‘Sızıntılar’ siyasi oyunun araçlarından biri mi?

Julian Assange'ın destekçileri Londra'daki Westminster Mahkemesi'nin önünde destek gösterisi yaptı. (Reuters/Tom Nicholson)
Julian Assange'ın destekçileri Londra'daki Westminster Mahkemesi'nin önünde destek gösterisi yaptı. (Reuters/Tom Nicholson)
TT

‘Sızıntılar’ siyasi oyunun araçlarından biri mi?

Julian Assange'ın destekçileri Londra'daki Westminster Mahkemesi'nin önünde destek gösterisi yaptı. (Reuters/Tom Nicholson)
Julian Assange'ın destekçileri Londra'daki Westminster Mahkemesi'nin önünde destek gösterisi yaptı. (Reuters/Tom Nicholson)

Sevsen Mehanna
Bazıları, internetin ortaya çıkışıyla birlikte bu ağın milyonlarca belgeyi dakikalar veya saniyeler içinde indirme ve saklama kolaylığına izin vermesiyle bir “siyasi sızıntı” dalgasının başladığını düşünebilir. Ancak gerek siyasi gerekse de stratejik nedenlerle yapılan bu sızıntılar yeni değil. Muhtemelen ABD’nin kurucu babalarından biri olan Benjamin Franklin'in döneminde başlayan ve günümüzde Wikileaks internet sitesinin kurucusu Julian Assange’ye ve CIA personeli Edward Snowden’e kadar uzanan bir süreci içermekte.
İngiliz yargısının, yıllarca süren hukuki çekişmelerden sonra casusluk suçlamasıyla yargılamak isteyen ABD'ye teslim edilmesine resmen izin verdiği Julian Assange, ABD’nin -özellikle Irak ve Afganistan'daki- askeri ve diplomatik faaliyetleriyle ilgili 700 binden fazla belgeyi sızdırmak ile suçlanıyor. Edward Snowden, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) tarafından yürütülen ve çok gizli olarak sınıflandırılan Haziran 2013 tarihli “PRISM” casusluk programının ayrıntılarını The Guardian ve Washington Post’a sızdırdı.
Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ), geçtiğimiz ekim ayında dünyanın dört bir yanından milyonlarca sızdırılmış belgeye dayanarak bugüne kadarki en kapsamlı mali sır soruşturmasını yayınladı. 117 ülkeden 600'den fazla gazetecinin çalışmalarının meyvesi olan bu araştırmaya, “Pandora'nın Belgeleri” adı verildi. Soruşturma kapsamında Ürdün Kralı, Çek Başbakanı, Kenya ve Ekvador Cumhurbaşkanları dahil olmak üzere birçok devlet ve hükümet başkanı, özellikle vergi kaçakçılığı gibi amaçlarla yabancı şirketler kisvesi altında milyonlarca dolar saklamakla suçlandı.
Arap dünyasında ise çadırında olup bitenleri kayıt altına alan Libya’nın devrik Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin ‘Kaddafi Sızıntıları’ akla geliyor. Kuveyt bu sızıntılar nedeniyle Ümmet Partisi'nin Genel Başkanı Hâkim el-Matiri’yi ömür boyu hapis cezasına çarptırmıştı. Matiri’nin ilk etapta “rejimi devirmek” ve “Libya lehine Kuveyt karşıtı casusluk yapmak” suçlamalarından mahkûm edilmesinin ardından dava bir devlet güvenlik meselesine dönüşmüştü.
Medya ve “hipergerçeklik”
Medya içeriği üretimi ve haber çalışması öyle karmaşık bir hale geldi ki, bu üretim temelde şu sorularla özetlenebilir: Ne? Ne zaman? Nerede? Neden? Kim?
Medya dünyasında zaman zaman bir görüntünün bilginin bütünü haline geldiği olur ve görüntü akıllı telefonlar, tabletler ve sosyal medya araçları aracılığı ile iletilir. Böylece “ekran kültürü” olarak bilinen durum oluşur. Bilginin ulaşılabilir hale geldiği, hızla aktığı, çeşitli algoritmalarla programlandığı, o bilgiyi yorumlamanın mümkün olmadığı ve alıcının yanlış haberi doğrudan ayırt edemediği bir dünyada yaşıyoruz. Bu, geleneksel ve yeni medya için bir meydan okumayı temsil etmektedir. Bu meydan okuma yayınlama, iletişim, veri değerlendirme, doğruluk, haber sunum hızı gibi teknik meseleleri kapsamaktadır. İşte ‘kaynakların’ ve ‘sızıntıların’ rolü tam da burada devreye girmektedir. Ardından hikâyeyi ‘yaratmak’ için bu haberler ve bilgiler toplanır, bazen aynı hikâye birden fazla bakış açısından anlatılır. Zaman zaman bu bilgilerin çelişkili ve hikâyenin oluşturulduğu araçlar aynı olsa bile taşıyıcının, kaynağın veya alıcının bakış açısına bağlı olarak tamamen farklı iki durumun ortaya çıktığı görülür.
İzleyicide kafa karışıklığına sebep olan şey budur. Medya insanları çekmek için çalışır ve kimi zaman bazı gerçeklikler üretmekte ve onları bir sıraya koymakta (yani, onları belirli bir bağlama yerleştirmekte) tereddüt etmez.
“Maddi gerçeklikten geriye ne kaldı?” diye soran Fransız sosyolog Jean Baudrillard'ın dediği gibi, “Biçimsel, hayali ve sanal anlamda muazzam ve sürekli bir gerçeklik enjeksiyonuna tanık oluyoruz.”
Baudrillard sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Hakiki gerçeklik artık eskisi gibi değil. Teknoloji, içinde bulunduğumuz çağda yeni toplumsal bilincin oluşumunu büyük ölçüde etkilemiştir. Post-modern çağda iletişim araçlarının gelişmesi ve teknolojik devrimle birlikte medya, insanların konulara ve sorunlara ilgisini yönlendirmede önemli bir rol oynamaktadır. Bilgi ve iletişimin yerini ‘hiper-gerçeklik’ olarak bilinen şey aldı. Bu, fiili gerçekliği heyecanla simüle etmekte ve kendini gerçek kılan yalanları icat etmektedir. Ayrıca nesneleri örten göstergelerden, onların varlığını gizleyen göstergelere geçişte belirleyici bir dönüm noktasıdır. Hipergerçeklik, var olmayan gerçek paradigmalarla dolu bir kültür olarak tanımlanır hale geldi ve sonuçları, “gerçek ve hayal arasındaki ayrımın” kaybedilmesine neden oldu.

