Libya'da terör eylemlerinin yeniden artmasından korkuluyor

Libya dışındaki bazı liderin geri dönüşü, ülke içinde halihazırda süren gerilimi daha da artırıyor.

Libya Savaş Grubu'nun eski lideri ve Vatan Partisi Genel Başkanı Abdulhakim Bilhac başkent Trablus'a geri döndü. (AFP)
Libya Savaş Grubu'nun eski lideri ve Vatan Partisi Genel Başkanı Abdulhakim Bilhac başkent Trablus'a geri döndü. (AFP)
TT

Libya'da terör eylemlerinin yeniden artmasından korkuluyor

Libya Savaş Grubu'nun eski lideri ve Vatan Partisi Genel Başkanı Abdulhakim Bilhac başkent Trablus'a geri döndü. (AFP)
Libya Savaş Grubu'nun eski lideri ve Vatan Partisi Genel Başkanı Abdulhakim Bilhac başkent Trablus'a geri döndü. (AFP)

Zayed Hediyye
Libya'da son on yılın en tartışmalı ismi olan Abdulhakim Bilhac, bugün muğlak, geleceği belirsiz, siyaset sahnesinde hareketli ve karmaşık bir havanın hakim olduğu bir dönemde beş yıl önce ayrıldığı başkent Trablus'a geri döndü. Trablus’taki silahlı grupların liderlerinden biri olan ve onlarca yıl boyunca Libya'daki terörist grupların ‘vaftiz babası’ olarak görülen Bilhac’ın ülkenin yeni bir siyasi bölünmenin eşiğine geldiği bir dönemde Libya’ya dönüşü pek çok soru işaretini de beraberinde getirdi.

Bilhac’ın dönüşü tartışmaya yol açtı
Libya Savaş Grubu'nun eski lideri ve Vatan Partisi Genel Başkanı Abdulhakim Bilhac, beş yıl önce ikamet etmek üzere gittiği Katar’ın başkenti Doha'dan başkent Trablus'a döndü. Sosyal medyada, Bilhac’ın Mitiga Uluslararası Havaalanı’nda çevresinin Libya Savaş Grubu'ndaki bazı destekçileri, akrabaları ve yoldaşlarından oluşan çok sayıda silahlı kişiyle çevrilerek büyük bir kalabalık tarafından karşılandığını gösteren videolar yayınlandı.
Trablus'a gelişinin ardından ‘mevcut krizden barışçıl bir şekilde çıkabilmek için diyalog ve destek’ çağrısında bulunan Bilhac, Libya’daki tüm etkin taraflarla, herhangi bir siyasi çıkardan uzak olarak güç paylaşımı ve Libyalıların birliğinin tehdit edilmesi ile ilgili görüşmeler yapmaya devam edeceğini söyledi. Bu açıklama, Bİlhac’ın 1990’lı yıllarda bir süre Afganistan'a gitmesine neden olan ve uzun yıllar sahadaki aktif çalışmanın ardından 2012 yılında başladığı siyaset sahnesinde yoluna devam etmeyi istediğinin bir göstergesi olarak görüldü.
Bilhac’ın, Libya Başsavcılığı tarafından adının ülkenin güvenliğini ve istikrarını bozan suçlar işlediği şüphesiyle arananlar koyulmasının ardından 2017 yılında Libya’dan ayrıldı. Bilhac’ın adı aynı yıl Libya Temsilciler Meclisi (TM) tarafından bu konuda yayınlanan listede olduğu gibi terörle mücadele çağrısında bulunan dört ülkenin ‘terörist listesinde’ yer aldı.
Bilhac, Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesinden önce, terörizm ve Libya Savaş Grubu'nun rejim karşıtı eylemlerine liderlik etmek suçlamasıyla yıllarca hapis yattı. Libya 2011 yılındaki devrimin ardından Trablus'taki Askeri Konsey'e başkanlık etti. Askeri Konsey, Trablus’taki silahlı birliklerin çoğuna komuta ediyordu. İlerleyen yıllarda, bir siyasi parti, bir hava yolu şirketi ve bir televizyon kanalı kurdu. Tüm bu maliyetli faaliyetlere harcadığı büyük servetin kaynağına dair birçok soru gündeme geldi.

