Ukrayna, Blinken ve Austin’e ağır silah talebini iletti

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçtiğimiz hafta Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal ile Washington’da gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçtiğimiz hafta Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal ile Washington’da gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (AFP)
TT

Ukrayna, Blinken ve Austin’e ağır silah talebini iletti

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçtiğimiz hafta Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal ile Washington’da gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçtiğimiz hafta Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal ile Washington’da gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin Kiev'de Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile görüştü. Kiev, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşa karşı koymak için ABD’den ağır silahlar talep etti. ABD'li yetkililer, Ukrayna'ya 700 milyon dolarlık ek askeri yardım yapılacağını açıkladı.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ülkesinin zor zamanların üstesinden geleceğini söyledi. Zelenskiy dün, ülkenin doğusunda dini bayramların çatışmalarla gölgelendiği bir dönemde başkent Kiev’in bin yıllık geçmişe sahip Aziz Sofya (Aya Sofya) Katedrali’nde Paskalya Bayramı için yaptığı dokunaklı konuşmada, ABD'li yetkililerin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in iki ay önce ülkenin işgali emrini vermesinden bu yana yapılacak en yüksek düzeyli ziyareti gerçekleştireceklerini açıkladı.
Beyaz Saray, Blinken ve Austin'in Ukrayna ziyaretini teyit etmezken Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı (Pentagon) yorum yapmaktan kaçındı. Bakan Blinken, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Ukrayna'daki Ortodoks Hıristiyanların Başkan Putin'in acımasız saldırganlığı savaşı karşısındaki direnişinden ilham aldık. Onları desteklemeye devam ediyoruz. Bugün (dün) onların ve herkesin Paskalya Bayramı’nı ve barışın hızla dönüşünü kutlamalarını diliyoruz” ifadelerini kullandı.
Ukrayna savunmasının, Rusya'yı, Kiev ve çevresinden çekilmeye zorlamasının ardından Moskova, ülkenin doğusundaki Donetsk ve Luhansk'in yer aldığı Donbas bölgesi ve ülkenin güneyine odaklanmış durumda. Başkent Kiev’de hayatın bir şekilde normale dönmesiyle birlikte, son birkaç gün içinde birkaç ülke başkentteki büyükelçiliklerini yeniden açtılar.  Savaştan kaçan bazı başkent sakinleri de Paskalya'yı kutlamak için geri döndüler.
Luhansk Valisi Sergey Gayday, Rus güçlerinin, bölgedeki yedi kiliseyi topçu bombardımanlarıyla zarar vermesi nedeniyle Paskalya kutlamalarının azaldığını söyledi. Vali Gayday, Rusya’nın bombardımanının sayıları belirlenemeyen çok sayıda sivilin ölümüne neden olduğunu da sözlerine ekledi.
Reuters, bu bilgiyi bağımsız kaynaklardan teyit edemedi. Ukrayna'daki eylemlerini ‘özel bir askeri operasyon’ olarak nitelendiren Moskova ise sivilleri hedef aldığı ve Ukrayna’nın ‘vahşetin kanıtı’ olduğunu söylediği iddiaların hepsini reddediyor. Moskova, bu iddiaların Kiev tarafından barış görüşmelerinin baltalanması için üretildiğini söylüyor.
Savaştan kaçmak zorunda kalan, sayılarının beş milyonu bulduğu tahmin edilen Ukraynalılardan biri olan ve Paskalya'yı Prag'da geçiren Natalia Krasnopolskaya, “Ukrayna’daki bu dehşetin bir an önce durması için dua ediyorum ki eve dönebilelim” dedi.

