Ukrayna, Blinken ve Austin’e ağır silah talebini iletti

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçtiğimiz hafta Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal ile Washington’da gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçtiğimiz hafta Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal ile Washington’da gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (AFP)
TT

Ukrayna, Blinken ve Austin’e ağır silah talebini iletti

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçtiğimiz hafta Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal ile Washington’da gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçtiğimiz hafta Ukrayna Başbakanı Denis Şmıgal ile Washington’da gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin Kiev'de Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile görüştü. Kiev, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşa karşı koymak için ABD’den ağır silahlar talep etti. ABD'li yetkililer, Ukrayna'ya 700 milyon dolarlık ek askeri yardım yapılacağını açıkladı.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ülkesinin zor zamanların üstesinden geleceğini söyledi. Zelenskiy dün, ülkenin doğusunda dini bayramların çatışmalarla gölgelendiği bir dönemde başkent Kiev’in bin yıllık geçmişe sahip Aziz Sofya (Aya Sofya) Katedrali’nde Paskalya Bayramı için yaptığı dokunaklı konuşmada, ABD'li yetkililerin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in iki ay önce ülkenin işgali emrini vermesinden bu yana yapılacak en yüksek düzeyli ziyareti gerçekleştireceklerini açıkladı.
Beyaz Saray, Blinken ve Austin'in Ukrayna ziyaretini teyit etmezken Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı (Pentagon) yorum yapmaktan kaçındı. Bakan Blinken, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Ukrayna'daki Ortodoks Hıristiyanların Başkan Putin'in acımasız saldırganlığı savaşı karşısındaki direnişinden ilham aldık. Onları desteklemeye devam ediyoruz. Bugün (dün) onların ve herkesin Paskalya Bayramı’nı ve barışın hızla dönüşünü kutlamalarını diliyoruz” ifadelerini kullandı.
Ukrayna savunmasının, Rusya'yı, Kiev ve çevresinden çekilmeye zorlamasının ardından Moskova, ülkenin doğusundaki Donetsk ve Luhansk'in yer aldığı Donbas bölgesi ve ülkenin güneyine odaklanmış durumda. Başkent Kiev’de hayatın bir şekilde normale dönmesiyle birlikte, son birkaç gün içinde birkaç ülke başkentteki büyükelçiliklerini yeniden açtılar.  Savaştan kaçan bazı başkent sakinleri de Paskalya'yı kutlamak için geri döndüler.
Luhansk Valisi Sergey Gayday, Rus güçlerinin, bölgedeki yedi kiliseyi topçu bombardımanlarıyla zarar vermesi nedeniyle Paskalya kutlamalarının azaldığını söyledi. Vali Gayday, Rusya’nın bombardımanının sayıları belirlenemeyen çok sayıda sivilin ölümüne neden olduğunu da sözlerine ekledi.
Reuters, bu bilgiyi bağımsız kaynaklardan teyit edemedi. Ukrayna'daki eylemlerini ‘özel bir askeri operasyon’ olarak nitelendiren Moskova ise sivilleri hedef aldığı ve Ukrayna’nın ‘vahşetin kanıtı’ olduğunu söylediği iddiaların hepsini reddediyor. Moskova, bu iddiaların Kiev tarafından barış görüşmelerinin baltalanması için üretildiğini söylüyor.
Savaştan kaçmak zorunda kalan, sayılarının beş milyonu bulduğu tahmin edilen Ukraynalılardan biri olan ve Paskalya'yı Prag'da geçiren Natalia Krasnopolskaya, “Ukrayna’daki bu dehşetin bir an önce durması için dua ediyorum ki eve dönebilelim” dedi.

