ABD, Yemen’in komşularının endişelerini ciddiye alması gerektiğine ikna oldu mu?

Riyad’daki istişare toplantıları yeni bir sayfa açılmasına imkan sağladı.  

ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, nisan ayının başında Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulundu.
ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, nisan ayının başında Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulundu.
TT

ABD, Yemen’in komşularının endişelerini ciddiye alması gerektiğine ikna oldu mu?

ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, nisan ayının başında Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulundu.
ABD Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, nisan ayının başında Şarku’l Avsat’a açıklamalarda bulundu.

ABD Başkanı Joe Biden 4 Şubat 2021'de kıdemli diplomat Tim Lenderking'i Yemen Özel Temsilcisi olarak atadı. Bu atamanın ardından alınan kararlar, çoğu gözlemci tarafından ABD’nin, Yemen’deki krizi diplomatik yollarla çözmeye öncelik verme niyetinde olduğu yönünde yorumlandı.  
ABD yönetimi bu süreçte Husileri ‘yabancı terör örgütleri listesinden’ çıkardı. Husiler, ABD Başkanı Donald Trump tarafından en büyük destekçileri olan İran’a uygulanan ‘maksimum baskı’ politikası çerçevesinde ‘terör listesine’ dahil edilmişti. Trump bu kararla, yönetimi devralması muhtemel olan Demokrat Parti’nin, İran’la ‘nükleer anlaşmayı’ yenilemesinin önüne geçmeyi de hedefliyordu. Trump’ın yaklaşımı, aynı zamanda, İran'ın istikrarsızlaştırıcı bölgesel rolü ele alınmadan, bölgeyi etkileyen sorunlara çözüm bulunamayacağını da gösteriyordu.
Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki Yemen’de savaşın sonlandırılması için en iyi çözüm yoluna dair siyasi tartışmadan bağımsız olarak bugün halen geçerliliğini koruyan bir soru bulunuyor. ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Yemen politikası, selefleri Obama ve Trump’ın politikalarından tamamıyla bir kopuşu mu temsil ediyor yoksa yöntemde değişikliğe mi gidildi? Bazıları, Biden’ın yaklaşımının Trump döneminde sertleşen ancak bazı ilkeler çerçevesinde yürütülen ‘Yemen politikalarının’ bir devamı niteliğinde olduğunu ve bu hususta radikal bir değişimin olmadığını savunuyor.  
Washington yoğun eleştirilerin ardından, Yemen'e komşu ülkelerin endişelerini daha fazla dikkate alan bir siyasi yaklaşım benimsemenin zorunlu olduğuna ikna olmuş görünüyor. ABD'nin Yemen Özel Temsilcisi Tim Lenderking, bölge ülkelerine üç hafta süren bir ziyaret gerçekleştirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı, Yemen’de Başkanlık Konseyi oluşturulmasıyla eşzamanlı gerçekleşen bu ziyaretlerin son derece verimli geçtiğini duyurdu. Washington başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin krizin barışçıl yöntemlerle çözülmesine yönelik girişimlerini destekliyor. Böylelikle krizin çözülmesini istemeyen tarafın Husiler olduğu gün geçtikçe daha da netleşiyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı’na göre Lenderking’in gezisi, Yemen halkının yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve barışın teşvik edilmesi hususlarında somut sonuçlar doğurdu. ABD, Birleşmiş Milletler’in 2 Nisan’da başlayan iki aylık ateşkes ilan edilmesi yönündeki girişimini destekledi. Bu süreçte Yemen halkına acil yardım çerçevesinde, yakıt da dahil olmak üzere mal, hizmet ve seyahatleri kolaylaştıracak adımlar attı. Lenderking Yemenli ve bölge ülkeleri yetkilileriyle yaptığı görüşmelerde, tarafları, çatışmaya kalıcı ve uygulanabilir bir çözüm yolu bulmak için Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen ateşkes şartlarına uymaya çağırdı.
Bu arada, ABD Kongresi'nin bazı üyeleri, Yemen'deki savaştan kimin sorumlu tutulması gerektiği konusundaki siyasi bölünmelere rağmen, çatışmayı sona erdirmekle ilgili olduklarını vurgulamaya devam etti. Ancak Yemen ihtilafını çözme sorumluluğu Kongre'den çok Beyaz Saray'ın omuzlarına yüklenmiş durumda Nitekim bu konuyla da bağlantılı olan ‘nükleer anlaşmanın’ yeniden canlandırılmasına yönelik müzakereler başkanlık tarafından yürütülüyor.  
Kongre, ABD'nin Yemen'deki çatışmaya yönelik politikasını şekillendirmedeki rolünü açıklayan birçok belge yayınladı. Kongre, ABD silahlı kuvvetleri tarafından, Suudi Arabistan liderliğindeki Arap Koalisyonu’na lojistik, askeri teçhizat, danışmanlık ve istihbarat desteği verilmesi hususunda teşvik ve önerilerde bulundu. ABD'nin Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne silah satışını onaylaması ya da şartlara bağlamasına yönelik kararlar aldı. Yemen'deki meşruiyeti desteklemek amacıyla Suudi liderliğindeki koalisyonu desteklemek için ABD operasyonlarına fon tahsis etti. Buna ek olarak Yemen'e insani yardımların arttırılması çağrılarında bulundu. ABD’nin Yemen politikasına dair değerlendirmeler yayınladı. Suudi Arabistan ile ‘terörle mücadele ve sınır güvenliğini sağlama’ kapsamında iş birliğinin artırılmasını kararlaştırdı. Ayrıca İran’ın Husi gruplara füze teknolojileri ve diğer silahları sağlamadaki rolüne dair yaptırımları onayladı.  

