Suudi Arabistan-Fransa destek fonu Lübnan'da memnuniyetle karşılandı

Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Buhari: Suudi Arabistan, ortaklarıyla birlikte, yardıma ihtiyacı olanların sıkıntılarını hafifleten her çabayı desteklemeye hazır.

Fransa Büyükelçisi Grillo, Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Buhari’nin de katıldığı imza töreninde konuşma yaptı. (NNA)
Fransa Büyükelçisi Grillo, Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Buhari’nin de katıldığı imza töreninde konuşma yaptı. (NNA)
TT

Suudi Arabistan-Fransa destek fonu Lübnan'da memnuniyetle karşılandı

Fransa Büyükelçisi Grillo, Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Buhari’nin de katıldığı imza töreninde konuşma yaptı. (NNA)
Fransa Büyükelçisi Grillo, Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Buhari’nin de katıldığı imza töreninde konuşma yaptı. (NNA)

Suudi Arabistan ve Fransa tarafından, Lübnan'ın özellikle büyük çöküntüler yaşadığı bir dönemde, ülkenin gıda güvenliği ve sağlık sektörüne destek için bir mutabakat zaptının imzalanması, Lübnanlı siyasi, ekonomik ve halk çevreleri tarafından memnuniyetle karşılandı. Yardım aynı zamanda başta parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri olmak üzere ülkede önemli anayasal dönüşümlerin hemen öncesinde açıklandı. Lübnanlılar, Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid el-Buhari, Fransa'nın Beyrut Büyükelçisi Anne Grillo ve Lübnan'daki Fransız Kalkınma Ajansı’nin (AFD) Lübnan Direktörü GillesGran Pierre arasında düzenlenen imza törenini ilgiyle takip ettiler. ‘Suudi Arabistan-Fransa Lübnan Halkını Destekleme Fonu Çerçevesi’ adlı mutabakat muhtırası Lübnan'ın savunmasız nüfusunu desteklemeyi amaçlıyor.
Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi Velid el-Buhari, mutabakat muhtırasının imzalanmasıyla ilgili yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bu ortaklık Lübnan'daki insani yardım çalışmalarını en yüksek şeffaflık standartlarıyla desteklemeyi amaçlıyor. Fonun hedefi, gıda güvenliği, sağlık, eğitim, enerji, su ve iç güvenlik olmak üzere altı ana sektörü desteklemektir. Lübnan'a karşı görevlerimizi mezhep ayrımı yapmadan yerine getiriyoruz. Suudi Arabistan, fedakarlık dolu seçkin ve sadece insana değer veren bir ruhla çaba sarf ediyor. Suudi Arabistan Lübnan'da birçok insani proje hayata geçirdi. Bu destek, geçtiğimiz onlarca yıl içerisinde verilen desteğin devamı niteliğindedir. Suudi Arabistan, ortaklarıyla birlikte, ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını hafifleten her çabayı desteklemeye hazır.”
Fransa’nın Beyrut Büyükelçisi Anne Grillo da mutabakatın imzalanması sırasında yaptığı konuşmada, Fransa'nın insani krizlerle karşı karşıya kalan Lübnan halkını desteklemek için Suudi Arabistan ile çalışmasının önemini vurguladı. Fransa’nın Beyrut Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada, mutabakat muhtırasının ‘insani yardım ve kalkınma alanlarında bazı projelerin uygulanması için yaklaşık 30 milyon euroluk mali destek sağladığı belirtildi. Açıklamada ayrıca anlaşmanın Fransa Dışişleri Bakanı ile Suudi mevkidaşı tarafından 28 Şubat'ta Paris'te verilen iki ülkenin Lübnan'daki yardıma muhtaç kişilere yönelik projeler için acil mali destek sağlaması sözünün uygulanmasında önemli bir adımı temsil ettiği vurgulandı. Bunun aynı zamanda Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman tarafından 4 Aralık'ta Cidde'de kabul edilen yönergelere de uygun olduğunun altı çizildi.
Fon, önümüzdeki haftalarda ve aylarda sağlık, eğitim ve gıda başta olmak üzere hedeflenen alanlarda atılımlar olduğunu hissedecek olan Lübnan halkı için bir çıkış noktası teşkil ediyor.
Lübnan Parlamento Ekonomi Komisyonu Başkanı Milletvekili Yasin Cabir, konuya ilişkin Şarku’l Avsat’a yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Bu adım iki noktaya işaret ediyor. Birincisi, Lübnan'daki duruma Arap ülkeleri ve uluslararası tarafların ilgisinin boyutuna, ikincisi de Lübnan toplumunun bu yardıma gerçekten ihtiyacı olduğunun anlaşılmasına. Fonun şu an devreye sokulması, Suudi Arabistan'ın kardeş Arap ve dost ülkeler gibi Lübnan'ı terk etmeyeceği şüpheye yer bırakmayacak şekilde teyit ederken Arap ve Avrupa ülkeleri ortaklığındaki önemini yansıtıyor.
