Yemen Dışişleri Bakanı Ahmed Avad bin Mübarek, Şarku'l Avsat’a konuştu: Başkanlık Konseyi’ne uluslararası destek sürmeli

Yemen Dışişleri Bakanı, Nisan ayı ortasında BM'nin Yemen elçisi ile yaptığı görüşmede (SABA)
Yemen Dışişleri Bakanı, Nisan ayı ortasında BM'nin Yemen elçisi ile yaptığı görüşmede (SABA)
TT

Yemen Dışişleri Bakanı Ahmed Avad bin Mübarek, Şarku'l Avsat’a konuştu: Başkanlık Konseyi’ne uluslararası destek sürmeli

Yemen Dışişleri Bakanı, Nisan ayı ortasında BM'nin Yemen elçisi ile yaptığı görüşmede (SABA)
Yemen Dışişleri Bakanı, Nisan ayı ortasında BM'nin Yemen elçisi ile yaptığı görüşmede (SABA)

Yemen Dışişleri Bakanı Ahmed Avad bin Mübarek, "Şarku'l Avsat’a" konuştu. Yemenli Bakan, ülkesinin izlediği dış politika ve Başkanlık Konseyi ile ilgili düşüncelerini ifade etti.

-Yemen’de devletin ve hükümetin olumlu performansı Yemen diplomasisini ve Yemen'in dış politikasını nasıl etkileyecek?
Ahmed Avad bin Mübarek: “Diplomasi ve dış politikayı etkileyen pek çok faktör var: Coğrafi konum, demografi, insan ve ekonomik kaynaklar. Bu faktörler arasında devletin iç durumu da yer almakta ve bu, hükümetin performansını etkileyen faktörlerden biridir. Hükümetin performansı ne kadar olumlu, disiplinli ve sağlıklı olursa diplomatik eylem ve ülkenin dış politikasının güçlendirilmesi için o kadar alan yaratılır.”

Bakan Mübarek 4  iç faktörlere dikkat çekti
Birincisi: Darbenin yol açtığı komplikasyonların ardından devlet kurumlarının zayıflaması nedeniyle ikili işbirliği alanları kesintiye uğradı. İkili işbirliği alanları mevcut çekincelerin kaldırılmasından sonra ilk aşama olarak Arap düzeyinde ve uluslararası düzeyde yeniden başlatılabilir.
İkincisi: Maaşların ödenmesi de dahil olmak üzere tüm vatandaşlara hizmet verebilecek, tüm yurttaşların temsilini artıracak ve halka bu temelde hizmeti teşvik edecek mali ve idari yönden yetkin kurumlar kurulabilir. 
Üçüncüsü: Denetleme kurumlarını, yönetişimi, şeffaflığı ve yolsuzlukla mücadeleyi etkinleştirmek, bağışçılar ve uluslararası kuruluşlar aracılığıyla “kalkınma ve yardım ortaklığı kurma” taleplerini artıracaktır.
Dördüncüsü: Gelir tabanının birleştirilmesi, kaynakların en iyi şekilde kullanılması, hayati tesislerin etkinleştirilmesi ve kurtarılmış alanlarda güvenlik ve istikrarın artırılması yatırımın piyasaya sürülmesi için fırsatlar yaratacak. Bu sektörü güçlendirmek ve ortak çıkarlar yaratmak dış eğilimleri etkileyecek. Söz konusu çıkarların boyutu ne kadar büyük olursa diplomatik performansa ve genel olarak dış politikaya o kadar fazla yansıyacak.
Hukuk ve uluslararası ilişkiler araştırmacısı Dr. Ahmed Accac, Yemen'in dış politikasının gereklilikleri hakkında şunları söylüyor: “Eski Yemen Cumhurbaşkanı, yetkilerini Başkanlık Konseyi'ne devrettikten sonra oluşan yeni güç, birliğini fiilen kelimelerle değil, sahada kanıtlamalıdır. Siyasi kararın birliği, en önemlisi ordu olan ve bir sonraki aşamada aktif rol oynayacak kurumların birliği ile örtüşmelidir.”
Accac sözlerini şöyle sürdürdü: “Uluslararası destek elde etmek için belki de en önemli etkenlerden biri Başkanlık Konseyi’nin, Körfez ve Arap ülkeleri ile dayanışması ve Yemen ile koordinasyondur. Başkanlık Konseyi önceliklerini belirli bir gündem çerçevesinde belirlemesi gerekmektedir. Bu öncelikler Yemen vizyonunu ve bu vizyonu Güvenlik Konseyi'ndeki büyük ülkelere anlatmak için çalışmayı içeriyor. Askeri ve mali yardımlar da dahil olmak üzere Başkanlık Konseyi'nin bu ülkelerin desteğini alması faydalı olabilir. Amaç meclisi, Yemen'de meşruiyetin meşru temsilcisi kılmaktır. Vizyon, El-Husi'nin dönüşü için açık kapı ve meşruiyetin tüm Yemen'e genişletilmesi konusunda bir ısrarı içermelidir. Vizyon, gerçekleşmesi durumunda meşruiyetin ve Arap desteğinin genişletilmesinde ısrarcı olmayı öngörür”.
Accac sözlerini şöyle sonlandırdı: “Başkanlık Konseyi'nin tek meşru güç olduğunu kanıtlamak için konsey ön plana çıkarılmalı. Meşru hükümeti destekleyen tüm Arap ülkeleri hem askeri hem de bayındırlık açısından Yemen'in inşasına katkıda bulunmalıdır.”



