ABD, Yemen’in komşularının endişelerini ciddiye alması gerektiğine ikna oldu mu?

Riyad’daki istişare toplantıları yeni bir sayfa açılmasına imkan sağladı.  

ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, nisan ayının başında Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulundu.
ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, nisan ayının başında Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulundu.
TT

ABD, Yemen’in komşularının endişelerini ciddiye alması gerektiğine ikna oldu mu?

ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, nisan ayının başında Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulundu.
ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, nisan ayının başında Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulundu.

ABD Başkanı Joe Biden 4 Şubat 2021'de kıdemli diplomat Tim Lenderking'i Yemen Özel Temsilcisi olarak atadı. Bu atamanın ardından alınan kararlar, çoğu gözlemci tarafından ABD’nin, Yemen’deki krizi diplomatik yollarla çözmeye öncelik verme niyetinde olduğu yönünde yorumlandı.  
ABD yönetimi bu süreçte Husileri ‘yabancı terör örgütleri listesinden’ çıkardı. Husiler, ABD Başkanı Donald Trump tarafından en büyük destekçileri olan İran’a uygulanan ‘maksimum baskı’ politikası çerçevesinde ‘terör listesine’ dahil edilmişti. Trump bu kararla, yönetimi devralması muhtemel olan Demokrat Parti’nin, İran’la ‘nükleer anlaşmayı’ yenilemesinin önüne geçmeyi de hedefliyordu. Trump’ın yaklaşımı, aynı zamanda, İran'ın istikrarsızlaştırıcı bölgesel rolü ele alınmadan, bölgeyi etkileyen sorunlara çözüm bulunamayacağını da gösteriyordu.
Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki Yemen’de savaşın sonlandırılması için en iyi çözüm yoluna dair siyasi tartışmadan bağımsız olarak bugün halen geçerliliğini koruyan bir soru bulunuyor. ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Yemen politikası, selefleri Obama ve Trump’ın politikalarından tamamıyla bir kopuşu mu temsil ediyor yoksa yöntemde değişikliğe mi gidildi? Bazıları, Biden’ın yaklaşımının Trump döneminde sertleşen ancak bazı ilkeler çerçevesinde yürütülen ‘Yemen politikalarının’ bir devamı niteliğinde olduğunu ve bu hususta radikal bir değişimin olmadığını savunuyor.  
Washington yoğun eleştirilerin ardından, Yemen'e komşu ülkelerin endişelerini daha fazla dikkate alan bir siyasi yaklaşım benimsemenin zorunlu olduğuna ikna olmuş görünüyor. ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, bölge ülkelerine üç hafta süren bir ziyaret gerçekleştirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı, Yemen’de Başkanlık Konseyi oluşturulmasıyla eşzamanlı gerçekleşen bu ziyaretlerin son derece verimli geçtiğini duyurdu. Washington başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin krizin barışçıl yöntemlerle çözülmesine yönelik girişimlerini destekliyor. Böylelikle krizin çözülmesini istemeyen tarafın Husiler olduğu gün geçtikçe daha da netleşiyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı’na göre Lenderking’in gezisi, Yemen halkının yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve barışın teşvik edilmesi hususlarında somut sonuçlar doğurdu. ABD, Birleşmiş Milletler’in 2 Nisan’da başlayan iki aylık ateşkes ilan edilmesi yönündeki girişimini destekledi. Bu süreçte Yemen halkına acil yardım çerçevesinde, yakıt da dahil olmak üzere mal, hizmet ve seyahatleri kolaylaştıracak adımlar attı. Lenderking Yemenli ve bölge ülkeleri yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde, tarafları, çatışmaya kalıcı ve uygulanabilir bir çözüm yolu bulmak için Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen ateşkes şartlarına uymaya çağırdı.
Bu arada, ABD Kongresi'nin bazı üyeleri, Yemen'deki savaştan kimin sorumlu tutulması gerektiği konusundaki siyasi bölünmelere rağmen, çatışmayı sona erdirmekle ilgili olduklarını vurgulamaya devam etti. Ancak Yemen ihtilafını çözme sorumluluğu Kongre'den çok Beyaz Saray'ın omuzlarına yüklenmiş durumda Nitekim bu konuyla da bağlantılı olan ‘nükleer anlaşmanın’ yeniden canlandırılmasına yönelik müzakereler başkanlık tarafından yürütülüyor.  
Kongre, ABD'nin Yemen'deki çatışmaya yönelik politikasını şekillendirmedeki rolünü açıklayan birçok belge yayınladı. Kongre, ABD silahlı kuvvetleri tarafından, Suudi Arabistan liderliğindeki Arap Koalisyonu’na lojistik, askeri teçhizat, danışmanlık ve istihbarat desteği verilmesi hususunda teşvik ve önerilerde bulundu. ABD'nin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne silah satışını onaylaması ya da şartlara bağlamasına yönelik kararlar aldı. Yemen'deki meşruiyeti desteklemek amacıyla Suudi liderliğindeki koalisyonu desteklemek için ABD operasyonlarına fon tahsis etti. Buna ek olarak Yemen'e insani yardımların arttırılması çağrılarında bulundu. ABD’nin Yemen politikasına dair değerlendirmeler yayınladı. Suudi Arabistan ile ‘terörle mücadele ve sınır güvenliğini sağlama’ kapsamında iş birliğinin artırılmasını kararlaştırdı. Ayrıca İran’ın Husi gruplara füze teknolojileri ve diğer silahları sağlamadaki rolüne dair yaptırımları onayladı.  