“Sızıntıların” amacı nedir?
Basın sözlüğüne göre ‘sızıntı’, içeriden birinin gizli bilgileri bir gazeteciye ifşa etmesidir ki, bu bilgiler hükümetten, mali kaynaklardan veya özel kişilerden olabilir. Kişilerin ifşa etme hakkına sahip olmadıkları bu bilgileri açığa çıkarmalarının nedenleri farklı olabilir. Kimisi kamuoyunun bu bilgileri öğrenmeye hakkı olduğunu düşünür, kimisi bilgiler karşılığında maddi bir kazanç elde eder, kimisi de belirli bir tarafı ya da kişiyi rahatsız etmek ister. Bazı devlet çalışanlarının yaklaşan tehlikeli bir karara karşı halkı uyarmak, halkın nabzını tutmak veya medyanın bir olayı ele alma şeklini etkilemek için veri sızdırmaya başvurduğuna rastlanır. Dolayısıyla sızıntıların arkasındaki amaç her zaman kamuoyunu aydınlatmak ve bilgiye erişim hakkına sahip olduğunu düşünmek olmayabilir. Zira kimi zaman bu sızıntıların arkasında kişisel, siyasi ve mali sebepler bulunmaktadır.
Gazetecinin sızıntıların gerçekliğini doğrulamadaki rolü burada ortaya çıkmaktadır. Çünkü bir gazetecinin omuzları üstünde “kamuoyunu yanıltmama” sorumluluğu vardır. Her ne kadar “çok gizli” ifadesi, haber peşinde koşan herhangi bir gazeteci için baştan çıkarıcı olsa da bu hususta dikkatli olmalıdır. Belki de Julian Assange'ın yaptığı uluslararası düzeyde birinci dereceden bir skandaldı ve hiçbir şeyin ifşa olmaya bağışık ve korunaklı olmadığını kanıtladı. “Wikileaks’ın” gizli bilgi ve uluslararası sırların kara kutusunu ortaya çıkarmasının ardından her şey yarın gün ışığına çıkmaya mahkûm hale gelmiştir.

