Fransa'da cumhurbaşkanının ikinci dönemi kazanması neden alışılmadık bir durum?

Chirac’tan bu yana hiçbir Fransız cumhurbaşkanı ikinci kez seçilmedi

Eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac (Reuters)
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac (Reuters)
TT

Fransa'da cumhurbaşkanının ikinci dönemi kazanması neden alışılmadık bir durum?

Eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac (Reuters)
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac (Reuters)

Bazı ülkeler liderlerine bağlı kalma eğilimi gösteriyor. Örneğin Ronald Reagan, Bill Clinton, George W. Bush ve Barack Obama gibi bazı eski ABD başkanları Beyaz Saray’da ikinci bir dönem için seçimleri kazanmışlardı.
Bunların yanı sıra, Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel üç kez, İngiltere’den ise Margaret Thatcher ve Tony Blair ikişer kez yeniden seçildiler.
Ancak, 1958’de Charles de Gaulle tarafından kurulan Fransız Beşinci Cumhuriyeti’nde, Fransızlar, parlamento çoğunluğuna sahip olan bir cumhurbaşkanını ikinci kez seçemedi.
The Economist tarafından yayınlanan bir haberde, ‘Fransa cumhurbaşkanının ikinci bir dönemi kazanması neden alışılmadık?’ sorusu ele alındı.
İngiltere merkezli dergi, Fransa’nın 2000 yılı referandumunda cumhurbaşkanlığı süresinin 7 yıldan 5 yıla indirildiğini, 2008’deki anayasa reformundan sonra ise cumhurbaşkanlarının arka arkaya sadece iki dönem görev yapabildiklerine dikkati çekti.
De Gaulle, 1958’de ilk kez seçilmesinin ardından 1965’te halk tarafından değil, bir grup parlamenter, belediye başkanı ve belediye meclisi üyesi tarafından oylanarak yeniden cumhurbaşkanlığı pozisyonuna geldi. Ülke tarihinde ikinci kez seçilen iki cumhurbaşkanı, 1988’de seçilen Sosyalist François Mitterrand ve 2002’de Gaullist Jacques Chirac’tı.
Her ikisi de bunu, ‘birlikte yaşama’ (cohabitation) olarak bilinen bir güç paylaşımı düzenlemesi kapsamında, muhalefet partilerinden oluşan bir hükümete başkanlık ederken gerçekleştirdi ve bu da suçlamalarda bulunulmasını kolay bir hale getirdi.
Bunun yanı sıra, ilk turda şok edici bir sonuçla Chirac, Ulusal Cephe Partisi lideri ve günümüzde cumhurbaşkanı adayı olan Marine Le Pen’in babası Jean-Marie Le Pen’e karşı ikinci tura kaldı.
Bu rekabet, Chirac’ın şansını artırdı ancak o zamandan bu yana hiçbir Fransız cumhurbaşkanı yeniden seçilmedi.
Rapora göre, Fransızların cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılmak istemesinin nedenlerinden biri, seçmenler ile bağın giderek daha fazla kopması olabilir.
Seçimlere katılımın azalması, seçmen memnuniyetsizliğinin bir ölçüsü olarak görülüyor. Örneğin, 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda çekimser kalma oranı yüzde 16 iken bu yıl 10 Nisan’da bu oran yüzde 26’ya yükseldi.
Ancak İngiltere’de durum tam tersi yönde gelişti ve genel seçimlere katılım 2005’te yüzde 61 iken 2019’da yüzde 67’ye yükseldi.
Seçmenlerin hayal kırıklığını ölçülmesinin bir yolu daha var ve bu da aşırıcılığın yükselmesi olarak karşımıza çıkıyor. Şu anki cumhurbaşkanı Macron popülerliğini 4 puan artırarak yüzde 28'e çıkarmış olsa da, bu yılki seçimlerin ilk turunda, seçmenlerin yüzde 58’i aşırılıkçı veya popülist bir adayı destekledi. 2017’de bu oran yarısından daha azdı.
Haberde, Fransızların hayal kırıklığının doğrudan cumhurbaşkanının kişiliğine yönelik gibi göründüğü belirtiliyor. Fransız Kamuoyu Kurumu anketine göre, insanların neredeyse dörtte üçü yerel belediye başkanına güvenirken, cumhurbaşkanına olan güven oranı sadece yüzde 41’e ulaşıyor.



