Libya’da sivil toplum kuruluşlarına getirilen kısıtlamalar tepkiye neden oldu

Başkanlık Konseyi’ne bağlı komisyonun kısıtlamalarına derneklerden ve siyaset arenasından eleştiri var.

Libya Ulusal İnsan Hakları Komitesi Başkanı Ahmed Abdulhekim Hamza. (Şarku’l Avsat)
Libya Ulusal İnsan Hakları Komitesi Başkanı Ahmed Abdulhekim Hamza. (Şarku’l Avsat)
TT

Libya’da sivil toplum kuruluşlarına getirilen kısıtlamalar tepkiye neden oldu

Libya Ulusal İnsan Hakları Komitesi Başkanı Ahmed Abdulhekim Hamza. (Şarku’l Avsat)
Libya Ulusal İnsan Hakları Komitesi Başkanı Ahmed Abdulhekim Hamza. (Şarku’l Avsat)

Libya’da 21 insan hakları örgütü ve 57 önde gelen isim, ülkede sivil toplum kuruluşları oluşturma özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaların kaldırılması çağrısı yaparak Başkanlık Konseyi’ne bağlı Trablus Sivil Toplum Komisyonu tarafından ilan edilen ‘keyfi uygulamaları’ kınadı.
Söz konusu kesimler, geçen salı akşamı yaptıkları açıklamada ‘kendilerine bağlı kuruluşların veya kişilerin, Trablus’taki komisyonun onayını almadıkça çalıştaylar düzenlemek, uluslararası kuruluşlarla iş birliği yapmak veya onlardan destek almak da dahil Libya toprakları dışındaki herhangi bir faaliyete katılımının yasaklanması’ nedeniyle duydukları üzüntüyü dile getirdiler.
Başkanlık Konseyi’ne bağlı Sivil Toplum Komisyonu 6 Nisan’da bir genelge yayınladı. Genelge çerçevesinde tüm sivil toplum kuruluşlarının ve üyelerinin ‘Libya toplumunun ilke ve değerlerini ihlal eden, dış taraflarla iş yapmak da dahil olmak üzere herhangi bir şekilde toplumsal güvenliği etkileyen her türden faaliyette bulunması’ yasaklandı.
İnsan hakları örgütlerinin taleplerine eski bakanlar, akademisyenler, yazarlar ve aktivistlerin yanı sıra Temsilciler Meclisi, Libya Kurucu Meclisi, Siyasi Diyalog Forumu ve Devlet Yüksek Konseyi üyeleri de destek verdi.
Ortak bir açıklamaya imza atan taraflar Temsilciler Meclisi’ne, geçen yıl ekim ayında insan hakları örgütleri ve kamuoyuna açık isimler tarafından sunulan yasa taslağını hızlı bir şekilde yürürlüğe koyma çağrısı yaptı. Ayrıca komisyon tarafından örgütlerin çalışmalarına ve faaliyetlerine getirilen kısıtlamaların, Libya Anayasa Bildirgesi’ni ve örgütlenme özgürlüğüne ilişkin uluslararası standartları ihlal ettiğini vurguladılar.
Sivil toplum örgütlerine ve insan hakları savunucularına yönelik keyfi gözaltı, iftira ve tahrik de dahil medyadaki baskı kampanyaları artarken söz konusu taraflar ortak bir açıklama yaptı. Açıklamada söz konusu tedbirlerin, ‘komisyon tarafından örgütlenme özgürlüğünün sistematik olarak kısıtlanmasına yönelik atılmış bir adım’ ve ‘sivil toplumu sindirmeyi ve Libya’daki insan hakları savunucularını susturmayı amaçlayan bir kampanya’ olduğu dile getirildi.

Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Dernek kurucuları komisyondan onay almadıkça, yurt içindeki ve dışındaki yabancı büyükelçiliklerle, konsolosluklarla ve uluslararası resmi ve sivil toplum kuruluşlarıyla toplantı düzenlemeyeceklerini ve davetiye göndererek iş yapmayacaklarını etmekle yükümlü tutulmaktadır.”
Açıklamaya imza atan kurumlar ve isimler, söz konusu uygulamaları ‘sivil işlerin millileştirilmesi ve sivil toplumun dış dünyadan izole edilmesi’ olarak nitelendirirken komisyonun yurt dışında işlem yapmayı yasaklayan genelgesini ‘eksik prosedürlerin güçlendirilmesi’ çerçevesinde geri çekmesini istediler. Ayrıca söz konusu uygulamaların, ‘örgütlenme özgürlüğüne ilişkin anayasal haklar ve uluslararası standartlarla, ayrıca Libya’nın insan hakları alanındaki uluslararası yükümlülükleriyle tutarsız’ olduğunu vurguladılar.
Açıklamaya imza atan taraflar, birçok sivil toplum kuruluşunun yakın zamana kadar Trablus Sivil Toplum Komisyonu’nun ‘dernek kayıtlarına getirdiği keyfi kısıtlamalardan’ kaçınmak amacıyla Bingazi’deki Sivil Toplum Komisyonu’na kaydolmaya başvurduğunu aktardı. Ancak komisyonun yayınladığı genelgenin ‘Libya’da örgütlenme özgürlüğünün kötüleştiğini gösteren olumsuz bir gelişme’ olduğu belirtildi.
Sivil Toplum Komisyonu tarafından yayınlanan yeni yönetmeliğe göre Libya’da faaliyet gösteren tüm kuruluşlar, yeniden kayıt yaptırmak zorunda. Sivil toplum faaliyetlerini organize eden idare, kaydı kabul etme veya reddedilmesi, dernek için bir banka hesabı açılması, aynı zamanda hesapların kapatılması veya dondurulmasına ilişkin yetkiye sahip. Yönetmelik ayrıca, kuruluşların Birleşmiş Milletler (BM) ofisleriyle iletişim kurmadan veya herhangi bir bağış kabul etmeden önce idareden önceden izin almalarını zorunlu kılıyor.
Libya Ulusal İnsan Hakları Komitesi Başkanı Ahmed Abdulhekim Hamza yaptığı açıklamada, Trablus Sivil Toplum Komisyonu’nun sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili olarak çıkardığı kararların ve düzenlemelerin ‘hukuki bir temeli olmayan keyfi uygulamalar’ olduğunu söyledi. Hamza ayrıca söz konusu kararların ve düzenlemelerin, geçici anayasa beyannamesinin bazı maddelerinde yer alan anayasal temellere ve kurallara aykırı olduğunu, bu nedenle geçersiz sayıldıklarını ve hiçbir hukuki etkilerinin bulunmadığını vurguladı.
Ahmed Abdulhekim Hamza, komisyonun ortaya koyduğu eylemlerin ‘eski Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne bağlı Başkanlık Konseyi tarafından çıkarılan yönetmeliklerde belirtilen görevlerle çeliştiğini’ söyledi. Hamza’ya göre Ulusal İnsan Hakları Komisyonu, ‘sivil toplum kuruluşlarına getirilen bu keyfi uygulamaların ve kısıtlamaların durdurulması ve yasal çerçeveye aykırılığı nedeniyle 2019 yılında çıkarılan yönetmeliğin iptal edilmesi için’ müdahalede bulunmak amacıyla Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi’ye bir mektup gönderdi.
Libya’da eski Başkanlık Konseyi’ne Fayiz es-Serrac başkanlık ediyordu. Başkanlık Konseyi söz konusu dönemde ‘Sivil Toplum Komisyonu’nun çalışma ihtiyacına göre şube ya da büro açma hakkına sahip olacak şekilde yeniden düzenlenmesi’, ‘sivil toplum kuruluşlarına Libya’da çalışma izni verilmesi’ ve ‘yürürlükteki mevzuata uygun olarak Libyalı ve yabancı STK’ların kaydını düzenlemek için birleşik bir mekanizma kurulması’ kararı almıştı.



Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?
TT

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Colin P. Clarke

Lübnan ve Suriye’nin bazı bölgelerinde salı günü gerçekleştirilen eş zamanlı bir saldırıda, Lübnan’daki Hizbullah Hareketi tarafından kullanılan yüzlerce çağrı cihazı peş peşe patladı. Saldırıda en az 10 kişi öldü, binlerce kişi yaralandı.

Birçok kişi saldırının neden şimdi düzenlendiğini ve saldırının zamanlamasının daha geniş bir anlamı olup olmadığını merak ediyor.

İsrail, ABD'nin daha geniş çaplı bir operasyonun, bölgede topyekûn bir savaşa yol açabileceği yönündeki uyarılarına rağmen, Hizbullah’ın saldırılarını önlemenin savaştaki hedeflerinden biri olduğunu açıkladı. Çağrı cihazı saldırısı İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a karşı yürüteceği uzun vadeli bir askeri harekatın başlangıcı olabileceği gibi, İsrail ile İran'ın vekilleri arasında uzun süredir devam eden gölge savaşının son gizli operasyonu da olabilir. İsrail, saldırıyı fark edilmeden gerçekleştirilebileceği zaman aralığı sınırlı olduğu için de böyle bir saldırı düzenlemiş olabilir.

