Türkiye’nin Suriye’de ‘kötünün iyisi’ tercihi

Türkiye-Suriye arasındaki Bab Es-Selam Sınır Kapısı. (AFP)
Türkiye-Suriye arasındaki Bab Es-Selam Sınır Kapısı. (AFP)
TT

Türkiye’nin Suriye’de ‘kötünün iyisi’ tercihi

Türkiye-Suriye arasındaki Bab Es-Selam Sınır Kapısı. (AFP)
Türkiye-Suriye arasındaki Bab Es-Selam Sınır Kapısı. (AFP)

Türkiye’ye, ‘Suriye rejimiyle normalleşme’ ya da ‘Kuzey Suriye’de bir Kürt Devleti kurulmasını kabul etme’ arasında bir tercih sunulsa, ‘acı bir seçenek’ olmasına rağmen ilkini ‘kötünün iyisi’, yani ‘ehveni şer’ olarak tercih etmesi muhtemeldir. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun önceki günkü açıklamaları da üstü örtülü de olsa bunu gösteriyordu. Çavuşoğlu Afganistan’da Taliban’ı tanımadan angajmana girdiklerini hatırlatarak Suriye rejimiyle de meşruiyetini tanımadan bir ilişki kurabileceklerini ima etti.   
Türkiye'nin ‘ehveni şer tercihi’ ihtimali kendisi açısından yeni olabilir. Ancak bu konuda yalnız olmadığı da kesindir. Terör örgütü DEAŞ 2014 sonlarında Suriye ve Irak’ı kasıp kavuruyor ve birçok bölgeyi ele geçiriyordu. Batılı ülkeler bu süreçte ‘rejimin devrilmesi’ meselesini öncelikleri arasından çıkardı. Çünkü rejimin alternatifi olarak DEAŞ öne çıkıyordu. Bazı devletler, başta İslamcı örgütler olmak üzere silahlı muhalifleri desteklemeyi bıraktı ve muhaliflerin 'ezici bir zafer kazanmasına’ yönelik endişelerini dile getirdi. Bazıları dönemin ABD Başkanı Barack Obama’nın 2013’te rejime nihai bir hava saldırısı talimatı vermemesinin gerekçesini, ‘mevcut düzenin bozulmasından’ rejimden daha çok çekinmesi olduğunu iddia etti. Rusya ise Suriye rejimini korumak gerekçesiyle ve DEAŞ’ın eline geçmesini engellemek amacıyla 2015’te savaşa dahil oldu. Suriye rejimi söz konusu dönemde ülkenin sadece yüzde 10’unu kontrol ediyordu. Bu süreçte bazı Batı devletlerinin yine ‘ehveni şer’ mantığıyla Rus müdahalesini desteklediği ya da ses çıkarmadığı gündemdeydi.  
İsrail ise İran ve Hizbullah’ın kuzey sınırlarında stratejik konumlanması ve rejimin devrilmesi ile rejimin ayakta kalması ve Rusya ile güvenlik anlaşması yapılması arasında tercih etmek zorunda kaldı. İsrail ikinci seçeneği tercih ederek Rusya ile İran’a yönelik saldırılarına ses çıkarmaması konusunda anlaştı. Suriye’nin kuzeyini kontrol eden ABD ise İsrail’i bu hususta destekleyerek, Suriye’nin tamamıyla ‘daha kötü olan’ İran’ın eline geçmesini engelleme noktasında çaba gösterdi. ABD ve İsrail, Suriye rejimini devirmekten ziyade İran’ın Bağdat-Şam-Beyrut hattında zayıflatılmasına yönelik bir politika izledi. Arap ülkelerine gelecek olursak; bu ülkelerin bir kısmı krizin başından bu yana Şam rejiminin yanında yer alarak Tahran’ın nüfuz alanını genişletmesine olanak sağladı. Çoğu Arap ülkesi ise yine ‘ehveni şer’ yaklaşımıyla, ‘Pers ve Yeni Osmanlıcıların egemenliğindense’ Suriye rejiminin ayakta kalması gerektiğini düşündü.  
