Hamaney’e yakın bir gazeteden Güney Kore ile çatışma kışkırtması

Washington Devrim Muhafızları’nın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı rolüne karşı İsrail ile birlikte çalışacağız.

Şeriatmedari (sağda), İran Dini Lideri’nin geçen hafta üst düzey yetkililerle gerçekleştirdiği oturuma eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile birlikte katıldı. (Hamaney’in internet sitesi)
Şeriatmedari (sağda), İran Dini Lideri’nin geçen hafta üst düzey yetkililerle gerçekleştirdiği oturuma eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile birlikte katıldı. (Hamaney’in internet sitesi)
TT

Hamaney’e yakın bir gazeteden Güney Kore ile çatışma kışkırtması

Şeriatmedari (sağda), İran Dini Lideri’nin geçen hafta üst düzey yetkililerle gerçekleştirdiği oturuma eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile birlikte katıldı. (Hamaney’in internet sitesi)
Şeriatmedari (sağda), İran Dini Lideri’nin geçen hafta üst düzey yetkililerle gerçekleştirdiği oturuma eski Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ile birlikte katıldı. (Hamaney’in internet sitesi)

İran Dini Lideri Ali Haamney’in ofisine yakın ‘Kayhan’ gazetesi, hükümete yönelik ‘Hürmüz Boğazı’nı Güney Kore’ye giden ve bu ülkeden gelen kargo gemilerine ve mallarına kapatma’ çağrısını tekrarladı. Seul söz konusu haberden bir gün sonra, geçen cumartesi günü gazete tarafından yayınlanan benzer çağrıları protesto etmek için İran Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı.
Gazete, İranlı yetkilileri ‘İran’ın yasal haklarını ve ulusal çıkarlarını’ savunmaya çağırırken, İran’daki yetkililerden Hürmüz Boğazı’nı Güney Kore’nin ticari gemilerine, petrol tankerlerine ve bu ülkeye giden veya bu ülkeden gelen mal taşıyan tüm gemilere kapatmasını beklediğini söyledi.
Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Şeriatmedari, ‘Kore’ye 7 milyar doları ödememe cüretini kim veriyor?’ başlıklı makalesinde “İran, Seul 7 milyar dolarlık borcunu ödeyene kadar Güney Kore'ye giden ve bu ülkeden gelen kargo gemilerine ve petrol tankerlerine Hürmüz Boğazı'nı kapatmalıdır” ifadelerini kullandı.
Devrim Muhafızları Donanması, geçen yıl Ocak ayında Güney Kore bandıralı bir geminin geçişini engellemiş, dört Güney Koreli de dahil olmak üzere 20 mürettebatı ‘çevre kirliliğine neden olma’ iddiasıyla gözaltına almıştı. Mürettebatı 3 ay sonra serbest bırakmıştı. İki ülke arasındaki ilişkiler, İran’ın Seul’e ‘ABD yaptırımları uyarınca dondurulan’ petrol ve gaz ihraç kaynakları talebi nedeniyle gerilmişti.
Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de geçen eylül ayında, Ticaret ve Ekonomi bakanlıklarına Güney Kore yerli mallarının ithalatını yasaklama talimatı verdi.
Bu çerçevede Güney Kore, 19 Nisan’da Kayhan gazetesinin çağrısına karşı İran hükümetine yönelik diplomatik protestoda bulundu. Güney Kore’nin Yonhap haber ajansına göre Güney Kore Dışişleri Bakan Yardımcısı Yeo Seung-Bae, İran’ın Seul Büyükelçisi Said Bademci Şabestari’yi Şeriatmedari’nin makalesini protesto etmek amacıyla Seul’deki Dışişleri Bakanlığı binasına çağırdı.
Güney Koreli yetkili, İran gazetesinin iddiasının uluslararası yasal dayanağı hakkında sorular gündeme getirirken Güney Kore’yi tehdit eden ‘herhangi bir kindar olayı önlemek için’ iki ülke arasındaki iletişimi ve işbirliğini güçlendirme gereğini vurguladı.
Yonhap ajansı ise Kayhan gazetesinin ‘Güney Kore’ye yaptırımlara başlayalım’ başlıklı yazısının İran hükümetinin tutumunu temsil etmediğini bildirdi.