Siyasi değişimler
Körfez İşbirliği Konseyi'nin savaşan tarafları Riyad'da görüşmeye davet etmesi, Husilerin katılmayı reddetmesine rağmen Yemen krizinin çözümünün üzerine inşa edilmesi gereken bir dönüm noktasını temsil etmekteydi. Husiler barış müzakerelerinde katılmadıkları gibi Suudi Arabistan'daki doğal gaz ve su arıtma tesislerini hedef aldı, BAE’ye yönelik, insansız hava araçları ve füzelerle bir dizi saldırı başlattı. Lojistik zorlukların üstesinden gelinmesini gerektiren bu saldırıların arkasında İran’ın olduğuna şüphe bulunmuyordu. Körfez İşbirliği Konseyi’nin, Yemenlilerin kendi aralarında düzenledikleri toplantılara ev sahipliği yapması, siyasi donukluğu sona erdirdi. Bu toplantıların ve uluslararası çabaların etkisiyle Yemen’de, yenilenmesi muhtemel iki aylık bir ateşkes sağlandı. Husiler zaman zaman ateşkesi ihlal etse de büyük ölçüde savaş durmuş oldu. ABD bu süreçte, BM Temsilcisi’nin Yemen devletini restore etme projesine yönelik çabalarını destekledi.  

Operasyonlar sürüyor
Husilerin doğuya Marib'e doğru ilerleyişi büyük ölçüde aksadı. Koalisyon güçleri batı sahillerinde Hudeyde’ye doğru kontrolünü pekiştirdi. Yemen Genel Halk Kongresi, Islah Partisi ve Güney Geçiş Konseyi’nin Başkanlık Konseyi’nde temsil edilmesi, içerideki güç dengesinde büyük bir değişiklik olarak değerlendirildi. Bu sadece Yemen kamuoyu açısından değil, ABD’nin Yemen yaklaşımını da etkileyen bir değişiklikti. ABD’nin son dönemlerde bölgedeki ortaklarıyla arasını bozan politikalarını değiştirmesini gerektirecek olan bu gelişme, kriz ve çatışmanın devam etmesinin başlıca sorumlusunun Husiler olduğunu göstermesi açısından son derece önemliydi. ABD Temsilcisi Lenderking’in de katıldığı son toplantılarda, herhangi bir siyasi çözümün, Yemen’deki siyasi yapının netleştirilmesiyle mümkün olabileceği görüldü.  

