüphe yok. Ancak sizi temin ederim ki, hükümet, özellikle sosyal açıdan, anayasal güveninizi kazanan programda yer alan tüm taahhütlerine bağlı kalmakta” şeklinde konuştu.
Bu zorlu ekonomik durumun mali sonuçlarıyla yüzleşmek için gerekli kaynakları sağlamak ve kamu mali dengelerini korumak için çalışmaya devam etmekte kararlı olduklarına atıfta bulunan Başbakan, sosyal korumanın genelleştirilmesi başta olmak üzere Maliye (Bütçe) Kanunu çerçevesinde taahhüt edilen programlara fon sağlamaya devam edeceklerini bildirdi. Ahnuş, sosyal koruma genelleştirme çalıştaylarının, hükümetin ilk haftalarında, en az 20 kararnamenin onaylanmasıyla büyük ilerleme kaydettiğine işaret ederek, esas olarak özel bir faaliyette bulunan ve sayıları 3.5 milyonu aşan profesyoneller, bağımsız çalışanlar ve ücretsiz çalışanların hedeflendiğini, aynı zamanda  11 milyon hak sahibinin bu faaliyetten yararlanabilmesinin sağlanacağına değindi. Başbakan, Nisan ayının başına kadar Sosyal Güvenlik Kurumu'na kayıtlı olanların sayısının bir milyon 700 bini aştığını söyledi.
Başbakan, Fas Kralı 6’ıncı Muhammed’in mevcut yasama yılının sonbahar oturumunun açılışı sırasında Parlamentoya hitaben yaptığı konuşmada, özellikle birçok zorluk, risk ve tehditle dolu bir durumda Fas'ın konumunu güçlendirmek ve yüksek çıkarlarını savunmak için üç stratejik boyuta değindiğine atıfta bulunarak, bunların egemenlik, sağlık enerji, sanayi ve gıda gibi konularla ön plana çıktığını bildirdi.
Hükümetin, Faslı ailelerin satın alma gücünü korumak için fiyatlara ilişkin tüm gelişmeleri takip etmeye en büyük önceliği verdiğini ve istikrarını sağlamak için bir dizi önlem aldığına değinen Ahnuş, fiyatların istikrara kavuşturulması, uygun ve olağan seviyelerinin korunması için profesyonellerle koordinasyonun yapıldığını vurguladı. Ahnuş, hükümetin Ramazan ayı boyunca Fas pazarına özellikle enerji ve gıda olmak üzere düzenli ve yeterli hammadde tedarik etmeye devam edeceğini de söylerken, ulaşım için verilecek ayrı destekle dünyada akaryakıt fiyatlarındaki benzeri görülmemiş artış karşısında ulaşım fiyatlarının istikrarını korumak için farklı meslek kategorilerine ait yaklaşık 180 bin aracın tahsis edileceğini kaydetti. Başbakan ayrıca, hükümetin yüksek hammadde fiyatlarının ulusal işletmeler, özellikle de kamu alımları çerçevesinde faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli işletmeler üzerindeki etkilerini sınırlamak için gerekli önlemleri alacağını bildirdi.
Fas Başbakanı, Takas Fonu (Temel Malzeme Destek Fonu) tahsislerinin 2021 sonunda 21,1 milyar dirhem (2,11 milyar dolar) olduğunu açıkladı. Takas fonunun yükümlülüklerinin, 2022 finans yasası beklentilerine kıyasla 15 milyar dirhemden (1,5 milyar dolar) daha fazla artmasının beklendiğini söyleyen Ahnuş, tüm makro-ekonomik göstergelerin 2021'in sonunda ve 2022'nin başında olduğuna dikkat çekerek, bunun 17 milyar dirhem (1,7 milyar dolar) olarak belirlendiğini aktardı. Başbakan bu durumun zorlu uluslararası ve ulusal durum karşısında ekonominin direncini gösterdiğini bildirdi.