Daha donanımlı ekipman
Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkan Yardımcısı Igor Zhovkva, dün NBC News'e yaptığı açıklamada, Ukraynalı yetkililerin Blinken ve Austin'e füzesavar ve uçaksavar sistemleri, zırhlı araçlar ve tanklar dahil olmak üzere daha fazla silaha acil ihtiyaç olduğunu bildirmeyi planladıklarını söyledi. ABD ve NATO, Ukrayna'ya daha donanımlı ekipman ve daha gelişmiş silah sistemleri sağlama konusunda daha da istekli olduklarını gösterdiler. İngiltere askeri araç gönderme sözü verdi. Londra, Polonya’ya ait Rus T-72S tanklarının Ukrayna'ya gönderilmesi için Polonya'ya İngiliz yapımı tanklar tedarik edilmesinin düşünüldüğünü açıkladı.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukraynalı mevkidaşı Zelenskiy ile yaptığı telefon görüşmesinde, Ankara'nın Rusya ile müzakere sürecinde mümkün olan her türlü yardımı sağlamaya hazır olduğunu söyledi. Zelenskiy, Erdoğan ile savaşın en büyük şiddetli çatışmalarının yaşandığı ülkenin güneyinde yer alan Mariupol kentinden sivillerin bir an önce tahliye edilmesi için yapılabilecekleri ele aldıklarını söyledi.
Ukraynalı yetkililer, Rus güçlerinin dün Mariupol'de Ukraynalı askerlerin son sığınağı olan Azovstal çelik tesisini vurmaya devam ettiklerini söylediler. Yetkililer, tesiste binden fazla sivilin de barındığını belirttiler. Tesis içinde sıkışıp kalan 36. Deniz Piyade Birliği'nin Komutanı Serhiy Volina, Rusya'nın fabrikayı uçaklar ve obüslerle bombaladığını bildirdi.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'nin Danışmanı Oleksiy Aristoviç, yaptığı açıklamada, Rus ordusunun, hava saldırıları ve topçu desteğiyle fabrikayı basmaya çalıştığını söyledi.
Tesiste durumun kritik olduğunu açıklayan Komutan Volina ise “Can kaybımız var. Çok sayıda yaralımız var. Bazıları ölmek üzere. Durum hızla kötüye gidiyor” dedi.
Moskova, Mariupol’da zaferini ilan etmiş, tesisi ele geçirmesine gerek olmadığını açıklamıştı.
Mariupol’ü tamamen kontrol altına aldığında, Rusya yanlısı ayrılıkçıların kontrol ettiği Doğu Ukrayna'daki Donbas bölgesini oluşturan Donetsk ve Luhansk şehirlerinin bazı kısımları ile Moskova'nın 2014 yılında ilhak ettiği Kırım arasında bir kara bağlantısı oluşacak.
Mariupol'da on binlerce sivilin öldürüldüğünü tahmin eden Ukrayna, şehirde halen 100 bin sivilin olduğunu açıkladı. Birleşmiş Milletler (BM) ve Kızıl Haç sivillerin sayısını binlerle ifade ediyor.

“Bir insanlık trajedisi”
Dünya Ortodoks Hıristiyan cemaatinin ruhani lideri İstanbul Ortodoks Patrikhanesi Ekümenik Patriği I.Bartholomeos, Mariupol ve Ukrayna'nın diğer bölgelerinde insani koridorların açılması çağrısında bulunarak  “Tarifsiz bir insanlık trajedisi yaşanıyor” dedi.
Donetsk Bölgesi Valisi Pavlo Kirilenko ise dün yaptığı açıklamada, bölgeyi hedef alan bombalı bir saldırıda iki çocuğun hayatını kaybettiğini duyurdu.
Harkiv Başsavcılık Ofisi’nden yapılan açıklamada da Rusya'nın Harkiv’in Chuhuiv şehrine düzenlediği bombardımanda bir kişinin öldüğü, üç kişinin yaralandığı bildirildi.
Luhansk Valisi Sergey Gayday, Rus ordusunun Cumartesi günü gerçekleştirdiği saldırılar sonucunda bir doğalgaz boru hattının hasar aldığını, bir elektrik trafo merkezinde yangın çıktığını ve Lugansk’ta 5 bin 500 kişiye doğalgaz tedarik edilemediğini söyledi.
Ukrayna, geçtiğimiz Cuma günü Donetsk ve Luhansk’a yapılan 12 saldırının Ukrayna güçlerince püskürtüldüğünü, dört tank, 15 zırhlı ve beş obüsün imha edildiğini açıkladı. Reuters, bu bilgileri bağımsız olarak doğrulayamadı.
Buna karşın Rus haber ajansı TASS’ın aktardığı bilgilere göre Rusya’nın Ukrayna sınırındaki Belgorod bölgesinden yerel bir yetkili dün yaptığı açıklamada, bölgeye bağlı bir köyün sınırın diğer tarafından bombalandığını, ancak can kaybı veya hasara yol açmadığını söyledi.
İngiltere Askeri İstihbarat Servisi, Rusya’nın özellikle Donbas’ta bazı kazanımlar elde etmesine rağmen Ukrayna’nın direnişinin güçlü olduğunu vurguladı.  İstihbarat Servisi tarafından periyodik olarak hazırlanan raporda Rus ordusunun moralinin bozuk olmasının yanı sıra saldırılara hazırlanmak için verilen zamanın kısıtlı olmasının muhtemelen Rusya'nın savaş yeteneklerinin etkinliğini azalttığı belirtildi.
Rus kamu televizyonu Russia Today (RT), Rus füzelerinin gece boyunca Ukrayna'nın kuzeydoğusundaki Harkov şehrindeki dört silah deposu ve Dnipropetrovsk şehrinde Ukrayna ordusu için patlayıcı üreten bir tesis dahil olmak üzere sekiz askeri noktayı hedef aldığını aktardı.