Daha donanımlı ekipman
Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkan Yardımcısı Igor Zhovkva, dün NBC News'e yaptığı açıklamada, Ukraynalı yetkililerin Blinken ve Austin'e füzesavar ve uçaksavar sistemleri, zırhlı araçlar ve tanklar dahil olmak üzere daha fazla silaha acil ihtiyaç olduğunu bildirmeyi planladıklarını söyledi. ABD ve NATO, Ukrayna'ya daha donanımlı ekipman ve daha gelişmiş silah sistemleri sağlama konusunda daha da istekli olduklarını gösterdiler. İngiltere askeri araç gönderme sözü verdi. Londra, Polonya’ya ait Rus T-72S tanklarının Ukrayna'ya gönderilmesi için Polonya'ya İngiliz yapımı tanklar tedarik edilmesinin düşünüldüğünü açıkladı.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ukraynalı mevkidaşı Zelenskiy ile yaptığı telefon görüşmesinde, Ankara'nın Rusya ile müzakere sürecinde mümkün olan her türlü yardımı sağlamaya hazır olduğunu söyledi. Zelenskiy, Erdoğan ile savaşın en büyük şiddetli çatışmalarının yaşandığı ülkenin güneyinde yer alan Mariupol kentinden sivillerin bir an önce tahliye edilmesi için yapılabilecekleri ele aldıklarını söyledi.
Ukraynalı yetkililer, Rus güçlerinin dün Mariupol'de Ukraynalı askerlerin son sığınağı olan Azovstal çelik tesisini vurmaya devam ettiklerini söylediler. Yetkililer, tesiste binden fazla sivilin de barındığını belirttiler. Tesis içinde sıkışıp kalan 36. Deniz Piyade Birliği'nin Komutanı Serhiy Volina, Rusya'nın fabrikayı uçaklar ve obüslerle bombaladığını bildirdi.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'nin Danışmanı Oleksiy Aristoviç, yaptığı açıklamada, Rus ordusunun, hava saldırıları ve topçu desteğiyle fabrikayı basmaya çalıştığını söyledi.
Tesiste durumun kritik olduğunu açıklayan Komutan Volina ise “Can kaybımız var. Çok sayıda yaralımız var. Bazıları ölmek üzere. Durum hızla kötüye gidiyor” dedi.
Moskova, Mariupol’da zaferini ilan etmiş, tesisi ele geçirmesine gerek olmadığını açıklamıştı.
Mariupol’ü tamamen kontrol altına aldığında, Rusya yanlısı ayrılıkçıların kontrol ettiği Doğu Ukrayna'daki Donbas bölgesini oluşturan Donetsk ve Luhansk şehirlerinin bazı kısımları ile Moskova'nın 2014 yılında ilhak ettiği Kırım arasında bir kara bağlantısı oluşacak.
Mariupol'da on binlerce sivilin öldürüldüğünü tahmin eden Ukrayna, şehirde halen 100 bin sivilin olduğunu açıkladı. Birleşmiş Milletler (BM) ve Kızıl Haç sivillerin sayısını binlerle ifade ediyor.