Lübnanlıların bu projeyi önemsemesinin Lübnan devletinin sorumluluklarından vazgeçeceği anlamına gelmediğinin altını çizen Cabir konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Sorunlarımızı ciddiyetle ele alarak, gerçek reform sürecini başlatarak ve özellikle seçim sonrası dönemde cüretkar kararlar alarak bu pozitifliğe ayak uydurarak güvenilirliğimizi kardeşlerimiz ve dostlarımız nezdinde kanıtlamamız gerekiyor.”
Beyrut Ticaret Odası Başkanı Muhammed Şukeyr de ‘Lübnan Halkını Destekleme Fonu'nun hayata geçirilmesinin daha önceki iyilik ve sevgi krallığına yabancı bir adım olmadığını’ belirtti. Şarku'l Avsat'a konuşan Şukeyr şunları “Lübnan bir Arap ülkesi ve öyle de kalacak. Arap köklerinden kopmayacak’ vurgusu yaptığı açıklamasında Lübnanlıların yakında karşılaşacağı olumlu etkilere işaretleşunları söyledi:
“Bu fonun önemi, Fransa ile gerçek ve etkin bir ortaklık içinde insani yardım alanlarını hedeflemesinde yatmaktadır. Lübnanlılar için en zor ve en tehlikeli aşamada gelen bu insani girişime Lübnan halkı minnettardır.”
Suudi Arabistan ve Fransa girişiminin Lübnan ve Körfez ülkeleri arasındaki siyasi atılımlardan ayrılamayacağını vurgulayan Lübnan-Körfez Ekonomik İlişkileri Geliştirme Otoritesi başkanı Elie Rizk de Lübnan ile Körfez ülkeleri arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasının, Lübnan halkına destek kanallarının açılması için bir başlangıç teşkil ettiğini söyledi. Şarku’l Avsat’a konuşan Rizk, Lübnan hükümetini, Lübnan'ın Suudi Arabistan'a yönelik uyuşturucu kaçakçılığının bir kanalı haline gelmemesi, Körfez’deki kardeş ülkelere yönelik saldırılar için bir başlangıç noktası halinde kalmaması ve Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) güvenliğini hedef alan, Arap ülkelerini tehdit eden milislerin eğitim merkezi olmaması için taahhütlerini yerine getirmeye çağırdı.
Lübnan’ın eski Başbakanı Fuad Sinyora da Suudi Arabistan ile Fransa arasında imzalanan mutabakattan çok şey beklediğini söyledi. Bunun Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar ve Yemen büyükelçilerinin Lübnan'a dönüşü gibi atılan güzel adımlardan biri olduğunu belirten Sinyora sözlerine şöyle devam etti:
“Bu, takdir ettiğimiz ve en iyisini umduğumuz bir adım. Anlaşmanın önemi, Suudi Arabistan ve Fransa'nın Lübnan’daki kurumlara yardım sağlama konusunda iş birliği yaptıklarını göstermesinde yatıyor. Bu adım aynı zamanda Lübnan’ın tüm bölgelerindeki hayat şartları ve sosyal koşullara olumlu bir şekilde yansıyacaktır. Bu anlaşmanın Lübnan'a gelen ilk kırlangıç olduğunu düşünüyorum. Kırlangıçlar genellikle baharın başında gelir. Bu yüzden, Allah'ın izniyle bu kırlangıcın, gelecek yıllarda da gelmeye devam etmesini umuyorum.”
Lübnan'da Demokratik Buluşma Bloğu Milletvekili Nehme Tohme de Suudi Arabistan'ın Beyrut Büyükelçisi el-Buhari’nin ve Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerinin büyükelçilerinin Lübnan'a dönüşünden bu yana ülkesinin, özellikle insani ve sosyal düzeyde olumlu gelişmelere tanık olmaya başladığını söyledi.
Tohme sözlerini şöyle sürdürdü:
“Lübnan ile Suudi Arabistan arasında ilişkilerin en iyi şekilde kurulmasından başka seçenek yok. İki ülke arasındaki ilişkileri 1970’li yıllarından bu yana dikkatle takip ediyorum. Bu yüzden Suudi Arabistan’ın, Lübnan’ın içinden geçtiği tüm aşamalarda, koşullarda ve sıkıntılarda onun ana destekçisi olduğunu ve olmaya devam ettiğini söyleyebilirim.”
Büyükelçi Buhari’nin Suudi Arabistan-Fransa destek fonunu açıklamasını, Suudi Arabistan’ın Lübnan'ın güvenliği, istikrarı ve refahı konusundaki tarihi duyarlılığının açık kanıtı olarak değerlendiren Tohme açıklamasının devamında “Bu, Riyad'ın Lübnan’ı asla terk etmediğini teyit eden insani bir adımdır” dedi. Suudi Arabistan’ın Lübnan’da insani yardım, sağlık, eğitim ve sosyal alanlardaki desteğinde daha fazla adım atmasını beklediğini söyleyen Tohme, Lübnan'ın, halkının yaşadığı zorlu krizler ve devletin ve devlet kurumlarının dağılması nedeniyle bu fona oldukça ihtiyacı olduğunu vurguladı.



