Cezayirli milletvekili Fransa’ya çalışan paralı asker çıktı

Cezayir'de bir milletvekilinin Fransa için ‘paralı askerlik’ yaptığının ortaya çıkması ülke kamuoyunda tartışma yarattı

Cezayir parlamentosu, bütünlüğü ve güvenilirliğini kanıtlama meselesi ile karşı karşıya (Cezayir Haber Ajansı)
Cezayir parlamentosu, bütünlüğü ve güvenilirliğini kanıtlama meselesi ile karşı karşıya (Cezayir Haber Ajansı)
TT

Cezayirli milletvekili Fransa’ya çalışan paralı asker çıktı

Cezayir parlamentosu, bütünlüğü ve güvenilirliğini kanıtlama meselesi ile karşı karşıya (Cezayir Haber Ajansı)
Cezayir parlamentosu, bütünlüğü ve güvenilirliğini kanıtlama meselesi ile karşı karşıya (Cezayir Haber Ajansı)

Ali Yahi
Cezayir’de Milletvekili Bahdara Muhammed’in Fransa ordusuyla bağlantılı bir paralı asker olduğunun ortaya çıkması ülke kamuoyunda tartışmalara yol açtı.
Adalet Bakanlığı Meclis’ten Muhammed’in milletvekilliğinin düşürülmesini talep etti.

Cezayir gündemini sarsan gelişme
Daha önce Fransa ordusu komutasındaki yabancı bir silahlı grup mensubu olduğu anlaşılan milletvekilinin Cezayir’de görevini yürüttüğü haberi gündeme yıldırım gibi düştü. Ulusal Halk Meclisi Başkanı, Güney Fransa'daki toplumu temsil eden milletvekili Bahdara Muhammed'in parlamento binasına girmesini yasaklayan bir karar yayınladı. Meclis Başkanı İbrahim Bugali, yetkililerin son seçimlerde muhafazakar çizgideki Cezayir Ulusal Cephesi (FNA) listesinde yer alan milletvekilinin 2002 ila 2005 yıllarında hemşire sıfatıyla Fransız ordusuna bağlı bir paralı asker grubuna katıldığını kanıtlayan dosya ve belgelere ulaştığına dikkati çekti. Dolayısıyla Muhammed’in Fransız vatandaşlığı aldığını ve başta Çad olmak üzere yurt dışında görevlerde bulunduğunu da ekledi.
Cezayir seçilme şartlarına aykırı olan geçmişine rağmen Muhammed’in adaylığının nasıl kabul edildiği sorusu Cezayir Bağımsız Seçim Kurumu’nu da tartışmalı hale getirdi. Kamuoyu seçim güvenliğinin gözden geçirilmesi çerçevesinde konuyu tartışıyor.
Cezayir Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi’nden Araştırma Görevlisi Dr. Mustafa Dahu, 2020 anayasasının ve 129. maddenin vekil dokunulmazlığını yalnızca parlamento görevleriyle ilgili eylemlerle sınırladığını göz önüne alıyor. Dahu, milletvekili sıfatından gönüllü bir şekilde feragat edilebileceğini, veyahut dokunulmazlığın kaldırılması yönünde meselenin hukuk komitesine havale edilebileceğini de ekliyor. Cezayir yasalarının düzenli bir şekilde veya paralı asker olarak yabancı güçler ile çalışılmasını yasakladığını hatırlatan Dahu, ikili anlaşmalara istinaden yabancı bir ülkede vatani görevin eda edilmesine izin veriliyor olsa dahi milletvekilinin vekilliğinin düşürülebileceğini veya istifaya zorlanabileceğini söylüyor.
Bazılarının bu durumu güvenlik servislerinin başarısızlığı olarak görebileceğini belirten Dahu, “Seçim kanunu ve parlamentoya özel kararda bir sürelik gözetim sonrasında adaylık şartlarına ihanet ve aykırılığın veya yolsuzluğun ispatlanması halinde üyeliğin iptaline imkan veren ihtiyati maddelerin bulunduğunu hatırlıyorum” diyor. Bu, yolsuzlukla suçlanan ve dosyaları hukuk komitesine sunulacak olan dokuz milletvekilinin yanı sıra söz konusu milletvekili aleyhinde komiteye çağrıda bulunulmasını açıklıyor. Ayrıca onlarca milletvekilinin kanuna aykırı hareket ettiği biliniyor.
Adaylık koşullarının revize edilmesi gerektiğini söylediği seçim yasası mucibince vekilin üyeliğinin her an iptal edilebileceğine dikkat çeken Dahu, milletvekili hakkındaki gerçeğin ifşa edilmesinin güvenlik servislerinin parlamentoyu ve anayasal kurumları ihlallerden koruma arzusunu teyit ettiğini vurguluyor.
Seçim yasasının adaylık şartlarına yönelik 200. maddesinin uygulanması konusunda tartışmaların bulunduğunu söyleyen Dahu, bu nedenle birçoğunun üyeliğinin kabul edilmediğini, ancak bazılarının bir şekilde dikkat çekmemeyi başardığını hatırlatıyor. Bu durumun dosyaların acele ile incelenmesi, daha fazla sayıda adayın amaçlanması, bilgi eksikliği veya eylemsizlikten kaynaklı olabileceğini söyleyen Dahu, ancak yasama organı ve ilgili kurumların fark edildiği taktirde bu tür durumları telafi etmeye istekli olduğunu da ekliyor.
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre, Güvenlik güçlerinin seçim yasasındaki 312. madde mucibince seçimlerden sonra da soruşturmaya devam edebildiğine, kişinin görevden alınması yönünde bir rapor sunabildiğine de dikkat çekiyor.
Milletvekili dokunulmazlıklarının değişikliğe uğradığından, modern demokratik anlayış içerisinde mutlak olmayan bir dokunulmazlık olduğundan bahseden hukukçu Hacı Hanefi, milletvekilliği mesleğinin onuru için dokunulmazlığın gerekli olduğunun anlaşılması üzerine duruyor. Zirâ hem üyesi olduğu devletin şemâlini çizmeye ortak olunan, hem de halkın güven ve temsil hakkı verdiği parlamenterliğin kutsallığına değiniyor. Ancak dokunulmazlığın sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiği konusunda hala tartışmaların ve yorumların var olduğunu belirten Hanefi, dokunulmazlığın kaldırılmasını talep ederek prosedürleri ilan edenin ise esasen Adalet Bakanı olduğunu söylüyor.
Meselenin Parlamento Başkanı’na yönlendirildiğini, onun da hukuki açıdan incelemelerde bulunan hukuk komitesine sevk ettiğini belirten Hanefi, ardından meclis ofisinin ağır suç veya kabahatin kaydedildiği durumlarda oylama için kapalı bir oturum düzenlenmesi çağrısında bulunduğunu söylüyor.
Vekilin söz konusu durumunun devletin yüksel güvenliği ve menfaatlerini etkileyen bu yasal çerçeveye girdiğine dikkat çeken Hanefi, yasanın hem Muhammed’i, hem de bu tür durumdaki diğerlerini cezalandırması gerektiğini vurguluyor.

Milletvekilinin meclise girme yasağı
Olayı trajikomik şeklinde nitelendiren siyasi aktivist Halim bin Baiş, milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılarak kendisinin cezalandırılması, dolandırıcılık ve bilgi gizleme suçundan kovuşturulması, ardından ise seçimleri denetleyen bağımsız kurumun ve Fransa'daki büyükelçi veya konsolosluğun sorumlu tutulması gerektiğini vurguluyor. Bu durumun Cezayir'e ve parlamenter kuruma saygısızlık sayıldığını da ekliyor.
Yetkililer, hukuk meseleleri ile ilgilenen komitenin kendisini görüntülü bir şekilde dinlemesi üzerine, milletvekili Bahdara Muhammed’in meclis binasına girişini yasakladı. Bahdara’nın adaylık dosyasını kabul ederek hata yaptığını itiraf eden FNA lideri Musa Tevati ise konuyla ilgili basın açıklamasında dosyanın parti kadrosunun yürüttüğü arabuluculuk yoluyla kabul edildiğini, ek ayrıntılara girilmediğini söyledi.



Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
TT

Hamas'ın Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin şartları ilerleme şansını zayıflatıyor mu?

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta devam eden enkaz kaldırma çalışmalarından (AFP)

Gazze Şeridi’nde şu anda tıkanma yaşayan ateşkes anlaşması, Hamas’ın ikinci aşamada öngörülen idari ve güvenlik düzenlemelerine ilişkin çekinceleri ve kamuoyuna yansıyan talepleriyle yeniden gündeme düştü. Bu gelişme, ABD’den ikinci aşamaya geçiş konusunda ‘perde arkasında’ yürütülen çabalara dair açıklamaların yapıldığı bir döneme denk geldi.

Hamas’ın dün açıkladığı ve silahsızlanma, barış konseyi, istikrar güçleri ile Gazze Şeridi’nin yönetimi için bir komite oluşturulmasına ilişkin dört ana başlığı içeren bu çerçeveye dair değerlendirmelerde görüş ayrılığı yaşanıyor. Şarku’l Avsat’a konuşan bazı uzmanlar, söz konusu taleplerin ikinci aşamaya geçişi zorlaştıran krizleri ortaya koyduğunu ve hareketin üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik manevralar olduğunu savunurken, diğerleri ise İsrail kaynaklı engellere rağmen Hamas’ın anlaşmayı uygulama konusunda ciddiyetini yansıttığı görüşünü dile getiriyor.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından önerilen ve geçtiğimiz ekim ayında Gazze’de ateşkes sağlanmasına temel oluşturan barış planı, başkanlığını Trump’ın üstleneceği bir barış konseyi kurulmasını, bu konseyin Filistinli teknokratlardan oluşan bir komiteyi denetlemesini, Hamas’ın silahsızlandırılmasını, savaş sonrası Gazze yönetiminde rol almamasını ve istikrar güçlerinin konuşlandırılmasını öngörüyor.

Hamas’ın Gazze’deki lideri Halil el-Hayye, hareketin kuruluşunun 38. yıl dönümünde yaptığı açıklamada, silahın işgal altındaki halklar için uluslararası hukukla güvence altına alınmış bir hak olduğunu belirterek, bu hakkın korunmasını ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını güvence altına alan her türlü önerinin incelenmesine açık olduklarını ifade etti.

El-Hayye, Trump planında yer alan ve ABD Başkanı’nın liderliğinde kurulması öngörülen barış konseyinin görevinin, ateşkes anlaşmasının uygulanmasını gözetmek, finansmanı sağlamak ve Gazze Şeridi’nin yeniden imarını denetlemek olduğunu vurguladı. Filistinliler üzerinde ‘her türlü vesayet ve manda uygulamasını’ ise reddettiklerini söyledi.

Gazze Şeridi’nin yönetimi için Filistinli bağımsız isimlerden oluşan bir teknokratlar komitesinin derhal kurulması çağrısında bulunan el-Hayye, Hamas’ın tüm alanlardaki yetkileri bu komiteye devretmeye ve görevlerini kolaylaştırmaya hazır olduğunu kaydetti. Kurulması planlanan uluslararası gücün görevinin ise Gazze sınırlarında ateşkesi korumak olması gerektiğini vurguladı.