Açıklamasında sosyal koruma programını finanse etmek için gerekli kaynaklara da işaret eden Ahnuş, 2022 yılı için Sosyal Koruma ve Sosyal Uyum Destek Fonu’na 13.4 milyar dirhem (1.34 milyar dolar)  tahsis edildiğini, bunun yaklaşık 4,2 milyar dirheminin hali hazırda Ramid sisteminden yararlanan savunmasız gruplar için zorunlu sağlık sigortasının yaygınlaştırılmasına tahsis edileceğini aktardı. Başbakan, tahmini olarak 5 milyar dirhemin (500 milyon dolar) ise özellikle eğitim başta olmak üzere çeşitli sosyal programları finanse etmek için tahsis edildiğini ifade etti.
Fas hükümetinin Kral 6’ncı Muhammed’in direktiflerinin uygulanmasıyla başlatılan ulusal sağlık sistemi reformunu sürdürmek için çalıştığını söyleyen Ahnuş, mevcut küresel sağlık krizinin yarattığı artan zorluklar göz önüne alındığında sosyal koruma ile ilgili büyük sosyal çalıştayların başarısı için gerekliliklerin olduğuna işaret etti. Ahnuş, sağlık ocaklarının gelişmesi için gerekli mali kaynakların seferber edilerek sağlık arzının iyileştirilmesine yönelik çalışmaların yürütüleceğini kaydetti.
Ayrıca hükümetin, devlet okulunun bilgi aktarımı ve sosyal ilerleme şeklindeki ikili rolünü yeniden kurmasını sağlamak için gerekli önlemleri alarak eğitim reformunu sürdüreceğine atıfta bulunan Ahnuş, ilköğretimin yaygınlaştırılmasını hızlandırmak,  dört yaşın altındaki çocuklar için kabul mekanizmaları geliştirmek, erken çocukluk gelişimi konusunda uzmanlaşmış eğitimcilerin oluşturulması ve ayrıca çocukların temel bilgilerini ilk aşamadan güçlendirmeye çalışacaklarını söyledi. Başbakan, özellikle köylerde ihtiyaç sahiplerin grupların eğitimine destek vermek adına ulaşım ve okul beslenmelerinin geliştirileceğini aktardı. Başbakan, öğretmenlere yönelik eğitim sistemi reformunun pekiştirilmesi ve eğitim merkezlerinin rehabilitasyonu için yeni bir programının başlatılması adına çalışmalar yapılacağını ifade etti.
Diğer yandan Ahnuş, hükümetin, kamu alımları sisteminin reformu çerçevesinde bir dizi önlemi kabul ederek küçük girişimcilerin yararına ek prosedürleri güçlendirerek girişimcilik girişimini teşvik etmeye devam edeceğini belirtti. Bunların arasında kamu alımlarına öncelik verilmesi, müteahhitler arası birliğin teşvik edilmesi, taşeron sözleşmelerinin yapılması, İntilaaqah programına yeni bir dinamizm kazandırılması ve 7 Nisan'da başlatılan “Forsa” programının devreye alınması yer alıyor. Bu girişimlerin ve toplam ödeneklerin 1,25 milyar dirhem (125 milyon dolar) olduğu tahmin ediliyor.
Başbakan, hükümetin, bu proje ve tedbirlere paralel olarak, yatırım tüzüğünün hazırlanmasını tamamlayarak ve 6. Muhammed Fonu da dahil olmak üzere kamu yatırımlarının hızını artırarak istihdamı canlandırmaya yönelik çabalarını sürdüreceğine işaret ederek, tüm bölgelerde başlatılan ve bu yıl 2,25 milyar dirhem (225 milyon dolar) bütçe ayrılan bir projeye değindi. Projeyle yeşil üretim, endüstriyel dönüşüm, altyapı, turizm, geleneksel sanayi ve sosyal ekonomi gibi sektörel politikalar uygulanmaya devam edecek.