Eleştiriler ve şüpheler
Bilhac'ın ülkenin içinde bulunduğu mevcut koşullarda Trablus'a dönmesi, neden döndüğüne dair çok sayıda yorumun yapılmasına neden oldu. Bazıları, siyasi çatışmanın yoğunlaşması ve özellikle başkent ve çevresinde gergin güvenlik durumunu dönüşünün nedeni olarak gösterdi.
Libya Ulusal Eylem Grubu Başkanı Halid et-Tercuman, Bilhac’ın dönüşü ile ilgili şu değerlendirmede bulundu:
“Bu tartışmalı bir dönüş. Çünkü daha önce açıklanmadı. Muhammed Busidra ve Sami es-Saadi gibi Libya Savaş Grubu'nun diğer liderlerinin geri dönüşüyle aynı zamana denk geldi. Libya’nın kritik bir süreçten geçtiği bir zamanda Trablus'a neden geldikleri konusunda kafa karışıklığı söz konusu. Bilhac’ın dönüşünün, Roma'dan iki askeri uçağın Mitiga Uluslararası Havalimanı'na geleceği ve İtalyan güçlerinin Trablus'ta konuşlandırılacağına ilişkin basında sık sık çıkan haberlerle çakışması dikkat çekici. Tüm bunların anlamı ne? Amaç Bilhac’ın halen üzerlerinde etkili olduğu radikal grupları sakinleştirmek mi yoksa halen sahnede olmaları bir tür güç gösterisi mi? Trablus'taki mevcut manzara, birkaç sinyal gönderirken bu gelişmeler ve amaçları hakkında soru işaretleri yaratıyor. Acaba siyasal İslamcıların önümüzdeki süreçteki olası bir çözüme dahil edilmesi ve siyasal İslamcı gruplarla durumu ayarlayana kadar Fethi Başağa’nın Trablus'a girmesine izin verilmemesi mi hedefleniyor?”

Yeni bir aşamanın tesis edilmesi
Libyalı siyasi analist Ahmed Cuma Ebu Arkub, Bilhac’ın Trablus’a dönüşünü, ‘Libya'da yeni bir siyasi söylem ile istisnasız herkesi kapsayacak şekilde siyasi katılım çemberinin genişletildiği yeni bir süreç olarak’ değerlendirdi. Ebu Arkub, Bilhac'ın beş yıllık bir aradan sonra ülkesine ‘mevcut siyaset sahnesinde kendisine bir yer edinme arayışı için geldiğini’ düşünüyor. Ebu Arkub, sadece Libya'da değil, Kuzey Afrika'daki en önemli liderlerden biri olarak kabul edilen Bilhac’ın radikallerin siyasi yüzü olabileceğini öne sürdü.

Anlamsız bir dönüş
Libya Özgür Ulusal Kongre Partisi Genel Sekreteri Fethullah es-Saadavi, Abdulhakim Bilhac’ın dönüşünün amacına ilişkin tüm şüpheci görüşlere katılmadığını ve Bilhac’ın dönüşünün ‘hiçbir şey ifade etmediğini’ söyledi. Saadavi, kısa bir süre önce Trablus’a dönen Bilhac’ın artık eski gibi ağırlı ve nüfuzu olan bir isim olmadığını, siyasal İslamcı hareketin Libya’da sona erdiğini ve dezavantajlarının ortaya çıktığını, ötekileştirici bir eğilim olarak göründüğünü ve bu konunun tüm Libya için net olduğunu belirtti. Libya’daki mevcut anlaşmazlığın yeni bir savaşa yol açmayacağını vurgulayan Saadavi, bazılarının Bilhac'ın dönüşüne dair dile getirdikleri korkuların abartılı olduğunu, çünkü Bilhac’ın artık yerel ve uluslararası bir ağırlığının olmadığını vurguladı.