El-Hayye ayrıca, arabuluculara ve özellikle ‘temel garantör’ olarak nitelendirdiği ABD yönetimi ile Başkan Trump’a, İsrail’i anlaşmaya saygı göstermeye ve uygulamaya zorlamak için çalışmaları, anlaşmanın çöküşe sürüklenmesine izin vermemeleri çağrısında bulundu.

asdfr
Başlarında yük taşıyan kadınlar, Gazze Şeridi'nin güneyinde yerinden edilmiş Filistinlilere barınak sağlamak için temizlenmiş araziye kurulan çadırların önünden geçiyor. (AFP)

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk geçen hafta yaptığı açıklamada, ateşkesin ilan edilmesinden bu yana Gazze’de sarı hattın gerisinde kalan bölgede 350’den fazla İsrail saldırısının belgelendiğini ve en az 121 Filistinlinin hayatını kaybettiğini söyledi. Öte yandan Hamas liderlerinden Raid Saad, cumartesi günü İsrail’in Gazze’de aracını hedef alan saldırısında öldürüldü.

İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi amaçlayan planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalışmalar yürüttüğünü ve çok uluslu uluslararası gücün gelecek aydan itibaren bölgede göreve başlamasının planlandığını belirtti. İsrail Yayın Kurumu’na göre, ABD’li yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

İsrail Kanal 14 televizyonu, kasım ayının sonlarında yaptığı bir haberde, ABD’nin uluslararası istikrar gücünün Gazze’de konuşlandırılması için tarih olarak ocak ayının ortasını belirlediğini, nisan ayı sonunu ise bölgedeki silahsızlanma sürecinin tamamlanması için nihai takvim olarak öngördüğünü aktarmıştı. Kanal, bu hedeflerin gerçeklikten kopuk bir beklenti olduğunu ve sürecin yeniden ertelenebileceğini kaydetmişti.

El-Ehram Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde İsrail meseleleri uzmanı olan Mısırlı analist Dr. Said Ukkaşe, Hamas’ın ortaya koyduğu çerçevenin ikinci aşamada ilerleme ihtimalinin zayıf olduğunu gösterdiğini ve bunun daha fazla İsrail saldırısını tetikleyebileceğini savundu. Ukkaşe, bu tutumun, tehlikeli koşullar altında ilerleyen ikinci aşama yükümlülükleri öncesinde Hamas üzerindeki baskıyı azaltmaya yönelik ‘manevralar’ olduğunu ifade etti.

Hamas dosyasına odaklanan Filistinli siyaset analisti İbrahim el-Medhun ise İsrail’in anlaşmayı sabote etmeye yönelik tekrarlanan engellerine rağmen ikinci aşamaya geçilmesi ve uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirdi. Silah meselesine ilişkin olarak Hamas’ın, Filistin iç kamuoyunda derinlemesine bir diyalog yürüttüğünü, Kahire’deki arabulucularla da şeffaf ve açık görüşmeler yaptığını belirten el-Medhun, tüm taraflarca kabul edilebilecek bir vizyonun şekillenebileceğini ve hareketin barış güçlerinin varlığına açık olduğunu söyledi.

Hamas’ın ortaya koyduğu bu çerçeveye arabulucuların henüz yorum yapmadığı bir ortamda, Mısır Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati’nin, İngiliz mevkidaşı Yvette Cooper ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde Gazze’de geçici bir uluslararası istikrar gücünün konuşlandırılmasının önemini vurguladığını bildirdi. Abdulati, ateşkesin sürdürülebilirliğinin sağlanması ve Trump planının ikinci aşamasına ilişkin yükümlülüklerin uygulanmasının önemine dikkat çekti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) düzenlenen Sir Bani Yas Forumu’na katılımı sırasında konuşan Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçilmesinin gerekliliğini ve uluslararası istikrar gücünün oluşturulmasının önemini yineledi.

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, cuma günü gazetecilere Gazze anlaşmasındaki gelişmelere ilişkin yaptığı açıklamada, “Barış anlaşmasının ikinci aşamasına yönelik olarak şu anda perde arkasında çok sayıda sessiz planlama yürütülüyor… Kalıcı ve sürdürülebilir bir barış sağlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.