Şeriatmedari daha sonra İran Büyükelçisi’nin tepkisinden duyduğu üzüntüyü dile getirirken, makalesinin yönetimden mesajlar içerdiğini yalanladı. Devlete bağlı ‘ISNA’ ajansına göre Şeriatmedari açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Korelilere borçlarını ödememe nedenlerini sorduğumuzda, bunu ‘ABD’nin reddettiğini’ belirtiyorlar. ABD’lilere ‘borçlarımızı ödemediğimiz sürece İran’ın Hürmüz Boğazı’ndan geçişlere izin vermeyeceğini’ söyleyebilirler. ABD’liler, bazı yaptırımlara uluslararası bir karakter kazandırdılar. Bazı yaptırımlar ise nükleer anlaşmadan kaynaklanıyor. Bunun nedeni, nükleer anlaşmayı terk ettikleri için anlaşmanın geçersiz olmasıdır. Nükleer anlaşma ABD’nin ‘altın belgesidir.’ Nükleer anlaşmanın İran’a bir faydası olmadı. Beylere bunu başından beri söyledik ama şimdi bunu anladılar.”
Hüseyin Şeriatmedari, Viyana müzakerelerinden sonuç alınamayacağını belirttiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Müzakereler bir sonuca varmayacak. Çünkü ABD yaptırımları nükleer sorunlarımızdan kaynaklanmıyor. Aksine sebep, İran’ın bölgedeki en büyük bilimsel ve teknik güç haline gelmesidir.”
Kayhan’ın çağrısı, İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın geçen hafta İran’ın dondurulan varlıklarının serbest bırakılmasına ilişkin açıklamasının ardından geldi.
Kayhan gazetesinin genel yayın yönetmeni olan Şeriatmedari, Devrim Muhafızları’nın da eski komutanlarından. Doğrudan İran Dini Lideri Ali Hameny tarafından görevlendirildi. Ayrıca ‘Dini Lider’in temsilcisi’ unvanına sahip.
İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Said Hatipzade, Abdullahiyan’ın ‘bir heyetin İran’ın yabancı bir bankadaki donmuş varlıklarını serbest bırakma mekanizmasını sonuçlandırmak için bölgesel bir yetkiliye yönelik ziyareti’ hakkındaki sözlerini de yineledi.
İran, ayrıntı vermeden 7 milyar dolarlık dondurulan varlığın yakında serbest bırakılacağını duyurmuştu. Bu iddia ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yalanlandı.  
Hatibzade ise ABD yönetiminin sürece müdahale çabalarını eleştirdiği açıklamasında “İran’ın varlıklarını serbest bırakmak ve diğer ülkelerden ihraç ettiği kaynakları iade etmek üçüncü bir ülkenin işi değil. ABD’lilerin müdahale etmesine izin vermeyeceğiz” dedi.
Hatibzade, Viyana görüşmelerinin askıya alınmasından Washington’ı sorumlu tutarak, “Bu gecikmelerden ABD sorumludur. Çünkü cevap vermekte geç kalınıyor” ifadesini kullandı.
ABD pazartesi günü İran’ın ‘nükleer programıyla ilgili olarak Tahran ile imzalanan uluslararası anlaşmayı yeniden canlandırmak için’ temel bir talebini reddetti. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, “İran, nükleer anlaşmada öngörülenlerin ötesinde, yaptırımları kaldırmak istiyorsa, nükleer anlaşmanın ötesine geçen endişelerimize yanıt vermelidir” diyerek bu konuları iyi niyet ve iş birliği içinde müzakere etmesi gerektiğini vurguladı.
Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığı habere göre Price’ın açıklaması, İran Devrim Muhafızları’nın yaptırımlar listesinden çıkarılmasının mevcut görüşmeler bağlamında olmadığının  teyidi niteliğinde.
İran, Viyana’da anlaşmaya varmak için ABD’ye ‘Devrim Muhafızları’nı yabancı terör örgütleri listesinden çıkarma’ çağrısı yapıyor. Ancak, bu talep Washington tarafından reddedildi.
Price, “İranlılar, çeşitli konulardaki tutumumuzu biliyor” diyerek İran nükleer meselesinde bir çözümün mümkün olacağından ‘emin olmadığını’ vurguladı. Sözcü, Washington’ın tüm ‘senaryolara’ hazırlandığını da dile getirdi.
Ned Price, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’ye karşı ‘İsrail’in kalbini hedef alma’ tehditleri hakkında da yorum yaptı.
“İran, dünyada terörizmin sponsoru olan bir devlettir” diyen Price, “Terörizme verdiği destek, uluslararası güvenliği, bölgedeki ve diğer yerlerdeki ortaklarımızı tehdit ediyor” ifadesini kullandı.
ABD yönetiminin İsrail’in güvenliğine yönelik bağlı olduğunu vurgulayan Price açıklamasının devamında şunları söyledi:
“İsrail’deki ortaklarımızla yakın şekilde çalışmak da dahil olmak üzere Devrim Muhafızları’nın bölgedeki istikrarı bozucu rolüne karşı koymak için her uygun aracı kullanacağız.”



Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
TT

Estonya, Rusya yanlısı siyasetçileri vatana ihanetten suçlu buldu

NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)
NATO ülkesi yalnızca 1,4 milyon kişilik nüfusa sahip (AFP)

Kasım 2023'te başlayan dava nihayet sonuçlandı ve Estonya yargısı, aynı yılın mart ayında tutuklanan politikacılar hakkındaki kararını verdi. 

Harju Bölge Mahkemesi'nde geçen perşembe görülen davada muhafazakar Koos partisinin kurucularından Aivo Peterson vatana ihanetten 14 yıl, Dmitri Rootsi ve Andrei Andronov ise 11'er yıl hapis cezasına çarptırıldı. 

Ekim 2022 - Mart 2023'te Estonya devleti ve toplumunun hilafına Rusya'nın politikalarını desteklemekle suçlanan üç siyasetçi bu iddiaları reddediyor. 

Moskova'dan aldıkları emirlerle hareket etme iddialarının hedefindeki üçlü, temyize başvuracaklarını açıkladı. 

Partiden yapılan açıklamada da savcıların Estonya'nın anayasal düzeni ve güvenliğine nasıl zarar verildiğine dair somut kanıt gösteremediği savunuldu.

Estonya'nın Ukrayna'ya yardımına karşı çıkan Koos partisi, bu yıl düzenlenen belediye seçimlerinde ülke genelindeki oyların yalnızca binde 8'ini alabilmişti. 

2022'de kurulan parti, Baltık ülkesinin NATO'dan çıkıp tarafsızlığını ilan etmesini ve yabancı askerlerin ülke topraklarından çekilmesini isterken, diğer ülkeler arasındaki askeri çatışmalara doğrudan ya da dolaylı olarak karışılmasına karşı çıkıyor. 

Öte yandan Aivo Peterson, Ukrayna'dan 2014'te tek taraflı bağımsızlığını ilan eden ve Eylül 2022'de Rusya'ya katılma kararı alan Donetsk Halk Cumhuriyeti'ni 2023'te ziyaret etmişti. 

55 yaşındaki siyasetçi, Şubat 2022'de başlayan Ukrayna savaşına dair bilgi almak için bölgeye gittiğini şu ifadelerle savunmuştu:

Estonya medyasından aldığımız bilgiler tek taraflı. Tüm gazetecilerimiz Kiev'i destekliyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova haziranda yaptığı açıklamada Estonya için "düşmanca davranan ülkeler arasında ilk sıralarda" ifadesini kullanmış, Tallin yönetiminin kendilerini yalanlarla bir tehdit gibi gösterdiğini öne sürmüştü. 