200 yıl içindeki en önemli 10 gizli siyasi belge sızıntısı
“History” sitesi, Mart 2017'de “Siyasi Sızıntıların Uzun ve Karmaşık Tarihi” başlıklı bir dosya haber yayınladı. Bu raporda, siyasi ve stratejik nedenlerle, bazıları yüzlerce yıl öncesine dayanan on gizli belge yer alıyor.

“Hutchinson” Mektupları
Aralık 1772'de, o zamanlar Amerika'daki İngiliz kolonilerinin posta müdürü olarak görev yapan Benjamin Franklin, bilinmeyen bir göndericiden bir paket aldı. Paketin içerisindeki mektupların yazarı, bir İngiliz yetkiliye göre Massachusetts Valisi Thomas Hutchinson’du. Mektuplarda ise, Thomas Hutchinson'ın İngilizleri Boston'daki asi kolonistleri caydırmak için daha fazla asker göndermeye çağırdığı yer alıyordu.
Franklin bu mektuplardan özel bir çevreyi haberdar ederken, John Adams onları 1773'te Boston Gazette’de yayınladı ve Thomas Hutchinson'ı ülkeyi terk etmeye zorlayan bir skandala yol açtı. Bu, Bağımsızlık Savaşı'na yol açan gerilimleri artırdı. Üç masum adam mektupları sızdırmakla suçlanınca, Franklin bu konudaki rolünü itiraf etti. Böylece parlamentoda resmi olarak kınandı ve görevinden alındı.

“Guadalupe Hidalgo” Antlaşması
1848'de gazeteci John Nugent, iki yıllık Meksika-Amerika Savaşı'nı sona erdirmesi beklenen Guadalupe Hidalgo Antlaşması'nın imzasız bir kopyasını New York Herald'da yayınladı.

“Pentagon Belgeleri”
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analiz habere göre The New York Times, Haziran 1971’de ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) tarafından 1945- 1967 yılları arasında ABD'nin Vietnam müdahalesi hakkında yayınlanan çok gizli bir rapordan bir dizi alıntı yaptı. Bu belgeler, o sıralar Savunma Bakanı Robert McNamara tarafından yapılan bir incelemenin parçasıydı.
“Pentagon Belgeleri” olarak bilinen bu belgeler, birbirini takip eden dört başkanlık yönetiminin, Vietnam Savaşı'nın içeriği, amaçları ve ilerleyişi hakkında Kongre'yi ve Amerikan kamuoyunu kasten yanlış yönlendirdiğini ortaya koydu.

“Watergate”
1972 yılının ortalarında beş kişi, Demokrat Parti’nin Washington'daki “Watergate” Oteli'ndeki merkezine girip dinleme cihazları yerleştirmeye çalışmaktan tutuklandı. Ardından Washington Post’ta çalışan iki gazeteci Bob Woodward ve Carl Bernstein, olay ile Richard Nixon yönetimi arasındaki doğrudan ilişkiyi ortaya çıkarmayı başardılar. Bu, Senato’da en nihayetinde Nixon'ın 1974'te istifasına yol açan bir dizi oturumun düzenlenmesine yol açtı.

“Valerie Plame” Davası
Temmuz 2003’te CIA'nin Nijerya'daki Elçisi Joseph Wilson, The New York Times'ta bir yazı yayınladı. Wilson bu yazısında George W. Bush'un, “Irak Nijer'den uranyum almaya çalışıyor” şeklindeki iddiasının, Bush'un savaşı haklı çıkarmak için kullandığı temelsiz bir iddia olduğunu belirtti. Robert Novak iki hafta sonra Washington Post’ta, Wilson'ın karısı Valerie Plame'in bir CIA ajanı olduğunu söyledi ve kimliğini ifşa etti. Wilson Beyaz Saray'ı kendisini cezalandırmak için eşinin kimliğini sızdırmakla suçladı.
Yıllar sonra, Plame ve kocası Wilson’un hikâyesini anlatan bir film yapıldı: Fair Game.