Riyad istişareleri  
 Tüm kesimler aşılması gereken büyük zorluklar olduğunu kabul etse de Riyad istişareleri ve Yemen halk konsensüsü, Washington'daki ‘birçok şahin’ tarafından uzun süredir sömürülen belirsizlikleri ortadan kaldıran yeni bir gerçeklik oluşturdu. Krallığın son yıllarda tanık olduğu köklü değişikliklere rağmen Suudileri insan haklarını savunma bahanesiyle barışçıl çözümleri engellemekle suçlamanın, ciddi temellere dayanmadığı gün geçtikçe daha da netleşti. Muhtemelen ABD Temsilcisi Lenderking bu değişikliklerin farkında. Suudi Arabistan'ın bölgesel ve uluslararası denklemlerdeki hayati konumuna dair şüphecileri ikna etmeye katkıda bulunmuş olabilir. Nitekim Suudi Arabistan Krallığı, Yemenlilerin kendi aralarındaki diyaloguna yaptığı ev sahipliği ile Yemen'deki krizin çözümünün askeri yöntemlerle değil siyasi olarak mümkün olduğunu gösterdi.  
Günümüzde teröre karşı savaşın dozu düştü. ABD ve bölge ülkelerinin mücadelesi sayesinde, Arap Yarımadası’nda El-Kaide ve Yemen'de DEAŞ terör örgütlerinin etkisi neredeyse yok edilmiş durumda. Çoğu gözlemciye göre Yemen’de savaşın son bulmasının ardından terörizm yeniden canlanabilir. Yemen’de tüm bu savaş yılları boyunca merkezi otorite tamamen sarsıldı ve toplumda mezheplere dayalı kutuplaşmalar gerçekleşti. Savaşla büyüyen Husi gençlerin çoğunun, iç savaş sona erdikten sonra aşırılık yanlısı gruplara katılabileceği değerlendiriliyor. Bu da Yemen’de El-Kaide, DEAŞ veya diğer aşırılık yanlısı grupların yeniden güçlenmesine olanak sağlayabilir.  
Tim Lenderking'in Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar'a yaptığı son ziyaretin ardından yayınlanan Dışişleri Bakanlığı bildirisi, ABD'nin ‘Yemen'de Başkanlık Konseyi kurulmasını memnuniyetle karşıladığını’ gösteriyor. ABD, Başkanlık Konseyi’ne, çalışmalarını şeffaf bir şekilde gerçekleştirmesini, sivil toplumla koordine bir şekilde reform çalışmaları başlatmasını, hükümet ve başbakanla birlikte hareket ederek ülkede ekonomik istikrarın sağlanmasına katkı sunmasını tavsiye etti. Ayrıca Yemen vatandaşları arasında ayrım yapmaksızın temel ihtiyaçlarının karşılanması için çaba göstermesini, adalet ve hesap verilebilirliğin geliştirilmesi ve insan hakları ihlallerine yönelik tazminat taleplerini karşılamasını tavsiye etti. Açıklamada, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Yemen Merkez Bankası'na bir milyar dolarlık ekonomik destek verme taahhüdü de memnuniyetle karşılandı. Suudi Arabistan buna ek olarak, Birleşmiş Milletler insani müdahale planı için de 300 milyon dolar ek bütçe tahsis ettiğini duyurmuştu. ABD Dışişleri Bakanlığı, bu olumlu ortamdan, düşmanlıkların kalıcı olarak durdurularak ve kapsamlı bir barış süreci başlatılarak yararlanılması gerektiğini vurguladı. Yemen’de, son haftalardaki yapıcı adımlar sonucu yıllardır ilk kez temkinli bir iyimserliğin hakim olduğuna işaret ederek çatışmanın taraflarını, Yemenlilerin barış taleplerine, Birleşmiş Milletler’in barış çabalarıyla iş birliği yaparak yanıt vermeye davet etti.



ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla
TT

ABD'nin Suriye'den sekiz talebi: Washington ne istedi, Şam ne yanıt verdi?

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla

İbrahim Hamidi

Al Majalla ABD, Suriye ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan ve Şam ile hem Washington hem de BM arasındaki ilişkilerin potansiyel yönünü gösteren üç belgeye ulaştı.