Independent Türkçe, ERR, RT


Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
TT

Barrack, Netanyahu’yu Gazze’de Türkiye’nin rolünü kabul etmeye ikna etmeye çalışıyor

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında Pazartesi günü gerçekleşen görüşmeden bir kare (İsrail hükümeti)

İsrail basınında yer alan haberlerde, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi ve Ankara Büyükelçisi Tom Barrack ile pazartesi günü Kudüs’te yaptığı görüşmede, Trump yönetiminden “sert ve özel mesajlar” aldığı belirtildi. Görüşmenin, ay sonunda Florida’da yapılması planlanan ABD-İsrail zirvesi öncesinde gerçekleştiği aktarıldı. Barrack-Netanyahu görüşmesinin ana gündem maddelerinin Gazze, Suriye ve Trump’la yapılacak buluşma olduğu kaydedildi.

Gazze’de “kabul edilemez” açıklamalar

Gazze dosyasında, Ekim ayında başlayan kırılgan ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesi ele alınırken, Yedioth Ahronoth gazetesi Barrack’ın, Netanyahu’nun Türkiye’nin rolüne ilişkin kaygılarını gidermeye çalıştığını ve Türkiye’nin Gazze’de kurulması öngörülen uluslararası güce katılmasına ikna etmeye çalıştığını yazdı. Haberde, Barrack’ın Türkiye’nin Hamas üzerinde en fazla etkiye sahip ülke olduğunu ve silahsızlanma konusunda Hamas’ı ikna edebilecek en güçlü aktör konumunda bulunduğunu vurguladığı belirtildi.

frt
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şarm el-Şeyh Ortadoğu Barış Bildirgesi'ni imzalarken (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığı habere göre Barrack, Türkiye’nin Trump planını imzaladığını ve Hamas adına silahların teslimini içeren maddeye taahhüt verdiğini Netanyahu’ya hatırlattı. Türkiye’nin katılımının, şu aşamada çekimser olan birçok ülkeyi de uluslararası güce katılmaya teşvik edeceğini savundu.

Haberde, Barrack’ın “Türkiye’nin dışlanmasının diğer ülkelerin de geri adım atmasına yol açtığını, Başkan Trump’ın bu planın başarısız olmasına izin vermeyeceğini” söylediği aktarıldı. Ayrıca Netanyahu’nun “Hamas’ın silah bırakacağına güvenmediği” yönündeki açıklamalarının ve İsrail’in bunu zorla sağlayabileceğine dair ifadelerinin “kabul edilemez” olduğu ve planı tehdit ettiği uyarısında bulunduğu kaydedildi.

Bu bilgiler, İsrail Kanal 12 televizyonunun aktardıklarıyla da örtüştü. Kanal 12, Beyaz Saray’ın Netanyahu’ya “özel ve sert” bir mesaj gönderdiğini ve Hamas’ın üst düzey askeri isimlerinden Raid Saad’ın öldürülmesinin, Trump arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının ihlali olarak görüldüğünü bildirdi.

Kanal ayrıca, Gazze savaşını sona erdirmeyi amaçlayan anlaşmanın ikinci aşamasına geçiş konusundaki görüş ayrılıkları ve İsrail’in bölgedeki genel politikaları nedeniyle Trump yönetimi ile Netanyahu hükümeti arasında artan bir gerilim yaşandığını aktardı.

ABD’li iki yetkili, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Beyaz Saray Özel Temsilcisi Steve Witkoff ve Başkan Trump’ın damadı Jared Kushner’in Netanyahu’nun tutumundan “son derece rahatsız” olduğunu söyledi. Üst düzey bir ABD’li yetkiliye göre Netanyahu’ya verilen net mesajda şu ifadelere yer verildi: “Eğer itibarını zedelemek ve anlaşmalara uymayan bir lider olarak görünmek istiyorsan bu senin tercihin. Ancak Trump’ın arabuluculuğunda sağlanan Gazze anlaşmasının itibarını zedelemene izin vermeyiz.”