Türkiye’nin yeni bir yaklaşım benimsediği yönündeki işaretler, zamanlaması açısından önemli. Ankara son 10 yıl içinde Esed’in mutlaka gitmesi gerektiği anlayışını kısmen de olsa yumuşatarak Esed’in geçiş döneminde rol üstlenmesine gönülsüzce razı oldu. Ardından Rusya ve İran aracılığıyla dolaylı olarak ‘çatışmasızlık ve gerginliğin azaltılmasına’ yönelik anlaşmalar yapıldı. Ankara, 2016 yılında Fırat Kalkanı kapsamında Fırat’ın doğu ve batısındaki Kürt güçlerin ulaşımını bölmek amacıyla Halep’in doğusundan vazgeçti. 2018 yılında da Kürt idaresinin Akdeniz’e inişini engellemek amacıyla Afrin’e girmek için Moskova’ya taviz verdi. Yine bu bağlamda, Moskova ve Tahran’ın aracılığıyla, Suriye Muhaberat Şefi Ali Memlük ile Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan arasında görüşmeler tertip edildi. Fidan ve Memlük’ün 2020’deki görüşmesinden önce, Tahran ve Lazkiye’de iki ülkenin güvenlik yetkilileri bir dizi görüşme gerçekleştirmişti.
ABD’nin PYD’ye silah ve maddi destek sağlamasına yönelik endişeler, Ankara’nın gönülsüz de olsa Şam ile görüşmesine imkan tanıdı. Türkiye, Şam rejiminin, 2011’de kendisinden intikam almak için ayrılıkçı Kürt oluşumları desteklediğini biliyordu. Rusya 1998’de yapılan Adana Anlaşması’nın yürürlüğe girmesini teklif etti. Bu anlaşma Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında Suriye içlerinde 5 kilometrelik bir derinliğe girmesine olanak sağlıyordu. Suriye rejimi Türkiye’nin kuzey bölgelerindeki etkinliği karşılığında İdlib ve Halep’te bazı tavizler elde etmeye çalışıyordu. Ruslar ise ABD ile kuzeydoğu Suriye’de, Türkiye ile de kuzeybatı Suriye’de temas kurmak zorunda kaldı. Arap ülkeleri de bu süreçte Suriye’ye girerek Türkiye ile rekabet etmek istiyordu. Ancak şartlar zamanla değişti.  
Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun açıklamaları şu şartlar dahilinde değerlendirilebilir: 
Öncelikle; ABD-Rus koordinasyonu, Ukrayna savaşı nedeniyle çökmüş durumda. Dolayısıyla ABD Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi Brett McGurk'un Rusya'yı Şam'ı bir orta yolun bulunması amacıyla ayrılıkçı Kürtlerle müzakere etmesi yönünde ikna etmesi planları da şimdilik sonuçsuz kaldı.  
İkincisi; Donald Trump yönetimi dönemindeki durumun aksine, özellikle Afganistan'dan kaotik çekilme deneyiminden sonra Suriye'deki ABD varlığının istikrarlı bir şekilde devam edeceği öngörülüyor. Biden yönetimindeki ABD, Suriye’deki varlığını DEAŞ’a karşı zaferinin sembolü olarak görüyor.  
Üçüncüsü; Ankara ile rekabet edebilmek için Şam rejimine yaklaşan Arap ülkeleri, şimdilerde kendileri ile Türkiye arasında bir kesişme noktası arıyor. Suriye bunun için uygun olabilir. Bazıları Suriye’nin yeniden imarı noktasında bazı Arap ülkeleri ile Türkiye’nin ortak projelerde yer alma niyetinde olduğunu değerlendiriyor.  
Peki, Ankara kendisiyle birlikte Suriye ve İran’ın ulusal güvenliklerine tehdit oluşturacak bir Kürt devletinin kurulmasını engellemek için Şam rejimiyle iş birliği yapmaya hazır mı? Çavuşoğlu’nun son açıklamaları ve Türkiye-Suriye arasındaki muhtemel güvenlik görüşmelerine dair bilgiler, bu iddiaların ciddiye alınmasını gerektirecek türden. Türkiye İHA’lar ile Suriye’nin kuzeydoğusunda ayrılıkçı Kürt oluşumları hedef alıyor. Irak’ta da yeni bir operasyon başlatmış durumda.  



Kovid-19 pandemisinden Ukrayna'ya: Krizler Fransa'nın mali durumunu nasıl etkiledi?