ABD tarafından hazırlanan belgede, yaptırımların hafifletilmesi ve iki yıllık bir muafiyet için Şam'ın bazılarını kabul etmekte zorlandığı sekiz talep yer alıyor. Bu taleplerin ilki, tüm Filistinli grupları ve siyasi faaliyetleri yasaklayan genel bir resmi bildiri yayınlanması, ikincisi ise hem İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu (DMO) hem de Lübnan’daki Hizbullah’ı ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırarak ABD’nin kendi güvenliğine karşı tehdit olarak gördüğü herkesi hedef almasını kabul etmesiydi. ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Natasha Franceschi tarafından geçtiğimiz mart ayı ortalarında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani’ye teslim edilen mektuba Şam'ın verdiği yazılı yanıtta, eski Suriye rejimine ait kimyasal silahların imhası, DEAŞ ve terörle mücadele ve ordunun kurulması da dahil olmak üzere çeşitli konularda ilerleme kaydedildiği belirtildi.

BM Genel Sekreter Yardımcısı ve eski Suriye Başbakan Yardımcısı Abdullah Dardari tarafından hazırlanan BM belgesinde ise Şam'ın BM Kalkınma Programı'nın (UNDP) Avrupa'da dondurulan ve yarım milyar dolar olduğu tahmin edilen Suriye devletine ait fonların ABD’nin yaptırımlarından muaf tutularak Suriye'deki projelere harcanmasını denetlemesini kabul etmesi önerisi ele alınıyor.

Suriye’nin Avrupa'da dondurulan 500 milyon doları serbest bırakılacak

Öte yandan Maliye Bakanı Muhammed Yasir Berniye ve Suriye Merkez Bankası Başkanı Abdulkadir el-Husriyye’nin de yer aldığı bir heyetin Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) toplantılarının yanında hafta sonunda Suriye konulu bir yuvarlak masa toplantısına katılmak üzere Washington'a yapacağı ziyaret için hazırlıklarda sona gelindi. Dışişleri Bakanı Şeybani de hafta sonunda BM Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) bakanlar toplantısına katılmak ve Suriye bayrağını göndere çekmek üzere New York'u ziyaret edecek.

Reuters , Suudi Arabistan hükümeti ve Dünya Bankası'nın ev sahipliğinde ev sahipliğinde Washington'daki uluslararası finans kuruluşlarının yıllık toplantıları çerçevesinde Suriye konulu bir toplantının gerçekleştirileceğini bildirdi. Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre  Suudi Arabistan, Suriye'nin Dünya Bankası'na olan borcunun yaklaşık 15 milyon dolarlık kısmını ödeyerek, Suriye'nin yeniden inşası ve diğer ekonomik destek konuları için milyonlarca dolarlık potansiyel hibelerin önünü açmayı planlıyor.

Bu çerçevede Dünya Bankası, geri ödemenin ardından Uluslararası Kalkınma Birliği (IDA) aracılığıyla elektrik ve altyapı sektörü için beklenen 300 milyon dolar ile Suriye'yi destekleyebilir.

Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.

Öte yandan Al Majalla UNDP tarafından hazırlanan ve Suriye’nin Avrupa’da bankalarda dondurulmuş halde olan mal varlıkları ve fonları dosyasının geçiş dönemindeki en karmaşık mali zorluklardan biri olduğunu belirten bir belgeye ulaştı.

UNDP tarafından hazırlanan belgede, 2011 yılından sonra Avrupa'nın eski rejime yaptırım uygulamasından bu yana, Suriye devletine ve Suriyeli şahıslara ait, yaklaşık yarım milyar dolar (500 milyon dolar) olduğu tahmin edilen ve uluslararası yaptırımlar kapsamında dondurulan yurt dışındaki mal varlıkları olduğu belirtiliyor. Belgede UNDP'nin Suriye Merkez Bankası ile koordinasyonlu olarak bu sorunun çözümü için Suriyeli ve uluslararası taraflar arasında arabulucu ve kolaylaştırıcı bir rol oynaması öneriliyor.