“Irak Savaşı” Kayıtları
Wikileaks Ekim 2010'da Irak'ın işgali ile ilgili yaklaşık 400 bin gizli askeri belge yayınladı. Bu, birkaç ay öncesinde Afganistan'daki savaş hakkında yayınlanan 77 bin belgeyi geride bırakan devasa bir bilgi deposunu temsil ediyordu. Sızan en önemli belgeler arasında, Bush ve Blair'in Irak işgalini haklı çıkarmak üzere kitle imha silahları konusunda yalan söylediklerini kanıtlayan “Downing Street” muhtırası yer alıyor.
Avustralyalı gazeteci Assange, belgeleri The New York Times, Der Spiegel ve Guardian dahil olmak üzere basın organlarıyla paylaştı. Bu sızıntıların ortaya çıkardığı şeyler arasında, ABD ordusunun Iraklı müttefikleri tarafından tutuklulara yönelik kötü muameleyi kasten görmezden geldiğine dair kanıtlar da vardı. Ayrıca kabul edilenden 15 bin daha fazla sivil zayiatın olduğu bilgisi yer alıyor. Savaş karşıtları, “Downing Street” muhtırasını, Bush ve Blair'in gizlice Irak'ı işgal etmeye karar verdiklerinin ve istihbaratı manipüle ettiklerinin reddedilemez kanıtı olarak nitelendirdi.

“Edward Snowden” Sızıntıları
Edward Snowden, Hawaii’de Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) personeli olarak görev yaptığı sırada elde ettiği bilgileri 2013 yılında ifşa etti. Bu bilgilere göre NSA ve FBI, ABD içinde ve dışındaki internet kullanıcılarından “e-posta, konuşmalar, videolar, fotoğraflar ve sosyal ağlar” dahil olmak üzere veri toplamaktaydı. Başkan Barack Obama yönetimi, mahremiyetin ihlaline yönelik gelen eleştirilerin ardından, terör saldırılarını önlemeye yardımcı olduğunu iddia ederek bu gözetim programını savundu.
Snowden bazıları tarafından hain olmakla suçlanırken, bazıları ise onun yaptığı şeyi destekledi. Federal savcılar, Snowden'ı Casusluk Yasası doğrultusunda suçladı. Rusya sığınma hakkı verdi. Başkanlık affı elde etme girişimleri başarısız olduktan sonra orada kaldı.

“Panama Belgeleri”
2016 yılının nisan ayında, Mossack Fonseca'nın Panama ofisinin veri tabanından yaklaşık 11,5 milyon dosya sızdırıldı. Dünyanın en büyük dördüncü hukuk firması olan Mossack Fonseca'dan sızan dosyalarla birlikte dünyanın dört bir yanında binlerce varlıklı insan ve devlet görevlisinin kişisel finansal bilgileri ifşa oldu.
Dosyaları bilinmeyen bir kaynaktan edinen Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) ile bu belgeleri paylaştı. ICIJ bu dosyaları, BBC ve Guardian’ın da aralarında bulunduğu geniş bir uluslararası haber kuruluşu ağına iletti.

“Cennet Belgeleri”
Bu sızdırılmış belgeler yaklaşık 13,4 milyon gizli dosyayı ihtiva etmektedir. Gizli dosyalarda, Birleşik Krallık Kraliçesi II. Elizabeth ve eski ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross gibi isimlerin yanında Facebook ve Nike gibi büyük şirketlerden bahsedilmekte. Hukuk firması Appleby tarafından sızdırılan bu belgeler, Süddeutsche Zeitung’e gönderildi. Bu gizli belgeler, servet, kâr ve vergi kaçakçılığını gizlemek için kullanılan on trilyon dolarlık yabancı yatırımı ortaya çıkardı. Ayrıca belgelerde yer alan şok edici bilgilerden biri de Wilbur Ross'un, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in damadıyla doğrudan bağlantılı olan yabancı bir nakliye şirketinde hissesinin bulunması idi.



Trump bugün eş-Şara'yı "talepler listesi" ile kabul ediyor

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Reuters)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Reuters)
TT

Trump bugün eş-Şara'yı "talepler listesi" ile kabul ediyor

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Reuters)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Reuters)

Suriye'de ve tüm dünyada gözler, ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın bugün Beyaz Saray'da gerçekleştireceği görüşmede. Bu, bir Suriye Devlet Başkanı'nın ABD başkentine yaptığı ilk ziyaret olacak.