Petrol krizinde olumlu sinyaller
Libya’nın doğusunda ve güneyinde bazı petrol sahalarının ve limanların kapatılması krizinde de yeni gelişmeler yaşandı. Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Petrol ve Gaz Bakanlığı, mevcut krizin çözümüne yönelik olumlu sinyaller verdi. Bakanlık, çalışmaları askıya alınan petrol sahaları ve limanlarda üretimin birkaç gün içinde yeniden başlayacağını duyurdu. Duyuru, Petrol ve Gaz Bakanı Muhammed Ahmed Avn’ın 24 Nisan Pazar günü, petrol sahalarının ve limanların kapatılması meselesini ele almak üzere oluşturulması talimatı verdiği komite ile yaptığı toplantının ardından yapıldı. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre bakanlığın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Komite üyelerinden oluşan heyet, petrol sahalarına bitişik bölgelerin ileri gelenleriyle görüştü ve taleplerini dinledi. Ardından Bakan Avn’a brifing veren heyet üyeleri, görüşülen taraflarla son dönemde tekrarlayan kapanma krizine son verecek nihai bir anlaşmaya varma sürecine girdiler.”

Petrol üretiminin yeniden başlaması için gerekli koşullar
Bakanlığın duyurduğu bu umut verici haberle birlikte, Fethi Başağa başkanlığındaki yeni İstikrar Hükümeti, ‘Petrol Hilali’ bölgesinin liderleri ve ileri gelenlerinin, Temsilciler Meclisi'nin (TM) atadığı Başbakan Başağa’yı, onları bazı petrol sahalarında ve limanlarda üretim ve ihracatı durdurmaya iten talepler için temsilcileri olarak görevlendirdiklerini açıkladı ve petrol üretiminin yeniden başlaması için sundukları bazı şartları duyurdu. Başağa'nın basın ofisi tarafından yapılan açıklamada Petrol Hilali bölgesinin liderleri ve ileri gelenlerinin Başağa ve İstikrar Hükümeti üyeleriyle görüştüklerini ve görüşme sırasında Libya hükümetine desteklerinin yanı sıra yolsuzluk ve hizmet yetersizliği, kamu parasının israfı ve özellikle doğu bölgesinde vatandaşların maaşlarının ödenmesinin engellenmesi konusundaki çekincelerini ifade ettikleri belirtildi.
Açıklamaya göre Petrol Hilali bölgesinin liderleri ve ileri gelenleri, Başağa ve hükümetinden petrol sahalarının ve limanların kapatılmasına yol açan bu temel sorunları ele almalarını talep ettiler. Ayrıca TM tarafından atanan ve 1 Mart 2022'de güvenoyu alan İstikrar Hükümeti, başkent Trablus’ta göreve başlayana kadar petrol gelirlerinin Ulusal Petrol Kurumu’nun (NOC) Libya Merkez Bankası'ndaki hesaplarında kalmasının sağlanması halinde petrol üretimine izin vermeyi taahhüt ettiler.



Uydu görüntüleri, Sudan'ın el-Faşir kentinde ‘toplu mezarlar’ olduğunu ortaya koydu

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
TT

Uydu görüntüleri, Sudan'ın el-Faşir kentinde ‘toplu mezarlar’ olduğunu ortaya koydu

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Yale Üniversitesi’nin Halk Sağlığı Fakültesi’ne bağlı İnsani Araştırmalar Laboratuvarı’na göre, uydu görüntüleri, Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) kontrolünü ele geçirdiği Sudan'ın batısındaki Darfur eyaletinin kuzeyinde bulunan el-Faşir şehrinde ‘toplu mezarlar’ ve ‘ceset imha faaliyetlerinin’ izlerini ortaya çıkardı.

Sudan ordusunun Darfur'daki son büyük kalesi olan el-Faşir'in HDK tarafından ele geçirilmesinin ardından Birleşmiş Milletler (BM), katliamlar, tecavüzler, yağmalamalar ve halkın toplu olarak yerinden edildiğini bildirdi.

HDK'nin sosyal medyada yayınladığı videolarla desteklenen çok sayıda tanık ifadesi, iletişimden tamamen kopuk olan şehirde yaşanan zulmü gözler önüne serdi.

s
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Dün yayınlanan İnsani Araştırmalar Laboratuvarı raporunda, el-Faşir'deki eski bir hastane ve caminin yakınında ‘toplu mezar olduğu düşünülen en az iki bölgede toprak bozulmaları’ olduğu belirtildi.