Batı Şeria ve bölgesel gerilim

Batı Şeria konusunda da Beyaz Saray’ın, Yahudi yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik şiddetinden ve “Arap dünyasında provokasyon olarak algılanan” İsrail adımlarından giderek daha fazla endişe duyduğu belirtildi. ABD’li bir yetkili, Washington’un Netanyahu’dan İsrail’in güvenliğini tehlikeye atmasını değil, İbrahim (Abraham) Anlaşmaları’nın genişletilmesine zarar verecek adımlardan kaçınmasını istediğini söyledi.

Aynı yetkili, Netanyahu’nun son iki yılda uluslararası alanda giderek yalnızlaştığını savunarak, “Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin neden onunla görüşmeyi reddettiğini ve Abraham Anlaşmaları’nın üzerinden beş yıl geçmesine rağmen neden BAE’ye davet edilmediğini kendisine sorması gerekir” dedi. Yetkili, Netanyahu’nun tansiyonu düşürmeye hazır olmaması halinde Washington’un Abraham Anlaşmaları’nı genişletme çabalarına zaman ayırmayacağını da ifade etti.

Beyaz Saray’da Netanyahu’ya öfke

Trump’ın, son dönemde Netanyahu’nun sert eleştirilerine maruz kalan Barrack’ı Kudüs’e göndermesi dikkat çekti. Netanyahu, Barrack için “Amerika’daki Türk büyükelçisi gibi davranıyor” ifadesini kullanmıştı. Barrack’ın İsrail demokrasisine ilişkin sözleri de Netanyahu’nun tepkisini çekmiş, Barrack bu açıklamalar için özür dilemişti.

Yedioth Ahronoth yazarı Nahum Barnea, ABD’li kaynaklara dayandırdığı yazısında, Washington’un Netanyahu’nun Trump’ın barış planını hayata geçirme konusunda samimi olmadığı ve İsrail’in sürekli savaş halinde kalması için çaba gösterdiği kanaatine vardığını yazdı. Barnea, Beyaz Saray’da Netanyahu’ya yönelik sert ve ağır ifadeler kullanıldığını, bunların bir kısmının doğrudan Netanyahu’ya da iletilmiş olabileceğini belirtti.

Suriye’de “kırmızı çizgiler”

İsrail basınına göre Barrack, Netanyahu’ya Suriye konusunda da “kırmızı çizgiler” iletti. Trump yönetiminin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’yı Washington’un bir müttefiki olarak gördüğü ve ülkenin istikrarı için desteklenmesi gerektiği görüşünde olduğu aktarıldı. ABD’nin, İsrail’in yoğun askeri operasyonlarının Suriye’de yönetimin çökmesine yol açmasından endişe duyduğu ve güvenlik anlaşmasına varılmasını istediği belirtildi.

Lübnan konusunda ise Trump’ın, İsrail’in Hizbullah’a karşı sınırlı baskıyı sürdürmesini desteklediği, ancak geniş çaplı bir savaşa onay vermediği ifade edildi.

İsrailli analistler, Netanyahu’nun Barrack’ın tüm taleplerini reddetmeyeceğini, ancak kesin taahhütlerden kaçınarak Trump’la 29 Aralık’ta Florida’da yapacağı görüşmenin önünü açmaya çalıştığını öne sürdü. Buna karşın Netanyahu’nun, Barrack’ın ofisine ulaşmasından hemen önce Suriye’ye hava saldırısı düzenlenmesi talimatı vererek bağımsız hareket ettiği mesajını da vermekten geri durmadığı kaydedildi.

vgt
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Pazartesi günü bir araya geldi (İsrail hükümeti)

Türkiye’ye mesaj olarak yorumlanan bir adımda ise Netanyahu’nun, Yunanistan Başbakanı ve Kıbrıs Rum Yönetimi lideriyle üçlü bir zirve düzenleme kararı aldığı belirtildi. İsrail’de bu toplantı, Türkiye’ye yönelik doğrudan siyasi mesaj olarak değerlendirildi. Barrack ise görüşme sonrasında, temasların “bölgesel barış ve istikrarı hedefleyen yapıcı bir diyalog” olduğunu söyledi.


Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

TT

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı saldırganına müdahale ederken yaralanan Ahmed el-Ahmed, ameliyat edildi

Bondi Plajı’ndaki saldırganlardan birini etkisiz hâle getirerek silahını alan manav Ahmed el-Ahmed’in, saldırı sırasında yaralanmasının ardından ameliyata alındığı bildirildi. El-Ahmed’in ailesi, oğullarını “kahraman” olarak nitelendirirken, hastanedeki tedavisi sürerken kendisi için başlatılan bağış kampanyasına yoğun destek geldi.

El-Ahmed’in, Avustralya yayın kuruluşu ABC’ye konuşan anne ve babası, oğullarının omzundan dört ila beş kurşunla vurulduğunu, vücudunda hâlâ çıkarılmamış mermiler bulunduğunu söyledi. Ailesi, Ahmed el-Ahmed’in 2006 yılında Avustralya’ya geldiğini, kendilerinin ise Suriye’den Sidney’e yalnızca birkaç ay önce ulaştıklarını ve uzun süredir oğullarından ayrı olduklarını belirtti.

Kuzeni Hozay el-Kenc, pazartesi günü basına yaptığı açıklamada, Ahmed el-Ahmed’in ilk ameliyatının başarıyla tamamlandığını söyledi. El-Kenc, “İlk ameliyatını geçirdi. Durumuna bağlı olarak iki ya da üç ameliyat daha gerekebilir” dedi.

Aileden hükümete çağrı

El-Ahmed’in anne ve babası, yaşlarının ilerlemesi nedeniyle oğullarının iyileşme sürecinde yeterli destek verememekten endişe duyduklarını ifade ederek, Başbakan Anthony Albanese hükümetinden yardım talep etti. Aile, Almanya’da ve Rusya’da yaşayan iki kardeşin Avustralya’ya gelerek destek olabilmesi için vize kolaylığı istediklerini belirtti.

sdfg
Ahmed Al-Ahmed'in babası Muhammed Fateh Al-Ahmed (Videodan alınan ekran görüntüsü).

Anne, “Şu anda yardıma ihtiyacı var çünkü engelli kaldı. Diğer çocuklarımızın buraya gelmesini istiyoruz” dedi. Ahmed el-Ahmed’in, saldırganın mermileri bittiğinde silahını elinden aldığı sırada vurulduğunu da aktardı.

Başbakan Albanese, Ahmed el-Ahmed’in cesaretinin hayatlar kurtardığını söyledi. ABD Başkanı Donald Trump da el-Ahmed’i “çok, çok cesur bir kişi” olarak nitelendirdi.

Bağışlar 750 bin dolara yaklaştı

Reuters’ın aktardığına göre, 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed için başlatılan bağış kampanyasında toplanan miktar yaklaşık 750 bin ABD dolarına ulaştı. GoFundMe üzerinden başlatılan kampanya, bir gün içinde 1,1 milyon Avustralya dolarını (yaklaşık 744 bin ABD doları) aştı.

Ailesinin anlattığına göre el-Ahmed, Bondi’de bir arkadaşıyla kahve içerken silah seslerini duydu. Ağaç arkasına saklanan silahlı kişiyi fark eden el-Ahmed, saldırganın cephanesi tükendiğinde arkadan yaklaşarak silahını almayı başardı.

Hanuka Bayramı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte gerçekleşen silahlı saldırıda en az 15 kişi hayatını kaybederken, 42 kişi yaralandı. Saldırının Navid Akram (24) ile babası Sajid Akram (50) tarafından gerçekleştirildiği açıklandı.

Başbakan Chris Minns, hastane ziyaretinin ardından yaptığı paylaşımda, “Ahmed’in gösterdiği cesaret olağanüstüydü. Hayatını büyük bir riske atarak saldırganı etkisiz hâle getirdi” dedi.

El-Ahmed’in, silahlı saldırgana arkadan koşarak uzun namlulu tüfeğini aldığı anlara ait görüntüler dünya genelinde medya kuruluşları tarafından yayımlandı ve sosyal medyada 22 milyondan fazla kez izlendi.