The Palace Papers: Prens Charles ilgiye çok aç olduğundan Kraliçe'nin onayını gerçekten alamayacak

Tina Brown, The Palace Papers adlı yeni kitabında Galler Prensi'nin "Kraliçe'nin tahammül edemediği türden biri" olduğunu iddia ediyor

The Palace Papers, Prens Charles'ın Kraliçe için "yanlış türden biri" olduğunu iddia ediyor (Reuters)
The Palace Papers, Prens Charles'ın Kraliçe için "yanlış türden biri" olduğunu iddia ediyor (Reuters)
TT

The Palace Papers: Prens Charles ilgiye çok aç olduğundan Kraliçe'nin onayını gerçekten alamayacak

The Palace Papers, Prens Charles'ın Kraliçe için "yanlış türden biri" olduğunu iddia ediyor (Reuters)
The Palace Papers, Prens Charles'ın Kraliçe için "yanlış türden biri" olduğunu iddia ediyor (Reuters)

Kraliyet ailesiyle ilgili bomba etkisi yaratan yeni kitapta, Kraliçe'nin Galler Prensi'ni "ilgiye çok aç" ve "çok duygusal" bulduğu için onu asla tam olarak onaylamayacağı iddia ediliyor.
Eski Vanity Fair editörü Tina Brown'un belgelediği iddialar Prens Charles'ın, "annesinin onayına nasıl muhtaç olduğunu" detaylarıyla anlatıyor ancak Galler Prensi "savunmasız, benmerkezci" karakteri nedeniyle bunu asla elde edemeyebilir.
The Independent'ın haberine göre, The Palace Papers: Inside of the House of Windsor, the Truth and the Turmoil (Saray Belgeleri: Windsor'daki Evin İçyüzü, Gerçek ve Çalkantı) son 25 yıldaki ihanetleri, aşkları ve kraliyet ailesini sarsan skandalları kapsıyor.
Brown, 2007 tarihli The Diana Chronicles (Diana Günlükleri) adlı kitabında Galler Prensesi'nin ölümüyle bıraktığı yerden başlıyor ve Prens Andrew'un Jeffrey Epstein'in kurbanı Virginia Giuffre'yle arasındaki davayla noktalıyor. 
Brown, Charles ve Cornwall Düşesi Camilia'nın Highgrove'daki konutunu düzenli ziyaret edenler dahil üst düzey kraliyet mensuplarının hayatıyla yakından ilişkili 120'den fazla kişiyle konuştu.
Kraliyet ailesine yakın bu türden bir kişi, Brown'a Kraliçe ve Charles arasındaki ilişkinin açıklayıcı bir tanımını yaptı.
Kaynak, Charles'ın "[Kraliçe] için yanlış türden biri" olduğunu söyledi.

"İlgiye çok aç, çok savunmasız, çok duygusal, çok karmaşık, çok benmerkezci, Kraliçe'nin katlanamayacağı türden biri."
Kaynak şöyle devam etti:
"Sanat, katı bir görev duygusuyla sarılmamış hayırsever amaçlar... Bunların hepsi Kraliçe'nin nefret ettiği şeyler."
The Palace Papers'a göre Prens Philip de Charles'ta "kral kumaşı" olduğuna inanmıyordu, özellikle de 1993'te Tampongate skandalı ortaya çıktıktan sonra.
Brown'a göre Kraliçe, sızdırılan kasetlere "tiksintiden donmuştu". Kasetlerde Prens Charles o zamanki metresi Camilla'yla yakınlaşmak için tampon olmak istediğini söylüyordu.
Penguin-Random-House
Tina Brown şoke edici bilgiler içeren kitabı için Saray'a yakın 120'den fazla kişiyle konuştu (Penguin Random House)
Highgrove'un müdavimlerinden biri Brown'a şunları söyledi:
"Charles annesinin onayını almaya kesinlikle muhtaç ama bunu asla gerçekten alamayacağını biliyor."
Kitabın iddiasına göre bu, Kraliçe'nin genellikle hayvanlara insanlardan daha fazla şefkat göstermesinden kaynaklanıyor olabilir.
Hatırda kalan bir anekdotta Brown, Kraliçe'nin en sevdiği corgilerden birinin ölümü üzerine Leydi Pamela Hicks'in ona bir başsağlığı notu gönderdiğini ve karşılığında Kraliçe'den 6 sayfalık bir mektup aldığını anlatıyor.
Brown, Leydi Hicks'in babası Earl Mountbatten'i IRA öldürdüğünde ne kendisinin ne de kız kardeşinin Majestelerinden bir başsağlığı mektubu aldığını belirtiyor.
Leydi Hicks, Brown'a "Bir köpek önemli değildir, bu yüzden başka türlü çıkaramayacağı gerçekten derin duyguları ifade edebilir" dedi.
Bununla birlikte Brown, Kraliçe'nin duygusal refakatçileri oldukları için köpek ve atlara böyle derin şefkat gösterebilmesinin daha muhtemel olduğunu belirtiyor. Brown, köpeklerin ve atların Kraliçe'yi sahip olduğu mevki için değil olduğu gibi sevdiklerini yazıyor.
Kraliçe'nin atlara olan tutkusu, 96. doğum gününü kutlamak için kısa süre önce yayımlanan bir fotoğrafta sergilendi. Kraliçe II. Elizabeth fotoğrafta, en sevdiği iki fell midillisi Bybeck Nightingale ve Katie Bybeck'in arasında duruyor.
 Tina Brown
Brown, Tatler adlı sosyete dergisinin eski editörlerinden biri (Brigitte Lacombe)
The Independent, yorum için Buckingham Sarayı'yla temasa geçti ancak henüz yanıt alamadı.
The Palace Papers: Inside the House of Windsor, The Truth and the Turmoil 26 Nisan'dan itibaren raflarda.



