Ukrayna, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en hızlı yerinden edilme krizini yaşıyor

Ukrayna’nın doğusunda su krizi derinleşiyor. (AP)
Ukrayna’nın doğusunda su krizi derinleşiyor. (AP)
TT

Ukrayna, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en hızlı yerinden edilme krizini yaşıyor

Ukrayna’nın doğusunda su krizi derinleşiyor. (AP)
Ukrayna’nın doğusunda su krizi derinleşiyor. (AP)

Ukrayna, 24 Şubat’ta başlayan savaş nedeniyle Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en hızlı yerinden edilme krizine neden oldu. Uluslararası kuruluşlar, bu yerinden edilmenin ‘büyük ölçekte ve son zamanlarda tanık olunmayan bir hızda’ gerçekleştiğini belirtti.
Birleşmiş Milletler (BM), ülkelerinden kaçan Ukraynalı mültecilerin sayısının 8,3 milyon kişiye ulaşmasını bekliyordu. Bu nedenle Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne (UNHCR) göre kriz, içerideki milyonlarca insana insani yardım sağlamak için gereken fon miktarını ikiye katladı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres salı günü Moskova’da ‘bu insani krize son vermek için Ukrayna’da ateşkes koşullarının bir an önce sağlanması gerektiğini’ söyledi. Guterres, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile yaptığı görüşmede şunları söyledi:
“Etkili diyalog için koşullar sağlamanın yollarını bulmak, mümkün olan en kısa sürede ateşkes için koşullar sağlamak ve barışçıl bir çözüm için koşullar oluşturmakla oldukça çok ilgileniyoruz.”
UNHCR’ye göre savaşın başlamasından bu yana yaklaşık 5,3 milyon Ukraynalı ülkelerinden kaçtı. Kötüleşen durum göz önüne alındığında çatışmanın başlangıcında dört milyon Ukraynalının ülkeyi terk etmesini bekleyen UNHCR, komşu ülkelerdeki mültecilere yardım etmek için 1,85 milyar dolara ihtiyacı olduğunu belirtti.
AFP’nin aktardığına göre UNHCR Sözcüsü Shabia Mantoo, Cenevre’de düzenlediği basın toplantısında mültecilerin sayısının ne zaman 8,3 milyona ulaşacağını kimsenin bilmediğini söylerken durumda hızlı gelişmelere tanık olduğunu vurguladı. Mantoo “Bu yer değiştirme her gün yaşanıyor. Her saat insanların Ukrayna’dan kaçmaya devam ettiğini görüyoruz” dedi. Ukrayna’daki iki aylık savaştan kaynaklanan mülteci krizinin, 11 yıllık çatışmadan sonra mülteci olarak kayıtlı 6,8 milyon vatandaşı olan Suriye’ye kıyasla daha büyük olacağını vurguladı.
Ukraynalı mültecilerin demografik dağılımı da diğer birçok krize kıyasla farklı. Kadınlar ve çocuklar Ukrayna’dan kaçanların yüzde 90’ını oluşturuyor. 18 ile 60 yaşları arasındaki erkekler askerlik yapmakla yükümlü ve ülkeden ayrılamıyor. Bu çerçevede UNHCR, mülteci alan komşu ülkelerin krize yanıt verme kapasitesine sahip olduğunu belirttiği açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Ama gelen mültecilerin büyüklüğü ve ihtiyaçların fazlalığı, ulusal sosyal koruma sistemleri ve hizmetleri için daha fazla destek gerektiriyor.”
Yaklaşık on Ukraynalı mülteciden altısı veya 2,9 milyondan fazla Ukraynalı mülteci Polonya’ya kaçmış durumda. Mülteci sayısı inanılmaz bir hızla artıyor encak resmin tamamını yansıtmıyor. Yaklaşık 7,7 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Yine de Ukrayna’da kalmaya devam ediyorlar. Yani işgal başladığından bu yana toplam 12,7 milyon kişi yerinden edildi.
