Kiev’den Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne suçlama

Örgüt, Ukraynalıların Rusya’ya zorla sınır dışı edilmesinde suç ortaklığı yapmakla itham ediliyor.

Kızılhaç gönüllüleri 11 Nisan'da Harkov şehrine yardım ulaştırdılar. (Reuters)
Kızılhaç gönüllüleri 11 Nisan'da Harkov şehrine yardım ulaştırdılar. (Reuters)
TT

Kiev’den Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne suçlama

Kızılhaç gönüllüleri 11 Nisan'da Harkov şehrine yardım ulaştırdılar. (Reuters)
Kızılhaç gönüllüleri 11 Nisan'da Harkov şehrine yardım ulaştırdılar. (Reuters)

Ukrayna hükümeti, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ne (ICRC) Ukraynalı mültecilerin Rusya'ya zorla sınır dışı edilmesinde Mosova ile suç ortaklığı yapmakla suçlarken Birleşmiş Milletler (BM) dün evlerinden edilenlerin sayısının 7,7 milyonu aştığını duyurdu. Üst düzey bir Ukraynalı hükümet yetkilisi, Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin Rusya'daki Ukraynalı mülteciler konusunda ülkesiyle iş birliği yapmadığını ve ‘sınır dışı etme’ olaylarına karıştığını söyledi. ICRC ise suçlamaları yalanladı. ICRC, AFP’ile yaptığı telefon görüşmesinde, suçlamaları kategorik olarak reddettiklerini belirterek ‘zorla sınır dışı’ olmadığını, sivillerin ve yaralıların Ukrayna’nın diğer şehirlerine tam güvenlik içinde gönüllü hareketini kolaylaştırdığını vurguladı. Ukrayna Parlamentosu İnsan Hakları Komiseri Lyudmila Denisova televizyondan yaptığı açıklamada, Uluslararası Kızılhaç Komitesi’ni Rus ordusu eşliğinde Rusya'ya zorla tahliye edildiğini söylediği kişilerle ilgili olarak ‘görevlerini yerine getirmediğini’ iddia etti. ICRC’nın Ukrayna şubesinden bir yetkiliyle görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Rusya ile birlikte hareket edildiğinden şüphelendiklerini vurgulayarak şunları söyledi:
“Bir aydır, vatandaşlarımızın Rusya'ya sınır dışı edilmesini görüşmek üzere ICRC Başkanı’yla görüşmeye çalışıyorum. Komitenin, saldırgan ülke topraklarında Ukraynalıların kabulünü teşvik etmek için Rostov-on-Don'da (Rusya’nın güneyi ile Ukrayna sınırı) bir şube açacağını açıkladıktan sonra kendisiyle görüşmeyi planlıyorum.”
Denisova önceki gün yaptığı açıklamada, vatandaşlarını aramakla ilgili 120 mektup gönderdiği ICRC’nın Ukrayna şubesiyle görüştüğünü ancak cevap alamadığını söyledi. BM’nin 121 bini çocuk 550 bin Ukraynalının Rusya’da olduğuna dair iddiaları hatırlatan yetkili “Onlar nerede? Gözaltı merkezinde mi? Geçici barınaklarda mı? Rusya’ya nakledilen kişilerin ifadeleri var” dedi. Denisova, Rus mevkidaşı Tatiana Moskalkova'dan kendisine Rusya'daki Ukraynalı mültecilerin bir listesini vermesini istediğini ve onları geri döndürmek için ICRC ile iş birliği yapmasını istediğini belirterek her iki taraftan cevap alamadığına işaret etti. Yetkili, ICRC’nın silahlı çatışmalardan etkilenen insanların acılarını hafifletmek amacıyla ‘Rostov-on-Don'da bir şube açma fikrini’ tartıştığını bildirdi. Denisova ayrıca, çatışma tarafları arasında düzenli bir diyalog kurmanın, etkilenen tüm insanlarla iletişime izin vermenin ve personelin hayati yardım sağlayabilmesi için gerekli güvenlik garantilerini almanın oldukça önemli olduğunu vurguladı.
ICRC ise önceki gün Ukraynalı insan haklarından sorumlu yetkiliyle ‘olumlu ve yapıcı bir toplantı’ yapıldığını ve ‘yetkililerin bu konudaki endişelerine ikili ve gizli bir şekilde yanıt verdiğini’ duyurdu. Ukraynalı yetkililer Rus ordusunu Ukraynalı sivilleri Rusya'ya zorla sınır dışı etmekle suçluyor.
Diğer yandan BM dün, Rusya'nın Ukrayna’yı  işgali sonucunda Ukrayna'da yerinden edilenlerin sayısının 7,7 milyonu aştığını duyurdu. BM’ye bağlı Uluslararası Göç Örgütü (IOM), nisan ayının başından bu yana çatışmalar nedeniyle 600 binden fazla sivilin evini terk ettiğini belirterek ülke içinde toplam yerinden edilen sayısının 7,7 milyona yükseldiği kaydetti. Kiev dün Azovstal’da mahsur kalan sivillerin ve Rus kuvvetleri tarafından ele geçirilen liman kenti Marupol’den sivillerin tahliyesi için acil insani koridor açılmasını talep etti. Ukrayna Dışişleri Bakanlığı’nın Twitter hesabından yapılan açıklamada, fabrikaya sığınan çok sayıda sivilin Rus güçlerine güvenmediği belirtilerek insanların güvende olabileceği bir acil insani koridor açmanın gerektiği vurguladı.