Belgedeki öneriler arasında dondurulan söz konusu fonların doğrudan Suriye devletine verilmesi yerine BM, yani UNDP aracılığıyla Suriye'deki kalkınma ve yeniden inşa projelerinin finansmanına yatırılması için kurumsal bir mekanizma kurulması da yer alıyor. Zira bağışçı ülkeler, bu fonları meşruiyeti ve kötüye kullanılma potansiyeli ile ilgili hukuki ve siyasi sorunlar nedeniyle doğrudan Suriye makamlarına teslim etmekten çekiniyor.

dsfv
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills ile Suriye'nin başkenti Şam'daki Halk Sarayı'nda bir araya geldi (SANA)

Batılı bir diplomat, dondurulan fonların Suriye devletine ait olduğunu ve aracı olmadan elden çıkarılabileceğini, bunun da paranın harcanması ve ülkedeki projelerin finanse edilmesindeki mali yükü arttıracağını söyledi.

Bu arada BM, bu dosyadaki herhangi bir hamle için gerekli yasal ve kurumsal senaryoları geliştirdi. Bu senaryolar arasında, birkaç gün önce Suriyeli ekonomist Abdulkader Husrieh tarafından teslim edilen ve Suriye Merkez Bankası'na bu fonların uluslararası yasalara uygun olarak talep edilmesi ya da kullanılması, şeffaflığın ve yaptırım kararlarına uyumun sağlanması için yasal yollar konusunda danışmanlık yapılması yer alıyor.

New York'ta Suriye bayrağının göndere çekilmesi

Hafta sonunda New York'a gidecek olan Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’nin BM merkezinde Suriye bayrağını göndere çekeceği ve BMGK toplantılarına katılacağı bir programı var. BMBGK’daki toplantılar çerçevesinde 25 Nisan'da BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen bir brifing verecek ve 29 Nisan'da Ortadoğu'nun durumuna ilişkin bir oturum düzenlenecek.

Şeybani ziyaretini, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulunmasının ardından gerçekleştirdi. Washington, Beşşar Esed rejiminin son on yıllık dönemi boyunca bu adımı hiç atmamıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, New York'taki Suriye heyetinin vize statüsünü düşürerek heyeti ‘ABD hükümeti tarafından tanınmayan’ bir hükümetin temsilcisi olarak muamelede bulundu.

ABD’de hakim olan iki eğilim

Esed rejiminin 8 Aralık'ta düşmesinin ardından Arap ve Avrupa ülkeleri, Şam’daki yeni hükümet ve Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile ilişkilerini başlattı. Washington temkinli bir yaklaşım benimserken ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, Şam'da Ahmed eş-Şara ile görüştü. Washington ayrıca Şara hakkında verilecek bilgi için koyduğu 10 milyon dolarlık ödülü de iptal etti.

Öte yandan terörle mücadele alanında da ABD ile Suriye arasında iş birliği ve bilgi alışverişi yapıldı. Washington Şam'a en az sekiz terör eyleminin engellenmesini sağlayan bilgiler sağladı. Ayrıca Cumhurnbaşkanı Şara, Trump'a başkanlık seçimlerindeki zaferi dolayısıyla bir tebrik telgrafı gönderdi. Şara, İngilizce olan tebrik mesajında, “Onun (Trump’ın) Ortadoğu'ya barış getirecek ve bölgeye istikrarı yeniden kazandıracak bir lider olduğuna eminiz. İki ülke arasındaki ilişkileri diyalog ve anlayış temelinde geliştirmeyi dört gözle bekliyoruz. Yeni yönetim altında ABD ve Suriye, her iki ülkenin de isteklerini yansıtan bir ortaklık kurma fırsatından yararlanacaktır” ifadelerini kullandı.

dfvgt
Suriye'nin Haseke vilayetinin kuzeydoğusunda, Suriye-Türkiye sınırındaki petrol sahalarında devriye gezen ABD askerleri, 3 Eylül 2024 (AFP)

Ancak ABD yönetimi, bazı Arap ülkelerinin Washington'a Suriye konusunda daha açık bir yaklaşım benimsemesi yönündeki tavsiyeleri karşısında tutumunu değiştirerek daha temkinli bir yaklaşım benimsedi. ABD'nin tüm kurumlarının katılımıyla Suriye'ye ilişkin bütüncül bir ABD politikası oluşturulması için ülke içinde çalışmalar devam ediyor. Eski Başkan Barack Obama yönetiminde Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Joel Rubin, Suriye dosyasını denetleyecek en önemli pozisyonu devralması bekleniyor.