İsrail'in istihbarat servisi Mossad için bu saldırı, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırısında yaşanan başarısızlıklar nedeniyle ciddi şekilde zedelenen itibarını iyileştirme yolunda atılan sağlam bir adım olabilir. Saldırı aynı zamanda bir casus romanından fırlamış gibi görünüyor. Mossad'ın böylesine büyük ve dramatik bir operasyonu nasıl gerçekleştirebildiğine dair çok sayıda hipotez ortaya atıldı. Patlayıcıların çağrı cihazlarına üretim aşamasında mı yoksa tedarik süreci sırasında mı yerleştirilmiş olabileceğini henüz bilmiyoruz.

Hizbullah, İsrail'in siber saldırılarına karşı önlem amacıyla çağrı cihazları gibi eski iletişim araçlarını kullanıyordu. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın alternatif iletişim araçları kullanmaya çağırdığı Hizbullah üyeleri 7 Ekim saldırısının ardından cep telefonu kullanmaktan büyük ölçüde kaçındılar.

Bazı kişiler cihazlara sızan kötü amaçlı yazılımın pillerin aşırı ısınmasına ve sonunda patlamasına neden olduğunu düşünüyor. Oysa saldırı titiz bir planlama ve ayrıntılara gösterilen özenle dikkatlice organize edildi. Saldırının anlık etkisi ne olursa olsun, ortaya çıkan tablo Hizbullah'ın paranoyasını arttıracak ve Mossad'ın gelecekte yapabileceklerine karşı daha fazla temkinli olmasına yol açacak. Hizbullah'ın bu saldırının ardından iç güvenlik aygıtında bir revizyona gidebilir, operasyonel güvenliğindeki boşlukları gözden geçirebilir ve üyelerinin yeteneklerini arttırmaya çalışabilir. Tüm bunlar aynı zamanda Hizbullah içinde kan dökülmesine yol açabilir ve içeride bir casus avı başlayabilir. Bu da İsrail istihbaratı için bir başka kazanç olacaktır.

Saldırı, titiz bir planlama ve ayrıntılara gösterilen özenle dikkatlice organize edildi.

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’ye geçtiğimiz temmuz ayı sonlarında Tahran'da düzenlenen suikastta olduğu gibi çağrı cihazı saldırısının arkasındaki nedenlerden biri de Mossad'ın prestijini yeniden kazanma konusundaki kararlılığıydı. İsrail istihbaratı 7 Ekim 2023 saldırısından önce her şeye gücünün yetebileceği yönünde güçlü bir imaja sahipti. Mossad efsaneleri, Steven Spielberg yönettiği Münih ve Netflix yapımı Kaos gibi popüler casusluk filmleriyle ekranlara taşınmıştı.

İsrail'in hedef odaklı suikastlarında, geçtiğimiz ocak ayında Beyrut'ta Hamas'ın Siyasi Büro Başkan Yardımcı Salih el-Aruri, temmuz ayı sonlarında yine Beyrut'ta Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Şükür ve Şükür’den kısa bir süre sonra da İsmail Heniyye öldürüldü.

dfv fdev
Patlayan çağrı cihazlarından birinden geri kalanlar Beyrut'ta sergilendi, 18 Eylül (AFP)

İsrail'in gizli operasyonlarının Mossad'ın imajını iyileştirmenin yanı sıra daha pratik bir etkisi de var. Saldırı büyük olasılıkla Hizbullah'ın komuta ve kontrol merkezini yok etti. Bu da öngörülebilir gelecekte Hizbullah için büyük iletişim sorunlarına yol açacak. Dahası, salı günü gerçekleşen saldırıda yüzlerce Hizbullah üyesi yaralandı. Bazılarının parmaklarının ya da ellerinin koptuğu ya da geçici de olsa sahadan uzaklaşmalarına neden olan başka yaralanmalar gibi fiziksel bozukluklara sebep olduğu şüphesiz.

Yemen'deki Husiler, Irak ve Suriye'deki milisler ve İran'ın diğer vekilleri daha fazla önlem almaya başlayacaktır. Bu durum söz konusu grupların birbirleriyle iletişim kurma şekillerinde değişikliklere yol açarak koordinasyon düzeylerini doğrudan etkileyebilir ve saldırı düzenleme kabiliyetlerini engelleyebilir.