“Bir insanlık trajedisi”
Dünya Ortodoks Hıristiyan cemaatinin ruhani lideri İstanbul Ortodoks Patrikhanesi Ekümenik Patriği I.Bartholomeos, Mariupol ve Ukrayna'nın diğer bölgelerinde insani koridorların açılması çağrısında bulunarak  “Tarifsiz bir insanlık trajedisi yaşanıyor” dedi.
Donetsk Bölgesi Valisi Pavlo Kirilenko ise dün yaptığı açıklamada, bölgeyi hedef alan bombalı bir saldırıda iki çocuğun hayatını kaybettiğini duyurdu.
Harkiv Başsavcılık Ofisi’nden yapılan açıklamada da Rusya'nın Harkiv’in Chuhuiv şehrine düzenlediği bombardımanda bir kişinin öldüğü, üç kişinin yaralandığı bildirildi.
Luhansk Valisi Sergey Gayday, Rus ordusunun Cumartesi günü gerçekleştirdiği saldırılar sonucunda bir doğalgaz boru hattının hasar aldığını, bir elektrik trafo merkezinde yangın çıktığını ve Lugansk’ta 5 bin 500 kişiye doğalgaz tedarik edilemediğini söyledi.
Ukrayna, geçtiğimiz Cuma günü Donetsk ve Luhansk’a yapılan 12 saldırının Ukrayna güçlerince püskürtüldüğünü, dört tank, 15 zırhlı ve beş obüsün imha edildiğini açıkladı. Reuters, bu bilgileri bağımsız olarak doğrulayamadı.
Buna karşın Rus haber ajansı TASS’ın aktardığı bilgilere göre Rusya’nın Ukrayna sınırındaki Belgorod bölgesinden yerel bir yetkili dün yaptığı açıklamada, bölgeye bağlı bir köyün sınırın diğer tarafından bombalandığını, ancak can kaybı veya hasara yol açmadığını söyledi.
İngiltere Askeri İstihbarat Servisi, Rusya’nın özellikle Donbas’ta bazı kazanımlar elde etmesine rağmen Ukrayna’nın direnişinin güçlü olduğunu vurguladı.  İstihbarat Servisi tarafından periyodik olarak hazırlanan raporda Rus ordusunun moralinin bozuk olmasının yanı sıra saldırılara hazırlanmak için verilen zamanın kısıtlı olmasının muhtemelen Rusya'nın savaş yeteneklerinin etkinliğini azalttığı belirtildi.
Rus kamu televizyonu Russia Today (RT), Rus füzelerinin gece boyunca Ukrayna'nın kuzeydoğusundaki Harkov şehrindeki dört silah deposu ve Dnipropetrovsk şehrinde Ukrayna ordusu için patlayıcı üreten bir tesis dahil olmak üzere sekiz askeri noktayı hedef aldığını aktardı.



Yeni video ortaya çıktı: Sydney saldırısında silahsız direnen çift hayatını kaybetti

Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)
Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)
TT

Yeni video ortaya çıktı: Sydney saldırısında silahsız direnen çift hayatını kaybetti

Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)
Adli tıp uzmanları, Sidney'deki Bondi Plajı'nda meydana gelen silahlı saldırı olay yerinde kurbanlardan birinin cesedini inceliyor (EPA)

Sydney’de Hanuka Bayramı kutlamalarını hedef alan kanlı saldırıya ilişkin yeni görüntüler yayımlandı. Kısa süre önce paylaşılan video, bir çiftin saldırganlardan biriyle silahsız şekilde boğuştuğunu ve silahını kısa süreliğine ele geçirmeyi başardığını ortaya koydu. Ancak saldırganın silahın kontrolünü yeniden sağlaması üzerine çift vurularak öldürüldü.

Bu yeni video, saldırganlardan biriyle yüzleşen kahraman Ahmed Elhamad'ın eyleminin ardından geldi.

İsrail güvenlik yetkilileri, dünya çapındaki çeşitli istihbarat teşkilatlarına uyarıda bulunduklarını, Yahudi mekanlarını hedef alan potansiyel terör saldırıları konusunda uyardıklarını ve uluslararası yetkilileri daha yüksek güvenlik önlemleri almaya çağırdıklarını söyledi.

Avustralya Yayın Kurumu (ABC) tarafından yayınlanan yeni görüntülerde, çiftin silahsız bir teröristle karşı karşıya geldiği görülüyor. Videoda, teröristle boğuşup onu silahsızlandırmaya çalıştıkları ve kısa süreliğine de olsa başarılı oldukları görülüyor.

Şarku'l Avsat'ın Daily Mail'den aktardığı habere göre terörist daha sonra silahının kontrolünü yeniden ele geçirdi ve ölümcül saldırısına devam etti. Çift, terör saldırısında hayatını kaybeden kurbanlar arasındaydı.

Sajid Akram ve oğlu Naveed, Yahudi Hanuka kutlamasını hedef alan toplu bir silahlı saldırıda 15 kişiyi öldürdü. Yetkililer saldırıyı Yahudi karşıtı bir terör eylemi olarak nitelendirdi, ancak saldırganın daha derin motifleri hakkında şimdiye kadar çok az ayrıntı verdi.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese dün yaptığı açıklamada, saldırının "DEAŞ ideolojisinden kaynaklanmış gibi göründüğünü" söyledi.

