Libya’nın batı sahilleri, yasadışı göçmenlerin Avrupa’ya kaçmaları için bir sığınak

Tekneleri denizde durdurulan yasadışı göçmenler başkent Trablus yakınlarındaki bir kabul merkezine nakledilirken (AFP)
Tekneleri denizde durdurulan yasadışı göçmenler başkent Trablus yakınlarındaki bir kabul merkezine nakledilirken (AFP)
TT

Libya’nın batı sahilleri, yasadışı göçmenlerin Avrupa’ya kaçmaları için bir sığınak

Tekneleri denizde durdurulan yasadışı göçmenler başkent Trablus yakınlarındaki bir kabul merkezine nakledilirken (AFP)
Tekneleri denizde durdurulan yasadışı göçmenler başkent Trablus yakınlarındaki bir kabul merkezine nakledilirken (AFP)

İnsan kaçakçılığı yapan çeteler Libya’nın batı kıyısına yakın bölgede, yıllardır faaliyet gösteriyor ve yüzlerce yasadışı göçmeni Akdeniz üzerinden Avrupa kıyılarına kaçırmak için tam bir gizlilik içinde çalışıyor.
Libya’nın batısında yer alan Mısrata şehri güvenlik müdürü Ali el-Darrat, yasadışı göçmenlikle mücadele eden kurumların, bu hafta ortalarına kadar 600 kişinin İtalya kıyılarına kaçmasını engellemeyi başardığını söyledi. İtalya kıyılarına giderken yakalanıp, gözaltına alınan göçmenlerin Bangladeş, Suriye ve farklı Afrika uyruklarına mensup oldukları belirtildi.
Libya sahil güvenliği Avrupa ülkelerinin kıyılarına akın eden yasadışı göçmen dalgalarıyla mücadele konusunda çok sıkı bir şekilde çalıştığını söylese de, çeşitli zamanlarda onlarca göçmen Akdeniz’de yakalanıp kurtarılırken, göçmenlerin bir kısmı da boğularak hayatını kaybediyor.
Kurtarma gemisi Ocean Viking’i işleten Avrupalı ​​sivil toplum kuruluş ‘SOS Mediterranee’ yaptığı açıklamada, Libya açıklarında kendilerini taşıyan bir botun alabora olması sonucu 12 kişinin izinin kaybedildiğini söyledi.
SOS Mediterranee dün akşam, Libya kıyılarından yola çıkan göçmenlerin, ‘aşırı yüklü şişme botta olduklarını, Ocean Viking’in iki kadın, 47 refakatsiz çocuk ve bir yaşında çocuk olmak üzere 94 göçmeni kurtardığını’ bildirdi.
​Sivil toplum kuruluşu, 15 kişinin boğulma tehlikesi yaşadığını, bu kişilerden 3 göçmenin gemiye binmeyi başardığını ve diğerlerinin boğulmuş olabileceğini belirtti.
Libya’nın kuzeybatısındaki Sabrata Güvenlik Müdürlüğü daha önce, bir dizi yasadışı göçmenlik davasının şüpheli sanığı olan bir kişi tutuklamıştı. Bu kişinin başsavcının arananlar listelerinden biri olduğunu ve yasadışı göçmenlik davaları ile suçlanıyor.
Bu haftanın başında, Sabrata kıyılarında 35 göçmeni taşıyan küçük bir bot alabora oldu ve sadece 6’sının cesedi bulundu, diğerleri ise kayıp olarak bildirildi.