Güven oylaması öncesinde Paris'teki Ulusal Meclis binası üzerinde dalgalanan Fransa bayrağı (Reuters)
Güven oylaması öncesinde Paris'teki Ulusal Meclis binası üzerinde dalgalanan Fransa bayrağı (Reuters)
TT

Kovid-19 pandemisinden Ukrayna'ya: Krizler Fransa'nın mali durumunu nasıl etkiledi?

Güven oylaması öncesinde Paris'teki Ulusal Meclis binası üzerinde dalgalanan Fransa bayrağı (Reuters)
Güven oylaması öncesinde Paris'teki Ulusal Meclis binası üzerinde dalgalanan Fransa bayrağı (Reuters)

Fransa Başbakanı François Bayrou, yarın hükümetini güven oylamasına götürecek. Ancak Başbakan Bayrou’nun oylamayı kaybetmesi ve bu durumun euro bölgesinin en büyük ikinci ekonomisinde siyasi krizi daha da şiddetlendirmesi bekleniyor.

Fransa'da siyasi manzara, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un 2024 yılında parlamento için erken seçim çağrısı yaparak siyasi bir risk alması ve bunun sonucunda parlamentonun derin bir bölünmeye uğramasıyla daha karmaşık hale geldi. Macron'un 2022 yılında yeniden seçilmesinden bu yana çoğunluğunu kaybeden iktidar koalisyonunun üye sayısı azalırken, aşırı sağcı parti Ulusal Birlik (RN) parlamentodaki en büyük parti oldu. Macron'un parlamentodaki nüfuzu, kısmen Koronavirüs (Kovid-19) krizi sırasındaki harcama politikaları ve artan yaşam maliyetleri nedeniyle Fransa'nın kamu borcunun hızla artmasıyla zayıfladı.

Fransa ekonomisi, kamu borcunun gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) yüzde 113,9'una yükselmesiyle, mali reformlar konusunda da büyük baskı altında. Geçtiğimiz yılki bütçe açığı, Avrupa Birliği'nin (AB) izin verdiği sınırın (yüzde 3) iki katıydı.

sdfgt
François Bayrou, Başbakanlık resmi konutu olan Matignon Sarayı'nın bahçesinde fotoğraf çektirirken (AFP)

Zor kararların alınması gerektiğini kabul eden, deneyimli bir merkez sağ politikacı ve Macron'un yeniden seçilmesinden bu yana ülkenin dördüncü başbakanı olan Bayrou, emekli maaşlarının dondurulması, sağlık harcamalarının kesilmesi ve iki resmi tatilin kaldırılması da dahil olmak üzere kemer sıkma önlemleriyle 44 milyar avro (51,51 milyar dolar) tasarruf gerektiren 2026 bütçesini geçirmeyi amaçladı.

Bu durum muhalefetin öfkeli tepkilerine neden oldu.

Bütçenin geçmesinin zorluğuna dikkati çeken Başbakan Bayrou, Temsilciler Meclisi'nde mali stratejisi hakkında güven oylaması yapılmasını talep etti, ancak muhalefet bu hamleyi ‘siyasi intihar’ olarak değerlendirdi. Muhalefet partileri Bayrou'ya karşı oy kullanacaklarını ve onu devirmek için yeterli sayıda koltuğa sahip olduklarını vurguladılar.

Bayrou, Fransa'nın kamu borcunu azaltacak kemer sıkma önlemlerini uygulamak için parlamentonun desteğine ihtiyaç duyuyor, ancak aşırı sağdan aşırı sola kadar tüm ana muhalefet partileri Başbakan Bayrou’nun planını reddettiklerini açıkladılar.

Macron ve kamu borcu

Muhalefet partileri, Macron'u 2017 ilkbaharında iktidara geldiğinden bu yana kamu borcunu 1 trilyon eurodan fazla artırmakla suçluyor ve bu artışı genellikle zenginlere yönelik ‘vergi indirimlerine’ bağlıyor. Peki, bu rakam doğru mu?

Macron 2017 yılının haziran ayında göreve başladığında, kamu borcu 2,281 trilyon euro idi. Mart 2025'te ise 3,345 trilyon euroya ulaştı. Fransa merkezli Le Monde gazetesine göre 1,064 trilyon avroluk bu artış, sıkça alıntılanan rakama karşılık geliyor.