Raporda, ‘şu anda HDK tarafından gözaltı merkezi olarak kullanılan’ bir doğum hastanesinin dışında daha önce tespit edilen hendeklerin ve nesne yığınlarının ortadan kaybolduğu ifade edildi.

Raporda ayrıca, Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) 450 hasta ve personelin öldürüldüğünü bildirdiği Suudi hastanesine yakın bir caminin yakınında ‘yaklaşık 7 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğinde bir hendekten’ bahsedildi.

İnsani Araştırmalar Laboratuvarı raporunda, HDK'nin bir yıldan fazla süren kuşatma sırasında inşa ettiği toprak bariyerin yakınında toplu infazlara dair kanıtlar olduğu kaydedildi.

yu
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) saldırısının ardından el-Faşir'deki ‘toplu mezarların’ uydu görüntüleri (AP)

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) pazartesi günü, ‘el-Faşir'de işlenen zulümlerin kanıtlanması halinde, Roma Statüsü uyarınca savaş suçu ve insanlığa karşı suç teşkil edebileceği’ uyarısında bulundu.

HDK şehri ele geçirdikten sonra on binlerce kişi şehirden kaçtı. AFP'ye konuşan tanıklar, bu güçlerin kaçmaya çalışan yüzlerce sivili gözaltına aldığını, ayrıca onlara şiddet uyguladığını ve öldürdüğünü söyledi.

BM bugün, saldırıda hayatını kaybedenlerin sayısının yüzlerce olabileceğini bildirdi. Ordu destekli hükümet ise HDK’yi 2 bin sivili öldürmekle suçluyor.

BM'ye göre, Nisan 2023'te Sudan'da patlak veren çatışma on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve yaklaşık 12 milyon kişinin yerinden edilmesine neden olarak dünyanın en büyük yerinden edilme ve açlık krizine yol açtı.


Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
TT

Gazze'deki Uluslararası Güç: Kimler katılacak ve kimler kontrol edecek?

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)
İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde çoğu kadın ve çocuk 70 bine yakın kişiyi katletti (Reuters)

İnci Mecdi

ABD, BM Güvenlik Konseyi'nden Gazze'de en az iki yıl süreyle uluslararası bir istikrar gücü konuşlandırma yetkisi talep ediyor. Uluslararası istikrar gücü, ABD Başkanı Donald Trump'ın eylül ayı sonunda sunduğu ve Gazze Şeridi'ndeki savaşı uzun vadede sona erdirmeyi amaçlayan 20 maddelik planının temel unsurlarından biri.

Amerikan medya kuruluşlarının incelediği taslak karara göre, uluslararası güç, silahlı örgütlerin “kalıcı olarak silahsızlandırılması” da dahil olmak üzere Gazze'deki silahsızlandırma sürecini temin etmek için İsrail ve Mısır ile iş birliği içinde çalışacak. Ayrıca Filistinli polis memurlarına eğitim ve destek sağlayacak, sivilleri koruyacak ve insani yardım koridorlarının güvenliğini sağlayacak. ABD’li yetkililere göre taslak, 15 üyeli konsey ve diğer uluslararası ortaklar arasında kapsamlı müzakerelerden geçmesi beklenen bir ön taslak. Nitekim şu anda tartışılıyor ve bu istişareler doğrultusunda revize ediliyor.

Silahsızlandırma sürecini temin etmenin yanı sıra, bir barış gücü değil, güvenliği sağlamaktan sorumlu bir yürütme organı olacak olan bu gücün, Gazze Şeridi'nin hem İsrail hem de Mısır ile olan sınırlarını güvence altına alması, sivilleri ve insani koridorları koruması ve yeni bir Filistin polis gücü yetiştirmesi öngörülüyor. Taslak, katılımcı ülkelere, Gazze Şeridi’nin geçici yönetimini üstlenmesi beklenen ve henüz kurulmamış olan “Barış Konseyi” ile iş birliği içinde, 2027 yılı sonuna kadar Gazze'de güvenliği sağlama konusunda geniş bir yetki veriyor. Yine taslak, bu gücün Mısır ve İsrail ile yakın istişare ve koordinasyon içinde olmasını da öngörüyor.