Beyaz Saray, bu görüşmeye bir dizi taleple hazırlandı. Trump yönetimi, yeni Suriye hükümetini kimyasal silah stoklarını imha etmeye, terörle mücadele uluslararası koalisyonuna katılma anlaşması imzalamaya (bu anlaşmaya göre Suriye hükümeti DEAŞ ile mücadele sorumluluğunu üstlenecek), Suriye'yi dışlanmış bir devlet yerine potansiyel bir güvenlik ortağı olarak konumlandıracak bir ilişki kurmaya ve kayıp Amerikan vatandaşlarının bulunmasında iş birliği yapmaya ikna etmeyi amaçlıyor.

Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre toplantının en önemli konusunun Suriye ve İsrail arasında bir güvenlik anlaşması olması bekleniyor. Görüşmelerin, Suriye'nin, işgal altındaki Golan Tepeleri'nden feragat etmeden, 1974 tarihli Suriye-İsrail anlaşmasına benzer güvenlik düzenlemeleriyle İbrahim Anlaşmaları'na olası katılımına odaklanması bekleniyor.

Suriye İçişleri Bakanlığı, Suriye'nin doğusundaki Deyrizor ilindeki DEAŞ mevzilerini hedef alan bir güvenlik harekâtı duyurdu. Harekât kapsamında, İç Güvenlik Kuvvetleri ve diğer ilgili birimlerden uzman birlikler, Genel İstihbarat Müdürlüğü ile iş birliği içinde, çeşitli bölgelerdeki DEAŞ sığınaklarına koordineli baskınlar düzenledi.


Venezuela, 1994 yılında Panama'da bir yolcu uçağının bombalanması olayına karışan şüphelinin tutuklandığını duyurdu

ABD Federal Soruşturma Bürosu'nun Ali Zeki Hacı Celil'in uçak bombalamasının ardından yayınladığı fotoğraflar (Arşiv)
ABD Federal Soruşturma Bürosu'nun Ali Zeki Hacı Celil'in uçak bombalamasının ardından yayınladığı fotoğraflar (Arşiv)
TT

Venezuela, 1994 yılında Panama'da bir yolcu uçağının bombalanması olayına karışan şüphelinin tutuklandığını duyurdu

ABD Federal Soruşturma Bürosu'nun Ali Zeki Hacı Celil'in uçak bombalamasının ardından yayınladığı fotoğraflar (Arşiv)
ABD Federal Soruşturma Bürosu'nun Ali Zeki Hacı Celil'in uçak bombalamasının ardından yayınladığı fotoğraflar (Arşiv)

Panama, dün yaptığı açıklamada, Venezuela'nın 1994 yılında Lübnanlı Hizbullah örgütüne atfedilen ve çoğunluğu Yahudi olan 21 kişinin ölümüne yol açan Panama yolcu uçağının bombalanması olayından şüphelenilen bir kişiyi kendi topraklarında tutukladığını duyurdu.

Ne yazık ki, Chiricanas'ın 901 sefer sayılı uçağı, 19 Temmuz 1994 gecesi Panama'nın Colón bölgesindeki bir havalimanından kalkışından kısa bir süre sonra infilak etti.

Uçaktaki yolcuların tamamı hayatını kaybetti. Bunların çoğu Orta Amerika ülkesindeki Yahudi cemaatinin üyeleriydi ve aralarında üç Amerikalı da vardı. Bombalama, Panama tarihinin en kötü terör saldırısıydı.

Panama polisinden yapılan açıklamaya göre, Interpol'ün Karakas ofisi, Venezuela uyruklu Ali Zeki Hacı Celil'in tutuklandığını Panamalı mevkidaşına doğruladı.

Açıklamada, tutuklamanın 6 Kasım'da Venezuela'nın Nueva Espara eyaletine bağlı Margarita Adası'nda gerçekleştiği ve Hacı Celil'in iade işlemlerinin devam ettiği belirtildi.

Ali Zeki Hacı Celil (Amerika Birleşik Devletleri Federal Soruşturma Bürosu)Ali Zeki Hacı Celil (Amerika Birleşik Devletleri Federal Soruşturma Bürosu)

Panama Dışişleri Bakanlığı cumartesi günü, şüpheliyi Panama adaletine teslim etmek için "diplomatik ve yasal prosedürler" başlattığını vurguladı.