Gine-Bissau'nun geçici cumhurbaşkanı: "Kan dökülmesini önlemek için" darbe yaptık

Gine-Bissau'nun geçici Cumhurbaşkanı General Horta Ntam, Bissau'da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
Gine-Bissau'nun geçici Cumhurbaşkanı General Horta Ntam, Bissau'da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
TT

Gine-Bissau'nun geçici cumhurbaşkanı: "Kan dökülmesini önlemek için" darbe yaptık

Gine-Bissau'nun geçici Cumhurbaşkanı General Horta Ntam, Bissau'da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)
Gine-Bissau'nun geçici Cumhurbaşkanı General Horta Ntam, Bissau'da düzenlediği basın toplantısında (Reuters)

Bir ay önce Gine-Bissau'da iktidarı ele geçiren askeri yetkililer, sık sık siyasi çalkantılarla sarsılan ülkenin seçim sonuçlarını beklediği bir dönemde, "kan dökülmesini önlemek" için darbe yaptıklarını söylediler.

26 Kasım'da, Portekizce konuşulan bu Batı Afrika ülkesinde cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerinin ön sonuçlarının açıklanmasının arifesinde, ordu 2020'de göreve gelen mevcut Cumhurbaşkanı Umaro Sissoco Embaló'yu devirdi ve seçim sürecini sekteye uğrattı.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre ordu, Embaló'nun yakın müttefiki General Horta Ntam'ı, bir yıl sürmesi beklenen geçici hükümetin başına atadı.

Ntam, cuma akşamı yaptığı açıklamada, darbenin "rakip partilerin destekçileri arasında kan dökülmesini önlediğini" söyledi. Ayrıca, "Darbenin seçim sürecini durdurduğu iddialarını reddediyoruz" ifadesini kullandı.

Ordu darbeyi gerçekleştirdiğinde, hem görevden ayrılan Cumhurbaşkanı Umaro Sissoco Embaló'nun kampı hem de muhalif rakibi Fernando Dias da Costa zafer ilan etmişti.

Bu, Gine-Bissau'nun 1974'te Portekiz'den bağımsızlığını kazanmasından bu yana yaşanan beşinci darbeydi. Ülke siyasi krizlerle boğuştu ve birçok darbe girişimi yaşadı.

Askeri konsey başkanı, "mevcut seçim modelinin Gine-Bissau'daki siyasi ve askeri krizleri çözmede etkili olmadığını" belirterek, "seçimlerin bir çözüm olmadığını" vurguladı.

Geçtiğimiz hafta, Batı Afrika Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), Gine-Bissau'da sivil yönetimin geri dönüşünü engellemeye çalışan herhangi bir tarafa "hedefli yaptırımlar" uygulama tehdidinde bulundu.

ECOWAS üye devletlerinin genelkurmay başkanlarından oluşan bir heyetin bugün Gine-Bissau'yu ziyaret etmesi bekleniyor.