Ancak ekonomistler, mutlak rakamları karşılaştırmanın bir ülkenin mali durumunu ölçmenin en doğru yolu olmadığına inanıyor. Aynı dönemde, bir ülkenin zenginliğini temsil eden GSYİH yüzde 30 arttı. Fransa Ekonomik Koşullar Gözlemevi (OFCE) Başkanı ekonomist Xavier Ragot bu durumla ilgili değerlendirmesinde “GSYİH daha yüksek olan bir ülke daha fazla borç alabilir, çünkü zenginliği ne kadar fazla olursa, o borcu geri ödemek için vergi toplama kapasitesi de o kadar fazla olur” ifadelerini kullandı.

rty
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Başbakan François Bayrou, eski Genelkurmay Başkanı Thierry Burkhard'ın veda töreninde (Reuters)

Bu yüzden uzmanlar, borç-GSYİH oranını kullanmayı tercih ediyor. 2017 yılında borç, GSYİH'nin yüzde 101'i seviyesindeyken, bugün yüzde 113,9 seviyesinde. Bu durum borcun GSYİH'nin yüzde 13'ü kadar arttığı anlamına geliyor. Eğer borç 2017 yılındaki seviyesinde kalmış olsaydı, bugün yaklaşık 400 milyar euro daha düşük olurdu. Bu son rakam, Macron döneminde biriken ek borcun daha doğru bir göstergesi olarak görülüyor.

Başarısızlıklar: Kaçınılmaz mıydı yoksa isteğe mi bağlıydı?

Son sekiz yılda borçların artmasının nedeni, yıllık bazda harcamaların gelirleri aşmasıyla ortaya çıkan kesintisiz bütçe açıkları oldu. Macron'un bütçe açıklarının iki ana nedeni var. Bunlardan biri ekonomik krizler, diğeri vergi indirimleri.

1- Kriz harcamaları:

* Borç artışının büyük bir kısmı, Macron dönemi hükümetlerin iki büyük krizi çözmek için yaptığı olağanüstü harcamalardan kaynaklanıyor.

Bu krizlerden ilki Kovid-19 salgını (2020–2021): Sağlık harcamaları, işletmeleri ayakta tutmak için ‘ne gerekiyorsa onu yapma’ stratejisi ve ekonomik canlandırma planı dahil edildi.

İkincisi ise 2022 enerji krizi: Ukrayna'daki savaş ve enflasyonun neden olduğu bu kriz, artan enerji maliyetlerini kontrol altına almaya yönelik politikalar içeriyordu.

OFCE’nin 2024 ilkbaharında yayınlanan önemli bir araştırmasına göre bu krizle ilgili harcamalar tek başına 2017 ile 2023 yılları arasında borç artışının yarısından dörtte üçüne kadarını oluşturuyor. Bu harcamalar kaçınılmaz görünse de başka politika seçenekleri de mevcuttu. Örneğin, Fransa'nın enerji krizine verdiği yanıt, Almanya'nınkinden daha maliyetliydi. Bu durum, diğer liderlerin de benzer seçimler yapmış olmalarından dolayı Macron'un bu borç artışından tamamen sorumlu tutulamayacağı anlamına geliyor.

2- Vergi indirimleri:

2017'den bu yana borç artışının geri kalan kısmı, yani dörtte bir ile yarısı arasında kalan kısım, daha ‘isteğe bağlı’ politika tercihlerine atfedilebilir. OFCE’nin hesaplamalarına göre Macron döneminde uygulanan vergi indirimleri, borç artışının dörtte biri ile yarısını oluşturuyor.

Bir yandan, Macron dönemi hükümetleri kamu harcamalarını yapısal olarak artırmamış, bu harcamalar (kriz dönemleri hariç) büyük ölçüde sabit kalmış olsa da diğer yandan, devlet vergi gelirleri önemli ölçüde düşmüştür. Şu anda 2017 yılına kıyasla GSYİH'nin yüzde 2,2 puan daha azına tekabül ediyor. Bu da her yıl 65 milyar euro daha azına eşitlendiği demek oluyor.