Ağızdaki bakteri miktarı ne kadar mutlu olduğumuzu gösteriyor

New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)
New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)
TT

Ağızdaki bakteri miktarı ne kadar mutlu olduğumuzu gösteriyor

New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)
New York Üniversitesi'nden araştırmacılar, depresyonla ağızdaki bakteri çeşitliliğinin azalması arasında bir ilişki bulduklarını söylüyor. Araştırmacılar 15 binden fazla yetişkinin verilerini inceledi (AFP)

Yeni bir araştırmaya göre depresyon, ağızda bulunan bakterilerin çeşitliliğinin azlığıyla bağlantılı olabilir.

Siz bu haberi okurken ağzınızda 500 milyar ila 1 trilyon bakteri bulunuyor. Bağırsak mikrobiyomundan sonra ağız, insan vücudundaki en büyük ikinci mikroorganizma topluluğunu barındırıyor.

New York Üniversitesi'ndeki (NYU) araştırmacılar, bu mikropların yapısının depresyonun teşhis ve tedavisinde işe yarayabileceğini söylüyor. Yeni çalışmada, ağızda mikropların çeşitliliğinin azalmasının ruh sağlığıyla ilişkili olduğunu buldular.

NYU Rory Meyers Hemşirelik Okulu'nda araştırmadan sorumlu dekan yardımcısı Dr. Bei Wu, "Ağız mikrobiyomunun, iltihaplanma veya bağışıklık sistemindeki değişiklikler yoluyla depresif semptomları etkilemesi mümkün. Tersine, depresyon beslenme alışkanlıkları, kötü ağız hijyeni, sigara ve alkol kullanımının artması veya ilaç kullanımı gibi değişikliklere yol açabilir ve bunların tümü ağız mikrobiyomunu değiştirebilir" dedi.

Bu ilişkinin hangi yönde işlediğini ve altında yatan mekanizmaları anlamak için daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var.

Wu, bu hafta BMC Oral Health adlı akademik dergide yayımlanan çalışmanın kıdemli yazarı.

Bu sonuçlara ulaşmak için yazarlar, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nin Ulusal Sağlık ve Beslenme İnceleme Anketi'nden elde edilen verileri inceledi. 2009'la 2012 arasında 15 binden fazla yetişkinden toplanan anket verilerini kullanarak depresyon belirtilerini tükürük örnekleriyle karşılaştırdılar.

Ayrıca, tükürükteki mikropları tanımlamak ve ağız mikrobiyomunun çeşitliliğini ölçmek için gen dizileme kullandılar. Böylece, mikrobiyal çeşitliliği daha az olan kişilerin depresyon belirtileri gösterme ihtimalinin daha yüksek olduğunu keşfettiler.

Ek analizler, sigara içme, alkol tüketimi ve diş bakımı gibi alışkanlıkların ağız mikrobiyomuyla depresyon arasındaki ilişkiyi etkilediğini ortaya koydu. Bunların tümü ağızdaki bakteri yapısını değiştirebiliyor.

Antidepresanlar ve diğer psikotropik ilaçların, tükürük miktarını azaltan ve ağız mikro ortamını değiştiren yan etkileri olduğunu belirttiler.

"Dolayısıyla ilaçlar sadece depresif semptomları hafifletmekle kalmıyor, aynı zamanda ağız sağlığı üzerinde düzenleyici bir etkiye de sahip" dediler.

cdsfvgh
Önceki araştırmalar, ağız mikrobiyomuyla genel sağlık arasında bağlantı olduğunu göstermişti. İçki içme ve diş bakımı gibi alışkanlıklar ağızdaki bakteri yapısını değiştirebiliyor (AFP)

Yine de ağızdaki mikropların çeşitliliğinin depresyonu etkileyip etkilemediği, depresyonun ağız mikrobiyomunda değişikliklere yol açıp açmadığı veya simbiyotik bir ilişki olup olmadığı hâlâ belirsiz.

Araştırmacılar, yakın zamanda yapılan bir çalışmanın depresyonla bağırsaktaki bakteri çeşitliliği arasında olası bir bağlantı bulduğunu belirtti. Ayrıca giderek artan sayıda araştırmanın ağız mikrobiyomuyla genel sağlık arasında bağlantı olduğunu gösterdiğini eklediler. Bunun nedeninin iltihaplanma ve bağışıklık sistemindeki bozukluklar olduğu düşünülüyor.

Araştırmacılar, bu bulguların konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacağını umuyorlar. 2021'de, tahmini 21 milyon yetişkinin geçen yıl en az bir kez majör depresif nöbet yaşadığı tahmin ediliyor.

Wu, "Ağız mikrobiyomuyla depresyon arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılması, sadece depresyonun altında yatan mekanizmaları öğrenmemize yardımcı olmakla kalmayıp, duygudurum bozuklukları için yeni biyolojik işaretler veya tedaviler geliştirilmesine de katkıda bulunabilir" dedi.

Independent Türkçe