Fransız yargısı Lübnanlı George Abdullah'ın serbest bırakılması için yapılan yeni talebi değerlendiriyor

George İbrahim Abdullah (Arşiv)
George İbrahim Abdullah (Arşiv)
TT

Fransız yargısı Lübnanlı George Abdullah'ın serbest bırakılması için yapılan yeni talebi değerlendiriyor

George İbrahim Abdullah (Arşiv)
George İbrahim Abdullah (Arşiv)

Fransız yargısı pazartesi günü, bir Amerikalı ve bir İsrailli diplomatın öldürülmesinde suç ortaklığı yapmaktan hüküm giydikten sonra 40 yıldır cezaevinde bulunan Lübnanlı George İbrahim Abdullah için yeni bir şartlı tahliye talebini değerlendirecek. Abdullah’ın 25 yıldır yasal olarak serbest bırakılma hakkına sahip olduğu biliniyor.

Pazartesi günü duruşmada müvekkilinin yanında oturacak olan avukatı Jean-Louis Chalancet AFP'ye yaptığı açıklamada, “George İbrahim Abdullah, Ortadoğu çatışmasıyla bağlantılı dünyadaki en eski mahkumdur” dedi. “Onu serbest bırakmanın zamanı geldi” diyen Chalancet, Abdullah'ın Fransa'da kalması halinde güvenliğinden endişe ettiği için serbest bırakılması ve Lübnan'a sınır dışı edilmesi çağrısında bulundu.

Kararın en az 15 gün süreyle verilmeyeceğini tahmin eden Chalancet, şartlı tahliye talebinin reddedilmesi halinde temyize başvuracağını açıkladı.

73 yaşındaki Abdullah, 24 Ekim 1984'te kendisini takip eden İsrail dış istihbarat servisi Mossad ajanları olduğunu düşündüğü kişilerden korunmak için Lyon kentinde bir polis karakoluna girdiğinde 33 yaşındaydı.

Fransa İç İstihbarat Servisi Bölgesel Gözetim Müdürlüğü'nün eski başkanı Louis Caprioli Le Monde'a yaptığı açıklamada, Abdullah’ın aslında Fransız ajanlar tarafından takip edildiğini, çünkü o sırada İtalya'da altı kilogram patlayıcı ile yakalanan birinin adına kayıtlı dairede yaşadığını söyledi.

George İbrahim Abdullah’ın avukatı Jean-Louis Chalancet (Arşiv - AFP)George İbrahim Abdullah’ın avukatı Jean-Louis Chalancet (Arşiv - AFP)

Müdürlük kısa süre sonra Cezayir pasaportu taşıyan ve Fransızca konuşan bu adamın bir turist değil, Lübnan Silahlı Devrimci Fraksiyonu’nun kurucularından biri olduğunu fark etti. Suriye yanlısı ve İsrail karşıtı Marksist bir grup olan bu örgüt, 1981 ve 1982 yıllarında Fransa'da dördü ölümle sonuçlanan beş saldırının sorumluluğunu üstlendi.

Abdullah, 1982 yılında Paris'te Amerikalı diplomat Charles Ray ve İsrailli diplomat Yaakov Parsimantov'un öldürülmesi ve 1984 yılında Strazburg'da Amerikan Başkonsolosu Robert Ohm'a suikast girişiminde bulunulması olaylarına karışmaktan suçlu bulunarak 24 Ekim 1984 tarihinde Lyon'da tutuklandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Kırk yıl sonra Abdullah, avukatına göre on birincisi olan ve bir yıldan uzun bir süre önce yaptığı şartlı tahliye başvurusu hakkında hakimlerin vereceği kararı bekliyor.

Fransız yasalarına göre 1999 gibi erken bir tarihte serbest bırakılabilirdi, ancak şartlı tahliye başvuruları reddedildi.

Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre 2013 yılında yargı, Fransa İçişleri Bakanlığı'nın hiçbir zaman verilmeyen sınır dışı etme emrine tabi olması koşuluyla serbest bırakılma talebini onayladı. Ancak bir işlem yapılmadı.

2020 yılında İçişleri Bakanı Gerald Darmanin ile tekrar görüşmeyi denedi, ancak mektupları cevapsız kaldı.

Avukatları ve destekçileri, serbest bırakılmamasında ABD hükümetinin parmağı olduğuna inanıyor ve 1987'deki davasında davacılardan biri olan Washington'un serbest bırakılma taleplerine sistematik olarak karşı çıktığını hatırlatıyor.

Abdullah'ın serbest bırakılması için kampanya yürüten Lübnanlı aktivist Rita, “Bu, mücadele etmeyeceğimiz anlamına gelmiyor. Çünkü reddedenin adalet olmadığına inanıyoruz. Yeterli siyasi baskı olduğunda Fransız devleti onu serbest bırakmak zorunda kalacak” ifadelerini kullandı.

Mayıs 2023'te sol görüşlü 28 Fransız milletvekili Abdullah'ın şartlı tahliye talebini destekleyen bir bildiri yazdı. Bundan bir yıl sonra, protestocular halen Abdullah'ın tutulduğu Güneybatı Fransa'daki Lannemezan Hapishanesi’nin önünde toplanarak desteklerini gösteriyorlar.

Chalancet, “Serbest bırakılmasına karşı çıkıldığı ve hapishanede ölmesinin istendiği açık ki bu da tüm Avrupa anlaşmalarına aykırı” dedi.