ABD’nin Wall Street Journal gazetesi, cumartesi günü yetkililere dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Gazze Şeridi’nde istikrarı sağlamak amacıyla bir ABD’li generalin komutasında 10 bin askerden oluşan çok uluslu bir güç oluşturmayı hedeflediğini aktardı. Haberde, bazı ülkelerin, gücün görev kapsamının Hamas’ın silahsızlandırılmasını da içerebileceğine yönelik çekinceleri nedeniyle henüz asker göndermediği belirtildi.

Gazete ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, Gazze’de konuşlandırılması planlanan bu güç için yaklaşık 70 ülkeden askerî veya mali katkı talebinde bulunduğunu, ancak yalnızca 19 ülkenin asker göndermeye ya da ekipman ve lojistik destek gibi farklı şekillerde katkı sunmaya istekli olduğunu yazdı.

Ukkaşe, Trump’ın 29 Aralık’ta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede ikinci aşamanın başlatılması için baskı kuracağını öngörerek, İsrail’in bu aşamaya girmeyi kabul edeceğini ancak çekilmelerin uygulanmasına ilişkin müzakerelerin süresiz biçimde uzayabileceğini söyledi.

El-Medhun ise Kahire’nin İsrail kaynaklı engellerin farkında olduğunu ve anlaşmanın başarısızlığa uğramasına yol açabilecek muhtemel İsrail gerekçelerini ortadan kaldırmak için ikinci aşamaya geçişin hızlandırılmasını talep edeceğini ifade etti.


Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
TT

Tunus'taki protestoların ardından Kayravan'da çatışmalar çıktı

Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)
Tunus'un başkentinde cumartesi günü düzenlenen bir gösteriden, (Reuters)

Tunus'un merkezindeki Kayravan şehrinde, cumartesi akşamı, polis ve gençler arasında art arda ikinci gece çatışmalar yaşandı.

Ailesinin ifadesine göre, çatışmalar bir kişinin polisin kovalamacası ve ardından kendisine yönelik şiddet sonucu ölmesinin ardından patlak verdi. Ölen kişinin akrabaları, ehliyetsiz motosiklet kullandığını ve bir polis aracı tarafından takip edildiğini söylüyor. Ardından dövülerek hastaneye kaldırılan adam, hastaneden kaçmayı başardı. Cumartesi günü geçirdiği kafa travması sonucu hayatını kaybetti.

Tunus'ta da yüzlerce kişi, muhalefet dernekleri ve partilerinin çağrısına yanıt olarak, dördüncü hafta üst üste başkentte "özgürlükleri savunmak ve Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarını protesto etmek" amacıyla gösteri düzenledi.


Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
TT

Lübnan ve İran ilişkileri "hassas" bir aşamada bulunuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, Haziran 2025'te İran Dışişleri Bakanı’nın Beyrut ziyaretinde Recci ve Arakçi arasında arabuluculuk yapıyor (Arşiv- Lübnan Cumhurbaşkanlığı)

Lübnan-İran ilişkileri çok hassas bir aşamaya geldi ve şu anda, İran liderliği kararını verip Lübnan işlerine müdahalesini durdurmadığı sürece, kontrolden çıkma ve önlenemez olumsuz sonuçlar doğurma riskiyle karşı karşıya. Önde gelen bir siyasi kaynak Şarku’l Avsat'a durumu böyle aktardı. İran'ın Beyrut'taki elçileri müdahaleyi reddederken, Lübnan'daki resmi makamlar müdahaleyi kanıtlayan delillere sahip olduklarını vurguluyor.

Kaynak, İran'ın müdahalesine örnekler verdi; bunlardan ilki, resmi davet olmadan elçilerin gelmesiydi ve resmi görüşmelerinin çoğunun, Hizbullah, Hamas ve İslami Cihad hareketlerinin önderliğindeki görüşmelerini haklı çıkarmak için siyasi bir kılıf sağlama bağlamında kaldığını vurguladı.