Siyasi değişimler
Körfez İşbirliği Konseyi'nin savaşan tarafları Riyad'da görüşmeye davet etmesi, Husilerin katılmayı reddetmesine rağmen Yemen krizinin çözümünün üzerine inşa edilmesi gereken bir dönüm noktasını temsil etmekteydi. Husiler barış müzakerelerinde katılmadıkları gibi Suudi Arabistan'daki doğal gaz ve su arıtma tesislerini hedef aldı, BAE’ye yönelik, insansız hava araçları ve füzelerle bir dizi saldırı başlattı. Lojistik zorlukların üstesinden gelinmesini gerektiren bu saldırıların arkasında İran’ın olduğuna şüphe bulunmuyordu. Körfez İşbirliği Konseyi’nin, Yemenlilerin kendi aralarında düzenledikleri toplantılara ev sahipliği yapması, siyasi donukluğu sona erdirdi. Bu toplantıların ve uluslararası çabaların etkisiyle Yemen’de, yenilenmesi muhtemel iki aylık bir ateşkes sağlandı. Husiler zaman zaman ateşkesi ihlal etse de büyük ölçüde savaş durmuş oldu. ABD bu süreçte, BM Temsilcisi’nin Yemen devletini restore etme projesine yönelik çabalarını destekledi.  

Operasyonlar sürüyor
Husilerin doğuya Marib'e doğru ilerleyişi büyük ölçüde aksadı. Koalisyon güçleri batı sahillerinde Hudeyde’ye doğru kontrolünü pekiştirdi. Yemen Genel Halk Kongresi, Islah Partisi ve Güney Geçiş Konseyi’nin Başkanlık Konseyi’nde temsil edilmesi, içerideki güç dengesinde büyük bir değişiklik olarak değerlendirildi. Bu sadece Yemen kamuoyu açısından değil, ABD’nin Yemen yaklaşımını da etkileyen bir değişiklikti. ABD’nin son dönemlerde bölgedeki ortaklarıyla arasını bozan politikalarını değiştirmesini gerektirecek olan bu gelişme, kriz ve çatışmanın devam etmesinin başlıca sorumlusunun Husiler olduğunu göstermesi açısından son derece önemliydi. ABD Temsilcisi Lenderking’in de katıldığı son toplantılarda, herhangi bir siyasi çözümün, Yemen’deki siyasi yapının netleştirilmesiyle mümkün olabileceği görüldü.  