İsrail'in itirazı

Taslakta, önerilen uluslararası güce hangi ülkelerin katılacağı veya ne kadar askerle katkıda bulunacağı belirtilmedi. Ancak, istikrar gücüne katılmakla ilgilenen birçok Arap ve Arap olmayan devlet, BM'nin plana verdiği desteğin katılımları için ön koşul olduğunu ifade etti. ABD'nin BM misyonu, Independent Arabia'nın sorularına yanıt vermedi, ancak kaynaklar, ABD'nin talebi üzerine Gazze'de istikrarı sağlamak için uluslararası güce birkaç ülkenin katılmayı düşündüğünü belirtiyor.

Arap Amerikalılar Barış Komitesi Başkanı ve Gazze'de arabuluculuk yapan Bişara Bahbah, Independent Arabia'ya yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'deki uluslararası istikrar gücüne hem Türkiye hem de Katar'ın katılmasına karşı çıktığını söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun, gücün misyonunun “İsrail'in kendini rahat hissettiği tarafları veya İsrail'in rahatlıkla iş yapabileceği ülkeleri içermesi gerektiği” yönündeki açıklamaları da bunu teyit ediyor. Ancak Rubio belirli bir ülke adı vermedi veya olası bir vetodan bahsetmedi.

Azerbaycan merkezli ANewsZ kanalının haberine göre, ABD, çatışmalar sona erdiğinde Gazze'nin güvenliğini sağlamayı ve insani yardımların ulaştırılması faaliyetlerini genişletmeyi amaçlayan bir misyona katılımı için Azerbaycan ile iletişime geçti. Bakü, hem İsrail hem de Filistin Ulusal Otoritesi ile diplomatik ilişkilere sahip. Kasım 2022'de Azerbaycan Meclisi, Tel Aviv'de bulunması şartıyla İsrail’de bir büyükelçiliğin açılmasını onaylamıştı.

Büyükelçilik, diplomatik temsilcilik ve Bakü'den bir büyükelçinin atanmasıyla Mart 2023'te resmen açıldı. Aynı zamanda Azerbaycan, 2022'nin sonlarında Batı Şeria'daki Ramallah'ta bir “temsilcilik ofisi” kurdu. Bu ofis, Azerbaycan'ın İsrail ile yakın ortaklık ile Filistinlilerle dayanışmayı sürdürmeye yönelik diplomatik stratejisini yansıtıyor.

İsrailli muhalif milletvekili ve Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi üyesi Moşe Tur-Paz, “Diğer ordulara böylesine önemli bir rol vermek soru işaretleri yaratıyor ve bu İsrail'in çıkarına olmayabilir.” dedi. “Hamas'ın Gazze'deki yönetimine son verme çabalarına diğer ülkelerin katılımının iyi bir şey olduğu doğru, ancak aynı zamanda İsrail için bir tehdit de oluşturabilir,” diye ekledi ve Türkiye gibi bir ülkenin Hamas ile yakın bağları olduğunu belirtti.

İsrail'in böyle bir güce hangi ülkelerin katılacağını ne ölçüde belirleyebileceği ise henüz belirsizliğini koruyor. Ancak, Kudüs merkezli bir düşünce kuruluşu olan Yahudi Halkı Politika Enstitüsü'nden Yaakov Katz, basına yaptığı açıklamada, “İsrail'in bakış açısından sorun, artık istediği gibi hareket edememesi ve bunun sonuçları olacak” yorumunu yaptı.

Mısır bir temel taş

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Washington'da bulunan Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Heysem Hasaneyn yaptığı açıklamada, Mısır'ın Gazze'deki herhangi bir uluslararası gücün temel taşı olma ihtimalinin yüksek olduğunu ve Endonezya veya Azerbaycan gibi Arap olmayan Müslüman ülkelerin yanı sıra BAE, Ürdün ve Fas'ın da potansiyel katkıları olabileceğini belirtti.

Yeni bir Filistin polis gücünün eğitilmesi konusuna gelince, Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, ülkesinin Filistin güvenlik güçlerini eğitmeye başladığını açıkladı. Eylül ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Medbuli, Mısır'ın “Gazze'ye uluslararası desteğin, sahada görev yapacak bir misyonu da kapsamasını memnuniyetle karşıladığını” belirtti. Bu misyonun yetkilerinin “Gazze ile Batı Şeria'da (Doğu Kudüs de dahil) bir Filistin devletinin kurulmasına giden süreci temsil eden tek bir siyasi paket kapsamında uluslararası güçlerin konuşlandırılması yoluyla, Güvenlik Konseyi tarafından belirlenmesinin” şart olduğunu da ifade etti.