Sabrata Akdeniz kıyısında, Başkent Trablus’un yaklaşık 70 km batısında yer alıyor ve ez-Zaviye, Vezare ve Kara Bulli gibi diğer şehirlerle birlikte Avrupa ülkelerine yasadışı göçmenlerin en önemli ayrılma noktalarından birini oluşturuyor.
Uluslararası Göç Örgütü, yılın başından bu yana 4 binden fazla göçmenin Libya’ya iade edildiğini, 95’inin açık sularda boğulduğunu ve 381’inin kayıp olduğunu belirtirken, geçen yıl ise yaklaşık 33 bin göçmenin tutuklanıp geri gönderildiğini söyledi.
Avrupa ülkeleri, önceki yıllara kıyasla çok daha düşük olmasına rağmen, Libya'dan gelen büyük yasadışı göçmen akınından şikayet ediyor. Birbiri ardına gelen Libya hükümetleri ise, ülkenin uzun sınırları boyunca binlerce göçmenin kaçması sebebiyle sıkıntı çektiğini ve kaynaklarının çoğunu bu konuyu ele almak için harcadığını söylüyor.
İtalya İçişleri Bakanı Luciana Lamorgese, Akdeniz üzerinden İtalya’ya gelen göç akını ele alma konusuna odaklanmayı amaçlayan bir ziyaretle, Mayıs ayında Libya’yı gitmeyi planlıyor.
Yerel basın, Bakan’ın İtalya Temsilciler Meclisi’nde bir konuşmasında teyit ettiği üzere, bu turun Tunus’u kapsayacağını aktardı. Avrupa Komisyonu İçişleri Komiseri Ylva Johansson’ın da ziyarete katılacağına dikkati çekildi.
Ulusal Birlik Hükümeti İçişleri Bakanlığı zaman zaman yaptığı açıklamalarla yasadışı göçmenlerin Avrupa kıyılarına ulaşmadan önce tutuklandığını duyuruyor. Bakanlık bu hafta yaptığı açıklamada, güvenlik servislerinin bir grup yasadışı göçmenin Libya sahillerinden kaçmadan önce fark edildiğini ve farklı milletlerden 541 kişinin tutuklandığını söyledi. Bakanlık söz konusu kişilerin, ülkelerine sınır dışı edilmeden ve geri dönüş prosedürlerini tamamlamaya istekli olduğunu dile getiren büyükelçilikler ile iletişime geçilmeden önce, Başkent Trablus’taki havaalanı yolu üzerindeki göçmen barınma merkezine götürüldüklerini ve insani yardım sağlandığını bildirdi.
Birçok yasadışı göçmen sığınma merkezlerinde işkence ve istismara maruz kaldıklarından şikayet ediyor. Sınır Tanımayan Doktorlar kuruluşu da daha önce bu durumu dile getirerek, göçmen tutukluların, bazen çok dar hücrelere koyulduklarını, ayakta durmak zorunda kaldıklarını, sağlıksız ve utanç verici koşullarda yaşadıklarını belirtmişti.
Uluslararası Göç Örgütü, gönüllü dönüş programı aracılığıyla son 7 yılda Libya’dan 60 bin göçmenin ülkelerine ‘güvenli ve onurlu’ bir şekilde geri gönderilmesine yardımcı olduğunu söyledi.
2015 yılından bu yana yürürlükte olan gönüllü dönüş programı, Afrika ve Asya’daki 46 farklı ülkeden gelip mahsur kalan ve evlerine dönüp hayatlarını yeniden inşa etmek isteyen göçmenler için ‘kritik bir yaşam damarı’ olarak tanımlanıyor.



Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
TT

Hizbullah'a "çağrı cihazı" operasyonunun detayları ortaya çıktı

Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)
Hizbullah destekçileri, çağrı cihazlarının patlatılmasıyla öldürülenler için dün cenaze töreni düzenlemişti (AFP)

Lübnan'da Hizbullah'ın çağrı cihazlarının ardından telsiz, radyo ve güneş enerjisi panellerinin patlatılmasıyla bölge topyekun savaşa doğru sürükleniyor. 

17 Eylül'de Hizbullah'ın kullandığı çağrı cihazlarında eş zamanlı patlamalar yaşanmış, ikisi çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, 2 bin 800 kişi de yaralanmıştı. 

Dün de ülkedeki telsiz, radyo ve güneş enerji sistemlerinde patlama gerçekleşti. En az 20 kişinin öldüğü, 450'den fazla kişinin de yaralandığı bildiriliyor. Lübnanlı yetkililer, olaydan İsrail'i sorumlu tutarken Tel Aviv'den henüz açıklama gelmedi.

Diğer yandan saldırıyla ilgili bilgiye sahip olan fakat adlarının gizli tutulmasını isteyen kaynaklar, Amerikan gazetesi New York Times'a (NYT) operasyonun ardında İsrail'in olduğunu doğruluyor. 

Mossad'ın BAC Consulting adlı bir paravan şirket kurduğu ve çağrı cihazlarını bubi tuzağına dönüştürerek Lübnan'a soktuğu iddia ediliyor. Macaristan merkezli bu paravan şirket, kağıt üstünde Tayvanlı Gold Apollo firması adına çağrı cihazı üretiyor. Kimliklerinin açıklanmasını istemeyen İsrailli istihbaratçılar, buna ek olarak operasyonda en az iki paravan şirket daha oluşturulduğunu belirtiyor. 

Kaynaklar, AR-924 model numaralı cihazların bataryalarına patlayıcı bir madde olan pentaeritritol tetranitrat (PENT) yerleştirildiğini ve bunların 2022 yazında Lübnan'a gönderildiğini ifade ediyor.

Hizbullah, İsrail istihbaratı tarafından takip edilmemek için cep telefonlarını bırakıp çağrı cihazı kullanmaya başlamıştı. Kaynaklar, bu kararın ardından milyonlarca dolarlık yatırımla üretimin artırıldığını ve Lübnan'a bubi tuzağı haline getirilmiş binlerce cihaz sokulduğunu söylüyor.

Öte yandan ikinci dalga saldırıda telsiz ve güneş enerji panellerinin nasıl patlatıldığı henüz bilinmiyor.

NYT'nin patlayan telsizlerin görüntülerinden yola çıkarak yaptığı analizde, bunların çağrı cihazlarından daha ağır ve büyük olduğuna, bu yüzden daha fazla hasar yarattığına işaret ediliyor. 

Ayrıca telsizlerin patlamasıyla daha büyük yangınlar çıktığına, bunun da çağrı cihazlarına kıyasla telsizlere daha fazla patlayıcı yerleştirilmiş olabileceğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.

Lübnan'ın açıkladığı rakamlara göre telsizlerin patlatılmasıyla en az 71 ev ve dükkanla 18 sivil araç ve motosiklet yandı. 

Telsizlerden bazılarında Japon firması Icom'un amblemi görülüyor. Ancak şirket, IC-V82 model numaralı telsizlerin ve bunlarda kullanılan bataryaların üretiminin neredeyse 10 yıl önce durdurulduğunu belirtiyor. Patlayıcıların bu cihazlara nasıl yerleştirildiğiyse henüz netleştirilemedi. Icom, bu telsizlerin sahte olabileceğini öne sürüyor.

Lübnan medyasındaki haberlerde, saldırıda en az iki güneş enerjisi panelinin de alev aldığı bildiriliyor. Saldırılarda çıkan küçük çaplı yangınların söndürüldüğü bildirilirken, patlamada bir kız çocuğunun yaralandığı aktarılıyor. Ancak bu panellerin infilak ettirilen diğer cihazların etkisiyle mi alev aldığı yoksa uzaktan kumandayla mı patlatıldığı belli değil. 

Amerikan düşünce kuruluşu Soufan Center'dan Clara Broekaert, CNN'e açıklamasında saldırı dalgasının Lübnan halkının psikolojisini olumsuz etkilediğini ve Hizbullah üzerinde misilleme baskısı oluşturduğuna dikkat çekerek şunları söylüyor:

Saldırılarda günlük hayatın böylesine korkunç, beklenmedik ve geniş ölçekte kesintiye uğratılması, misilleme yapılmasına yönelik ekstra bir baskı yaratacaktır diye düşünüyorum. İnsanlar yaşananların hesabının sorulduğunu görmek istiyor.

Üst üste gelen saldırıların ardından dün Hizbullah, İsrail sınırındaki el-Merc bölgesine füze fırlattı. İkisi ağır 8 İsraillinin yaralandığı bildirilirken, bu kişilerin sivil veya asker olduğuna ilişkin bilgi paylaşılmadı.

Independent Türkçe, Times of Israel, New York Time, Japan Times, CNN, France 24