İki hafta önce ECOWAS, Benin'deki darbe girişimine karşılık olarak askeri müdahalede bulunmuştu.

Blok üyesi ülkeler, 2020 ile 2023 yılları arasında Burkina Faso, Gine, Mali ve Nijer'de bir dizi askeri darbe yaşadı; bu ülkeler halen askeri yönetim altında bulunuyor.


İran, Venezuela'nın Amerika Birleşik Devletleri ile olan çatışmasında Venezuela'ya desteğini ifade etti

Venezuela Dışişleri Bakanı Ivan Gil ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, (AFP)
Venezuela Dışişleri Bakanı Ivan Gil ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, (AFP)
TT

İran, Venezuela'nın Amerika Birleşik Devletleri ile olan çatışmasında Venezuela'ya desteğini ifade etti

Venezuela Dışişleri Bakanı Ivan Gil ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, (AFP)
Venezuela Dışişleri Bakanı Ivan Gil ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, (AFP)

Venezuela, dün iki ülkenin dışişleri bakanları arasında yapılan telefon görüşmesinde, İran'ın ABD tarafından gerçekleştirilen "korsanlık ve uluslararası terörizmle" mücadelede "her alanda" iş birliği teklif ettiğini duyurdu.

İran, Washington'u kendisini devirmek için bir komplo kurmakla suçlayan Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro'nun önemli bir müttefikidir.

ABD, amacının uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele olduğunu iddia ederek, Karayipler'e büyük bir donanma filosu konuşlandırdı.

ABD güçleri, ay başından bu yana Başkan Donald Trump tarafından ilan edilen “kapsamlı abluka” kapsamında Venezuela petrolü taşıyan iki tankere el koydu.

Venezuela Dışişleri Bakanı Iván Gil yaptığı açıklamada, İranlı mevkidaşıyla yaptığı görüşmenin “Karayip bölgesindeki son olaylar, özellikle ABD tarafından gerçekleştirilen tehditler ve korsanlık eylemleri ile Venezuela petrolü taşıyan gemilerin çalınması” konularına odaklandığını belirtti.

Görüşme sırasında, “Venezuela, İran İslam Cumhuriyeti hükümetinin tam dayanışmasının ve ABD'nin zorla dayatmaya çalıştığı korsanlık ve uluslararası terörizmle mücadelede her alanda iş birliği teklifinin kesin kanıtını almıştır” diye vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre İran daha önce Venezuela'ya yakıt, gıda ve ilaç da dahil olmak üzere yardım sağlamıştı.

Venezuela'nın diğer iki müttefiki olan Çin ve Rusya da ABD'nin askeri konuşlandırması karşısında Başkan Maduro'ya dayanışmalarını ifade ettiler.


Türkiye, Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasının uygulanması için SDG'den yol haritası istedi

Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)
Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)
TT

Türkiye, Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasının uygulanması için SDG'den yol haritası istedi

Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)
Türkiye, SDG'nin ayrı bir yapı olarak değil, ferdî olarak Suriye ordusuna entegre olmasını talep ediyor. (AFP)

Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) ‘ayrılıkçı’ ve yerinden yönetim yanlısı söylemlerden vazgeçmesini, bünyesindeki ‘terör unsurlarını’ tasfiye etmesini, Suriye ordusuna tam olarak entegre olmasını ve tek bir merkezi otoriteye bağlılık göstermesini talep etti.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, SDG’nin ‘terör unsurlarından’ ayrılması gerektiğini belirterek, bununla örgütün ana omurgasını oluşturan ve Ankara tarafından Suriye’de PKK’nın uzantısı olarak görülen YPG’ye işaret etti. Güler, sahadaki paralel güvenlik yapılarının da tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı.

Güler, SDG’nin, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile SDG lideri Mazlum Abdi arasında 10 Mart’ta Şam’da imzalanan ve Suriye ordusuna entegrasyonu öngören anlaşmayı, net bir vizyon ve belirlenmiş bir yol haritası çerçevesinde hayata geçirmesi gerektiğini söyledi.