Peki, borç artışının ana nedeni Macron'un politikaları mıydı? Cevap, muhalefetin öne sürdüğü kadar basit değil. Le Monde gazetesine göre gerçek daha karmaşık ve küresel krizler ile iç siyasi tercihlerin birleşiminden oluşuyor.


Rusya, Ukrayna savaşındaki en büyük hava saldırısını düzenledi

Kiev'deki hükümet binalarını vurmaktan kaçınan Moskova'nın Ukrayna Bakanlar Kurulu toplantılarının düzenlendiği yapıyı kasten hedef alıp almadığı henüz net değil (Reuters)
Kiev'deki hükümet binalarını vurmaktan kaçınan Moskova'nın Ukrayna Bakanlar Kurulu toplantılarının düzenlendiği yapıyı kasten hedef alıp almadığı henüz net değil (Reuters)
TT

Rusya, Ukrayna savaşındaki en büyük hava saldırısını düzenledi

Kiev'deki hükümet binalarını vurmaktan kaçınan Moskova'nın Ukrayna Bakanlar Kurulu toplantılarının düzenlendiği yapıyı kasten hedef alıp almadığı henüz net değil (Reuters)
Kiev'deki hükümet binalarını vurmaktan kaçınan Moskova'nın Ukrayna Bakanlar Kurulu toplantılarının düzenlendiği yapıyı kasten hedef alıp almadığı henüz net değil (Reuters)

Cumartesiyi pazara bağlayan gece Rusya, Ukrayna savaşındaki en büyük hava operasyonunu düzenledi.

800'ü aşkın drone'un kullanıldığı saldırılarda Kiev de hedef alındı. Başbakanlık ve bazı bakanlıkların yer aldığı ve Ukrayna Bakanlar Kurulu toplantılarının yapıldığı bina ilk kez zarar gördü. 

Başkentte 11 saat boyunca hava saldırısı sireni duyulurken konutları vuran drone'ların genç bir anneyle bebeğinin ölümüne neden olduğu bildirildi. En az 18 kişi de yaralandı.

Ukrayna Hava Kuvvetleri saldırılarda 810 drone, 4 balistik füze, 9 seyir füzesinin kullanıldığını ancak bunların çoğunun hava savunma sistemleri tarafından etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Engellenemeyen 54 drone ve 9 füzenin ülkedeki hedefleri vurduğu da ifade edildi. 

Ukrayna savaşındaki en büyük hava operasyonunu temmuzda düzenleyen Moskova, kendi rekorunu kırdı.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski son saldırıları "menfur" diye tanımlayıp "Kremlin'deki suçluları dünya durdurabilir, tek ihtiyacımız olan şey siyasi irade" ifadesini kullandı. 

Ukrayna Başbakanı Yuliya Sviridenko ise başkentin yanı sıra Krıvıy Rih, Dinyeper, Kremençuk ve Odessa kentlerinin hedef alındığını açıkladı. 

Başbakanlık ve bazı bakanlıkların yer aldığı binanın aldığı zarar için "İlk kez hükümet binası, çatısı ve üst katları düşman saldırılarından hasar gördü. Görevliler yangını söndürüyor. Binaları yeniden inşa edeceğiz ama kaybolan hayatları geri getiremeyiz" dedi. 

Ukrayna'nın batısındaki saldırılar üzerine, Polonya kendisine ve müttefiklerine ait hava araçlarını ve hava savunma sistemlerini alarma geçirdiğini duyurdu.

Henüz Moskova son saldırılara dair herhangi bir yorum yapmadı.

Independent Türkçe, CNN, Guardian, AFP


Rusya’dan Kiev'deki hükümet binasına saldırı: Binada yangın çıktı

Rusya'nın Kiev'e düzenlediği hava saldırısı sırasında, yakınlardaki bir saldırı bölgesinden yoğun dumanın gökyüzünü kapladığı görüldü (Reuters)
Rusya'nın Kiev'e düzenlediği hava saldırısı sırasında, yakınlardaki bir saldırı bölgesinden yoğun dumanın gökyüzünü kapladığı görüldü (Reuters)
TT