Yeni Suriye: Müttefikler çatışması ve Rusya'nın dönüşü

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
TT

Yeni Suriye: Müttefikler çatışması ve Rusya'nın dönüşü

Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera
Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera

İbrahim Hamidi

Kesin olan şu ki, Şam'ın müttefiklerinin ajandalarının öne çıktığı ve çatıştığı, Suriye üzerine mücadelenin yeniden alevlendiği yeni bir aşamayla karşı karşıyayız.

Suriye yeni bir aşamaya girdi. Rejimin geçen yıl sonunda devrilmesinden bu yana süregelen “balayı” sona erdi. Fırat'ın doğusundaki Haseke'de düzenlenen “Bileşenler Birliği Konferansı”, “Kürt dosyası” konusundaki Fransa-Türkiye anlaşmazlığı, “Dürzi dosyası” ile ilgili Amman Diyaloğu ve Rusya'nın rolünün temkinli bir şekilde geri dönüşü gibi birçok gelişme buna işaret ediyor.

Kuzeydoğu Suriye'deki Özerk Yönetim tarafından düzenlenen “Bileşenler Konferansı”nın Fransa'nın desteği ve ABD'nin onayı olmadan düzenlenmesi imkânsız. Çünkü her iki ülkenin askeri ve özel kuvvetleri, uluslararası koalisyonun bir parçası olarak Fırat'ın doğusunda bulunuyor. Dürzi Şeyhi Hikmet el-Hicri ve “Alevi Konseyi” Başkanı Gazal Gazal'ın konferansa katılımı da salt bir tesadüf olarak değerlendirilemez. Aksine bu, hükümetin ve “Sünni çoğunluğun” tutumuna karşı çıkan bir “Azınlık ittifakı”nın oluşumunun başlangıcını işaret ediyor.

Öyleyse Suriye'de ademi merkeziyetçi sisteme doğru bir eğilim var. Bu eğilim, konferansın sonunda ademi merkeziyetçilik ilkesini, yeni anayasa taslağının hazırlanmasını ve ülkede yeni bir ordu kurulmasını destekleyen sonuç bildirgesinde açıkça görülüyordu. Daha sonra atılan adımlar da bu eğilimi pekiştirdi; üç Dürzi dini otorite, tutumlarını birleştirme yönünde adımlar attı. Şeyh Hamud el-Hinavi ve Yusuf el-Cerbu, Hicri'nin açıkladıklarına benzer tutumlar içeren ve hükümeti ve davranışlarını açıkça eleştiren, ayrıca uluslararası soruşturma çağrısında bulunan, İsrail de dahil olmak üzere birçok ülkenin tutumlarını referans gösteren bir video yayınladılar.

Bileşenler Birliği Konferansı’nı takip eden bir diğer adım, Ürdün ve ABD'nin Amman'da hükümet ile Dürzi dini otoriteleri arasında, çeşitli ülkelerden yetkililerin katılımıyla, bakanlar düzeyinde bir müzakere süreci için hazırlıklara başlamasıydı. Aslında bu süreç iki karmaşık meselenin, yani Kürt meselesi ile Dürzi meselesinin ele alınmasında uluslararası Paris sürecine bölgesel bir alternatif oluşturma arzusunu yansıtıyor.

Tüm bilgiler, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın birkaç gün önce Şam'da eş-Şara ile yaptığı görüşmede verdiği mesajın, Paris sürecini dondurmayı amaçladığını gösteriyor. “Bileşenler Konferansı” da Fransız sürecini baltalama arzusunu pekiştirdi

Paris, Ürdün sınırındaki güney şehirlerinin geleceğini görüşmek üzere Suriye-İsrail görüşmelerine ev sahipliği yapmıştı. Tel Aviv, güneydeki tüm ağır ve orta silahların çekilmesi Süveyda, Dera ve Kuneytra illerinde İsrail hava desteğiyle yerel konseyler ve bağımsız yönetimlerin kurulması da dahil olmak üzere bir talep listesi sunmuştu. Paris ayrıca, 10 Mart'ta Kürt meselesini ve Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Suriye Demokratik Güçleri Lideri Mazlum Abdi arasındaki anlaşmanın uygulanmasını ele alan Suriye-Amerikan-Fransız görüşmelerine de ev sahipliği yaptı.