Bakanlık ayrıca, "901 sefer sayılı uçuşa yönelik terör saldırısıyla açık bağlantısı" olmasına rağmen, "Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti'nde hesap sorulmadan bulunan ve ikamet eden bir birey" konusunda endişelerini dile getirdi.

Ekim 2014'te ABD, Washington'un Lübnanlı Hizbullah örgütüyle bağlantılı intihar bombacılarının olası bir saldırısına bağladığı uçak bombalama olayının soruşturulmasına yol açacak bilgiler için 5 milyon dolar ödül koydu.

Panama yetkilileri, dönemin Devlet Başkanı Juan Carlos Varela'nın 2018'deki İsrail ziyaretinin ardından soruşturmayı yeniden başlattı. Ziyarette Başbakan Binyamin Netanyahu, İsrail istihbaratının olayın muhtemelen Hizbullah tarafından gerçekleştirilen bir "terör saldırısı" olduğu sonucuna vardığını Varela'ya bildirmişti.


ABD Senatosu, hükümetin kapanmasını sona erdirebilecek bir anlaşmaya vardı

ABD Senatosu (AFP)
ABD Senatosu (AFP)
TT

ABD Senatosu, hükümetin kapanmasını sona erdirebilecek bir anlaşmaya vardı

ABD Senatosu (AFP)
ABD Senatosu (AFP)

ABD medyasına göre, ABD Senatosu bugün federal fonların yeniden sağlanması ve rekor kıran 40 günlük hükümet kapanışının sona erdirilmesi için iki parti arasında bir anlaşmaya vardı.

CNN ve Fox News de dahil olmak üzere medya kuruluşları, sağlık finansmanı, gıda yardımı ve Başkan Donald Trump'ın federal çalışanları işten çıkarma kararları konusundaki anlaşmazlıkların ardından senatörlerin ocak ayına kadar hükümete fon sağlamak için geçici bir anlaşmaya vardıklarını bildirdi.

Trump, Florida'daki Mar-a-Lago tatil köyünde hafta sonunu geçirdikten sonra Beyaz Saray'a vardığında, çığır açan gelişmenin haberi duyulunca gazetecilere, "Kapanmanın sonuna yaklaşıyoruz gibi görünüyor" dedi.

Senato'nun bugün ilerleyen saatlerde yasa tasarısı üzerinde usule ilişkin oylama yapması planlanıyor.

Senato'dan geçtikten sonra, Trump'ın imzasına gönderilmeden önce Cumhuriyetçilerin kontrolündeki Temsilciler Meclisi tarafından onaylanması gerekecek.

Milletvekillerine göre, yasa tasarısı, 42 milyondan fazla düşük gelirli Amerikalıyı destekleyen SNAP gıda yardım programına geri ödeme yapıyor.

Anlaşma ayrıca, Trump'ın geçen ay binlerce federal çalışanı işten çıkarma kararını geri alıyor ve bu yıl sonunda bitmesi planlanan sağlık hizmetleri yardımlarının uzatılması için oylama yapılmasını garantiliyor.

Demokrat Senatör Tim Kaine, "Bu anlaşma, Uygun Fiyatlı Bakım Yasası'ndaki vergi indirimlerinin uzatılması için oylama yapılmasını garantiliyor; Cumhuriyetçiler bunu yapmak istemiyordu" dedi.

Hükümet fonlarının sürdürülmesini amaçlayan Sürekli Karar (CR) adlı yasa tasarısının, "federal çalışanları keyfi işten çıkarmalardan koruyacağını, kapanma sırasında haksız yere işten çıkarılanların yeniden işe alınmasını sağlayacağını ve federal çalışanların yasa gereği geriye dönük maaşlarını almalarını sağlayacağını" belirtti.

Ancak Senato Azınlık Lideri Chuck Schumer da dahil olmak üzere bazı Demokratlar anlaşmaya karşı çıkıyor. Schumer, yasa tasarısının sağlık hizmetlerini doğrudan finanse etmek yerine sağlık hizmetlerine sağlanan sübvansiyonları uzatma yönünde oy kullanmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

 Schumer, "Sağlık hizmetleri krizini ele almayan bu kararı iyi niyetle destekleyemem," diyerek, "Bu mücadele devam etmeli ve devam edecek" ifadelerini kullandı.