İsrail, Filistin Yönetimi liderlerinin hareketlerine yönelik kısıtlamaları sıkılaştırıyor

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)
Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)
TT

İsrail, Filistin Yönetimi liderlerinin hareketlerine yönelik kısıtlamaları sıkılaştırıyor

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)
Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa salı günkü kabine toplantısında (WAFA)

İsrail, sahada gerilimin arttığı ya da Filistin Yönetimi'nin çeşitli siyasi kazanımlar elde etmeye çalıştığı dönemlerde yıllardır sürdürdüğü bir politikanın parçası olarak Filistinli yetkililerin iç ve dış hareketlerini kısıtlamaya geri döndü.

Gazze savaşının başlamasından bu yana İsrail bu yaklaşımını yoğunlaştırdı. İsrail makamları dün Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa'nın Batı Şeria'daki Ramallah ve Nablus vilayetlerinde bir dizi kasaba ve köyü ziyaret etmesini engelledi.

Duvar ve Yerleşim Direniş Komisyonu’nun Facebook sayfası üzerinden yapılan paylaşımda, “İsrail işgal yetkilileri, önceden uyarıda bulunmaksızın, Başbakan Muhammed Mustafa'nın Nablus vilayetindeki Duma ve Kusra kasabalarını, Ramallah vilayetindeki Berka ve Deyr Dibvan kasabalarını ziyaret etmesini engelledi” denildi.

Paylaşımın devamında, “Bu keyfi adım, işgal makamları tarafından Filistin hükümetine karşı alınan bir dizi ırkçı tedbirin devamı niteliğinde olup, hükümet ile Filistin vatandaşları arasındaki güveni sarsmaya yönelik umutsuz bir girişimdir” ifadesi yer aldı.

Abbas'ın seyahatinin engellenmesi

Geçtiğimiz günlerde İsrail, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Suriye'ye yapacağı ziyarete hazırlık amacıyla Ürdün'e gitmesini de engellemeye çalıştı. Ancak yoğun çabaların ve çeşitli tarafların temaslarının ardından Abbas, İsrail'in oyalamasının ardından Ürdün'e karayoluyla gitmek zorunda kaldı.

y6jukı
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas (Reuters)

Filistin Yönetimi bu konuda resmi bir açıklama yapmadı. Bazı yetkililer son dakikaya kadar ve birden fazla kez Abbas'ın hava yoluyla seyahat edeceğini teyit etmeye çalıştı, ancak sonunda yıllardır nadiren gerçekleşen bir şey olarak Abbas karayoluyla gitti.

İsrail'in bu kısıtlamasının, Filistin Devlet Başkanı'nın Suriye'yi ziyaret etme ve İsrail'in halen ‘terörist’ olarak tanımladığı ve ülkesinin topraklarına saldırdığı Suriyeli mevkidaşı Ahmed eş-Şera ile görüşme niyetinden mi yoksa Filistin'in ‘iki devletli çözüm’ çerçevesinde bir Filistin devletinin uluslararası alanda tanınması için başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleriyle ve Suudi Arabistan'la koordinasyon içinde hareket etmesinden mi kaynaklandığı bilinmiyor.