Rusya’dan Kiev'deki hükümet binasına saldırı: Binada yangın çıktı

Rusya'nın Kiev'e düzenlediği hava saldırısı sırasında, yakınlardaki bir saldırı bölgesinden yoğun dumanın gökyüzünü kapladığı görüldü (Reuters)
Rusya'nın Kiev'e düzenlediği hava saldırısı sırasında, yakınlardaki bir saldırı bölgesinden yoğun dumanın gökyüzünü kapladığı görüldü (Reuters)

Ukrayna'nın başkenti Kiev'in Şehir Askeri İdaresi Başkanı Timur Tkachenko bugün sosyal medya aracılığıyla yaptığı açıklamada, Rusya'nın başkente düzenlediği saldırının ardından Kiev'in Peçerski bölgesindeki hükümet binasının çatısında yangın çıktığını söyledi. Görgü tanıkları, Ukrayna hükümetinin ana binasından yoğun dumanların yükseldiğini bildirdi.

Ukrayna Başbakanı Yulia Svyrydenko, Kiev'deki hükümet merkez binasının çatısı ve üst katlarının Rusya’nın bu sabah düzenlediği saldırı sonucu hasar gördüğünü doğruladı. Başbakan Svyrydenko, Telegram'da yaptığı bir paylaşımda, çatı ve üst katların düşman saldırısı sonucu hasar gördüğünü ve kurtarma ekiplerinin yangına müdahale ettiğini söyledi.

Öte yandan yetkililere göre Rusya'nın Ukrayna'ya düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısı bir gecede ikiye yükselirken, onlarca kişi yaralandı ve ülke çapında hava tehdidi uyarısı yayınlandı.

yu
Rusya'nın Kiev'e saldırısının ardından çıkan yangını söndürmeye çalışan kurtarma ekipleri (AP)

Resmi acil durum ajansı, başkent Kiev'e düzenlenen saldırıda çok sayıda yüksek binanın hasar gördüğünü bildirirken binaların üst katlarında yangınla mücadele eden itfaiyecilerin fotoğraflarını paylaştı.

u7
Rusya'nın Kiev'e saldırısının ardından yükselen dumanlar (AP)

Ukraynalı yetkililer, saat 06:06 (03:06 GMT) sularında olası bir hava tehdidi uyarısı yayınladı.

Yerel yetkililerin dün akşam verdiği bilgiye göre saldırı, Rusya'nın Ukrayna'nın (ülkenin kuzeydoğusundaki) Sumy bölgesinde Rusya sınırı yakınlarında düzenlediği hava saldırısında bir kişinin hayatını kaybetmesi ve diğerlerinin yaralanmasının ardından meydana geldi.

gbhyju
Rusya'nın Kiev'e saldırısının ardından çıkan yangını söndürmeye çalışan kurtarma ekipleri (AP)

Sumy Valisi Oleg Grigorov Telegram üzerinden yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Butovka köyü çevresinde düzenlenen düşmanca saldırı sonucunda bir kişi öldü, dokuz yaşındaki bir çocuk da dahil olmak üzere bazı kişiler yaralandı.”

Ülkenin güneydoğusundaki Zaporijya'da dün akşam Rusya’ya ait bir insansız hava aracının (İHA) düzenlediği saldırıda en az 15 kişi yaralandı. Kısmen Rusya’nın işgali altında olan bölgenin Askeri Yönetim Şefi Ivan Fedorov, ağır hasar gören konutların fotoğraflarını paylaşarak, yaralılardan dördünün hastaneye kaldırıldığını bildirdi.

Fransız Haber Ajansı AFP'nin haberine göre Rusya ordusu, Ukrayna'nın yaklaşık yüzde 20'sini işgal ederken, son saldırılar, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere yaklaşık 20 ülkenin perşembe günü, Rusya'nın 2022 şubatında Ukrayna’ya karşı başlattığı savaşı sona erdirmek için yapılacak herhangi bir anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere kurulacak bir görev misyonuna katılmayı taahhüt etmelerinin ardından gerçekleşti.

Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı ülkelerinden askerlerle oluşturulan bir görev gücünün Ukrayna'daki varlığını karşı çıkarak bunların Rusya ordusu için ‘meşru’ bir hedef olacağını belirtti.

Bu arada ABD Başkanı Donald Trump'ın son haftalarda üç buçuk yıldır süren savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabalar, önemli bir sonuç vermedi.