Net bir çerçeve ve siyasi bir plan

Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nden gözlemciler, Gazze'nin geleceğinin yalnızca Kudüs'te veya Gazze Şeridi'nde değil, aynı zamanda Riyad, Abu Dabi, Ankara ve Doha'da da belirleneceğine inanırken, Körfez ülkelerinin Gazze'ye doğrudan müdahale konusunda çok istekli olmadıklarını belirtiyorlar. Nitekim savaş sırasında diplomatik çerçevelere verdikleri destek, sahada fiili bir katılımdan ziyade, İsrail’e çatışmayı sona erdirmesi ve siyasi süreci yeniden başlatması için baskı yapmayı amaçlıyordu.

Benzer şekilde, Hasaneyn de, Gazze'nin Hamas sonrası geleceği için net, ABD öncülüğünde bir çerçeve ve güvenilir bir siyasi plan olmadığı sürece Körfez ülkelerinin katılımının uzak bir ihtimal olduğunu belirtti ve “hiçbir Arap hükümeti Gazze'yi İsrail adına yönetiyormuş gibi görünmek istemiyor” dedi.

Hamas'ın silahsızlandırılması, Trump'ın ateşkes ve Gazze Şeridi'nin yeniden inşası için hazırladığı 20 maddelik planın temel meselelerinden biri olmaya devam ediyor; ancak Hamas bu adımı henüz tam olarak kabul etmedi. Hamas liderleri, tüm silahları bırakmanın teslim olmak anlamına geldiğini ve İsrail'e karşı silahlı mücadelenin hareketin ideolojisinin temel bir parçası olduğunu defalarca dile getirdiğinden, uluslararası gücün Gazze'de silahsızlanmayı nasıl gerçekleştireceği belirsizliğini koruyor.

İsrail Savunma Kuvvetleri ile Hamas unsurları arasında bir tampon bölge oluşturmak için “Sarı Hat” adıyla bilinen hat boyunca çokuluslu bir güç konuşlandırılması planlanıyor. ABD tampon bölgenin haritasını çıkarırken, İsrail önemli stratejik noktaların kontrolünü elinde tutacak. Bu arada, AP'ye göre, Ürdün, BAE ve Fas'ın yardımıyla Gazze'nin güneyinde ve kuzeyinde insani yardım bölgeleri kuruluyor.

İngiltere Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bakanı Hamish Falconer, Trump’ın planının ikinci aşamasıyla ilgili birçok soru işareti olduğunu ve ilk aşamanın uygulanmasının henüz tamamlanmadığını söyledi. Falconer, Gazze'deki herhangi bir istikrar gücünün “BM Güvenlik Konseyi yetkisiyle desteklenmesinin” önemli olduğunu da vurguladı.


İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
TT

İsrail Savunma Bakanı Gazze Şeridi'ndeki tüm tünellerin yıkılması talimatını verdi

İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)
İsrail askerleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde Hamas tarafından inşa edilen bir tünelden geçiyor... 15 Aralık 2023 (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz bugün (Cuma), ordunun Gazze Şeridi'ndeki tüm Hamas tünellerini “son tünele kadar” imha etmesini ve ortadan kaldırması talimatını verdiğini açıkladı.

Katz, X hesabındaki mesajında şu ifadeleri kullandı:  “Tüneller olmazsa Hamas da olmaz.” Geçen ay Katz, Gazze'yi silahsızlandırma sürecinin sadece grupları silahsızlandırmakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda Hamas'ın tünel ağının tamamen yok edilmesini de içerdiğini belirtmişti. Alman Haber Ajansı  DPA'ya göre, ordu İsrail kontrolündeki sarı bölgede tünellerin yıkımını  öncelik hale getirdi.

Görsel kaldırıldı.
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

İsrail ordusı  İsrail'in kontrolündeki Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü temsil eden sarı hattın doğu tarafında, Hamas unsurlarının tünellerde hala saklandığını tahmin ettiklerini belirtti.