Trump'ın hakaretlerinin ardından Minneapolis'te göçmenlere yönelik operasyonda Somalililer gözaltına aldı

New Orleans polis memurları, şehirde federal ajanların konuşlandırılmasına karşı düzenlenen protestoya katılan bir kişiyi Belediye Binası'ndan dışarı taşıyor (AFP)
New Orleans polis memurları, şehirde federal ajanların konuşlandırılmasına karşı düzenlenen protestoya katılan bir kişiyi Belediye Binası'ndan dışarı taşıyor (AFP)
TT

Trump'ın hakaretlerinin ardından Minneapolis'te göçmenlere yönelik operasyonda Somalililer gözaltına aldı

New Orleans polis memurları, şehirde federal ajanların konuşlandırılmasına karşı düzenlenen protestoya katılan bir kişiyi Belediye Binası'ndan dışarı taşıyor (AFP)
New Orleans polis memurları, şehirde federal ajanların konuşlandırılmasına karşı düzenlenen protestoya katılan bir kişiyi Belediye Binası'ndan dışarı taşıyor (AFP)

Federal yetkililer dün, Başkan Donald Trump'ın Afrika Boynuzu ülkesinden gelen göçmenlere hakaretlerde bulunup, onların Amerika Birleşik Devletleri'nden çıkarılmasını istediğini söylemesinden iki gün sonra Minneapolis'te göçmenlere yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınanlar arasında Somali kökenli kişilerin de bulunduğunu açıkladı.

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, operasyonla ilgili ilk açıklamasında, Minneapolis'teki gözaltıların pazartesi günü başladığını belirtti. Yetkililer gözaltına alınanların toplam sayısını açıklamadı, ancak 12'si hakkında bilgi verdi: Beşi Somali'den, geri kalanı Meksika ve El Salvador'dan. İç Güvenlik Bakan Yardımcısı Tricia McLaughlin yaptığı açıklamada, gözaltına alınanların hepsini dolandırıcılıktan araç hırsızlığına, cinsel suçlardan alkollü araç kullanmaya kadar çeşitli suçlardan hüküm giymiş tehlikeli suçlular olarak nitelendirdi.

Demokrat Partili Minneapolis Belediye Başkanı Jacob Frey, Trump'ın şehrin Somali sakinlerine yönelik saldırılarını eleştirdi ve dün Amerikalılara, Kuzey Amerika'nın en büyüğü olan Minnesota'nın Somali göçmen topluluğunu "sevme ve saygı duyma" çağrısında bulundu.

Trump'ın müttefikleri, Somalililere yönelik ırkçı söylemlerini ve onları savunan Minnesota'lı politikacılara yönelik saldırılarını övdüler. Salı günü televizyonda yayınlanan bir kabine toplantısında Trump, Minnesotalıları ilgilendiren hükümet yolsuzlukları hakkındaki haberlere, göçmenleri "çöp" olarak nitelendirerek ve onları "geldikleri yere geri göndermek" istediğini söyleyerek yorum yaptı.


ABD, Kanada'ya 2,68 milyar dolar değerinde bomba satışını onayladı

Amerikan yapımı GBU-39 bombaları (Arşiv)
Amerikan yapımı GBU-39 bombaları (Arşiv)
TT

ABD, Kanada'ya 2,68 milyar dolar değerinde bomba satışını onayladı

Amerikan yapımı GBU-39 bombaları (Arşiv)
Amerikan yapımı GBU-39 bombaları (Arşiv)

ABD, Başbakan Mark Carney'nin Washington ile ilişkilerdeki belirsizlik ortamında savunma harcamalarını önemli ölçüde artırmasının ardından, dün Kanada'ya 2,68 milyar dolar değerinde bomba satışını onayladığını duyurdu.

Dışişleri Bakanlığı, anlaşmanın, her biri 226 kg (500 pound) ağırlığında ve birlik formasyonlarını vurabilen 3 bin 414 adede kadar BLU-111 bombası ve sabit hedeflere karşı hassas vuruşlar için tasarlanmış 3 bin 108 adede kadar GBU-39 bombası içerdiğini belirtti. Ayrıca anlaşma, güdümsüz bombaları güdümlü mühimmata dönüştürmek için 5 binden fazla Ortak Doğrudan Saldırı Mühimmatı (JDAM) da içeriyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı, Kongre'ye gönderdiği bildirimde, anlaşmanın "Kanada'nın bölgedeki saldırganlığı caydırmak için güvenilir savunma kabiliyetini artıracağını, ABD kuvvetleriyle birlikte çalışabilirliği sağlayacağını ve Kanada'nın ortak kıta savunmasına katkıda bulunma yeteneğini güçlendireceğini" belirtti.