Entegrasyon yol haritası

Güler, 2025 yılı boyunca yaşanan gelişme ve olayları değerlendirmek amacıyla medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıda, ‘tek devlet, tek ordu’ ilkesi çerçevesinde hazırlanan anlaşmanın henüz somut bir gerçekliğe dönüşmediğini ve pratik adımlarla desteklenmediğini söyledi.

 Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıdan (Milli Savunma Bakanlığı)Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in medya kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle yaptığı toplantıdan (Milli Savunma Bakanlığı)

Güler, “Entegrasyon süreci, belirsiz ve ucu açık ifadelerle değil, net tarihli, bağlayıcı ve uygulanabilir bir yol haritasıyla yürütülmek zorundadır. Bu bağlamda SDG'nin terör unsurlarından ayrıştırılarak Suriye ordusuna entegrasyonu hayati önem taşıyor” dedi.

Suriye’de yeni bir hükümetin kurulduğunu ve yeni bir cumhurbaşkanının göreve başladığını hatırlatan Güler, “Ülkede düzenin sağlanabilmesi için kendilerine bir miktar zaman tanınmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Suriye Cumhurbaşkanı, ülkesindeki tüm grupları kucaklayacağını açıkladı ve bu taahhüdüne bağlı kaldı, hâlen de bağlı. Suriyeli yetkililerle yaptığımız görüşmelerde, SDG’nin entegrasyonuna ilişkin tutumlarını görüyor ve anlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, 10 Mart 2025'te SDG'nin Suriye ordusuna entegre olma anlaşmasını imzalarken (EPA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, 10 Mart 2025'te SDG'nin Suriye ordusuna entegre olma anlaşmasını imzalarken (EPA)

SDG’nin entegrasyonuna ilişkin ABD’nin tutumu ve bu konuda Ankara ile Washington arasında görüş ayrılığı olup olmadığına dair soruya yanıt veren Güler, iki ülke arasındaki temasların sürdüğünü ve ABD’nin yaklaşımında önemli bir değişim yaşandığını söyledi.

Güler, “Amerikalı dostlarımız artık sahadaki gerçeklerin daha fazla farkında. Bu konudaki görüş ayrılıklarımız giderek azalıyor. Ne istediğimizi net bir şekilde ortaya koyduk, bu konuda geri dönüş yok. SDG mutlaka Suriye ordusuna entegre edilecek” dedi.

SDG’nin de entegrasyondan söz ettiğini belirten Güler, “Ancak onların kastettiği, birlik halinde entegrasyon. Birlik olarak değil, ferdi olarak entegre olmaları lazım. Aksi halde bunun adı entegrasyon olmaz” şeklinde konuştu.

Askeri seçenek

Güler, SDG’nin entegrasyon sürecine uymaması halinde Türkiye’nin tutumuna ilişkin olarak, “Türkiye, tüm olası gelişmelere karşı hazır planlara sahiptir. Ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz ve bugüne kadar yaptıklarımızı yapabilecek güç ve imkâna sahibiz” dedi.

Güler, “Biz 2016'dan itibaren Suriye'deki harekatlarımızı yaparken, ABD de oradaydı, Rusya da oradaydı. Biz yapılması gerekeni hiç kimseye sormadan yaptık ve bitirdik. Önümüzdeki dönemde de ihtiyaç olursa gerekeni kimseye sormadan yaparız” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, geçtiğimiz salı günü Dışişleri Bakanlığı'nda gerçekleştirdikleri görüşmede, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu anlaşmasının uygulanmasını ele aldılar. (Dışişleri Bakanlığı)Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, geçtiğimiz salı günü Dışişleri Bakanlığı'nda gerçekleştirdikleri görüşmede, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu anlaşmasının uygulanmasını ele aldılar. (Dışişleri Bakanlığı)

Diğer yandan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, perşembe günü, Ankara’daki Dışişleri Bakanlığı’nda ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile yaptığı görüşmeden iki gün sonra, SDG’nin entegrasyon anlaşmasını uygulamamasının ilgili taraflarda sabırsızlığa yol açtığı uyarısında bulundu.