Şara, ABD Kongre Üyesi Cory Lee Mills’i Şam’daki Halk Sarayı'nda kabul etti. Böylece yeni yönetimin göreve gelmesinden bu yana ilk kez bu tür bir ziyaret gerçekleşmiş oldu. Dışişleri Bakanı Şeybani de Mills ile bir araya gelerek Suriye'deki güvenlik ve ekonomik durum ile Şam ve Washington arasında karşılıklı saygı ve ortak çıkarlara dayalı stratejik bir ortaklık kurulması olasılıklarını görüştü.

Toplantıda ayrıca sınır ötesi milisler, uyuşturucu ve organize suçların yayılması ve ABD'nin Suriye'ye uyguladığı tek taraflı yaptırımların etkisi gibi iki ülkenin ve bölgenin karşı karşıya olduğu ortak tehditler ele alındı. Suriye tarafından yapılan resmi açıklamaya göre görüşmede Suriye tarafı, iki ülke arasında güvenin tesis edilmesi ve yapıcı bir iş birliğine girilmesi yönünde temel bir adım olarak bu yasadışı yaptırımların kaldırılması gerektiğini vurguladı.

Al Majalla’ya konuşan yetkililere göre ABD yönetiminin iki eğilimi var. Bunlardan ilki Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileri, Ulusal İstihbarat Direktörü DNI) Tulsi Gabbard ve Trump'ın Terörle Mücadele Danışmanı Sebastian Gorka tarafından temsil ediliyor. Gabbard ve Gorka, Suriye’deki yeni hükümetle herhangi bir angajman anlaşmasına karşı çıkarken BMGK’nın ve Washington'ın HTŞ'yi ve HTŞ yöneticilerini ‘terör örgütü’ olarak sınıflandırma kararı merceğinden bakıyorlar. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından temsil edilen ikinci eğilimdeki grup ise şartlı angajman anlaşması yapılmasını destekliyor. Bu gruptakiler, yeni Suriye yönetiminin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını düşünüyorlar.

ABD’de yeni Suriye yönetimimin İran'ın Ortadoğu'da stratejik olarak zayıflatılmasında önemli bir rol oynadığını kabul eden güçlü bir eğilim var.

ABD'nin sekiz talebi

Bu doğrultuda ABD’nin eski ve yeni yönetimlerinden temsilciler, ABD'nin Levant ve Suriye'den sorumlu Bakan Yardımcısı Franceschi’nin geçtiğimiz mart ayında Brüksel'de Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani’ye teslim ettiği ve ‘güven inşa edici’ sekiz talep ve Washington'ın atabileceği ilgili adımları içeren bir mektup hazırladılar.

Al Majalla’nın bir kopyasına ulaştığı belgeye göre bu talepler arasında ‘profesyonel bir ordunun kurulması, kritik öneme sahip komuta kademelerine yabancı askeri isimlerin yerleştirilmemesi, tüm kimyasal silah tesislerine ve programlarına erişim izni verilmesi, başta gazeteci Aston Tice olmak üzere Suriye’de kaybolan ABD vatandaşları için bir komisyon kurulması, Suriye'nin kuzeydoğusunda Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki el-Hol Kampı’nda kalan DEAŞ üyelerinin ailelerinin teslim edilmesi, DEAŞ'a karşı mücadelede Uluslararası Koalisyonla iş birliği yapılacağı taahhüdünde bulunulması, ABD’nin Suriye topraklarında Washington'ın ulusal güvenliğine karşı bir tehdit olarak gördüğü herkese karşı terörle mücadele operasyonları yürütmesine izin verilmesi, Suriye'deki ‘tüm Filistinli milisleri ve siyasi faaliyetleri yasaklayan’ resmi bir bildiri yayınlanması ve ‘İsrail'in endişelerini gidermek için’ Filistinli grupların üyelerinin sınır dışı edilmesi, İran'ın Suriye’de konuşlanmasının engellenmesi ve hem DMO hem de Hizbullah'ın terör örgütü olarak tanımlanması’ yer alıyor.

dfrgt
ABD Kongre Üyesi Cory Mills, Suriye'nin başkenti Şam’da Eski Şehir bölgesinde yürürken, 18 Nisan 2025 (Reuters)