UNHCR Sözcüsü, “Yaklaşık 13 milyon insanın etkilenen bölgelerde mahsur kaldığına veya güvenlik riskleri nedeniyle ayrılamadığına inanılıyor” açıklamasında bulundu. BM ayrıca Ukrayna’da 8,7 milyon kişiye insani yardım sağlamak için fon toplama çağrısını iki katına çıkarırken, fonun toplam 2,25 milyar dolara çıkarılması çağrısı yaptı. BM İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) de şu açıklamayı yayınladı:
 “Ukrayna’nın ihtiyaçlarını karşılamak için 2,25 milyar dolardan fazla fona, yani savaşın başlamasından günler sonra 1 Mart’ta çağrı yaptığımız ihtiyaç duyulan miktarın (1,1 milyar dolar) iki katından fazlasına ihtiyaç var.”
Başlangıçta üç aylık bir süre için yapılan bu çağrı, ağustos ayına kadar üç ay daha uzatıldı. Ukrayna içerisinde insani yardıma ihtiyacı olan insan sayısı da 12 milyondan 15,7 milyona yükseldi. Yeni çağrı, ülkedeki çatışmalardan en çok etkilenenler arasında yer alan 8,7 milyon kişiye yardım etmeyi amaçlıyor. Bu insanların yarısından fazlası kadın.
BM, bugüne kadar bağışçılardan yeni çağrı kapsamında talep edilen fonların yüzde 44’ünü, yani 980 milyon dolar aldı. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Sözcüsü Jens Laerke, Cenevre’de düzenlediği basın toplantısında bu fonların BM ve ortaklarının Ukrayna’daki 3,4 milyon kişiye insani yardım ulaştırmasına olanak sağladığını söyledi.
Aynı şekilde Rusya, geçen pazartesi akşamı Ukrayna makamlarını ‘Rus ordusunun ateşkes ilanına rağmen Ukrayna’nın güneydoğusundaki Mariupol şehrinde kuşatma altındaki Azovstal sanayi kompleksinde Ukraynalı savaşçılarla birlikte saklanan sivillerin alandan ayrılmasını engellemekle’ suçladı. Rusya Savunma Bakanlığı, yaptığı açıklamada, Rus kuvvetleri ve Moksova’ya sadık Ukraynalı savaşçıların ‘saldırgan eylemleri tek taraflı olarak durdurma, birlikleri güvenli bir mesafeye çekme ve sivillerin kendi belirledikleri bir yönde ayrılmasını sağlama’ sözü verdiklerini dile getirdi.
Bakanlık, dışarı çıkmasına izin verilen kişilerin kadın, çocuk ve fabrika çalışanları olduğunu açıkladı. Bakanlık ayrıca açıklamasında “Fabrikada halen siviller varsa Kiev yetkililerinden, milliyetçi Ukraynalı gruplara ‘onları serbest bırakma’ emri vermelerini istiyoruz” ifadelerine yer verdi. Rus ordusu da yaptığı açıklamada önerilen insani koridoru kimsenin kullanmadığını vurguladı.
Ukrayna rejimini, ‘vatandaşlarının akıbetine yönelik kayıtsız davranmakla’ suçlayan Rus ordusu, ‘Kiev yetkililerinin bu insani faaliyeti bir kez daha pervasızca baltaladığını’ kauydetti. Devasa büyüklükteki Azovstal fabrikası, Rus bombardımanıyla harap olan ve haftalarca süren kuşatmanın ardından şu an neredeyse tamamen Rusya’nın kontrolüne geçen stratejik kıyı kenti Mariupol’da Ukrayna kuvvetlerinin elindeki son kale olarak biliniyor. Kompleksin binaları büyük ölçüde tahrip olurken geniş yeraltı ağları Ukraynalı savaşçıların direnmesini sağladı.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, yaklaşık bin sivilin ve yüzlerce yaralının halen fabrikada korkunç koşullar ortasında, yiyecek ve su eksikliğinden mustarip olduğunu belirtti. Rusya, defalarca Azovstal’daki yabancı aşırılık yanlılarının ve paralı askerlerin teslim edilmesini talep etti.



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.