Elbette bu tutum İsrail hükümetini ve Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu kızdırdı ve Fransa'nın çabalarına ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un açıklamalarına saldıran açıklamalar yapmasına neden oldu.

Sessiz kalmak

Filistin hükümeti Mustafa'nın Batı Şeria'daki bazı kasabaları ziyaret etmesinin engellenmesi konusunda sessiz kalırken, Filistin Devlet Başkanlığı da Suriye ziyareti öncesinde Başkan Abbas'a karşı İsrail tarafından yapılan girişimler konusunda sessiz kaldı.

dfrgthy
İsrail askerleri askeri operasyonlar sırasında Batı Şeria sokaklarında (İsrail ordusu)

İsrail'de hiçbir resmi kurum İsrail'in attığı bu adımlar hakkında yorum yapmazken, bazı medya kuruluşları Netanyahu hükümetinden resmi bir yorum almaksızın Filistin Devlet Başkanı'nın Suriye ziyaretini engelleme girişimlerini haber yaptı.

Gözlemciler, Filistinli yetkililerin hareketlerine getirilen bu kısıtlamanın, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Batı Şeria şehirlerine uyguladığı siyasi ve fiziki kuşatma çerçevesinde gerçekleştiğini düşünüyor.

Geçtiğimiz birkaç ay içinde Batı Şeria bir dizi yoğun askeri operasyona maruz kaldı. İsrail ordusu gece gündüz baskınlar düzenliyor, daha fazla kontrol noktası kuruyor, bölge sakinlerine yaptırımlar uyguluyor ve bir bölgeden diğerine veya bir vilayetten diğerine hareketlerini kısıtlıyor. İsrail polisi çeşitli yollarda konuşlanmış durumda ve Filistinlilere hiç de azımsanmayacak miktarlarda trafik cezaları uyguluyor.

Batı Şeria'nın coğrafi yapısının değiştirilmesi

İsrail askeri operasyonları üç aydır ağırlıklı olarak Cenin Mülteci Kampı’nda, aynı süre zarfında Tulkerim Mülteci Kampı’nda ve yaklaşık 70 gündür Tulkerim vilayetindeki Nur Şems Mülteci Kampı’nda yoğunlaştı. Bu operasyonlar, ‘silahlı terörizmin yuvası’ olarak tanımlanan bu kampların coğrafi yapısını değiştirmeye yönelik olarak evleri buldozerle yıkmayı ve yeni yollar inşa etmeyi içeriyor.

Söz konusu operasyonlar, yaklaşık 18 aydır acımasız bir savaşa maruz kalan Gazze Şeridi'nde yaşananların bir tekrarı olarak on binlerce Filistinlinin bu kamplardan göç etmesine neden oldu. Diğer vilayetlerdeki köyler, kasabalar ve kamplar da her gün daha fazla yerleşim karakolu kuran, yerleşim yolları inşa eden, Filistinli çiftçilere ait ekipmanlara el koyan ve onlara saldırarak aralarında çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan yerleşimcilerin saldırılarına maruz kalıyor.

DFRGTYH
Batı Şeria'nın El Halil kentinde Yahudi yerleşimine bakan bir tepede yürüyen Filistinli adam, 3 Nisan 2025. (AFP)

İsrailli yerleşimciler dün sabah Nablus'un doğusundaki Beyt Decen köyünde bir elektrik hattını uzatmak için çalışırken Filistinlilerin ekipmanlarına ve üç kamyona el koydu. Başka bir grup yerleşimci de Ürdün Vadisi'nin kuzeyinde mahsulleri sulamak için kullanılan su pompalarını çaldı.

Filistinlilere göre yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen bu saldırıların çoğu İsrail ordusunun koruması altında gerçekleştiriliyor. Bu durum, Tel Aviv'de yerleşimi ve yerleşimcileri teşvik eden Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir gibi aşırılık yanlısı bakanların yer aldığı aşırı sağcı hükümet altında bu tür saldırıları meşrulaştırarak İsrail'de açık ve net bir yaklaşım değişikliğine işaret ediyor.