İmran Han'dan sonra İran-Pakistan ilişkileri...

Pakistan eski Başbakanı İmran Han (AFP)
Pakistan eski Başbakanı İmran Han (AFP)
TT

İmran Han'dan sonra İran-Pakistan ilişkileri...

Pakistan eski Başbakanı İmran Han (AFP)
Pakistan eski Başbakanı İmran Han (AFP)

İran, eski Başbakan İmran Han'ın görev süresi boyunca Pakistan ile ikili ilişkilerde kaydedilen ilerlemenin kaybedilmesinden korkuyor. Tahran yönetimi İmran Han döneminde doğu komşusu ile ilişkilerinde buzların erimesinin ardından yeni yönetime endişeli yaklaşıyor.
İranlı analistler, kısa vadede, mevcut Başbakan Şahbaz Şerif'in, selefi İmran Han'ın dış politika yaklaşımını kapsamlı bir şekilde gözden geçirmesini bekliyorlar.
 Taliban'ın Afganistan'ın kontrolünü ele geçirmesi ve İran'ın Çin ile stratejik bir iş birliği anlaşmasına gitmesinin ardından bölgesel ve uluslararası konularda çatışan çıkarlar ve siyasi pozisyonlara rağmen Pakistan, İran için jeopolitik bir konuma sahiptir.
 Tahran'daki karar vericilerin stratejik denklemlerini önümüzdeki dönemde teste tabi tutan dosyalar şunlar: İran nükleer sorunu, ABD yaptırımları ve İran Devrim Muhafızları'nın kuzey Hint Okyanusu'ndaki faaliyetlerini genişletme planları, Kudüs Gücü'nün Zeynebiyyun milislerine Pakistan’da yaptığı yatırım.
 İran'da net olan şey, İmran Han'ı deviren krizin kökleri konusunda gözlemcilerin bölünmüş olduğu. Muhafazakâr kampı destekleyen medya kuruluşlarının çoğunluğu İmran Han’ın devrilmesini uluslararası nedenlere bağlarken, çok sayıda kişi bölgesel ve yerel nedenlerle ilişkilendiriyor.
 İran Devrim Muhafızları'nın medya organları, Pakistan'da daha önce yapılanlara benzer şekilde hükümetin değişmesinde ABD'yi suçlamaya odaklandı. Bazı medya kuruluşları, İmran Han'ın ayrılmasıyla Pakistan'daki krizin sona ermediğini ileri sürüyor.
İmran Han'ın göreve gelmesinden sonra iki ülke arasındaki ilişkilerin en büyük bölümünü güvenlik dosyası ve bölgesel gelişmeler işgal etti. Özellikle "Devrim Muhafızları’nın", ülkenin güneydoğusundaki Beluci muhalefet gruplarının acı darbelerine maruz kalmasının ardından iki ülke arasında güvenlik dosyası önem kazandı. Şarku’l Avsat’ın elde ettiği bilgiye göre İran, Pakistan ile olan 900 kilometrelik geniş sınır üzerindeki kontrolünü empoze etmek için güvenlik ve ticaret anlaşmaları imzaladı. Bir süre boyunca, iki ülke güvenlik endişesini aşmak için birkaç sınır kapısı ve ortak pazar açtı. Bu, Belucistan eyaletinde tamamen gerilimden arınmayan göreceli bir sakinliğe yol açtı.
Ancak İranlı uzmanlar, siyasi ve güvenlik alanları dışında, İmran Han hükümetinin ekonomik alanda ilişkileri geliştirmeyi başaramadığına inanıyor. İran resmi ajansı ISNA’nın bir analizine göre, tüm Pakistanlı partilerin çıkarlar çerçevesinde İran hakkında ortak bir görüşü var. İranlı analistler, İslamabad'daki hükümeti değiştirmenin Pakistan’ın Tahran ile ilişkilerinde radikal ve geniş stratejik değişikliklere yol açma ihtimalini uzak görüyor.
Hindistan alt kıtası konusunda uzman analist Nozer Şefi, "İran ve Pakistan arasında hiçbir fark yok ve aralarındaki ilişkiler köklü ve sağlam. İlişkilerde iniş çıkışlar yaşanabilir ama belli bir seviyenin altına düşmeyecek ve aynı seviyede devam edecekler.”
 



21'inci yüzyılda sınırlı savaş ve kapsamlı savaş

İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)
İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)
TT

21'inci yüzyılda sınırlı savaş ve kapsamlı savaş

İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)
İHA’lar savaşta coğrafi derinliği geçersiz hale getirdi (Reuters)

Bazı uzmanlar ister sınırlı ister kapsamlı (topyekun) olsun, savaşların biçim ve türlerinin uluslararası sistemin şekli, yapısı (çok taraflı, iki taraflı veya hatta tek taraflı) ve güç dengesiyle doğrudan ilişkili olduğuna inanırken bunun yanında savaşta, askeri stratejilerin oluşturulmasında teknolojinin rolü göz ardı edilemez.

Telgraf ve demiryolu ağları 20’nci yüzyılda savaşların yapılış şeklini değiştirmedi mi? Evet, elbette değiştirdi. Demiryolları, Birinci Dünya Savaşı'nda milyonlarca askerin cepheye taşınmasına yardımcı olsa da aynı zamanda savaşın 10 milyon asker ve 7 milyon sivilin hayatına mal olan dört buçuk yıllık bir insanlık eziyetine dönüşmesine de doğrudan katkıda bulundu.