Avustralya polisi ise dün yaptığı açıklamada, Bondi Plajı'ndaki saldırıyı gerçekleştirdiği şüphesiyle suçlanan baba ve oğulun kullandığı araçta iki DEAŞ bayrağı ve bomba bulunduğunu belirtti.

Yeni Güney Galler Polis Komiseri Mal Lanyon, gazetecilere yaptığı açıklamada, Sidney sahili yakınlarında bulunan aracın oğlunun adına kayıtlı olduğunu ve içinde "iki adet el yapımı DEAŞ bayrağı" ile birlikte patlayıcı düzenekler bulunduğunu söyledi.


48 Filistinlileri, İsrail’in suç örgütlerini “terör örgütü” olarak sınıflandırma tuzağıyla karşı karşıya

İsrailli yetkililer, bu örgütlerin güvenliklerini tehdit etmeye başlaması üzerine harekete geçti (Reuters)
İsrailli yetkililer, bu örgütlerin güvenliklerini tehdit etmeye başlaması üzerine harekete geçti (Reuters)
TT

48 Filistinlileri, İsrail’in suç örgütlerini “terör örgütü” olarak sınıflandırma tuzağıyla karşı karşıya

İsrailli yetkililer, bu örgütlerin güvenliklerini tehdit etmeye başlaması üzerine harekete geçti (Reuters)
İsrailli yetkililer, bu örgütlerin güvenliklerini tehdit etmeye başlaması üzerine harekete geçti (Reuters)

Emel Şehade

İsrail'deki 48 Filistinlileri, İsrail parlamentosu Knesset'teki çoğunluğun aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ve kontrolündeki polis gücünün yetkilerini genişleten yeni bir yasa tasarısını onaylamasının ardından, belki de Nekbe'den (Büyük Felaket) bu yana en zor ve tehlikeli olan, varlıkları için belirleyici bir savaş veriyorlar.

Aynı durum terörle mücadele araçlarını, Arap toplumunu ve ilerici güçleri bastırmak ve siyasi görüşleri suç saymak için bir araç haline getiren İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) ve diğer güvenlik kurumları için de geçerli.

Çete savaşları

Bu yasa, Arap toplumunda suç örgütlerinin yaygınlaşmasının ardından önerildi. Bu örgütlerin faaliyetleri, suçları, tehlikeliliği ve operasyonları, İsrail makamları tarafından uzun süredir görmezden geliniyordu. Bu faaliyetler sadece cinayetlerle sınırlı değildi, Arap yerel makamları, altyapı projeleri ve diğer konularda da kontrol sağlamaya yönelikti. Ancak bu örgütler İsrail'in güvenliği için tehdit oluşturmaya başladığında, hükümet ve sorumlu makamlar harekete geçti.

Verilere göre yılın başlarından bu yana, 1948 Filistin topraklarından 240'tan fazla genç Filistinli erkek ve kadın, küçük bir kısmı kazara olmak üzere suç örgütleri arasındaki hesaplaşmalarda öldürüldü. En sonuncusu, mahallesinde oynarken içinde gençlerin oturduğu bir aracı hedef alan maskeli adamlar tarafından vurularak öldürülen 15 yaşlarında bir çocuktu.

Bu ve diğer suçlar, suç örgütlerinin faaliyetlerinin çirkinliğini ortaya çıkarırken İsrailli aşırı sağcı milletvekillerinin geçirmeyi amaçladıkları yasaya karşı protestolar da dahil olmak üzere çeşitli düzeylerde yaygın olarak protesto edildi.

Üstü kapalı hükümler ve hedefler

Suç örgütlerini terör örgütleri olarak sınıflandıran tasarı, ilk okumadan geçti ve ikinci ve üçüncü okumalarda oylama bekliyor. Tasarının nihai olarak onaylanması bekleniyor. Bu durum, 48 Filistinlileri (İsrail vatandaşı Filistinliler) liderliğini, tasarıdaki ‘üstü kapalı’ hükümler ve hedefler nedeniyle harekete geçmeye sevk etti.