Hamas'ın askeri operasyonları Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi nasıl etkiliyor?

 Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
TT

Hamas'ın askeri operasyonları Gazze Şeridi'ndeki ateşkesi nasıl etkiliyor?

 Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)
Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları mensupları (Getty Images)

Hamas'ın Gazze Şeridi'nde İsrail askerlerine karşı yürüttüğü nitelikli askeri operasyonlar, ateşkes müzakereleri ve Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına varma şansı üzerindeki etkilerinin boyutu hakkında soru işaretleri yaratıyor.

Gözlemciler, direniş operasyonlarının ‘İsrail hükümeti üzerinde ateşkes anlaşmasını kabul etmesi için bir baskı kartı’ oluşturduğuna inanıyor ve ‘askeri operasyonların devam etmesinin, özellikle artan sokak baskısıyla birlikte İsrail tarafını ateşkesi kabul etmeye itebileceğini’ belirtiyor.

Mısır, Katar ve ABD öncülüğünde Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşması imzalanması için yürütülen arabuluculuk çalışmaları aksamaya devam ediyor. Gazze şehrinin doğu bölgelerindeki Refah ve Han Yunus'un yanı sıra Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Beyt Hanun ve Beyt Lahiya'da son zamanlarda sık sık düzenlenen direniş operasyonlarında çok sayıda İsrail askeri öldürüldü ve yaralandı.

Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv - Reuters)

Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, bu hafta Gazze Şeridi'nin çeşitli bölgelerinde İsrail askerlerinin, tanklarının ve buldozerlerinin hedef alındığını ve İsraillilerin kayıplar verdiğini duyurdu.

Hamas'ın askeri operasyonları, İsrail hükümetinin 19 Mart'ta ateşkes anlaşmasını bozmasından bu yana İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının devam ettiği bir ortamda gerçekleşti.