Kanada Başbakanı Mark Carney, ağustos ayında ülkesinin NATO'nun bu yıl savunmaya GSYİH'nın %2'sini harcama hedefini, planlanandan yıllar önce karşılayacağını doğruladı. Carney, Kanada'nın komşusu ve NATO içinde uzun süredir güvenliğin garantörü olan Amerika Birleşik Devletleri'nin rolüne ilişkin artan belirsizliğin yanı sıra, Rusya'nın Arktik'teki olası saldırganlığına da değindi.

Trump, özellikle Carney'nin Justin Trudeau'nun yerine başbakanlık görevini üstlenmesinden önce, Kanada'nın 51. ABD eyaleti olması gerektiğini söyleyerek, Kanada'yı sık sık küçümsemişti.


Amerika, seyahat yasağı listesindeki ülke sayısını 30'un üzerine çıkarmayı planlıyor

Donald Trump (EPA)
Donald Trump (EPA)
TT

Amerika, seyahat yasağı listesindeki ülke sayısını 30'un üzerine çıkarmayı planlıyor

Donald Trump (EPA)
Donald Trump (EPA)

ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem dün yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump yönetiminin seyahat yasağının kapsadığı ülke sayısını 30'un üzerine çıkarmayı planladığını söyledi.

ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, Portland'daki Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) merkezinin yakınındaki protestoları gözlemliyor (AFP) ABD İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem, Portland'daki Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) merkezinin yakınındaki protestoları gözlemliyor (AFP)

Fox News'e verdiği bir röportajda Noem'e, Trump yönetiminin seyahat yasağı listesindeki ülke sayısını 32'ye çıkarıp çıkarmayacağı soruldu.

Noem, "Sayı konusunda net bir şey söylemeyeceğim, ancak 30'dan fazla ülke var ve başkan ülkeleri değerlendirmeye devam ediyor" diye yanıt verdi.

Trump, haziran ayında 12 ülkenin vatandaşlarının Amerika Birleşik Devletleri'ne girişini yasaklayan ve 7 ülkenin vatandaşlarının girişini kısıtlayan bir bildiriyi imzalayarak, bunun "yabancı teröristlere" ve diğer güvenlik tehditlerine karşı koruma sağlamak için gerekli olduğunu belirtti. Yasak, turistler, öğrenciler ve iş seyahatinde olanlar da dahil olmak üzere hem göçmenler hem de göçmen olmayanlar için geçerli.

Hangi ülkelerin ekleneceğini belirtmeyen Noem, "Eğer orada istikrarlı bir hükümet yoksa ve kendilerini geçindirebilecek, bu kişileri bize teşhis edebilecek ve kimliklerini doğrulamamıza yardımcı olabilecek bir ülkeleri yoksa, neden o ülkeden insanların Amerika Birleşik Devletleri'ne gelmesine izin verelim?" ifadelerini kullandı.

ABD'nin başkanı Donald Trump (Arşiv-Reuters)ABD'nin başkanı Donald Trump (Arşiv-Reuters)

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre, Dışişleri Bakanlığı'na ait bir iç yazışma, Trump yönetiminin 36 ülkenin vatandaşlarının Amerika Birleşik Devletleri'ne girişini yasaklamayı düşündüğünü ortaya koydu.

Listenin genişletilmesi, yönetimin geçen hafta Washington, D.C.'de iki Ulusal Muhafızın vurulmasından bu yana aldığı göçmenlik önlemlerinin daha da artırılması anlamına gelecek.

Soruşturmacılar saldırının, 2021 yılında Trump yönetimi yetkililerinin yeterli güvenlik incelemesinden yoksun olduğunu söylediği bir yeniden yerleştirme programı aracılığıyla Amerika Birleşik Devletleri'ne giren bir Afgan vatandaşı tarafından gerçekleştirildiğini belirtiyor.

Saldırıdan birkaç gün sonra Trump, herhangi bir ülke ismi vermeden veya hangilerini kastettiğini belirtmeden, tüm "Üçüncü Dünya" ülkelerinden göçü "kalıcı olarak durduracağına" yemin etti.