21’nci yüzyıl, bir güç çarpanı haline gelen teknolojinin yatay ve dikey olarak yayılmasıyla öne çıkıyor. Birinci Dünya Savaşı sırasında makineli tüfekler, kurbanların yüzde 20 ila 40'ının ölümüne katkıda bulundu. Peki yapay zekanın savaşlardaki rolü, özellikle de etkisi nükleer düzeye ulaşırsa ne olacak hiç düşündünüz mü? İçinde bulunduğumuz yüzyılda belki de en tehlikeli olan durum, savaşmanın maliyetinin herhangi bir devlet dışı aktörün (non state actor) savaşabileceği bir seviyeye düşmüş olmasıdır.

Soğuk Savaş sırasında, nükleer silahlar büyük güçler arasında dünya sahnesinde önemli bir caydırıcı unsur oluşturuyordu. Her zaman karşılıklı yıkım korkusu (MAD) vardı. Bundan dolayı söz konusu güçler vekalet savaşlarına (by proxy) başvurdular. Bu nedenle Soğuk Savaş döneminde sadece sınırlı (limited) savaşlar yaşandı. Sınırlı savaştan bahsederken, bu savaşın hedefleri, kullanılan araçlar ve dolaylı olarak bu savaşın süresi kastediliyor. 1950 yılındaki Kore Savaşı, İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra, küresel düzeyde gerçek anlamda kapsamlı bir savaş olan ilk sınırlı savaştı.

fghyu
Geçtiğimiz haziran ayında 12 gün süren İran-İsrail savaşı sırasında ABD tarafından bombalanan Fordo Nükleer Tesisi’nin çevresinin uydu görüntüsü (Reuters)

Yazar Andrew Davidson, Soğuk Savaş sırasında süper güçlerin olası savaşlar için çeşitli senaryolar hazırladığını söylüyor. Ancak insanlığın şansına, bu savaşlar gerçekleşmedi. Zira bu senaryoların güç ölçütü, hassasiyet değil, büyüklüğe dayanıyordu. Başka bir deyişle, ölçünün temelinde büyük güçlerin sahip olduğu uçak, tank, denizaltı ve diğer askeri araçların sayısı yer alıyordu. Nükleer silahlar, geleneksel silahların en büyük koruyucusu konumundaydı.

Sınırlı savaş ile kapsamlı savaş

İsrail'in İran'a karşı başlattığı Yükselen Aslan Operasyonu, süresi (sadece 12 gün sürdü), kullanılan araçlar ve hatta hedefler açısından sınırlı bir savaş olarak nitelendirilebilir. İsrail, bu savaşta elindeki en iyi silahları kullandı, ancak sahip olduğu tüm silahları (örneğin nükleer silahlar) kullanmadı. İran ise sahip olduğu en iyi füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) karşılık verdi. Öte yandan İsrail, Gazze Şeridi'nde Arap-İsrail çatışmasının tarihindeki en uzun savaşı sürdürüyor. Savaş 21 aydır devam ediyor. İsrail bu savaşta ise sahip olduğu en iyi silahları her boyutta kullandı. Peki bu savaş kapsamlı mı yoksa sınırlı mı olarak sınıflandırılabilir? Eğer savaşlar havadan sonuçlanmıyorsa, İsrail ordusunun bu savaşı sonuçlandıramamasını nasıl açıklayabiliriz? Oysa İsrail ordusu şimdiye kadar kara, hava ve deniz kuvvetlerini kullandı. Ayrıca siber savaş yönetimini ve dolayısıyla yapay zekayı da kullandı.

Birçok uzmana göre bu sorunun cevabı şu şekilde olabilir:

21’inci yüzyılda savaşın özellikleri değişti ve bu durum, birçok ülkenin, özellikle de büyük ve güçlü ülkelerin askeri doktrinlerinde bir dönüşüme (doctrinal shift) yol açacak.

Öte yandan asimetrik savaş, 21’inci yüzyılda büyük güçler için en büyük ve en tehlikeli zorluk olarak öne çıkıyor.

Teknoloji, özellikle İHA’lar, coğrafi derinliği değersizleştirirken siber savaş ve elektronik savaş lehine büyüklük ve kitle değerini de ortadan kaldırdı.

tyu7ı8
Tayvan’ın başkenti Taipei'deki bir Patriot bataryası... Tayvan, ABD ile Çin arasında bir çatışmaya neden olabilir (EPA)

ABD’li komutan Douglas MacArthur, “Asya'da asla kara savaşı yapılmamalı” diye meşhur bir sözü vardır. Peki, özellikle Washington'ın Pekin'in önümüzdeki yıllarda Tayvan'ı kontrol altına almaya çalışacağından endişe duyduğu bir ortamda, ABD-Çin çatışması nasıl olacak? Bu çatışma nasıl gerçekleşecek, askeri mi olacak? Nerede yapılacak? Kapsamlı mı, sınırlı mı, yoksa vekiller aracılığıyla mı olacak?

Bugün bu sorular, uzmanların Çin ve ABD arasında bir savaşın kaçınılmaz olduğunu teyit etmesiyle birlikte güçlü bir şekilde gündemde yer tutuyorlar. ABD’li düşünür Graham Allison, görüşünü ‘Tukidides tuzağı’ olarak bilinen teoriye dayandırarak, dünya düzenine hakim olan güç (ABD) ile bu hegemonyayı tehdit eden yükselen güç (Çin) arasında çatışmanın kaçınılmaz olduğunu savunuyor.

Bu analizŞarku'l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı