Avrupa'daki Finlandiyalaşmanın sonu: NATO ve nükleer silahların korunması

Dünya barışı ve ‘Dünya Hükümeti’ hayalleri ile kendimizi kandırmanın bir anlamı yok

Ukrayna savaşının ne zaman, nasıl ve hangi sonuçla biteceğini hiç kimse bilmiyor (AFP)
Ukrayna savaşının ne zaman, nasıl ve hangi sonuçla biteceğini hiç kimse bilmiyor (AFP)
TT

Avrupa'daki Finlandiyalaşmanın sonu: NATO ve nükleer silahların korunması

Ukrayna savaşının ne zaman, nasıl ve hangi sonuçla biteceğini hiç kimse bilmiyor (AFP)
Ukrayna savaşının ne zaman, nasıl ve hangi sonuçla biteceğini hiç kimse bilmiyor (AFP)

Refik Huri
Savaşlar, sadece sahada olup bitenlerle sınırlı değildir. Yıkım ve kayıplar, savaşanların jeopolitik satranç tahtasındaki hesaplarının sadece bir parçasıdır. Savaşlar, daha tamamlanmadan, yakın ve uzak ülkelerin tutumlarındaki bir takım değişikliklere, en azından daha fazla silahlanmaları gerektiği hissine kapılmalarına ve etkili görünen silahları satın alma arayışına girmelerine yol açar. Şu an ne savaşı başlatan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ne mücadeleyi yöneten Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, ne Rusya'ya yaptırım uygulayan ve Ukrayna'ya silah ve yardım gönderen ABD Başkanı Joe Biden ne de Avrupa ülkelerinin liderleri, hiç kimse Ukrayna savaşının ne zaman, nasıl ve hangi sonuçla biteceğini bilmiyor. Buna karşın herkes, ülkelerin hesaplarındaki ve stratejik konumlarındaki değişimin yanı sıra NATO ve nükleer silahlara artan yönelimi görüyor.
Putin'in savaşı başlatmak için kullandığı gerekçeler, NATO’nun Rusya sınırlarına kadar uzanan doğu kanadını güçlendirmesinin kendisi için yarattığı tehlikeler ve Ukrayna'nın NATO’ya girmesini engellenmesi ve nükleer silah arayışıydı.  Hedeflerinin başında Finlandiya ve İsveç gibi Ukrayna'nın tarafsız olması, silahsızlandırılması ve neo-Nazizmin ortadan kaldırılması geliyordu.
Ama şimdiye kadar gelen tepkilerden tam tersi bir sonuç çıktı ve ‘Finlandiyalaşma’ sona erdi. Moskova, ‘yakın komşu’ olan ülkelerin bağımsız olmalarına, ancak Rusya'nın politikasına ve çıkarlarına tam olarak uymaları şartıyla izin veriyor. Kiev, Putin'in Ukrayna’nın Finlandiya ve İsveç gibi ‘tarafsız’ bir ülke olması talebini kabul etmek yerine NATO üyeliğine kabul sürecinin hızlandırılmasını ve ortaklık statüsünden tam üye statüsüne geçişini talep etti. Neden? Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı tarafsızlığın kırılgan olduğunu ortaya çıkardı. Finlandiya’da yapılan son ankette Finlerin yüzde 68'i NATO'ya girmeyi kabul ettiler. Putin'in ülkenin nükleer güçlerinin yüksek alarma geçirilmesi gerektiğini ve nükleer silahların Ukrayna savaşında kullanılabileceğini söylemesinin ardından Moskova, Finlandiya sınırına nükleer silah konuşlandırarak misilleme yapmakla tehdit etti. Bu gelişme, bazı ülkeleri önceki tutumlarını gözden geçirmeye itti.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, ABD’den aldığı askeri koruma garantileri karşılığında nükleer programından vazgeçen Güney Kore’de vatandaşların yüzde 71'i nükleer silaha sahip Kuzey Kore'ye karşı nükleer silahlanmaya destek verdi. Ukrayna, Rusya’nın verdiği garantiler karşılığında 1994 yılında imzalanan Budapeşte Muhtırası uyarınca nükleer silahlarından vazgeçtiği için pişman oldu.
Ancak büyük ülkelerin uyguladığı nükleer silahların yayılmasını önleme politikası, Kuzey Kore, Hindistan, Pakistan ve ondan önce İsrail'in nükleer silah edinmesini engellemedi. Bugün İran'ın nükleer bir anlaşma yapılsın ya da yapılmasın nükleer güç olması engellenemiyor gibi görünüyor.
Herhangi bir ülkeyi işgal ve ilhaktan korumanın tek garantisinin nükleer silah olduğu inancının,  nükleer silahların yayılmasının daha da artmasına ve caydırıcılık yeteneklerinin güçlendirilmesine yönelik yarışa yol açacağı kesin.
 Dünya barışı ve ‘Dünya Hükümeti’ hayalleri ile kendimizi kandırmanın bir anlamı yok. Bizler tehlikeli ve giderek daha da tehlikeli olan bir dünyada yaşıyoruz. Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra Moskova NATO’ya karşı Varşova Paktı’nı kurduğunda Batı’nın NATO'yu dağıtacağı, çünkü NATO’nun kurulmasını gerektiren koşulların değiştiği düşünülüyordu. Fakat sonuç, Varşova Paktı'na taraf olan eski Sovyetler Birliği ülkelerinin NATO’ya katılması oldu.  NATO güçlendi ve rolü büyüdü. Yalnızca Avrupa ile sınırlı kalmadı. Ortadoğu, onlarca yıldır yapılan nükleer silahlardan arındırılmış bölge çağrılarının ardından şimdi nükleer silah yarışına doğru ilerliyor. İran'ın dört Arap ülkesinde artan nüfuzu ve bir ‘Arap NATO'su’ kurmanın beraberinde getireceği risklerle mücadele günümüzün popüler fikirleri arasında yer almıyor mu? Eğer İran nükleer bir güç haline gelirse, Arap ülkelerinin nükleer silah edinmesini ne engelleyebilir? Bazı Arap ülkeleri üzerindeki bölgesel hegemonik hırsların, komşu ülkeler arasında kullanımı zor olan nükleer silahlardan daha tehlikeli olduğunu herkes biliyor.