Tüm bilgiler, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın birkaç gün önce Şam'da Şara ile yaptığı görüşmede verdiği mesajın, Paris sürecini dondurmayı amaçladığını gösteriyor. Ankara Paris'i “Kürtlere taraftar”, Paris de Ankara'yı Şara hükümetine taraftar gördüğünden, “Bileşenler Konferansı” Fransız sürecini baltalama arzusunu pekiştirdi. Sonuç olarak Suriye hükümeti, Paris'te Kürtlerle müzakerelerin askıya alındığını resmen duyurdu.

Kürtlerle ilgili Fransa-Türkiye ve Dürzi sorunu ile güneydeki düzenlemeler konusunda Türkiye-İsrail arasındaki çatışma, Suriye hükümetinin “müttefik ittifakı”nda çatlakların oluşmaya başladığının göstergeleri. Arap, bölge ve Batı ülkelerinin Şam'ın tutumunu desteklediği aylar sona erdi ve Suriye'de dış ajandalar arasındaki çatışma dönemi başladı.

Kartları daha da karıştırmaya başlayan bir diğer gelişme ise Batı'nın tutumundaki değişim belirtilerinin ardından, Rusya'nın Suriye'deki rolünün geri döneceğine dair göstergedir

Kartları daha da karıştırmaya başlayan bir diğer gelişme ise Rusya'nın Suriye'deki rolünün geri döneceğine dair göstergedir. Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani, Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve İstihbarat Direktörü Hüseyin Selame'nin Moskova ziyareti ve Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rus yetkililerle yaptıkları görüşmeler, Şam ile Moskova arasında yeni bir ilişkinin başlangıcı niteliğinde ve şu temel konuları ele alıyor: Suriye'ye yeniden Rus silahlarının tedarik edilmesi, Hmeymim ve Tartus üslerinin ortak yönetimi, ekonomik ilişkiler, Suriye'nin çeşitli bölgelerinde Rus devriyeleri yapılması ve Beşşar Esed ile Moskova'da ikamet eden üst düzey rejim yetkililerinin kaderi.

Son yedi ayda “sınırsız Batı desteği” alan Şam, sahil bölgesi ve Süveyda'daki olaylar ve İsrail'in devam eden saldırı ve işgallerinin ardından büyük olasılıkla Batılı ülkelerin söylemlerinde, taleplerinde ve eylemlerinde bir değişim algılamaya başladı. Bu sebeple de Rusya'ya belirli hedefler doğrultusunda el uzatmak istedi. Bu hedefler; Batı ile birlikte doğulu bir denge kurmak, İsrail hareketlerini kontrol etmek, Suriye sahil bölgesinde istikrarı sağlamak, Kamışlı Havalimanı'nı işleterek ve kuzeydoğu Suriye'de devriye gezerek sahada askeri bir denge sağlamak. Türkiye’nin Moskova ile yeni Suriye arasındaki yakınlaşmadan uzak olması mümkün değil.

ABD ve Avrupa ülkeleri, Ukrayna'da savaşan Rusya'nın Suriye'ye dönmesine izin verecek mi? Şam, ademi merkeziyetçi idareleri kabul edecek mi? Bileşenler arasındaki koordinasyon siyasi koordinasyondan askeri koordinasyona mı kayacak? Şam, değişen sahneye, taleplere ve söylemlere nasıl yanıt verecek? Askeri olarak dahil olan taraflar -ABD, Türkiye, Rusya ve İsrail- arasındaki ilişkinin niteliği nedir?

Bu soruların birçok cevabı var, ancak kesin olan bir şey var; Şam'ın müttefiklerinin ajandalarının öne çıktığı ve çatıştığı, Suriye üzerindeki ve içindeki çatışmanın yeniden alevlendiği yeni bir aşamayla karşı karşıyayız.