Bu yasaya karşı çıkmak için bir çerçeve oluşturma girişiminde bulunan Knesset Üyesi Aida Touma-Suleiman’ın belirttiği gibi, bu yasa suçla mücadeleyi amaçlamıyor, aksine Arap toplumunda yaygın olan suçları, Arap toplumunu baskı altına almayı amaçlayan yasalar çıkarmak için kullanıyor.

Bu yasa, polis ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir'in İsrail'deki Filistinlilere karşı baskıcı operasyonlar yürütme ve uygulama yetkilerini genişletmeye hizmet ediyor. Bu da ona bireyleri ve hatta ulusal partileri ‘terör örgütleri’ olarak etiketleme, ardından terör örgütlerine yönelik önlemler alarak, bu kişilerin en temel haklarını ve hatta kendi topraklarında var olma haklarını ellerinden alma özgürlüğü verebilir.

Tehlikeli yasaların dalgasıyla yüzleşmek

Touma-Suleiman, 48 Filistinlileri arasında suç oranlarının iki katına çıktığını ve güvenlik ve emniyetin eksik olduğunu gösteren veriler çerçevesinde acil bir oturum çağrısında bulundu. 240'tan fazla genç erkek ve kadının öldürüldüğü yerde tutuklananların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor.

Öte yandan 48 Filistinlileri liderliği, gelecekte risk oluşturavak yasalar dalgasıyla mücadele etmek için toplantıda ortaya konulan çeşitli pratik önerileri inceliyor. Bu öneriler arasında parlamento ve kamuoyu eylemleri, bu tür yasaların yerel, İsrail solu ve uluslararası düzeyde yaratacağı sonuçlara ilişkin farkındalık kampanyaları düzenlenmesi yer alıyor.

Silah ticareti

İsrail Arapları arasındaki suç örgütleri, dört yılı aşkın bir süredir, İsrail polisi ve güvenlik güçlerinin sessizliğiyle neredeyse her gün bir veya daha fazla kişinin öldürüldüğü bir iç savaş yürütüyorlar. Ardından, Gazze'de savaş patlak vermeden önce, faaliyetleri çıkarların kontrolü ve ‘kardeşlik’ (yasadışı ücretler) talepleriyle zirveye ulaştı. Aylık ödeme taleplerine uymayanları öldürmekle tehdit ederek faaliyetlerini ayyuka çıkardılar.

Polise yapılan şikayetlere ve İsrail Araplarının protestolarına rağmen, iki aydan fazla bir süre önce bu örgütlerin, bazıları İsrail ordusunun askeri kışlalarından çalınan silahları sınırdan kaçırarak Batı Şeria'da fahiş fiyatlara sattığı ortaya çıkana kadar hiçbir yetkili harekete geçilmedi. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre silahların bir başka kaynağı da Suriye sınırından yapılan kaçakçılık faaliyetleriydi. Güvenlik güçleri geçtiğimiz ay, İsrail ordusundan beş kişi de dahil olmak üzere, Suriye'nin güneyinden silah kaçakçılığına iş birliği yapan ve bunu kolaylaştıran patlayıcılar, roketler, tüfekler ve büyük miktarda mühimmat da dahil olmak üzere bu silahların suç örgütlerine aktarılmasını sağlayan bir dizi şüpheliyi tutukladı.

İsrail’in güvenliğine yönelik tehdit

Bazı Arap yetkililer tarafından da doğrulandığı üzere İsrailli yetkililer, bu örgütlerin güvenliklerine tehdit oluşturmaya başlaması nedeniyle harekete geçti. Knesset kürsüsünden konuşan bazı sağcı milletvekilleri, Batı Şeria'ya silah satmanın Hamas'ı veya İsrail'e karşı ‘direnişi’ desteklemek anlamına geldiğini söyledi. Bu adım, İsrail’in siyasi ve güvenlik liderlerini alarma geçirdi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, tutuklama kampanyaları yürütmek ve suç örgütlerini ortadan kaldırmak için özel bir çaba göstereceğine söz verdi. Böylece bu örgütleri ‘terör örgütleri’ olarak sınıflandıracak ve onları terör örgütlerine uygulanan tüm yasal önlemlere tabi tutacak bir yasa tasarısının önü açıldı.