Fidan, “SDG’nin anlaşmaya gecikmeden uyması gerekiyor. Askeri gücün yeniden kullanılmasını desteklemiyoruz; ancak ilgili tarafların sabrı tükenmiş durumda. Şam yönetimi ile SDG arasında entegrasyona ilişkin bir çözümün diyalog yoluyla bulunmasını umuyoruz” dedi.

Milli Savunma Bakanı Güler de Türkiye’nin Suriye’deki gelişmeleri yakından takip ettiğini vurgulayarak, “Başından beri tutumumuzu net bir şekilde ortaya koyduk. Bundan geri dönüş yok. Suriye’de istikrar ve güvenliğin sağlanması ile terörle mücadele, Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından hayati öneme sahiptir” değerlendirmesinde bulundu.

Şam ile iş birliği

Güler, Suriye hükümetiyle yakın temas halinde olduklarını belirterek, uzun yıllar süren sıkıntıların ardından barış içinde yaşama ve yeniden uluslararası topluma entegre olma yolunda önemli mesafe kat eden Şam yönetimiyle güçlü bir koordinasyon ve yapıcı bir iş birliği yürüttüklerini söyledi.

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, geçtiğimiz ağustos ayında Ankara ile Şam arasında askeri iş birliğine ilişkin mutabakat zaptının imzalanması sırasında (Milli Savunma Bakanlığı)Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, geçtiğimiz ağustos ayında Ankara ile Şam arasında askeri iş birliğine ilişkin mutabakat zaptının imzalanması sırasında (Milli Savunma Bakanlığı)

Güler, iki ülke arasında geçtiğimiz ağustos ayında imzalanan eğitim ve danışmanlık mutabakat zaptı çerçevesinde, Suriye ordusunun savunma kapasitesinin güçlendirilmesi, kurumsal yapısının geliştirilmesi ve modernize edilmesi ile personel eğitimi başta olmak üzere, özellikle terörle mücadele alanında katkıların sürdürüldüğünü ifade etti.

2018 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Afrin’i SDG’nin kontrolünden aldığı döneme değinen Güler, bölgede cami, kilise ve okulların ‘terör unsurlarının mevzileri’ haline getirildiğini öne sürerek, operasyonla birlikte Afrin’in terörden arındırıldığını ve tespit edilen tüm tünellerin imha edildiğini söyledi.

Güler sözlerini şöyle sürdürdü: “Bölgenin en büyük barajı Afrin'in kuzeyinde olmasına rağmen halk susuz bırakılmıştı. Orayı güvenli ve yaşanabilir hale getirdik. Terör örgütünün Rakka ve Deyrizor'daki devam eden tünel kazma faaliyetlerini de yakından takip ediyoruz.”

Suriye'nin kuzeyinde tünelleri temizleme çalışması yapan Türk askerleri (Milli Savunma Bakanlığı)Suriye'nin kuzeyinde tünelleri temizleme çalışması yapan Türk askerleri (Milli Savunma Bakanlığı)

TSK’nın bugüne kadar toplam 732 kilometre uzunluğunda tüneli imha ettiğini kaydeden Güler, bunların 302 kilometresinin Tel Rıfat’ta, 430 kilometresinin ise Münbiç’te bulunduğunu ve bu çalışmalar sayesinde söz konusu bölgelerin yeniden yaşanabilir hale geldiğini söyledi.

Öte yandan Güler, İsrail’in ‘yanlış bir güvenlik anlayışına’ dayanan yaklaşımını da eleştirerek, bu tutumun Suriye hükümetine karşı devlet dışı aktörleri kışkırttığını, aşırı güç kullanımına yol açtığını ve zaten kırılgan olan bölgesel dengelere daha fazla zarar verdiğini dile getirdi. Bu durumun istikrarsızlığı derinleştirdiğini ve Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından tehdit oluşturduğunu vurguladı.

Güler, İsrail’in güvenlik kaygılarını Suriye’ye saldırarak ve ülkeyi istikrarsızlaştırarak gideremeyeceğini belirterek, bu sorunların ancak yeni Suriye hükümetiyle iyi komşuluk temelinde iş birliği yapılarak ve karşılıklılık ilkesi doğrultusunda ilişkiler kurularak çözülebileceğini ifade etti.