Listede ‘kapsayıcı bir hükümet’ kurulması talebi ya da geçiş dönemi adaleti, insan hakları, anayasal reform ve siyasi süreçle ilgili somut konular ise yer almadı. Buna karşın belgede, 6 Ocak'ta muafiyetlerin ilan edilmesinin ardından, altı aylık süre temmuz ayında sona erdiğinde yaptırımların hafifletileceği ve muafiyetlerin uzatılacağı sözü verildi. Ayrıca talepler konusunda ilerleme kaydedilmesi halinde Başkan Donald Trump'ın Suriye ekonomisinin hareketlenmesi ve dış yardım sağlanmasının önündeki başlıca engel olan ‘Caesar (Sezar) Yasası'nın belirli bir süre için dondurulmasına yönelik bir kararname imzalayabileceği belirtildi.

Şam’ın yanıtı iş birliği ve yaptırımların hafifletilmesi talebi oldu

Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı. Şam, çeşitli tarafların, özellikle grupların ‘siyasi faaliyetlerinin’ yasaklanması, ‘şahısların peşine düşülmesi’ ve Uluslararası Koalisyon güçlerinin Suriye topraklarında serbestçe hareket etmesine izin verilmesi yönündeki tavsiyelerine rağmen bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, geçtiğimiz hafta sonu, attığı adımları ve bazı taleplere ilişkin çekincelerini içeren yazılı bir yanıtı Washington'a gönderdi. Washington, şu an bu talepleri inceliyor. Batılı yetkililer, Şam'ın kimyasal silahlarla ilgili adımların birçoğunu zaten yerine getirdiğini düşünüyor.

Suriye Cumhurbaşkanı Şara, geçtiğimiz şubat ayında Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) Genel Direktör Fernando Arias başkanlığındaki bir heyeti kabul etti. Bu görüşme, ‘Suriye’de savaş sırasında kimyasal silah kullanmakla’ suçlanan Beşşar Esed rejiminin düşmesinden sonra OPCW tarafından Şam'a yapılan ilk resmi ziyaretti.

Şam, mektubu ilk okuduğunda, özellikle Suriye'nin egemenliğiyle ilgili maddeler içermesi nedeniyle hayal kırıklığına uğradı ve bu talepleri ‘sindirmekte’ zorlandı.

Arias, OPCW heyetinin Şam'daki görüşmelerinin Suriye'nin kimyasal silah dosyasının nihai olarak kapatılmasının önünü açtığı yorumunda bulundu. Şam'a yaptığı ziyaretin ‘yeni bir başlangıç’ için bir fırsat olduğunu söyleyen Arias, Esed döneminde yıllarca süren gerginliğin ardından bu konuda yeni bir sayfa açma şansı yakaladıklarını belirtti. OPCW, Suriye'nin silah programıyla bağlantılı olabilecek ve Esed rejiminin çöküşünden sonra keşfedilen 100'den fazla alan olduğunu tahmin ediyor.

Şam ayrıca Filistinli silahlı grupların faaliyetlerini engellemek, DEAŞ ile mücadele etmek ve Washington'ın müttefiki SDG ile ilişkilerini geliştirmek gibi adımlar da attı.

Bu çerçevede Şara, ABD yapımı helikopteriyle iki kez Şam'a giden SDG lideri Mazlum Abdi ile bir anlaşma imzaladı. Şam'da 10 Mart'ta imzalanan ilkeler belgesinin uygulanması için çeşitli adımlar atıldı. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) önümüzdeki aylarda Suriye'de konuşlu ABD askerlerinin sayısını binin altına indirmeyi planladığını açıkladı. ABD gazetesi New York Times’ın (NYT) haberine göre ABD ordusu Suriye'nin kuzeyinden yüzlerce askerini çekmeye başlarken bölgedeki sekiz askeri üsten üçünü kapatmaya hazırlanıyor.

Şara'nın Abdi ile yaptığı anlaşmanın uygulanmasının yanında SDG ile Türkiye arasında Suriye'nin kuzeydoğusunda, Washington'ın ABD askerlerinin sayısını azaltma söylemiyle bağlantılı olarak bir ateşkes hali hakim.