İsrail'deki Filistinli liderlerin engellemeye çalıştığı yasa, Ulusal Güvenlik Bakanı Ben-Gvir’in, faaliyetleri sistematik silah kullanımı, yetkililere veya seçilmiş görevlilere yönelik tehditler veya terör örgütleriyle iş birliği yapmak olan bir suç örgütünün terör örgütü ilan edilebileceğini öngörüyor.

Bu mesele, suç örgütleri meselesinin ötesinde. Zira yasa, milliyetçi bir tutum sergileyen ve İsrail hükümetinin politikasına, hatta Ulusal Güvenlik Bakanı'nın politikasına karşı çıkan herkesi ‘terör örgütü üyesi’ olmakla suçlamak için kullanılıyor.

Güvenlik kurumları için 670 bin dolarlık bütçe

48 Filistinlilerinin liderleri, İsrailli yetkililerden daha önce ortadan kaldırdıkları Yahudi toplumundaki suç örgütleriyle mücadele ettikleri gibi, suçla mücadele etmek ve örgütleri ortadan kaldırmak için gerekenleri yapmalarını istediler. İsrail hükümeti pazar günü gerçekleştirdiği oturumda, Arap toplumundaki suçlarla mücadele için 670 bin dolarlık bir bütçe onayladı. Hükümet tarafından yapılan açıklamada bunu ‘İsrail polisi, Şin-Bet ve Cezaevi Servisi'nin (IPS) kanun uygulama ve istihbarat kapasitelerinin güçlendirilmesi’ olarak nitelendirdi. İsrail hükümeti, bu bütçeyi Arap toplumunda suç, şiddet ve yasadışı silahlarla mücadeleye yönelik ulusal planda kararlı ve kader belirleyici bir adım olarak değerlendirdi.

İsrail'deki Filistinli liderler, bu adımların İsrail Arapları arasındaki suç örgütlerini ortadan kaldırmak için yetersiz olduğunu düşünüyor ve uygulanması için yeterli finansman içeren kapsamlı bir plan çağrısında bulunuyorlar. Ayrıca, tutuklanan onlarca kişinin birkaç saat içinde serbest bırakıldığının ortaya çıkmasının ardından, İsrail mahkemelerinden sanıklara ağır cezalar verilmesi için baskı yapıyorlar.

Öte yandan polis teşkilatı mensuplarının suç örgütleriyle iş birliği yaptığı da ortaya çıktı. Polis teşkilatında yolsuzluk suçlarıyla mücadele için kurulan Lahav 433 birimi komutanı, Arap toplumunda yerel yönetimlerdeki onlarca vakadan birinde, suç örgütleriyle iş birliği yapmak, onları belediyeye sokmak ve yönetimini kontrol etmek suçlamasıyla tutuklanan Nasıra Belediye Başkanı Ali Selam ile iş birliği yaptığı gerekçesiyle tutuklandı.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


Sidney saldırısının failleri geçen ay Filipinler'de askeri eğitim almış

Saldırıyı gerçekleştiren iki silahlı kişiyi gösteren videodan alınan ekran görüntüsü (AFP)
Saldırıyı gerçekleştiren iki silahlı kişiyi gösteren videodan alınan ekran görüntüsü (AFP)
TT

Sidney saldırısının failleri geçen ay Filipinler'de askeri eğitim almış

Saldırıyı gerçekleştiren iki silahlı kişiyi gösteren videodan alınan ekran görüntüsü (AFP)
Saldırıyı gerçekleştiren iki silahlı kişiyi gösteren videodan alınan ekran görüntüsü (AFP)

Güvenlik kaynakları, Avustralya Yayın Kurumu’na (ABC) yaptıkları açıklamada, Bondi Plajı’nda Hanuka Bayramı kutlamasına düzenlenen saldırıyı gerçekleştiren silahlı kişiler Sajid Akram ve oğlu Naveed Akram’in geçen ay yoğun bir askerî eğitim almak üzere Filipinler’e gittiğini doğruladı.