19 Ocak'ta Hamas ve İsrail uluslararası arabulucuların (Mısır, ABD ve Katar) çabalarıyla Gazze Şeridi'nde bir ateşkes anlaşmasına vardı. Anlaşmanın ilk aşaması 42 gün sürecek ve bu süre zarfında ikinci ve üçüncü aşamaların uygulanması için görüşmeler yapılacaktı. Ancak İsrail tarafı ilk aşamanın sona ermesinin ardından Gazze Şeridi'nde askeri operasyonlarına yeniden başladı.

Uluslararası Filistin Halkının Haklarını Destekleme Komitesi Başkanı Salah Abdulati, Filistin direnişinin operasyonlarının ‘Filistinlilerin haklarını desteklemek ve saldırganlığı durdurmak için devam eden uluslararası baskı ile Gazze Şeridi'ndeki ateşkes sürecini hızlandırdığına’ inanıyor.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulati, “Askeri operasyonların devam etmesi, Tel Aviv'de devam eden savaşın kayıpları nedeniyle İsrail sokağının baskısı ve protestoları yoluyla İsrail hükümeti üzerinde bir baskı kartı oluşturuyor. Savaşın İsrail hükümetine yüksek maliyeti, onu saldırganlığı uzatma politikalarını yeniden gözden geçirmeye itiyor” ifadelerini kullandı.

Abdulati'ye göre İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik devam eden saldırganlığı karşısında Hamas'ın elinde ‘İsrailli esirler, direniş, uluslararası ve Arap baskıları’ gibi İsrail tarafına yönelik baskı kartları var.

Hamas 7 Ekim 2023'te İsrail yerleşimlerinden yaklaşık 250 kişiyi esir aldı ve İsrail hükümeti 57 esirin bugün halen Gazze Şeridi'nde olduğunu söylüyor.

Yerlerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım alıyor. (AFP)Yerlerinden edilmiş Filistinliler, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta ABD destekli Gazze İnsani Yardım Vakfı'ndan yardım alıyor. (AFP)

Askeri operasyonlar İsrailli karar alıcılar üzerinde bir baskı unsuru oluştursa da uluslararası ilişkiler profesörü Dr. Tarık Fehmi bu operasyonları ateşkes çabalarını ilerletmek için yeterli görmüyor. Fehmi'ye göre bu operasyonlar, İsrail sokağının Netanyahu hükümetine ateşkes anlaşmasını hızlandırması için baskı yapması yoluyla ateşkes süreci için sadece bir katalizör olabilir.

Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan Fehmi, Hamas’ın askeri operasyonlarının ‘ateşkes sürecinde güvenilebilecek tek motor olmayacağına’ ve ‘İsrail tarafı üzerindeki etkilerinin sınırlı olduğuna’ inanıyor. Fehmi, İsrail ve Hamas'ın yakında, ABD’nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff'un Gazze Şeridi'nde ateşkes için değiştirilmiş önerisine yanıt vereceğini umuyor.

Witkoff kısa bir süre önce Gazze Şeridi'nde 60 günlük ateşkes, halen esir tutulan 57 kişiden 28'inin bin 200'den fazla Filistinli mahkûmla takas edilmesi ve Gazze Şeridi'ne insani yardım girişini öngören bir öneri sundu.

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes, Hamas'ın kalan esirleri ancak İsrail'in savaşı sona erdirmeyi kabul etmesi halinde serbest bırakacağını söylemesi ve Netanyahu'nun Hamas silahsızlandırılmadan ve Gazze Şeridi'nden çıkarılmadan savaşı sona erdirmeyeceğini taahhüt etmesi nedeniyle zorluklarla karşı karşıya.

Fehmi, İsrail'in ‘önümüzdeki dönemde Güney Lübnan'daki gelişmelere ve Yemen'deki Husilerin defalarca bombalanmasının ardından Yemen cephesine odaklanacağını’ düşünüyor. Fehmi, bu gelişmelerin İsrail hükümetini Gazze Şeridi'ndeki durumu sakinleştirmeye itebileceğini ifade etti.