Trump’ın Guantanamo planı işe yaramadı: Göçmenler ABD’ye geri gönderildi

Göçmenleri tutabilmek için hapishane avlusuna çadırlar kurulmuştu (Reuters)
Göçmenleri tutabilmek için hapishane avlusuna çadırlar kurulmuştu (Reuters)
TT

Trump’ın Guantanamo planı işe yaramadı: Göçmenler ABD’ye geri gönderildi

Göçmenleri tutabilmek için hapishane avlusuna çadırlar kurulmuştu (Reuters)
Göçmenleri tutabilmek için hapishane avlusuna çadırlar kurulmuştu (Reuters)

ABD, Guantanamo Körfezi’ndeki hapishaneye gönderdiği tüm göçmenleri ülkeye geri getirdi. 

Savunma Bakanlığı’ndan bir yetkili, Küba’daki Guantanamo üssünde tutulan 40 göçmenin Louisiana eyaletine salı günü transfer edildiğini belirtti. 

Washington Post, bu kişilerin Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza’ya (ICE) ait bir tesiste tutulduğunu aktarıyor.  

İki hafta önce de İç Güvenlik Bakanlığı’nın talimatıyla Guantanamo’daki 48 göçmen aynı ICE tesisine transfer edilmişti.

Bakanlık, göçmenlerin neden Guantanamo’dan tekrar ABD’ye getirildiğine dair açıklama yapmadı. 

ABD Başkanı Donald Trump, 29 Ocak’taki açıklamasında kayıtdışı göçmenlerin gözetim altında tutulması için Guantanamo Körfezi'nde 30 bin kişilik bir tesis hazırlanması talimatını vermişti.

New York Times’ın aktardığına göre bu tarihten beri Guantanamo’ya toplamda 27 ülkeden 250’den fazla göçmen gönderildiği belirtiliyor. 

Trump yönetimi 20 Şubat’ta da Guantanamo’daki 177 Venezuelalı göçmeni ülkelerine sınır dışı etmişti.

Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi’nden isimler, geçen hafta Guantanamo’daki üsse ziyaret düzenlemişti. Tesise giden Demokrat Temsilciler Meclisi Üyesi Sara Jacobs, “Burada 30 bin kişiyi tutmaya yönelik uygulanabilir herhangi bir plan yok” demişti. 

Guantanamo kampında göçmenler için çadırlar da kurulmuştu. Trump’ın Guantanamo’yu göçmenlerin tutulacağı devasa bir tesise dönüştürme projesinin 16 milyon dolara mal olduğu belirtiliyor. 

ABD yönetimi, Küba’daki Guantanamo Körfezi’nde yer alan donanma üssünü, 11 Eylül 2001 saldırılarından sorumlu görülen kişileri tutmak için kullanıyor. Dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un talimatıyla 2002’de kurulan kampta “düşman savaşçı” olarak görülen kişiler yer alıyor. Eski ABD liderleri Barack Obama ve Joe Biden, cezaevinin kapatılmasını istemiş fakat talepler Kongre’den geçmemişti. 

Independent Türkçe, Washington Post, New York Times, Newsweek