Bondi saldırısının failleri ile DEAŞ arasındaki bağlantı

Şarku’l Avsat’ın ABC’den aktardığına göre, Bondi Plajı saldırısını soruşturan ortak terörle mücadele ekibindeki üst düzey bir yetkili, Avustralya Güvenlik ve İstihbarat Teşkilatı’nın (ASIO) 2019 yılında Naveed Akram ile ilgili bazı şüpheleri araştırdığını belirtti.

Pazar günü gerçekleşen ve yaklaşık 30 yıldır Avustralya’daki en ölümcül toplu silahlı saldırı olarak kayda geçen olayda 15 kişi hayatını kaybetti. Saldırının Yahudileri hedef alan bir terör eylemi olduğu yönünde soruşturma yürütülüyor.

Yetkili bir güvenlik kaynağı, o dönemde 18 yaşında olan Naveed’in DEAŞ ile ‘endişe verici bağlantılar’ sergilediğini ve bunun ASIO tarafından soruşturulduğunu, ancak o sırada daha fazla incelemeye gerek görülmediğini bildirdi.

Soruşturmayı yürüten yetkililer, Sajid Akram ve oğlunun uluslararası bir terör ağıyla bağlantılarını araştırıyor. Bu kapsamda, ikilinin kasım ayı başında Manila’ya yaptıkları seyahatin tespit edildiği kaydedildi.

Filipinler Göç Bürosu bugün yaptığı açıklamada, Sidney’deki saldırıyı gerçekleştiren Sajid Akram ve oğlu Naveed’in 1 Kasım’da Filipinler’e seyahat ettiklerini duyurdu. İkili, Philippine Airlines’ın PR212 seferiyle Sidney’den Manila’ya, oradan da terörist grupların aktif olduğu Davao şehrine gitmiş; bu gruplar arasında DEAŞ bağlantılı unsurlar da bulunuyor.

Göç Bürosu Sözcüsü, Avustralya’da ikamet eden 50 yaşındaki Hint vatandaşı Sajid Akram’in Hint pasaportu, 24 yaşındaki oğlu Naveed Akram’in ise Avustralya pasaportu kullandığını belirtti. Baba-oğul birlikte uçuş yaptı ve 28 Kasım’da aynı güzergâhla Davao’dan Manila’ya oradan da Sidney’e geri döndü.

Avustralya’dan isminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir terörle mücadele yetkilisi, ikilinin Filipinler’in güneyinde askeri eğitim aldığını doğruladı.

Filipinler, 1990’ların başından itibaren, Pakistan-Afganistan sınırında faaliyet gösteren terör yapılanmalarının yeniden oluşturulmasıyla birlikte aşırıcılığın merkezi haline geldi.

2017’de DEAŞ etkisindeki silahlı gruplar, Filipinler’in güneyindeki Marawi kentinin bazı bölgelerini ele geçirerek beş ay boyunca ellerinde tutmuştu. Ordunun kara ve hava operasyonlarına rağmen süren bu çatışma, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana ülkedeki en büyük savaş olarak kayda geçti ve yaklaşık 350 bin kişinin yerinden edilmesine, bin 100’den fazla kişinin ölümüne yol açtı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese bugün yaptığı açıklamada, saldırının DEAŞ ideolojisi tarafından yönlendirildiğini söyledi.

Avustralya polisi, saldırıda kullanılan araçta DEAŞ’a ait iki bayrak ve bombaların bulunduğunu açıkladı.

Sajid Akram ve oğlu Naveed, pazar akşamı gerçekleştirilen saldırıda 15 kişiyi öldürdü.