Riyad istişareleri  
 Tüm kesimler aşılması gereken büyük zorluklar olduğunu kabul etse de Riyad istişareleri ve Yemen halk konsensüsü, Washington'daki ‘birçok şahin’ tarafından uzun süredir sömürülen belirsizlikleri ortadan kaldıran yeni bir gerçeklik oluşturdu. Krallığın son yıllarda tanık olduğu köklü değişikliklere rağmen Suudileri insan haklarını savunma bahanesiyle barışçıl çözümleri engellemekle suçlamanın, ciddi temellere dayanmadığı gün geçtikçe daha da netleşti. Muhtemelen ABD Temsilcisi Lenderking bu değişikliklerin farkında. Suudi Arabistan'ın bölgesel ve uluslararası denklemlerdeki hayati konumuna dair şüphecileri ikna etmeye katkıda bulunmuş olabilir. Nitekim Suudi Arabistan Krallığı, Yemenlilerin kendi aralarındaki diyaloguna yaptığı ev sahipliği ile Yemen'deki krizin çözümünün askeri yöntemlerle değil siyasi olarak mümkün olduğunu gösterdi.  
Günümüzde teröre karşı savaşın dozu düştü. ABD ve bölge ülkelerinin mücadelesi sayesinde, Arap Yarımadası’nda El-Kaide ve Yemen'de DEAŞ terör örgütlerinin etkisi neredeyse yok edilmiş durumda. Çoğu gözlemciye göre Yemen’de savaşın son bulmasının ardından terörizm yeniden canlanabilir. Yemen’de tüm bu savaş yılları boyunca merkezi otorite tamamen sarsıldı ve toplumda mezheplere dayalı kutuplaşmalar gerçekleşti. Savaşla büyüyen Husi gençlerin çoğunun, iç savaş sona erdikten sonra aşırılık yanlısı gruplara katılabileceği değerlendiriliyor. Bu da Yemen’de El-Kaide, DEAŞ veya diğer aşırılık yanlısı grupların yeniden güçlenmesine olanak sağlayabilir.  
Tim Lenderking'in Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar'a yaptığı son ziyaretin ardından yayınlanan Dışişleri Bakanlığı bildirisi, ABD'nin ‘Yemen'de Başkanlık Konseyi kurulmasını memnuniyetle karşıladığını’ gösteriyor. ABD, Başkanlık Konseyi’ne, çalışmalarını şeffaf bir şekilde gerçekleştirmesini, sivil toplumla koordine bir şekilde reform çalışmaları başlatmasını, hükümet ve başbakanla birlikte hareket ederek ülkede ekonomik istikrarın sağlanmasına katkı sunmasını tavsiye etti. Ayrıca Yemen vatandaşları arasında ayrım yapmaksızın temel ihtiyaçlarının karşılanması için çaba göstermesini, adalet ve hesap verilebilirliğin geliştirilmesi ve insan hakları ihlallerine yönelik tazminat taleplerini karşılamasını tavsiye etti. Açıklamada, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Yemen Merkez Bankası'na bir milyar dolarlık ekonomik destek verme taahhüdü de memnuniyetle karşılandı. Suudi Arabistan buna ek olarak, Birleşmiş Milletler insani müdahale planı için de 300 milyon dolar ek bütçe tahsis ettiğini duyurmuştu. ABD Dışişleri Bakanlığı, bu olumlu ortamdan, düşmanlıkların kalıcı olarak durdurularak ve kapsamlı bir barış süreci başlatılarak yararlanılması gerektiğini vurguladı. Yemen’de, son haftalardaki yapıcı adımlar sonucu yıllardır ilk kez temkinli bir iyimserliğin hakim olduğuna işaret ederek çatışmanın taraflarını, Yemenlilerin barış taleplerine, Birleşmiş Milletler’in barış çabalarıyla iş birliği yaparak yanıt vermeye davet etti.



'Halep Savaşı' 'Musul'un hayaletleri' korkusunu artırıyor

'Halep Savaşı' 'Musul'un hayaletleri' korkusunu artırıyor
TT

'Halep Savaşı' 'Musul'un hayaletleri' korkusunu artırıyor

'Halep Savaşı' 'Musul'un hayaletleri' korkusunu artırıyor

Suriyeli silahlı grupların Halep kentine doğru hızla ilerlemesi dün bölgesel ve uluslararası tarafları şaşırttı ve on yıl önce Irak'ın Musul kentinin DEAŞ’ın eline geçmesinin hayaletlerini hatırlattı.

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne (SOHR) ve görgü tanıklarına göre, son iki gündür devam eden saldırıların ardından, başta Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ, eski adıyla Nusra Cephesi) ve Türkiye destekli gruplar olmak üzere silahlı grupların savaşçıları, Devlet Başkanı Beşar Esed'e bağlı hükümet güçlerinin zayıf direnişi karşısında, ülkenin ikinci büyük kentinin kalbine ulaşmadan önce, Halep'in batısındaki beş mahalleyi ele geçirmeyi başardı.

Halep savaşı, Suriye hükümet güçlerinin ve onların Rus ve İranlı destekçilerinin, 2020'den bu yana, Devlet Başkanları Vladimir Putin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın aracılık ettiği bir Rus-Türk anlaşması kapsamında Suriye'nin kuzeybatısındaki kontrolü ortadan kaldırıyor.

Bu silahlı grupların ilerleyişi, İran ve Hizbullah tarafından desteklenen grupların yıllar içinde oluşturduğu nüfuz alanlarıyla çarpışacak. Silahlı gruplar dün akşamı Suriye'nin kuzeyindeki başkente doğru ilerlerken, SOHR’a göre İran yanlısı Liva el-Bakır milislerine ait “40 araçlık bir askeri konvoy” doğudaki Deyrizor kentinden Halep'e doğru ilerledi.

Çatışmalarla eş zamanlı olarak Rus ve Suriye savaş uçakları İdlib şehri ve çevresindeki köylere 23'ten fazla hava saldırısı düzenlerken, Türkiye, Suriye'nin kuzeybatısındaki Suriyeli silahlı grupların kalesi olan İdlib'e yönelik “saldırıların durdurulması” çağrısında bulundu.